Paylaş
Hitler çok memnun, başpiskoposu kilisede ziyaret ediyor. Başpiskopos da öyle, ülkesi işgal edilmiş olsa bile, mektuplarını “Heil Hitler” diye imzalıyor.
Buna rağmen, kilisesini ve ekibini koruyamıyor, Hitler kilise mallarına el koyuyor, pek çok Avusturyalı papazı toplama kampına gönderiyor.
İktidardakilere yaranmak için takla atmak her zaman hedefini bulmuyor, iktidar adamı önce kullanıyor, sonra tekmeyi basıyor.
NORVEÇ KATLİAMI
Propaganda Bakanı Goebbels Alman kültürünün Avrupa’da yayılması için işgal ettikleri Avrupa ülkelerinde dönemin yazarlarını bir araya getirmeyi amaçlıyor. Yazarları yanına çekerek, faşist ruhu işgal ettikleri uluslara benimsetmek planı.
Bu plan doğrultusunda Goebbels, Avrupa Yazarlar Birliği’ni kuruyor. Aynı şemsiye altında tanınmış ressamlar, sinema sanatçıları ve müzisyenler toplanıyor.
Norveç Alman işgali altında. Almanlar Norveç madenlerini işletiyor, her yerde olduğu gibi, orada da işkence, katliam, ağır yıkım var. Buna karşılık, Norveç’te Almanlara karşı müthiş bir direniş var. Hitler, her işgal ettiği ülkeye olduğu gibi, Norveç’e de bir “Reich komiseri” atıyor. Norveçli yazar Knut Hamsun uygulamaları nedeniyle komiseri Hitler’e şikâyet ediyor, Hitler buna öfke duyuyor.
Avrupa Yazarlar Birliği Viyana’da toplanıyor. Nobel ödüllü Knut Hamsun yazarlar toplantısına katılıyor.
AH FRANSA
Başlangıçta İtalya ile Hitler arasından su sızmıyor. Mussolini iktidardan düşünce, Almanlar İtalya’ya giriyor. Ama, Hitler’de edebiyat sevgisi var. Parlak İtalyan yazar Giaime Pintor bu sevginin farkında, yazarlar toplantısında o da var.
Fransa malum Hitler’in şerrinden kurtulamıyor, Paris işgal altında. Vlaminck, Derain, de Segonzac’ın da aralarında bulunduğu bir grup Fransız ressam Almanya’yı ziyaret ediyor.
Fransız şarkıcılar esir kamplarını dolaşıyor, şarkıları ve filmleriyle bizim de tanıdığımız Maurice Chevalier o ekipte yer alıyor.
Bazı Fransız aydınlarının Hitler’e bu yakınlığından Goebbels fırsatı kaçırmıyor, Paris’te “Yahudiler ve Fransa”, “Avrupa’da Bolşevizm” konulu sergiler açıyor.
BERLİN KAÇMAZ
Hitler’in kültürel etkinlik dizisinde Berlin’in olmaması mümkün değil.
Hitler’e felsefi katkıda bulunan filozof Heidegger’in öğrencisi Herder Berlin’de bir dizi konferans veriyor, “demokrasinin başarısızlıkları, halkın gücü” üzerine.
Kültür etkinliklerine adını yazdıranlardan biri de, Berlin Filarmoni Orkestrası efsanevi şefi Herbert Von Karajan. Klasik müzik konserleriyle Üçüncü Reich’ı ve Hitler’i büyülüyor.
Hitler en sevdiği yazarlardan, Nobel ödüllü tiyatro yazarı Gerhard Hauptmann’ı evinde ziyaret ediyor. Hauptmann evinde müthiş bir parti vererek Hitler’i ağırlıyor. Gelişi ve gidişi sırasında Hauptmann Hitler’i yanağından öpüyor mu, orası kayıtlara geçmiyor.
REJİM BESLİYOR
Otoriter rejimler edebiyat ve sanat dünyasından kendisine yandaş bulmakta hiç zorlanmıyor. Rejim o tür sanatçıları her yönden besliyor, onlar da, “biat kültüründe” kusur etmiyor. Ta ki, yeni bir iktidara kadar. Halk bu tiyatroyu ibretle izliyor.
Not: Bu bilgileri Mark Mazower’in kaleme aldığı “Hitler İmparatorluğu, İşgal Avrupa’sında Nazi Yönetimi” isimli kitaptan derledim.
Paket açılmadan delindi
FAZIL Say bir tweet atıyor. Ömer Hayyam’a gönderme yapıyor.
Türkiye malum, “ileri demokrasi” ülkesi. Her fikir serbest, ancak “bize uygun olduğu sürece”. Katılmıyorsak, gelsin mahkeme, gelsin mahkûmiyet. Bir yanda demokrasi nutukları, öte yanda hiç ama hiç eylem olmadan, sadece düşüncenin suç sayıldığı bir ülke burası. Eylem varsa, ne olduğunu zaten günlerdir görüyoruz.
Fazıl Say attığı tweet nedeniyle yeniden yargılanıyor ve on ay hapse mahkûm oluyor. Tesadüfe bakın, dün haberleri izlerken, ekranlara önce Tayyip Erdoğan’ın sık sık vurguladığı allı pullu “Demokrasi Paketi” nutku geliyor, ardından Fazıl Say’ın düşünce mahkûmiyeti.
Şaşılacak bir şey yok, “ileri demokraside” olur böyle şeyler.
Paylaş