CHP'ye yönelik eleştirilerin arttığı ve iki milletvekilinin istifa ettiği bir dönemde yarın yapılacak İstanbul il kongresinde en büyük çekişme Kurultay delegeliklerinde yaşanacak.
İlçe başkanları tek bir irade beyanında bulunuyorlar, ‘‘Şinasi Öktem il başkanı olacak; İstanbul değişecek.’’ Öktem'e imza ile 'destek' veren 500 il delegesinin olduğu ileri sürülüyor.
‘‘İstanbul değişime hazır!’’ ama nasıl; genel merkez olarak örgüte egemen olmak mı yoksa belediye başkanlığı ve meclis üyeliklerini kapmak mı?
Kongre öncesinde birliktelik sergilense de Kurultay delegeliklerinde Mehmet Sevigen-Bülent Tanla ikilisinin Şinasi Öktem'e karşı nasıl pozisyonla çıkabilecekleri merak konusu... Milletvekilleri dahil 635 il delege, başkan dahil 20 kişilik il örgüt üyeliği ve 145 kurultay delegeliği için oy kullanacak. Özellikle Kurultay delegeliği için 400 dolayında il delegesinin aday olması bekleniyor. Bunların arasında belediye meclisi üyelerinin yüksek oranda olması dikkat çekiyor. Divan başkanlığına Mustafa Özyürek'in getirileceği belirtiliyor.
YEREL SEÇİM HESABI
Mehmet Bölük son anda, Altan Öymen'in de desteğiyle adaylığa soyununca genel merkez yanlılarını tedirgin etti. Tayyip Erdoğan-Gürtuna ikilisine karşı gösterdiği mücadeleye Genel Merkez'den destek bulamayan Bölük'ün, Öktem'in çevresinde 'kilitlenmiş' kadro içinden seçilecek oyu sağlaması mümkün görülmüyor. Genel Merkez'in delegeler üzerinde büyük baskı yaptığını söyleyen Bölük, ‘‘Kongrede bazılarının nefeslerini keseceğim’’ diyor. Ancak 140 oy alması durumunda, sonbahardaki Kurultay hesaplaşmasında dengeleri bozabileceği de öne sürülüyor. Kadıköy örgütünden Batur İlter de ‘‘CHP'yi yerel seçimlere ve gelecekteki genel seçimlere Kuvayı Milliye ruhu içinde hazırlamak’’ için aday olduğunu bildiren üçüncü isim...
Bu kongre, açık söylenmese de, Baykal'a biat etmeyenlerin dışlandığı bir kongre olacak... ‘‘CHP'nin tabanını her kesime açarak çeşitlendiriyoruz’’ görüşünü öne sürenlere karşı ‘‘Nerede gerçek CHP'liler... Niye nitelikli gönülden CHP'liler dışlanıyor?..’’ sorusunun yanıtı verilemiyor.
Kongreyi rahatlıkla alacaklarını söyleyen Şinasi Öktem delegeler üzerindeki baskı iddialarını reddererek, ‘‘Bizim amacımız, pazartesi gününden itibaren ev ev, sokak sokak çalışarak, CHP'nin istanbul'da oy oranını artırmak’’ diyor.
Lütfü Kırdar Kongre Salonu'nda yarınki kongre çok şeylere gebe.
Eminönü otopark ihalesi şaşırttı
EMİNÖNÜ Belediyesi Teknik Başkan Yardımcısı Mehmet Şayir, ‘‘Eminönü'nde ballı otopark ihalesi’’ (24.7.2003) diye yazdığımız yazı üzerine aradığında ‘‘Biz aylık 80 milyon muammen bedelle ihale ettik. Öyle size söylendiği gibi 400-500 milyar gelir elde edilemez. Kimse buna 120-150 milyardan fazla veremez, çünkü kurtarmaz’’ dedi.
Sokak aralarında 32 parçalık otopark ihalesini, beklenmedik şekilde Antalya'da otoparkçılık yapan Park-Tur adlı şirketi tarafından tam 390 milyar liralık teklif atıldı. Yani %18 KDV'yi de katarsanız ihale 400 milyarı aştı. İhale dosyasını alan 100 firmadan 20'si ihaleye katılabildi; bunlardan 12'si de çeşitli nedenlerle elendi.
Sahibi Van kökenli olan Antalyalı otoparkçının ihaleyi alması rahatsızlık yarattı. İhaleyi yönlendirdikleri bilinen belediye avukatı Muhamet Kaynar'a ve şaibeli eski otopark işletmecisi Çeltur'un adamı Sabahattin Topkar'a yakın çevrelere göre, ‘‘Bu adam nereden çıktı? Zaten bu parayı getiremez’’ dendiği belirtiliyor.
Bu arada belediyenin ihalenin bir 'sakatlık' halinde iptal edilebilmesi olanağını elinde tutmak amacıyla belediyenin ihaleyi, eski İhale Yasası'na göre yaptığı bildiriliyor. Encümen buna dayanarak ihaleyi iptal edebilir mi?
Eminönü'nde otopark rantı hep sürüyor. En güzelini, Tahir Aktaş'ın görevden alınması üzerine iki yıl belediye başkanlığı yapan Hikmet Bozanoğlu şöyle söyledi: ‘‘Ben kendimizin adam gibi çalıştırdığımız otopark gelirleriyle bütün memur ve işçilerimizin parasını ödedim, borç da yapmadım.’’
Boğaziçi uyuyor
YENİKÖY'de Avusturya Konsolosluğu'na bitişik (karşısındaki köşede Makro var) Boğaz'a bakan eski üç katlı bina bulunuyor. Burası SİT'tir ve Boğaz'ın öngörüm bölgesinde kalmaktadır. Bir süredir, binanın kundaklanmasından içerde bir inşaat faaliyetinin sürdüğünü anladık. Tabelası da yok, belli ki kaçak idare ediyorlar. Boğaziçi İmar Müdürlüğü'ne başvurulduğunda ‘‘burasının Uzanlar'a ait olduğunu, her an takacaklarını’’ söylüyorlar. Ama idare ettikleri muhakkak... İnşallah bina yükselmez, genişlemez. Boğaziçi İmar Müdürlüğü tarihi bir binayı boyamak için bile titizlik gösterirken, bu yenilemenin de şeffaf olmasını istiyoruz.
Milli Eğitimimiz kimlere emanet
ADNAN Menderes Bulut, Ecevit döneminde Antalya Lisesi Müdür Yardımcısı'ydı. 3 Kasım seçimlerinden önce AKP Genel Merkezi'ne bir yazı gönderiyor. DSP'li Milli Eğitim Bakanlığı'nın icraatından yakınıyor, 'disiplin cezası' verilen arkadaşlarının 'sürgün' edildiğini öne sürüyor.
Bulut mektubunda, akrabalığını gizlediği eniştesinin de aday listesine konulması için kendince Genel Merkez'e şu değerlendirmede bulunuyor.
‘‘Antalya ilinde 3 Kasım seçimlerine yönelik partinizin yaptığı temayül yoklaması son derece tarafsız ve tabanın sesini yansıtır şekilde gerçekleşmiştir. Bu yönüyle sizleri (AKP'yi) kutluyoruz. Temayül yoklamasında 2. sırada yer alan Dr. Osman Akman bir kamu çalışanı olup yıllarca Devlet Hastanesi'nde örnek bir kişilik sergileyerek bütün halkın ve bizlerin takdiri ve sempatisini kazanmıştır. Bildiğimiz ve öğrendiğimiz kadarıyla kendisi aydın bir köylü çocuğudur. Geçmişinde kırık bir çizgisi ve notu olmadığını tespit ettik. Kendisini Meclis'te temsilcimiz olarak görmek istemekteyiz. Osman Akman düşüncesi, inancı, inancına yönelik yaşayışı ve kişiliği ile bizlere örnek bir insandır. İsteğimiz tabanın tercihi ile sizlerin tercihinin örtüşmesidir.’’
ENİŞTE MİLLETVEKİLİ OLUYOR
Dr. Osman Akman 4. sıraya konularak milletvekili seçiliyor.
Akman, yukardaki mektubu yazan imam-hatip çıkışlı öğretmen Bulut'un eniştesidir. Kayınbirader ve eniştenin aileleri 'mutaassıp' olarak tanınıyor.
Ve bugün iktidar partisi bir milletvekili olarak mektuptaki ifadelerin bedelini ödeyerek kayınbiraderini, 5.5 yıldır Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü'nde bulunan Mehmet Süleyman Akyüz'ün yerine 'vekaleten' atatıyor. Bu atamanın yapılabilmesi için Bulut'un, 8 yıl A tipi okullarda asaleten müdürlük ya da 5 yıl ME müdürlüğü yapması koşuluna karşın yasa ve yönetmelikler çiğneniyor.
Milletvekili Akman, usulsüz akraba atamasından sonra kayınbiraderi Bulut'un işbirliği içinde olduğu bir öğretmen arkadaşına da kıyak yapıyor. 1999'da müfettiş raporuna dayanılarak görevden alınmış olan Şube Müdürü ve Halk Eğitim Merkez Başkanı Muzaffer Şahin'i aynı göreve getirtiyor. Şahin, ilk görevi sırasında 79 öğretmeni usulsüz atamak ve sürücü kurslarından kendilerine usulsüz ücret tahakkuk ettirmekle suçlanmıştı. Bölge İdare Mahkemesi'ne gitmesine karşın itirazı müfettişlerce 'uyarı' cezası aldığından reddediliyordu.
YÖNETİCİLİK YAPAMAZ AMA
Mahkemenin kararı açık; Şahin bir daha yöneticilik görevinde bulunamaz... Buna rağmen bu yargı kararıyla uzaklaştırıldığı göreve dönerek özel ilgisine girdiği 'özel öğretim' bölümünü de kendisine bağlatıyor. Önder aynı zamanda, hisseler yakınlarının üzerinde görülmesine rağmen 'Önder Sürücü Kursu'nun sahibi olarak biliniyor.
Hüseyin Çelik'in Milli Eğitim Bakanlığı, bilerek ya da bilmeyerek garip bir şekilde, şube başkanlığı kadrosu dolu olmasına karşın Süleyman Eryılmaz adlı bir öğretmeni de vekaleten atıyor. Yanlışlık üç ay sonra gideriliyor ve Eryılmaz'ın vekaleti iptal edilerek, bu kez Milli Eğitim İl Müdür Yardımcılığı görevine veriliyor.
AKP, Antalya Milli Eğitim Müdürü Mehmet Süleyman Akyüz hakkında önce soruşturma açtırıyor; sonuç alınmadan görevden alıyor. Bu usulsüzlük üzerine Akyüz, Bölge İdare Mahkemesi'ne gidiyor. Bakanlık da, kendisine 'ceza verilecektir' diye olmayan bir ceza üzerinde savunma yapıyor.
Şimdi taraflar yargının kararını bekliyorlar.
AKP'nin, görevden alınan Akyüz'ün, yaklaşık 3 bin dersliği 8 bin dersliğe çıkarttığından, üniversite sınavlarında Antalya'nın üç yıl üst üste Türkiye birinciliği aldığından, okul öncesi eğitimde başarıyı Türkiye ortalaması %9 iken %32'ye çıkartığından, Antalya'ya Fen Lisesi kurduğundan haberi var mı?
Tarlama giremiyorum
MUT'un Kurtsuyu köyünde, dedemden kalma 250-200 dönümlük tarla, bakımıyla ilgilenen kişilerin ölümünden sonra 1980'li yılların başında Mut Belediye Başkanı Sebahattin Aslan aracılığıyla Ahmet Kesik isimli şahsa kiraya veriliyor. Kira, 2-3 yıldan sonra takipsizlik nedeniyle alınamıyor. Kesik, 1966'da zilliyetlik davası açıyor; ancak ilgili mahkeme tarlaların bize ait olduğunu tespit ediyor. İcra takibine rağmen Kesik tarladan çıkmıyor, bekçinin ve orada çalıştırmak istediğim kişilerin ‘‘burada silah konuşur’’ diyerek tarlaya girmelerine izin vermiyor. Bugüne kadar savcılığa üç şikayetimden bir sonuç alamadım. Tarlamı işleyemiyorum.
Nerede eksik veya yanlış yapıyorum? Tapulu arazime nasıl sahip çıkabilirim? Bende mi tarlama silahlı adam tutayım?
Dr. Mürevvet TÜRKİLİ-İSTANBUL
Utku’dan açıklama
KTHY'de 'arpalık'tan söz eden ‘‘Ümit Utku'yu arar hale geldik’’ (22.7.2003) başlıklı yazı üzerine KTHY eski Yönetim Kurulu Başkanı ve murahhas azası Ümit Utku'nun avukatı Ergun Ölçücü gönderdiği açıklamada, ‘‘Devletin kayıtlarına girdiği iddia edilen ve müvekkilimi ilgilendiren herhangi bir yolsuzluk ve usulsüzlük yoktur. KTHY'nin denetim organları ve devletin teftiş organları ile ortakları, her türlü yasal denetim ve gözetim görevlerini yerine getirmiş ve müvekkilim hakkında iddia edilen bir sonuca ulaşmamışlardır’’ dedi.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Eğer Atatürk bizi düşmanın elinden kurtarıp Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmamış olsaydı, şimdi benim adım İbrahim Tatlıses değil, Abaraham Sweetvoice olurdu. Bugün İbrahim Tatlıses isem bu ulu önderin sayesindedir. Atatürk'e dil uzatanlar Allahından korksun.’’
(İbrahim Tatlıses)
Mesaj Panosu
BİNALİ Yıldırım'a... TELEKOM abonelerin dilekçe müracaatıyla görüşmeye kapattığı telefonlardan sabit ücret adı altında her ay 7 milyon alıyor. Hiç görüşme yapmadıkları halde abonelerden bu paranın alınması haksızlık değil mi?
İbrahim TİKVEŞLİ
TEİAŞ'ın yeniden yapılanmasında Elazığ Şebeke 5 Tesis Grup Müdürlüğü ile Keban Şebeke Grup Müdürlüğü'nün birleştirileceği, yeni müdürlüğün de Elazığ'da olacağı bildirilmektedir. Bu yanlış bir uygulama olacaktır; Keban esnafı ekonomik yönden sarsılacaktır. Keban'da varken Elazığ'a yeni tesis ve lojman yapımı için en az 500 milyarlık yatırım yapılması gerekecektir.