Kilit kavram ‘darbe’

“DARBE Anayasası, darbeciler, darbenin rövanşı” ve devamında bol bol darbe üzerine çeşitlemeler.

Haberin Devamı

Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi için çaba gösteren başta AKP ve diğerleri sürekli “darbe çeşitlemelerini” işliyor. Öte yandan, 12 Eylül darbesinde hapse atılanların gördüğü işkenceler medyada geniş yer buluyor.

“hayır” diyenler, sanki darbeyi savunuyormuş gibi bir suçlamayla karşı karşıya kaldılar.

“iktidar, gücünü en geniş anlamda” kullanıyor.

Referandumda “evet” oylarının beklenin üzerinde yüksek çıkmasında bu etkenler rol oynuyor. Kaldı ki, Türk Halkı genellikle olumluya oy kullanıyor, olumsuza, yani “hayıra” değil.

“Darbe” söylemi referandum boyunca insanları “evet” demeye ikna etmek için, kilit kavrama dönüşüyor.

O MADDE SEMBOLİK

AKP’nin şimdi darbe tezini kanıtlaması gerek.

Anayasanın 15. geçici maddesine göre, 12 Eylül darbecileri o dönemde yaptıkları işlerden sorumlu tutulamıyor.

O madde referandumda kaldırılıyor. Kampanyanın kilit kavramı darbe olduğuna göre, darbecileri AKP şimdi yargı önüne çıkarabilecek mi?

Madem rövanşmış, haydi, şimdi darbecilerden rövanşı alacak mı?

Mümkün değil, çünkü kaldırılan o madde sembolik. Geçici bir madde. O sırada yaptıkları işler suç olmaktan çoktan çıkmış.

Darbecileri yargılamak için hukukun evrensel ve en temel kavramlarından biri olan “hukuk geriye işlemez” ilkesini çiğnemek gerek. Bu mümkün değil.

ORDU VE YARGI

Rövanş filan söz konusu değil, söz konusu olan, Erdoğan’ın amacına ulaşmış olması.

Ordunun da önemli hataları sonucu yıpranan ordudan sonra, Erdoğan demokrasinin temel bir kalesini ele geçiriyor. Yargıyı. Yargı denetimini kendi iktidarına engel olarak görüyor, şimdi o engel kalkıyor.

Değişikliğin kabul edilmesiyle birlikte, “ileri demokrasiye geçmiş olmamız” nutuktan ibaret.

Şu ya da bu etkiyle halkın iradesi böyle. Tamam, doğru. Demek ki, doğruları halka daha iyi anlatmak, anlatma yöntemlerini bulmak gerek.

Kılıçdaroğlu’nda ihmal ve sırıtan soru

POLİSİYE roman gibi. Hatta bazıları gibi, oyunu kullanamadığı için, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifasını istemek bile mümkün.

Olacak şey değil. Koca muhalefet lideri, adresi değişmiş diye seçmen listesinden adı siliniyor ve oyunu kullanamıyor. Tam skandal.
Skandal iki yönlü. Bir CHP açısından. Genel başkan nerede oy kullanacak, seçmen kütüğünde nerede, adı yoksa, ne yapmak gerek, bu işleri kovalayan hiç kimse yok mu? Bu ne biçim genel merkez? Ne biçim sekreterya?

Olayın öteki yüzünde İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açıklaması var:

“Kaymakamlık soruyor, bu adreste kim oturuyor, diye. Emniyet o adrese gittiğinde, adreste Kemal Kılıçdaroğlu’nun oturmadığını tesbit ediyor.”

Mesele yok, madem o adreste oturmuyor, seçmen kütüğünde adının silinmesi normal. Şimdi soru şu:

Türkiye’de 49 milyon 59 bin 177 seçmen var. Kaymakamlar 49 milyon 59 bin 177 seçmeni izliyor ve o adreste oturup oturmadıklarını kontrol mu ediyor?

CHP’nin ihmali var, bu kesin. Ama, öte yanda da bu soru sırıtıyor.

Kaymakamlığın ve emniyetin Kılıçdaroğlu’nun adresine gösterdiği duyarlık elbette farklı. Seçmen kütüğünde adı yok, birileri CHP’nin bunu zamanında fark etmemesi için dua ediyor. Dualar tutuyor.

Akla kolay gelmeyecek bir ihmal ve kasıt.

En kaybeden MHP

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli memleketi Osmaniye’ye bile derdini anlatamıyor, orada bile sandıktan “evet” çıkıyor.

MHP’nin sözde güçlü olduğu pek çok yerde durum aynı. Bir beldede 900 oyla belediye başkanlığını MHP kazanmış, orada 130 hayır, 1300 evet çıkıyor. Taban kaymış, söylem tutmamış.

Referandumdan en çok ders çıkarması gereken parti MHP. Alır mı, kuşkulu. Sonuçlar üzerine ilk açıklamaları çıkardığına ilişkin pek işaret vermiyor.

Üçlü kutuplaşma

SON bir kaç yıl içinde Türkiye’de ciddi bir kutuplaşmanın varlığını söylemeyen yok. Sosyologlar bunu bilimsel araştırmalarla gözümüze sokuyor.

Artık iki değil,üç kutup var. Muhafazakar kesim, sol ve Kürtler.

Muhafazakar kesimin lideri tartışmasız AKP. Merkez sağ tümüyle dağılıyor ve AKP’ye monte oluyor.

Solun lideri tartışmasız CHP. O ufak tefek sol partilerin CHP’de birleşmesi gerek.

Üçüncü ve en sorunlu kutup Kürtler. PKK işaret veriyor, bölgedeki halkın yüzde 40’ı, yarısına yakını bölümü sandığa gitmiyor. Rekor Hakkari’de, katılım oranı insanı sarsıyor, yüzde 7.

Şu anda lay, lay, lom. Üçlü kutup, Türkiye bunu pahalı öder.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları