Yalçın Bayer

‘Radar’ tartışılıyor

20 Ağustos 2003
<b>TRAFİK</B> ekiplerinin sürücülere yönelik radar kontrollerini şikáyet eden dünkü yazımız büyük yankı uyandırdı. Kontrollerden canı yanan ne kadar çok sürücü varmış. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu radar kontrollerinin haberli olması gerektiğini vurgularken biz de okurlarımızı dinlemeye devam edelim:

BENİM gözlemim o ki; radar uygulamaları bir ölçüde trafiği disipline etmiştir ve trafiği geçen senelere göre biraz daha güvenli hale getirmiştir. Türkiye'deki sürücülerin ortalama eğitim seviyesi, yolların teknik altyapısı gibi bir çok sebep gereği, mevcut uygulamalara uyulmalıdır.

Adnan GÖÇHAN

KURALLAR yanlış da olsa uymak zorundayız.

Şefik ASLAN-GEMİ KAPTANI

KÜLÜSTÜR araçlar trafikten men edilmeli, hız sınırını aşan araçlara da ceza kesilmeli. Türkiye'deki en önemli trafik sorunlarından birinin de trafik polisinin bizatihi kendisi olduğunu kabul etmezsek, sorunu çözmekte ilk adımı atamayız.

Dr. İbrahim H.

ÇAĞLAYAN ANKARA

TRAFİK kazalarında her gün onlarca kişinin öldüğü bir ülkede yaşıyoruz. 18 yıllık ehliyetim ve Mercedes'imle her gün 40 km. yol alıyorum, bir defa bile ceza almadım. Radar uygulamasından sonra trafik kazalarının önemli derecede azaldığını unutmayalım.

Ezgi ECE

RADAR'la tuzak kurup ceza yazmayı gelir kapısı haline getirmişler. Ben 15 dakika içinde Konya'ya 20 km. kala önce 64 milyon, sonra Konya çıkışında meskun mahal tuzağı 131 milyon lira ceza yedim. Bu uygulamaya isyan etmemek elde değil. Trafik polisleri tuzak kurup ceza yazmakla uğraşıyor.

Dr. Murat ÖKTEM

SÜREKLİ
seyahat etmek zorunda olan kişilerin kábusu gibi artık radarlar. Ben İçişleri Bakanı'nın ve polisin çok masum olduğunu düşünmüyorum. Çünkü radar konulan yerler hep tuzağa düşürme amaçlı. Ağaçlık arkasına saklanıp, rampa aşağı gidecek aracın hızlanacağı yerlere özellikle radar konuyor ki vatandaştan kolay para toplansın. Radarların kaza önleme amaçlı olduğuna hiç katılmıyorum.

Sadık ATEŞ

POLİS yolu tanıyor, nerede sürat yapılabileceğini biliyor. Vatandaşın göremeyeceği bir yere gizleniyor. Yaz babam yaz. Arabaların kapasitelerine veya teknik donanımlarına göre hız sınırlarının farklı olması gerektiğini düşünüyorum. Toptancı yaklaşım çok yanlış.

Halil UYSAL

Ne hırsız ülke olduk be!

KAPKAÇ, oto, ev hırsızlığından sonra yeni bir hırsızlık modası çıktı. İnsanların çiftliklerinden, ahırlarından büyükbaş hayvanların çalınarak, B. Çekmece ve K. Çekmece civarındaki mezbahalarda kesildiğini duydunuz mu? Hırsızlığın sorumluluğunu üstlenecek, yüreğimize su serpecek bir mecra da bulunmuyor. Çatalca'da, Yassıören'de, Durusu'da, Yeniköy'de milyarlarca liralık büyükbaş hayvan hırsızlığı yapıldı fakat herhangi bir sonuç yok.

Duyduğumuza göre köylüler nöbetleşe, gece gündüz hırsız bekliyor. Herkes işini gücünü bırakıp hayvanlarına bekçilik yapıyor. Çatalca, Baklalı, Boyalık ve yakın civardaki tüm köylerde insanların huzurları kaçtı. Oralardan gece yarısı geçmeyi kimseye tavsiye etmeyiz. Bazen karanlık ayırt etmez!

Benim de 15 adet büyük baş hayvanımı çalarak, 30 milyar lira zarar verdiler. Feryadım hem sorumlulara, hem de aftan hırsızları çıkarıp milletin başına bela edenlere...

Refik YILMAZ DURUSU

Bulgaristan’a güvenme

EDİRNE
'den yetkililer Almanyalı Türkleri Kapıkule konusunda şöyle uyarıyor: ‘‘AVRUPA ülkelerinde çalışan Türkler anavatanlarına gelişlerinde sorunlar yaşıyor. Uzun kuyruklardan bunalıyorlar. Bizimkiler Bulgaristan'ı Avrupa üyesi mi sanıyor? Daha çok sorunları var... O, sınır kapısını rant kapısı yapmış... Lütfen geliş gidişlerde kullanılan transit vizelerini ilgili Bulgar konsolosluklarından alsınlar. İşlerini sınır kapılarına bırakmasınlar... Avrupalı Türklerimizin bu yıl yaşadığı 10 km'lik kuyruklar gelecek yıl için şimdiden ders olsun...’’

Biliyor musunuz?

TANTAN döneminde yapılan ilk ‘Paraşüt Operasyonu’nda hayali ihracat yolsuzlukları ile ilgili olarak bir yıl hapis yatan Nizip'li Yasin Altınbaş'ın ağabeyi Abdullah Altınbaş'ın CHP Gaziantep İl kongresi'nde Kurultay delegesi seçildiğini biliyor musunuz?

4 bin kişide 1 bulunan bir kan grubu olduğu için ‘‘ABRhNEGATIFQyahoogroups.com’’ isimli bir yazışma adresi kurduk. Belki bir gün siz de hayat kurtarabilirsiniz.

Hülya ÖZGÜN
Yazının Devamını Oku

Trafik ve radar

19 Ağustos 2003
<B>ANKARA'</B>dan <B>Antalya'</B>ya tatile giden bir dostumuz trafikte başına gelenleri anlatıyor: ‘‘Burdur-Bucak arasında seyrediyordum. Bölünmüş yol yani duble diyorlar ya... Bucak'ta trafik polisleri durdurdular. ‘‘Radarda 116 ile geçtiniz’’ dediler; 64 milyon ceza kestiler. Bu radarla kontrol son zamanlarda sürücüleri rahatsız ediyor. Kazalar mı önleniyor; hayır. Adam önünüzde yolda 70-80'le gidiyor. Altındaki araba külüstür bir kamyon; adam 18 yaşında ehliyet almış, bugün 50 yaşında. Tekerlekleri yampir yampir gidiyor. Lastikleri aşınmış... Önümdeki böyle bir kamyonu sollarken tabii ki sürat yapmak zorundayım. Ancak kamyon konvoyunun fenni muayenesi yapılmış mı belli değil. Ama trafikçi yolda ne kadar Mercedes, BMW ve cip varsa kessin cezayı... Hatta o sırada bir hanımla kendisini Avcılar Belediye Başkanı olarak tanıtan kişi de ceza yedi; çünkü o da radara yakalanmış. Ankara'dan Antalya'ya saatler boyu 90-100'le mi gideceksiniz. Yolun büyük bölümü çift şeritli, yol düzgün ve boş... 120 km ile niçin gidilmesin? Aslında yol boyunca hep dikkat ettim radar çıkar diye... Nitekim 40-50 km'de bir radar vardı. Bu kadar radar cihazı konulmakla kazalar, ölümler bitiyor mu? Adam uyuyor, bindiriyor. Trafik kazalarının önüne radar kontrolü ile çıkılması ne kadar doğru? Ama Emniyet, bütçesine kaynak yaratıyorsa o başka... Önerim; bu gibi durumlarda önce bir uyarı cezası verilmesi lazım. Ancak ikincisinde para cezası kesilsin.’’

Aksu: Radar kontrolü haberli olur


İÇİŞLERİ Bakanı Abdülkadir Aksu, bu konudaki şikáyetlere karşı şunları söyledi:

‘‘Hız kontrolü dünyanın her yerinde vardır; bizde de olacak. Trafik polislerimizin kıyı köşede pusuya yatması olmaz, daha önceden 'radar kontrolü vardır' ikazının gösterilmesi gerekiyor. Ancak sürat konusundaki şikáyetler gözden geçirilebilir, bu konuyu inceleyeceğiz. Gerekirse bazı yollar için artırabiliriz.’’

Hayvan haklarını unutuyoruz


BU mesajı Kilis'te 200 kadar köpeğin karantinaya alınması yerine öldürülmesi üzerine yazıyorum. Neyse ki, İçişleri Bakanlığı'nın müdahalesi sonucu bu korkunç olay durdurulmuş.

Maalesef ülkemizde pek çok kişi ‘‘Bir de hayvanlarla mı uğraşacağız’’ düşüncesinde. Dünyamızı onlarla paylaştığımızı ve onların da bizler kadar yaşamaya hakkı olduğunu, ne yazık ki kabul etmek istemiyoruz. Böyle insanlara verilebilecek yanıtlardan biri, ‘‘Dünyada sayısız haksızlık ve kötülüğün yapılıyor olması, bizim de bunlara bir yenisini eklememizi gerektirmez’’ olabilir.

Bazı milletvekilleri de böyle düşünebilir. AB'ye girerken ‘Çağdaş Türkiye’ imajını korumak adına ‘‘Hayvan Hakları Yasası'nı çıkarmak gibi bazı insanca önlemler alabilirler. Kilis olayını unutmayalım.

Hande AKSOY

Biliyor musunuz?


DSP'den sonra İsmail Cem'in YTP'sine geçen ama oradan da istifa edip bağımsız kalan Mersin Belediye Başkanı Macit Özcan'ın CHP'ye geçmesi için pazarlıkların sürdüğünü; Özcan'ın şimdiden, OPET'in ortağı Fikret Öztürk'ün Sun TV'sini satın aldığını; buna karşılık CHP Milletvekili Şefik Zengin'in de adaylığı düşündüğünü...

Biliyor musunuz

Meriç’in ortakları nasıl buhar oldu


TERCÜMAN Gazetesi'nin sahibi Kemal Ilıcak'ın (merhum) önderliğinde kurulan Meriç Tekstil San. Tic.AŞ ile Meriç Dokuma San.AŞ'ye 1975'te toplam 25 bin Hollanda Florini vererek 348 hisse karşılığı ortak oldum. Uzun yıllardır hiçbir karşılık almadığımız ortaklar, aldığımız duyumlara göre hileli bir şekilde iflas etmiş ve paralarımız buharlaştırılmıştır.

Bizlerin derdini dinleyecek muhatap bulmak imkánına sahip değiliz. Devletimiz de bu duruma seyirci kalmaktadır. Ilıcak Ailesi'ne yaptığımız başvurular sonuçsuz kalmıştır ve bizim bu duruma karşı yapabileceğimiz hiçbir şey, haklarımızı arayacak hiçbir makam bulunmamaktadır. Ayrıca bu tür şirketlere birikimlerini yatıran binlerce vatandaşımız bulunmaktadır.

İyi niyetli ülke sevdalısı vatandaşlarımızın benzeri tuzaklardan uzak durmalarını sağlamayı ve bu konuda kamuoyunu uyarmayı kim sağlayacaktır?

Ali GENÇAL Nıymetgen

HOLLANDA


Tepkiler


ABD tosladı

AMERİKA
gerilla harbine toslayınca şaşırıp kaldı. Peki, Türkiye'ye ne oluyor da Irak cehennemine dört nala koşturuyor. Bugünün kan borsasında Türk askerinin kanı kaç dolara gidiyor?

K.S.-ANKARA

MEDYAMIZDA
ulusal (!) çıkarlardan bahsediliyor. Peki emperyalist güçlerce kuşatılan Irak halkının böylesi bir mücadeleye girişmesi ve kendi ulusal (!) çıkarları uğruna savaşması sizce haksız mıdır? Böyle bir mücadelede de onurlu insan ırkının ne tarafta yer alması gerekir? Türkiye, Irak'a asker gönderse bile savaşı başlatan ve destekleyen (ABD, İngiltere, Fransa) güçlerin çıkarları karşısında kendininkini ne kadar savunabilecektir?

Engin TOZAL

MESAJ


TARIM Bakanlığı'ndan, Sivas Zara'dan gelen 'Doğrudan Gelir Desteği (DGD)' şikáyetine yanıt: Sivas ilinde hak sahiplerine DGD ödemeleri % 50 oranında yapılmaya başlanmıştır. Ancak Kangal'da şikáyetlerin artması sonucu ödemeler incelemeye alınmıştır. Müfettişlerin incelemesini müteakiben DGD ödemeleri yapılacaktır.

İSTEĞE bağlı sigorta pirimlerinin hızına yetişemiyoruz. Mart 2003'te 66 milyon, Nisan'da 79 milyon, mayıs-haziranda 118 milyon, temmuzda ise 38 milyon prim ödemek zorunda kaldık. Gelecek endişesi taşıyan dar gelirli insanların tercih ettiği isteğe bağlı sigortadaki bu prim artışı hızını eski enflasyonla bağdaştırmak mümkün müdür? Dar gelirliler sistemin dışına mı itilmek isteniyor?

Himmet GÖK AFYON

ERENKÖY'de oturuyorum. Son zamanlarda bereketli tarlaya ekilmiş gibi sıkmabaşlılar ve çarşaflılar ortaya çıkmaya başladı. Diyanet'in dışında Kuran kursları da açılıyor. İşsiz gariban insanların ilkokuldaki çocuklarını kurslara davet ediyorlar. Diyanet, ilkokul 5. sınıftan küçük çocukların bu kurslara katılamayacağı konusunda neden uyarı yapmıyor?

Z.T.-KADIKÖY

İSKİ
suyun birim fiyatını konutlar için 1 milyon 280 bin, işyerleri için ise 4 milyon 490 bin lira (KDV ve vergiler hariç) belirlemektedir. Bu uygulama ne derece mantıklı ve insancadır. St. Petersbourg'da kafe çalıştıran arkadaşım orada soğuk-sıcak suyun ücretsiz verildiğini söylüyor. Biz ücretsiz değil ama en azından konutlar ile işyerlerinin eşit statüde tutulmasını istiyoruz.

Osman ŞENER KADIKÖY
Yazının Devamını Oku

Kadınımızın sosyal öğretisi zayıf

17 Ağustos 2003
<B>EŞİ</B> ve iki çocuğuyla havuz başında güneşlenen bir kadın o sırada havuzdan çıkan <B>Pakize Suda'</B>yı gazetedeki fotoğrafından tanıyor... ‘‘Pakize Hanım siz misiniz?’’ diyor. O da ‘‘Evet’’ diyor.

Ne kadar mutlu olduğunu anlatıyor, sonra da tanışıyorlar.

Kadının adı Ayşegün Musallam, İzmir'de koleji bitirmiş, üniversiteyi de Ankara'da... Sonra eşiyle Amerika'ya gitmişler. Eşi elektrik mühendisi, kendisi de psikoloji ve İngilizce dili üzerinde Teksas Üniversitesi'nin Oustin'deki bölümünde yardımcı profesör.

‘‘Efendim, ben 17 yıldır yurtdışındayım. Her yaz eşimle Türkiye'ye geliyoruz; bir turizm şirketi bize yerler buluyor, denize gidip güneşleniyoruz. Her geldiğimde kitap ve gazeteleri okuyorum. Yaşananlar karşısında üzülüyorum’’ diyor.

Araya girip ‘‘Neye?’’ diyoruz.

Anlatıyor:

‘‘Türk kadınlarının çoğunun sosyal öğretileri zayıf; çünkü eğitimleri yok. İnsanı, hayatı, yaşayış biçimlerini bilmiyorlar. Eğitilmedikleri gibi okumuyorlar da; magazinle çok ilgililer... Sadece kocaları ile meşgul oluyorlar, onlara çok bağlılar.

Düğün haberlerini gördüm, okudum. 17 yaşında bir kız daha eğitimini bitirmemiş, kafası oturmamış bir kız evlendiriliyor. O başı türbanlılar... Büyükannem giyse neyse; küçük yaşta kendilerini hapsediyorlar. Yadırgıyorum bunları... O türbanın içinde benden fazla makyaj var. El ele tutuşuyorlar, ama bunu sık sık kamunun önünde yapmak ne kadar doğru. Biz eşimle kamu alanında el ele tutuşmayız. Sonra Amerika'ya gidiyorlar; orada ne yapacak, dönünce ne yapacak? Çocuklarını nasıl yetiştirecek? Kayınpederi hep Başbakan olarak mı kalacak?’’

Sohbet uzayıp gidiyor, çok çarpıcı görüşler aktarıyor. Ayşegün Hanım gibi kocası da öyle seven bir tip. Türkiye'nin durumuna üzülüyorlar; Türkiye'nin laiklik yolundan uzaklaşıyor diye endişe duyuyorlar.

İrlanda’da Türk damatlar zorda


İRLANDA'da yaşayan 2000 kadar Türk'üz. Çoğumuz buraya Kuşadası'ndan geldik ve İrlandalı hanımlarla evliyiz. İçimizde İrlanda vatandaşlığı almayı başarmış olanlar da var.

Fakat bir sorunumuzdan ötürü rahatsızız. İrlandalılar, kayda değer ırkçı olduklarından yabancılara ehliyet alma konusunda zorluk çıkarıyorlar.

SINAVA GİRMEDEN EHLİYET ALABİLİR MİYİZ?

Burada sınavlara girmeden, uluslararası ehliyetimiz ile İrlanda'da yıllarca araba kullanabilir miyiz, yoksa her yıl yenilememiz mi gerekiyor?

İzmir Turing'den bir yetkili, Avrupalıların yerel ehliyetlerinin Türkiye'de geçerli olmadığını, mutlaka uluslararası ehliyet ve tatil sürelerince araba kiralayıp kullanabileceklerini söyledi. Bunu sigorta şirketleri nasıl kabul ederler? Hiçbir Avrupalı turistin kendi yerel ehliyetini uluslararasına çevirip Türkiye'ye geldiğini sanmıyorum.

İlgililer bu sorunu köşenizden cevaplarsa seviniriz.

Korkut ÖZARCAN-DUBLİN

Havlucu otelci oldu


BALÇOVA'ya bağlı İnciraltı, İzmir'in akciğeri sayılan bir bölge... Mandalin bahçeleri ile biliniyordu; artık rant merkezi olmuş durumda. Koruma amaçlı imar planlarının çıkmasıyla o güzelim bahçeler, lokantalar ve villalarla donatılmaya başlıyor.

Crowne Plaza Oteli de burada kurulmuş... Burhan Özfatura döneminde imar izni verilmiş, ama İnciraltı SİT bölgesi ilan edilince bir sürü sorunlar yaşanmış... Koruma Kurulu'nun, bölgeyi 1. derece doğal sit ilan etmesi üzerine yargı, yürütmeyi durdurma kararı iptal etmiş... Sorun, Kurul'un bölgeyi ‘derecelendirmesi’yle şimdilik çözümlenebilmiş ... Nihayette, Çeşme'ye giden yol üzerinden bakıldığında tüm İzmir Körfezi'ni kucaklayan 20 katlı bir cam yapı çıkmış ortaya; Karşıyaka'nın tam karşı kıyısında, balıkçı barınaklarının tam önünde.. İzmir'in Büyük Efes -ne yazık ki iki yıldan beri yenilenmesine hálá başlanamamış- ve Hilton'undan sonra 5 yıldızlı üçüncü oteli oluyor Crowne Plaza... Otelin resmi açılışı, 22 Ağustos'ta bakanlar Ali Babacan ve Erkan Mumcu tarafından yapılacakmış... Başbakan Tayyip Erdoğan, yoğun programı nedeniyle gelemeyeceğini bildirmiş; sahipleri biraz da üzülmüş... Halbuki Ege'de, hele eski ekonomik gücünden çok şeyler kaybeden İzmir'de bu tür yatırımların cesaretlendirilmesi gerekiyor.

Otelin sahibi havlu üretiminde dünyada söz sahibi olan bir grup; Özdilek... Hüseyin Özdilek, otelin yanına Afyon ve İzmit'ten sonra üçüncü alışveriş merkezini açmış... İzmir'e yapılan yatırım miktarı 50 milyon dolar. ‘‘Keşke o olayları -imar- yaşamasaydık’’ diyor. İzmir'e özellikle turizm ve sosyal amaçlı böyle bir tesis kazandırmasından ötürü mutlu olduğunu söylüyor. Tokat-Erbaa'dan küçük yaşta Bursa'ya gelmiş; kiralık iki tezgáhta havluculuğa başlamış. Özdilek havluları bugün altı tesiste üretiliyor ve çoğu Amerika'ya olmak üzere 32 milyon dolarlık ihracat yapılıyor. Grubun toplam cirosu yıllık 120 milyon dolar.

TOKAT'TAN BURSA'YA, AFYON'A VE...

Özdilek
, bölgesel ayrımcılığa dikkat çekerken şöyle diyor:

‘‘Tokat'tan Bursa'ya geldik, Tokatlı olduk. Afyon'a, İzmit'e gittik, Bursalı Özdilek olduk; İzmir'e geldik bu kez Afyonlu Özdilek olduk... 2500 kişiye ekmek vermek bizi mutlu eder. İzmirlilerin bu katkımızı değerlendireceğini umarım. Yoksa ben sırtüstü yatarak çok daha fazlasını kazanırdım. Üstelik Avrupa sahillerinde ve Amerika'da günümü gün ederek. İnsan dünyaya bir kez geliyor; nitekim bunu yapanların sayısı hiç az değil. Ama bu yol değil. Para bizi şımartamaz; çünkü paraya biz yön veriyoruz’’

MESAJ


SEZER gibi bir Cumhurbaşkanı'na sahip olduğumuz için mutlu ve onurlu olmalıyız. Doğruyu ve yanlışı biliyor. Ülkemizin böyle yöneticilere ihtiyacı var.

Melikşah YENİPAZAR
Yazının Devamını Oku

‘Eve Dönüş’ Yasası 6 ay için geçerli

16 Ağustos 2003
<B>TOPLUMA </B>Kazandırma Yasası'nın yürürlüğe girmesinin üzerinden bir hafta geçmesinden sonra uygulamadan nasıl bir sonuç alınıyor? İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, kısaca 'Eve Dönüş' olarak adlandırılan yasayı sulandırmak isteyenlerin gayretlerinin boşa çıkacağını söyledi.

Yasaya karşı olan grupların davranışları için Aksu şöyle konuştu:

‘‘Huzurun bozulmasını, birlik-beraberliğin olmamasını ve sosyal barışın sağlanmamasını isteyenlerin yasaya karşı koymuş oldukları tavrın bir yansımasıdır bunlar. Bu nedenle birtakım odaklar bunu içine sindiremiyor.’’

Siz, bugüne kadar teslim olanların sayısının 1600'ü aştığını söylüyorsunuz.

Evet... Şimdilik büyük bölümü halen cezaevlerinde yatanlardır. Serbest kalabilmelerinin koşulu örgütle ilgili bilgi vermeleridir. Örgüt üyesi olmuş ancak eylemi olmamış kişiler ise suçsuzluk hali tespit edilirse gerekli indirimden yararlanıyorlar. DGM'lik suçlarda kararı savcılar veriyor. Bunların verdikleri bilgiler doğrultusunda faili meçhul cinayetler başta olmak üzere birçok soruşturmada önemli bilgiler sağlanacaktır.

Dağlardan iki kişi teslim olmuş şimdiye kadar. Dağdakiler neden gelmiyor?

O ayrı bir mesele... Yasa çıkalı daha bir hafta oldu; onlar da gelecekler. Örgüt onlara baskı uyguluyor; çünkü örgütün birden çözüleceğinden korkuyorlar. Belki de, ilk teslim olan biz olmayalım diye bekliyorlar. Düşünün, daha yasa çıkmadan 111 kişi dışardan geldi. Bu yasadan çok ümidimiz var. Teslim olanlar da, bu yasaya karşı çıkanları tekzip eden bir hadisedir. Nitekim Viranşehir'de aileler pankart yazarak çocuklarının gelmeleri çağrısında bulundular. Bu yasadan haberdar olundukça gelenlerin sayısının artacağını hep birlikte göreceğiz.

'Eve Dönüş'e ek süre verileceği yolunda haberler çıkıyor.

Yanlış... Yok böyle bir şey. Çünkü yasa 6 ay diye süre koymuş.

Hünkár'a sesleniş


ZAMAN akıp gidiyor Hünkár'ım. Her şey çok çabuk unutuluyor. Ülkemizde kimin eli kimin cebinde hiç belli değil.

Anadolumuz inançlar, kültürler ve erenler diyarıdır. Asırlarca bu ülkede inanan inanmayan herkes kardeşçe yaşamıştır. Anadolumuzun ortasında Kapadokya'da asırlarca Mevlana, Hacı Bektaş ve Hıristiyan inancına bağlı olanlar huzur ve barış içerisinde birlikte yaşamışlardır.

Gelin görün ki her yıl olduğu gibi bu yıl da Hacı Bektaş'ta düzenlenecek olan etkinliklerde bu felsefeye yakışmayanlar Hünkár'ın huzuruna çıkmak için yarışacaklardır.

Hünkárım, Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'i kurmak istediğini ilk defa Cemaleddin Efendi'ye Hacı Bektaş'ta açıklıyor.

Bugün ise Cumhuriyet'i yıkmak isteyenler huzurunuza geliyor. Önceki yıllarda olduğu gibi koro halinde gelecekler ve yalan söyleyip gideceklerdir.

Hünkárım
, daha önce Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller huzuruna gelip boş vaatlerde bulundular. Aradan yıllar geçti onlar vaatlerini, halkımız da onları unuttu. Şimdi takıyyeciler geliyor.

Almanya'dan Aleviler adına yola çıktıklarını iddia eden ve ateist olduklarını her yerde söyleyenler ile ‘Demokrasi bizim için araçtır amaç değil’ diyen Tayyip Erdoğan birlikte Hünkár'a gidecekler.

İstanbul Belediye Başkanı olduğunda Karacaahmet Cem Evi'ni yıktıran, huzuruna nasıl gelecek acaba? (Erdoğan gezisini son anda iptal etti. Y.B) Hacı Bektaş'ta, Alevi İl Başkanları'nı da içine sindiremeyenler aramızda olacak.

İnançlarımız üzerinde politikalar yapılır alkışlarız. Birisi Aleviliği, birisi Suniliği kullanır, sonra da Hacıbektaş'a gelip yüzleri kızarmadan yan yana otururlar.

Hünkárım, Cumhuriyet tarihimiz, riyakárlıklarla dolu olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı'nda emperyalistlere ve onların ülkemiz içerisindeki işbirlikçisi olan tarikatçılara diz çöktüren destanlarıyla doludur. Anadolu halkı günümüz istismarcılarını da elbette ki tarihin karanlık sayfalarına gömecektir, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Alişan HIZLI-Alevi İnancını Koruma ve Yaşatma Komitesi Sözcüsü-ALMANYA

Biliyor musunuz?


18 Mart'ta 100 otobüsle 4 bin kişiyi, Çanakkale Şehitlerini Anma Günü'nde Çanakkale'ye, 23 Nisan'da 250 otobüs ile 12 bin 500 kişiyi Anıtkabir'e götüren Şişli Belediyesi'nin, dün gece de 170 otobüs ile 7 bin kişiyi, 40. Ulusal, 14. Uluslararası Hacı Bektaş Veli'yi Anma Şenlikleri için Hacıbektaş'a götürdüğünü biliyor musunuz?

Açıklama


DOĞU Anadolu Gazeteciler Cemiyeti (DAGC) Başkanı Feridun Fazıl Özsoy, ‘‘Erzurum'dan pis kokular’’ (14.8.2003) başlıklı yazımız için gönderdiği açıklamada, yolsuzluk haberini tekzip etmesi için Aşkale Kaymakamı Mustafa Özsoy'u tehdit ettiği yolundaki iddiaları yalanladı. Şimdiki Malatya Valisi Derya Kadıoğlu'nun kendisini araması üzerine bilgi almak için Kaymakamı telefonla aradığını anlatan DAGC Başkanı Özsoy, ‘Kaymakamla bir defa görüştüm ve tehdit gibi küçültücü bir konuşma asla olmadı. Ama kaymakamı aramam belki hataydı.’ diye konuştu.

Öte yandan Erzurum Özel İdare'deki trilyonluk yolsuzluk dosyası Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı tarafından İçişleri Bakanlığı'na gönderildi. İnceleme başlatan İçişleri Bakanlığı, Vali Derya Kadıoğlu'nun yargılanıp yargılanmaması için kararı önümüzdeki günlerde verecek.

MESAJ


BAŞBAKANLIK Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nün internet sitesinde vatandaş yanlış bilgilendiriliyor. Vatandaşların resmi kurumlara verdiği dilekçeye yanıt süresi, 30 gün olarak 11.1.2003'te çıkan kanunla değiştirildi. Ama Başbakanlığın dilekçeye yanıt süresi 60 gün olarak sitede duruyor.

Tevfik KARATAŞ

İSVİÇRE Hayat Sigorta kumbara hesabında değerlendirmek üzere 3.5 milyar yatırdım. İki gün sonra bir sıkıntım üzerine poliçeyi iptal ettirmek istedim. Genel Müdür Yardımcısı Ali Aktuğ, anlayış göstererek 'durumunuza duyarsız kalamayız' diyerek bir çözüm buldu. Ancak daha sonra kendisine ulaşamadım, söz tutulmadı. Ziyarete gittim, beni odasından çıkarttı. Sıkıntımı köşenizden kendisine iletir misiniz?

Op.Dr. Seylan ALKAN-Şişli Etfal, 2.KBB Kliniği Başasistanı

İDO,
Bandırma seferleri gibi Çanakkale'ye de sefer düzenleyemez mi? Gerçekten o yörenin turizmine çok büyük katkı sağlar diye düşünüyorum.

Yaşar ÖZCAN-İSTANBUL

BEBEK ve Rumelihisarı arasında güzel bir yürüyüş yolu olan sahil şeridinin, hiçbir eksikliği olmadığı halde beton parkelerini söktürüp yolu kapatan Beşiktaş Belediyesi'ne hayret ediyorum. Bu çalışmanın sebebi nedir? Hangi bedelle kime ihale edilmiştir? Kime yatırım yapılıyor?

Kayıhan ÇAĞLAYAN-BEBEK

İSTANBUL'un ortasında tek nefes alınacak yer olan Yıldız Parkı bugün caddeye dönüşmüş vaziyette. Çocuklarımız burada bisiklete biniyor, kaykay yapıyor, bizler de ailecek yürüyüş yapıp nefes alıyoruz. Ama her geçen araç bizi ürkütüyor. Lütfen buranın trafiğini engelleyiniz.

Mustafa DEMİRKANLI-İSTANBUL

SALIPAZARI Kıyı Emniyet'in önünde bulunan otobüs durağı raylı sistem çalışmasından dolayı kaldırıldı. Otobüsler de yolcularını Kabataş'ta indiriyor. Böylelikle Salıpazarı'nda inmesi gereken engelli insanlar Kabataş'ta inerek tekrar geri dönmek zorunda kalıyor. Engellilere daha duyarlı davranılamaz mı?

Turgut YÜCEL-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Nereye gidiyoruz

15 Ağustos 2003
<B>SİZ </B>buna ister <B>'gölge kabine' </B>deyin, ister bürokratları denetleyen <B>'komiserlik'... Böyle bir görev dağılımı devlet geleneğinde hiç yok. Hiçbir partinin böyle bir uygulama yaptığı hatırlanmıyor.

İster siyaset diliyle 'partizanlık' deyin, ister 'bürokrasinin kuşatılması' deyin buna...

Olay, AKP'nin Rize il örgütü; ildeki tüm bürokrat müdürlerin başına yönetim kurulu üyelerini izlemekle görevlendirmesi... Böylece devlet kadrolarının vesayet altına alınması, dolayısıyla baskı altında tutulması...

Denetim ve gözetim adı altında il müdürlerine talimatlar verilecek, yandaşların talep ve istekleri kaynağından çözümlenecek.

Tek parti iktidarının sultası altına giren daire müdürleri ne yapacak? Görünen ya il yönetiminin talimatlarını yerine getirilecekler; getirmeyenler ise sürülecekler.

AKP il yönetim kurulu üyelerinin kendilerine biçtikleri bu görevler, uyum yasalarında yazıyor mu acaba?

Bakın, AKP Rize İl Başkanı Hasan Karal 'Valilik'ten, yardımcısı Muzaffer Özkan da Garnizon/Askerlik Şubesi'nden sorumlu olmuşlar.

Örgütün hazırladığı 'görev' çizelgesinde, ilgili devlet dairelerinden hangi il yönetim kurulu üyeleri sorumlu; buyurun.

Belediye (Şenay Turan), Adliye (Yunus Çoruh), Çaykur (M. Emin Karadağ), Emniyet-Sivil Savunma (Tevfik Ali Çoğalmış), Defterdarlık (Yılmaz Katmer), Milli Eğitim (Ali Yıldız), Bayındırlık/Sanayi ve Ticaret (Yunus Kuk), Sağlık (Melek Diren), Tarım (Sema Kandemir), Kültür-Turizm (Emine Gündoğdu), Çevre-Orman-Meteoroloji (Ali Parlak), Müftülük (Hamit Yıldırtan), Liman Başkanlığı/Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma (Mehmet Tatoğlu), Gençlik ve Spor/Bankalar (Fahrettin Kaya), Sosyal Hizmetler (Nejla Baş), Tapu Sicil-Kadastro-Nüfus (Demir Ali Kurt), Gümrük/Serbest Bölge (İsmail Fakir), Özel İdare/Köy Hizmetleri (Adem Tornacı), Üniversite/Yurtkur (Dursun Bilgili), Posta İşletmeleri/Telekom (Ahmet Karaali), SSK/Bağkur (Aydın Bilsel), İşkur, Tekel (Harun Mertoğlu), DSİ/Karayolları (Mustafa Altay), TEDAŞ (Bahattin Karalı), SSK Hastanesi (İsmail Soba), SSK Hastanesi (Güngör Baltacı), Devlet Hastanesi (İbrahim Öztürk), Devlet Hastanesi (Kaptan Kolçak).

Bu partizanlık, bütün illerde uygulandığına göre bürokrasinin vay haline! Esas olarak da Türkiye'nin...

Fındık fiyatı ortada kaldı

TAYYİP Erdoğan, seçim meydanlarında fındık üreticilerinin mağdur edilmeyeceğini söyleyerek 2 milyon fiyat vereceklerini söylüyordu.

Demirel de, 1991 seçim kampanyasında ‘‘verenden 5 lira fazlası’’nı vaat etmişti.

Geçen yıl brüt 2 milyon fiyat verilmişti; bunun neti 1 milyon 650 bin ediyordu.

AKP iktidara gelince eli kolu bağlı kalmıştı; verilen sözler yerine getirilememişti.

Hasat başlamışken, hálá bir fiyat verilemiyor fındığa.

Hükümet, Fiskobirlik açıklasın diyor.

Hazine, Fiskobirlik'e ‘‘Sana % 37 faizle kredi vereyim’’ diyor.

Fiskobirlik, bu kaynakla üreticinin karşısına çıkamam, diyor.

Üreticinin gözü Erdoğan'da; ama kimse bağlayıcı bir fiyat söyleyemiyor.

Bu yıl rekolte düşük; üreticiye yapılan uyarı sadece şu:

‘‘Malınızı bekletin, hemen satmayın.’’

Peki üretici ne yapacak?

Antika araba mı kullanıyoruz

DUBLE
vergiler yetmiyormuş gibi eskiyen arabaların vergilerini artırmanın yolu aranıyor. Gerekçe basit, bunlar çevre kirliliğine sebep oluyorlarmış. Çevreyi kirleten bedelini de ödermiş. Adama sormazlar mı? Gelişmiş ülkelerde fert başına düşen milli gelir ortalama 22 bin dolar. Yani Türkiye'nin sekiz katı... Bu ülkelerin hiçbirinde devlet satın alınan arabanın üzerine çeşitli isimler altında maliyetinin iki katından fazla vergi koymuyor; vahşice insanları sömürmüyor. Sanki Türk halkı antika araba kullanma merakından dolayı eski arabaları tercih etmektedir.

Modeli eskiyen arabaları gelir artırıcı önlemler paketine dahil edip yaşlarına göre vergisini artıran uygulama başlarsa doktorlar da hastalarından yaşlandıkça daha yüksek vizite ücreti almaya başlar. Bundan en fazla zarar görecekler ise daha çok araba satılması için hükümetlere inanılmaz baskı yapıp yıllardır lobi oluşturan kanunun çıkması için hiçbir fedakárlıktan kaçınmayan sermaye çevreleri ve otomobil üreticileri olacaktır.

Bilge BEŞTER

Kızılay/ANKARA


Peki Türkiye’deki açlar ne olacak!

ASKERİMİZ Irak'a giderse üç bölgede 'hizmet' ve 'huzur' getirmesi amacıyla günlük 50 bin kişiye yemek verecekmiş. İşsizliğin had safhada olduğu, açlık sınırının altında çalışanların sayısının çok olduğu, enflasyonun düştüğü yalanlarıyla gözümüzün boyandığı ve Başbakan'ın oğlunun gösterişli düğünü çelişkileri içindeki ülkemizde bu sorunlar varken günlük kişi başı 2 milyon yemek maliyeti ile toplam 100 milyarı bulan masrafı (sadece yemek) nereden ve nasıl karşılıyoruz acaba.

Çıkarlarımız tamam ama 'inançlı' yöneticilerimizin bunları yapması reva mı?

Faruk CAYMAZ-İnşaat Mühendisi-KONYA

MESAJ PANOSU

VALİLERE ve belediye başkanlarına... Efendim ben 12 yıldır yerleşim alanları, endüstri tesisleri, otoyollar, tersaneler, limanlar, boğazlardan geçen gemiler, barajlar, maden alanları, turistik tesisler ve Anadolu'nun kültürel varlıkları dahil Türkiye'yi havadan görüntülerim. Objektifimin görmediği hemen hemen hiçbir yer kalmadı. Arşivimde tam 250 bin kare var. 1 Eylül'den itibaren yeniden fotoğraf çekimi yapacağım. Bu yıl Cumhuriyetimizin 80. yılı ve önümüzdeki nisan ayında da yerel seçimler var. Belgesel ve envanter fotoğraflara ihtiyacı olanlara; 0532-212 45 02 ve e-posta: havafotoQhavafoto.com; www.havafoto.com
Yazının Devamını Oku

Adaylarımızı çalıyorlar

14 Ağustos 2003
<B> DSP Genel Sekreteri Sayın Süleyman Yağız... CHP ile ittifak yapacak mısınız? - 3 Kasım seçimleri öncesi sloganlarımızı çalanlar, yerel yönetim seçimleri öncesinde de belediye başkanlarımızı çalmaya çabalayanlara karşı böyle bir şeyden söz edilebilir mi? Bu girişimler partimize yönelik bir komplodur. Hatırlayın... 3 Kasım önesinde sadece Türk siyaset tarihinde değil dünya siyaset tarihinde de görülmemiş yoğunlukta, çapta ve uluslararası boyutta partimize ve Sayın Genel Başkanımıza karşı bir komplo yapıldı. Bu komplo tüm unsurlarıyla doğrulandı, kanıtlandı. DSP olarak tüm gücümüzle mücadele edeceğiz.

DSP olarak seçimlere tek başınıza mı gireceksiniz?

- DSP Türk siyasetinin yüz akıdır; ötesi tartışılmaz. Biz dimdik ayaktayız.

YTP Genel Başkanı İsmail Cem de ittifak çağrısında bulunuyor.

- Ne yazık ki bu tür ittifak çağrısında bulunanlar, daha öne bulundukları partileri bölerek başka kapılara kaçan insanlardır. Cem'in çağrısı içtenlikten yoksundur. Sızan haberlere göre Cem'in, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için sosyal demokrat ve demokratik sol partilerin kendi etrafında toplanmalarını amaçladığı anlaşılıyor. Herhalde kendisine yeni bir gelecek arıyor.

İttifak yapılmazsa, kazançlı yine AKP olmayacak mı?

- Bunun sorumluluğunu bizim üzerimize yıkmaya hiç kimsenin hakkı ve haddi yoktur. İnanca ve ideolojiye ihanet benim açımdan büyük suçtur.

Erzurum’dan pis kokular

ERZURUM Valiliği'ne ait Özel İdare Müdürlüğü'nden gün geçmiyor ki bir yolsuzluk, vurgun haberi çıkmasın... Cumhuriyet Savcılığı geniş çaplı bir soruşturma başlatınca Özel İdare Müdürü Levent Başaran, İl Encümen Müdürü Gürbüz Özdemir ile işadamı Mehmet Bastem soluğu cezaevinde aldı.

Yolsuzluğun boyutları trilyonları buluyordu. Hemen Vali Mustafa Malay'ın talimatıyla, yapılan ayni ve nakdi yardımlar sırasında devre dışı bırakılan kaymakamlar birer komisyon kurarak soruşturma başlattılar. Bu gelişmeyle ilgili haber de Aşkale'den patladı. Bu konulara titizliği ile halkın güvenini kazanan Kaymakam Mustafa Özsoy, muhtarlıklara teslim edilen demir, çimento gibi inşaat malzemelerinin 66 köyden 47'sine götürülmediğini tespit etti. Muhtarlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Aşkale'nin yolunu tutan gazeteciler ‘‘Hayali tuvalet vurgunu’’nu anlatan haberlerini gazetelerine yansıttılar. Devletin köye hizmet için gönderdiği milyarların bir bölümü de yabancı uyruklu kadınlarla yapılan álemlerde yenilmişti. Aldığı malzeme ile köyüne hizmet götüren muhtarlar da, tabii ki bu haberlere sevindiler.

İPİN UCU KAÇTI

2000'li yıllarda meydana gelen bu yolsuzluk, elbette o dönemin Valisi Derya Kadıoğlu'nu (şimdi Malatya Valisi) rahatsız etti. ‘‘Her köye bir tuvalet'' projesinin sahibi olan Kadıoğlu, iddiaya göre Erzurum'da bulunan bazı yakınlarını devreye soktu. Bunlardan biri de Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti (DAGC) Başkanı Feridun Fazıl Özsoy'du. Kaymakamla tesadüfen aynı soyadı taşıyan başkan, kendinin TRT'de prodüktör olduğunu unutup Vali Kadıoğlu'na yaranmak için esti gürledi; haberleri yalanlamaya kalkıştı.

DAGC Başkanı, eski valinin sözcülüğüne soyunurken, meslektaşlarının hakkını korumayıp basın meslek ilkelerini de çiğnedi.

Yerel ‘‘Doğu Ekspres’’in Yazı İşleri Müdürü Öztürk Akkök, ‘‘Bir skandal olay üzerine’’ başlıklı yazısında ‘‘Sen hem Gazeteciler Cemiyeti'nin başkanı olacaksın, hem de gazeteci arkadaşlarının yaptığı haberi yalanlaması için bir kamu görevlisine baskı yapacak, belki tehdit edeceksin. Üstelik haberin doğru olduğunu bildiğin halde. Bunun adına ‘ayıp'ın da ötesinde, resmen skandal denir’’ diyerek DAGC Başkanı Özsoy'un istifasını istedi.

İMZA KAMPANYASI AÇILDI

İnternet sitesi Medyatava.com'a da bu olayı aktaran Erzurumlu gazeteciler, cemiyet başkanının istifa etmemesi üzerine olağanüstü kongreye gitmek için imza kampanyası açtıklarını belirttiler.

Yıllık izinden dönen Vali Mustafa Malay ise yaptığı açıklamada, merkez dahil 19 ilçede sürdürülen bu soruşturmada vurgunun boyutunun çok fazla olduğuna işaret etti ve kaymakamlarına sahip çıkarak son noktayı koydu.

Doğu kadınını hiç eleştirmeyelim!

BUGÜN Başbakan'ın gelini Türk kadınını temsilen okulunu bırakıp, bu yaşta evlenebiliyorsa o halde özellikle Doğu'da karşılaşılan çocuk yaşta yapılan evlilikleri eleştirmeye sanırım kimsenin hakkı yok. Kadının toplumda eğitim ve kültür açısından belli bir donanıma sahip olması, varlığını gösterebilmesi yolunda verilen tüm çabalar bu örneklerle boşa çıkıyor. Hatta yine bu örneklerle kadının toplum içindeki yeri sanki gizlice işaret ediliyor. Bir başbakanın sorumluluğu sadece ekonomi, politika ile sınırlı olmadığını, topluma örnek bir yaşam sergilemesinin doğru olduğunu savunuyorum.

Ne diyorsunuz?

Fatma D.-BOLU

İşini bilen kentliler

'MÜLKİYET hakkından yoksun orman köylüleri adına' Armağan Çağlayan, Cumhurbaşkanı'na hitaben yazıyor: ‘‘İşini bilen kentliler, hiçbir bedel ödemeden, işgallerini ve yaşamlarını rahatça sürdürmeye devam edecekler unutulmuş orman köylüsü ise doğru dürüst yapılmamış orman tahditleri içinde gözüken atadan kalma bahçelerinden, bağlarından, zeytinliklerinden, tarlalarından koparılıp, işkan, iş ve aş için kentlere göç ödeceklerdir. Bu aşikar bir gerçektir. Takdirlerinize arzediyorum.’’

SSK’lıya imtiyaz

SSK'lı hastaların serbest eczanelerden ilaç alabilmeleri için ilaç üreticileri ile bakanlık arasında bir anlaşma yapılarak yerli ilaçta %21 ithal ilaçta %10 daha ucuz ilaç temini konusunda anlaşma sağlandı. Buraya kadar çok güzel, insanların daha ucuza ilaç alabilmelerine bir diyeceğimiz yok. Ancak diğer kurumlardan (Bağkur, Emekli Sandığı) emekli olan vatandaş bu ülkenin insanları değil mi? Onlar da yıllarca vergi verdi, prim yatırdı. Neden indirimli ilaç alımından yararlanmıyorlar, neden bu çifte standart!

Ergun ÇANKAYA

Tanrı bizi korusun

HERKES kadar ülkemi ve insanlarımızı seviyorum. Ama insanımız çok atıl; çok eğitimsiz. Başımıza ne gelirse bundan geliyor. Kafasına vuruyorlar sesi çıkmıyor. Ben düşüncelerimi bazı milletvekillerine ulaştırdığımda, bunu söylediğim birisi varsa ismini yazmasaydın, diyor. Yani ben kötü kişi olmayayım anlayışı... Nasıl olsa biri çıkar ya... Bu anlayışlar bizi buraya getirdi. Üzüntü duyuyorum, AKP'liler milletvekili transferlerini bitirince Anayasa'yı baştan değiştirecekler. Geleceğimizi düşündükçe uykularım kaçıyor.

Tanrı bizi korusun. Filiz AYDAŞ

Otoyol gişeleri

BİR okurumuzdan: Ben İstanbul ve Bolu'daki gişelere takmış vaziyetteyim. Bu gişeler hiçbir işe yaramıyor, buralardan bilet alınmasının hiçbir anlamı yok. Ben İstanbul-Ankara arasında gidip geliyorum; nereden çıkarsam çıkayım ödeyeceğim ücret en uzak mesafe olduğundan bilet alıp almamam fark etmiyor. Bu hiç dikkat çekmiyor mu?

Mesaj Panosu

SEMT içine kurulan pazarlardaki inanılmaz ses ve çevre kirliliği, kayıtdışı ekonomi, trafik keşmekeşi ve en önemlisi o semtte oturanların yaşam ve huzurlarının gasp edilmesi hiç dikkatleri çekmez mi? Bostancı Pazarı'ndaki rüşvet-belediye-zabıta ve pazar mafyası ilişkilerini görüp araştıracak kimse yok mu?

C. D.-KADIKÖY

İETT'nin yeni 'aktarma yap, bekleme ' uygulamasına isyan ediyorum. Bu kadar saçma bir uygulama olamaz. Eskiden tek vasıta ile Avcılar'dan Şişli'ye gidiyordum. Şimdi Yenibosna metroda iniyor, başka bir otobüse biniyoruz. Hem vaktimiz çalınıyor, hem yorgunluğumuz iki katına çıkıyor. Bu uygulamaya karşı çıkanlar şikayetlerini www.iett.gov.tr adresine bildirsin.

Fatma KOŞUBAŞI

BOSTANCI,
Adalar iskelesine yerleştirilen Akbil turnikeleri neden kullanıma açılmadığından %50 indirimden yararlanamıyoruz. Yaz sonuna bırakılmadan acilen açılamaz mı? Biraz daha dayanışma lütfen.

Ayla YAZICIOĞLU ADALAR

SİVAS'ın Kangal İlçesi'ndeki çiftçilere 2002'deki doğrudan gelir desteğinin 2. limiti, son tarih geçen ay olmasına rağmen, henüz yatırılmadı. Tamam, ilçemizdeki çiftçilerden bazıları cezalı gözüküyor. Ama cezalı olmayan çiftçilere neden ödeme yapılmıyor? Gözümüzü ve karnımızı toprak doyurmuyor. Hükümetten ödeneklerimizin yapılması için cevap bekliyoruz.

Hamza YİĞİT-SİVAS
Yazının Devamını Oku

Cumhuriyet’in geleceğine kaygı

13 Ağustos 2003
<B>'JEOPOLİTİK' </B>dergisinin 7. sayısında sol ve sağ kesimden 20 imzalı 8 sayfalık bir 'Ulusa Çağrı' metni yer alıyor. Metinde ‘‘Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını, egemenliğini ve ulus esasına dayalı üniter yapının bütünlüğünü koruyarak, <B>Türkiye</B>'yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış, güçlü ve bir müreffeh ülke yapmak’’ hedef alınıyor. ‘‘Türkiye'nin bağımsızlığı, bütünlüğü ve egemenliği konusunda ödünsüz, Atatürk ilke ve devrimleri konusunda kıskanç ve laik Cumhuriyet'in temel değerleri, kazanımları ve nitelikleri konusunda duyarlı yurttaşlar olarak Cumhuriyet'in geleceğinden kaygı duydukları için böyle bir çabanın içine girdiklerini’’ vurgulayan imzacıların çağrısının son bölümünde şöyle deniliyor:

‘‘Zaman, Türkiye'nin aleyhine işlemektedir. Bir an önce harekete geçilmesi, bütün milli/ulusal güçlerin, her türlü görüş ayrılıklarını geride bırakarak, güçlerini birleştirmeleri, bütün varlığını bir noktada toplamaları zorunluluk haline gelmiştir. Kuvayı Milliye ruhuyla yeniden topyekûn bir Milli Kurtuluş duyarlılığı ve stratejisi yaratılmalıdır. Ve Cumhuriyet yeniden 'bilhassa kimsesizlerin' kimsesi olmalıdır.’’

Ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak, güçlü ve müreffeh kılmak için üzerlerimize düşen görevi yerine getiriyor muyuz?

(İletişim: 0532-331 57 72;

e-posta: hacisalihoğluQsuperonline.com; jeopolotik.org; ulusalhareket.org)



Kimler imzaladı


'Ulusa Çağrı'nın imzacıları arasında tanıdık birçok isim var:

Prof. Erol Manisalı, Prof. Şükrü Sina Gürel, Prof. Anıl Çecen, Prof. Mustafa Erkal, Doç. İ. Yaşar Hacısalihoğlu, Doç. Emin Gürses, Doç. Hüner Tuncer, Doç. Cüneyt Akalın, Yrd. Doç. Yaşar Onay, Yrd. Doç. Elif Hatun Kılıçbeyli, Yrd. Doç. Servet Karabağ, Yrd. Doç. Şamil Ünsal, E. Korgeneral Suat İlhan, E. Tuğgeneral Halil Şimşek, E. Tuğgeneral Servet Cömert, E. Tuğgeneral Sedat İlhan, Attila İlhan, Sadettin Tantan, Sinan Aygün, Mustafa Başoğlu, Kemal Özden, Yakan Cumalıoğlu, Yıldırım Koç, Mehmet Atay, Selim Somçağ, Aslan Bulut, Metin Aydoğan, Celal Ülgen, Birol Başaran, Barış Doster, Turgay Tüfekçioğlu.

Erbakan ve Erdoğan geleneği


FATİH Erbakan ile Bilal Erdoğan'ın düğünlerindeki ayrıntılara baktığımızda, bu iki aile arasındaki farkın tarihin bize yansıttığı iki farklı kral geleneğinden ibaret olduğu anlaşılıyor.

Örneğin, laik ve demokratik bir ülkenin başbakanlığını yapmış olan Sayın Necmettin Erbakan, eski Mısır Firavunları'nın hareket noktası olan tüm insanların efendisi ve servetin sahibi geleneğinden yola çıkarak Çırağan Sarayı'nda seçkin konuklarla yaptığı bir düğün töreniyle oğlunu, çok zengin bir ailenin kızıyla evlendirdi.

Balayı için gidilen yer de, günlüğü 7 bin dolar olan Dubai'deki 7 yıldızlı bir otel oldu.

Yine aynı ülkenin şu anda başbakanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise, Hz. Peygamber devrinde Habeşistan'da halkçı bir kral olarak bilinen Necaşi'nin siyasetini örnek alarak Lütfü Kırdar salonunda, seçkin konuklarla birlikte haktan kimselerin de katıldığı bir düğünle oğlunu orta halli bir ailenin kızıyla evlendirdi.

Balayına gidecekleri yer ise Rize'deki 'baba evi' olacakmış.

İşte bunun içindir ki, bir zamanlar kader birliği yapmış olan Erbakan ve Erdoğan'ı tartışırken, İslam'ı işin içine katmadan eylemlerine bakalım.

Nitekim tarih, ayak yıkayıcıları ve sinek kollayıcıları da olan firavunları, yaptıklarıyla bize hatırlatır.

İsmail NACAR-ANKARA

Kürt Türkmen


IRAK'a asker gönderilmeli. Hem de hatırı sayılır bir kadro ile. Zira biz sallandıkça Kürt aşiret liderleri konuşuyorlar. Bu da bir vatandaş olarak benim kalbimi sıkıştırıyor. Türkiye hiç cevap ya da mesaj vermiyor.

Büyük devlet olmanın gereği bu mu acaba?

Uluslararası meşruiyeti tartışılmaz Kıbrıs müdahalesi ve KKTC'nin varlığını sorgulatan ey devlet, bu ne gaflet!

Koskoca KKTC'nin lağvedilmesi konuşulacak, varlığı tartışma konusu olacak ama Kürt devleti kurulabilecek. Var mı böyle yağma?

Kürt devleti kurulursa bir Türkmen devleti de kurulur diyebilecek kimse niye çıkmıyor? Kürt devleti ne kadar hukuki ise Irak'ta bir Türkmen-Türk devleti de o kadar meşrudur.

Adil TAN

Beyoğlu’nda kaçak elektrik


ELEKTRİK kaçakları sadece Doğu ve Güneydoğu'da mı var? Okurumuz, hayır diyerek, Beyoğlu Sadri Alışık Sokak, Ortaç Apartmanı'nı gösteriyor. Tümünde oturulan 16 dairenin 12'sinde elektrik sayacı yokmuş. Kaçak su da kullanılıyormuş. ‘‘Ülkedeki tüm sorunların kaynağı olarak bu bölgeleri gösteren değerli TEDAŞ büyüklerine ve onların görüşlerine itibar eden değerli bilirkişi (!) halkımıza ihbar ediyorum’’ diyor.

Serdaroğlu: Emil Zola arıyorum


GÜMRÜKLERDEN sorumlu eski Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu, Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nda, görevi ihmalle suçlanan bakanlar arasında adının geçmesi üzerine, yakalanmak üzere olan bir 'çete' mensubu gibi teşhis edilmesine tepki gösteriyor.

Kendisiyle ilgili iddiaları yanıtlayan Serdaroğlu ‘‘Hakkımda ne soruşturma komisyonundan ne de Yüce Divan'dan olumsuz bir karar çıkamaz’’ diyor, ‘‘ancak’’ diye ekliyor:

‘‘Kısaca yasal olarak ‘aklanma' imkánım dahi yoktur. Kurulacak Soruşturma Komisyonu bu olayın af kapsamına girdiğini ileri sürerek Yüce Divan'a sevkimi önleyecektir. Ve kamuoyu adımı, hakkında verilecek ceza bile hesaplanmış sonra da aftan yararlanmış bir eski bakan olarak hatırlayacaktır. İddialarla ilgili teknik konuyu sokaktaki insana nasıl anlatacağım? Bu nedenle medyaya sesleniyorum: İçinizde bir tane bile Emile Zola yok mu? İktidarın kendi yolsuzluklarını gündem dışına itmek ve siyasi rakiplerini yok etmek için kurduğu bu komisyona alet olmamak Türk medyasının namus borcudur.’’

Biliyor musunuz?


DYP İstanbul İl Başkanı Ertan Uygun, Tahsin Salihoğlu'nun Avcılar, Vedat Bayram'ın Eminönü ve Mutlu Erkaya'nın da Kartal'dan belediye başkan adayı gösterileceğini bildirdiğini... Ayrıca eski Bayrampaşa Cezaevi Müdürü Necati Özdemir'in de Bakırköy'den AKP adaylığı için kulis yaptığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


AKBİL turnikeleri sonunda Adalar iskelelerine 'geliş'te yerleştirildi ve ulaşımımıza %50 indirim sağlandı. Dayanışma içinde nelerin yapılabileceği görüldü. Ada halkına teşekkürler.

Uluç YURTDURU-ADALAR
Yazının Devamını Oku

İslami kesim hangi pastanın peşinde

12 Ağustos 2003
<B>MİLLİYET </B>Gazetesi'nden <B>Ahmet Tulgar'</B>la söyleşisinde, eski solcu yeni İslamcı (fakat eskimiş) şair <B>İsmet Özel'</B>in <B>‘‘İslami kesimin önceliği; çıkar’’ </B>başlıklı açıklaması <B>Başbakan'</B>ın oğlunun düğününü sanırım çok güzel açıklıyor. İsmet Özel özetle şöyle diyor:

‘‘İslami kesim AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte yozlaştı, kelimenin tam anlamıyla yozlaştı. İnsanlara konum teklif ediyorlar. AKP'liler pastayı kapmak isteyen insanlardı ve kaptılar da... Kapmak istedikleri şey pasta olduğu için krema da bende olduğu için benim kitaplarımla dolaşmaya başladılar. Bana katılmam için teklifte bulundular mı? Hayır. İsmet Özel'e teklif edilmez çünkü. 'Nasıl olsa kabul etmez' diye düşünülür. Ve 'ya kabul ederse' diye korkulur. Ben bugün en hafifinden şunu söyleyebilirim ki, AKP'liler içten pazarlıklıdır. Çok daha ağır şeyler söylenebilir tabii.

Artık İslami kesimde bütün öncelik fakirler için de, zenginler için de çıkar hesabında... Gariptir nezaket bile kayboldu.’’

Özel'in bu sözleri söylemesi onlar için müthiş bir şey oldu.

Yazının tümünü okurken gözlerimin önünden Erdoğan'ın, Erbakan'ın çocuklarının şaşaalı düğünleri ve bu ülkenin generallerinin, amirallerinin çocuklarının şaşaasız düğünleri ve de bugün Aşkale'de maden ocağında ölen 7 işçinin evindeki feryatlar geçti.

Özel'in açıklamaları İslamcı kesim için şok oldu; bunun etki ve tepkilerini göreceğiz.

Ziya ŞAHİN-İSTANBUL

Neredeydiler


İMAR Bankası, TV ve gazetelerde tahvil, bono ve dövize yüksek faiz reklamlarıyla bugüne geldi. Madem bu kadar kötüydü, BDDK%, Maliye, Merkez Bankası, Hazine şimdiye dek neredeydi? Yine, yapanın yanına kár mı kalacak? Bu insanlara yasal işlem yapılmayacak mı?

Menkul değerlerin üzerindeki imzalar yetersiz midir? 'Tam garanti kavramı' ne anlama gelmektedir; kapsamı nedir?

M. Ali AHISKALI

Felsefe dersleri


TÜRKİYE Felsefe Kurumu'nun İstanbul'da düzenlediği 21. Dünya Felsefe Kongresi'ne öncelikle başta Başbakan ve bakanlar olmak üzere tüm milletvekilleri katılmalıydı.

Dünyanın sayılı felsefecilerinden çok şeyler öğrenebilirlerdi.

Çünkü felsefe, doğruya ulaşmak, doğruyu paylaşmak ve doğruları yaşama geçirmektir. Yokluk ve yolsuzluğun temelinde felsefe ve felsefi düşünce disiplin yoksunluğu yatmaktadır.

Felsefe, derslerin temelidir. Bu nedenle felsefe dersleri zorunlu ders olmalıdır.

Nurettin KAPTAN

ANKARA


2B: Doğa yıkımı


ORMANLARIN satışı ile 25 milyar dolar kaynak elde edileceği, böylece piyasanın rahatlayacağı, ücretlere zam için kaynak yaratılacağı, hatta faizlerin düşeceği şeklinde son derece anlamsız ve gerçek dışı ifadeler ortalıkta dolaştırılmaktadır. Bu ifadeler belki de Sayın Cumhurbaşkanı'nı etkilemeye dönüktür. 2B alanları denilen yerlerin tapulanıp satış noktasına getirilebilmesi ancak üç dört yıl sonra gerçekleşebilecek.

Tescilin ve kullanım kadastrosunun yapılması, hisselerin belirlenmesi, itirazların sonucunun alınması suretiyle küçük örneklerde kaynak akışının başlamasının bugünün faiziyle, piyasanın rahatlamasıyla ve bu hükümetle ilgisi bulunmamaktadır. Üstelik tahsilatın taksitlere bağlanması zorunluluğu doğabilecektir. Tapu dışındaki belgeleri devreye sokarak hızlı işlem yoluna gidilmesi ise halkın kendi arasında çelişmesi, tapu kadastro işlemlerinin büsbütün kargaşaya itilmesi ve çağdaş çözümün ertelenmesi anlamına gelmektedir. Üstelik bu sözde çözüm, doğa yıkımının ve işgallerin artmasına davetiye çıkarmak demektir. 2B alanlarının satışları, en sonunda zengin bir suçlu azınlığın halkın malı üzerinden daha da zenginleşmesine dönüşecek gibidir.

Prof. Dr. Uçkun GERAY

Orman Mühendisleri Odası Marmara Şubesi adına.


Büyükşehir Belediyesi'nden ‘Her canlı bir gün ölümü tadacaktır’


BÜYÜKŞEHİR Belediyesi Basın Danışmanlığı'ndan, köşemizde yer alan Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişindeki ‘‘Her canlı bir gün ölümü tadacaktır’’ yazısına yönelik eleştiriler üzerine şu açıklamayı yaptı:

‘‘Zincirlikuyu Mezarlığı'nın giriş kapısı üzerinde yeralan cümle ayet mealidir. Her vefat eden vatandaşımızın tabutunun üzerine örtülen örtüde de ‘‘her canlı ölümü tadacaktır’’ sözü orijinal haliyle yazılıdır. Anadolu'daki pekçok mezar girişinde de bu ve buna benzer ibret alınacak sözler yazılmıştır.

Zincirlikuyu Mezarlığı'na yakınlarının kabrini ziyarete gelen bazı vatandaşlarımız, bu girişin üzerindeki sözün anlamlı ve ibret verici olduğunu Mezarlıklar Müdürlüğümüze ifade etmektedir. Bu ana kadar vatandaşlarımızdan herhangi bir tepki alınmamıştır.

Ancak, sizlerin de tespitleriyle halkımızın tepkisine ya da demoralize olmasına yönelik bir uygulama olduğu belirlenirse, gerekli tedbirler alınacaktır.’’

MESAJ


AKP iktidarının yolsuzlukların kaynağını laiklikte aramaları, buna karşın Müslüman bir ülkenin işgaline katkı yapma çabaları, bunların ne laiklikten, ne de dinden hiçbir şey anlamadıklarını ortaya koymuştur.

SHP Genel Sekreteri Fikri SAĞLAR

HAZİNE
Müsteşarlığı Kontrolör Yardımcılığı giriş sınavı yapacaktır. Sınav giriş şartı olarak geçen sene yapılmış olan KPSS sınavından belirli bir puan alınmış olması istenmektedir. Yani sınava bu sene mezun olan üniversite öğrencileri girememektedir. Bu durum eşitlik ilkesine ve hukuka aykırıdır. Bunun arkasında farklı düşüncelerin olduğunu düşünüyorum.

Ergun ŞAFAK%

PENDİK Velibaba Mahallesi'nde kaçak yapılaşma yaşanıyor. Sabancı blokları ve Kartal Cezaevi'ne yakın kısımlarda 3 yıl önce, geçtiğimiz pazar da Sultanbeyli tarafında orman yangını çıkarıldı. İnşaatlar devam ediyor. Doğamız yokediliyor; sahip çıkan yok mu?

T. M.-PENDİK

İSTİNYE Boğaziçi
sitesindeki bazı kat malikleri imar planına aykırı olmasına rağmen taşıyıcı duvarları yıkarak bahçeye kapı açıp ortak mahallere asma balkonlar yapıyor. Sarıyer Belediyesi buna nasıl göz yumuyor.

Nursen BALKIR-İSTİNYE

BAKIRKÖY Yeşilköy
mahallesi sakinlerinden: Karakolumuz Ataköy Polis Merkezi'ne bağlandığından beri tinerciler mahallemizde cirit atıyor. Huzur ve güvenliğimizin sağlanması için karakolumuzu geri istiyoruz. (573 03 82)
Yazının Devamını Oku