Yalçın Doğan

‘Yok ya, çok mu komik’

1 Mart 2015
BAŞLANGIÇTA amacı üç-beş sayfalık bir makale yazmak, ama yazmaya başlayınca ortaya 1950 sayfalık bir kitap çıkıyor.

1950 sayfa, tarih değil, coğrafya değil, belgesel roman değil, akla kolay gelmez, “gülmek” üzerine felsefi bir deneme.
74 yaşındaki felsefeci, aynı zamanda tiyatro bilimcisi Lenz Prütting Bavyera’da eski bir çiftlik evinde kendi halinde yaşıyor, günün birinde bir dost evinde bol bol gülmekle geçen saatler sonunda, “gülmek” fena halde dikkatini çekiyor. Bildiği bir şey var, gülmek Aristo’dan bu yana tiyatroda temel fenomen. Hatta çok daha ilerisi, “gülme kültürü antikçağda tiyatroda sistematik olarak gelişiyor, otoritenin maskesini aşağıya indirmek, demokrasiye yol açmak, zorbalığı afişe etmek için” geçerli araçlardan biri.

ÜÇ TÜRÜ VAR

Ortaçağda derebeyleri şatolarında tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yemek yiyor, kan deveranını hızlandırarak, sindirim sistemi için düzenli gülüyorlar. Bundan ayrı, Prütting’e göre, gülmenin üç türü var.
-İlki bildiğimiz, olağan gülmek, bir espri, komik karşısında.

Yazının Devamını Oku

Çarşı tozunu attırdı

28 Şubat 2015
MANGALLAR yakılıyor, rakılar içiliyor, “Liverpool’u eleriz, Liverpool taraftarını aşarız” güveniyle, çArşı tribünleri dolduruyor.

Beşiktaş’ın ruhu çArşı, Beşiktaş’ın lig maçlarına gitmiyor. İki gerekçesi var. İlki, “Fenerbahçe’de Passolig 8, bizde 25 lira, Beşiktaş yönetiminin ayıbı”. Ama asıl ikinci gerekçe, “Passolig alanları fişliyorlar, biz fişlenmek istemiyoruz”. Bu nedenle çArşı Beşiktaş’ın lig maçlarına gitmiyor, büyük kayıp. Gittiği zaman da, 60 bin taraftarla maçı alıyor. çArşı Liverpool’a özel hazırlanıyor, Beşiktaş takımı gibi hırslı. Liverpool taraftarı “Tuttuğunu koparan, Avrupa’daki en büyük taraftar” diye ün salıyor. “İstanbul’a tatile geldik” havasındalar. çArşı farkında, “Turu kim geçecek görürüz” inancıyla sözleşiyor: “Şunları indirelim, kimin en büyük taraftar olduğunu Avrupa’ya gösterelim”. Takımına verdiği destek Avrupa’da parmak ısırtıyor. İş penaltılara kaldığında, çArşı Olimpiyat Stadı’nı cehenneme çeviriyor, penaltı atan Liverpool oyuncularını zorluyor. Nitekim Hırvat milli takım oyuncusu, 15 milyon Euro değerindeki Lovren son penaltıyı kaçırıyor. Maçtan sonra çArşı sabah 04.00’e kadar eğleniyor. çArşı’yı ve Beşiktaş’ı kutluyorum. Son iki sözden biri Futbol Federasyonu’na. Passolig olmadığı zaman stadın nasıl dolduğu ortada. İkincisi Beşiktaş yönetimine, insan çArşı’ya katılır, teşekkür eder, gel gör ki, arayan filan yok, ayıptır ayıp.

Parti-devlete bir örnek

-BAŞTA Bakan ve Bakan Yardımcısı, önemli bürokratların neredeyse tamamı Diyarbakırlı. Bazıları ya eski AKP milletvekili ya da AKP’den aday adayı. Uzmanı olmadıkları alanlarda ilk adam. Ve bakanlığa bağlı kurumlarda yönetim kurulu üyeliği, yani ek gelir. Burası Tarım Bakanlığı.
CHP milletvekili Gökhan Günaydın Tarım Bakanlığı’nın röntgenini çekiyor. Günaydın’ın bulguları bakanlık kadrolarını ve performansı sergiliyor.
-Mehdi Eker on bir yıldır Tarım Bakanı, Diyarbakır milletvekili.

Yazının Devamını Oku

Lise öğrencisi Şehriban Sertkal

26 Şubat 2015
OMZUNDAN, kalçasından, bacağından. Kimin vurduğu belli değil, bir eylem sırasında vuruluyor. Gaziantep Şahinbey ilçesinde onuncu sınıf öğrencisi Şehriban Sertkal.

Polis tutanaklarına göre, “Şehriban eylemi yönlendiriyor, slogan atıyor”, polis tutuklanmasını istiyor. Yaralı olduğu için hastaneye kaldırılıyor. Devamını Van milletvekili Özdal Üçer önceki gün Meclis kürsüsünden anlatıyor:
“Tutuklamaya teşebbüs ettikleri, hastane yetkililerine, doktorlara baskı uygulayarak, ‘Bu kişi teröristtir, buna insani muamele uygulamayın’ diyor, genç kız hastanede yeterli tedavi alamadığı ve ameliyat edilmediği için yatak hastalığına yakalanıyor. Şu anda bu genç kız tekerlekli sandalyede, felçli”. (24 Şubat 2015, Meclis tutanağı.)

KORKUNÇ

Buraya kadar zaten çok vahim. “Teröristtir, siz bu kızı tedavi etmeyin” baskısında bulunmak ne demek? 18 yaşındaki bir kız için ne bu telaş, bu baskı? Hipokrat yemini etmiş doktorlar baskıya nasıl boyun eğiyor? Savaşta bile yaralı esirler, yani düşmanlar tedavi edilirken, bu nasıl insanlık dışı tavır?Burada bitmiyor. Daha korkuncu şimdi. HDP milletvekili Özdal Üçer yeri göğü sarsıyor:
“Derin devlet tarafından vurulan ve slogan attı iddiasıyla terörist ilan edilen Şehriban Sertkal sağır ve dilsiz”. (Meclis tutanağı.)
Neeeeee? Slogan attı diye vurulan, felç olan Şehriban sağır ve dilsiz, neeeeee? Biz kimiz, neredeyiz, neler oluyor bu ülkede?

RET

Üçer kürsüde devam ediyor,

Yazının Devamını Oku

IŞİD’den türbe kaçırmak

25 Şubat 2015
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın Meclis’te müthiş açıklaması: “Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu yerde tehdit var, o tehdit beş yıl mı sürer, otuz yıl mı, belli değil. Orada güvenlik hizmeti risk taşımaktadır”.

1- Bakanın tehdit dediği IŞİD, demek çok uzun süre IŞİD’e komşuyuz. Ve bizi tehdit ediyor.
2- Tehditten kurtulmanın yolu Süleyman Şah Türbesi’ni taşımak. Yani kaçırmak.
Oysa, türbenin bulunduğu Karakozak Türkiye ile Fransa arasındaki 1921 Ankara Antlaşması’nın 9. ve Lozan Antlaşması’nın 3. maddesine göre, Türk toprağı. Türbeyi taşımakla Türkiye o topraktan vazgeçiyor ama yine Suriye’de bir başka toprak parçasına el koyuyor. Suriye’den habersiz. Fiili durum yaratarak, tek başına egemenlik alanı kuruyor, dünyada örneği yok.
Suriye’deki çatışmalar sonucunda o bölge IŞİD denetimine girince, AKP “Süleyman Şah Türbesi kırmızı çizgimizdir, oraya saldırının bedeli misliyle ödetilir” diyor. Ama havada tehdit kokusunu alınca, tası tarağı topluyor.


PYD İLE İŞBİRLİĞİ Türbe kaçırma yöntemi de, özü gibi, kırmızı çizgi filan bırakmıyor. İsmet Yılmaz ve Saray sözcüsü “PKK, PYD terör örgütüdür” diyor. Ortaya çıkıyor ki, türbe kaçırma PYD’nin silahlı kanadı YPG ile birlikte yürütülüyor, yani terör örgütü ile işbirliği yaparak. YPG’nin on gün önce IŞİD’den temizlediği o bölge PYD denetiminde. IŞİD varken, zırhlı araçlarla da olsa, 37 kilometre içeri girme formülü YPG ile anlaşmayla bulunuyor.

Yazının Devamını Oku

Ezber bozan yargıç

22 Şubat 2015
GÖSTERİ hakkını kullanan öğrencilere para cezası kesiliyor.

O yargıç para cezasını iptal ediyor. Yere düşen göstericileri polis copluyor. O yargıç cop vuran polisler hakkında suç duyurusunda bulunuyor. HSYK seçimleri sırasında il il dolaşıp iktidar adına oy isteyen gruba “Seçildiğiniz takdirde yürütmeden bağımsız çalışabilecek misiniz” diye soruyor. Yoo, bu kadarı fazla. Eskişehir’de Sulh Ceza Yargıcı Kemal Karanfil bu karar ve tavırlarıyla başta Eskişehir Valisi, birilerinin öfkesini çekiyor. Yargıç Karanfil çok ciddi bir hata daha işliyor.

ÇOCUKLAR

Bir davada, suç işleyen kimsesiz bir çocuğa ceza vermiyor. Çünkü, o çocuğa yardım etmeyen devlet.
Kararında kimsesiz çocukların sorunlarına dikkat çekiyor, son yıllarda pek alışık olmadığımız evrensel hukuk ölçülerinde bir gerekçe yazıyor. Yurtlarda 18 yaşına geldiklerinde kapı önüne bırakılan çocuklara sahip çıkılması gerek. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ile muhalefet liderlerine mektup yazıyor, “Başıboş kaldıklarında suç işleyebilirler, onları topluma kazandırmak gerek”. (8 Şubat’ta burada yazdığım yazı.)

TAYİNİ ÇIKIYOR

Yazının Devamını Oku

ŞİÖ’ye yolculuk

21 Şubat 2015
ÇİN medyası bayram yapıyor, Çin medyasında Türkiye nidaları yeri göğü inletiyor.

Çin ummadığı bir anda, 3.3 milyar dolarlık ihaleyi cebe indiriyor, Türkiye uzun menzilli füze, hava savunma sistemini Çin’den almaya karar veriyor.
Türkiye uzun süredir hava savunma sistemi peşinde. İhaleye çıkıyor, bazı Batılı firmaları değişik nedenlerle tercih etmiyor. Çin’de karar belirtileri artınca, ABD ve NATO uyarıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı: “ABD’nin yaptırım uyguladığı Çin firmasıyla anlaşma ihtimaline karşı Ankara’ya kaygılarımızı ilettik”. NATO Genel Sekreteri Rasmussen de benzer tonda: “Hava savunma sistemi NATO sistemi ile uyuşmalı, Türkiye’nin buna uymasını bekliyorum”.

NATO DIŞINDA

Türkiye NATO ülkesi. Silahları, malzemeleri, savunma politikası altmış yıldır NATO, yani Batı damgası taşıyor. Çin ise, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyesi. Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ile birlikte enerji, kültür, ekonomi, savunma başta, her alanda Batı karşıtı, Batı’ya alternatif bir örgütün başını çekiyor.

Yazının Devamını Oku

Münevver Karabulut

19 Şubat 2015
2009 Mart’ı, altı yıl önce, katil zanlısı Cem Garipoğlu lise öğrencisi Münevver Karabulut’u öldürüyor. Türkiye bu cinayetle sarsılıyor.

Cem Garipoğlu cinayetten altı ay sonra teslim oluyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah zanlıyı yakalama peşinde koşarken, “Kızlarına sahip çıksalarmış” diyor. Bugünkü gibi, “mini etek, laik” ve benzeri sözlerle, tüyleri diken diken ediyor.
Dikenler orada kalmıyor. Karabulut’un otopsisi sırasında, nasıl oluyorsa, DNA örnekleri karışıyor. Adli Tıp’ta iki doktor ve bir otopsi teknisyeni hakkında dava açılıyor. Doktorlar beraat ederken, otopsi teknisyeni beş ay ceza alıyor. İkinci otopsi yapılıyor.
Dikenler orada kalmıyor. Cem Garipoğlu’nu yargılamakla görevli yargıcın, sanıklar arasında yer alan zanlının amcası Hayyam Garipoğlu hakkında on altı yıl önce “hileli iflastan beraat” kararı verdiği ortaya çıkıyor. Karabulut ailesi reddi hâkim isteminde bulunuyor, o yargıç davadan çekiliyor.
Cem Garipoğlu 24, annesi ve amcası üç yıl
hapse mahkûm oluyor, babası beraat ediyor. Karabulut ailesine 1 milyon 285 bin lira tazminat ödenmesine karar veriliyor.

1.956 CİNAYET

Yazının Devamını Oku

Mahallenin namusu

18 Şubat 2015
KÖYDE yaşayan kadın 76 yaşında, camları kırarak evine giriyor, tecavüz ediyorlar.

Büyük bir kentte erkek öğrenciler kadın öğretmenin evine zorla giriyor, tecavüz ediyor. Ceza gören yok. Bir başka kentte 17 yaşında kıza tecavüz ediliyor, “Kızın rızası var” gerekçesiyle, mahkeme tecavüz eden sapıkları serbest bırakıyor. Yüzlerce benzer örnek var.
Özgecan’ın vahşice katledilmesinden kısa süre önce malum bir kanalda bir adam: “Kadın akılsızdır, kadının aklı kısadır”.
‘EŞİTLİK YOK’
Onlarca kez verilen önergeleri reddeden AKP seçime beş ay kala “Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu” kuruyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın sözleri o malum kanallardaki söylemden farksız:
“Kadınla erkek arasında da ‘mutlak’ eşitlik yoktur”.Senin aileden, kadından sorumlu bakanın kadın-erkek eşitliğini kabul etmediğini ilan ediyorsa, kadına şiddeti nasıl önleyecek?
“Şiddeti önleme” komisyonundan çıkan ilk karar “evlenme ehliyeti” diye bir ucube. Şiddeti önlemekle ilgisi yok.

Yazının Devamını Oku