Minik folklorcularımız Türkiye ikincisi oldu, karatecilerimiz altın madalya kazandı. Beden eğitimi öğretmenlerimiz moral kazandı. Bodrum, bildiğiniz gibi cıvıl cıvıl..
BODRUM cıvıl cıvıl bir yaza hazır.. Gezintiye çıktıkları teknede içtikleri sahte viski sonucu ölen beş Rus olayının yarattığı deprem akıllara acı biçimde kazınmış olsa da, ilçe tümüyle moral yükseltmeye çalışıyor. Bodrum’a kayıtlı olmayan bir teknede gerçekleşen insanlık suçu, Bodrumluları çok üzdü. Kötü propaganda yayıldı. Bu yüzden Bodrum Belediyesi, güvenlik güçleri ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor.
Silkinmenin tam zamanı....
Geçen hafta Bodrum’daydım. Haber ve söyleşi yapmaktan, fotoğraf çekmekten Bodrumlu dostlarımı arayamadım. Az sonra yine o sahillerdeyim. Gümüşlük’te sürekli kalacağım ve herkesi arayacağım.. Söz!..
YUNAN DOSTLUĞU
Bodrum’da güzel şeyler oluyor.. Yeni kabinede yerini koruyan Yunanistan Kültür ve Turizm Bakanı Pavlos Geroulanos, beraberindeki heyetle geldiği Bodrum’a hayran oldu ve Kaymakam Feridun Cemal Özdemir, Belediye Başkanı Mehmet Kocadon ve sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı ortak toplantılarda uluslararası alanda turizm ortaklığı yapmak istediklerini açıkça belirtti. Bodrum-Adalar-Yunanistan-Avrupa hattını kurmak istediklerini belirten Yunanlı bakanın sözleri iç ferahlatıcı idi. Hadi hayırlısı Bodrum.. Bu arada Gökova Bisiklet Turu, Bodrum’dan geçti. 175 bisikletçinin katıldığı ve Marmaris’te sonuçlanan rallide bulunan Avrupa Bisiklet Federasyonu Başkanı Frans Schoot ile 80 ülkeyi gezerek beş bisiklet kitabı yazan Eric Schuyt, Gökova bisiklet güzergahının cennetin içinden geçtiğini belirtti. Gökova bir cennettir!
BODRUM’UN BAŞARILARI
Milli Eğitim Bakanlğı Halk Oyunları Yarışması’nda minikler stilize dal finalinde Türkiye ikincisi olan Bodrum Turgutreis İlköğretim Okulu Halk Oyunları Ekibi’nin minik folklorcularını yürekten kutluyoruz ve bağrımıza basıyoruz. Vilayet şampiyonu olduktan sonra Muğla’yı temsilen yarışmaya katılan ekibimize alkış üstüne alkış..
HAYAL değil, gerçek!..
Ölümünden önce Benal Nevzat ile buluşmuştum..
1989 yılının temmuz ayıydı.. Sabah gazetesinin Mecidiyeköy’deki binasında sabahtan beri, bana bir-iki saatini ayıracak İzmirli foto muhabiri arıyordum, bir türlü bulamıyordum. İzmir’den sabah otobüsüyle gelmiştim. Öğleden sonra Benal Nevzat ile randevum vardı. Koca gazetede yalnızca İzmirli muhabir kardeşlerimi yakından tanıdığım için onlardan rica etmiştim, ama hepsi bir mazeret uydurup tüymüşlerdi.
Ne yapacaktım?..
Fotoğraf çekmeden röportaj olur muydu?.. Benim Benal Nevzat ile yan yana geldiğimi belgeleyecek, ikimizi bir arada gösteren bir fotoğrafı, ikimizin dışında bir başkasının çekmesi gerekiyordu.
BÜYÜK VATANSEVERKara kara düşünürken, hiç tanımadığım bir foto muhabiri yardımıma yetişti. Uzaktan sıkıntımı izlemiş ve öğleden sonra bana iki saatini ayırabileceğini söyledi, ne kadar kibar ve anlayışlı bir delikanlıydı, çenesinin ucunda top sakalı vardı ve bembeyaz aydınlık yüzü..
İsmi, Bengüç Özerdem idi..
Yıllar önce binbir emekle kurmaya çalıştığımız Ege Kültür Vakfı’mız, Ordinaryüs Profesör Ekrem Akurgal başkanlığında yaşama geçerken, kurucular kurulunda güzel çalışmalar yapmıştık. Yeşim Mançe bende, daima sosyal kibarlık, kültürel tutku ve yaratma heyecanlarını pek rafine biçimde buluşturan bir İzmirli genç hanım imajı yaratmıştır.
Yeşim, bir yıldan beri Çeşme Marina’da..
Şarap aşkı taşıyanlara dönük açtığı Wineway isimli bistro, marina köprüsünü geçtikten sonra hemen solda yer alıyor. Üstelik, bu yıl aynı mekanın beş metre gerisinde sanatsal sergilemelere dönük olarak kullanılacak Wineway-Art isimli bir şirin sanat galerisi daha yarattı. Geçenlerde Wineway Bistro’da Perran Arıbal isimli bir şarap uzmanının uygulamalı şarap kültürü sunumuna bir öğrenci gibi katıldım. Ardından Wineway-Art’ta, Heykeltıraş Burcu Şahin ve Yiğit Başak, Erdinç Ünlü ve Chermine Vidori isimli ressamların nitelikli karma sergisinde sanatseverlerle buluştum. 3 Haziran’da ise, Şenol Akdeniz’in takı sergisi açıldı.
Özetle..
Yeşim, ince zevklerini ve yaratma heyecanını, şimdi Çeşme Marina’da toplumsallaştırarak, çok farklı bir kültürel-sosyal katkı yapmakta. (y.mance@cafewineway.com – 0.232.712 70 12 - 0.542.534 26 24)
WİNEWAY DURAĞI
Çeşme Marina’ya arada uğrarım, çünkü D&R mağazasında yeni çıkan kitapları, dergileri, müzik albümlerini karıştırmam gerekir. Bu bakımdan posta kutuma bakmak için nasıl mutlaka postaneye uğramam gerekiyorsa, kitap dünyasının beni unutmaması ve de selüloz aşkımın sönmemesi için D&R sahnesinde sürekli gözükmem gerekir.
SELÇUK YAŞAR, Çeşme Altınyunus lobisinde akşamüstü her zaman oturduğu köşedeydi, piyanodan gelen uslu melodileri huzur içinde dinliyordu. Yanına gittiğimizde, “Eski dostum hoş geldin” diyerek beni karşıladı ve bağrına bastı. Baştan sona coşkulu bir Karşıyaka sohbeti yapacağımız buluşma böyle başladı.. İki fanatik taraftarın tam bir Kaf-Sin-Kaf heyecanı içinde oluşturduğu söyleşi saatler içinde aktı gitti..
Hani “zımba gibi” derler ya.. Karşıyakalıların ve hepimizin Selçuk Babası’nı, Karşıyaka aşkı konusunda her zamanki gibi fiziken, fikren ve ruhen zımba gibi buldum.. Yaklaşan genel kuruldan kulüp nasıl güçlü bir yönetim çıkaracak, önümüzdeki yılda takım Süper Lig’e yükselecek mi, 100. kuruluş yılında hangi atılımlar yapılmalı?.. Koca camia önümüzdeki günlerde nasıl ateşlenecek?..
Tüm bunları konuştuk..Selçuk Baba sordu, sorguladı, anlattı.. Biz de elimizden geldiğince fikrimizi söyledik. En çok ilgilendiği konu ise.. Camia nasıl ateşlenecekti?..
Bir kibrit çakılmalı, uyuyan yeşil-kırmızı yanardağ kükreyerek uyanmalıydı.. Tıpkı 1926’da, başkanlığını yaptığı 1950’de, 1970’de ve 75. yılın kutlandığı 1987’de olduğu gibi.. Şampiyonluk yılları tarihin içinden pırıl pırıl parlamaktaydı..
Selçuk Baba, gepegenç yüreğinde bayrağı dalgalandıracak rüzgarı bekliyordu.. Piyanonun yumuşak nağmelerini dinleyip sakin biçimde köşesinde otururken meğer yüreğinde fırtınalar esiyormuş.. Hayretler içinde kaldım ve çok takdir ettim..
KARŞIYAKA AŞKISelçuk Yaşar, özellikle Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak’ın kendisine ve kulübe olan yakın ilgisinden çok mutlu. Durak’ı, son yıllarda kulübe en fazla destek olan belediye başkanı olarak, hararetle övüyor. Böyle bir başkanın Karşıyaka ve kulüp için bir şans olduğunu belirtmekte. Biz de kendisine katılıyoruz.
Her buluşmamızda, Karşıyaka’yı Real-Madrid ayarında bir dünya takımı olarak hayal ettiğini belirten Selçuk Yaşar, kulübünün başarısını özlemle bekliyor. K.S.K.’nin süper lige çıkarak 100. kuruluş yılını taçlandırması gerektiğini ısrarla belirtiyor. Bunun için kongreyle başlayacak yeni sürecin büyük atılımlar içinde olması gerektiği vurguluyor. En çok ateşleme konusu üzerinde duruyor. Söylediklerini aynen yazıyorum:
Hatay Nokta’dan başlayarak, tüm semt temizlenip, süslenip, yenilenip, çiçeklenip, sanat etkinlikleriyle ayağa kalkıp örnek bir bölge haline gelebilir.
ETHEM Amca, Hatay-Murat Reis mahallesinde uzun yıllar muhtarlık yapmış çok saygın bir büyüğümüzdü. Benim sevgili bacanağım Akif Aytaç’ın, Kemalist gençlik önderlerinden rahmetli Ahmet Aytaç’ın ve afacan işadamı Neşet Aytaç’ın babasıydı. Elini defalarca öptüğüm ve 1980’de vefat eden bu muhtarımızın Halikarnas Balıkçısı ile ilgili hatıralarıyla yazımıza giriş yapalım (Bu hatıraları bana Neşet Aytaç anlattı)..
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir, bir gün muhtar Ethem Bey’e telefon açıp ikametgah belgesi ister. Muhtar, Cevat Bey’i çok sevip saymaktadır. “Siz zahmet etmeyin, ben belgeyi hazırlayıp evinize kadar getiririm” der. Ana adı, baba adı, adresi yazar, belgeyi hazırlar, akşamüstü Cevat bey’in evine getirir. Muhtar sorar:
- Cevat Bey, meslek hanesini boş bıraktım. Ne yazayım?
- Aman Ethem Beyciğim, “pezevenklikten gayri her işi yapar” diye yazsana a canım!.. Di mi yaaa?..
Yine bir başka hatıra.. 1974’te bir trafik kazasında kaybettiğimiz Dev-Genç’in İzmir önderi rahmetli Ahmet Aytaç, muhtarın büyük oğludur. Bir gün Muratreis Muhtarlığı ofisinin bulunduğu 231 sokakta sıkışık bir durumda arabası ile giderken, önünde yürüyen heybetli Halikarnas Balıkçısı’nın yolu kapattığını görür ve camı açıp bağırır:
- Heytt üstad.. Biraz sağa çekilsene!...
KONAK Belediyesi’nin ücretsiz düzenlediği ve benim gönüllü yol göstericilik yaptığım kültür turlarının ikincisi “Antik Çağda İzmir” başlığını taşıyordu. Yine yoğun katılım oldu. Asistanlarım Gizem Hunler ve sempatik Çağdaş ile bu görevi de başardık. İl Genel Meclisi üyesi Abdurrahman Atalar özellikle müze girişlerinde bize yardımcı oldu.
Dünya şiirinin atası Homeros’un yaşadığı yer olan İzmir’in antik çağ birikimin kapsamlı biçimde gözler önüne serilmesi, hem şehrin turizm potansiyelini artırması, hem de EXPO gibi süreçlerde avantaj sağlaması açısından önemlidir. Bu yüzden mevcut birikime ek olarak Agora ve Kadifekale’nin çevresinin temizlenmesi, antik tiyatronun gözler önüne serilmesi, mega-müze hayalleri ile oyalanacak yerde, eldeki müzelerin genişletilerek cazip hale getirilmesi gerekmektedir.
GEZİ GÜZERGAHI
Bu görkemli tarihin izlerini yakalayabilmek için önce Kültürpark’taki “Tarih ve Sanat Müzesi”nin kapısına dayandık. Bu müzede antik çağ belgeleri sergilenir. İzmir ve çevresinde bulunan heykeller, lahitler, çanak çömlek, vazo, amfora, değerli eşya, sikke (para) örnekleri bulunur. Demeter ve Poseidon ikili heykel kompleksi önemlidir.
Sonra Bayraklı’daki Smyrna kentine uzandık. Burası en eski İzmir kentidir. Bir ören yeridir. Tepekule Höyüğü çevresine yerleşmiştir. Eskiden denize uzanan yarımada idi. Merhum Ord. Prof. Ekrem Akurgal’ın ortaya çıkardığı bu antik kent, Megaron tipi evleri (oda ev), dünyanın ilk ana caddesi, ilk ızgara mimari planı, en eski Athena Tapınağı, çeşmesi ile dünyaca ünlü en eski klasik kent formundadır. Altımızda Konak Belediyesi’nin tahsis ettiği otobüslerimiz vardı. Bayraklı’dan Kadifekale’ye uçtuk. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender İzmir’e geldi ve Pagos Tepesi’nden aşağılara uzanan yeni bir kent inşa edilmesi emrini verdi. Böylece bu tepeye bir kale ve aşağılara uzanan yeni mermer kent inşa edildi. Bu, yeni İzmir’di. Kadifekale çeşitli istilalarla 10 kez yıkılıp yeniden inşa edildi. Kadifekale’yi gezdikten sonra otobüslerimizin içinde dağıtılan kumanyalarımızı midemize indirdik.
ROMA AGORASI
Agora’nın batı kapısı kemeri üzerinde İmparatoriçe Küçük Faustina’nın maskı bulunur. Bu kemerin altında şehrin Roma dönemini anlattım. Romalılar M.Ö.133 - M.S.395 yılları arasında kente egemen oldu. Kenti geliştirip yükseltti. Tarihçi Flostrat’ın yazdığına göre, Avrupa Roma kentleriyle başa güreşecek bir İzmir vardır.
250 kişinin katıldığı Alsancak, tarih gezisinde semtin tapınakları hayranlıkla gezildi.
ÜÇ DİNİN buluştuğu semtlere bayılırım.. Semtler vardır, içinde yaşarız, ama gerçek değerinden haberimiz olmaz, çok uzaklardaki kentlerin semtlerine hayranlık duyarız. Örneğin üç dinin buluştuğu İstanbul’un Ortaköy’ünü göklere çıkarırız, ama içinde yaşadığımız İzmir’in Alsancak’ını tanımayız.1922 yangınını yaşadıktan sonra Frenk Mahallesi üzerine kurulan Alsancak’ta hala tarihi, dini ve kültürel bir sentezin hakim sürdüğünü fark etmemiz gekiyor. İbadete açık cami, kilise ve sinagog buluşmasının en çarpıcı örneği olan Alsancak’ın dışında kalan İzmir semtlerinde böyle bir buluşmanın kırıntısı yoktur. Kemeraltı’nda cami-sinagog beraberliği vardır ama, kilise yoktur. Diğer İzmir semtlerinde ise silme cami bütünlüğü vardır, tek tük kilise yer alır, oysa ibadete açık üçlü buluşmayı asla bulamazsınız.
Tur güzergahı
Başlangıç konferansımı dinlemek üzere Konak Belediyesi Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi Benal Nevzat Salonu’nda toplanıldı. Gezi krokisi ve tarihi bilgiler katılımcılara verildi..
Kıbrıs Şehitleri’nden upuzun yürüyüş kolu şeklinde önce 1856 yapımı Fransız Denizciler Hastanesi’ne ulaşıldı. Sonra 1952 yapımı Hocazade Ragıp Üzümcü Camii ve, Şair Eşref Bulvarı üzerinden kıvrılarak Şaar Aşamayim Sinagogu gezildi.
Mustafa Bey Anıtı, Fransız Kültür Merkezi, Fransız Konsolosluğu ve 1875 yapımı Atatürk Müzesi gezildi. Kumanya dağıtılıp mola verildi.
Sonra Punta köşkleri, sanat galerileri, kilise görevlisi sempatik Omar’ın org nağmeleri altında 1904 yapımı Santissimo Rosario İtalyan Katolik Kilisesi, 1448 Sokak’taki Mask Müzesi, Carlo Goldoni İtalyan Kültür Merkezi, İtalyan İlk Mektebi, Sen Jozef Okulu, Turgut Pura Vakfı, Gar Meydanı, 1886 tarihli Alsancak Garı, Devlet Demiryolları Müzesi, Ses ve Müzik Müzesi, 1902 yapımı St.John İngiliz Anglikan Kilisesi de gezilerek tam bir gün süren birliktelik noktalandı. Diğer kiliseler gelecek turlara bırakıldı.