Paylaş
Kasklı polisler yoldan geçen insanlara karanfil veriyor. Bir kişi polise güvensiz gözlerle bakıyor, polis o kişiye yine karanfil veriyor, nezaket son haddinde.
Bu bir video filmi. Gezi sırasında kendisiyle görüşmeye gidenlere Tayyip Erdoğan Başbakanlık konutunda bu filmi gösteriyor.
Karanfil dağıtan, gazdan etkilenenlere yardım eden polis hangi şiddeti gösteriyor? Erdoğan orada bulunanlara “Gördünüz polis nasıl davranıyor, hani şiddet nerede” demek istiyor.
Eyvaaaah...
HER YERDE TÜRK BAYRAĞI
Bizim Mısır Büyükelçisi “istenmeyen adam” ilan edilerek Mısır’dan kovuluyor. Hem bu kovulmayı, hem de genel anlamda izlenen dış politikayı eleştirenlere Erdoğan son grup konuşmasında yanıt veriyor:
“Bizim ay-yıldızlı bayrağımızı yeryüzünde kim görse, işte geldiler, işte yetiştiler, diyor. Yüz yıldır neredeydiniz, diye soruyorlar. Çoğu yerde ay-yıldızlı Türk bayrağını, Kızılay’ın hilalini, TİKA’nın logosunu görünce, sevinç gözyaşlarını tutamıyorlar”.
Kim, ne derse desin, Türkiye her yerde aranıyor, dış politikada başarıdan başarıya koşuyor.
Eyvaaaah...
ÇEVRE FAKTÖRÜ
Erdoğan’ın içeriyi ve dışarıyı böyle yorumlaması gerçekten vahim.
Polisle ilgili, çevresi ona karanfil filmi getiriyorsa, dış politika adına bayrak, logo, hilal gösteriyorsa, halimiz duman. Gerçeklerden bu kadar kopuk bir Başbakan her an, her türlü hatayı yapabilir. Zaten yapıyor.
Bu durum çevre ve yorum farkını acil hale getiriyor. Sözüm ona, lideri koruma refleksi, tipik iktidar hastalığı. Başka bir dünyada yaşıyor, bize o dünyadan
sesleniyor. Çevre ve ne yazık ki, çevre vaziyeti.
Polis filmi ya da son konuşmasına gerek yok, Erdoğan’ın her zaman çizdiği Türkiye tablosu, “Alis Harikalar Diyarında” masalı gibi.
AY’A YOLCULUK
Fotoğraf makinesi icat edildiğinde, fotoğraflarını çekerken, çocukların makine karşısında kıpırdamadan oturmalarını sağlamak üzere Lewis Caroll’un aklına bir fikir geliyor. Çocuklara masal anlatmak. O masal anlatacak, çocuklar kıpırdamayacak.
Caroll’un yazdığı “Alice Harikalar Diyarında” masal kitabı bu fikrin ürünü. Çocuklara öyle masallar anlatmak gerek ki, yaşadıkları dünyadan ayrı, fantastik gezilere çıkacaklar, harikalar diyarına.
Alice’in yazıldığı yıl (1865) aynı zamanda fantastik gezilerin unutulmaz yazarı Jules Verne’nin “Ay’a Yolculuk” kitabının yayınladığı yıl.
Erdoğan’ın dünyasında biz de, hep birlikte, Jules Verne misali “Ay’a Yolculuk, Deniz Altında Yirmi Bin Fersah, Balonla Yolculuk” yapıyor, harikalar diyarında dolaşıyoruz.
Biz hepimiz birer “Alice” olup çıkıyoruz. Ya Erdoğan? O da, “masalcı baba”.
‘Bu son fasıldır ey ömrüm’
ZAMANLAMA tam usta işi. Yanlış anlaşılmasın, AB’nin ustalığı. Sevinç içinde havaya uçuyoruz, takla atıyoruz, birbirimizi kutluyoruz, AB “22. faslı açtığı için”. Malum, tam üyelik görüşmeleri tek tek, fasıllar açılarak yürüyor. Her fasılda ayrı bir konu, ona ilişkin çözüm yer alıyor.
22. fasıl “Bölgesel Politikalar” başlığını taşıyor. Buna göre, yerel yönetimler güçlendirilecek, bölgesel farklılıklar ortadan kaldırılacak, yerel projelere ağırlık tanınacak. Makyaj olsun diye, giderilmesi önerilen bölgesel farklılıklar arasında Samsun, Kastamonu, Doğu Karadeniz bile var. Ama, asıl Güneydoğu var.
Şu tesadüfe bakın ki, AB “Bölgesel Politikalar” faslını açıyor, ertesi hafta Barzani Diyarbakır’da, Kürdistan pazarlığında.
Şiiri yazan Yahya Kemal de, besteleyen Münir Nurettin Selçuk da nur içinde yatsın. “Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç, bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç.”
Paylaş