Paylaş
Cumaları bazı dükkanlar camekanlarına açıklama asıyor, “namazdayım, döneceğim”. Yıllardır tanıdığım insanlar, genellikle iş adamları ve bürokratlar, aniden
Cuma seferine çıkıyor.
Bazı lüks tatil köylerinde denize kadınlar ayrı, erkekler ayrı giriyor. Ayrı girmek şart değil ama, isteyenlere böyle bir ortam sağlanıyor.
Anadolu’da bazı resmi yemeklerde kadınlar ayrı yerde oturuyor, erkekler ayrı.
Diyanet İşleri Başkanı kürtaj fetvası yayınlıyor. Kürtaj gibi, bir yandan sağlık, diğer yandan kadınları ve aileyi ilgilendiren bireysel konu devlet sorununa dönüşüyor. İktidar, yedeğine Diyanet İşlerini alarak, halkı din üzerinden kürtaja karşı ikna etmeye çalışıyor.
Hava alanlarında mescit uygulaması hızla bazı lokantalara yayılıyor. Mescit nerede eksik?
Operada, tiyatroda, sinemada. Ona da çözüm hazırlığı başlıyor.
“Dindar ve muhafazakar gençlik yetiştirme” düşüncesi 4+4+4’le yola çıkıyor. Çamlıca’ya cami gibi, sembolik ve fiili planla halkalar birbirine ekleniyor.
VARSA YOKSA İÇKİ
Dindar ve muhafazakâr toplumun temel taşlarından birini AKP içki yasağında görüyor.
AKP’li belediyelere ait mekanlarda başlayan içki yasağı bazı lokantalara sıçrıyor. Yıllardır içki veren lokantalar, içki servisinden vazgeçmek zorunda kalıyor. Afyon’da, Kütahya’da, Sivas’ta, Maraş’ta filan değil, İstanbul’un orta yerinde, örneğin Üsküdar’da. İçki ruhsatları pek çok yerde, farklı gerekçelerle yenilenmiyor. Pek çok dükkanda içki satılmıyor. Bazı süpermarketler buna dahil.
Pratik hayata müdahale basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü kısıtlamalarıyla at başı gidiyor.
“DAYATMA YOK”
Bu gibi dayatmalar gündelik olaylara dönüşürken, Başbakan Erdoğan önceki gün İzmir’de:
“Başkasının özgürlük alanını ihlal etmeden, bu ülkede her şey konuşulsun istiyoruz. Kimse kimseye yaşam tarzını, ideolojisini enjekte etmeye kalkmasın istiyoruz”.
Kürsüden nutuk güzel, yaşadıklarımızla taban tabana ters. Bir çırpıda akla gelen örnekler yukarıda, her biri yaşam tarzına müdahale, ideoloji enjekte etme. Toplumu kendi dünya görüşüne göre yeniden yapılandırma. Siyasal hesap var arkasında.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan ilk turda yüzde 51 oy almak istiyor. İkinci tura kalırsa, ne olur, ne olmaz, ne de olsa, halk oylaması. Kendisine karşı blok oluşabilir kaygısı. Bunun için dindarlık, muhafazakar ve milliyetçi enjeksiyon hızla yükseliyor.
‘MHP bizi en azından dinlesin’
CHP tabanında bazı eleştiriler var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’la buluşmasına itirazlar özetle şöyle:
“Neden AKP’nin ayağına gittik? Biz AKP’ye giderek, AKP’ye yardım etmiş oluyoruz? Bizim bu tutumuz PKK’ya alan açıyor, PKK daha fazlasını isteyecek”.
Bu görüşlere katılmıyorum. Kılıçdaroğlu’nun doğru adım attığını düşünüyorum. “CHP her şeye karşı çıkıyor, ne istediğini bilmiyor, çözümü nedir” diye soranlara çarpıcı bir yanıt veriyor.
CHP-AKP buluşmasının mimarlarından CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu dün telefonda bana:
“Çözüm üretmek için yola çıkarken, bütün siyasi partilerle görüşeceğiz, dedik. Kendi amacımızı ve gerekçesini anlatabilmek adına biz yine de MHP ile görüşmeyi arzu ediyoruz. Bize hayır diyebilir ama, bizi en azıdan dinlesin”.
MHP’nin sert açıklamalarına rağmen, CHP yine de MHP’den randevu isteyecek. Kılıçdaroğlu’nun “Genel Başkanlığıma mal olacaksa olsun, yeter ki, çözülsün” çıkışı, kutlamaya değer bir kararlılık.
50 milyon yıl sonra Ege yok
“EGE Kıyıları her yıl üç santim kayıyor”.
Ölüdeniz açıklarında önceki gün 6 şiddetindeki deprem sonrasında Kandilli Rasathanesi’nden yapılan bu açıklamanın arkasında bilimsel bir bulgu yatıyor.
“Dinozorların Sessiz Gecesi” eskiden okuduğum bir kitap. Evrenin oluşumu ve tektonik olaylara yer verilen kitap dünyanın neresinde, nasıl kaymalar meydana geleceğini anlatıyor. O kitapta:
“Elli milyon yıl içinde Ege Denizi yok olacak”.
Nasıl yok olacak? Depremlerle, her depremde kıyılar santim santim birbirine yanaşacak. Sonuçta, elli milyon yıl sonra Türkiye ile Yunanistan kara parçaları Ege Denizi üzerinden birleşecek.
Bizler görür müyüz bilemem, elli milyon yıl içinde dünyada denizler ve karalar kaybolacak, yeni kara ve yeni denizler ortaya çıkacak. On bin yıl önce İstanbul Boğazı’nın oluştuğu gibi.
Paylaş