ÇEŞME’de balık lezzet duraklarını, say say bitmez.. Pazaryolu üzerindeki Hanımeli Restoran’da arada sırada dil balığı yahnisi çıkar, balığı mideye indirdikten sonra, tabağı yalayıp ısırmamak için kendinizi zor tutarsınız..
Çeşme’de çarşı içinde Horasan Balıkçılık, Dalyan Balıkçılık gibi dükkanlarda daima taze balık alabiliriz. Sahilde sırasıyla Amazon, Ekol, Çapa, Penguen, Elsa, Sahil, Begovilla (Berna’nın Yeri), Deniz, Rıhtım, Larimar, Le Passione, Muhsin’in Yeri, Pasifik gibi denize karşı mekanlarda keyifle balık yenir. “Çipura veya levrek, eşittir 12 lira” diye davet levhaları görürsünüz. Yine favori mekanım Pazaryolu üzerinde Sardalyacı Ahmet Gören’de ve çarşı başında Biz Bize Balık gibi restoranlarda adam gibi ucuz balık alınır, pişirilmişi eve ısmarlanır veya hemen oracıkta yenir..
Bir balık cümbüşü olan Dalyan’da, sırasıyla Sülo’nun Yeri, Levent’in Yeri, Balıkçı (Osman&Muharrem), Ba-Ni, Balıkçı Hasan, ünlü Jilet Mehmet’in Langusta ve Körfez, Köşem, Körfez Marin ve Cevat’ın Yeri, en ünlü balık mekanlarıdır, ne zaman gitseniz tıklım tıklım doludurlar, Çeşme’nin simgeleri haline gelmişlerdir.
Baba Niyazi
Ben, Oğuz Okkan dostumun Ba-Ni’sini (Baba Niyazi’nin kısaltılmışı) tercih ederim. Çünkü 1950’lerde dedesi ünlü garson Baba Niyazi’nin trança şişleri ile İnciraltı’nda büyümüşümdür.
Ba-Ni’nin tadımlık özel sunumları vardır: Enginarlı levrek, adabeyi kavurma, levrek sarma, deniz tarağı, deniz mahsüllü börek, dil lokum, ahtapot ızgara, blık pastırma, tüp kalamar, karides ızgara ve finalde balık iskender (Yani somon patates üstü, yoğurtlu-soslu balık iskender kebap).. Bunlar çöpleme menüdür ve başka yerlerde pek bulunmaz!
Yine Dalyan’da Simge Balıkçılık ve Aile Balıkçısı gibi balık satış dükkanları da vardır.
Ünlü restoranlar
AYKUT FIRAT, Ege bölgemizde efendiliği, titiz objektifi, sırtından şırıl şırıl ter damlayan çalışkanlığı ve mütevazı emekçi ruhuyla ünlenmiş bir simge foto muhabiridir. 1972’de girdiği Hürriyet Ailesi’nde emekli olduğu 1996’ya kadar başarılı bir alın teri sergilemiş ve Hürriyet Ege’nin sevilen bir çalışanı olarak bilinmiştir.
1979’da Konak’ta bubi tuzaklı bombalı pankart patladı, olayda yaralanan foto muhabiri Aykut Fırat, o halde olayı fotoğraflamıştı. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, 2 ay hastanede tedavi gören bu cesur muhabiri, “Yılın Gazetecisi” ilan etmişti. Aykut’un böyle bir “Gazi Gazeteci” manevi unvanı da vardır.
Aykut Fırat’ı, Hürriyet’teyken ilgiyle, bazen de kıskançlıkla izlerdim. Çünkü Hürriyet’in çok başarılı sanat muhabiri Sirel Ekşi ile bir takım oluşturmuşlar ve tüm sanat olaylarına imzalarını atıyorlardı. Ben rakip gazetede tek başıma bu güçlü takımla yarışmak zorundaydım. “Ahh” derdim, “Benim de Aykut Fırat gibi bir foto muhabirim olsa kimbilir neler yapardım...” Sirel ve Aykut, uzun yıllar kentin sanat nabzını ustalıkla tuttular.
Aykut, halen Konak Belediyesi Basın Merkezi’nde müdürü sevgili Işık Teoman ile yine İzmir’imize hizmet vermeye devam etmektedir. “Hasan Tahsin” dahil, foto muhabirliği alanında yaşamı boyunca 48 ödül kazanmış bu sempatik dostumuz karşısında ne yapılır?.. Şapka çıkarılır değil mi?.. Ben de hayatım boyunca hiç kimse için başımdan çıkarmadığım şapkamı çıkarıyorum!..
Doğa fotoğrafçılığı
Geçen gün Aykut, doğa fotoğrafçılığı üzerine bir yeni kitabı bana imzalayıp armağan etti. Son yıllarda doğa fotoğrafçılığı, ülkemiz fotoğraf sanatı çevresinde ayrı bir ihtisas dalı olarak giderek ilgi çekmekte ve bu daldaki başarılı objektifler hızla çoğalmaktadır. Kanımca bu gelişmenin fitilini, dünyamızda ve ülkemizde National Geographic dergisinin olağanüstü evrensel başarısı ateşledi. Doğa fotoğrafçılığı, sevdaların en güzeli olarak gittikçe daha fazla küresel meraklıyı kendine bağlamaktadır..
İzmir’de de doğa fotoğrafçıları örgütlendiler, 2007 yılında İzmir Doğa Fotoğrafçıları (İZFOD) adında bir çatı altında buluştular. Aykut’un da içinde bulunduğu bu dostlar, bölgemize yayılarak doğanın en ateşli görüntülerini yakalamaya ve sonra bu gizlenmiş harika dünyayı toplumla paylaşmaya başladılar. Geçen zaman içinde 30 fotoğraf sunumu, sekiz fotoğraf gezisi, üç karma fotoğraf sergisi, bir sokak gösterisi yaptılar. Daha sonra bu 40 kişilik gurubun ortak sergilerinin toplumla paylaşımı sonucunda bir nitelikli fotoğraf yayını ortaya çıktı.
GEÇTİĞİMİZ günlerde içimiz yandı.. Çeşme Basın Merkezi’mizin kurucusu, Çeşme Basın ve Fotoğraf Emekçileri Platformu (ÇEBFOD) Başkanı, yılların fotoğrafçısı Simavlı Akif Balta kardeşimizi Bursa yakınlarındaki bir feci trafik kazası sonucu kaybettik..
O kadar çok seveni varmış ki, Çeşme böyle bir cenaze töreni görmedi, muazzam kitleler herkesin kalbine yerleşmiş fotoğraf emekçisini ebediyete uğurladı. Rahmetlinin Çeşme Basın Merkezi’ndeki masası boş kaldı, kedisi boynunu büktü, yüzlerce kişinin bizzat gelerek başsağlığı dileyişini hüzünle izledik. Bir çok gazeteci, gazete yetkilisi telefonla, mesajla, gazetesindeki haberle, facebook bildirileriyle üzüntülerini bildirdi.
Ama önemli bir basın müdürü, Çeşme Basın Merkezi’ne gelerek buradaki arkadaşlara başsağlığını bizzat iletti.. Merkez çalışanlarından Yeni Asır ve TRT muhabiri Armağan Durkan’a, Anadolu Ajansı Çeşme yurt muhabiri Denizhan Güzel’e, Çeşme Güneşi muhabiri İlker Kabadayı ve Hürriyet Ege yazarı Yaşar Aksoy’a teker teker üzüntülerini belirtti.
Anadolu Ajansı İzmir Bölge Müdürü Muammer Başkan’ı, bu vefakarlığı ve inceliği dolayısı ile kutluyorum.
TARİHİ AJANS
Anadolu Ajansı İzmir Bölge Müdürlüğü, İzmir merkez olmak üzere Ege bölgemizde Denizli’den Aydın’a, Manisa’dan Uşak’a kadar örgütlü bir haber ağına sahiptir. Bölge müdürü Muammer Başkan ile Çeşme Basın Merkezi’nin cephesine yerleştirdiğimiz bir Akif Balta fotoğrafının önüne oturduk ve sohbete başladık.
Gazetecilik yaşamınız?
VAR mı benzeri?..
Ege bölgemizde iki buçuk ay süren bir başka klasik müzik festivali var mı?.. “8.Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali” 7 Temmuz’da başladı ve 14 Eylül’e kadar sürecek.. Tam 67 günlük bir proğram.. Var mı benzeri?..
İşte o yüzden..
“Gümüşlük sen bir harikasın!” diyoruz..
Ve alkışlıyoruz..
BAŞARILI KADRO2004 yılından beri, her yıl Bodrum’un şirin balıkçı kasabası Gümüşlük’te yaz aylarında sanatseverlerle buluşan “Gümüşlük Klasik Müzik Festivali”, temmuz ayında start alıp eylül ayının ortalarına kadar sürüp gidiyor. 450 yıllık tarihi Eklesia Kilisesi’nde gerçekleşen ve yerli, yabancı ünlü müzisyenleri konuk eden festival, Mehmet Tire başkanlığındaki Gümüşlük Belediyesi’nin yoğun ilgisi ve desteğiyle gerçekleşmekte.
Piyanist Eren Levendoğlu’nun müzik direktörlüğünde, devlet sanatçısı Gülsin Onay’ın sanat danışmanlığında ve sanatsever girişimci Mesut Pekergin’le başlayan bu sanat yolculuğu halen aynı kadroyla çalışmalarını sürdürüyor. Bu yıl viyolonsel sanatçısı Frank Wakelkamp’ın solist olarak yer aldığı şef İbrahim Yazıcı yönetimindeki İzmir Devlet Senfoni Orkestrası konseri ile Bodrum Kalesi’nde açılış konserini gerçekleştiren festivalde, nice ünlü virtüöz sanatçılar ve gruplar sahne aldı ve alacak.
ÇEŞME’nin Ilıca’sında bir Taşbahçe vardır.. Baykal Market’in hemen arkasındadır. Fırınında kumrunun, boyozun, peksimetin, simitin ve kurabiyenin hası pişer.. Sabahın erken saatlerinde önünde oluşan kuyruklar, ağzının tadını bilen yazlıkçı ve yerli Çeşmelilerle doludur.
Fırının yanındaki fiyakalı kahvaltı salonunda ise, bölgenin en leziz sofraları kurulur, çiğ böreği ve mantısıyla sizi kendine ölesiye bağlar. Tipik bir antika sanat kafe şeklinde döşenmiş olan Taşbahçe’de sabah saatlerimiz gelir geçer.
Yaz ve kış, öğlen yemeklerinde ise Çeşme Hanımeli Restoran’da boy gösteririz. Pazar yolu üzerinde Yapı-Kredi Bankası’nın karşısındaki bu cici restoranı Ayşe Gönül, kerdeşi Feride Ekinci’nin desteği ile çalıştırır. Mideme tam uygun ev yemeklerini yediğimde, anamın yemeklerini yediğimi sanırım. Güleryüz, nefis yemekler üstüne bedava çay, işte hanımların elinden sıcacık sofralar..
İMREN RESTORAN
Çeşme’de favori lezzet duraklarından ikisi de İmren Lokantası ismini taşır. Biri Çeşme çarşıda, öteki Alaçatı çarşı girişindedir. İmren, Çeşme’de marka olmuş pek ünlü bir restorandır..
İzmir’in ve Çeşme’nin en iyi restoranlarından biri olarak öne çıktılar ve benim de jürisi içinde bulunduğum Hürriyet Gazetesi’nin düzenlediği ‘Ülkenin En İyi On Markası’ sınıflandırmasının içine birkaz kez girmeyi başardılar.
Çeşme İmren şu anda Egemen ve Ender Kadagan tarafından işletiliyor. Alaçatı İmren’i ise, Recep ve Bülent Kadagan üstlenmiş durumda. Çeşme İmren, ızgaraları, tencere yemekleri, zeytinyağlıları, tatlı ve çorbaları ile haklı ün yapmıştır. Alaçatı İmren de tencere yemekleri ve balıkları ile ünlüdür.
FERDİ BABA VE ÇARDAK
ULUSLARARASI İzmir Festivali, bir vakfın eseridir. Günümüzden 25 yıl önce 5 Aralık 1985 Perşembe günü saat 18.30’da Kültürpark Park Restoran’da toplanan sanat gönül vermiş seçkin kişiler, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nı kurdu.
Toplantıyı baştan sona bir sanat yazarı olarak heyecanla izlemiştim. Teker teker imza kürsüsüne gelen kurucular, başta Dr. Nejat Eczacıbaşı, Leyla Akgönenç, Burçin Kipman, Selçuk Yaşar, Dündar Soyer, Güman Kızıltan, Hanri Benazüs, Meral Somer, Herve Jiraud, Bülent ve Filiz Sarper, Turan Muşkara, Azra İnmeler, Murat Tuncay, Melih Özakat, Reha Tanör, Aslan Önel, Ayşe Tatari gibi öncüler vakıf senedini alkışlarla imzaladı.
10 Haziran – 11 Temmuz 1987 arasında ilk İzmir Festivali, 11 gösteriyle gerçekleşti. Efes Antik Tiyatrosu’nda Veronica Dudarova yönetimindeki Moskova Devlet Senfoni Orkestrası konserine Saruhan Ayber, Ali Gevgilili, Turgay Gönenç’le gitmiştik. O konseri ve bu üç değerli ağabeyimle geçirdiğim saatleri hiç unutamam. Nice konserin haberini tek başıma yapmıştım.
Şimdi festivalin 25. yılını yaşıyoruz. Yüzlerce konser gelip geçti. Nice yeni konser mekanları kazanıldı. Dr. Nejat Eczacıbaşı’ndan bayrağı, yeğeni Filiz Eczacıbaşı Sarper aldı. Başardan başarıya koşuyorlar.
YILLAR önceydi.. Zülfü Livaneli uzun süren yurtdışı yaşamından sonra ülkeye dönmüş ve kitle konserlerine yönelmişti. Eşi Ülker Hanım’la bir Bergama ziyaretinde, kendisini alıp Kozak Yaylası’nda orman içinde bir pikniğe götürmüştük.
Grubumuzda kimler yoktu ki?.. Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın ve eşi Macide Hanım, Bergamayı Sevenler Vakfı Başkanı merhum Rıza Tanol, Bergamalı aydınlardan Gürbüz Bağana, Demokrat İzmir eski Yazı İşleri Müdürü İskender Dinsel, eşi Evin, evlatları Melis ve Deniz vardı. Ben de lise öğrencisi kızım Neslihan’ı alıp gruba katılmıştım. Grubun bir önemli konuğu da Prof. Dr. Bilge Umar’la eşi Ayla Hanım ve şimdi İstanbul Barosu’nun güçlü bir avukatı olan küçük oğulları Afşin’di. Ormanın derinliklerinde bir büyük tahta masa üzerine yayıldık..
BİR BİLGİN
O gün Zülfü Livaneli, derinlikli bir antik çağ bilgini olan Bilge Hoca’dan çok etkilendiğini açıkça belli etmişti. Yine formunda olan Bilge Umar, gayet mütevazı, ama konularına hakim bir şekilde Bergama’nın antik çağ tarihinde kuşbakışı bir gezinti yapıp hiç bilinmiyen tarihi detaylara girivermişti.
Açık söyleyelim.. Ağzımız açık onu dinlemiştik..
Epey konuştuktan sonra ara veren Bilge Hoca, yanıbaşına dönüp kara bir torbadan çıkardığı udunu kucağına alıp, hüzzam ve nihavent makamları döktürmeye başlamaz mı?.. Bu kadarına pes demek gerekirdi.. Antik çağ ziyafetinden sonra bir musiki şöleni başlamıştı.
TURGUT REİS, Bodrum’un Turgutreis beldesinin Karabağ köyü hemşehrisidir. Bununla onur duyan Turgutreisliler, Kanuni Sultan Süleyman dönemi Trablusgarb Beylerbeyi ve Akdeniz’in dillere destan ünlü denizcisi Amiral Turgut Reis’e sahip çıkarak, 9 üniversiteden 20 akademisyenin tebliğleriyle katıldığı bir sempozyum düzenlediler. Denizcilik tarihinde bir ilki gerçekleştirdiler.
“1. Turgutreis Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu”, düzenleyicisi ve ana sponsoru Turgutreis Belediyesi’nin başkanı Mehmet Dinçberk, sempozyum düzenleme kurulu başkanı Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin Turgutreis Anıtı’na çelenk koymalarıyla başladı ve La Blanche Otel’de yapılan oturumlarla ilginç biçimde sürdü.
BİLİMSEL TOPLANTI
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Yrd. Doç. Dr. Erol Mütercimler, Doç. Dr. Özlem Kumrular, BOTAV Başkanı sualtı arkeologu Tufan Turanlı, Konacık Belediye Başkanı Mehmet Tosun, Ortakent-Yahşi Belediye Başkanı Mehmet Onur Şahbaz, Bodrum Kalesi Müdürü Yaşar Yıldız, Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ünal Türkeş, D-Marin Marinalar Genel Koordinatörü Ali Bezirgan, D-Marin Turgutreis Müdürü Zafer Kutluğ katılımcılar arasındaydı.
Turgutreis’in kalyon maketlerinin de sergilendiği etkinlikte katılımcılar, sempozyumun uluslararası boyuta taşınmasını diledi. Türk, Arap ve Hıristiyan belge ve menkıbelerinin tek elde toplanarak Turgutreis Müzesi’nin kurulmasını ve bu konudaki yayınların yabancı dillerde sürdürülmesini istediler.
Turgut Reis’in doğduğu Karabağ köyüne yapılan gezi sonrasında ünlü denizcinin deryaya açıldığı yerden teknelere binerek maviliklerle kucaklaştılar..
Vallahi, Turgutreislileri kıskandım..
DENİZCİLERİ TANIYALIM