Soğuktan gelen casuslar

SURİYE’den gelenlerin kaldığı kampları dolaşıyor CHP’den bir gurup milletvekili. İleri sürdükleri iddialar vahim:

Haberin Devamı

-Suriye’den gelen Suriye’de rejime muhalif edenler bizdeki kamplarda her şeye hakim. Bizim güvenlik güçlerimiz yerine, kamplarda her türlü denetimi onlar yürütüyor.

Bizim emniyet güçleri neden devre dışı? Suriyeli muhalifler bu yetkiyi nereden alıyor?

-Bizim TIR’ları yakan, polisleri döven yine Suriyeli muhalifler.

Sözüm ona, Suriyeli muhalifler bizim kontrolümüz altında. Sözüm ona, onları biz koruyoruz ama, onlar bize saldırıyor. Bu cesareti nereden alıyorlar?

-Kamplara giriş-çıkış bizim değil, Suriyeli muhaliflerin denetiminde.

Biz mi Suriyeli muhalifleri korumak üzere kamplar kuruyoruz yoksa, onlar mı bizim o bölgedeki yurttaşlarımızı denetliyor?

EKONOMİK FATURA

Türkiye’nin Suriye üzerinden Orta Doğu’ya açılan kapıları kapalı. Bu Türkiye’nin Orta Doğu’ya yaptığı ihracatı perişan ediyor. İhracatçıların ağzını bıçak açmıyor.

Ankara’nın Suriye politikası, siyaseti zaten içinden çıkılmaz hale getiriyor, şimdi buna ek olarak ekonomik faturayı kabartıyor.

Daha vahimi, bölgede inceleme yapan CHP milletvekillerinin iddiasına göre,

bizim sınır kapıları yine Suriyeli muhaliflerin denetiminde.

Bu iddialara hükümetten açıklama gelmesi şart. İddialara göre, yabancı bir gurup bölgenin yönetimini ele almış gibi.

EV TUTUYORLAR

Mısır’da, Afganistan’da, Libya’da çatışmalara giren ne olduğu belirsiz insanların yine bu kamplara katıldıkları önü sürülüyor. Hatta, bunların Antakya, Reyhanlı,
Yayladağı merkezlerinde ev tuttukları
bildiriliyor.

Kim bunlar? Neden o bölgeye yerleşiyor? Kim izin veriyor? Ev tuttuklarına göre, amaçları ne?

Çok soru var. Hepsi birbirinden vahim. Bölgede yaşayan yurttaşlarımız  tedirgin. Yetkililere başvurduklarında doyurucu yanıt alamıyorlar, çünkü yetkililer korkudan konuşamıyor.

Suriye parçalanıyor, PKK Kuzey Irak’tan sonra Kuzey Suriye’ye yerleşiyor ya bizim topraklarımızda neler oluyor?

Suriyeli muhalifler, yabancı ajanlar, ev tutan belki El Kaideciler, “Soğuktan Gelen Casus” filmlerine taş çıkartan senaryolar Suriye sınır bölgemizde gerçeğe dönüşüyor.

Bütün bu sorular resmi yanıt bekliyor.

Haberin Devamı

Danıştay Başkanı için HSYK’nın tavrı

Haberin Devamı

DÜNKÜ Milliyet’te çarpıcı bir haber var. Tolga Şardan’ın haberine göre, hayali ihracatçılar adına Danıştay’da iş bağladığı öne sürülen bir kişinin Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu ile bir kaç kez görüştüğü bildiriliyor.

Karakullukçu ile görüşen kişi göz altına alınıyor. Adamın aracında Danıştay’da devam eden çok sayıda dava dosyasının numaraları ele geçiriliyor.

Danıştay Başkanı Karakullukçu adına talihsiz bir durum. Böyle bir haber karşısında HSYK nasıl davranacak? Kural olarak HSYK’nın Karakullukçu hakkında soruşturma açması gerek. Soruşturma sonucuna göre, Danıştay Başkanı hakkında ya işlem yapılmayacak ya da olayı savcılığa yansıtacak.

İddia geçiştirilecek gibi görünmüyor. Sizce Karakullukçu istifa eder mi? Yok canım, neden istifa etsin?

Karakullukçu gibi HSYK’yı izlemek gerek. HSYK’nın tavrı ne olacak?

Haberin Devamı

Türkiye’nin Oyun Teorisi

ÇAĞIMIZIN dehalarından matematikçi, “Oyun Teorisi” üstadı John Nash İstanbul’da bir panele katılıyor. Açılışta AB’den sorumlu bakan Egemen Bağış panele uygun bir konuşma yapıyor:

Türkiye AB ile ilişkilerde Oyun Teorisini kullandı”.

Konuya denk düşen bir espri. Eğer gerçek ise, sonuç ortada. Egemen Bağış ne kadar biliyor bilemem, Oyun Teorisinde “bütün oyuncular kendi açısından en yüksek kazancı elde etmeyi umuyor, her oyuncu aynı stratejiyi hedeflediği için bir denge oluşuyor”.

Türkiye-AB ilişkilerinde hem AB, hem Türkiye en yüksek kazancı elde etmeyi umuyor ve sonunda hiç kimse kazanamıyorsa, Oyun Teorisini kullanmak ne işe yarıyor? İşi yaramadığı ortada, AB ile ilişkiler askıda.

Gelin biz de Oyun Teorisi oynayalım, Egemen Bağış’ı bakanlıktan alalım, hiç bir şey değişmeyecek. Türkiye hiç bir şey kaybetmeyecek.

Haberin Devamı

598 mi 1500 mü

TÜRKİYE’de kaç Cemevi var? CHP milletvekili Veli Ağababa soru önergesi veriyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ önergeye verdiği yanıtta “598 Cemevi bulunduğunu” bildiriyor.

Oysa, daha önce Çalışma Bakanı Faruk Çelik farklı bir rakam veriyor, “1500 Cemevi’nden” söz ediyor. İkisi de resmi yanıt, iki resmi yanıt arasında üç kat fark var.

Cemevleri sayısında anlaşamayan hükümet Cemevlerinin yasal statüye kavuşmasında politika oluşturabilir mi?

Yazarın Tüm Yazıları