Yalçın Bayer

CHP Kongresi çok şeylere gebe olacak

2 Ağustos 2003
<B>CHP'</B>ye yönelik eleştirilerin arttığı ve iki milletvekilinin istifa ettiği bir dönemde yarın yapılacak <B>İstanbul </B>il kongresinde en büyük çekişme <B>Kurultay </B>delegeliklerinde yaşanacak. İlçe başkanları tek bir irade beyanında bulunuyorlar, ‘‘Şinasi Öktem il başkanı olacak; İstanbul değişecek.’’ Öktem'e imza ile 'destek' veren 500 il delegesinin olduğu ileri sürülüyor.

‘‘İstanbul değişime hazır!’’ ama nasıl; genel merkez olarak örgüte egemen olmak mı yoksa belediye başkanlığı ve meclis üyeliklerini kapmak mı?

Kongre öncesinde birliktelik sergilense de Kurultay delegeliklerinde Mehmet Sevigen-Bülent Tanla ikilisinin Şinasi Öktem'e karşı nasıl pozisyonla çıkabilecekleri merak konusu... Milletvekilleri dahil 635 il delege, başkan dahil 20 kişilik il örgüt üyeliği ve 145 kurultay delegeliği için oy kullanacak. Özellikle Kurultay delegeliği için 400 dolayında il delegesinin aday olması bekleniyor. Bunların arasında belediye meclisi üyelerinin yüksek oranda olması dikkat çekiyor. Divan başkanlığına Mustafa Özyürek'in getirileceği belirtiliyor.

YEREL SEÇİM HESABI

Mehmet Bölük
son anda, Altan Öymen'in de desteğiyle adaylığa soyununca genel merkez yanlılarını tedirgin etti. Tayyip Erdoğan-Gürtuna ikilisine karşı gösterdiği mücadeleye Genel Merkez'den destek bulamayan Bölük'ün, Öktem'in çevresinde 'kilitlenmiş' kadro içinden seçilecek oyu sağlaması mümkün görülmüyor. Genel Merkez'in delegeler üzerinde büyük baskı yaptığını söyleyen Bölük, ‘‘Kongrede bazılarının nefeslerini keseceğim’’ diyor. Ancak 140 oy alması durumunda, sonbahardaki Kurultay hesaplaşmasında dengeleri bozabileceği de öne sürülüyor. Kadıköy örgütünden Batur İlter de ‘‘CHP'yi yerel seçimlere ve gelecekteki genel seçimlere Kuvayı Milliye ruhu içinde hazırlamak’’ için aday olduğunu bildiren üçüncü isim...

Bu kongre, açık söylenmese de, Baykal'a biat etmeyenlerin dışlandığı bir kongre olacak... ‘‘CHP'nin tabanını her kesime açarak çeşitlendiriyoruz’’ görüşünü öne sürenlere karşı ‘‘Nerede gerçek CHP'liler... Niye nitelikli gönülden CHP'liler dışlanıyor?..’’ sorusunun yanıtı verilemiyor.

Kongreyi rahatlıkla alacaklarını söyleyen Şinasi Öktem delegeler üzerindeki baskı iddialarını reddererek, ‘‘Bizim amacımız, pazartesi gününden itibaren ev ev, sokak sokak çalışarak, CHP'nin istanbul'da oy oranını artırmak’’ diyor.

Lütfü Kırdar Kongre Salonu'nda yarınki kongre çok şeylere gebe.

Eminönü otopark ihalesi şaşırttı

EMİNÖNÜ Belediyesi Teknik Başkan Yardımcısı Mehmet Şayir, ‘‘Eminönü'nde ballı otopark ihalesi’’ (24.7.2003) diye yazdığımız yazı üzerine aradığında ‘‘Biz aylık 80 milyon muammen bedelle ihale ettik. Öyle size söylendiği gibi 400-500 milyar gelir elde edilemez. Kimse buna 120-150 milyardan fazla veremez, çünkü kurtarmaz’’ dedi.

Sokak aralarında 32 parçalık otopark ihalesini, beklenmedik şekilde Antalya'da otoparkçılık yapan Park-Tur adlı şirketi tarafından tam 390 milyar liralık teklif atıldı. Yani %18 KDV'yi de katarsanız ihale 400 milyarı aştı. İhale dosyasını alan 100 firmadan 20'si ihaleye katılabildi; bunlardan 12'si de çeşitli nedenlerle elendi.

Teklifler şöyle: İnkaynak (belediyenin yemek firması) 123 milyar, Azim İnşaat 125, Buğra İnşaat 132.9, Esra İnşaat Taahhüt 139.9, Azem İnşaat 215 ve Park-Tur 390 milyar.

Sahibi Van kökenli olan Antalyalı otoparkçının ihaleyi alması rahatsızlık yarattı. İhaleyi yönlendirdikleri bilinen belediye avukatı Muhamet Kaynar'a ve şaibeli eski otopark işletmecisi Çeltur'un adamı Sabahattin Topkar'a yakın çevrelere göre, ‘‘Bu adam nereden çıktı? Zaten bu parayı getiremez’’ dendiği belirtiliyor.

Bu arada belediyenin ihalenin bir 'sakatlık' halinde iptal edilebilmesi olanağını elinde tutmak amacıyla belediyenin ihaleyi, eski İhale Yasası'na göre yaptığı bildiriliyor. Encümen buna dayanarak ihaleyi iptal edebilir mi?

Eminönü'nde otopark rantı hep sürüyor. En güzelini, Tahir Aktaş'ın görevden alınması üzerine iki yıl belediye başkanlığı yapan Hikmet Bozanoğlu şöyle söyledi: ‘‘Ben kendimizin adam gibi çalıştırdığımız otopark gelirleriyle bütün memur ve işçilerimizin parasını ödedim, borç da yapmadım.’’

Boğaziçi uyuyor

YENİKÖY'
de Avusturya Konsolosluğu'na bitişik (karşısındaki köşede Makro var) Boğaz'a bakan eski üç katlı bina bulunuyor. Burası SİT'tir ve Boğaz'ın öngörüm bölgesinde kalmaktadır. Bir süredir, binanın kundaklanmasından içerde bir inşaat faaliyetinin sürdüğünü anladık. Tabelası da yok, belli ki kaçak idare ediyorlar. Boğaziçi İmar Müdürlüğü'ne başvurulduğunda ‘‘burasının Uzanlar'a ait olduğunu, her an takacaklarını’’ söylüyorlar. Ama idare ettikleri muhakkak... İnşallah bina yükselmez, genişlemez. Boğaziçi İmar Müdürlüğü tarihi bir binayı boyamak için bile titizlik gösterirken, bu yenilemenin de şeffaf olmasını istiyoruz.

Milli Eğitimimiz kimlere emanet

ADNAN Menderes Bulut, Ecevit döneminde Antalya Lisesi Müdür Yardımcısı'ydı. 3 Kasım seçimlerinden önce AKP Genel Merkezi'ne bir yazı gönderiyor. DSP'li Milli Eğitim Bakanlığı'nın icraatından yakınıyor, 'disiplin cezası' verilen arkadaşlarının 'sürgün' edildiğini öne sürüyor.

Bulut mektubunda, akrabalığını gizlediği eniştesinin de aday listesine konulması için kendince Genel Merkez'e şu değerlendirmede bulunuyor.

‘‘Antalya ilinde 3 Kasım seçimlerine yönelik partinizin yaptığı temayül yoklaması son derece tarafsız ve tabanın sesini yansıtır şekilde gerçekleşmiştir. Bu yönüyle sizleri (AKP'yi) kutluyoruz. Temayül yoklamasında 2. sırada yer alan Dr. Osman Akman bir kamu çalışanı olup yıllarca Devlet Hastanesi'nde örnek bir kişilik sergileyerek bütün halkın ve bizlerin takdiri ve sempatisini kazanmıştır. Bildiğimiz ve öğrendiğimiz kadarıyla kendisi aydın bir köylü çocuğudur. Geçmişinde kırık bir çizgisi ve notu olmadığını tespit ettik. Kendisini Meclis'te temsilcimiz olarak görmek istemekteyiz. Osman Akman düşüncesi, inancı, inancına yönelik yaşayışı ve kişiliği ile bizlere örnek bir insandır. İsteğimiz tabanın tercihi ile sizlerin tercihinin örtüşmesidir.’’

ENİŞTE MİLLETVEKİLİ OLUYOR

Dr. Osman Akman
4. sıraya konularak milletvekili seçiliyor.

Akman, yukardaki mektubu yazan imam-hatip çıkışlı öğretmen Bulut'un eniştesidir. Kayınbirader ve eniştenin aileleri 'mutaassıp' olarak tanınıyor.

Ve bugün iktidar partisi bir milletvekili olarak mektuptaki ifadelerin bedelini ödeyerek kayınbiraderini, 5.5 yıldır Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü'nde bulunan Mehmet Süleyman Akyüz'ün yerine 'vekaleten' atatıyor. Bu atamanın yapılabilmesi için Bulut'un, 8 yıl A tipi okullarda asaleten müdürlük ya da 5 yıl ME müdürlüğü yapması koşuluna karşın yasa ve yönetmelikler çiğneniyor.

Milletvekili Akman, usulsüz akraba atamasından sonra kayınbiraderi Bulut'un işbirliği içinde olduğu bir öğretmen arkadaşına da kıyak yapıyor. 1999'da müfettiş raporuna dayanılarak görevden alınmış olan Şube Müdürü ve Halk Eğitim Merkez Başkanı Muzaffer Şahin'i aynı göreve getirtiyor. Şahin, ilk görevi sırasında 79 öğretmeni usulsüz atamak ve sürücü kurslarından kendilerine usulsüz ücret tahakkuk ettirmekle suçlanmıştı. Bölge İdare Mahkemesi'ne gitmesine karşın itirazı müfettişlerce 'uyarı' cezası aldığından reddediliyordu.

YÖNETİCİLİK YAPAMAZ AMA

Mahkemenin kararı açık; Şahin bir daha yöneticilik görevinde bulunamaz... Buna rağmen bu yargı kararıyla uzaklaştırıldığı göreve dönerek özel ilgisine girdiği 'özel öğretim' bölümünü de kendisine bağlatıyor. Önder aynı zamanda, hisseler yakınlarının üzerinde görülmesine rağmen 'Önder Sürücü Kursu'nun sahibi olarak biliniyor.

Hüseyin Çelik'in Milli Eğitim Bakanlığı, bilerek ya da bilmeyerek garip bir şekilde, şube başkanlığı kadrosu dolu olmasına karşın Süleyman Eryılmaz adlı bir öğretmeni de vekaleten atıyor. Yanlışlık üç ay sonra gideriliyor ve Eryılmaz'ın vekaleti iptal edilerek, bu kez Milli Eğitim İl Müdür Yardımcılığı görevine veriliyor.

AKP, Antalya Milli Eğitim Müdürü Mehmet Süleyman Akyüz hakkında önce soruşturma açtırıyor; sonuç alınmadan görevden alıyor. Bu usulsüzlük üzerine Akyüz, Bölge İdare Mahkemesi'ne gidiyor. Bakanlık da, kendisine 'ceza verilecektir' diye olmayan bir ceza üzerinde savunma yapıyor.

Şimdi taraflar yargının kararını bekliyorlar.

AKP'nin, görevden alınan Akyüz'ün, yaklaşık 3 bin dersliği 8 bin dersliğe çıkarttığından, üniversite sınavlarında Antalya'nın üç yıl üst üste Türkiye birinciliği aldığından, okul öncesi eğitimde başarıyı Türkiye ortalaması %9 iken %32'ye çıkartığından, Antalya'ya Fen Lisesi kurduğundan haberi var mı?

Tarlama giremiyorum

MUT'
un Kurtsuyu köyünde, dedemden kalma 250-200 dönümlük tarla, bakımıyla ilgilenen kişilerin ölümünden sonra 1980'li yılların başında Mut Belediye Başkanı Sebahattin Aslan aracılığıyla Ahmet Kesik isimli şahsa kiraya veriliyor. Kira, 2-3 yıldan sonra takipsizlik nedeniyle alınamıyor. Kesik, 1966'da zilliyetlik davası açıyor; ancak ilgili mahkeme tarlaların bize ait olduğunu tespit ediyor. İcra takibine rağmen Kesik tarladan çıkmıyor, bekçinin ve orada çalıştırmak istediğim kişilerin ‘‘burada silah konuşur’’ diyerek tarlaya girmelerine izin vermiyor. Bugüne kadar savcılığa üç şikayetimden bir sonuç alamadım. Tarlamı işleyemiyorum.

Nerede eksik veya yanlış yapıyorum? Tapulu arazime nasıl sahip çıkabilirim? Bende mi tarlama silahlı adam tutayım?

Dr. Mürevvet TÜRKİLİ-İSTANBUL

Utku’dan açıklama

KTHY'
de 'arpalık'tan söz eden ‘‘Ümit Utku'yu arar hale geldik’’ (22.7.2003) başlıklı yazı üzerine KTHY eski Yönetim Kurulu Başkanı ve murahhas azası Ümit Utku'nun avukatı Ergun Ölçücü gönderdiği açıklamada, ‘‘Devletin kayıtlarına girdiği iddia edilen ve müvekkilimi ilgilendiren herhangi bir yolsuzluk ve usulsüzlük yoktur. KTHY'nin denetim organları ve devletin teftiş organları ile ortakları, her türlü yasal denetim ve gözetim görevlerini yerine getirmiş ve müvekkilim hakkında iddia edilen bir sonuca ulaşmamışlardır’’ dedi.

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Eğer Atatürk bizi düşmanın elinden kurtarıp Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmamış olsaydı, şimdi benim adım İbrahim Tatlıses değil, Abaraham Sweetvoice olurdu. Bugün İbrahim Tatlıses isem bu ulu önderin sayesindedir. Atatürk'e dil uzatanlar Allahından korksun.’’

(İbrahim Tatlıses)

Mesaj Panosu

BİNALİ Yıldırım'a... TELEKOM abonelerin dilekçe müracaatıyla görüşmeye kapattığı telefonlardan sabit ücret adı altında her ay 7 milyon alıyor. Hiç görüşme yapmadıkları halde abonelerden bu paranın alınması haksızlık değil mi?

İbrahim TİKVEŞLİ

TEİAŞ'ın yeniden yapılanmasında Elazığ Şebeke 5 Tesis Grup Müdürlüğü ile Keban Şebeke Grup Müdürlüğü'nün birleştirileceği, yeni müdürlüğün de Elazığ'da olacağı bildirilmektedir. Bu yanlış bir uygulama olacaktır; Keban esnafı ekonomik yönden sarsılacaktır. Keban'da varken Elazığ'a yeni tesis ve lojman yapımı için en az 500 milyarlık yatırım yapılması gerekecektir.
Yazının Devamını Oku

At motosiklet değildir ‘Cihan’ Cirit atı mıydı?

1 Ağustos 2003
<B>BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan'</B>ın Bayrampaşa Parkı'nda attan düştüğü süreçte tam bir alaturkalılık yaşandığı bildiriliyor.

Turgut Özal'ın Koruma Müdürü ve ANAP eski Milletvekili Musa Öztürk, tepki göstererek, ‘‘Alaturka yaşamayı millet olarak bırakmamız lazım. Biz çadır ve aşiret devleti değiliz. Ama bunlar eğitim işi...’’ diyerek şu soruları yöneltti:

‘‘Böyle bir manzara karşısında nerede koruma müdürü, nerede sağlık ekibi?.. Özal bir yere giderken bir hafta öncesinden bölgede keşif yapar, plan hazırlar, örneğin o atın ne yediğini bile araştırırdık.’’

İstanbul'da çıkan haftalık 'Yarışçı' Gazetesi'nin Genel Yayın Müdürü Atahan Zilcioğlu, Erdoğan'ın düştüğü atın ata sporumuz cirit atı olabileceğini söyledi.

Atların cinslerini anlatır mısınız?- Dünyadaki yarışlarda İngiliz ve Arap diye iki cins at koşturulur. Araplar daha dayanıklı ve uzun mesafelerde koşturulur. Daha çok tercih edilen İngilizler ise sürat yarışlarında tercih edilir. Türkiye Jokey Kulübü'nün (TJK) yarışlarında her iki cins atlar koşmaktadır. Ancak, Arapların dünyada itibar gördüğü en önemli ülkelerden biri Türkiye'dir.

Yazının Devamını Oku

Türkiye fethedecek

31 Temmuz 2003
<B>‘ATATÜRK </B>Havalimanı'na gece yarısı indim, klimalar çalışmıyordu. İnsan vıcık vıcık, ter içinde... Vize kuyruğunun önünde bekleyen bazı Ruslar birbirleriyle kavga ediyorlar. Halbuki Avrupa ve Ortadoğu'nun çok önemli bir noktasında olan Türkiye bunları çoktan aşması lazım.’

İngiliz kökenli Tıbbett&Britten (TB) lojistik şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı John. A. Harvey böyle diyordu. İstanbul'da bulunmaktan mutluydu; hatta iki gün içinde Türk usulü öpüşme ve kucaklaşmayı öğrenmişti.

TB, ağırlıklı olarak Kuzey Amerika ve Avrupa dahil olmak üzere 34 ülkede hizmet veriyor; 38.5 bin çalışanı ile dünyanın üçüncü lojistik firması...

Son günlerde reklamlarını izlediğimiz Yurtiçi Kargo'nun (YK) partneri olarak bir ön anlaşma yaptılar. YK ve TB oluşturdukları yeni lojistik şirketinde %50 paylarla ortaklığı öngördüler. Lojistik sektörü, küresel ekonominin parlayan yıldızı bir sektör... Yurtiçi Kargo da 21 yıllık bir firma ve o da kendi dalında Türkiye'nin en büyüğü...

Bunları neden yazıyoruz; Yurtiçi Kargo'nun sahibi İbrahim Arıkan'mış... Kamuoyunda eğitim ile diğer işlerini karıştırmamış. Yozgatlı olan Arıkan, MEF dershaneleriyle binlerce öğrenciyi üniversiteye sokan yılların başarılı bir eğitimcisi olarak biliniyor. 8.250 kişinin çalıştığı taşıma, lojistik, turizm, sağlık, sanayi ve inşaat şirketlerini 'Arıkan Holding' şemsiyesi altında birleştirmiş.

TB CEO'su Mike Arrowsmith'e ‘‘Neden Türkiye?’’ diye sorduk. Yanıtı ilginçti:

‘‘Çok nedeni var; dinamik bir nüfus ve AB kapısını açacak bir ülke; dünyanın yedinci, Avrupa'nın üçüncü tekstil üreticisi... Tarihte Orta Avrupa'yı savaşla fethetmiş, şimdi ekonomisiyle Avrupa'yı yeniden fethetmeye hazırlanıyor... Bu nedenlerle Türkiye'nin ürettiklerini, dünya pazarlarında raflara kadar götürmek için buradayız; benim için de güneşi ve denizi için...’’

Bu arada eğitimci Arıkan'a, son günlerin çok tartışılan lise ve üniversitelere girişteki başarısızları sormamak olmazdı.

Çarpıcı bir yorum yaptı:

‘‘Türkiye'de ne yazık ki sınav sistemi değil, eğitim sistemi yanlış. Çocuklarımızı düşündüremiyoruz. Geçen yıl yaklaşık 1700 lise birincisi üniversite sınavlarını kazanamadı.’’

Güneydoğulu gözüyle af

GÜNEYDOĞU'dan bir 'sivil'le, PKK-KADEK örgütü üyelerine af getirmeyi amaçlayan ve kısaca 'eve dönüş' diye adlandırılan yasanın hangi sonuçları getireceğini konuşuyoruz:

Yasanın etkisi ne olur?

- KADEK
üzerinde etkisi olacağını sanmıyorum. Çünkü, terör örgütü yasayı 'topluma kazandırma' şeklinde almıyor. Genel af gibi koşullar ileri sürüyorlar; hatta Öcalan'ın çekeceği ceza süresinin bir yol haritasına bağlanmasını bile gündeme getiriyorlar. Yasa, dağdakinin gelip evine gitmesi; adam öldürmüş ve cezaevindeki örgüt üyelerinin itirafta bulunup cezalarının indirilmesi gibi koşullar getiriyor ama bunlar yeterli bulunmuyor.

Neden?

-
Karar vericiler Avrupa'da... MED TV'de geçen akşamki açık oturumda, 'Bu yasadan yararlanmamız mümkün değildir, çözümsüzlüğe dayalı bir silahsızlanmanın gündeme gelmesi durumunda direnecekleri...' belirtildi, daha da ileri gidilerek bunun savaş sebebi olacağı gibi laflar edildi. KADEK Genel Başkanlık Konsey üyesi Osman Öcalan, ‘‘ABD dünya genelinde temel politikalarını aşma zararlılığı içinde’’ diyerek, Türkiye'ye mesaj vermek istiyor.

Örgüt üst düzey yöneticilerinin Norveç'e sürgünü!..

- Onu da kabul etmiyorlar. Genel af taleplerinin yerine getirilmesinden sonra sadece PKK-KADEK'in üst düzey yöneticilerinin bazılarının başka bir ülkeye gönderilebileceğini belirtiyorlar.

Dağdan kaç kişi iner; çünkü Amerika da bastırıyor.

-
Benim görüşüme göre belki 150 iyimser bir rakam olur.

NTV'de, 213 kişinin teslim olduğu bildiriliyor.

-
Bunlar daha önce yurtdışından gelmiş olanlar sanırım; bu yasanın etkisiyle olanlar değil.

Hükümet, 2 bin silahlı teröristin gelmesini bekliyor.

- Mümkün değil.

Peki bu yasa çıkarılırken, Güneydoğu bölgesinden bilgi alındı mı?

- Bu yasa haz
ırlanırken, bölge insanının en çok zorluk çektiği Diyarbakır, Bingöl, Şırnak, Tunceli ve Hakkari'deki valiler dahil olmak üzere hangi sivil toplum örgütünden, halktan görüş alındı? PKK dağdaki örgüttür, onunla muhatap olanlar da halktır. İtirafçılar ise halkı karşısına alan kişilerdir. Köylüyü dövmüş, ihbar etmiş, boşu boşuna gözaltına aldırmış ve suçlu yaratmışlardır.

Tantan ne diyor

İÇİŞLERİ eski Bakanı Sadettin Tantan, 'Eve Dönüş' Kanunu üzerine endişelerini şöyle özetliyor:

‘‘PKK'cılar ve Hizbullahçıları affederseniz bunları topluma nasıl kazandıracaksınız? Hangi altyapı çalışmaları, hangi iyileştirici yasalar çıktı? PKK ya da KADEK'in siyasallaşmasına karşı ne gibi önlemler alınacak? Peki, bu yasayla eşitlik ilkesi zedelendiğinden yargıya gidilirse çıkacak sonuçlara nasıl katlanılacak? Kim sorumlu olacak? Bu konuda gerekli çalışmalar yapılmadan bu tür girişimler ülkeyi felakete götürür.’’

‘Sıfır’ın sorumlusu?

EĞİTİM sistemimizde her biri % 20 oranlarında olan beş tip soru soruluyor:

1- Bilgi düzeyi. Örneğin, Fatih İstanbul'u ne zaman aldı, deniliyor.

2- Kavram düzeyi. Örneğin tarifler soruluyor, suyun kaynama derecesi nedir diye soruluyor.

3- Sentez. Bu budur, bu meseleden şu sonuç çıkar gibi.

4- Yorum. En zor soru türüdür. Örneğin; ‘‘Fatih, İstanbul'u aldıktan sonra Osmanlı'nın siyasi hayatını nasıl değiştirmiştir’’in değerlendirmesi isteniyor.

Bizde ne yazık ki ezbere dayalı öğretilen bilgi ve kavram düzeyinde sorulara birebir yanıtlar değerlendiriliyor, diğerleri ise öğrenciyi zorluyor. İlk iki kümenin çözümleri de ancak % 40 oranını bulabiliyor, geri kalan % 60'ı da yapılamıyor. Öğretilemeyen şeylerin cevabı alınamıyor. Sebebi, eğitimin sisteminin yanlışlığıdır.''
Yazının Devamını Oku

Tarikatlara kontenjan

30 Temmuz 2003
<B>CNN'</B>den <B>Meliha Okur</B>, <B>Giresun'</B>da fındık meselesini tartışırken, Yönetim Kurulu Başkanı <B>Salih Erdem'</B>e, bir ay önce atanan yeni Genel Müdür <B>Cemal Öztürk'</B>ün <B>AKP</B> tarafından talimatla atanıp atanmadığını soruyor. Trabzonlu, eski bir Fiskobirlik yöneticisi olan Erdem, ‘‘Kimseden talimat almadık, kendi seçimimiz yaptık’’ derken, bir yerde rahatsız olduğu ekranlara yansıyordu.

Erdem siyaset üstü, sevilen ve naif bir kişi olarak tanınıyor. Bir dönem Trabzonspor Kulübü Başkanlığı'nı da yapmış Erdem'in 'dinci' yanının olmadığı bildiriliyor. Üç aday arasından bu atamaya şaşırmamış olamaz.

Trabzon'dan bir okurumuz, Okur'un söyleşisinin ardından bu durumu fark etmiş ki, bize Genel Müdür Cemal Öztürk'ü anlatmak istiyor:

‘‘Kendisinin söylediği gibi Giresun'da fındık bahçesi olduğu doğrudur. KTÜ Rize Meslek Yüksek Okulu'nda part-time olarak işletme dersi okutmuştur. Ancak akademik unvanı yoktur. Üniversiteden üç yıllık izin alarak bu göreve atanmıştır. Kendisinin atanmasında ilginç bir süreç vardır. MC döneminde (1977) Ticaret Bakanlığı'na 'uzman'olarak girmiş; Refahyol döneminde ise Çaykur Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu üyeliği yapmış, Hisar Gıda'da Çay Fabrikası Müdürlüğü'nde bulunmuştur. Kadiriler'in önderi kabul edilen Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş'ın iki numaralı adamıdır. Bu tarikata bağlı Mesaj TV ve Bilge Yayıncılık'ta da bir dönem yöneticilik yapmıştır. Son dönem AKP'den Giresun'da aday adayı olmuş, ancak sıralamaya girememiştir. Daha önce tanıştığından dolayı Tayyip Erdoğan bir vefa borcu olarak kendisini Fiskobirlik'e atamıştır. Yani tarikat dengeleri kollanmıştır.’’

BTP’den AKP’ye ders


‘‘Orman alanları hızla geliştirilecektir; orman alanlarında şehirleşme engellenecektir; yangın ve sabotajlara karşı en ağır cezai yaptırımlar uygulanacaktır.’’

(Bağımsız Türkiye Partisi -BTP- programından...)

Saroz’u koruyalım


KEŞAN istikametinden Gelibolu'ya giderken Bolayır yol ayrımından sağa dönün, 800 metre ilerde nefis bir koy göreceksiniz. Burada insanlar güneşlenip denize girmeye çalışıyor, üstelik koyda yüzlerce yazlık ev var. Lakin, Saroz Körfezi'nin ürettiği yosunlar kıyıyı yosun örtüsü haline getirmiş ve son derece pisletilmiş, çoluk çocuk da o pis kumsalda mikroplar içerisinde yüzüp güneşleniyorlar. Aslında bir kepçenin bir saat içerisinde tertemiz yapabileceği bir yer... Bolayır Belediyesi'nin yoksa böyle bir aracı komşu bir belediyeden de rica edebilir. Lütfen güzelliklerimize sahip çıkalım, onları temiz tutalım, umarım bu yazı ile yetkili ve duyarlı insanlar harekete geçer ve o güzelim koy pislikten kurtulur.

Cengaver DABAK / KEŞAN

İşçiler soruyor


YALOVA Elyaf ve İplik San. Tic. A.Ş çalışanlarından bir grup soruyor:

1400 kişinin çalıştığı fabrikamız 1.2.2001'de kapandı. 20 ay sonra İstanbul Elyaf ve İplik San. Tic. AŞ adı altında başka birilerine kiralandı. Bizler tazminatlarımızı alamadığımız gibi maaşlarımız da yarı yarıya düşürülerek işe başladık. Hepsi tamam da; bu 20 ay içinde bizim sigortalarımızın silinmesine ne diyelim. Yalova SSK müdürüyle bizim patronlarımız Pensoy'lar arasında nasıl bir anlaşmadır bu... 20 ayımızı kim verecek bize? Tazminatlarımızı alamamışken bir de sigortalarımızın silinmesi karşısında bu ülkede parası olana kanun var da, işçiye ve dar gelirliye yok mu demek gerekiyor. Bizlere danışılmadan nasıl ve hangi kanuna dayanılarak bu işlem yapıldı?

AKP’ye sınırsız imar yetkisi


ERKAN Mumcu'nun hazırladığı ve geçen perşembe günü Meclis'ten hızla geçirilen 'Turizmi Teşvik Kanunu'nda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun' çıktı... Buna göre, başta İstanbul, Antalya, Muğla, İzmir olmak üzere, bakanlığın 'kültür ve turizmi teşvik bölgesi' sayacağı tüm kentlerin imar ve planlama yetkileri belediyelerden ve il özel idarelerinden alınarak, Bakanlar Kurulu kararı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlandı.

Peki bu kanun ne getiriyor?

Mimarlar Odası eski Başkanı Oktay Ekinci şöyle diyor:

‘‘Ayrıcalıklı imar hakları yüzünden Park Otel, Gökkafes, Swissotel, Conrad ve diğerleriyle birlikte Ege ve Akdeniz kıyıları ile ormanlardaki çevre ve kent dokusunu tahrip eden turizm yapılaşmaları yaratıldı. Şimdi ise böylesi bir anlayış, iktidarın seçimlerden önce belediyeleri ele geçirmesi anlamını da getiriyor. Belediyeler 'yerel yönetim reformunu' bekleye dursunlar bir anda yapılan bu uygulama, seçimlerde kentlerin yönetimine kim gelirse gelsin, hükümet eğer isterse bu yasaya göre tüm imar yetkilerini Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlayabilecek... Yani kültür ve turizm bölgesi ilan edilen kentleri bile bakanlık planlayacak; yani iktidara sınırsız imar yetkisi verilmiş olacak...’’

Öktem Bölük savaşı


CHP'nin İstanbul il kongresi hafta sonu yapılacak. 32 ilçe başkanı, Ümraniye eski Belediye Başkanı ve İl Başkanı Şinasi Öktem'e destek veriyor. Önümüzdeki yerel seçimler nedeniyle ‘başkan aday adayları ile meclis üyeleri’ Genel Merkezin etrafında bir görüntü sergiliyor.

Öktem'in örgütte sağladığı güce karşılık muhalefet kanadı, kongrede bir çıkış yapmak istiyor. Bazı üyeler, eski Genel Başkan Altan Öymen'e, demokratik bir mücadele örneği gösterilmesi içi il başkanlığına aday olmasını önerdiler. Ancak Öymen, eski İl Başkanı Mehmet Bölük'ün çevresinde toplanılmasının daha doğru olacağını söyledi.

PARTİÇİ MÜCADELE

Bu durumda kongrede Öktem ve Bölük kapışacak; 601 milletvekili ile 27 milletvekili oy kullanacak. İlçe başkanları, belediye seçimlerinde başarılı olmak için Öktem'in etrafında Kuvayı Milliye ruhu ile birleştiklerini söylerken, en az 450-500 oy sağlayacaklarını öne sürüyorlar. Muhalefet kanadı ise, örgütte 'naylon delege' ile ağırlık sağlanmaya çalışıldığını, Altan Öymen, Mehmet Bölük, Ali Özcan, Cemal Canpolat, Cemal Özdemir ve Bozkurt Nuhoğlu'nun genel merkezin baskısıyla delege yapılmadığını, içe dönük mücadelenin partiyi küçülteceğini belirtiyorlar. Ayrıca, ‘‘Erdoğan ve Gürtuna ile ilgili yolsuzlukları kitaplaştıran, davaların peşine düşen 30 yıllık partili Mehmet Bölük'ün ayıp bir şey yapmış gibi dışlanmak istenmesi ilginçtir’’ diyorlar. Dün il merkezinde bir basın toplantısı yaparak adaylığını açıklayan Mehmet Bölük, ‘‘CHP'de yaşanan ayrımcılık, yolsuzluk ve hukuksuzluğa karşı, örgüt emekçilerinin sesi olacağım’’ dedi.

Bu arada, İstanbul'dan 27 milletvekilinden 15'inin muhalefet kanadında yer aladığı söyleniyor.

Açıklama


İÇİŞLERİ Bakanı Abdülkadir Aksu'nun oğlu avukat Murat Aksu şu açıklamayı yaptı:

‘‘AKP'den Bakırköy Belediye Başkan adaylığı için adımın kulislerde geçtiğini yazıyorsunuz. Doğrudur, ismim çeşitli şekilde ortaya atılıyor. Hatta bazı anketlerde Büyükşehir Belediye Başkanlığı için de geçtiğini görüyorum. Siyasette babam varken, aktif siyasete girmeyi düşünmüyorum. Bu vesile ile bana gösterilen teveccühe teşekkür ederim.’’

MESAJ


ARMUTLU'da 'Mercan' adlı içkili lokanta ve tavernanın yeşil alanda yapılmasına göz yuman Belediye Başkanı, eski ANAP'lı, yeni GP'li Celal Göç'e karşı ‘devlet erkinin yanlış ve keyfi kullanımına’ izin vermeyerek, bizi rahatsız eden bu işyerinin faaliyetini durduran Yalova Valisi Doç. Yusuf Erbay, Kaymakam İsmail Kara, Emniyet Amiri Başkomiser Erol Sevimli'ye teşekkürlerimizi sunarız.

Cengiz MUMAY-ARMUTLU

AYVALIK
Sarımsaklı'dan söz ediyorsunuz. Fakat aynı şeyi Erdek merkezdeki sahil için de söyleyebiliriz. Gelin görün. Neden devlet bu kadar eksik, hukuk işlemez, anlamıyorum.

E.D.-ERDEK

BİR grup polisten şu mektubu aldık: Bir öğretim üyesi üniversitesine, bir subay birliğine özel arabasıyla gittiği zaman arabasına otopark ücreti kesilirse ne düşünürsünüz? Maalesef şu anda İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde çalışan personel işe gittiği zaman işyerine aracı sokulmuyor ve günlüğü 5-6 milyon otapark ücreti ödemeye mecbur bırakılıyor. Emniyet, kendi personeline böyle haksızlık yaparsa vatandaşın hakkını nasıl koruyacaktır?

SPORUN yeniden yapılaştırılması amacıyla hazırlanan kamu tüzel kişiliğine haiz 'Spor Yüksek Kurumu' oluşturulmasıyla ilgili 'Spor Yüksek Kurumu Kanunu Tasarısı' üzerinde Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda bugün sabahtan akşama kadar sürecek panel var. Açılış konuşmalarını GSGM Vekili Mehmet Atalay, Vali Muammer Güler ve Başbakan Yardımcısı M.Ali Şahin yapacak.
Yazının Devamını Oku

1310 zelzelesi

29 Temmuz 2003
<B>İSTANBUL </B>bundan 105 yıl önce 10.7.1894'te <B>'pek çok tahribata ve can kaybına sebep olan' </B>bir deprem yaşıyordu. Tarihi kaynaklarda 'büyük hareket-i arz' diye isimlendirilen bu deprem, Rumi 1310 yılına rastladığından, İstanbul halkı arasında '1310 zelzelesi' diye anılıyor.

Kayıtlara göre, deprem öğle üzeri 12.20'de ya da 12.25'te müezzinlerin ezan okuduğu bir sırada önce hafif bir sarsıntı ile kendisini hissettiriyor; güney batıdan kuzey doğuya ve aşağıdan yukarıya olmak üzere bunu daha şiddetli sarsıntılar takip ediyordu.

İstanbul halkı dehşet içinde sokaklara dökülüyor, ‘‘Allah, Allah...’’ nidaları her tarafta duyulmaya başlıyordu. Marmara Denizi'nde de şiddetli dalgalarla herkes dehşete düşüyor; denizdekiler mavnalardan, balıkçı teknelerinden, Şirket-i Hayriye vapurlarından kente bakıldığında çöken binalardan yükselen toz bulutları yükseliyordu.

Marmara sahillerinde deniz önce 200 metre geriye çekiliyordu; sonra da şiddetli dalgalar karaya vuruyordu. Çalkalanan bir denizdi sanki Marmara... Haliç başta olmak üzere kıyılardaki kayıklar, tekneler parçalanıyordu.

YIKIM VE KORKU

İstanbul halkı kendini sokaklara dar atıyor, endişeli bir bekleyiş başlıyordu. Herkes geceyi dışarda geçiriyordu.

İstanbul büyük bir yıkıma uğruyordu.

Kapalıçarşı kelimenin tam anlamıyla 'bir facia yeri'ne dönüşmüştü.

Öğle vaktinde halk ve esnaf panik içinde kalmıştı. Herkes sokaklara fırlamıştı.

Fakat, sarsıntıdan kapılar kapandığından Kapalıçarşı'nın içinde kalanlar feci şekilde can vermişti. Kapalıçarşı'nın kubleleri de çökmüştü. Sirkeci de yerle bir olmuştu. Bitpazarı, Çadırcılar, Yağlıkçılar, Yeniçeriler Çarşısı, Bodrum ve Kellekesen hanları yıkılmıştı. Uzunçarşı, Tahtakale, Kutucular, Kantarcılar da, baştan başa harabeye dönmüştü. Gedikpaşa, Kadırga, Kumkapı, Yenikapı, Langa ve Samatya'da yüzlerce ev yıkılmıştı. Adalar'da da büyük tahribat olmuştu; Heybeliada'daki Ruhban Okulu dahil birçok büyük bina ağır hasar görmüştü.

BEYOĞLU SAĞLAM

İstanbul'
un camileri de depremlerden nasiplerini almışlardı. Edirnekapı, Mihrimah ve Kariye camilerinin minareleri yerle bir olmuş, Nuruosmaniye'nin girişi çökmüştü... Kentte depremle birlikte, yer yer yangınlar çıkmıştı.

Ancak ne ilginçtir, Beyoğlu'ndaki yapılarda bir hasar meydana gelmemişti.

11.7.1894 tarihli 'Sabah' Gazetesi depremi şöyle bildiriyordu:

‘‘Dün sabah beşe çeyrek kala (öğleye doğru) şehrimizde evvela hafifce bir hareket-i arz hissedilmesini müteakip gayet şiddetli bir darbe ile her taraf sarsılmaya başlamıştır.’’

ADALET HANIM KİMDİR?

Bu bilgileri bize aktaran Adalet Çelebioğlu idi...

II. Meşrutiyet'ten altı ay sonra, 1908 sonunda dünyaya gelen Çelebioğlu, Cumhuriyet döneminin ilk ve tek kadın arşivcilerindi. 1943'te Başbakanlık Arşivi'nde çalışmaya başlamıştı. Emekli olduktan sonra da 95 yaşına kadar tarih araştırmalarını sürdürmüştü.

Kendisi 1894'teki 'büyük İstanbul depremi'nde yok olan ve sonrasında yeri ve planları bulunamayan Fatih Sultan Mehmed dönemine ait Dar-ül Şifa'nın planlarını ve vesikalarını arşivden bulup Prof. Süheyl Ünver'e ulaştırarak önemli bir tarih belgesini yeniden kazandırmıştı.

Çelebioğlu aynı zamanda siyakat (rakamla yazı) yazılarını ilk okuyanlar arasında yer alıyordu.

İzmir Tire'de pazar günü vefat eden 'asırlık çınar tarihçi' Çelebioğlu'nun cenazesi dün Bayındırlık Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Tarih tekerrür eder


İÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu,depremle ilgili bilgi ve belgeleri bugüne aktaran arşivci Adalet Çelebioğlu'nun çalışmalarını şöyle değerlendirdi:

‘‘Bunlar çok önemli bilgi ve belgelerdir. Bize Marmara'nın su hareketinin ne olduğunu göstermiş; bizler de araştırmalarımızda bunun tusinami olmadığını tespit etmişizdir. Geçmişle bugünkü depremleri karşılaştırma olanağımız olmuştur. O toz bulutu çok doğrudur. Gündüz saatlerindeki bir depremin fotoğrafını bu sayede öğrenmişizdir. Hesaplarımıza göre 6.5 civarında olduğu sanılıyor. Ne yazık ki depremle ilgili Padişah Abdülhamid'in yaptırdığı hasar haritaları bugün elimizde varsa da ölü sayısı konusunda net bir bilgi yoktur. O zaman Atina Rasathanesi Müdürü Eginist'e görev verilmiş; bir gemi ile araştırma yapılmıştır; aynı bugün olduğu gibi... Adalet Hanım'ın ortaya çıkardığı veriler bilim dünyası için çok önemli ve anlamlı kaynak olmuştur. Bunlar olmasaydı yanmıştık diyebilirim. Bunları bizlere aktaranlara teşekkür borçluyuz. Tarihin tekerrür ettiğini hiçbir zaman unutmayalım.’’

Anayasa’ya saygı


MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan'a... Evvela Anayasa'nın 81. maddesini okuyarak yani ant içerek milletvekili oldunuz. Yemininizi unutmayınız.

Anayasa'nın kararı kesindir, kendinizi temyiz mahkemesi mi sanıyorsunuz?

Kızımın ve benim arabalarım için kanuna saygı göstererek ek vergi adı altındaki vergileri ödedim.

Anayasa Mahkemesi kanunsuz ek vergiyi iptal ettiğine göre 2. takside mahsup edilmesi kaçınılmazdır.

TV'de 50 dönümlük orman arsası sahibi olduğunuzu iftiharla söylüyorsunuz. Ama tapunuz yokmuş. Ormanlar devletindir, yemininizi unutmayın. Ben 2. taksidi ek vergi adı altındaki kararınız icabı ödedim. Tekrar isterseniz AİHM'ye kadar gider, benim ve cümle vatandaşların hakkını ararım. Anayasa'ya saygı gösteriniz.

Nusret ÇAKIROĞLU-ANKARA

Biliyor musunuz?


PAZAR günü yapılacak CHP İstanbul İl Kongresi'nde Şinasi Öktem'e karşı, eski il başkanı Mehmet Bölük'ün aday olarak çıktığını...

ESKİ İzmir Belediye Başkanı Burhan Özfatura'nın, AKP çevrelerinde İstanbul veya Bursa'ya aday gösterilmesi konusunda kulislerde söylenti çıktığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Sayın Yıldırım, bu skandal kapanmadı

27 Temmuz 2003
<B>ULAŞTIRMA </B>Bakanı <B>Binali Yıldırım</B>'ın, TDİ'nin <B>'Ankara' </B>feribotunun kiralanmasıyla patlayan <B>Sancak Holding'</B>le ilişkilerini, geçen 15 Haziran'da <B>'Biliyor musunuz' </B>(15.6.2003) başlığı altında yazmışız ilk kez... Sonra temmuz ayının başında 'Vatan' konuyu manşetlerine taşıdı... Bu çalışmalarda muhabir Selahattin Kınalı ve arkadaşları, 'ahbap-çavuş' ilişkilerini gündeme taşıyıp önemli bir gazetecilik yaptılar.

Bir bakan ortaya çıkan gerçekler karşısında ‘‘Ne var bunda... Oğlum aç mı kalsın’’ dedi ve işler sarpa sardı; muhalefet bakanın nüfuz ticareti yaptığını açıkladı...

Binali Yıldırım, kendisini 'örtülü' şekilde savunmak istedi ama vicdanları ikna edemedi. AKP grubu önünde söyledikleri hem hoş hem de boştu... AKP'lilerin çoğu akıllarından neler geçirdiler bilinmez ama 'Yolsuzluğun damarına girdik'' diyen Tayyip Bey'in bir bildiği vardır diye suskun kaldılar.

Eski Başbakan Ecevit, Yüce Divan'a sevk edilmek istenirken yolsuzlukla mücadeleyi sulandıran AKP'li komisyon üyelerinin, Yıldırım'la ilgili iddiaları gündeme getirmek akıllarına bile gelmedi. Aynı Erdoğan'la ilgili müfettiş ve savcılık iddianamelerini dikkate almadıkları gibi...

Halbuki kendi bakanları ile işe başlasalardı, yolsuzluklar konusunda ne kadar ciddi olduklarını göstermiş olurlardı.

Başbakan istediği kadar bağırsın, yolsuzlukların önüne geçiyoruz, diye.

Geçmiş siyasetçilerin yaptıkları kötü, AKP'nin icraatı iyi mantığı, Türkiye'ye hiçbir şey kazandıramayacak.

Bir okurumuzun dediği gibi, ‘‘Yoksa bunlar bizi 'Aptalları Kandırma Partisi'ne mi oy verdik sanıyorlar?’’

Bal tutan parmak yalanır mı?

Santour’un bilgisayar şirketi var


YILDIRIM'ın yakın ilişkide olduğu Almanya'daki Santour firmasının Genel Müdürü Mehmet Koç'un, Türkiye'de bir bilgisayar firması var; adı Ramsnet... Almanya adresi Santour ile aynı; zaten internet sitelerinde var.

Ramsnet'in yöneticilerinen biri eski ERDEMİR Yönetim Kurulu Başkanı, eski RP'li Recai Berber...RP döneminde belediyelere, özellikle de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bilgisayar donanımı ve yazılımı ihalelerini üstlenmiş bir şirket...

Acaba Ramsnet, Ulaştırma Bakanlığı'ndan veya bağlı birimlerinden hiç ihale aldı mı?

Yanıt aranıyor


ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım'a...

- TCDD Genel Müdürlüğü'ne atadığınız .... halanızın oğlu mu?

- TDİ Genel Müdürü yaptığınız Burhan Külünk'ün, hemşerilikten başkaTayyip Erdoğan'la akrabalık ilişkisi var mıdır?

- Kendinize fahri danışman yaptığınız, devlet işlerinde görevlendirdiğiniz, KTHY'nin başına getirmek isterken Avustralya'daki maceraları ortaya çıkan 'Süper polis' Celal Akbulut'u, size AKP Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken mi önerdi. (Tozçöken, Abdülkadir Aksu'nun ilk İçişleri Bakanlığı döneminde Emniyet Genel Müdür Yardımcısı'ydı.)

Kiralamanın ardındaki yeni ilişkiler


ULAŞTIRMA Bakanı Yıldırım, grupta konuştum, iş bitti diye düşünüyorsa yanılmış olur... Biz elimizdeki belge ve bilgilere göre konuyu gündemde tutmaya devam ediyoruz.

Soruyoruz:

- Alman Kreditreform'un kayıtlarına göre Santour GmbH'nin iki ortağından biri Mehmet Koç (22.500 Euro), diğeri de Recai Berber (2.500 Euro) olarak gözüküyor. RP'den Manisa Milletvekilliği yapan Berber, AKP iktidara geldikten sonra hızla yükseldi. Türkiye'nin en büyük kamu kuruluşlarından ERDEMİR Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. (Özelleştirmeden sorumlu iken Abdüllatif Şener'in, ağabeyini de Yönetim Kurulu'na atadığını unutmayın.) Berber'in, ERDEMİR'in başına atanmasını Binali Yıldırım mı önerdi acaba?

YEMİN EDER Mİ?

Mehmet Koç, Almanya'
da geçen yıl Bakan Yıldırım'ı bizzat gazetecilere Santour'un bağlı olduğu Sancak Holding'in genel müdürü olarak takdim etti. Ancak Yıldırım, gazetelerde çıkan bu konudaki fotoğraflara rağmen Sancak Holding ve Santour'da ortak olmadığını ve müdürlük yapmadığını iddia edebiliyor. Bu gruba ortak değilse Bakan Yıldırım, ‘‘Vallahi, billahi, tallahi ortaklığım yoktur’’ diye yemin edebilir mi? Bunu bize ‘‘Binali Bey parayı çok sever’’ diyen bir tanıdığı sormamızı söyledi.

İlişkileri biraz daha açalım:

Santour ile ortaklığını reddeden Bakan Yıldırım, Santour'un, 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım'ın üzerine kayıtlı 'Ersiyem'in 200 bin Euro borç aldığını itiraf etmesi ilginç değil mi? (Geminin maliyeti, onarımı ile 1.5 milyon Euro'yu buluyor.) Peki, sermayesi 25 bin Euro gözüken bir şirketin, 200 bin Euro krediyi nasıl verdiği akılları karıştırmıyor mu? Santour veya Sancakçıların, Almanya'daki Türklerden para toplayan 'yeşil sermaye' olarak sayılıyor. Bu arada akla Santour'un Almanya'da ne kadar vergi ödediği geliyor.

‘VERGİ CENNETİ’

Başka bir konu Sancak Lines
şirketi... Bu şirketin merkezi 'vergi cenneti' Delawere'de... Ancak bu gibi yerlerde kayıtları incelemek mümkün değil... (Rahmetli Uğur Mumcu, Dalan döneminde İDO'nun gemileri alınırken, komisyon alan kişileri araştırdığı zaman karşısına, bir başka vergi cenneti Lichtenstein'daki bir tabela şirketi çıkmıştı!) Gemilerin biri zaten Panama bandıralı... Almanya'dan bizi uyaranlar ‘‘Binali Yıldırım'ın buraya ortak olup olmadığı iddiası ancak bu kayıtların bulunmasıyla mümkün olabilir’’ diyorlar. Bu olay patlayınca, Almanya Ticaret Odası'ndaki şirketin kayıtlarına neden gizlilik kayıtları koyduruldu.

SAKIN GÜLME!


‘‘Bir daha kamu yönetiminde ve siyasette yolsuzluklar olmayacak... Yolsuzluk yapanların köküne kibrit suyu ekeceğiz’’

(Başbakan Yardımcısı

Abdüllatif Şener)
Yazının Devamını Oku

Adalet arıyorum

26 Temmuz 2003
<B>DEVLETİN </B>ve milletin bölünmez bütünlüğünün temel kaynağı adalettir. Adaletin yok edildiği ülkemizde haybeye gazel okunmaz. Bu ülkenin gerçek suçluları bazı adalet mensuplarıdır.

Adalet; masum, yasalara ve töresel kurallara uymayı şiar edinen insanlar üzerinde uygulanmaz, bunlar sindirilmez. Ne yazık ki soyguncu, yüzsüz, arsız, gangsterlere gösterilen hoşgörülü davranış, bu ülkeyi yok edecek duruma getirdi.

Korkarım bu iddiamdan ötürü damga yemem.

Bu ülkenin sistemindeki suç ve cezayı; yargılamayı düzenleyen yasaları; inşaat ve makina mühendisleri mi, mimarlar mı, doktorlar, eczacılar mı yaptı? Hayır; sayın hukukçular yaptı. Kendin pişir kendin ye.

Bazı çevreler, bu ülkede adaletin yok olması için elinden geleni yaptı.

Kimse 'sistem' diye tutturmasın...

Vatandaşın ne can, ne de mal güvenliği var.

Ey millet... Eğer bu ülkenin düzeltilmesini istiyorsanız, Adalet Bakanlığı'nı uyarın... Bakanlık, bazı savcı, hakim ve avukatları derhal yola getirmelidir.

TEK HUKUK ADAMI

Türkiye,
hepimizindir.

Bu ülkede bir hukukçu, bir adaletli insan tanırım; o da Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer'dir. Allahıma hamdolsun ki, devletimizin başında adaletin üstünlüğü ilkesini amaç edinmiş, gerçek adaletin uygulanmasından ödün vermeyecek kadar yürekli ve kişilikçi gerçek bir hukukçudur o...

Yozlaşan adaletin düzeltilmesinin ardında önce hukuk adamlarının adaletli olması yatmıyor mu?

Böyle giderse tek tek soygun, adam öldürme, kapkaç, tahrik ve maddi- manevi tacizden bunalanlar arasına adalet mensupları da girecektir.

Unutmayın ilahi adaletten kimse kaçamaz.

Zihni DARDOĞA

Beşiktaş 5. Noter Katibi


Bu harç kimin adına kesiliyor


ARACIMIZIN ruhsat muamelesi nedeniyle Maltepe Trafik Tescil'e, aracı firma tarafından adımıza ödenen harç makbuzunda hiçbir kurum ve kuruluşun ismi kaşe ve belirleyici bir bilgi yok. Bu para hangi kuruma gitmiş, hesaplara intikal etmiş midir? Bu kadar başı boş bir sistemde ve sıkıntılı günlerde, milyonlarca ifade edilen hortumlamaların, çalıp çırpmaların yaşandığı ülkemizde bu makbuzu verenlerden dürüstlük beklemenin ne derece doğru olduğunu tartışmak gerekir.

Gerçi makbuzdaki rakam 19 milyon gibi küçük bir rakam. Ama günde yüzlerce muamelenin yapıldığı bir ortamda da ‘Damlaya damlaya göl olur’’ atasözünü hatırlamamak imkansız.

Tahsin E.YAVAŞ-İSTANBUL

Zeugma Müzesi’ni siz ilerde görün


‘ZEUGMA'yı gösteriş için mi kurtardık’ (23.5.2003) başlıklı İstanbul'dan Özlem Özeren imzalı yazıya Gaziantep Müze Müdürü Hamza Güllüce şu açıklamayı gönderdi:

‘‘Müzemiz 1999-2000'de yapılmış olan Zeugma kazılarındaki muhteşem buluntuları ile gündeme oturmuş, bu durum hem iş potansiyelinin, hem de ziyaretçi sayısının artmasına neden olmuştur. Bütün uzmanlar idealistçe çalışan müzemizde iş yoğunlunun eser sayısı ile doğru orantılı olarak artması, teşhirdeki bazı eksikliklerin oluşmasındaki en büyük etkendir. Ancak her mozaiğin görülebilmesi için teşhire dönüşümlü olarak konulan mozaiklerin mitolojik bilgilerinin İngilizce metinlerini hazırlamak hemen hemen mümkün olamamaktadır. Konu ile çalışmalarımız tamamlanmak üzeredir.

Bir diğer eleştiri konusu ise müzemizin güvenliği ile ilgili olmuştur. Müzemizde ziyaretçiyi rahatsız etmeden, uzaktan izlemek, güvenlik personelimizce ilke edinilmiş bir davranış biçimidir. Ayrıca, müzemizin güvenliği ile ilgili ziyaretçilerin bir fikir edinmelerini sağlamak güvenlik açısından olumsuz bir tavırdır. Bu nedenle müzemizin güvenliği kendi içinde, kimselere nasıl sağlandığı konusunda ipucu vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Konu ile ilgili herhangi bir zafiyetimiz bulunmamaktadır.

Müzeye girişin 1 milyon lira olması şaşırtıcı ve yanlış bir konu değildir. Kişi hak ve özgürlüklerinin olduğu demokratik ortamlarda olması gereken budur.’’

Daha sonra konuştuğumuz Güllüce, ‘‘Eğer 8 basamak yukarı çıksaydı, bu kardeşimiz, gördüğü aksaklıkları anlatabilir, biz de devam eden onarımlardan sonra bu müzenin dünyada nasıl bir yeri olacağını kendisine anlatır ve İngilizce metin ve kitapların tamamlanmakta olduğunu söyleyebilirdik’’ dedi.

Sayın Bakan biz hep koyun muyuz


SAYIN Ertuğrul Özkök'ün ‘‘Kumarı seven dikenine katlanır’’ (24.7.2003) başlıklı, ‘‘Bir Dinç Bilgin'in, bir Mehmet Emin Karamehmet'in, bir Uzan Ailesi'nin, öteki 6-7 ailenin bize maliyetinin 25 milyar doları bulduğunu’’ anlatan ve yüksek faize kanıp ‘‘İmar Bankası'na para yatıranların şimdi de'param battı' diye ağlamalarını’’ eleştiren yazısından dolayı kendisini ve gazetenizi kutlarım.

Maalesef tüm hükümetler vatandaşı koyun gibi görüyorlar. Bu nedenle yazacak çok sıkıntımız var. Öncelikle Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım'a soruyorum.

Deprem nedeniyle cep telefonu faturalarına özel iletişim vergisi kondu. Biz vatandaş olarak bir yıl uygulanacağını sanıyorduk ve seve seve ödedik. 5 yıl geçmesine rağmen kimsenin vergiyi kaldırmaya niyeti yok.

Benim oğlum Denizcilik Fakültesi'nde okuyor. Türkiye'de öğreniyoruz ki, denizcilik sektörü bitmiş. Yunanistan'da 260 gemi varken, bizde devletin hiç gemisi kalmamış, bunları bize duyuran medyaya teşekkür ediyorum.

Binlerce genç bu fakülteden mezun olacak, bu çocukların işi gemide, ülkemizin olmayan gemilerinde mi çalışacaklar Sayın Bakan?.. Kendi çocukları kadar, bizim çocuklarımızın da geleceğini düşünüp nasıl bir iş imkanı hazırlamayı düşünüyorlar ya da hiçbir düşünmüyorlar mı? Lütfen cevap istiyorum.

Bu sorum da Maliye Bakanı Unakıtan'a; lojmanlarda oturmayan memurlara 200-600 bin lira arasında lojman yardımı ödenmekte. Bunu artırmayacaklarsa silsinler.

Hatice YILDIRIM-ADANA

Talimat gönderildi


‘TALİMAT var uygulama yok’ (25.7.2003) yazısına RTÜK Üst Kurulu Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Neriman Saraçoğlu şu açıklamayı gönderdi:

‘‘Metro FM ve Süper FM adlı kuruluşlara, ilgili yönetmelik ve RTÜK'ün 17.6.2003'teki toplantısınıda alınan 3 numaralı kararı gereğince aynı yerleşim yerine yönelik birden fazla frekans kullanamayacakları bildirilerek sadece Çamlıca'daki vericilerle yayınlarına devam etmeleri, Çamlıca dışındaki kullandıkları yerlerden yayın yapmamaları gerektiği tebliğ edilmiştir. Kuruluşların verilen süre içerisinde bu yönde yapılan tebligata uymadıkları tespit edildiğinden, bir daha Üst Kurul kararı alınmasına gerek olmaksızın durum bu defa söz konusu yayınların durdurulmasının temini amacıyla 23.7.2003 tarih ve 6915 sayılı yazımızla İstanbul Valiliği'ne bildirilmiştir.’’

Ezcacılıktan korkuyoruz


BAĞ-Kur Genel Müdürlüğü ile Türk Eczacılar Birliği arasında imzalanan 2003 protokülüne göre yerli ilaç bedeli 60 gün, ithal ilaç bedeli 30 gün içerisinde ödenecektir.

Ancak bu süre yerli ilaçta 150, ithalde 90 günü aşmıştır. Geri ödeme şartları ile; sattığımız ilacı kredi ile yerine koyuyoruz. Satıştan mutlu değil, tedirgin oluyoruz. İnsan sağlığının rakamlarla ezilmesine şahit oluyoruz. İlaç yok demenin utancına sürükleniyoruz.

Ecz. Cihan DİNÇ

Antalya Eczacı Odası Başkanı


Tütüncüler Bankası


TÜRKİYE Tütüncüler Bankası emeklileriyiz. Bankamız çalışanlarının mensubu bulunduğu sandığımız, tüm aktif birikimlerine rağmen bizlerin rızası hilafında SKK'ya, (açılan davalar devam ederken) Bakanlar Kurulu kararı ile devredilmiştir. Maaşlarımız ne olacak. Ayrıca sandığımızın sunduğu %40 + emekli maaşı fazlalığı ve emeklilere sunulan emeklilik priminden mahrum bırakıldık.

İskender BEFA-İZMİR

Biliyor musunuz?


İÇİŞLERİ Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi olan oğlu, avukat Murat Aksu'nun adının kulislerde, AKP'den Bakırköy Belediye Başkan adayları arasında geçtiğini...

ANTALYA Finike İsimsiz Koyu'na yanaşan Lübnan bandıralı 'Yel' isimli yük gemisinden 400 ton kaçak mazot indiren 4 kamyon ile bir otomobilin jandarma tarafından ele geçirildiğini, gemi personeli ile şoförlerin gözaltına alındığını, geminin merkezi Mersin'de bulunan bir petrol şirketinin malı olduğunu, mazotun uluslararası karasularda seyreden gemilere satılmak üzere KKTC'nden satın alındığının ortaya çıkarıldığını...

Biliyor musunuz

MESAJ


DEMOKRATİK DİRENİŞ CHP'in İstanbul'daki 32 ilçe başkanı, 3 Ağustos’taki il kongresi öncesinde il başkanı Şinasi Öktem'in adaylığına destek veren bir açıklama yaparak, ‘‘devleti ve laik sistemi içerden kuşatarak teslim almak isteyen AKP'ye karşı, İstanbul'dan tüm Türkiye'ye demokratik direnişi dalga dalga yapmak, yerelde ve genelde iktidar koşumuzu hızlandırmak amacıyla pazartesi günü 11.00'de Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde biraraya geliyorlar.

DYP KONGRELERİ DYP'nin ilçe kongreleri bugün Adalar, Beşiktaş, Beyoğlu, Esenler, Avcılar, Kağıthane ve Büyükçekmece'de başlıyor. Genel Başkan Mehmet Ağar bugün İl Başkanı Ertan Uygun'un ilçesi Avcılar'a, yarın da Teşkilat Başkanı Faik İçmeli'nin ilçesi Kartal-Pendik kongrelerine katılacak. DYP İstanbul İl Kongresinin 20 Eylül'de yapılması düşünülüyor.
Yazının Devamını Oku

Bunlar basit badana boya

25 Temmuz 2003
<b>BEŞİKTAŞ </B>Belediye Başkanı Sn. <B>Namoğlu </B>ile ilgili yazınızı okudum. <B>Çağdaş Levent Derneği </B>adı altında kurmuş olduğumuz ve ağırlıklı olarak <B>Levent</B> semtini korumaya çalışan kuruluşumuzun da en büyük sorunu fütursuzca imar katliamı yapan <B>Namoğlu</B>...Belediye'ye defalarca dilekçe vermemize rağmen İmar Müdürlüğü'nün ‘denetim ve gözetiminde’ Levent'te imara aykırı yapılaşma hızla devam ediyor. Fotoğraflarla belgelediğimiz ve hastahane, lokanta, iş yerine dönüştürülmekte olan binalarla ilgili şikayet dilekçelerimize alay edercesine ‘‘basit boya badana’’ diye cevap yazıyor Beşiktaş Belediyesi... Kaymakamlık ve valilik de herhalde ‘‘Canım Levent gibi lüks bir muhitin de sorunu olur mu?’’ düşüncesiyle imar katliamı ile ilgilenmiyor.

Namoğlu şimdi de yeşil alanlara saldırıyor. Levent futbol sahasının altı, gökdelenlerin kira gelirini arttırmak için otoparka dönüştürülüyor.

Futbol Federasyonu'nun alt tarafındaki alan kilometrelerce duvar çekilip hafriyat yapılarak betonlanıyor ve sözüm ona parka dönüştürülüyor. Her 500 metrede bir Kültür Merkezleri inşa ediliyor. Leventli emlak vergilerinin yüklenicilere aktarıldığının farkında ama bir şey yapamıyor.

Alper ELİÇİN- Çağdaş Levent Derneği


Kazlar bağırtılıp soyuluyor

HERHALDE Türkiye dışında dünyanın her yerinde politikacılar vergileri arttırırken, yeni vergiler koyarken utanırlar, sıkılırlar, halka açıklarken de zorlanırlar. Vergi koymak bir hükümet, bir bakan için gurur değil utanç duyulması gereken bir uygulamadır.

Zira bir ülkede tabii afet, savaş gibi olaganüstü bir durum yoksa yeni vergi beceriksizliğin, yeteneksizliğin, israfın ve kötü kamu yönetiminin bir göstergesidir.

Hukuk devleti olduğu iddia edilen bu ülkede, ülkenin en yüksek mahkemesi hükümetin koyduğu bir verginin hukuka aykırı olduğunu beyan ediyor. Maliye Bakanı tebessüm ederek ve gururla 'daha ağırını' getireceğini ifade ediyor.

Vergi toplamak kazları bağırtmadan yolmak sanatı diye bilinirdi, bu ülkede, sanattan fazla anlayan olmadığından,‘‘kazları bağırsalar da yolarız’’ anlayışına dönüştü.


Metroda gazete

METRO istasyonlarında nasıl ki bisküvi ve meşrubat dolapları varsa, acaba gazete ve kahve için de bir sistem kurulamaz mı? İstasyonlarda beklerken bir kahve içmek ve gazete almak ayrı bir keyif olsa gerek. Bozuk para ile bana gazetemi veren makinalar istiyorum. Bunlara İstanbulluların alışması gerek.

Ece ALPTEKİN-İSTANBUL


TDİ sahip çıkmıyor

MİLLİYET
çok güzel başlık atmış Rumelihisarı İskelesi'nde hizmet veren restoran için ‘‘İskele boy attı’’ diye... Karadan geçince görülmüyor; restoran denize doğru enden boydan uzanmış...

Peki, mal sahibi sayılan Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) Genel Müdürü Burhan Külünk
tarihi iskelenin ne hale geldiğini hiç görmüyor mu (Öteki iskeleleri de...)

Yasadışılığı Boğaziçi İmar Müdürlüğü tespit edecek, Büyükşehir yıktıracak. Ama ne gezer; müstecir değil de Külünk yarın yargı önüne çıkarsa hiç şaşmamalı.

Y.M.-BEŞİKTAŞ


Borçlular ödüllendiriliyor

TBMM
Genel Kurulu'nda 12.6.2003'te kabul edilen 4876 sayılı Çiftçi Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Kanun'dan haberiniz var mı? Kanun uyarınca 2001'den önce kredi alıp da bir daha hiç bankaya uğramayan borçlular ödüllendiriliyor. Bu çiftçiler borçlarını çiftçi TEFE'sine göre faiziyle ödeyecekler.

Oysa bizim gibi 2001 krizinden sonra % 140 faiz olmasına rağmen halısını televizyonunu satıp icraya düşmeden borcunu yapılandıranlar, 4876 sayılı yasadan yararlanamayacaklar. Borcu aldığımızdan bugüne kadar borç anaparasının yaklaşık iki katı faiz ve anaparanın da 1/3'ünü ödememize rağmen hálá anaparanın 2/3'ü duruyor ve % 56'dan faizi çalışmaya devam ediyor.

Ziraat Bankası'nın kullandırdığı usulsüz krediler bile 4876 sayılı yasada zikredilirken, bankanın kendi hazırladığı 6621 sayılı genelgeden yararlanarak borçlarını zamanında yapılandıranlar, borçları tasfiye olacak alacaklar kapsamına girmediğinden 4876 sayılı yasadan yararlanamamaktadırlar.

Hırsızlar, soyguncular, hortumcular istedikleri gibi at oynatırken borcu namus bilenler, namuslu olmanın cezasını çekmeye devam ediyorlar.

Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olan bu konuda bize kim yardımcı olacak?

Memduh Erden KÖKBUDAK


122 yıllık okulumuz yıkılacak mı?

ANKARA
Atatürk Lisesi, 1881'de Ankara Sultanisi adıyla kurulmuş, daha sonra Ankara Erkek Lisesi ve en son Atatürk'ün okulumuzu ziyaret ederek sancak vermesi üzerine bu adı almıştır.

Okulumuz 100 yılı devirmiş, Ankara'nın en köklü lisesidir.

Yetiştirdiği öğrencilere bakıldığında bu apaçık belli olmaktadır. İşte birkaç örnek; Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Can Dündar, Can Yücel, Orhan Veli, Hikmet Uluğbay, Gazi Yaşargil, Kenan Işık, Altan Öymen, Hikmet Çetin, Hüsamettin Cindoruk, Erol Üçer, Mustafa Bumin.

Okulun mimarisi Fransız bir mimar tarafından projelendirilmiştir.

Anadolu ve Fen Liseleri sınavında Türkiye'de ilk 10 arasında yer alıyor. ÖSS'de ise Türkiye'de üç, Ankara'da birinci lisedir. (Bakınız; ataturklisesi.k12.tr)

Bu okul acaba London College, Cambridge College gibi okul olsa ve satılsa ülke ayağa kalkmaz mı?

Ve bu 122 yıllık okul yıkılacaktır. Her şeyi sattık, şimdi sıra okullara mı geldi?

Cumhuriyet'in izleri mi silinmek isteniyor?

Biz okulumuzu istiyoruz.

Okulların kalitesini, yeri ve eğitimi belirler. Atatürk Lisesi'ni yıkmak bir ekolü yıkmaktır.

Volkan YOLDAŞ

Ankara Atatürk Lisesi öğrencisi



Talimat var uygulama yok

RTÜK
tarafından Ocak 2003'te çıkarılan yönetmelikle radyo istasyonlarının bir yerleşim biriminde birden fazla frekanstan yayın yapamayacağı hükme bağlanmıştı. Uzan Grubu'na ait Metro FM adlı radyo istasyonu ise 5 yıldan beri İstanbul'da ana frekansı olan 97.20 dışında, biri Cem Radyo'nun frekansı olan 96.40 olmak üzere iki frekanstan daha yayın yapmaktadır.

Şimdiye dek yasa ve yönetmelikler muğlaktı ancak Ocak 2003'te çıkan yönetmelik, durumu son derece net ve açık bir hale getirdi. Ancak Metro FM yönetmeliğe uymamakta direndi.

Bu konuda RTÜK'e yaptığımız başvurulardan bir sonuç alamadığımıza dair şikáyetimizi dile getirmiş ve siz de bu yazımızı sütunlarınızda yayınlamıştınız.

Bu yayının ardından RTÜK Üst Kurulu bir buçuk ay sonra bile olsa toplanıp nihayet karar verdi ve Metro FM ile birlikte yine aynı gruba ait Süper FM'e bir yazı göndererek işgal ettikleri frekanslardan çıkmalarını istedi. Ancak her iki radyodan da yanıt gelmedi.

Aldığımız bilgiye göre prosedür gereği RTÜK Üst Kurulu'nun toplanarak söz konusu radyo istasyonlarının Kanlıca'daki vericilerinin zabıta gücüyle kapatılmasına karar vermesi bekleniyor. RTÜK Üst Kurulu'nun bu kararı ne zaman vereceğini merakla bekliyor ve uygulamaya geçmesini istiyoruz.

Fuat UĞUR

Cem Radyo Genel Müdürü



Konseri Çankaya'da yapalım

TÜRK-Alman Dostluk Federasyonu Başkanı Ali Kılıç'ın, Antalya Aspendos Tiyatrosu'nda Alman sanatçılarla gerçekleştirmek istedikleri ve depremde zarar gören Pülümür Yatılı Bölge Okulu'nu onarmak amaçlı dostluk gecesine Kültür Bakanlığı'nın gerekli ilgiyi göstermediğini üzülerek okuduk.

Federasyon yöneticileri, eğer Ankara'da böyle bir gösteriyi yapmayı uygun buluyorlarsa, benimle (0312-434 15 46-47) veya sosyal etkinliklerden sorumlu başkan yardımcısı Yüksel Işık (0312-431 13 56-57) ile temas edebilirler. Çankaya Belediyesi, üstlendiği misyon gereği kimsesizin kimsesidir. Ünlü şairimiz Názım Hikmet'in affına sığınarak, bir dizesini şöyle değiştirerek, diyebilirim ki, biz ‘‘Kırk günlük yolda yaprak kımıldasa, bulunduğumuz yerde ürpeririz’’. Ülkemizin görünmez yüzü için yapılacak her türlü olumlu adımın içinde olmak bizim için vazgeçilmez kamusal bir görevdir.

Bu görevi seve seve yerine getireceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.

Haydar YILMAZ-Çankaya Belediye Başkanı


Mesaj Panosu

YERELDEN
evrensele 'insanı' anlatan haftalık 'Beyoğlu' çıktı. Gazetenin ilk dosya konusu Beyoğlu'nun yeni güvenlik konsepti... Yılmaz Erdoğan'ın 'Beyoğlu', Başbakan Erdoğan'ın Kasımpaşa ile ilgili anıları yanında Doğan Hızlan, Vecdi Sayar, Cezmi Ersöz, Deniz Türkali, Haldun Dormen, Murathan Mungan, Hasan Kaçan, Ersin Kalkan, Mehmet Metiner, Sergün Ağar,

Mıdırgıç Margosyan'
ın yazılarının yeraldığı Beyoğlu, 52 sayfa, 1 milyon lira.


GÜNÜN SÖZÜ

‘‘(TBMM Yolsuzlukları Araştıram Komisyonu raporunda Karayolları ihaleleri ile ilgili soruşturma komisyonu kurulması istenmesi üzerine)

‘‘Saçmalıyorlar.’’

(MHP'li eski Bayındırlık Bakanı

Prof. Abdülkadir Akcan)
Yazının Devamını Oku