Yalçın Doğan

319’a karşı 311 yine de 311

25 Eylül 2013
Sıcak ağustos günü gölün kenarında toplanmış mayolu kadın-erkeklere konuşacak, seçim mitingi.

Kalabalığa bakıyor, “Şimdi söyleyeceklerim bu ortamda sizi ilgilendirmez, gelin müzik dinleyelim” diyerek, hep birlikte piknik yapıyorlar.
Yine seçim propagandası faslından, gazetecilerle birlikte sinemaya gidiyor. Eski Doğu Almanya’da geçen talihsiz bir aşk öyküsünü anlatan filmi izliyor, etkileniyor, gözyaşlarını kimseye göstermiyor.
Angela Merkel başlangıçta Ferrari kullanmaya kalkan ehliyetsiz biri gibi. Kimse bu maceranın bu kadar uzun süreceğini tahmin etmiyor. Ama, iktidarda sekiz yılı geride bırakıyor, parti içinde rakibi yok, kimse onun hakkında ileri geri konuşmuyor. Üçüncü kez seçime giriyor, kampanya boyunca seçim yokmuş gibi davranıyor.
Bir konuda çok dikkatli. Halkı savaş istemiyor, Merkel de Suriye’de çözümü barışta arıyor. Ayrıca, ülke içinde her sorunda yumuşak üslup, herkese saygılı tavır.
BEŞ SANDALYE EKSİKSeçimden zaferle çıkan Merkel, parlamentoda 630 sandalyenin 311’ini kazanıyor, muhalefet ise SPD, Yeşiller ve Sol Parti 319 sandalye kazanıyor. Tam bu nokta Almanya’da demokrasi kültürü açısından gıptayla bakılacak bir durum. Sarsılmaz bir siyasal ahlak, vazgeçilmez bir siyasal gelenek. Şöyle:
Merkel beş milletvekilliği daha kazanmış olsa, tek başına iktidar olabiliyor, sadece beş sandalye. O beş sandalye için milletvekili pazarı kurmak kimsenin aklına bile gelmiyor.
HAK MERKEL’İNYine de, daha önemli olan şu:

Yazının Devamını Oku

Beşiktaş’ın son transferi: Ali Cengiz

24 Eylül 2013
Seyircilerin bir bölümü “Her yer Taksim, her yer direniş” diye bağırırken, bir başka bölümü karşılık veriyor, “Allah-ü Ekber”.

Sadece Beşiktaş-Galatasaray maçında değil, cumartesi günü oynanan Fenerbahçe-Elazığ maçında da aynı sahneler var. Direniş ve tekbir, fena halde bölünmenin aynası. Sokaklarda, üniversitelerde ve statlarda.
Ayrıca, şiddet. Evde kadına, hastanede doktora, Meclis’te, sokakta birbirine, her yerde şiddet. Türkiye şiddet toplumu.

çArşı KENDİNDEN EMİNBeşiktaş-Galatasaray maçında 76 bin seyirci ile Türkiye rekoru kırılıyor. Beşiktaş’a böylesine sahip çıkan taraftarın maçın bitimine iki dakika kala sahaya inmesi için hiçbir neden yok. Zaten çArşı kendinden emin:
“Sahaya atlayanlara ömür boyu maçlardan men cezası verilsin”.Hele de, tam Beşiktaş serbest atış kullanacakken, takımını seven hiçbir taraftar sahaya inmiyor. O zaman sahayı işgal edenler kim?

BİZANS KARTALIçArşı, Gezi ile birlikte, AKP’nin hedeflerinden biri. Gezi sonrasında tek tek cadı avı ile birlikte, gözaltı ve davaların arkası kesilmiyor. İntikam hırsından payını çArşı da alıyor.

Yazının Devamını Oku

Hitler aşkında rol çalanlar

21 Eylül 2013
VİYANA Başpiskoposu, ülkesi Hitler tarafından işgal edildiğinde, görev yaptığı Aziz Stephan Kilisesi’ne gamalı haç, Nazi bayrağı asıyor.

Hitler çok memnun, başpiskoposu kilisede ziyaret ediyor. Başpiskopos da öyle, ülkesi işgal edilmiş olsa bile, mektuplarını “Heil Hitler” diye imzalıyor.
Buna rağmen, kilisesini ve ekibini koruyamıyor, Hitler kilise mallarına el koyuyor, pek çok Avusturyalı papazı toplama kampına gönderiyor.
İktidardakilere yaranmak için takla atmak her zaman hedefini bulmuyor, iktidar adamı önce kullanıyor, sonra tekmeyi basıyor.

NORVEÇ KATLİAMI

Propaganda Bakanı Goebbels Alman kültürünün Avrupa’da yayılması için işgal ettikleri Avrupa ülkelerinde dönemin yazarlarını bir araya getirmeyi amaçlıyor. Yazarları yanına çekerek, faşist ruhu işgal ettikleri uluslara benimsetmek planı.
Bu plan doğrultusunda Goebbels, Avrupa Yazarlar Birliği’ni kuruyor. Aynı şemsiye altında tanınmış ressamlar, sinema sanatçıları ve müzisyenler toplanıyor.
Norveç Alman işgali altında. Almanlar Norveç madenlerini işletiyor, her yerde olduğu gibi, orada da işkence, katliam, ağır yıkım var. Buna karşılık, Norveç’te Almanlara karşı müthiş bir direniş var. Hitler, her işgal ettiği ülkeye olduğu gibi, Norveç’e de bir “Reich komiseri” atıyor. Norveçli yazar Knut Hamsun uygulamaları nedeniyle komiseri Hitler’e şikâyet ediyor, Hitler buna öfke duyuyor.

Yazının Devamını Oku

‘Türkiye’ye güven kalmadı’

20 Eylül 2013
“GEZİDE ben de biber gazı yedim, Taksim’de. Bazı oteller polisin biber gazına maruz kalan insanlara kapılarını açtı, takdir edilecek bir tavır”.

Uluslararası Gıda Sendikaları Birliği (IUF) yönetimi birkaç günlüğüne İstanbul’da. IUF Genel Sekreteri Ron Oswald Türkiye’yi yakından tanıyor, Gezi dahil, pek çok kez Türkiye’ye gelmiş. Şimdi IUF temsilcileriyle birlikte, bir toplantı için yine burada. Geçen akşam kendisiyle uzun bir sohbet yapıyorum.
Oswald Gezi sonrası Türkiye’den dönünce, Divan Oteli’ne mektup yazıyor, “gösterdiği insanlık örneği” için kutluyor.


YARALI İMAJ


“Sendikalara baskı, gençlere baskı, medyaya baskı”, dedikten sonra Oswald:“Bunların modası geçti. Demokrasiden her geçen gün uzaklaşan Türkiye, Avrupa’da büyük eleştiri konusu, Türkiye’ye güven kalmadı. Tayyip Erdoğan muhalefet dahil her şeyi tasfiye etmeye çalışıyor. Bu yabancı sermayeyi de ürkütüyor oysa, Türkiye önemli bir ülke”.Bir zamanlar örnek ülke olduğunu kabul ediyor, ancak:
“Erdoğan’ın kişisel imajı dünyada çok yara aldı. Protestolar hükümeti değiştirmez belki ama, insanları değiştirir, bunun sonucu bir dönem sonra ortaya çıkar”.

ÇELİŞKİLİ VE GARİP

Yazının Devamını Oku

Defne-Dafne Festival yerlerde

19 Eylül 2013
Tipik dostluk derneği, Türklerle Yunanlar arasında sivil toplum kuruluşu.

Amacı sadece farklı din, ulus ve kültürdeki insanlar arasında dostluğa katkıda bulunmak. Türkçe adıyla Defne, Yunanca söylenişiyle Dafne bu amaçla kuruluyor. Kurucular arasında akademisyenler, diplomatlar, işadamları, gazeteciler var.
Defne-Dafne her yıl kendi çapında festival düzenliyor, Türk ve Yunan tarafında. Festival yeri olarak bu yıl Gökçeada ile Semadirek (Samotraki) seçiliyor. İkisi arasında ilk kez sınır kapısı açılıyor, ilk kez gemi çalışıyor.
Gökçeada-Semadirek arası karadan dokuz-on saat, denizden bir saatlik yol.

DOKUZ KEZ YOKLAMAYolcular Gökçeada’dan gemiye biniyor, “yolcu yoklaması” yaklaşık iki saat sürüyor, Türkler Semadirek’e iki saatlik gecikmeyle iniyor.
Semadirek’te yemek, halkla sohbet, anıt açılışı, her şey normal gibi, ama havada ne olduğu belli olmayan ve fakat hissedilen bir gariplik var. Gökçeada’ya dönülecek. Ne dönüş ama. Defne-Dafne yolcuları gemiye biniyor.
Ne hikmetse, gemide yolcular tam dokuz kez sayılıyor. Dokuz sayımın ardından olay isim isim saymaya dönüşüyor. O da yetmiyor, yolcular gemiden indiriliyor, tek tek isim okunarak gemiye alınıyor. Atina’dan gelen beş Yunan gazeteci ile Dafne Genel Sekreteri Yunan gemiye alınmıyor. İsimleri listede olduğu halde.Yolcu listesi kaybolmuş, onun için böyle yapılıyormuş diye bir mazeret gösteriliyor.

Yazının Devamını Oku

Fırsat budur düşür helikopteri

18 Eylül 2013
Siz deyin 48 kez, ben diyeyim 93 kez, siz deyin 179 kez, ben diyeyim 467 kez, siz deyin 832, ben diyeyim 1832, artık kaç kez ise, sayısını kimse bilmiyor, bunlar geçmiş yıllarda uçak ve helikopterle sınır ihlal sayısı, bizimle Yunanistan arasında.

İhlallerde olay ara sıra it dalaşına dönüyor, uçaklar birbirini kovalıyor.
Biz Yunanistan’la hava sahasında anlaşamıyoruz. Arada mil farkı var. Buna dayalı, karşılıklı sık sık hava sahası ihlalleri yaşanıyor. Her sefer, harita eşliğinde karşılıklı nota veriliyor:
“Şu gün, şu saatlerde, şu enlem ve boylamda sizin uçaklar bizim hava sahamızı şu kadar kez ihlal etmiştir. Protesto ediyoruz”.Notayı alan biz ya da Yunanistan anında itiraz ediyor:
“Protestonuzu reddediyoruz”.
UÇAK DÜŞÜRÜLDÜProtesto bazen yetmiyor, Türkiye ya da Yunanistan birbirini NATO’ya şikâyet ediyor. NATO tarafları uyarıyor, sorun diplomatik yolla çözülüyor.
Ya da zaman zaman yaşandığı gibi, örneğin Rum kesimi “Kıbrıs’ta Türkler bizim hava sahamızı, karasularımızı ihlal etmiştir” diyerek, Birleşmiş Milletler’de kâğıt dağıtıyor. Kimse umursamıyor.
Normal olarak, bir ihlalde karşı tarafın uçağı kendi ülkesine yönlendiriliyor, ardından nota ve protestolar geliyor.

Yazının Devamını Oku

DP’lilerin torunları Gezi’de

17 Eylül 2013
“Yeni bir toplum doğuyor, korkudan uzak, dayanışma kültürü ile yoğrulan bir toplum. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”.

Yok “faiz lobisi”, yok “kurulan tuzaklar”, yok “marjinal gruplar” ya da bilmem ne, hepsi gerçekdışı. Gerçek başka bir ruhla boy atıyor. Somut örneği var.
AKP ikide bir Menderes’in mirasına sahip çıkmaya çalışıyor. Olur olmaz benzetmelerle. Tarihler farklı, olaylar farklı, hele insanlar çoktan farklı. Sahip çıktığı Menderes mirası da, artık Tayyip Erdoğan’la birlikte değil.

ÜÇ İDAM27 Mayıs sonrasında Demokrat Parti’nin (DP) üç ileri geleni idam ediliyor. Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu.Gezi direnişine başından beri katılanlar, yeni bir toplumun doğduğuna inananlar, dayanışma kültürü ile yoğrulanlar arasında kim var? İdam edilen Fatin Rüştü Zorlu’nun aynı ismi taşıyan torunu Fatin Zorlu var. İyi yetişmiş, dünyayı bilen, özellikleri bulunan biri.Çok çarpıcı. “Faiz lobisi, marjinal gruplar” teorileri yerle bir. Fatin Zorlu’nun Gezi’de yer alması farklı bir dayanışma kültürünün habercisi. AKP’nin buna yetişmesi mümkün değil.

YENİ DÜZEN ÖZLEMİGezi üzerine yayınlanan kitap sayısı hızla artıyor. Kitaplar, karikatürler, hele de mizah dergileri Gezi ile birlikte tavan yapıyor. Çok satanlar listesine giriyor.
Gezi’ye katılanların tamamı yeni bir düzen istiyor. Otoriter söylemin ve uygulamaların olmadığı, bireysel özgürlüklere saygılı, sorumluların yargıdan kaçırılmadığı, evrensel bir hukuk düzeni. Yaşamakta olduğumuz düzenle taban tabana zıt bir düzen.

Yazının Devamını Oku

Cennet Koyu olmuş cehennem

14 Eylül 2013
Bodrum Cennet Koyu fotoğrafı insanın tüylerini diken diken ediyor.

Üç hafta önce çekilen fotoğraf koydaki yapılaşmayı gösteriyor ve yeni. AKP’nin kıyı politikasını gözler önüne seriyor. Bodrum’un kuzeyinde yirmi altı koy var. Yirmi altı koyun yirmi birinde yapılaşma, koylar size ömür. Üçünde yapılaşma henüz yarım. Etti yirmi dört, geriye iki bakir koy kalıyor. Bodrum’un güneyinde yirmi üç koy var. Yirmi üç koyun on altısında yapılaşma tamam, koyları unutun. Üç koyda yapılaşma yarım, geriye kalan dört koy risk altında.

İKİ YAMAÇ DOLDUBodrum’un kuzeyindeki tek bakir koyda, adı üstünde, Cennet Koyu’nda ilk cehennem taşları balık çiftlikleri ile döşeniyor.
Bir süre sonra, “Balık çiftlikleri koyu kirletiyor” deniliyor ki, doğru, balık çiftlikleri kaldırılıyor. Neden kaldırıldığını anlamak uzun sürmüyor: Yapılaşma başlıyor.
Koyun bir yamacında başlayan yapılaşma öteki yamaca sıçrıyor. Üç hafta önceki çekilen fotoğraf
bunu gösteriyor. Tam facia. Ne kıyı kalmış, ne sit, ne yeşil.

Yazının Devamını Oku