Aklın sınırlarını zorlayan, ancak ruhu keyiflendiren edebi bulmacalar ve paradokslar, artık küresel edebiyatın kışkırtıcı dili haline gelmiştir. “Tuhaf” kitabı, iz bırakması gereken bir çalışma olarak karşımıza çıkıverdi.
TUHAF edebiyata meraklı olduğum için, “Tuhaf” kitabı beni sevindirdi. Yeni bir tuhaf yazarın küresel edebiyata gönderme yaptığını fark ettim.
Ertuğrul Özkök’ün “Tuhaf” isimli kitabı, hemen okunup, üzerine çabuk yazı yazılacak bir çalışma değil.. Döne döne defalarca okunmalı, bir süre demlemeye bırakılmalı, sonra yeniden değerlendirilmeli. Ben de öyle yaptım. Birinci baskısının yayınlanmasından sonra on ay kadar epey düşündüm üzerinde.. Şifrelerini merak ettim. Küresel edebiyata ulaşma potansiyeli taşıyan dehlizlerine girmeyi (astro-fizikte, evrenler arası bağlantıları ışık hızında kuran kurt deliklerine girer gibi) denedim.
Doğan Hızlan’ın dediği gibi, iyi bir edebiyat yapıtı nasıl başarılı bir “kripto” ise, “Acaba Ertuğrul Özkök’ün bu son kitabı da ‘puzzle’ kurgusunda hazırlanmış bir dehlizler labirenti midir?” diye şüphelendim.
Yazar, 5 Haziran 2010’da Hürriyet’te yayınlanan, Ayşe Arman’a verdiği röportajın sonunda, “Da Vinci’nin Şifresi” romanının yazarı Dan Brown’ın olağanüstü anlatım gücünden ve mükemmel gerilim yaratma kabiliyetinden çok etkilendiğini belirtti. Demek ki, yazar küresel edebiyatı yakından izlemekte, öykünmesi olmasa bile, kendinin bazı üstü örtülü kabiliyetlerini keşfetmesi olası.
RUHSAL YOLCULUK
Özgün bir ruhsal yolculuğu anlatan 244 sayfalık kitap, “Yola Çıkış, İçerden, Aradan, Dışarıdan, Varış” biçiminde beş bölümde kurgulanmış..
Konak Belediyesi tarafından baştan sona yenilenen “Sevgi Yolu”, kitap, kültür ve sanat kokuyor
İZMİR’de kitaplarla bütünleşmiş nice hayatlar gördüm. Onlara “kitap kurtları” denir. Sevgi Yolu’nda kurulan ilk Sahaflar Çarşısı’nda dükkancık sahibi olmuş sahaf ve eski kitapçı arkadaşlarımın çoğu böyle idiler. Evleri ağzına kadar kitap doluydu. 1990’larda hepimiz yürüyen canlı kütüphaneler gibiydik.
İçimizdeki tek gerçek sahaf olan Nail Esmer (ki babası İzmir’in en eski sahaflarından Mehmet Esmer idi), felsefe öğrencisi Ersan, 2007 yılında Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazanan ve şimdilerde Muğla’da sahaflık yapan İlhan Doğruyol, Aşkın ve Taşkın kardeşler, Serdar Mun, Tarık Yumlu, dünya iyisi Tahir Alagöz ağabeyimiz, fanatik Karşıyakalı Muzaffer Ceyhan Yerlikaya, Bergamalı Tamer (şu anda evinde 42 bin kitabı var), 60’ların ünlü Habora Yayınları’nın kurucusu Bülent Habora, Hakan Taşkıran, Bucalı Vedat, Uzun Adem, Çakır Ahmet, Pipolu Ali Rodop, Şair Mutlucan, üniversite öğrencisi Maho (Mahmut), şimdilerin senaristi Emre Bülbül, Çalışkan Hamit, işte bu tür kişilerdi.
Kitap nevinden ne bulurlarsa evlerine ve dükkancıklarına atarlardı.
SAHAFLAR DERNEĞİ
Sahaf, yazmalar, eski kitap, nadide kitap koleksiyonları, hatta bulunmaz eserlerden sahifeler alıp satan, kitap kültürüne sahip meslek erbabı demektir.
1990’lı yılların başında kitap kurtları bir araya gelip, İzmir’de “Sahhaflar Derneği”ni kurduk.. Üstelik, ilk kez Süha Baykal zamanında trafiğa kapatılarak Sevgi Yolu haline getirilen Büyük Efes Oteli arkasındaki palmiyeli yolu derneğe tahsis ettirdik. Başkanımız Malatyalı Mehmet Beşeri idi.
Refik Durbaş’ı ve Heyamola Yayınları’nı kutluyoruz.
“İZMİRİM” kitap dizisi, Heyamola Yayınları’nın hazırladığı 41 kitaptan oluşuyor. Her bir yazar ayrı bir semti yazdı. Aralarında edebiyatçılar, tiyatro yazarları, arkeologlar, tarihçiler, gazeteciler ve araştırmacıların yer aldığı yazarlar kadrosu, kentin çeşitli semtlerini seçerek, orada geçen çocukluk ve gençlik anılarını, yaşam mücadelelerini, özenle araştırdıklarını kağıda döktüler. Böylece yaşanmış ve karanlıklarda kalmış geçmiş, yeniden bu dizide canlanmış oldu.
Bana da doğup büyüdüğüm Karşıyaka’nın “Soğukkuyu ve Bahariye” semtleri düştü. Keyif alarak yazdım. Soğukkuyu’nun tarihçesi, Bahariye’nin ünlü kişileri, Zübeyde Ana, Karşıyaka Spor Kulübü’nün kuruluşu, Karşıyaka Lisesi hatıraları, Bombacı Ali Çavuş, Arap Osman, Attila İlhan gibi nice belde simaları kalemimin ucundan gelip geçti. İyi oldu..
Ömer Asan yönetimindeki Heyamola yayınlarını kutlamak gerek.
Soğukkuyu-Bahariye kitabımı ve diğer 40 yazarımızın kaleme aldığı İzmir semtleri kitaplarını dün açılan 16.TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’ndaki Heyamola Yayınları standından temin edebilirsiniz, Heyamola’yı alkışlayarak kutlamak gerek.. Çok emek verdiler.. 41 kere maşallah!..
İzmir semtleri
“İzmirim” projesi koordinatörü Fergül Yücel, hepimizin yükünü, nazını çekti. Kıvrak zekası ve diplomat tavrıyla 41 yazarı pek güzel idare etti. “Yazarlarımız İzmir kültürünün gökkuşağını oluşturdular” dedi, şunları ekledi:
EGE’mizde en sevilen, aileden biri gibi sahip çıkılan, en candan, gülen ve gülümseten yazarımız şüphesiz Muzaffer İzgü’dür. Kitap imzalarken önünde biriken kuyrukları Orhan Pamuk bile kıskanır.
İmza günlerinin, kitap fuarlarının şampiyon yazarıdır. Çoluk çocuk, ailece onu kucaklarız. Öğrenci dalgaları, öğretmen grupları, okul müdürleri, emekli öğretmenler, fuarlarda Muzaffer İzgü’nün kitaplarını imzaladığı “Bilgi Yayınevi” standı önüne yığılırlar. Saatlerce, günlerce imza kuyrukları hiç azalmaz, aksine çağlaya çağlaya büyür.. Hep gülen insanlar, gülümseyen çocuklar vardır çevresinde.. Muzafer İzgü’nün her kitabını okudum. Ama “Hayri Potur, Harry Potter’e Karşı” isimli kitabını kahkahadan yerlere yatarak okumuştum. Tanrı onu başımızdan eksik etmesin.. Eşi ablamıza selam gönderiyorum.
İZGÜ’NÜN SOKAĞI
Muzaffer İzgü üzerine, “Muzaffer İzgü dalya dedi” başlıklı bir yazı yazan Doğan Hızlan, usta yazarın 100. kitabını da yarattığını belirtmişti. Bu yazı Hürriyet’te 19 Ekim 2002’de yayınlandı. Aradan geçen 9 yılda, İzgü’nün kitapları 110’u buldu. Türk Mizah Tarihi’nin bir rekoru üst üste kırılıyor, dikkat çekerim.
Sağolsun, her yeni kitabını bana gönderir, hemen keyifle okurum. Mizahı, yaşanmış olaylarla buluştu-rabilen, gündelik hayatın içinden matrak konular ve ilginç insan tipleri bulabilen ve yaratabilen, sıradan insanların berbat düzene direnişinin mizahını yapan, bazen romantik metinler üreten, dahası İzmir kokulu öyküleri bizi mest eden Muzaffer İzgü’yü özlediğimde, Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne çıkan ‘Muzaffer İzgü Sokağı’na gider, direk üstündeki isminin yazılı tabelasına bir temenna çakar, yan masaların birine oturup şerefine çay içerim.. Hele cebimizde Muzaffer Uyguner’in, “Muzaffer İzgü Kitabı” varsa, çıkarıp okumanın tadına doyum olmaz..
ZIKKIMIN KÖKÜ
Mehduh Ün’ün çevirdiği Zıkkımın Kökü filmini izlediniz mi, bilmem. Bu film bir yazı emekçisinin, Muzaffer İzgü’nün komedi-trajik yaşam öyküsünü yansıtır. 1960’larda Demokrat İzmir’e gönderdiği yazılar dolayısı ile gazetenin genel yönetmeni Attila İlhan’ın keşfettiği ve daha sonra Akbaba mizah dergisinde ünlenen bir öğretmen-yazar olan Muzaffer İzgü’yü, eski gazetem Demokrat İzmir’den yetiştiği için ayrıca çok severim.
Yıldönümü kutlamaları, vefa gösterileri, anma toplantıları, ödül kazanımları toplumsal yaşamımıza renk katıyor. Bu bakımdan toplumun derin psikolojisiyle yakından ilgili olan bu girişimler, faydalı ve insani davranışlardır.Belediyeler, vakıflar, dernekler, özel kuruluşlar eliyle yürütülen bu tür girişimleri desteklemeli ve alkışlamalıyız.Geçtiğimiz günlerde İzmir’de gerçekleşen bu tür etkinlikleri okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
YENİ EKONOMİ
İzmir Basını’nın duayen gazetecilerinden Nedim Çapman’ın sahibi olduğu ve benimde ilk kuruluş yılında köşeyazarlığı yaptığım “Yeni Ekonomi” gazetesi 32 yaşına bastı. 17 Mart 1980’de yayına başlayan yerel basının güçlü sesi Yeni Ekonomi, aralıksız 32 yıldır okuyucusuyla buluşuyor.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel ve yönetim kurulu üyeleri Ali Ekber Yıldırım, Aylin Süphandağlı ve Cemal Sevgi, gazetenin 32. yıldönümü sebebiyle Yeni Ekonomi’yi ziyaret ederek imtiyaz sahibi Nedim Çapman’ı kutladı. Sertel, Yeni Ekonomi’nin 32. yıldır aynı verimli çizgide yayın hayatına devam ettiğini vurgulayarak, gazete yönetimine ve çalışanlarına başarılar diledi.
Aferin Atilla kardeş..
Sağolasın Nedim ağabey..
ÖĞRETMENLERE VEFA
Karşıyaka Belediyesi ilçeye hizmet verenleri unutmuyor. Karşıyaka Lisesi’nin unutulmaz matematik öğretmeni 91 yaşındaki Hasan Tahsin Abakan’ın ismi, 1749 Sokak’ta ölümsüzleşti. Sokağın açılışı Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak ve çok sayıda vatandaşın katılımıyla yapıldı. Hasan Tahsin Abakan, “Sizin göstermiş olduğunuz bu sevgi, saygı ömrümün Karşıyaka’da boşuna geçmediğini gösteriyor. Ben bu zahmetli vefakarlığı Karşıyaka Lisesi öğretmenleri adına kabul ediyorum” diyerek herkesin gözünü ıslattı. Sevgili hocamızın saygıyla ve sevgiyle ellerinden öpüyoruz.
Gazeteciliğe 22 yaşında İzmir’de başladı, zirvelere ulaşmakta gecikmedi.
28 yaşındaki acar muhabir
28 yaşındaki acar muhabir Fatih Çekirge’yi, 28 Aralık 1986 günü Kuduz Paneli’nde konuşma yaparken izliyoruz. Haberci Fatih, aynı zamanda iyi bir konuşmacıydı.
GAZETEDE edebiyat konuşabileceğim iki kişi vardı. Biri yaşlı Özdemir Hazar’dı ki, eski edebiyattan, Fuad Edip Baksı’dan, Nahit Ulvi Akgün’den, Tarık Dursun’dan konuşurdu hep, gevrek ve gür sesiyle.. Odası vardı, masası vardı; gazetede ziyaretine gittiğinizde sizden ışık görürse, ya edebiyat ya da tiyatro, odanın baş köşesine kurulurdu..
Öteki ise, gepegenç ve yakışıklı bir polis-adliye, siyaset muhabiriydi; ama yeni edebiyattan, Enis Batur’dan, Ece Ayhan’dan, Cemal Süreya’dan, Fahrünnisa Kadıbeşegil’in “Oluşum” dergisinden, Demirtaş Ceyhun’un “Edebiyat Cephesi”nden söz açardı. Derin bir edebiyat sezgisi, yorum gücü ve felsefi arayışları vardı, Kafka’dan, Adorno’dan, Camus’dan alıntılar yapardı.. Odası, masası yoktu, muhabirlerin toplaştığı büyük salonda oradan oraya koşturup dururdu.
Gazetede başkası ile edebiyat konuşamazdınız. Edebiyat başka kimsenin umurunda değildi. Bu yüzden hem yaşlı muharrir Özdemir Baba ile hem de afacan muhabir Fatih’le konuşmaktan, dertleşmekten büyük zevk alırdım. Zaten sadece o konuşmalar aklımda kalmış, yirmi yıl çalıştığım gazeteden başka diyaloglar aklımın ucuna takılmamış bile.
Derin çocuktu
Fatih Çekirge, adı üstünde “çekirge” gibi devamlı hareket halinde zeki bir muhabirdi. Ataktı ama aklıyla hareket ettiği için, temkinliydi aynı zamanda. Önce Karşıyaka muhabirliğinden başlayıp, muhabirliğin her dalında başarı gösterdi, “Komser Kolombo” gibi sürekli giydiği kirli beyaz uzun pardesüsüyle haberi kovalamaktaki çabukluğu, hedefe varışındaki isabet, edebiyatı bildiği için hikaye üslubunda yazma becerisi ile yerinden endişeli, fiyakalı haber müdürlerini ürkütür bir yörünge çizer olmuştu. Haber müdürü izne ayrılınca, yerine vekil olarak inadına onu tayin etmediğinde küplere binerdi. Hırslıydı çünkü..
ETKİ Yayınları, bir aile yuvası gibidir. Güvenilir e mütevazi kimlikler taşıyan Adem ve Hasan Kargı kardeşlerin yönettiği yayınevinde, Egeli yüzlerce yazarın kitabı en güzel biçimde basılıyor. 20 yıldır Ege’de 420 kitap basarak, özellikle ünlenmemiş ve emekçi yapıdaki yazar ve edebiyatçıların sığınağı oldular.
Erdoğan Aytekin’in “Aslında Tren Beyazdır” kitabını birlikte bastık. Ziyaretimize gelen Muhteşem Yüzyıl Dizisi’nin Şeker Ağası Yüksel Ünal da bize katıldı. Her zamanki gibi öğle paydosunda matbaa makinasının önünde Hasan’ın eşinin yaptığı yemekleri yemek için masaya oturduk. Şeker Ağa, biz daha iki lokma yemeden sofrayı sildi süpürdü. Onu dinleyip bol bol kahkaha patlattık. Dedim ya, Etki Yayınevi bir aile yuvası gibidir. (Tel: 482 09 00 – www.etkiyayin.com)
ETKİLİ YAYINEVİ
Adem Kargı’ya sordum:
-Yayıncılığa nasıl başladınız?
- 12 Eylül’den sonra Ankara’da ofset matbaacılık yaparak edebiyatımıza ürün veren nice yazar ve yayıncıların kitaplarını kendi matbaamızda bastık. Daha sonra 1992’de İzmir’de “Etki Yayınevi” ismiyle kendi yayınevimizi kurarak, kötü ve kalitesiz basılan kitapların önüne geçtik. İstanbul’da nasıl kaliteli kitap basılıyorsa, İzmir’de de bunun başarılabileceğini gösterdik. Bu alanda yazan, çalışan, çizen insanların takdirini kazandık. O beğeniyi artırarak Basmane’deki kuruluşumuzda işimizi sürdürüyoruz.
-Kaç kitap bastınız?
FRANSIZ Kültür Merkezi bahçesindeki La Cigale Restoran’da nefis bir sanat buluşmasına katıldım. Adı ağustos böceği veya cırcır böceği anlamına gelen bu restoranda Turgut Pura Vakfı’na 22 yıldır üstün hizmet veren başkan Neval Kafesçioğlu’nun veda yemeği şehrimizin çok değerli sanat dostu hanımlarını bir araya getirdi.
Geçtiğimiz günlerde yapılan kongre sonucunda, Neval Kafesçioğlu bundan böyle okuma yazma kursları öğretmenliğini gönüllü yapabilmek için kendi isteği ile vakıf başkanlığından ayrıldı.
Yeni yönetimi oluşturan Naim Ergin (Başkan), Mehtap Özbek (Başkan yardımcısı), Zübeyde Ergin, Şahnur Turay, Nilgün Erbil, Sırrı Özbek, Berrin İnci Gürsel’e başarılar diliyorum.
Merhum Turgut Pura’yı sağlığında tanımış, İzmir Devlet Resim Heykel Müzesi kuruluşunda gerçekleştirdiği başarılı müdürlük görevinde onu sanat muhabiri olarak izlemiş, birlikte yarışmalar düzenlemiş ve hele Hasan Tahsin Anıtı’nı yaparken ellerinin nasıl titrediğini görmüş birisi olarak bu ismini taşıdığı bu değerli vakfın daha nice başarılara imza atacağına inancım tamdır.
VEDA TOPLANTISI
Veda toplantıları hüzünlü geçer.. Neval Kafesçioğlu’nun veda toplantısı ise onun kişiliğinden taşan coşkun insancıllığı sebebiyle gayet neşeli geçti.. Birlikte oturduğum muzip Catherine Guber ile devamlı gülüştük.
Toplantıyı, Catherine Guber ve Ressam Nuran Tanrıverdi ile keyifle izledim. Işılay Saygın, Güngör Pura, Zühal Yorgancıoğlu, Bingül Başarır, Yıldız Şima, Emre Göleli, Neşecan Hürtürk ile de dertleştik. Güngör Hanım ile Balıklıova’nın kulaklarını çınlattık.