‘ATATÜRK Havalimanı'na gece yarısı indim, klimalar çalışmıyordu. İnsan vıcık vıcık, ter içinde...
Vize kuyruğunun önünde bekleyen bazı Ruslar birbirleriyle kavga ediyorlar. Halbuki Avrupa ve Ortadoğu'nun çok önemli bir noktasında olan Türkiye bunları çoktan aşması lazım.’
İngiliz kökenli Tıbbett&Britten (TB) lojistik şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı John. A. Harvey böyle diyordu. İstanbul'da bulunmaktan mutluydu; hatta iki gün içinde Türk usulü öpüşme ve kucaklaşmayı öğrenmişti.
TB, ağırlıklı olarak Kuzey Amerika ve Avrupa dahil olmak üzere 34 ülkede hizmet veriyor; 38.5 bin çalışanı ile dünyanın üçüncü lojistik firması...
Son günlerde reklamlarını izlediğimiz Yurtiçi Kargo'nun (YK) partneri olarak bir ön anlaşma yaptılar. YK ve TB oluşturdukları yeni lojistik şirketinde %50 paylarla ortaklığı öngördüler. Lojistik sektörü, küresel ekonominin parlayan yıldızı bir sektör... Yurtiçi Kargo da 21 yıllık bir firma ve o da kendi dalında Türkiye'nin en büyüğü...
Bunları neden yazıyoruz; Yurtiçi Kargo'nun sahibi İbrahim Arıkan'mış... Kamuoyunda eğitim ile diğer işlerini karıştırmamış. Yozgatlı olan Arıkan, MEF dershaneleriyle binlerce öğrenciyi üniversiteye sokan yılların başarılı bir eğitimcisi olarak biliniyor.8.250 kişinin çalıştığı taşıma, lojistik, turizm, sağlık, sanayi ve inşaat şirketlerini 'Arıkan Holding' şemsiyesi altında birleştirmiş.
TB CEO'su Mike Arrowsmith'e ‘‘Neden Türkiye?’’ diye sorduk. Yanıtı ilginçti:
‘‘Çok nedeni var; dinamik bir nüfus ve AB kapısını açacak bir ülke; dünyanın yedinci, Avrupa'nın üçüncü tekstil üreticisi... Tarihte Orta Avrupa'yı savaşla fethetmiş, şimdi ekonomisiyle Avrupa'yı yeniden fethetmeye hazırlanıyor... Bu nedenlerle Türkiye'nin ürettiklerini, dünya pazarlarında raflara kadar götürmek için buradayız; benim için de güneşi ve denizi için...’’
Bu arada eğitimci Arıkan'a, son günlerin çok tartışılan lise ve üniversitelere girişteki başarısızları sormamak olmazdı.
Çarpıcı bir yorum yaptı:
‘‘Türkiye'de ne yazık ki sınav sistemi değil, eğitim sistemi yanlış. Çocuklarımızı düşündüremiyoruz. Geçen yıl yaklaşık 1700 lise birincisi üniversite sınavlarını kazanamadı.’’
Güneydoğulu gözüyle af
GÜNEYDOĞU'dan bir 'sivil'le, PKK-KADEK örgütü üyelerine af getirmeyi amaçlayan ve kısaca 'eve dönüş' diye adlandırılan yasanın hangi sonuçları getireceğini konuşuyoruz:
Yasanın etkisi ne olur?
- KADEK üzerinde etkisi olacağını sanmıyorum. Çünkü, terör örgütü yasayı 'topluma kazandırma' şeklinde almıyor. Genel af gibi koşullar ileri sürüyorlar; hatta Öcalan'ın çekeceği ceza süresinin bir yol haritasına bağlanmasını bile gündeme getiriyorlar. Yasa, dağdakinin gelip evine gitmesi; adam öldürmüş ve cezaevindeki örgüt üyelerinin itirafta bulunup cezalarının indirilmesi gibi koşullar getiriyor ama bunlar yeterli bulunmuyor.
Neden?
- Karar vericiler Avrupa'da... MED TV'de geçen akşamki açık oturumda, 'Bu yasadan yararlanmamız mümkün değildir, çözümsüzlüğe dayalı bir silahsızlanmanın gündeme gelmesi durumunda direnecekleri...' belirtildi, daha da ileri gidilerek bunun savaş sebebi olacağı gibi laflar edildi. KADEK Genel Başkanlık Konsey üyesi Osman Öcalan, ‘‘ABD dünya genelinde temel politikalarını aşma zararlılığı içinde’’ diyerek, Türkiye'ye mesaj vermek istiyor.
Örgüt üst düzey yöneticilerinin Norveç'e sürgünü!..
- Onu da kabul etmiyorlar. Genel af taleplerinin yerine getirilmesinden sonra sadece PKK-KADEK'in üst düzey yöneticilerinin bazılarının başka bir ülkeye gönderilebileceğini belirtiyorlar.
Dağdan kaç kişi iner; çünkü Amerika da bastırıyor.
- Benim görüşüme göre belki 150 iyimser bir rakam olur.
NTV'de, 213 kişinin teslim olduğu bildiriliyor.
- Bunlar daha önce yurtdışından gelmiş olanlar sanırım; bu yasanın etkisiyle olanlar değil.
Hükümet, 2 bin silahlı teröristin gelmesini bekliyor.
- Mümkün değil.
Peki bu yasa çıkarılırken, Güneydoğu bölgesinden bilgi alındı mı?
- Bu yasa hazırlanırken, bölge insanının en çok zorluk çektiği Diyarbakır, Bingöl, Şırnak, Tunceli ve Hakkari'deki valiler dahil olmak üzere hangi sivil toplum örgütünden, halktan görüş alındı? PKK dağdaki örgüttür, onunla muhatap olanlar da halktır. İtirafçılar ise halkı karşısına alan kişilerdir. Köylüyü dövmüş, ihbar etmiş, boşu boşuna gözaltına aldırmış ve suçlu yaratmışlardır.
Tantan ne diyor
İÇİŞLERİ eski Bakanı Sadettin Tantan, 'Eve Dönüş' Kanunu üzerine endişelerini şöyle özetliyor:
‘‘PKK'cılar ve Hizbullahçıları affederseniz bunları topluma nasıl kazandıracaksınız? Hangi altyapı çalışmaları, hangi iyileştirici yasalar çıktı? PKK ya da KADEK'in siyasallaşmasına karşı ne gibi önlemler alınacak? Peki, bu yasayla eşitlik ilkesi zedelendiğinden yargıya gidilirse çıkacak sonuçlara nasıl katlanılacak? Kim sorumlu olacak? Bu konuda gerekli çalışmalar yapılmadan bu tür girişimler ülkeyi felakete götürür.’’
‘Sıfır’ın sorumlusu?
EĞİTİM sistemimizde her biri % 20 oranlarında olan beş tip soru soruluyor:
1- Bilgi düzeyi. Örneğin, Fatih İstanbul'u ne zaman aldı, deniliyor.
2- Kavram düzeyi. Örneğin tarifler soruluyor, suyun kaynama derecesi nedir diye soruluyor.
3- Sentez. Bu budur, bu meseleden şu sonuç çıkar gibi.
4- Yorum. En zor soru türüdür. Örneğin; ‘‘Fatih, İstanbul'u aldıktan sonra Osmanlı'nın siyasi hayatını nasıl değiştirmiştir’’in değerlendirmesi isteniyor.
Bizde ne yazık ki ezbere dayalı öğretilen bilgi ve kavram düzeyinde sorulara birebir yanıtlar değerlendiriliyor, diğerleri ise öğrenciyi zorluyor. İlk iki kümenin çözümleri de ancak % 40 oranını bulabiliyor, geri kalan % 60'ı da yapılamıyor.Öğretilemeyen şeylerin cevabı alınamıyor. Sebebi, eğitimin sisteminin yanlışlığıdır.''