Yalçın Doğan

Orada uzakta bir köyde Hizbullah

22 Ocak 2011
VAN’ın köylerinden biri. Köyün adını yazmıyorum. O köydeki öğretmenden bana bir mektup geliyor. Mektuptaki imzayı yazmıyorum. Neden yazmıyorum, şimdi anlayacaksınız.

“Size, tahliye olanların halaylarla karşılandığı Hizbullah terör örgütüyle ilgili gördüklerimi yazmak istiyorum.
Doğu Anadolu’nun pek çok il ve ilçelerinde olduğu gibi, benim çalıştığım köyde de, Hizbullah faaliyetlerine hâlâ devam ediyor. Bunu Mustazaf-Der çatısı altında sürdürüyor. Çalıştığım köyde bu derneğin yetkilileri var.”
Ne yapıyor o yetkililer köyde? Devam edelim okumaya:
”Onlar her gün saat 16.00’da camide topladıkları öğrencilere örgüt propagandası ve eğitimi vermektedir. Yaptıkları propagandanın etkilerini okulda öğrencilerimle yaşadığım diyaloglar sonucunda anlayabildim.”
TEHLİKE ALTINDABakın 12, 13 yaşındaki öğrenci ne diyor?
“Bir öğrencim ders esnasında kendilerine önder olarak Hizbullah’ın ölmüş lideri Hüseyin Velioğlu’nu ve Lübnan Hizbullah lideri Nasrallah’ı kabul ettiklerini, Atatürk’ün dinsiz olduğunu, her tarafta Atatürk resimlerinin olmasını istemediklerini söyledi.”
Bu sözleri duyan öğretmen şok geçirdiğini yazıyor ve öğrencilerine Cumhuriyet Türkiye’sinin ilkelerini anlatıyor.

Yazının Devamını Oku

Mahkeme kapısında biten balayı

21 Ocak 2011
TÖREN iki yıl önce, 1 Şubat 2009’da Aya İrini’de. 2008 Yılı Kültür Sanat Büyük Ödülü Çetin Altan’a veriliyor. Törende konuşan Başbakan Erdoğan, Çetin Altan’a ve düşünce dünyasına güller dağıtıyor:

“Türkiye artık ne Çetin Altan’ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünceyi mahkum eden bir Türkiye’dir, ne de Nazım Hikmet’i 12 yıl boyunca hapislerde tutan Türkiye’dir. O alıngan, o vehimler üreten Türkiye artık yerini özgüvene bırakmıştır.”
Helal olsun, hepimiz bin defa bu sözün altına imza atarız. Erdoğan:
“Düşünce serüveni yakın tarihimizde meşakkatli bir yolculuktur, ön yargılar, tahammülsüz anlayışlar düşünceyi ağır şekilde cezalandırmıştır.”
Helal olsun, hepimiz bin defa bu sözün altına imza atarız. Erdoğan:
“Bu yolculukta bedel ödemek pahasına vazgeçmeyen, otoriter anlayışa boyun eğmek yerine, eğip bükülmeden gerçeği söyleyen aydınların, bilgelerin öncülüğü büyük önem taşır. Onlardan biri de, Çetin Altan’dır.”
Helal olsun, hepimiz bin defa bu sözün altına imza atarız. Şimdi şu cümleye dikkat, Erdoğan:
“Eleştirel akıl olmadan, eleştiriye tahammül olmadan, yazı ve fikir alanında uygarlık iddiamızı gerçekleştiremeyiz.”

Yazının Devamını Oku

Avrupalı hukukçular soruyor: Türkiye’de neler oluyor

20 Ocak 2011
SAVCININ suçu büyük, “keşiflere hep aynı şoförle gidiyor”.

Anadolu’nun bir ilçesinde görev yapan bu savcı hakkında soruşturma açılıyor. Soruşturma bahane edilerek, bu savcı bulunduğu yerde süresini henüz doldurmadan çok daha uzak bir yere atanıyor.
Keşiflere aynı şoförle gitmek neden suç? Savcının o şoföre rant sağladığı iddiası. Koca savcıya bu denli ayıp iddia.
Oysa, savcının gerçek suçu, “bizden (AKP) değil”, üstüne üstlük, bir de Yarsav üyesi. O savcı daha uzak yerlerde sürünmeyi hak etmez de, kim eder.
Bu arada Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) şakır şakır çalışıyor.
110 savcı ve yargıcın yerinin değiştirildiği yeni HSYK kararnamesi son yılların en büyük kararnamesi, ilk kez bu kadar savcı ve yargıcın görev yeri aynı anda değişiyor.
HSYK ŞAKIR ŞAKIRGörev yeri değişikliğinden öte, belli bir düşünce, belli bir anlayış tasfiye ediliyor.
Anayasa değişikliği ve referandumun fazileti uygulama alanında.

Yazının Devamını Oku

Cızzz, önseçim el yakıyor

19 Ocak 2011
GENEL Merkezde kesine yakın bir tercih var, “önseçim olmasın”.

Buna karşılık, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu “önseçimden yana”.
Henüz kesin karar yok,  ama, yine de bir eğilim var. CHP’de önseçim her yerde olmayabilir.
Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı seçildiğinde, örgütüne önümüzdeki genel seçimlerde önseçim yapılacağına ilişkin söz veriyor. Bu sadece CHP açısından değil, ülkede demokrasinin işlerliği açısından da, önemli.
12 Eylül öncesi ve sonrasında büyük partilerde genellikle önseçim yapılıyor. Bu parti içi demokrasinin yerleşmesine, daha önemlisi, önseçim yapan partinin seçimden daha güçlü çıkmasına yol açıyor.
Önseçim üzerinden siyaset yerelleşiyor, el ele, göz göze yapılır hale geliyor, insanlar karşılarında bulacakları, tanıdıkları birini görmek istiyor.
ÖRGÜT ÖNSEÇİM İSTİYOR
Önseçim bu kadar gerekli olmasına rağmen, Genel Merkezin nabzı pek öyle atmıyor.

Yazının Devamını Oku

Protestocuların çoğu davetli

18 Ocak 2011
15 Ocak 2011, Cumartesi saat 18.00, Türk Telekom Arena Stadyumu.

Galatasaray’ın düzenlediği açılışı törenine iki saat kala, saat 18.00’de skor tabelasına GS Başkanı Adnan Polat’ın adı yazılıyor.
Stadyumdan binlerce kişiden ıslıklar yükseliyor.
Bir kaç dakika sonra, aynı tabelaya Tayyip Erdoğan’ın adı yazılıyor. Yine ıslıklar.
Erdoğan stada girdiğinde, anons edilince, binlerce kişiden “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganı.
Daha tören başlamadan törenin rengi belli oluyor.
Bağıranlar kim? Adnan Polat, “Onları kamerayla tesbit edip, Başbakanı protesto edenleri stada almayacağız” diyor.
İlahi Adnan Polat, stada almayacağız, dediğinin yarısından çoğu GS Kulübünün gönderdiği davetiyeler ile oraya gelenler. Pek çoğu Galatasaray üyesi.

Yazının Devamını Oku

Bekir, bilirsin seni severim

15 Ocak 2011
BİZİM dünyamızda, eskiden basın, şimdi medya, pek çok insan doğal olarak birbirini tanıyor.

Ama, her tanıdığı gazeteci ile kendine göre, sağlam diyalog kuramıyor. Kurduğunu sandığı mesleki ve insani arkadaşlıklar içinde kazık yediği de çok oluyor. Güvendiğiniz, hatta onun başarısı için kendisine yardım ettiğiniz bir meslektaşınız, göz göre göre size yalan söylüyor, önünüze taş koyuyor. Kim bilir, belki yersiz kıskançlıklar, belki başka şey. Sizin yüzünüze hoş görünüp, sinsice arkadan dolaşıp puan alma dalavereleri.
Bu gibi oyunlara asla girmeyen, özü sözü doğru olan arkadaşlarımız da, elbette eksik değil.
Bu arkadaşlarımdan biri Bekir Coşkun.
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİNBekir’le aynı mekanda çalışmadık, ama aynı gazetede iki kez çalıştık. O Hürriyet’te iken, ben Hürriyet’e gelince, o Ankara’da, ben İstanbul’da birbirimizi hep aradık.
Hürriyet’ten ayrıldığında üzüldüm, Haber Türk’te başına gelen ise, utanç verici. Bekir şimdi, benim ilk göz ağrım, güvendiğim ve sevdiğim pek çok dostumun bulunduğu Cumhuriyet’te yazıyor.
Bekir sevimlidir, dosttur, tevazu sahibidir.
Bekir yeni bir kitap yazmış, kısa süre önce piyasaya çıkan kitabın adı, “Başın Öne Eğilmesin”. Son bir yılda yaşadıklarını anlatıyor, bir solukta okunan bir kitap.

Yazının Devamını Oku

26 şarap firmasına dava

14 Ocak 2011
İÇKİ satışları sınırlanıyor, peşinden yalanlar geliyor.

O yalanlardan biri, “içki satışları kayıt dışı kalıyor, bu yönetmelik kayıt dışı içki satışlarını kayıt altına alıyor” diyor. Yani, vergi kaçakçılığı önlenmiş oluyor-muş.
Resmi istatistikler öyle demiyor. Örneğin, 2007’de 27 milyon litre şarap üretildiği bildirilirken, 2009’da şarap üretimi 48 milyon litreye çıkıyor. Kayda giren içki üretimi açıkça artmış.
Yönetmelikle birlikte başlayan tartışma Yargıtay’ın kararına benziyor. Ne zaman ki, tutuklama süresini Yargıtay on yıl ilan ediyor, altı yıl önce kabul edilen yasa herkesin başına o zaman dank ediyor.
İçki yönetmeliğinde de, benzer bir durum var.
YARGILAMASI DEVAM EDENLER
Tütün ve alkollü içkiler piyasasını düzenleyen yasa AKP Hükümetinden önce, 2002’de çıkıyor.
AKP döneminde 2008’de bu yasada sessiz sedasız bir değişiklik yapılıyor. O değişikliğe göre:

Yazının Devamını Oku

Aaaa, AKP Yargıtay’ı 2008’de küçültmek istemiş

13 Ocak 2011
ŞİMDİ tam dosya açma zamanı. Dosya açmak için 6-8 Şubat 2008 günlerine gitmek zamanı. O günlerde toplanan Meclis Adalet Komisyonu kapısını aralamak zamanı.

O günlerde değil ama, bugünlerde yargı ile hükümet birbirine girmiş durumda. Karşılıklı suçlamalar, herhangi bir demokratik ülkede pek rastlanılacak türde değil. Siyasi iktidar yüksek yargıyı yetersizlikle ve kasıtlı davranmakla suçlarken, yüksek yargı siyasal iktidarı yargı üzerinde hegemonya kurmak isteği ile suçluyor.
İktidarın özellikle Yargıtay’ı hedef almasından sonra gerilim daha da artıyor ve yaygınlaşıyor.
Bu aşamada bir tasarıyı hatırlamak gerekiyor. İktidar, Yargıtay’ı yetersiz buluyor ya, Yargıtay’da üye ve daire sayısını arttırmak istiyor ya, işte şimdi o dosyanın tam zamanı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK’ÜN İTİRAZI
6-8 Şubat 2008’de Meclis Adalet Komisyonuna Yargıtay Yasasında değişiklik öngören bir tasarı geliyor. Tasarı doğrudan Başbakan Erdoğan’ın imzasını taşıyor.
Buna göre, şimdi dikkat:
Yargıtay’da Ceza Daireleri sayısı 11’den 7’ye, Hukuk Daireleri sayısı 21den 13’e düşürülüyor.

Yazının Devamını Oku