Yasemin Fatih Amato

Ojeyi sürerken nelere dikkat etmek gerekir?

28 Haziran 2018
Binlerce yıllık geçmişi olan pek çok kozmetikten farklı olarak oje, tamamen yirminci yüzyılın buluşudur. Eski Mısır'ın üst sınıfları muhtemelen hem saçları hem de tırnakları boyamak için kına kullanırdı. Ancak oje, kınadan çok farklı olarak bileşimi, üretimi ve kullanımı modern kimya teknolojisindeki gelişmeler ile ortaya çıkmıştır.

Oje, sıvı halde küçük şişelerde satılır ve bir fırça ile uygulanır. Uygulamadan birkaç dakika sonra madde sertleşmeye başlar. Hem suya hem de sıcağa dayanıklı olan oje, tırnak üzerinde parlak bir kaplama oluşturur. Genel olarak oje kaplaması, tırnaktan çıkmaya başlamadan önce kalıcılığı birkaç gün sürer. Ojeyi tırnaktan çıkarmak için ise ‘’aseton’’ kullanılır.

Yazının Devamını Oku

Güneş gözlüğü deyip geçmeyin!

11 Haziran 2018
İyi gözlükler biraz pahalı olabilir, ama inanın bunun bedeli, katarakt ameliyatıyla da, estetik ameliyatlarla da mukayese edilmez.

Günümüz modasında insan sağlığına en zararlı olan şey bronzlaşmaya çalışmak ise, en yararlı aksesuar güneş gözlüğüdür. Yararları saymakla bitmez…

Güneşli bir havada,ışığı azaltmak için göz bebeklerimiz kendiliğinden küçülür. Biz de elimizde olmadan gözlerimizi kısarız. Yalnız gözlerimizi mi kısarız? Aynı zamanda alnımızı buruşturur, kaşlarımızı çatarız. Bütün bu refleksler, parlak ışıktan korunmaya ne kadar ihtiyacımız olduğunun belirtileridir. Çıplak gözle güneş altında dolaştığımız, çevremize bakmaya çalıştığımız zaman gözlerimiz sulanır, kanlanır. Araba kullanırken, karşıdan gelen güneş ışığı, yoğun sis kadar tehlikelidir. Çünkü önümüzü görmemiz mümkün olmaz! Öte yandan kataraktın belli başlı nedenlerinden biri güneştir. Uzun süre güneşe bakmak doğrudan doğruya körleşmeye neden olur.

Yüz güzelliğinize güneş gözlüğünün olumlu etkisi

Güzellik açısından bakarsak; göz çevresindeki deri son derece incedir. Göz altı için farklı kremler kullanmamızın nedeni, bu derinin daha ince ve daha hassas olmasıdır. Güneş ışınları göz çevresindeki ince deri tabakasını aşırı derecede zorlar. Onu daha da kurutur, inceltir, kılcal damarların çatlamasına neden olur. Zaten göz altındaki derinin morarması kılcal damarların deriye çok yakın olmasındandır. Güneş göz çevresindeki, kapaklarındaki derinin şişmesine, su toplamasına yol açar. Parlak ışıktan korunmak için yapılan göz kısma mimiği, kaz ayakları denilen kırışıklıkları başlatır. Güneşin diğer hasarlarının yanı sıra, göz çevresinde derin çizgiler oluşurken, göz kapakları sarkar. Aynı mimiklerin uzantıları, kaş çatma çizgilerine, alındaki yatay çizgilere ve ağız çevresinin de buruşmasına yol açar.

Derinizdeki kırışıklıkların kaynağı güneş olabilir

Elinize bir ayna alıp, parlak güneşli bir ortamda, yaptığınız mimikleri canlandırın ve inceleyin. Aynada gördüğünüz tüm büzüşme hareketleri, ileride derin kırılma çizgilerine dolayısıyla kırışıklıklara ve sarkmalara dönüşebilir!

Yazının Devamını Oku

Kükürtün cilde ve saça etkileri nelerdir?

11 Haziran 2018
Kükürt eski zamanlardan beri bilinen; uyuz, egzama, sedef hastalığı gibi rahatsızların tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Tarihsel kaynaklarda, deri hastalıklarının tedavisinde yarattığı mucize, eski Yunan ve Mısır belgelerinde sıkça anlatılmıştır. Özellikle maden sularında bulunan kükürt sayesinde, kaplıcalar ve kükürt banyoları deri hastalıkları tedavilerinde sıkça kullanılırdı.

ALKALİ YAPISI

Mantar, parazit, uyuz gibi hastalıkların iyileştirilmesinde güvenli bir yöntem olarak kullanılan kükürt, deri yüzeyinde alkali tepkimeye girerek deri mukozasına yaptığı iyileştirici etkisi bilinmektedir. Bu nedenle alkali tepkimesi ile akne tedavisinde son derece başarılı bir yöntemdir.

KÜKÜRTÜN CİLDE FAYDALARI NELERDİR?

Akneye karşı etkisi

İçinde yer alan benzoil nedeniyle cilt teması sonrası alkali bir tepkime meydana gelir. Bu tepkime nedeniyle sivilce tedavisinde güçlü bir yardımcıdır. Cilt yüzeyinde meydana gelen problemli yağlanmayı dengeler. Yağlanmayı dengeleme sırasında cilt yüzeyini de temizlediği için bakterilerin oluşumunu ve çoğalmasını engelleyerek cildi doğal bir şekilde aknelerden arındırır. Anti-bakteriyel özelliği nedeniyle çok faydalıdır. Dikkat edilmesi gereken nokta bu işlemler sırasında cildin aşırı kurumasıdır. Kuruyan cilt soyulacak ve tahriş olacaktır. Sonrasında cildi doğal olarak nemlendirmeyi unutmamak gerekir.

Egzama tedavi edici özelliği

Kükürt; egzama, uyuz gibi özellikle kaşıntı veren deri hastalıkları ve enfeksiyonlarının tedavisinde rahatlıkla kullanılabilir. Ayrıca halk arasında ‘’gül hastalığı’’ olarak bilinen Rosacea’nın iyileşmesinde de başarılı etkiler gösterir. Egzamadaki tedavi şekli, iltihabı kuruturken bakterileri de yok etmesiyle ortaya çıkar.

Anti-aging etkisi

Gençleşme dediğimizde aklımıza hemen kolajen üretimi gelmektedir. Kükürt, kolajen üretiminin artmasına neden olan bir etkendir. Özellikle ilerleyen yaş ile birlikte ciltteki kükürt düzeyi azalmaya, serbest radikallerden etkilenilmeye başlanır. Serbest radikallerin oluşturduğu hasar ile cildin kolajen yapısı parçalanır. Bunun sonucunda kırışıklıklar ve sarkmalar görülür. Aynı şekilde ciltten uzaklaştırılamayan bakteriler cilde zarar vererek yaşlanmayı hızlandırır. Kükürt bu noktada doğal kolajen üretimini sağlar.

KÜKÜRTÜN SAÇA FAYDALARI NELERDİR?

Kepek problemini giderme

Temelinde saç derisinin kurumasıyla ortaya çıkan kepek sorununu gidermede kükürtten yararlanılır. Mantar ya da bakteriyel durumlarda kükürt saç derisine nüfuz ederek saç derisinin ölmesini engeller. Günümüzde piyasada bulunan hemen hemen her şampuanda kükürt kullanılır.

Yağlanmayı dengeleme

Kükürt saç derisinde keratin üretimini artırarak yağlanan ve aknelenen cildi dengeleyerek normal seviyesine çeker. Aşırı yağlanma saç köklerine zarar verirken saç tellerinin de kırılmasına neden olur.

Saç uzatması

Vücudumuzda kükürt, bağ dokusu üretiminde aktif rol oynar. Özellikle tırnak ve saç gelişiminde oldukça yararlıdır. B5 ve B3 vitaminlerinin işlevini arttıran bir madde olan kükürt, saç uzamasını da hızlandırır.

Mantar, parazit, uyuz gibi hastalıkların iyileştirilmesinde güvenli bir yöntem olarak kullanılan kükürt, deri yüzeyinde alkali tepkimeye girerek deri mukozasına yaptığı iyileştirici etkisi bilinmektedir. Bu nedenle alkali tepkimesi ile akne tedavisinde son derece başarılı bir yöntemdir.

Akneye karşı etkisi

İçinde yer alan benzoil nedeniyle cilt teması sonrası alkali bir tepkime meydana gelir. Bu tepkime nedeniyle sivilce tedavisinde güçlü bir yardımcıdır. Cilt yüzeyinde meydana gelen problemli yağlanmayı dengeler. Yağlanmayı dengeleme sırasında cilt yüzeyini de temizlediği için bakterilerin oluşumunu ve çoğalmasını engelleyerek cildi doğal bir şekilde aknelerden arındırır. Anti-bakteriyel özelliği nedeniyle çok faydalıdır. Dikkat edilmesi gereken nokta bu işlemler sırasında cildin aşırı kurumasıdır. Kuruyan cilt soyulacak ve tahriş olacaktır. Sonrasında cildi doğal olarak nemlendirmeyi unutmamak gerekir.

Egzama tedavi edici özelliği

Kükürt; egzama, uyuz gibi özellikle kaşıntı veren deri hastalıkları ve enfeksiyonlarının tedavisinde rahatlıkla kullanılabilir. Ayrıca halk arasında ‘’gül hastalığı’’ olarak bilinen Rosacea’nın iyileşmesinde de başarılı etkiler gösterir. Egzamadaki tedavi şekli, iltihabı kuruturken bakterileri de yok etmesiyle ortaya çıkar.

Anti-aging etkisi

Gençleşme dediğimizde aklımıza hemen kolajen üretimi gelmektedir. Kükürt, kolajen üretiminin artmasına neden olan bir etkendir. Özellikle ilerleyen yaş ile birlikte ciltteki kükürt düzeyi azalmaya, serbest radikallerden etkilenilmeye başlanır. Serbest radikallerin oluşturduğu hasar ile cildin kolajen yapısı parçalanır. Bunun sonucunda kırışıklıklar ve sarkmalar görülür. Aynı şekilde ciltten uzaklaştırılamayan bakteriler cilde zarar vererek yaşlanmayı hızlandırır. Kükürt bu noktada doğal kolajen üretimini sağlar.

Yazının Devamını Oku

Ramazanda önce ruhunuza sonra bedeninize detoks yapın!

5 Haziran 2018
Orucunuzu bozduğunuzda ilk önce su için ağır yemeklerden kaçının ve lokmalarınızı iyice çiğneyerek yutun.

Ramazan farklı bir aydır. İftar davetleri sosyal yaşamı canlandırır, uzun zamandır görmediğimiz aile büyüklerimizle, akrabalarımızla, komşularımızla daha sık bir araya geliriz. Geleneksel yemekler, yöresel tatları hazırlar, büyük bir sofra etrafında bir araya geliriz. Bir ayda bile olsa bu gelenekleri hatırlamak çok güzeldir. Peki bu ulvi ayı sadece kilo vermek üzerine konumlandırmak, kilo verebileceğimizi düşünmek ne kadar doğrudur?

Kilo vermek bir yana, ramazan düzeninde kilo almamak için her zamankinden daha fazla dikkatli olmanız gerekmektedir. Uzun süre aç kaldığımız zaman, vücudumuz kendini savunmak için enerji üretmekten vaz geçer ve yediğimiz her lokmayı yağ olarak stoklamaya başlar. Buna bir de zengin iftar sofraları eklenince sonuç baştan bellidir. Oruç tutmayı sadece kilo konusuna indirgemek de çok yanlıştır.

Ramazan ayının büyük bir manevi ve sosyal yönü vardır. İradeyi sınar, insanın özgüvenini arttırır. Özellikle yemek konusunda iradeyi iftar ve sahur sırasında da korumak gerekir. Bu konuya dikkat edilmezse eğer, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, mide ve sindirim sorunları tetiklenebilir. Su ve kas kaybına yol açılabilir, dolayısıyla sağlığınızın bozulmasıyla sonuçlanabilir.

Kilonuzu korumak için, yediklerinize çok dikkat etmeniz gerekir. Orucu bozduğunuzda ilk önce su içmeli, ağır yemeklerden kaçınmalı ve lokmalarınızı iyice çiğneyerek yutmalısınız. Ayrıca yemeklerde katı yağ, unlu-yağlı soslar kullanmamaya, donmuş veya toz haline getirilmiş katkılı yiyeceklerden kaçınmaya özen göstermelisiniz.

Sağlıklı bir iftar menüsü

- 1 kase taze çorba (unsuz-kremasız),
- 1 porsiyon zeytinyağlı sebze yemeği,

Yazının Devamını Oku

Makyaj yaparken bilmeniz gereken 14 püf noktası

28 Mayıs 2018
Her mevsimin güzel, özel ve zorlu yanları vardır. Özellikle yaz ayında havanın sıcak ve nemli olması bakımlı görünmeyi zorlaştırmaktadır. Bu ay ile birlikte kıyı şehirlerimizde yükselen hava sıcaklıkları, makyaj yapmayı her geçen gün zorlaştıracaktır. Bir de mezuniyet geceleri ile başlayan yaz ayı, üst üste gelen düğünlerle, kutlamalarla bizi şıklık yarışına sokacaktır. İşte bu noktada makyaj yaparken bilmemiz gereken 14 püf noktası kurtarıcımız olacaktır.

1 - Düğün veya mezuniyet gecesi gibi, flaşların sık sık patlayacağı bir ortama gidiyorsanız, fazla pırıltılı makyaj yapmaktan kaçının. Mat boyalar hem daha kalıcıdır hem de fotoğraflarda sürpriz yansımalara neden olmaz. Ancak loş bir bara, diskoya gidecekseniz, ikide birde fotoğrafınızın çekilmeyeceğinden eminseniz, her türlü ışıltının keyfini çıkarabilirsiniz.

2 - Makyajınızı tazeleme ihtiyacı hissederseniz, en iyisi eski makyajı tamamen temizlemektir. Üst üste sürülen boyalar veya fondötene yapılan yamalar hem yüze yorgun bir ifade verir hem de cildi yağlı ve parlak gösterir.

3 - Fondötenin ilk katını sürerken, ıslak bir süngerle ince bir şekilde uygulayın. Fondöten boyundan veya dekolteden alına doğru sürülür. Dudak ve göz kapakları dahil olmak üzere, bütün yüze düzgün ve eşit bir şekilde yayın.

4 - Yüzünüze fondöten sürmediyseniz, göz kapaklarınıza far sürmeden önce biraz fondöten sürmeyi ihmal etmeyin. Bu göz makyajının düzgün ve kalıcı olmasını sağlar.

5 - Lacivert eye liner, gözlerinizi siyah eye liner’dan daha parlak gösterir. Rimelinizi de lacivert sürdüğünüz zaman mükemmel bir etki yaratır, deneyin.

6 - Ruj kaleminiz ile rujunuz birbirine yakın renklerde olsun. Ruju bir fırça ile sürerseniz daha düzgün görünür.

Yazının Devamını Oku

Su içince bile kilo aldığını düşünenlerden misiniz?

21 Mayıs 2018
Kilo almak sadece yemeye bağlı bir durum değildir. Farkına varamadığımız ya da gözden kaçırdığımız bir çok sorunun bir araya gelmesi nedeniyle kilo alırız. Bunun içerisinde sağlıksız beslenme büyük bir paya sahipken etrafında olan bir çok sorunu da irdelemek gerekir.

DUYGUSAL NEDENLER

Doyumsuzluk insanı zararlı gıdalara, bol şekerli ve tuzlu yiyeceklere yöneltir. Dikkatin dağılması ve hafızanın zayıflaması ise bu kontrolü adamakıllı zorlaştırır. Hasta ne yediğinin farkında bile olmaz. Biraz rahatlamak için zevk arar ve zararlı gıdalara yönelir. Doğuştan seratonin veya dopamin eksikliği olanlar davranış bozukluğu gösterirler. Bu tip insanlarda her türlü abur cubur ve karbonhidratlara düşkünlük son derece tipiktir.

PARATİROİD AZALMASI

Tiroit hormonundaki azalma metabolizmayı bozar ve karbonhidratların yakılmasını güçleştirir. Paratiroid hormonunda azalma varsa, vücut kalsitonin sıkıntısı çekmeye başlar. Bu tedavi edilmezse kemik erimesiyle sonuçlanır. Çoğunlukla gıda seçiminde bizi yanıltan bir zaaf ve ruh durumu yaratır. Hasta kızarmış patates, cips, tatlılar, ve hamur işleri yemek için can atar!

BEYİN METABOLİK RİTMİNDE AZALMA

Beyin metabolizmasının, ritmi ve gücü zayıflayacak olursa, tükettiğimiz kalorileri etkin bir şekilde yakmakta zorlanır. İnsanda birden fazla tıbbi sorun varsa, örneğin aynı zamanda hem menopozda, hem depresyonda ise bir de hipertansiyonu varsa, bu oran daha da azalır. Kalp ve damar sorunları, kan basıncındaki değişimler, beynin metabolik ritmini düşürür.

MENOPOZ ETKİSİ

Östrojen ve testesteron kalorileri yakmak için beyni uyaran hormonlardır. Progesteron ise gerginliği azaltır ve uyku kalitesini geliştirir. Böylece gereksiz gıdalara ihtiyacı azaltır. Ancak kadınlarda 30 yaşından itibaren östrojen, progesteron ve testosteron hormonları düşmeye başlar. Böylece her on yılda vücuda birkaç kilo fazlası yapışıp kalır.

ANDROPOZ

Erkek seksüel hormonlarının azalması, kalorileri yakmak için beyne giden uyarıları azaltır. Bu döneminde daima bel çevresi kalınlaşır ve vücut yağlanır. Çünkü kas kütlesi yağlara dönüşür. 40 yaşından sonra ruh hali değişen erkeklerin kafein, alkol ve karbondihratlara karşı düşkünlüğü de artar.

UYKUSUZLUK

Bu sorunu kısa sürede depresyon takip eder. Uyku yoksunluğunun neden olduğu halsizlik ve duygusal çalkalanmalar genellikle yanlış gıdalara ve karbonhidrat düşkünlüğüne yol açar.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ SORUNLARI

İmmün sistem sorunları vücudumuzda iltihapların artmasına neden olur ve beyin travmalarına zemin hazırlar. Beynimiz hasar görünce canımız karbonhidratları çekmeye başlar. Ve birey yediklerini, yaşamını yönetemez hale gelir.

İNSÜLİN DENGESİ

Pankreasın kontrol ettiği insülin ve glikoz toleransı bozulursa, insan aniden kendini halsiz hisseder, canı tatlı ve hamur işleri çeker. Bu gıdalarla insülin hızla yükseldikçe, her defasında glikoz toleransı düşmeye devam eder. Karbonhidrat tüketimini kontrol edemezsek obezite ve diyabet hastalığı kaçınılmaz bir son haline gelir.

SİNDİRİM SORUNLARI

Sindirim enzimlerimiz yetersizse aldığımız gıdaları özümseyemeyiz. Vücudumuzu güçsüz hissederiz. Bu defa karbonhidratlara yöneliriz. Dolayısıyla beslenme kalitemiz gün geçtikçe düşer ve hayati önem taşıyan vitaminler, mineraller ve amino asitler gittikçe azalır. Çorap söküğü gibi sağlığımız ve kilo dengemiz bozulur.

Yukarıda saydığımız her etmen sizin kilo vermenizi yavaşlatıyor olabilir. Bu sorunları öğrenebilmek için check-up yaptırmak en doğru çözümdür.

Doyumsuzluk insanı zararlı gıdalara, bol şekerli ve tuzlu yiyeceklere yöneltir. Dikkatin dağılması ve hafızanın zayıflaması ise bu kontrolü adamakıllı zorlaştırır. Hasta ne yediğinin farkında bile olmaz. Biraz rahatlamak için zevk arar ve zararlı gıdalara yönelir. Doğuştan seratonin veya dopamin eksikliği olanlar davranış bozukluğu gösterirler. Bu tip insanlarda her türlü abur cubur ve karbonhidratlara düşkünlük son derece tipiktir.

Tiroit hormonundaki azalma metabolizmayı bozar ve karbonhidratların yakılmasını güçleştirir. Paratiroid hormonunda azalma varsa, vücut kalsitonin sıkıntısı çekmeye başlar. Bu tedavi edilmezse kemik erimesiyle sonuçlanır. Çoğunlukla gıda seçiminde bizi yanıltan bir zaaf ve ruh durumu yaratır. Hasta kızarmış patates, cips, tatlılar, ve hamur işleri yemek için can atar!

Beyin metabolizmasının, ritmi ve gücü zayıflayacak olursa, tükettiğimiz kalorileri etkin bir şekilde yakmakta zorlanır. İnsanda birden fazla tıbbi sorun varsa, örneğin aynı zamanda hem menopozda, hem depresyonda ise bir de hipertansiyonu varsa, bu oran daha da azalır. Kalp ve damar sorunları, kan basıncındaki değişimler, beynin metabolik ritmini düşürür.

Östrojen ve testesteron kalorileri yakmak için beyni uyaran hormonlardır. Progesteron ise gerginliği azaltır ve uyku kalitesini geliştirir. Böylece gereksiz gıdalara ihtiyacı azaltır. Ancak kadınlarda 30 yaşından itibaren östrojen, progesteron ve testosteron hormonları düşmeye başlar. Böylece her on yılda vücuda birkaç kilo fazlası yapışıp kalır.

Erkek seksüel hormonlarının azalması, kalorileri yakmak için beyne giden uyarıları azaltır. Bu döneminde daima bel çevresi kalınlaşır ve vücut yağlanır. Çünkü kas kütlesi yağlara dönüşür. 40 yaşından sonra ruh hali değişen erkeklerin kafein, alkol ve karbondihratlara karşı düşkünlüğü de artar.

Bu sorunu kısa sürede depresyon takip eder. Uyku yoksunluğunun neden olduğu halsizlik ve duygusal çalkalanmalar genellikle yanlış gıdalara ve karbonhidrat düşkünlüğüne yol açar.

İmmün sistem sorunları vücudumuzda iltihapların artmasına neden olur ve beyin travmalarına zemin hazırlar. Beynimiz hasar görünce canımız karbonhidratları çekmeye başlar. Ve birey yediklerini, yaşamını yönetemez hale gelir.

Yazının Devamını Oku

Baharatlar vücudumuza ne kadar faydalıdır?

15 Mayıs 2018
Baharatları sadece damak lezzetini artırmak için kullanıyorsanız çok yanılıyorsunuz demektir. Doğru ve kararında kullanılan her baharatın vücudunuza tahmin bile edemeyeceğiniz kadar faydası vardır.

Genel olarak baharatlar;

Kan şekerini dengelerken kimyon; cildi düzenler, siyah nokta, sivilce ve yaşlılık kırışıklıklarının azaltılmasında yardımcı olur. İçeriğinde bulunan yoğun demir nedeniyle kansızlık tedavilerinde oldukça etkilidir. Özellikle astımlı hastaların bağışıklık sisteminin düzenlerken bağışıklık sistemlerini güçlendirir. Aşırı tüketimi sonuncunda böbrek ve karaciğere zarar verebilir.

İnsülin hormonu üzerine olan etkisi nedeniyle tarçın, kan şekerinin düzenlenmesini sağlar. Aynı zamanda kokusu afrodizyak etkisi gösterdiği için hormonal etkilerin kontrol edilmesinde kullanılır.

Ağız sorunlarında karanfil sıkça kullanılan bir baharattır. Ayrıca su ve çay ile tüketildiğinde şişkinliğe iyi gelir. Baharat ve çay olarak tüketilmesi önerilen karanfil, yağ olarak tüketildiğinde yarardan çok zarara neden olan bir ürüne dönüşebilir. Mutlaka bir uzmana danışılarak kullanılması gereken karanfil yağı; direkt olarak içilmemeli, cilde sürülmemeli ve seyrelterek kullanılmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Cildimiz ile probiyotikler arasında nasıl bir ilişki var?

4 Mayıs 2018
Probiyotikler, bağırsak sisteminde iyi bakterilerin doğal dengesini korumakla görevlidirler.

Probiyotikler insanın varoluşundan bu yana hayatımızın tam ortasında yaşıyorlar. Aldığımız doğal besinlerin içerisinde yaşayan bu yararlı bakteriler belki de son yüz yılda olduğu kadar azalıp, insandan ayrılmamıştır. Özellikle sanayi tipi beslenme ile probiyotikler ile aramızdaki ilişki giderek açılmaktadır. Vücudumuzun hemen hemen her bölgesine yararı olan bu bakterilerin yapılan son araştırmalarda cilt için de vazgeçilmez olduğu görülmüştür. Probiyotik yönünden zengin yiyecekler tüketerek cilt güzelliğinizi içten dışa artırabilme şansına sahipsiniz.

Probiyotikler yaşayan mikroorganizmalardır ve yeterli miktarda olduklarında yaşadıkları vücuda faydaları çok fazladır. Bu bakteriler bağırsaktaki yararlı bakterileri arttırarak, zararlı bakterilerin sayısını azaltarak etkili olurlar. Yaptıkları temel şey aslında bağırsak sisteminde iyi bakterilerin doğal dengesini korumaktır. Bu bakteriler vücudumuzda bir buçuk kilo ağırlığa sahipken aynı zamanda sayılarının yüz trilyon civarında olduğu düşünülmektedir.

Antibiyotik gibi bazı ilaçların kullanımıyla birlikte yanlış beslenme sonucu yok olabilmektedirler. Bu tarz ilaçlar, zararlı patojenleri yok etmesinin yanı sıra, faydalı bakterileri de eş zamanlı olarak imha etmektedir. Bundan dolayı da, sürekli ve yüksek dozlarda antibiyotik tüketimi, bir takım sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilmektedir. Yine aynı şekilde aşırı derecede işlenmiş olan gıdaların tüketilmesi ya da lif bakımından zengin gıdaların az tüketilmesi sonucu, probiyotik üretimi azalmakta ve bundan dolayı da bağırsak florasındaki denge zararlı bakterilerin lehine değişmektedir. Uzun süre devam eden ishal, stres, alkol ve uyuşturucu kullanımı da, probiyotik oranının azalmasına ve sonuç olarak da, sindirim sistemi sağlığının bozulmasına neden olabilmektedir.

Kefir

Mayalanma sonucu meydana gelen kefir, keçi, koyun ya da manda gibi hayvanların sütünden elde edilebilmektedir. Fermantasyon yardımı ile meydana gelen kefirin, probiyotik içeriği sütün içerdiği probiyotiklerden daha fazladır.

Turşu

Yazının Devamını Oku