AKP çok yönlü dış politika izliyor. Amerika, BM Güvenlik Konseyi, AB, Avrupa Konseyi, Rusya, Orta Doğu, Uzak Doğu, komşularla sıkı ilişkiler. Ama bunlar KKTC’ye yaramıyor. Çünkü AKP bu görüşmelerinde Kıbrıs Sorununu ayrı bir kategoride ele almıyor.
Bu izlenim ve bu sözler KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na ait. Bununla birlikte Eroğlu, “Cumhurbaşkanı Gül ve AKP Hükümeti ile bir problem yok” diyor ve ekliyor:
“İslam ülkeleri toplantılarında KKTC ile ilgili alınan kararların hiç biri uygulanmadı”.
KKTC’ye uygulanan ambargo her anlamda sürüyor. Eroğlu:
Karikatürde şarkıcı hanım dört kol çengi vaziyetinde, şakır şakır şarkı söylüyor. 12 Eylül ile birlikte, radyolarda ve TRT’nin TV kanalında her gün aynı şarkıcı, aynı şarkı:
“Türkiyem, Türkiyem cennetim, benim eşsiz milletim/ Türklüğün, gençliğin önderi Atam/ senin eserindir bu yüce vatan/ izindeyiz milletçe aşk ile coşan/ yaşa varol Cumhuriyet ey aziz vatan/ Atanın verdiği ilkelerle coşalım/ onun gösterdiği hedeflere koşalım/ Türkiyem, Türkiyem cennetim, benim eşsiz milletim”.
O tarihte TV yaygın değil, tek kanal var, TRT kanalı, TRT’de her fırsatta “Türkiyem Türkiyem”.
GIRGIR KAPATILIYOR
Otoriter rejimlerde fışkıran sanat mizah. Eğer rahatça bir şey yazamıyorsan, çizemiyorsan, konuşamıyorsan, gelsin sana mizah. Kaldı ki, otoriter rejimin mutlaka askeri rejim olması şart değil.
Gırgır Dergisi mizahın şahikasına oturuyor. Söylediği şarkı ve hava kuvvetleri kepiyle karikatürize edilmiş o şarkıcı kadını kapağında yayınlıyor.
Ve kıyamet kopuyor. 12 Eylül yönetimi Gırgır’ı kapatıyor.
O sırada Namibya ile Güney Afrika çatışıyor. Etnik sorun var. Çatışmayı sona erdirmek üzere, BM Genel Sekreterinin özel temsilcisi olarak devreye Ahtisaari giriyor.
Görev başarıyla sona eriyor, Namibya Güney Afrika’dan kopuyor, bağımsız devlet haline geliyor.
1994-2000 arasında Finlandiya Cumhurbaşkanı Kriz Çözüm Girişimi gurubunu kuruyor. Dünyanın neresinde siyasal kriz varsa, oraya el atmak üzere.
1999’da Kosova’ya el atıyor. Kosova ile Sırbistan çatışıyor. Etnik sorun var. Hazırladığı çözüm planı bölgedeki farklı etnik guruplara ciddi haklar tanıyor.
İş arıyorsun, AKP’li değilsin, sade bir yurttaşsın, giremezsin, “o bizden değil” kuralı şakır şakır çalışıyor. Sen ötekisin, sen daha yetenekli, daha bilgili, daha becerikli olsan bile, işe alınmazsın, alınan “bizden biri”.
Üniversitede rektör adayısın, AKP’li değilsin, sade bir yurttaşsın, rektör olamazsın, “o bizden değil” kuralı şakır şakır çalışıyor. Sen ötekisin, sen seçimde en çok oyu almış olsan bile, atanamazsın, atanan “bizden biri”.
Sen ithalat yapıyorsun, AKP’li değilsin, sade bir yurttaşsın, mallarını hemen çekemezsin, “o bizden değil” kuralı şakır şakır çalışıyor. Sen ötekisin, sen her türlü belgeyi tamamlamış bile olsan, malını ilk çeken “bizden biri”.
HİKAYEDEN İBARET
PKK sadece terör için değil, onun çok ötesinde, kendi siyasal kararlarını hayata geçirmek için Hakkari’yi pilot il olarak seçiyor. Referandumda, Türkiye’deki en düşük katılımın Hakkari’de gerçekleşmesi, yüzde 7 gibi garip bir katılım, akla ister istemez, önümüzdeki günlerde Hakkari’de ne olacak, sorusunu akla getiriyor.
Güneydoğu’da referandumu boykot yüzde 40 oranında tutuyor. Halkın büyük çoğunluğu BDP ve PKK’dan uzak duruyor. Buna rağmen, yüzde 40 sırt çevrilecek bir oran değil.
Neden boykot? Devlet Kürtleri ciddiye alsın, Kürtlerin taleplerini yerine getirsin, onun için boykot.
Buna karşılık, sandığa gidenler, evet oylarında rekor kırıyor. Yüzde 80’lere, 90’lara ulaşan evet oyları.
Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi için çaba gösteren başta AKP ve diğerleri sürekli “darbe çeşitlemelerini” işliyor. Öte yandan, 12 Eylül darbesinde hapse atılanların gördüğü işkenceler medyada geniş yer buluyor.
“hayır” diyenler, sanki darbeyi savunuyormuş gibi bir suçlamayla karşı karşıya kaldılar.
“iktidar, gücünü en geniş anlamda” kullanıyor.
Referandumda “evet” oylarının beklenin üzerinde yüksek çıkmasında bu etkenler rol oynuyor. Kaldı ki, Türk Halkı genellikle olumluya oy kullanıyor, olumsuza, yani “hayıra” değil.
Basketbol milli takımımızın oyun kurucusu Ender Aslan aynı zamanda takımın neşe kaynağı. Antrenmanda ve hatta bazen oyun sırasında arkadaşlarının taklidini yapıyor, takıma bir anda farklı bir ruh aşılıyor.
Ama, o ruh zaten bütün takımda var. O ruhu da, belli bir teknikle takıma aşılayan teknik direktör Tanyeviç.
Basketbol milli takımımız Dünya Şampiyonasında cümle aleme parmak ısırtıyor. Dünyada ilk dört takım arasına girmeyi başaran Dev Adamlarımızın bu performansında bir kaç sır var.
TANYEVİÇ VE TANYEVİÇ