Paylaş
Amacı sadece farklı din, ulus ve kültürdeki insanlar arasında dostluğa katkıda bulunmak. Türkçe adıyla Defne, Yunanca söylenişiyle Dafne bu amaçla kuruluyor. Kurucular arasında akademisyenler, diplomatlar, işadamları, gazeteciler var.
Defne-Dafne her yıl kendi çapında festival düzenliyor, Türk ve Yunan tarafında. Festival yeri olarak bu yıl Gökçeada ile Semadirek (Samotraki) seçiliyor. İkisi arasında ilk kez sınır kapısı açılıyor, ilk kez gemi çalışıyor.
Gökçeada-Semadirek arası karadan dokuz-on saat, denizden bir saatlik yol.
DOKUZ KEZ YOKLAMA
Yolcular Gökçeada’dan gemiye biniyor, “yolcu yoklaması” yaklaşık iki saat sürüyor, Türkler Semadirek’e iki saatlik gecikmeyle iniyor.
Semadirek’te yemek, halkla sohbet, anıt açılışı, her şey normal gibi, ama havada ne olduğu belli olmayan ve fakat hissedilen bir gariplik var. Gökçeada’ya dönülecek. Ne dönüş ama. Defne-Dafne yolcuları gemiye biniyor.
Ne hikmetse, gemide yolcular tam dokuz kez sayılıyor. Dokuz sayımın ardından olay isim isim saymaya dönüşüyor. O da yetmiyor, yolcular gemiden indiriliyor, tek tek isim okunarak gemiye alınıyor. Atina’dan gelen beş Yunan gazeteci ile Dafne Genel Sekreteri Yunan gemiye alınmıyor. İsimleri listede olduğu halde.
Yolcu listesi kaybolmuş, onun için böyle yapılıyormuş diye bir mazeret gösteriliyor.
TOPLAMA KAMPI GİBİ
Uygulama herkesi çıldırtıyor, Defne Genel Başkanı emekli büyükelçi Yalım Eralp Yunanlardan özür diliyor ve:
“Toplama kamplarında gaz odasına gönderecekleri Yahudilerin isimlerini Naziler tek tek sayardı. Orada gaz odası, burada gemiden indirme. Bizde sorumluların istifa geleneği yoktur, ben bu geleneğini bozuyor, bizlere reva görülen tavrı kesinlikle reddediyor ve istifa ediyorum”.
Bu konuşma sırasında Gökçeada Belediye Başkanı orada, gemiyi işleten liman yetkilileri orada. Sonra Gökçeada’da yemek yeniyor, dernek dışındaki yetkililer yine hazır ve nazır.
ET VE SİLAH
Kendi halinde bir dostluk grubuna bu linç neden? Saatlerce isim saymalar, bazı insanları ülkeye almamalar neden? Hangi hak ve yetkiyle? Defne üyesi gazeteci Celal Başlangıç’ın bir tespiti var:
“Eskiden Gökçeada’dan ayrılırken insanlarda silahla birlikte et araması da yapılırdı. Et ada dışına çıkmasın, satılmasın, adadaki Rumlara hayat zorlaşsın ve adayı terk etsinler diye”.
Şimdi adada Rumlar yine istenmiyor olabilir, adaya yaklaşanlara zorluk çıkarılıyor olabilir. “Olabilir” durumu bizi Yunanlara rezil ediyor.
Oysa, Gökçeada bu yıl turizm patlaması yaşıyor, AKP’li belediye bu festivali propagandası için kullanmayı amaçlıyor. Ancak, hem belediye, hem Kepez Gümrüğü bu işlere hazır değil. Sonuç, Defne yaprağı sonbahar rüzgârına takılıyor.
Van Valisi’nden açıklama
VAN’da depremzedelerin oturduğu konteynır kentte parası ödenmediği için elektrik kesintisi uygulandığını yazıyorum dün, bölgeyi dolaşan CHP ekibinin verdiği bilgiye dayanarak, onlara atfen.
Van’a yeni atanan Vali Aydın Nezih Doğan dün arıyor ve şu bilgiyi veriyor:
“Devlet 175 bin kişinin yaşadığı konteynır kentte elektrik parası olarak 171 milyon 700 bin lira ödemiştir, ödememek söz konusu değildir. Fatura yüksek, vatandaşlarımız ısınma, banyo, yemek ihtiyaçlarını elektrikle karşılamıştır. Bu arada 175 bin kişiden 174 bin kişi konteynır kentten normal evlere taşınmıştır. Kalanların mağdur olmaması için çözüm aranmaktadır.
Haziran itibariyle konteynır kentlerin tasfiyesine başlanmıştır. Hem Van’da hayatın normalleşmesi, hem de ihtiyaç duyulması nedeniyle 29 bin 500 konteynırdan 18 bin 500’ü afet bölgelerine gönderilmiştir. Yapılan konutlar hak sahiplerine dağıtılmıştır”.
Gerek verdiği bilgi, gerekse nazik üslubu nedeniyle Vali Aydın Nezih Doğan’a teşekkür ediyorum.
Paylaş