Yasemin Fatih Amato

D vitamini vücudumuz için neden önemlidir?

25 Nisan 2018
Üzüntü hissini son günlerde fazlaca yaşıyorsanız...

D vitamininin önemini bilmeyen yoktur. Tüm doktorlar bu vitamini sürekli önerirler ama gözden kaçırılmaması gereken şey, güneş eski güneşken dünya eski dünya değil! 20 yıl öncesine kadar özellikle D vitamini eksikliği yaşayan kişilerin doğrudan güneşe maruz kalması ısrarla istenilen bir durumdu. Ama o zaman ozon bu kadar delinmemiş, ultraviyole ışınları dünyamıza doğrudan bu kadar sert gelmiyordu!

D vitaminin %80’ni güneş ışınları ile açığa çıkar. Özellikle Mart ve Ekim ayları arasında kalan dönem en uygun dönemdir. Bu bahsedilen aylar arasında 15 dakika güneşlenmek sizin yararınıza olacaktır. D vitamininin bilinen etkisi kemik ve kas metabolizması üzerinedir. Kuvvetli kemiklerin gelişmesi için böbreklerden ve bağırsaklardan fosfor ve kalsiyum emilimini düzenler.

D vitamini kolesterol içerikli maddenin ultraviyole ışınlarına maruz kalmasıyla oluşur. Güneş ışınlarına maruz kalan vitamin öncü maddeye dönüştükten sonra iki organda değişime uğrar. Ve sonunda aktif D vitaminine dönüşür. Gıdalar yoluyla bu vitaminin ancak % 20’si vücudumuza girer. Bu yüzden kış aylarında somon, uskumru gibi yağlı balıklar, balık yağı, yumurta ve mantar tüketilmesi sıkça önerilir.

D vitaminin vücutta kemik ve kas metabolizması dışında başka fonksiyonları da vardır. Kalp, beyin, meme, prostat gibi pek çok organda D vitamini reseptörleri bulunur. Son yıllarda depresyon, kalp, diyabet, bazı kanser hastalıklarında D vitamini eksikliğinden şüphelenilmeye başlandı.

Bu önemli vitaminin eksikliği basit bir kan testiyle tespit edilebilir. Tetkiklerin sonunda problem olursa eğer doktor kontrolünde D vitamini alınması gerekir. Her yıl sonbaharda D vitamini seviyesine baktırmak yararınıza olacaktır. Ayrıca,

Yazının Devamını Oku

9 adımda sorunsuz adet dönemi geçirin!

23 Nisan 2018
Adet öncesinde insana bir doyumsuzluk ve gerginlik hali çöker. Aşırı iştah, özellikle tatlı yiyeceklere düşkünlük baş gösterir. Özellikle çikolata inanılmaz çekici bir hale gelir.

ADET İLE VÜCUDUMUZDA NELER DEĞİŞİR?

     Vücutta şişkinlikler, gaz, su toplaması, şekil değişiklikleri, bazen her ay tekrarlanan kilo artışı, insanın sinirlerini daha da bozar. Cildin yağlanması, siyah noktalar, akneler artar. Vücut kokusu değişir. Halsizlik, isteksizlik, konsantrasyon bozukluğu da bütün bunlara eklenir. Bazı gençler onları yaşamdan bezdirecek kadar şiddetli adet sancıları yaşarlar. Bu dönemde kişiliği değişen kadınlar vardır. O kadar ki, onların adet dönemi tüm ev halkının sorunu haline gelir!

ADET DÖNEMİNDEN BİR HAFTA ÖNCE ALACAĞINIZ TEDBİRLER İLE BU SÜRECİ DAHA RAHAT GEÇİRMEK MÜMKÜN

     Hiçbir şekilde öğün atlamayın. Hatta öğün sayısını 3’den 6’ya çıkarın. Böylece kan şekerinin düşmesini önlemiş olursunuz. Sık yemek yerseniz, tatlılar, pastalar, çikolatalar, tuzlu krakerler o kadar kışkırtıcı hale gelmezler. Adet döneminden bir hafta önce tuzu kesmek sıkıntıların çoğunu önler. Bu nedenle cips, tuzlu kraker, turşu, tuzlu peynirler vb. her türlü tuzlu yiyecekten uzak durun. Bu dönemde hormonal nedenlerle vücut daha fazla tuz tutar. Daha fazla su için. Ne kadar çok su içerseniz, vücudunuzdaki ödemler o kadar kolay dışarı atılır. Günde 2 litre kadar su içiyorsanız, bunu 2,5 litreye çıkarın. Gazlı-şekerli içecekler, kahve ve alkol almamaya çalışın. Bunlar vücuttaki tuzu, su toplanmasını ve gerginliği arttırırlar. Kepekli pirinç, kepekli makarna, kuru fasulye, barbunya, mercimek, kepekli ekmek gibi yararlı karbonhidratlara ağırlık verirseniz, açlığınızı giderebilirsiniz. Liften yana zengin yiyeceklerle beslenen kadınlar, adet dönemini daha rahat geçirirler. Turp, maydanoz, kereviz, çilek ve kabuklu pirinç, vücutta biriken fazla suyun atılmasına yardımcı olurlar. Balık, tavuk, hindi eti gibi besinler sizi tok ve ruhen de doyumlu tutmaya yardımcı olur. Proteinler vücutta tuz tutulmasını ve ödem oluşmasını önlerler ve yağların yakılmasına yardımcı olurlar. Böylece enerjiniz de artar. Yeşil çay gazlardan ve stresten kurtulmanıza yardımcı olur. Uzun yürüyüşlere çıkın veya egzersiz yapın. Egzersiz vücudunuzdaki tüm stresi, su birikimini yok eder. Halsizliği gidermek için de bire birdir!

Adet öncesinde aniden iştahınız artınca tabii ki biraz kilo almanız normaldir. Buzdolabındaki her şeyin tadına bakmaya kalkarsanız, vücudunuzun gaz yapmasında şaşıracak bir şey yok! Siz sporu ihmal etmeden, yukarıdaki önerilerimi deneyin... 

Adet öncesinde aniden iştahınız artınca tabii ki biraz kilo almanız normaldir. Buzdolabındaki her şeyin tadına bakmaya kalkarsanız, vücudunuzun gaz yapmasında şaşıracak bir şey yok! Siz sporu ihmal etmeden, yukarıdaki önerilerimi deneyin... 

Yazının Devamını Oku

Uzun yaşamın sırrı, astragalus bitkisinde mi saklı?

13 Nisan 2018
Astragalus, anti-aging faydaları nedeniyle Çin tıbbında, 2000 yıldır kullanılan bir bitki köküdür. Peki Astragalus neden Çin tıbbında önemli bir bitkidir? Bu eski Çin bilgeliğinden nasıl yararlanabiliriz? Bir bitki kökü yaşlanma sürecini tersine çevirebilir mi?

TELOMER NEDİR?

Astragalus kökünün, vücut hücrelerinin yenilenmesine nasıl yardımcı olduğunu öğrenmek için, önce telomer hakkında biraz bilgi edinelim. Vücut hücrelerinin yaşlanması, telomer uzunluğundaki azalmanın doğrudan sonucudur. Telomer uçlarının kapaksı yapısı, kromozom kayıplarına karşı korur. Telomerler ne kadar uzun süre çalışırsa, işlerini o kadar iyi yaparlar. Her hücre bölündüğünde telomer daha da kısalır. Telomerler, normal hücre bölünmesi sırasında kromozomları bozulmadan korur ve zararları önleyerek korurlar. Bilim insanları, telomerlerin kademeli olarak kısalmasının, kanser dahil birçok hastalığın sebebi olabileceğini düşünüyor. Kısalan telomerler; kanser, kalp-damar hastalıkları, erken yaşlanma, alzheimer, 2 tip diyabet,pulmoner fibroz, dyskeratosis congenita gibi hastalıklara sebep olurlar.

PEKİ TELOMERLERİN KISALMASI ENGELLENEBİLİR Mİ?

Telomerlerin kısalmasını yavaşlatmak için bir umut var ve buna '’telomeraz'’ diyoruz. Telomeraz, telomerleri aktive edebilir ve uzatabilir. Telomeraz, telomer uzunluğunun korunmasında hayati bir rol oynar ve hücre bölünmesi sırasında kromozomların stabilize edilmesine yardımcı olur. Peki bu “telomeraz”i nereden bulabiliriz?

Tabii ki de “Astragalus Membranaceus” adlı bitkiden…

KÖKLERİNDE UZUN YAŞAMIN SIRRI BULUNAN BİTKİ!

Astragalus köklerinin dört ile yedi yıl arasında olması gerekmektedir. Kökler hasat edildikten sonra çay ya da tonik şeklinde kullanılır. Bu bitki bağışıklık sistemini kuvvetlendirirken sağlıklı bir vücuda ve uzun ömüre yardımcı olur. Özellikle uzun bir yaşam sürmek için antioksidanlara ve flavonoidlere çok ihtiyaç vardır. Bilim insanlarının uzun yıllar yaptığı araştırma sonucunda bu bitkide olan CA-98 molekülü sonunda izole edildi. Bu ayrıştırılan moleküller kapsül haline getirildi ve kullanılmaya başlandı.

CA-98 KAPSÜLLERİ NE İŞE YARIYOR?

Doğru sonucu almak için dengeli beslenmenin yanı sıra CA-98 kapsülleri de günlük yaşama eklenmelidir. Canlandırıcı etkisinden yararlanmak için CA-98 kapsüllerini, uzun vadeye yayarak kullanmak yararımıza olacaktır. Bu kapsülleri kullanmaya başlayanlar 6 ay içerisinde etkilerini görmeye başladıklarını söylüyorlar. Enerjik olmak, kendini daha güçlü hissetmek, gözlerin iyi görmesi kullanan kişilerin ilk hissettikleri etkiler içerisinde yer alıyor.

Ayrıca araştırmalar, topikal olarak kullanıldığında özütün hücre yaşlanmasını durdurduğunu ve hasar görmüş dokuların iyileşmesini hızlandırdığını gösteriyor. Her gün astragalus kökü tozundan iki ila üç çorba kaşığı (yaklaşık 30-45 gram) kullanılması önerilmektedir. Bu tozu çeşitli gıdalara ve hazır yemeklere ekleyebilirsiniz. Hoş, hafif tatlı bir tada sahiptir.

Astragalus kökünün, vücut hücrelerinin yenilenmesine nasıl yardımcı olduğunu öğrenmek için, önce telomer hakkında biraz bilgi edinelim. Vücut hücrelerinin yaşlanması, telomer uzunluğundaki azalmanın doğrudan sonucudur. Telomer uçlarının kapaksı yapısı, kromozom kayıplarına karşı korur. Telomerler ne kadar uzun süre çalışırsa, işlerini o kadar iyi yaparlar. Her hücre bölündüğünde telomer daha da kısalır. Telomerler, normal hücre bölünmesi sırasında kromozomları bozulmadan korur ve zararları önleyerek korurlar. Bilim insanları, telomerlerin kademeli olarak kısalmasının, kanser dahil birçok hastalığın sebebi olabileceğini düşünüyor. Kısalan telomerler; kanser, kalp-damar hastalıkları, erken yaşlanma, alzheimer, 2 tip diyabet,pulmoner fibroz, dyskeratosis congenita gibi hastalıklara sebep olurlar.

Telomerlerin kısalmasını yavaşlatmak için bir umut var ve buna '’telomeraz'’ diyoruz. Telomeraz, telomerleri aktive edebilir ve uzatabilir. Telomeraz, telomer uzunluğunun korunmasında hayati bir rol oynar ve hücre bölünmesi sırasında kromozomların stabilize edilmesine yardımcı olur. Peki bu “telomeraz”i nereden bulabiliriz?

Tabii ki de “Astragalus Membranaceus” adlı bitkiden…

Astragalus köklerinin dört ile yedi yıl arasında olması gerekmektedir. Kökler hasat edildikten sonra çay ya da tonik şeklinde kullanılır. Bu bitki bağışıklık sistemini kuvvetlendirirken sağlıklı bir vücuda ve uzun ömüre yardımcı olur. Özellikle uzun bir yaşam sürmek için antioksidanlara ve flavonoidlere çok ihtiyaç vardır. Bilim insanlarının uzun yıllar yaptığı araştırma sonucunda bu bitkide olan CA-98 molekülü sonunda izole edildi. Bu ayrıştırılan moleküller kapsül haline getirildi ve kullanılmaya başlandı.

Doğru sonucu almak için dengeli beslenmenin yanı sıra CA-98 kapsülleri de günlük yaşama eklenmelidir. Canlandırıcı etkisinden yararlanmak için CA-98 kapsüllerini, uzun vadeye yayarak kullanmak yararımıza olacaktır. Bu kapsülleri kullanmaya başlayanlar 6 ay içerisinde etkilerini görmeye başladıklarını söylüyorlar. Enerjik olmak, kendini daha güçlü hissetmek, gözlerin iyi görmesi kullanan kişilerin ilk hissettikleri etkiler içerisinde yer alıyor.

Ayrıca araştırmalar, topikal olarak kullanıldığında özütün hücre yaşlanmasını durdurduğunu ve hasar görmüş dokuların iyileşmesini hızlandırdığını gösteriyor. Her gün astragalus kökü tozundan iki ila üç çorba kaşığı (yaklaşık 30-45 gram) kullanılması önerilmektedir. Bu tozu çeşitli gıdalara ve hazır yemeklere ekleyebilirsiniz. Hoş, hafif tatlı bir tada sahiptir.

Yazının Devamını Oku

Genç ve güzel kalmanın 11 basit yolu

9 Nisan 2018
Genç ve güzel olup aynı zamanda yıllara meydan okumanın esasında gayet sade birkaç kilit noktası vardır. Tümü de sadece, sağlığınızı yaşamınızın merkezine koyan, bir düzen kurmanızı gerektiriyor. Hayata bir kere böyle bakmaya başlarsanız, gerisi gerçekten basittir.

1 - Anti aging’in belki de en temel önerisi spor ve harekettir. İnsan doğası bir koltukta oturup televizyon seyrederek veya bilgisayar başında yaşamını geçirmeye müsait değildir. Hareketsizlik vücudumuzda ve duygularımızda büyük bir çöküşe yol açar. Düzenli spor ve hareket ise tüm yaşamsal sistemlerimizi canlandırır.

2 - Uykumuza değer vermektir. Elden geldiğince aynı saatte yatıp, aynı saatte kalkarak, vücut saatimizi doğanın saatine ayarlamak ve uyumlu hale getirmektir.

3 - Öğün düzenine dikkat etmek ve doğanın bize bol bol sunduğu sebzeler, meyveler, otlar, tahıllar, yapraklar, yağlar, balıklar, hayvansal proteinlerden akıllıca yararlanmaktır. Doğal yaşamın içinde pastalar, kremalar, soslar, yağlı çerezler, rafine gıdalar yoktur!

4 - Stres! Zamanla yarış, hırslar, kişilik ve aile sorunları bizi mahveder. İlk üç önerimi dikkate alırsanız, strese karşı direncinizi arttırabilirsiniz.

5 - Her yaşta sevmek, sevilmek, dokunmak, cinsel hayatı sürdürmek ve tadını çıkarmak, yaşam pınarları içinde en bereketli olanıdır. Bunları kendinizden esirgemeyin.

6 - Okuyun, araştırın, öğrenin, sinemaya gidin, gezin, yorulacak kadar çok gezin, yeni yerler görün, eğlenin, dans edin ve her fırsatta oyun oynayın! Bunları yapın ki beyniniz ve ruhunuz daima canlı kalsın.                  

7 - Gülmek, sevmek, öğrenmek ve hareket etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayın!

Yazının Devamını Oku

Makyajınızı doğru temizliyor musunuz?

3 Nisan 2018
Nasıl cildinize zarar vermeden temizleyebilirsiniz?

Yeni bir güne başlarken tazelenmek gibisi var mıdır! Bu tazelenmeyi kimi zaman bakım ürünleriyle kimi zaman da yanımızdan ayırmadığımız makyaj malzemeleriyle yaparız. Her işe başlamak heyecanlı ve güzeldir, ya bitirmek! İşte tam da bu konuya değinmek istiyorum. Makyajımızı yaptıktan sonra çıkarmak zor ve meşekatlidir. Ama sağlığımız için bu süreçte çok önemlidir. Bir çok cilt sorunlarına farkında olmadan bu sayede tanışırız. Eve gelir gelmez yapılacaklar listesi başında bu süreçte olmalıdır. İlerleyen dakikalar ile özellikle günün yorgunluğu sizi daha da ağırlaştıracak ve uyku bu savaşı kazanacaktır.

Cildi temizlerken, hafif bir yağ tabakası bırakan temizleyicileri kullanmamaya çalışın. Bunlar gözeneklerin tıkanmasına ve siyah noktaların oluşmasına yol açarlar. Bu nedenle temizleme ile nemlendirmeyi bir arada vadeden ürünleri tavsiye etmiyoruz.

Cilt temizliği sonrası aşırı kuruluk ve gerginlik hissi oluşacaktır, bu sakıncalı bir durumdur. Çünkü devamında uçuk ve egzemanın ortaya çıkması olasıdır. Özellikle cildi sivilceli olanlar bu hatayı sıkça bilmeden yaparlar. Ciltlerini kuruttuklarında sivilcelerden kurtulduklarını düşünürler, aslında tahriş ederler. Bu davranış sonucu, nemsiz kalan ciltte zamansız kırışıklıklar oluşmaya başlar.

Kullandığımız tüm ürünlerin suda çözülebilir nitelikte olmasına dikkat etmemiz gerekiyor. Suda çözülemeyen makyaj malzemelerinin temizlenmesi zor hatta imkansızdır. Sahne makyajı tere ve suya dayanıklıdır. Bunlar günlük yaşama uygun değildir. Bu tip makyajın çıkarılabilmesi için yağ bazlı temizleyiciler kullanmak zorunda kalırız.

Cilt temizliğini tamamlayan tonikler önemlidir. Temizleme losyonları ve jellerini kullandıktan sonra cildimizde kalan makyaj artıklarını ve diğer kirleri tonikler ile temizleriz. Özellikle tonik uygulaması sonrası sürülecek nemlendiricinin emilimi daha yüksek olacaktır. Tonikler tek başlarına cildi nemlendirir, rahatlatır, sakinleştirirler. İyi bir tonik alkolsüz ve kokusuz olmalı, sürdükten sonra yanma ve kızarıklık oluşmamalıdır.

Antiseptik sabunlar yüz temizliğinde kullanılmamalıdır. Hele kalıp sabunlar yüz derisi için kesinlikle uygun değildir. Bunların Ph’ı 9-10 civarındadır. Oysa cildimiz için ideal Ph oranı 5,5 - 7 arasındadır.

Yüzünüzü temizledikten sonra ne kuru olmalı ne de yağlı bir his oluşturmalıdır. Bunu test etmek için yüzünüzü yıkadıktan sonra ağzınızı açın. Aşırı gerginlik hissediyorsanız cildinizi kurutmuş olduğunuza kanaat getirebilirsiniz.

Kullanılan suyun sertliği de çok önemlidir. Sert suyun içinde kalsiyum ve magnezyum oranı fazla olur. Biliyorsunuz bulaşık makineleri tuz oranını çeşme suyunun sertliğine göre ayarlarlar. Aynı zamanda çamaşır makinelerinde de kireç çözücüler kullanırız. Ama suyumuz sertse, lavabolarımızda ve küvette zamanla çöken bir tabaka oluşmaya başlar. Bu tabakayı oluşturan suyun, cildimize ne yapabileceğini bir hayal edin! Cildimizin porselenlerimiz ve çamaşırlarımız kadar değeri yok mu? Kullandığınız suyun kireç oranı fazlaysa ya daire girişine suyu yumuşatmak için bir cihaz takmalı ya da hiç olmazsa yüzünüzü yıkarken içme suyu kullanmalısınız.

Yazının Devamını Oku

Yorgun ayaklarınıza nasıl bakım yapmalısınız?

26 Mart 2018
Rahat ayakkabı giymek çok önemlidir.

Ağrımız, sızımız yokken biz tüm insanlar sağlığımızın farkında olmuyoruz. Ne zaman tökezleme başlıyor o zaman günlük yaptığımız yanlışlara, iç dünyamıza dönerek sorgulamaya başlıyoruz. Nasırlarımız çıkmaya başladıysa, varislerimiz belirginleştiyse, kemiklerimiz deforme olduysa işte o zaman ayağımda bir sorun mu var acaba diyoruz!

Ayaklarımız; derisi, kemik yapısı ve tırnaklarıyla bir bütündür. Bir yerlerde başlayan sorunlar, diğerlerinin bozulmasına da yol açar. Tırnak batması yüzünden ayağınızı uzun bir süre düzgün bir şekilde basamazsanız, giderek kemik yapısı deforme olur. O yüzden rahat ayakkabı giymek çok önemlidir.

Ayaklarınızı sürekli temiz ve kuru tutmak önemlidir. Çok fazla terleyen bir ayağınız varsa aynı zamanda çoraplarınız bir mikrop ve bakteri yuvası olabilir. Ayakları yıkamak kadar onları kurulamakta önemlidir. Engelleyemediğiniz, sizi üzen bir terleme sorununuz varsa derinde yatan büyük sorunlara dikkat edilmelidir. Sorunlarınız daimi ve çözümsüzse yardımınıza botoks gelebilir. Botoks sayesinde 6-12 ay arası terleme sorunundan kurtulmanız mümkündür.

1- Bir su bardağı ceviz içi, birer tatlı kaşığı karabiber otu ve kafuru iyice ezerek toz haline getiriniz. Sıcak su ile masaj yaparak ağrıyan bölgelerinize uygulayınız.

2- Bir su bardağı kuşüzümü ve bir çay bardağı sedef otunu karıştırarak kaynatınız. Ilık hale getirdiğiniz suyu sorunlu bölgelere sürünüz.

3 - Ayaklarınızı içine yeterli miktarda kaya tuzu ve bir çorba kaşığı adaçayı kattığınız suda en az 10 dakika bekletiniz. Bu sayede hem ayağınızdaki yorgunluğu hem de kokuyu azaltacaksınız.

4 - Üç su bardağı zambak ince ince kıyıldıktan sonra, zeytin­yağı dolu bir kavanoza koyarak ağzını kapatınız. 2 hafta sonunda güneşte dinlendirdikten sonra kaynar su ile pişirin. Dinlendirmeye bıraktığınız suyu tülbent ile süzün ve ortaya çıkan bu yağı ağrılı bölgelerinize uygulayın.

Yazının Devamını Oku

Mavi ve mor renkli yiyecekleri neden tüketmeliyiz?

21 Mart 2018
Faydaları saymakla bitmiyor

Doğa tüm renklerini biz insanların hizmetine sunmuştur. Buna yaparken de çok bonkörce davranmakta, insanlardan sadece kendisine saygı beklemektedir. Mavi ve mor renkli ürünlerde fenolikler, flavonoidler, polifenoller, antosiyaninler ve C vitamini bulunmaktadır.

Sebzelerden; pancar, patlıcan ve mor renkli karahindibayı sayabiliriz.

Meyvelerde de; böğürtlen, yabanmersini, kiraz, kızılcık, frenküzümü, siyah üzüm, nar, kuru siyah erik, ahududu, kırmızı elma, çilek bu sınıfa girmektedir. Bitki grubunda ise kırmızı renkli sebze ve meyvelerin suyunu sayabiliriz. Aynı şekilde baharatlardan tüm yeşil yapraklı otlar, nane, zencefil, köri, tarçın, kaküle, yenibahar bu renkler içerisindedir. Bu renkli ürünler sert, soğuk ve kötü şartlara dayanıklı bitkilerden oluşur. Ve bir çok bitkide bulunan antioksidanlara göre daha fazladır. Mavi ve mor ürünler içerisinde yer alan antioksidanlardan resveratrol bilinen en önemli maddedir.

1 - Unutkanlığı ve yaşlılığı önlerler
2 - Detoks etkisi yaparlar
3 - Beyin aktivitesini güçlendirirler
4 - Kalp sağlığını korurlar

Yazının Devamını Oku

Lazer epilasyon ile kıl dönmesine veda edin

12 Mart 2018
Kilolu ve çok terleyen kişilerde daha sık görülüyor.

Kadın, erkek fark etmeyen ve toplumumuzda sıkça karşılaştığımız sorunlardan biri de ‘’kıl dönmesi’’ rahatsızlığıdır. Kıl dönmesi; kuyruk sokumunda akıntı ve apseleşme ile birlikte ortaya çıkar. Kişiler popo üzerine oturamamaya, ağrı, şişme, kaşıntı gibi belirtileri görmeye başlarlar. Bu rahatsızlığın temel nedeni, kuyruk sokumunda görünmeyen ve derinlerde yer alan kılların burgu yaparak deri altında toplanarak reaksiyon göstermesi sonucu ortaya çıkan akıntılardır.

- Kilolu ve çok terleyen kişilerde, kuyruk sokumunda kıl batması daha fazladır.
- 15-30 yaş arasında daha sıkça görülür.
- Erkeklerde kuyruk sokumu ve boyunda sorun olarak görülür.
- Dar giysiler sürtünme ve terlemeyi arttırdığı için kıl dönmesine sebep olurlar.
- Kadınlarda daha fazla kalça, bacak arkası, kasık, genital bölge ve koltuk altında rastlanır.
- Uzun süreli oturarak çalışma ve koltukta kaykılarak oturmak, sorunun ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

Yazının Devamını Oku