Yalçın Bayer

‘Beyaz terör’

24 Ocak 2004
<B>İSTANBUL'</B>daki karakışın etkisini 'İstanbul çöktü', 'Beyaz afet', 'Kar kábusu' 'İstanbul felç' veya 'Ak felaket' sözcükleri anlatmaya yeter mi? Tabii ki yetmez!

Fırtına ve kar, İstanbul'un yıllar içinde yaşamadığı şeyler değildir. Hiçbir zaman bir metre yüksekliğinde kar ve eksi 10'a varan hava sıcaklığının etkisi bundan daha büyük olmamıştır. Berlin ya da Roma'da böyle bir havanın etkisi doğal olarak günlük yaşamı etkiler ama bizdeki gibi birçok şey felç olmaz.

İstanbul'un plansız gelişmesi, organizasyon bozukluğu ve toplumsal bilinçsizlik, yaşanan zorlukların ana nedenidir. Bu nedenle önümüzdeki yerel seçimlere katılacak partilerin nasıl bir aday tespiti yapmaları gerektiği konusunda ders olmalıdır.

İyi ki radyolar ve televizyonlar var... Araç içindekiler için can yoldaşı oldular da, İstanbul'da neler olduğunu öğrenebildiler. 10 saat süreyle canlı yayında kalan Best FM'den Nihat Sırdar adeta İstanbul'u yönetti sayılabilir.

Beylikdüzü'nde bir kadın sinir krizi geçiriyor; yakınının ise onu teskin ettiği telefondaki seslerden anlaşılıyordu. Avcılar'da 14 saattir araçlarda mahsur kalan kadınlar, tuvalet ihtiyaçlarını gideremedikleri için il yöneticilerine karşı isyan ediyorlardı.

'HEPSİ YALAN'

Vefa Anadolu Lisesi'nden 6 kız öğrenci karnelerini aldıktan sonra bir minibüsle memleketleri Çorlu'ya giderken TEM'in Haramidere kesiminde 15 saat mahsur kaldıklarını, aileleri endişe ile bize duyuruyor.

İstanbul Valisi Muammer Güler'in, çağrılar üzerine akaryakıt ve gıda yardımı yapıldığına ilişkin açıklamasına bir vatandaş tepki gösteriyor.

‘‘Hepsi yalan, hiçbir şey gelmedi.’’

Bir hafta önce anjiyo olan Vali Güler, eleştiriler karşısında bir anda kızıyor, ‘‘Bana mı, onlara mı inanacaksınız’’ diye tepki gösteriyor muhabire....

Böyle bir manzara karşısında hiç kimse birbirine hoşgörülü değil.

Haliç Köprüsü çıkışındaki rampada kalan yüzlerce araca Radyo’dan 'Gezegen Mehmet', Şişli Belediyesi'nin tuz döken ekibiyle sigara, su ve bisküvi yardımı götürüyor. Haliç-Mecidiyeköy yolu böylece açılıyor. Bir baba, benzini bittiği için köprüde çocuğuyla mahsur kaldığını belirterek yardım istiyor.

TANKLAR KURTARDI

Haramidere'
den bir kadın arıyor:

‘‘Tansiyonum çıktı, doktor çağırabilir misiniz?’’

Sırdar'ın çağrısıyla ekipler Bahçeşehir istikametine gönderiliyor.

Hadımköy kesiminde yüzlerce aracın, özellikle de yolu kapatan TIR'ların çekilmesi ancak 1. Zırhlı Tugay Komutanlığı'ndan gönderilen tanklar sayesinde sağlanabiliyor. Yaklaşık 350 kişi askeri birliklere götürülüyor ve onlara yemek veriliyor. Hamile bir kadın revire yatırılıyor.

ARABALARI SOYDULAR

Benzini biten araçların sahipleri evlerine dönmek için çırpınıyorlar. TEM'in Mahmutbey'den Maslak istikametine giderken yolda yardım etmek amacıyla durduğumuz sürücü, lanet yağdırıyor:

‘‘Benzinim bittiği için almaya gittim, geldiğimde camı kırıp radyoyu sökmüşlerdi.’’

‘‘Vicdansız’’
sözcüğünü kullanmak az bile.

Saat 03.00-04.00'lere kadar TEM üzerinde bırakın belediyeyi, bir Karayolları aracı bile görmek mümkün olmadı.

Büyükşehirin alarm düzeyinde sayılan sanal 'C Planı' tartışılıyor.

İstanbullular, billboard'larda yazıldığı gibi ‘‘Büyükşehir çalışıyor’’ yazısına uygun hizmet bekliyor.

Bu arada Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün radyodan sesi duyuluyor:

‘‘Gösterişli değil, kalıcı hizmet vermek gerekiyor. Bir belediye başkanının yorgun olma hakkı yoktur.’’

Trafolar patladığı için ilk kez İstanbul'da bu kadar süreyle elektrik kesik kalıyor. 'Taşeron' ekipler, talepleri karşılayamıyor.

Sular akmıyor, doğalgaz verilemiyor.

İnsanlar evlerinde donuyor.

BİR DOZERCİ NE DİYOR

Dün 11.00'e doğru gazeteye geldiğimizde, bahçede bir dozerin kar temizlediğini görüyoruz. Operatörüne ‘‘Siz Bağcılar Belediyesi'nden misiniz, Karayolları'ndan mı?’’ diye soruyoruz.

Şaşırıyor önce; ‘‘Ne Karayolları, ne belediyesi? Acaba ellerinde böyle bir araç var mı? Karayolları'nda belki bir iki tane vardır. Bizler hafriyat işleri yaparız. Karayolları'ndan da iş alırız. Ancak bu saate kadar bir tek Bahçeköy Belediyesi'nden kar temizlemek için iş aldık; bir de Başakşehir'de iki siteden... Şimdi de Hürriyet için çalışıyoruz.’’

KARAYOLLARI ÇÖKMÜŞ

Kamu kadroları, IMF'nin isteği doğrultusunda azaltıldığından ve de yeni araç alınamadığından tüm Türkiye'de çöküntü yaşanıyor.

Karayolları Genel Müdürü, bir TV kanalında bu eksikliklerini kapalı şekilde ifade ediyor.

İlgililer, İstanbul'a bin tonu Karayolları'ndan olmak üzere Büyükşehir tarafından 5 bin 500 ton tuz döküldüğünü iftiharla açıklıyor. Halbuki tuz asfaltı mahvediyor. Acaba tuzun etkisinin bazı kimyasallarla azaltıldığını ve bu tertibin kullanıldığını hangi ilgililerimiz biliyor. İnce kum dökmeyi kimse düşünmüyor mu?

Ve en önemlisi böyle bir karakış etkisi karşısında o ülkenin Başbakanı, Ulaştırma, İçişleri ve Sağlık bakanları kamuoyunun önüne çıkıp halka 'moral' verir.

Maalesef İstanbullular böyle bir durumla karşılaşmadılar.

Uğur Mumcu, 11 yıl önce bugün katledilmişti

Demode!

UM-AG'ın yazarlık seminerine katılmış bir grup 'UM-AG gönüllüsü' adına Dr. Mehmet Gökağaç'ın, Uğur Mumcu'nun katledilişinin 11. yılında gönderdiği yazı şöyle:

Uğur Mumcu, namuslu, dürüst, yurtsever, objektif, duyarlı bir insan ve gazeteci... Onun kişiliği ve gazeteciliği hakkında söyleyebileceklerimiz birbirinin aynı! Uğur Mumcu, bir yaşam anlayışının, bir tavrın, bir duruşun simgesi.

İşte hiç modası geçmeyecek olan da ondaki bu tutarlı duruş, tavır; insana güven veren yaşam anlayışı, o samimiyet, o içtenlik, o gerçeklik! O Uğur Mumcu!

Bugün tanık olduğumuz maskeli sahte duruşların, tutarsız tavırların yapay ortamında... Önceden hesaplanarak, kurgulanarak toplumun tüm katmanlarına dayatılan yaşam tarzında...

Tüketime dayanan tüketim yaşamında her şeyi tüketmeye çalışıyorlar!

Şimdi de sıra Uğur Mumcu'nun anısını tüketmeye geldi...

Çünkü, toplumun tüm katmanlarında, yaşamın her alanında, tüm mesleklerde ve gazetecilikte Uğur Mumcu'yu, Uğur Mumcu'nun duruş ve tavrını benimseyenler, yaşamaya çalışanlar, yaşatanlar, yaşayanlar var!

Uğur Mumcu'lar var!..

Her şeyin tüketildiği, tükendiği ortamda tüketilmeleri, tükenmeleri, kaçınılmaz olanlara karşın Uğur Mumcu'nun tüketilmeye direnen duruş ve tavrını, 'demode' yaşam anlayışını, üretmeye, çoğalmaya devam ediyoruz!

Uğur Mumcu'yu, Uğur Mumcu'ları yaşatıyoruz... Tükenenlere ve tüketmeye çalışanlara inat. Daha da çoğaltmak, üretmek için.

Bugün 24 Ocak 2004; Türkiye'nin tüm alanlarında çoğalıyoruz!
Yazının Devamını Oku

İstanbul çöktü

23 Ocak 2004
<B>İSTANBUL </B>dün Devlet de, Büyükşehir dahil bağlı belediyeler çöktü. Meteoroloji herşeyi bildirdi. Peki sanal 'C Planı' ne oldu? Adı var, gücü yok. Standardı olmayan İstanbul'da ne altyapı, ne makina-cihaz ve ne de insan kadronun olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Açıkcası İstanbul kaderi ile başbaşa kaldı. 10 santim kara yenildi, yanan 2-3 trafosu değiştirilemedi, su basılamadı.

Caddelere tuz atmak yetmedi. 28 Martta yerel seçimler var. Kimleri belediye başkanı, meclis üyesi ve il genel meclisi üyesi seçeceğiz? Rant amacıyla aday olmaya kalkışanlar şimdiden kendilerini kantara koysunlar veya seçiciler şimdiden onları biçsinler.

AB'ye girerken tartışılan kamu ve yerel yönetimler tasarıları için bu çok gerekli çünkü.

Mega Center artık hayvan pazarı oldu

BAYRAMPAŞA
Belediye Başkanı Hüseyin Bürge, İstanbul'da bir ilki gerçekleştirmiş ve bir iş merkezinin ikinci katını 'hayvan pazarı' haline getirmiş... 25 bin m2'lik modern bir işhanı olan ve iki katında patates ve soğan toplantıcılarının bulunduğu Mega Center'in otoparkında 2.800 büyük baş hayvan satışa çıkarılmış. Bürge, ‘‘Mis gibi bir alışveriş merkezi oldu. Bütün hayvanları da sigortaladık’’ diyor. ‘‘Koku yapmıyor mu?’’ diyoruz, itiraz ederek havaalandırmanın çalıştırıldığını söylüyor. Mega Center Kooperatifi ile yaptıkları işbirliği sonucu bu yeri kullandıklarını, bu yolla merkezin de tanıtılmış olacağını belirterek, ‘‘İlerde bunu semt pazarına da dönüştürebiliriz’’ diyor.

Peki kurbanlık koçlar yok mu?

‘‘Onlar, kaba bir inşaatımız vardı oraya koyuyoruz. Bakın buna şaşırmayın, hayvanlar ilaçlanıyor, sigortalanıyor. Kesim ekiplerimiz ve veterinerlerin kontroluntda. Hastalıklı hayvan kurbanlık olamaz. İnsanlar gelip pazarlık yapacaklar, beğendikleri hayvanı alacaklar. Ayrıca Bayrampaşa'nın 11 mahallesinde orjinal seyyar kurbanlık kesim yerlerimiz var. Bayrampaşa'da bir tek çadırlı hayvan satış yeri gösteremezsiniz.’’

AKDAĞ ALTIN TAKACAK

- Büyükbaş kurbanlıklar kaça?

-
1'den başlayıp 2,3,4 milyara kadar çıkıyor. Yarın (bugün) 10.30'da Sağlık Bakanımız Recep Akdağ törenle açacak Mega Center Modern Hayvan Pazarı'nı... En güzel hayvana da altın takacak, Ayrıca 1 trilyona yenilenen ve Sağmalcılar adı 'Bayrampaşa' olarak değiştirilen Devlet Hastanesi'ni açacak.''

Dedesinin Selanik'li olduğunu, Bayrampaşa'Selanik'le kardeş şehir yaptıkları söyleyerek şunları anlatıyor: ‘‘Girişimlerimiz sonucunda Brüksel'e üç proje ile katıldım; mobilize kurban kesim yerleri yapacağım, çöp ayrıştırma tesisi kuracağım ve Selanik Belediyesi ile öğrenci mübadelesine gireceğim. Projemiz Çevre ve Dışişleri'nden geçti, 8.5 milyon Euro bekliyorum. Dikkatinizi çekerim, bu ödemeli değil, hibedir.’’

Başbakan Erdoğan'ın attan düştüğü parkı görmememizi eleştiriyor,‘‘Gelin yaptıklarımızı görün. Ben Şişli Belediye Başkanı Sayın Sarıgül'den sonra ikinci başarılı belediye başkanıyım. Yeniden aday gösterileceğimi umuyorum.’’

İSDEMİR’in öyküsü

29 yılını iş ahlakı ve coşkusu ile İSDEMİR'e adamış, 3 çocuğunu burada otutarak adam etmiş ve bu nedenle İSDEMİR'e vefa borcu ölene kadar sürecek tekniker emekli bir işçiyim. Halen İskenderun'da oturmaktayım.

Önce size temeli atılırken benim de orada bulunduğum, yıllardır belini kırmak için vura vura perişan ettikleri, ancak hayırlı bir kararla özelleştirilen ve şimdi İskenderunumuzun gözbebeği, herkesin gözünün üzerinde olduğu ve çok çalıştığı İSDEMİR'imi kısaca tanıtmak isterim.

İSDEMİR tesisleri, İskenderun körfezinde sosyal tesisleri ile birlikte toplam 17 milyon metrekare alan üzerine kuruldu. Türkiye'nin uzun mamul üretimi açısından ise en büyük entegre tesisidir.

Kapasitesi 2.2 milyon ton/yıl çeliğe çıkarılmıştır. 2.3.1998 yılında özelleştirme programına alınmıştır. Daha sonra 1.2.2002 tarihinde özelleştirilerek Erdemir'e devredilmiştir. Şirketin % 11 hissesi ise çalışanlarındır.

Devirden sonra yatırımlarını, faaliyetlerini ve başarılarını yakından takip ediyorum. Geride bıraktığım arkadaşlarım iyi çalışıyorlar. Yakında yassı üretmeye başlayacaklarını duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Bilebildiğim kadarı ile de halen yaklaşık 7.000 kişi bu kapıdan ekmek yiyor. (Yalçın Bey bu sayı maalesef devir öncesinde 14-15 binlere kadar çıkmıştı, herkesin bildiği bankamatik memur ve işçileri vardı.)

Maalesef beni üzen şeyler de var İSDEMİR'imde. Benim el verip geride bıraktığım 1500 derece sıcaklık önünde deliler gibi çalışan arkadaşlarım, mühendisler, müdürler var. Ama bu arada hálá o çok kullanılan ve ağızlarda sakız olan tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını yiyorlar, nasıl mı?

BANKAMATİK MEMURLARI

Bakınız devir tarihi 1.2.2002, size bu mektubu yazdığım gün ise 22.1.2004... Aradan yaklaşık 2 yıl geçmesine karşın gelin görün ki, devir esnasında devlet memuru olup devletimiz tarafından başka bir göreve ataması yapılmamış, 2 yıldır bankamatik memuru olarak çalışanlar var. Bunlar maalesef hálá ve hem de İSDEMİR'imin kendi mülkünde oturuyorlar, maaşlarını çalışmış gibi alıyorlar ve bunlara göz yumuluyor.

Uzun bir süredir bunların çoğunun tayini çıkmadı, sonra parti parti gittiler ama şu anda hálá devletin kendi hastanelerinden rapor alıp (Allah şifa versin, nasıl hastalarsa bir kısmı dışarıda kendi işlerini yapıyor) ilişiklerini kesmiyorlar. Bir kısmının da yüce devletimiz tarafından hiç atamaları yapılmadı. Neden yapılamıyor, yapılmıyor?

Bu koca şirket ayağa kalktı, gidiyor, özür dilerim devletimiz 3-5 asalağından kurtulamıyor.

İSDEMİR'ime olan bunca yıllık hizmetim, devletime olan sadakatim, çocuklarıma olan borcum ve ahde vefa duygum bu satırları yazmamı gerektiriyordu, yazdım, takdir sizin.

Ahmet YILMAZ İSKENDERUN

Eurovision’un amacı nedir?

İNGİLİZ sömürge devletlerinin yarıştığı bir müzik yarışması mı? Yoksa ülkelerin birbirlerinin kültürlerini tanımak için yapılan uluslararası bir müzik yarışması mı?

Bir ülkeyi özgür yapan ilkeleridir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes Türkçe konuşarak birbirleriyle anlaşır.

Türkçe, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dilidir.

İngilizce uluslararası bir dildir. Ama biz Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz ve bu ülkede hepimiz birbirimizi anlamak için Türkçe konuşmak zorundayız.

Soruyorum, uluslararası bir yarışmaya katılmak için kendi ilkelerimizden ve özgürlüğümüzden ödün vererek başka bir dil ve kültür ile yarışmak doğru mudur?

Engin ERGÜL

Fotokopi geçerli değil

HABERİNİZ olsun... Muğla Vergi Dairesi, Sayıştay'ın aldığı bir karar gereği, araçların geçen yıl ödenen vergilerinin mahsup işlemi sırasında ödeme makbuzlarının orijinallerini istiyor. Fotokopileri kabul etmiyor. Örneğin, benim araç makbuzumun fotokopisi vardı, vergi dairesindeki dosyada da kaydı var. Fakat kabul etmediler. Devlet bize MTV'yi yeniden mi ödettirmek istiyor.

Barış YAŞIK-İnşaat Müh. MUĞLA

Biliyor musunuz

ÖZAL hükümetinin ilk devlet bakanlarından, karşılıksız çekten 15 aya mahkûm olan, Kemal Horzum'un arkadaşı, Antalya'da bir hayali ihracat olayının kapanması için aracı olan, Malatyaspor'un eski Başkanı Turan Çevik'i Nazan Şoray ile birlikte Tekirdağ'daki evinde ağırlaması gibi olaylarla 1980'li yılların ortalarında gazetelerin gündeminden inmeyen eski ANAP'Ahmet Karaevli'nin, uzun süredir yaşadığı Hollanda'dan dönerek Tekirdağ'da AKP belediye başkan adaylığına başvurduğunu...

Şişli Belediye Başkanı Gülay Çokay'ın (Aslıtürk) belediye başkanlığı döneminde vekilliğini yapan, Çokay'ın Orhan Aslıtürk'le tanışmasına neden olan, Ayazağa'da toprak dökme olayına adı karışan, ANAP'lı belediye meclis üyesi, Av. Cemil Can Bıçakcı'nın Bakırköy'den ANAP adaylığına soyunduğunu...

GP'ye geçen Bornova'nın DSP'li belediye başkanı ve eski milletvekili Cengiz Bulut'un, ‘‘Kazanırsam belediyenin kasasındaki 20 trilyonu bir holding gibi yönetmeye devam edeceğim’’ dediğini... Aralarında ünlü futbolcu Fevzi Zemzem ve Göztepe Kulübü Başkanı İskender Tuğsuz'un, AKP'ye geçmeleri nedeniyle 'spora siyaset karıştırdığı' gerekçesiyle tepki gördüklerini... Biliyor musunuz?

Mesaj panosu

ANKARA'
da birkaç yeşil alandan biri olan Kurtuluş Parkı'nın toprak zeminini taş parkelerle kaplıyorlar. Ayakkabıyla da olsa toprak zemini hissetmek insanı mutlu ediyordu, ne var ki buraya da taş döşüyorlar. Bunun mantığı nedir?

Hayriye ÖZEL-ANKARA

ANKARA'
dan hırsızlıkla ilgili bir not daha: Dikmen Mahallesi'nde kuruyemiş dükkánı işletmekteyim ve bir kez hırsızlığa maruz kaldım. Benim gibi başka kuruyemişçiler, bakkallar soyuldu. Sadece Sokullu Caddesi ve çevresinde son 6 ay içerisinde 20 civarında dükkánın soyulduğunu polisimize iletmek isterim.

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Dokuz partinin CHP çatısı altında ittifak yapması gerekiyor. Arkadaşlarını bırak gel, sol partileri bırak gel, önerisini asla kabul edemem...

(SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın)
Yazının Devamını Oku

Yargıda kirlilik nereye kadar uzanıyor

22 Ocak 2004
<b>YARGIDAKİ 'rüşvet' </B>iddiası gazete manşetlerini süslerken, doğal olarak dikkatler bugünlerde üzerinde çalışılan <B>Türk Ceza Kanunu</B> değişikliğine çevriliyor. Bu konuda Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşturulmuş komisyonlar var... Bu komisyonlardan birisi de Adalet Alt Komisyonu; buradaki ilginç isim komisyonun 'bilim danışmanı' olan İÜ Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Adem Sözüerk...

Hazırlığı yapılan TCK'daki değişiklikle, Türkiye'de bundan sonra mafyaya ve yolsuzluklara geçit vermeyecek diye umutlanıyoruz.

Ama Ankara'daki dostlarımız rahat durmuyorlar; arşivleri açıp bize bir şeyler anlatıyorlar.

‘‘Hatırlıyor musunuz, 2001 Türkiye'de operasyonlar yılı idi. Özellikle batık bankalar operasyonu 'Kasırga' diye anılıyordu. Banka patronları içeri girince, birileri de düğmeye bastı, onların içeri atılmasına neden olan yasaların değişmesi için çalışmaya başladı. Bunun için TCK 313 ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası'nda değişiklik yapılması gündeme geldi. (4422 sayılı yasanın 1999'da çıktığını unutmayın.)

'HAS ORGANİZASYON'

Bu sürece gelirken ekonomik suça ekonomik ceza diye Türkiye'den başka yerde uygulaması olmayan bir anlayışla kanunlar değiştirildi. Öncesinde bilim adamları konferanslarda konuştular. Bunlardan en önemlisini Prof. Kayıhan İçel'de düzenledi. İÜ Hukuk Fakültesi Ceza Hukuk kürsüsü olarak ‘Türkiye'de organize suçlarla mücadelenin AB'ye uyum sürecinde değerlendirilmesi' başlıklı konferans, 5.12.2001 tarihinde yapıldı. Hoca, 4422 sayılı yasanın yanlış uygulandığını ve Türkiye'de bilinen anlamda mafya olmadığını söylüyordu. Aynı kürsüden Doç. Adem Sözüer de normal suçlarda 4422 sayılı yasa kapsamına girdiğini belirterek, Türkiye'de mafyanın değil kendine has organize suçun olduğunu belirtiyordu. Bu altyapı çalışmaları sonucunda yolsuzluk suçlarının DGM'lerden ağır ceza mahkemelerine gitmesi ve hapiste olan hortumcuların da dışarı çıkması sağlandı. Ne tesadüf ki, bugünlerde hortumcular hakkında açılan davalar, bilirkişi raporları ile aklanma yoluna girmiş görünüyor.

Burada akla gelen soru; 1999'da çıkan yasanın kimler içeri girdikten sonra değiştirildiğidir.’’

Aynı isimlerin Adalet Bakanlığı’nın yaptığı yasa hazırlığı çalışmalarına katıldığını görünce ‘‘Haydi hayırlısı’’ demekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.

Aldatılmaya vaktimiz yok

YEREL seçimlerde liderlere, özellikle CHP ve DSP'ye yapılan çağrılar adeta çığlık halini aldı. Bu kadar katılaşmış, kutuplaşmış, eskimiş, köhnemiş beyinlere yapılan hiçbir çağrıdan olumlu sonuç alınamayacağını halkımız bilmiyor mu? Onlar bir araya gelmiyorsa, solda birlik isteyen halk verdiği oylarla birlikteliği sağlar. Hiçbir parti kimsenin babasının malı değildir, partilerle nikáhlı da değiliz. Ülkemizin, halkımızın geleceği, menfaati nerede ise oylarımızı orada toplayabiliriz. Halka seslenmek lazım; hangi sol partiye mensup olursanız olun, partilerin, adayların durumunu değerlendirin, oyunuzun ziyan olmaması, rejim ve Cumhuriyet karşıtlarının ekmeğine yağ sürülmemesi için oylarınızı en uygun partide ve adayda birleştirin. Böylece ayrılık tutkunu liderleri tabanda birleşerek altedin... Şikáyet konusu liderlerden en kısa zamanda kurtulma yolu, halkın özünde yaratılan bu tür birlikteliklerle başlar. Halkımızın bu gerçekleri görmesi, anlaması için kaç defa daha aldatılması gerekiyor? Acaba bir defa bile olsa aldatılmaya vaktimiz var mı?

İbrahim UYANIK- Emekli Hava Tümgeneral- ANKARA

Paşalar konuşacak

FIRAT'ın bilmem hangi kıyısından gelen Dengir Mir Mehmet hazretleri konuşacak, Tomarza eşrafından Gül konuşacak ama 'Tolunoğulları'ndan 40 yıldır asker üniforması giymekte olan Hurşit Paşa konuşmayacak!

Hurşit Tolon şimdi konuşmadı ki... Askerlerimizin başına çuval geçirilince de konuştu.

Vatanın, bayrağın, milletin sesini duyun.

Konuşmadığı, tepkisini koymadığı zamanlarda üzülün.

Asıl konuşmazsa, sürekli susma-dinlenme durumuna girerse korkun.

Susma hakkını 'arada bir' de siz kullanın, bırakın asker konuşsun!

Hüseyin MÜMTAZ

AB bilgi ağı

AB üyelik süreci nasıl gelişecek, AB üyeliği Türkiye'ye ne yükümlülükler getirecek ve ne imkánlar sunacak? Sokaktaki vatandaşın hayatı nasıl değişecek? AB'nin mali destek programları nelerdir? Bunlardan nasıl yararlanılabilir? Tüm bu ve benzeri soruların cevabını almak için Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilcisinin, Türkiye'de yürüttüğü AB İletişim Strateji kapsamında yeni bir adres var: AB Bilgi Merkezi. (0212-244 89 29, www.deltur.cec.eu.int)

Başın sağolsun

KAZANCI Bedih ve karısı, her yıl trilyonlarca liralık kaçak elektrik kullanan Şanlıurfa'da, elektrik soba yerine, tüpgazlı soba kullandığı ve gece söndürmeden uyudukları bu sobanın gaz sıkıntısı yapmasından dolayı zehirlenerek öldüler.

Başın sağolsun Türkiye... Başın sağolsun ‘‘şan'sız’’ Urfa!

Asker AVŞAR İSTANBUL


Teşekkür

ÇORLU'nun nüfusu 220 bini geçti; dispanser yetersiz; Devlet Hastanesi'nde uzun kuyruklar oluşuyor. SSK Hastanesi yaptırılması için gayret gösteren yerel vakfın gücü yetmiyor. Geçmiş Çalışma Bakanları bölgenin sıkıntısını anlamadıkları için yarım kalan inşaata her yıl bütçeden gülünç şekilde 1 milyar lira ayırdılar. Eğitim ve sağlığa büyük önem veren valimiz Ahmet Özyurt'un girişimleriyle bu yılki bütçeden ilk kez 1 trilyon lira ayrıldığını öğrendik. Ayrıca yetersiz okul ihtiyacını karşılamak üzere Özel İdare bütçesinden Cumhuriyet Ortaokulu bahçesine 24 derslik bir ilköğretim okulu yaptıracakmış. Bu da çok önemli bir şey. Bu vesile ile Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu başta olmak üzere Valimiz Özyurt'a Çorlulular olarak teşekkürü bir borç biliyoruz.

E. ÖZCAN ve arkadaşları-ÇORLU

Adalar mezra mı

ŞEHİR Hatları işletmeleri Adalar'da oturanları mağdur ediyor. Deniz ulaşımında kullanılan akaryakıtta ÖTV'nin sıfırlanması böyle mi olacaktı? İndirim dendi ama Büyükada, Heybeli ve Kınalıda, Burgaz arasında eskiden ücretsiz olan seferler paralı hale getirildi. Sirkeci'den Adalara 10.00-15.00 arasındaki 1 milyon olan Akbil indirimi de 1.250'ye çıktı. AKP'nin yaptığı gözboyamayı protesto ediyoruz.

Uluç YURTDURU-BÜYÜKADA

Biliyor musunuz?

EMİNÖNÜ
AKP'den belediye başkanlığına aday adayı olan Kurucu İlçe Başkanı Av. Nevzat Er'e karşı, Cihan Haber Ajansı eski Genel Müdürü Nevzat Bayhan'ı desteklemek üzere bir cemaat grubunun, ilçe yönetimini istifaya zorladığını... Kadıköy AKP aday adayları Muhsin Divan (eski DYP'li), Gürbüz Kaya, Ali Aytemiz, M.Ali Özkan, Mehmet Tufan Yenigün, Necati Us, Murat Dülger (çekildi) kendilerini projeleriyle tanıttıklarını; Bakırköy CHP'den aday olanların sayısının biri kadın olmak üzere 13'e (Yakup Akyüz, Akif Mahmutyazıcıoğlu, N.Yüksel Ogan, Kadri Öner, Selçuk Biber, Zihni Deniz, Yakup Akyüz, Sefa Sirinci, Hasan Topaloğlu, İsmail Hakkı Celayir, M. Baha Çelik, Selahattin Bingöl, Gürol Soylu ve Ayda Özlü Çevik) yükseldiğini... Kağıthane AKP'den İbrahim Sezgin (1994 ANAP adayıydı), Nihat Macit ve Fazlı Kılıç'ın karşısına CHP'den Cafer Dursun'un aday adayı olarak çıktığını...

Biliyor musunuz?

Mesaj panosu

KAYSERİ
Barosu avukatlarından Orhan Pekmezci'nin, 'Ermeni soykırımı'nı tanıyan Fransa aleyhine AİHM'de açmak istediği davanın başvurusu kabul edilmiş. AİHM, Pekmezci'den Ermenilerin yaptığı katliamlarla ilgili tanık ve belge istemiş. Permezci, iddiaların asılsız olduğunu kanıtlayabilmek için canlı tanıkların kendisine başvurmasını bekliyor. (0543-461 38 12-222 27 34)
Yazının Devamını Oku

Sezer’in vetosu

21 Ocak 2004
<B>GÜMRÜKLERDEKİ </B>atamalarla ilgili son üç hafta içinde dört yazı yazdık; yapılan atamaların hukuka uygun olmadığını, bazı görevlilerin ise irticai soruşturma geçirdiklerini yazmıştık. Bu isimler hakkında ANAP döneminde müfettiş raporları bulunduğu da herkesin bilgisi dahilindeydi.

Ancak 16 gümrük başmüdürü bir gecede değiştirildi, hepsi tepkiliydi. ‘‘Niye görevden alındığımızı bilmiyoruz; biz vatan haini miyiz, hırsız mıyız? İrticacı mıyız?!’’ diye soruyorlardı. Tepkilerde, isimlerin AKP Genel Merkezi'nden, Gümrük Müsteşarı bizzat aşılarak dikte edilen ve gönderilen isimler olduğu öne sürülüyordu.

Nitekim önceki gün Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer, atamalarla kararnameyi Başbakanlığa iade etti.

Sezer tarafından atamaları iptal edilen isimler ve görev yerleri şöyleydi:

Başmüdür Yardımcısı Selahattin Aldemir (Gaziantep), Başmüfettiş Arslan Günler (İstanbul), Başkontrolör Kaptan Kılıç (Ankara), Başkontrolör Mehmet Şahin (Bursa), Başmüfettiş Nevzat Er (Edirne), Başkontrolör Şükrü Keleş (Mersin), Başkontrolör Tevfik Usta (Hopa), Başmüdür Yardımcısı Avni Ertaş (Trabzon), Gümrük Muhafaza Müdürü Metin Yücedal (İskenderun), Gümrük Müdürü Sebahattin Çavdar (İzmir), Başkontrolör Mehmet Ergül (Antalya).

Bu isimler 'sakıncalı' bulunurken artık yeni bir kararnamede de yer alamayacak. 30 Aralık tarihli 18 kişilik atama listesi tek kararnamede topladığından Başkontrolör Mehmet Ergül (Antalya), Başmüdür Vekili Ali Fuat Kılıç (Gürbulak), Başmüdür Vekili Rüstem Danış (Habur) ve Başmüdür Vekili Süleyman Karadurmuş'un (Malatya) atamaları da otomatikman iade edilmiş oldu. Bunlar için bir kararname uygun görülürse yeniden atamaları yapılabilecek...

Son kararnamede adları yer alan Başmüdür Mehmet Kut (Bursa'dan İzmit'e), Başmüdür İsmet Sözen (İskenderun'dan Samsun'a) ve Muammer Batur'un (Hakkári'den Sinop'a) ise 2001'deki bir başka kararname ile yer değiştirdiklerinden haklarında olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılıyor. Ancak bu atamalar da yine tek listede yer aldığından geri gönderilmiş oldu.

Gümrük müsteşarlığının şimdi nasıl bir işlem yapacağı merak konusu oldu.

Yemin etsinler

SEZER'in önceki gün kararnameyi geri döndürdükten sonra dün Gümrükler Personel Dairesi Başkanı Hüseyin Şahin'den bir faks notu aldık. Şahin, atanan isimlerden sadece ikisinin İmam Hatipli bulunduğunu (Mehmet Şahin ve Mehmet Ergun) bildiriyor. (İmam Hatip'ten sonra klasik liselerden mezuniyet alanlar konusunda bir bilgi yok.) Şahin, kendisi dahil Gümrükler Genel Müdürü Vekili Sezai Uçarmak'ın, Tayyip Erdoğan döneminde Büyükşehir Belediyesi 'Beyaz Masa'da çalıştıkları iddiasını ise reddediyor. Evet bu isim Hüseyin Şahin değil, Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Hüsnü Güler olacaktı, bu ismi biz yanlış yazmışız. Ancak Güler ve Uçarmak, İstanbul'da, o tarihte müfettiş olarak görev yaparlarken Beyaz Masa'da çalışmadıkları konusunda 'vallahi tallahi' diye yemin edebilirler mi? Yemin ederlerse o zaman biz kendilerinden özür dileriz. (Ankara'dan ataması geri dönen, Başkontrolör Kaptan Kılıç da, Giresun Ticaret Lisesi'nden sonra İTİA ve Hukuk'u bitirdiğini, 21 yıldan beri 'gümrüklerdeki yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gittiğini' bildirdi.)

Tüzmen’e zor sorular

CHP Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, gümrüklerdeki atamalarla ilgili olarak Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'e ilginç sorular yöneltti. Değer, Cumhurbaşkanı'nın iptal ettiği 'vekálet' atama isimlerin soruşturmadan geçip geçmediklerini, tarikat bağlantılarının olup olmadığını ve ağırlıklı olarak İmam Hatip mezunu olup olmadıklarını, atamalarda Müsteşar Nevzat Saygılıoğlu'nun neden devre dışı bırakıldığını, atanan üç kişinin Gümrükler Başmüdürü Sezai Uçırmak'ın hemşerisi olup olmadıklarını sorduktan sonra şöyle diyor:

‘‘Görevden alınanlar hakkında ne gibi soruşturma işlemleri yapıldı? 14 ay neden bu başmüdürler görevden alınmadı? ‘‘Gümrüklerde yakalanan kaçak eşya miktarı devletin Gümrük Müsteşarlığı için ayırdığı bütçeden fazladır. Bu başarıya mevcut kadroyla ulaştık’’ dedikten iki gün önce görevden aldığınız kadroyu 'çıkar şebekeleriyle iş yapmakla' niçin suçladınız?’’

Taşıma oy rezaleti

YEREL
seçimler öncesinde sık sık 'taşıma' oy olaylarıyla karşılaşıyoruz. Gerçek görev yapan muhtarlar bunlara imkán vermiyorlar; siyasilerin getirdikleri isim ve adresleri karakollardan kontrol ediyorlar.

Eminönü'ndeki 'taşıma oy' sahtekárlığı karşısında SP, AKP, ANAP ve CHP karşılıklı olarak birbirlerini ihbar etmişler; itirazlar yapmışlar. Bunun sonucunda Eminönü'ndeki 33 muhtarlıktan 22 muhtar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Yapılan incelemede, bugünlerde 1.680 yeni yazılım tespit edilmiş; 3 Kasım seçimindeki 'taşımalarla' bu sayı 3 bin olarak saptanmış... Ve sonuçta iptal edilmiş. Bir tek DYP girmemiş bu oyunlara. SP ise yıkık dökük evlerde ve arsalar üzerinde 'yığma oy' yazdırmış... Eminönü'nde 30 bin 600 seçmen bulunduğuna göre, 3 bin taşıma oyun nelere mal olacağı görülüyor.

Biliyor musunuz?

‘‘EL Tayyip Nasıl Umut Oldu’’ kitabı nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, hakkında hakaret gerekçesiyle dava açtığı eski CHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bölük'ün Kadıköy 2. Asliye Mahkemesi'ndeki duruşmada savcının da talebiyle 'hakaret unsuru oluşmadığı' gerekçesiyle beraat ettiğini, beraat kararına karşı çıkan Erdoğan'ın avukatının ‘‘Bu sanıkla, Marmara Üniversitesi'nden olan bilirkişiler YÖK yasası nedeniyle Sayın Başbakan'a karşılar; bu nedenle sanığın lehine rapor yazmışlardır’’ diye itiraz ettiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

TEDAVİ sadece ayaktaki insana yapılmaz. SSK Kadıköy Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde serum ve oksijen verilen dayıma tıbben yapılacak bir şey yok ama ayağa kalkacak durumda da değil, hiç olmazsa bu şekilde rahatlıyor. Kendisini cihazdan çıkartılmış sandalyede bulduk ve resmen kapı dışarı edildik. Sayın Başesgioğlu, isyan ediyoruz.

Görkem SÖNMEZ-KADIKÖY (0535-490 09 50)
Yazının Devamını Oku

Rejim ve tehlike

20 Ocak 2004
<B>İZMİR</B> Ege Koop'un geleneksel eğitim ve kültür etkinlikleri çerçevesinde hafta sonu <B>İzmir'</B>de düzenlenen panellerde rejimle ilgili çok ilginç ve çarpıcı değerlendirmeler yapıldı. Ege Üniversitesi Kültür Merkezi'nde yaklaşık 1500 kişinin altı saat süreyle soluksuz izlediği iki oturumda Yekta Güngör Özden, Prof. Türkan Saylan, Vural Savaş, Prof. Ülkü Bayındır, Prof. Toktamış Ateş ve Prof. Ergün Aybars, 'aydınlanma devrimi'ne karşı yönelik dinsel ve etnik saldırılarıin tehlike boyutlarını, tarihsel ve güncel örneklerle sıraladılar.

Konuşmacıların ortak paydası, cumhuriyete yönelik tehditlerin, yerel seçimlerden AKP'nin yeni bir başarısı halinde daha da artacağına özellikle dikkat çekildi. Bu tablonun Türkiye'nin AB'ye girmesine engel teşkil edeceğine yönelik değerlendirmeler yapılırken, hele dış politikada verilen ödünlerle Türkiye'nin ulusal yapısının nerelere varacağı da bir başka endişe kaynağı olarak gösterildi.

Bu konuşmaları keşke herkes dinleseydi; özellikle bir araya gelemeyen sol ve sosyal demokratlar da... Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan konuşmaları kitaplaştıracağına göre, okurlarsa siyasal ve ekonomik oyunlara karşı ortaya çıkan tehlikenin ne boyutlarda olduğunu daha iyi görebilirler.

BENİ İKİ MİSLİ YAKARLARDI

Eski ANAYASA Mahkemesi Başkanı ve CDP Genel Başkanı Yekta Güngör, ‘‘Devrimlere yönelen tehditler, türban, YÖK’’ konusunda ilgiyle izlenen konuşmasında Atatürk'ün çok dilli ve çok dinli bir ümmet toplumundan bir millet yarattığını söyledi. ‘‘Ancak’’ dedi ve şöyle devam etti:

‘‘Kötüye kullanılan bir demokrasi içinde Atatürk'ün kıymetini bilemedik. Yanlış din, hukuk ve siyaset anlayışı bizleri bugüne getirdi. Bu konuda hepimizin sorumluluğu vardır.’’

Bunun sonucunda da toplumun suskunluğa gömüldüğünü, herkesin üzerine düşen görevi yapmadığını, adam sendeciliğin egemen olduğunu anlattı. 1993'te Sivas'ta Madımak Oteli'ndeki toplantıya bir işi nedeniyle gidemediğini anlatırken ‘‘Eğer gitmiş olsaydım, beni de, hem de iki misli yakarlardı’’ dedi.

Laikliğin değerini bilmeyenlere, ‘‘Laiklik, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir’’ diye seslenen Özden, ‘‘Bugün 100 yıl önce düşündüklerimizi tersine çeviriyoruz. Atatürk'ün 'Medeni olmak, adam olmaktır' sözünü kimse unutmasın’’ dedi.

Konuşması sık sık alkışlanan Özden, ‘‘Bütün partilerin bir araya gelip ilerici, demokrat ve Atatürkçü adaylar etrafında birleşmelidir’’ diye konuştu.

Özden'in CTP'si ile Prof. Mümtaz Soysal'ın BCP'sinin birleşeceği de bu arada duyuruldu.

Tamam biz varız peki neredesiniz

ÇYDD Genel Başkanı Prof. Türkan Saylan, ‘‘Devrimlere yönelen tehditleri sıralarken özetle şöyle konuştu:

‘‘Atatürk'e olan borcumuzu sadece kendini öne atmış olanları alkışlayarak ödeyemeyiz; 'iyi ki varsınız' sözü yetmez... Biz de diyoruz ki, 'ama siz de varsınız, siz niye elinizi taşın altına sokmuyorsunuz!' Umutsuzluğa kapılmadan ne yapabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor.’’

Karşı devrimin 1980'de ilgisizlik, bilgisizlik ve lakaytlık yüzünden ortaya çıktığını anlatırken, ‘‘Ne yazık ki birlik ve beraberliğimizi ülke adına kullanamadık?’’ dedi.

Türkiye, aldatılan artist kızlara benzemeye başladı

Eski YARGITAY Başkanı Vural Savaş'ın konuşması özetle şöyleydi: ‘‘Laiklik modern toplumlarda devletin boynuna asılan bir ilandır. Bu kazanılmış hak saptırılamaz... Türbanlı kadınlarımız, erkek karşısında ikinci sınıf vatandaş konumuna düşürülmeye başlanmıştır. Devletle kavga edilerek ulus devlet yapısı kırılmak istenmektedir. Türbanı savunanlar, Anayasa'ya karşı ihlal suçu işlemektedirler. Bu durumda Türkiye'yi aldatılan artist kızlara benzetiyorum. Hükümete soruyorum; başörtüyü çoğaltarak mı Avrupa'ya gireceksiniz? Böyle bir tutum bizi çağdaşlaşmaya taşıyamaz.’’

Türbanın sorumlusu YÖK

TÜRBAN sorununun YÖK ile birlikte üniversitelere girdiğini belirten Prof. Toktamış Ateş ‘‘YÖK'ten önce hiçbir üniversitede türban sorunu yoktu. Bunların hepsi YÖK'ün çağdaş olmayan yöneticileri tarafından üniversitelere sokuldu’’ dedi.

Prof. Ateş, AKP hükümetine hiçbir şekilde sempati ile bakılamayacağını da sözlerine ekledi.

Kolektif suç

ÖZDEN konuşması sırasında kendisinin tanık olduğu bir olayı şöyle anlattı:

İsmet İnönü'nün yanına Ankara'dan bir CHP'li milletvekili gitmiş...

‘‘Paşam, iktidar, din, iman diye insanları kandırıyor. Biz de biraz taviz versek’’ demiş.

İnönü kızmış:

‘‘Din, imanla oynamak ateşle oynamaktır. Bir verirsen 10 istenir, vermeyeyim ki onlar da birde kalsın.’’

Ama parti liderlerince verilen tavizlerle geldiğimiz nokta ortada. Buna rejime karşı 'kolektif suç' denmez mi?

Kurbağa haşlama politikası

DOKUZ Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Ergun Aybars, orta burjuva sınıfının Atatürkçülükten taviz vere vere, sonuçta 3 Kasım'da Meclis dışı kaldıklarını söyledi. Bugün 500 milletvekili ile Meclis'e gelen bir partinin 'şeriat istiyorum' derse gayrimeşru olacağını, bunun için de tüm kadrolara sızıp 'kurbağa haşlama' politikasına geçildiğini belirterek, ‘‘Ancak şu bilinmelidir; Atatürkçüler kurbağa değildir. Bardağın son damlasına kadar mücadele edeceklerdir’’ dedi.

Biliyor musunuz?

TBMM Başkanlık Divanı'nda, üyelerin kullandığı araçların masraflarının açıklanmaması yönünde karar alındığını, buna gerekçe olarak basının bu tür konuları büyüterek sansasyon haline getirdiğinin gösterildiğini...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Kıbrıs'ta denge bozulursa önümüze başka şeyler gelecektir. Ortadan kedi gibi kaçarsak, çok büyük bir moral çöküntüsüne uğrarız. Başkalarının gözünde de saygınlığımızı kaybederiz. İçten ve dıştan bir ulusun çözülmesi çok tehlikelidir.’’

(Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı Prof. Mümtaz Soysal)
Yazının Devamını Oku

Enflasyon cebimize ne zaman yansıyacak

18 Ocak 2004
<B>İZMİR'</B>de, 20 yıl içinde 20 bin konut yapan <B>'Ege-Koop'</B>un hafta sonu düzenlediği <B>‘Seçim öncesi Türkiye’</B> konulu panellerde, ekonomi, yasal partiler ve kamu yönetim ve yerel yönetim tasarısı ve sorunları üzerinde ilginç tartışmalar oldu.Bilgi Üniversitesi'den Prof. Taner Berksoy ekonomide iyileşen şeyin ne olduğunu şöyle açıkladı:

‘‘Türkiye'nin son 15 yılı israf edildi. 1990'den itibaren ekonomide müthiş bir dağınıklık içinde 'şişme' yaratıldı, kronik enflasyon tüm temel değerleri bozdu. IMF'in üç yıllık programının ilk hedefi, kötü tablonun tersine çevrilmesi oldu. Frene yavaş yavaş basıldı. Yani, ülserli bir hastanın bir de kalp rahatsızlığı geçirip tedavisine başlanmasıdır bu. İlk neşter enflasyon ve borç yüküne vuruldu. Trent iyileşmeye başladı. Borç yükü yavaşladı; borçlanma aşağıya çekilmeye başladı. Biz geçen yıl, konsolidasyonu konuşurken, bugünkü tablo iyi bir gelişme sayılmalı. Ancak bunun da ağır bir bedeli de oldu; çok yüksek bir gelir kaybı, işsizlik ve yatırımsızlık...’’

Demek ki devrilen araba henüz ayağa kaldırılmış; daha uzun bir onarım dönemi var.

Peki bu durumda iktidara 'olumlu' not olarak verilebilir mi?

‘‘Hayır’’ diyor Berksoy: ‘‘İktidar geçen şubat mart aylarında programın her yönüne itiraz etti; Merkez Bankası ile kavga etti. Programa değil de, felsefesine karşı gelmek istedi. Ancak dıştaki güçlere dayanamadı. Bu başarıysa başarı var; yoksa hala birileriyle dövüşülür olurdu.’’

Peki enflasyonun yavaşlıyor olmasını vatandaş hissediyor mu?

‘‘Sorunları sıraya koyup enflasyonu tek haneli rakama getirelim, yıllık 5-5.5 büyümeyi sağlayalım, vatandaş o zaman kendine gelmeye başlayacak’’ diyor.

Peki, Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan'ın tepkisine ne demeli?

‘‘Dolar bir yılda %17.1 düşerken, yıl sonunda çimento ve demire %15, keresteye %20, tuğlaya %26.87 oranıdaki yapılan insafsız, hem de rekor seviyedeki zammı nasıl izah edeceğiz?’’

Prof. Berksoy'un dediği gibi daha yapılacak çok iş var; düşük enflasyonun cebimize yansıması da yavaş yavaş hissedilecek.

Kim görevden alındı, kim atandı

DEVLET Bakanlığı Gümrük Müsteşarlığı'nda, gümrükler başmüdürlüklerine yapılan atamalarda kimler görevden alındı? Yerlerine kimler vekáleten getirildi?

Üçlü kararname Cumhurbaşkanlığı'nda incelemedeyken, yapılan atamalarla bölge müdürlüklerine gönderilenler görevlerine başladılar.

Gerekçe gösterilmeden yerlerinden alınanlar ve yerlerine verilen isimler şöyle:

Edirne'den İbrahim Ekinci'nin yerine Başmüfettiş Nevzat Er (İmam Hatipli), İstanbul'dan Nadide Ünlü'nün yerine Başmüfettiş Aslan Günler (İmam Hatipli), İzmit'ten Nurettin Çelik'in yerine Bursa Maşmüdürü Mehmet Kut... (babası RP/FP'li), Bursa'dan Mehmet Kut'un yerine Başkontrolör Mehmet Şahin (İmam Hatipli), İzmir'den Ali Cevat Akın'ın yerine Gümrük Müdürü Sabahattin Çavdar, Antalya'dan Ertuğrul Konukman'ın yerine Başkontrolör Mehmet Ergül (İmam Hatipli), Mersin'den Lütfü Ekinci'nin yerine Başkontrolör Şükrü Keleş (İmam Hatipli), İskenderun'dan İsmet Sözen'in yerine Gümrük Muhafaza Müdürü Metin Yücedal (İmam Hatipli), Gaziantep'ten Mehmet Karabağ yerine Başmüdür Yardımcısı Selahattin Aldemir, Habur'dan Mehmet Hatipoğlu'nun yerine Gümrük Müdürü Rüstem Danış, Hakkári'den Muammer Batur'un yerine Gümrük Müdürü Necati Türedi, Gürbulak'tan Ragibe Coşkun yerine ‘‘vekil’’ Gümrük Müdürü Ali Fuat Kılıç, Hopa'dan Ali İhsan Merdanoğlu'nun yerine Başkontrolör Tevfik Usta (İmam Hatipli), Trabzon'dan İlhan Hınçal'ın yerine Başmüdür Yardımcısı Avni Ertaş (İmam Hatipli), Samsun'dan Nurhayat Talay'ın yerine İskenderun Başmüdürü İsmet Sözen, Ankara'dan Muzaffer Uygar'ın yerine Başkontrolör Kaptan Kılıç (İmam Hatipli), Malatya'dan Mahir Cemiloğlu'nun yerine Gümrük Müdürü Süleyman Karadurmuş (İmam Hatipli), Sinop'tan Şükrü Ünlüoğlu'nun yerine Hakkari Başmüdürü Muammer Batur.

AÇIKLAMA

KOMBASSAN Holding Hukuk Müşaviri Ahmet Güney, ‘‘Şu ana kadar Tahir Akyürek (Konya-AKP) de dahil olmak üzere hiçbir aday adayına maddi ve manevi destek vermedikleri gibi bundan sonra adaylıkları kesinleşse bile hiçbir anlamda hiç kimseye hiçbir destek vermeyeceklerini’’ bildirerek, ‘‘Siyaset alanındaki her türlü gelişme, iştigal sahamızın dışında kalmaktadır!’’ dedi.

CE’siz ürünler

YURTİÇİ dolaşımında ve AB ülkelerine yapılacak ihracatta zorunlu hale gelen CE işareti ile ilgili tüketicileri uyaran Tüketiciler Birliği Konya Şubesi Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç, ‘‘Sağlıklı ve güvenli olduğu deklare edilmeyen, yani CE işareti bulunmayan ürünleri tercih etmeyin’’ diyor.

Bağış uygulaması sürüyor

DEVLET
dairelerinde bağış alınması devam ediyor. Nüfus Müdürlüğü'nden bir kimlik numarası almanın karşılığı 10 milyon, savcılıktan sabıka kaydı 8 milyon, çocuğu okula yazdırmak 1-1.5 milyar, Esnaf Kefalet Odası'ndan bir imza almak 17 milyon TL... Bunlar kamu hizmeti değil mi?

Neden açık açık sömürülüyoruz?

Aydın AYDIN-İZMİT

Eryaman’da daire aldım, yandım

1998 yılında TOKİ'den 11.7 milyara Eryaman'da daire aldım. Borç bakiyesi sözleşmedeki gibi memur maaş artış oranlarına göre olacaktı. 27.08.2001'de 27 milyar, yeniden değerlendirme adı altında zam yapılarak 39.2 milyara baliğ oldu. Ecevit hükümeti, medyanın ilgisi karşısında iki yıl memur artış oranı yapılmayacağına karar vermişti (dondurmuştur). AKP seçim bildirgesinde, bu zammı fahiş olarak nitelendirmiş, kolaylık sağlanacağı vaadinde bulunmuştu. Bu bölgede hiç borcu olmayan daireler 30 milyar civarındadır. Borcunu ödeyemeyen bizlere TOKİ'den Derya Hanım telefon ederek, ‘‘Karşınızda devlet var. Borcunuzu ödeyin, ödeyemiyorsanız diğerleri devrediyor’’ diyor. Dairenin maliyeti 100 milyarı geçiyor. Ben borcumu ödeyemediğim için ilk önce sözleşmemi feshettiler. Şimdi de tahliye için mahkemeye başvurdular. Genelde başkalarına devrettiriyorlar.

Ali YETİŞKİN-ANKARA

Biliyor musunuz?

ERZURUM'daki ‘‘Kırkıncı Hoca (Mehmet Kırkıncı)’’ cemaatinin mensubu olduğu ve dinci kadrolaşma yaptığı gerekçesiyle ‘‘Batı Çalışma Grubu’’ tarafından kara listeye alındığı bilinen; döneminde bilim adına bir şey yapılmadığı kaydedilen ve Süleyman Demirel'in tavsiyesi üzerine Kırgızistan'da bir üniversitede görev yapan Atatürk Üniversitesi'nin önceki rektörü Prof. Erol Oral'ın AKP Erzurum adaylığına başvurduğunu; ancak AKP çevrelerinde ‘‘Döneminde üniversiteyi geriye götüren bu kişi mi Erzurum'u çağdaş bir kent haline getirecek’’ diye sorgulandığını...

Biliyor musunuz?

Mesaj panosu

BODRUM Bitez'
de her gün 4-5 saat elektriklerimiz kesiliyor. Voltajların bir inip bir çıkmasından dolayı bizi sürekli zarara uğratan TEDAŞ'tan çektiğimiz nedir? Bodrum yarımadasının genelinde yaşanan problemler bir türlü düzelmiyor. Hani turizm gelirlerinde hedeflerimiz vardı? Altyapısız bir turizm olur mu?

Melih AKKOÇ BODRUM

ORMAN Bakanlığı'nın diktiği fidanların Burgazada'nın ekolojisine uymaması nedeniyle yeşeremeyeceklerini gözlüyoruz. Dernek olarak fıstık çamı veya kızıl çam dikeceğiz. Kuyu ve sarnıçların iyileştirilmesi ile toplanan suları çekip dağıtabilecek hareketli pompalara gereksinimimiz doğmaktadır. Desteğinizi bekliyoruz.(Beyoğlu-İş Bankası-1494022)

Perihan ERGUN-Ada Dostları Derneği Başkanı

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘İt, dişi ile konuşur.’’

(Atasözü)
Yazının Devamını Oku

Gümrükler huzursuz

17 Ocak 2004
<B>GÜMRÜKLERDE </B>yılbaşına bir gün kala yapılan <B>'şok' </B>atamaların etki ve tepkilerini, bu konuda eleştiriler yönelten <B>Mustafa Mutlu </B>gibi biz de unutmuşken...Gümrük çevrelerinden ilginç belge ve bilgiler gelmeye başladı yine... 18 gümrük başmüdürü bir gecede görevden alınıp yerlerine 'vekalet' atamalar yapıldı. Üçlü kararname Cumhurbaşkanı'na gitmeden görevlendirmeler yapıldı.

Aradan bu kadar süre geçti, gümrük mensuplarının bu konuda öfkesinin sürdüğünü görüyoruz. ‘‘Hiçbir iktidar böyle bir şey yapmadı’’ diyorlar. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in ‘‘bazı sicili bozuk insanlar’’ demesinin çok ağırlarına gittiğini, bununla neyi kastettiğini açıklaması gerektiğini söylüyorlar.

Bazı başmüdürlerin yasal haklarını kullanmakta kararlı oldukları anlaşılıyor. Bazılarını dinliyoruz:

‘‘Bir kere Sayın Bakan Tüzmen'in, Müsteşar Nevzat Saygılı'nın imzası olmadan bu tayinleri yapması yasadışıdır. Yasaya göre bizi müsteşar temsil eder. Saygılı'nın neden imzası yok? Böyle olunca 18 başmüdürün atamasının tamamıyla siyasi bir karar olduğu ortaya çıkıyor. Ancak biz partinin adamı değiliz ki... Biz yasalara göre görev yaparız, rejimin taraftarı olmak zorundayız; bakanın yanında bizlere 'bu bir siyasi tercihtir' diyen, Sezer'in kararnamesini imzalamadığı vekalet Gümrükler Genel Müdürü Sezai Uçarmak'ın istediği gibi bir partinin adamı olamayız. Ayrıca bizler Cumhuriyet'e öfke duyan memurlar da değiliz.’’

YASADIŞI UYGULAMALAR

Bu arada önemli bir konuya işaret ediyorlar:

‘‘Gümrükler ve Gümrük Muhafaza Başmüdürlükleri, ayrı ayrı 18 başmüdürlüktü. Ancak bunlar Bakanlar Kurulu kararı ile birleştirildi; 'Gümrükler ve Gümrük Muhafaza Başmüdürlükleri' oldu. Mehmet Keçeciler'in geçen bakanlığı sırasında atanmış başmüdürleriz. Şimdi iki kurum birleştirilince, bize tek müdürlük altında 'vekalet' verildi. Yeni atama yapıldığına göre, yasa gereği öncelikle bizlerin atanması gerekiyordu. Bu yasadışı işlem karşısında biz de bu görevlere atanmamız için başvuruda bulunduk.’’

BİZ HIRSIZ MIYIZ?

Bu atamaları yapanların Gümrük Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Şahin ile Vekalet Gümrükler Genel Müdürü Sezai Uçarmak'ın, Tayyip Erdoğan'ın döneminde Büyükşehir'de 'Beyaz Masa'da çalıştıklarını hatırlatıyorlar.

Yanıtını aradıkları sorular da şöyle:

‘‘Aralarında takdir alan sayısız arkadaşımız var; başmüdürlüklerini ISO belgesine sahip kılanlar, beş vakit namazını kılanlar var. Gümrüklerde 3 yıldan beri huzur vardı; AB standartlarına hazır hale gelen ilk kurum olma onurunu taşıyorduk. Bütün işlemlerimiz bilgisayara dökülmüştü; rüşvet olayı kalkmıştı; kaçakçılık engellenmişti. Ne oldu da bizler kötü kişi olduk? Neyimiz beğenilmedi? Yoksa bizler daha az mı Müslümanız? Cemaat üyesi mi olmalıydık. SBF, Hukuk ve İktisat mezunu olmamız mı suç? Rüşvetçi miydik?’’

Yarın: Kimler yer değişti?

Neşter, nereye kadar uzanacak

ANKARA'dan arayan bir dostumuz, ‘‘Her şeyi anladım da Ersin Pamuksüzer gibi bir önemli ismin bu çetenin içinde ne işi var onu çözemedim’’ dedi.

Çukurova Grubu'nun Yargıtay'da davaları olduğunu hatırlattıktan sonra, 2002 yılındaki gelişmeleri hatırlatıyor dostumuz:

‘‘İçini boşalttığı gerekçesiyle sahibi olduğu Pamukbank'a Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu'nun kararı ile 18 Haziran 2002 tarihinde el konulmuştu. Çukurova Grubu kararın iptali için Danıştay'a başvurmuştu. Çukurova Grubu'nun yürütmenin durdurulması yönündeki istemi Danıştay 10. Dairesi'nin 19 Eylül 2002 günlü kararıyla reddedilmişti. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu 22.11.2002 günlü kararıyla Pamukbank'a el konmasına ilişkin karar için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu karar üzerine eli güçlenen Çukurova Grubu BDDK ile görüşmeler yapılarak anlaşma yoluna gidildi. 31 Ocak 2003 tarihinde imzalanan anlaşma ile toplam 2.7 milyar dolarlık borç için üç yılı ödemesiz 15 yıl vade ile bir anlaşma imzalanması mümkün oldu.’’

Yaşananları ve bugün olanları bu satırlar arasından çıkartabilirsiniz.

Üsluba bakın

ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 'Şanssız Baba' (15.1.2004) tarihli yazımız üzerine bir açıklama gönderdi. Önce okuyalım:

‘‘Yalçın Bayar,

15 Ocak tarihli yazınızı bugün bana gösterdiler. Benden bazı konularda cevap istemişsin. Objektif bir yazar olsan, sana hemen cevabı veririm. Ama gayet iyi biliyorum ki Emin Çölaşan gibi sen de yazılan yazıları kırpıp, yazının anlamını kaybedip kuşa çeviriyorsunuz. Şu an bana ve avukatım Sayın Mehmet Ali Alan'a mahkum olduğun tazminatlar dolayısıyla kinle dolu olduğunu biliyorum. Ama yüce adaletin bu yazıların dolayısıyla açılacak davalarda seni gene mahkum edeceğine inanıyorum.

Şimdi senden iki ricam var:

1. Gazeteciliğe bir parça saygın varsa bu metni köşende aynen kesmeden yayınla.

2. Seninle bu konuları gel bir televizyonda tartışalım. Hangimiz kaçarsak, bilinsin ki, o kişi yalan söylüyor.

Acele köşende cevap bekliyorum.

Köşende cevap vermezsen ilk çıkacağım televizyonda sizi kamuoyu önünde teşhir edeceğimden emin olunuz.

Saygılarımla. Melih Gökçek’’

GÖKÇEK'İ TANIMAK

Soyadımızı bile yanlış yazdığını bırakın, ‘‘sen'li’’ üsluba dikkat ediniz bir kere.. Cevap hakkını kullanmaktan çok kişilik ve üslubundaki özellikler bakımından kendisini bir kez daha tanımış olmalısınız. Tazminata mahkum olduğumuzu iddia ettiği konu da doğru değil. 23.11.2001'deki 'Gel de yargıya isyan etme hocam (Prof. H.S.Türk)' başlıklı yazıda; Emin Çölaşan'ın Gökçek hakkında inanılmaz iddiaları gündeme getirdiği, İller Bankası ve Hazine'ye yüz milyonlarca dolar borcu olduğu, sayısız soruşturma geçirmesine karşın hiçbir iktidarın kendisini yargı önüne götüremediği ve bu arada o zamanki Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Ergül Güryel'in oğluna ihale verdiği anlatılıyordu. (İhale olayını Güryel de doğrulamıştı.)

Gökçek, olumsuz işlemlerini dile getiren gazetecileri sindirmek amacıyla her zaman yaptığı gibi bize de 10 milyar manevi tazminat davası açmış... 24. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2 milyara hükmetmiş, avukatlarımızın itirazı üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 'tümden reddi gerekirken kısmen kabulünü yasaya aykırı bularak' davayı bozmuş.

Gökçek'in 'açıklaması'nın ne kadar anlamsız olduğunu şimdi anlıyor musunuz? Kaçtığımız yok da televizyonda kimseye şov yaptıracak halimiz de yok.

UTANDIM

İMARBANK'a para yatıranların, GP'ye oy vereceklerini söyleyenlerin, Miliyet'te Nedim Şener'in yayınladığı Cem Uzan'ın, Yeşim Salkım'a yönelik ağır hakaret içeren küfürlerini okumalarını rica ederim.

O konuşmalar içinde (....) bırakılan yerleri çözerseniz, Cem Uzan'ı daha fazla tanımış olursunuz.

Tunaer BAŞTÜRK
Yazının Devamını Oku

Sol birlikteliği için ne diyorlar?

16 Ocak 2004
SAYIN Bülent Ecevit, ‘‘Ey sol, hadi birleşelim, işbirliğine açığız’’ dese <B>Türkiye </B>çok şeyden kurtulur.DYP'ye, ANAP'a ve MHP'ye de çağrı yapmalı. Böyle bir birleşmeyi bekliyor insanlar. Atatürkçüler, cumhuriyetçiler, laikler ve demokratlar bir odak noktası oluşturabilirler. Ecevit, giderayak bu iyiliği Türkiye için yapmalıdır. Türban, Kıbrıs ve Irak konusunda edilen sözler yetmiyor rejimimiz için... Yoksa sol, son darbeyi yiyecektir.

Aykut ÇATAL-İSTANBUL

KÖŞENİZDE
aklıselim sahibi insanların çağrıları yer alıyor. Niye bir konsensüs yaratılamıyor? Bu seçim kader seçimidir; herkesin eli mahkûmdur beraberlik için... Soldaki liderler bunu niye göremiyor? Daha neyi bekliyorlar? Gerçeklerini görmüyorlar mı? Çok umutsuz olduğumu söylemeliyim, CHP'yi çökertmeye kimsenin hakkı olamaz.

Sabri ERGÜVEN-ANKARA

KÖŞENİZ
CHP düşmanlarının ‘‘buluşma’’ köşesi olmaktan ne zaman kurtulacak? Kurtulun şu Baykal takıntısından! Ülke tarihi bir hesaplaşmaya giderken yazılarınız sosyal demokratları karamsarlığa itiyor.

Karayalçın'ın, DEHAP'la ittifakını benimsiyor musunuz? DEHAP'la kol kola giren Karayalçın'ı, CHP, SHP tabanı nasıl içine sindirecek?

Ali TEPE-ÇANKAYA

CHP'
nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak ismi geçenler; Sefa Sirmen (İzmit), Celal Doğan (Gaziantep), A.Müfit Gürtuna (MHP, ANAP, RP ve FP) ve İlhan Kesici (ANAP, DYP)... Adaylar ya başka illerden ya da sağ partilerden. 12 milyonluk koca İstanbul'da CHP'li sosyal demokrat, solcu veya demokrat bir babayiğit yok mu?

M.B.-İSTANBUL

ANTALYA'
dan İl Genel Meclis üyeleri Mustafa Bozkurt ve Mustafa Ülen ile sendikacı Recep Bozkurt'tan açıklama: CHP'nin, cumhuriyet ve demokrasiyi savunmak için güçbirliği oluşturma hareketine destek veriyoruz. Bu nedenle bir grup aydın olarak DSP'den ayrılarak CHP'ye katıldığımızı bildiririz.

İstanbul tiyatroyu sevmiyor

KOCAMUSTAFAPAŞA'da Çevre Tiyatrosu. Tiyatroda Shakespeare'in ‘‘On İkinci Gece’’si. 20.30'da başlıyor oyun. Koşuşturuyorum, 20.25'te ulaşıyorum gişeye. Yer bulamamaktan ya da arkalardan yer kalmasından kaygılanıyorum. Korktuğum başıma gelmiyor. Biletimi alıp salona iniyorum.

A'da başlıyor sıra, Z'de bitiyor. A, B dolu. C yarı dolu. Diğer sıralar bomboş. Yuvarlak hesap 50 kişiyiz. (Oysa pahalı değil biletler; 5 ve 7 milyona sanatla tanışıyoruz.)

İstanbul en büyük, İstanbul en kalabalık şehir.

Görünüm yakışmıyor büyüklüğe ve kalabalıklığa. 12 milyonun gücü, 300-400 kişilik salonları doldurmaya bile yetmiyor.

İstanbul tiyatroya gitmiyor.

Süleyman EKİM-İSTANBUL

Neşter’de şifre Ankara’yı gösteriyor

'NEŞTER Operasyonu'nda gözaltına alınan Haldun Erdavran, 1996 yılından itibaren adı gazetelerden düşmeyen bir kişi... Ne yazık ki hiç kimse işin üzerine gitmedi.

Erdavran, Vakıfbank'tan milyonlarca dolar ‘‘kredi’’ aldı. Başka bankalar hakkında icra takibi yaparken, istihbarat raporları kötü olmasına karşın bu paraları nasıl çekti? Asıl soru bu.

Ortak protokoller yapıldı ve Ankara Büyükşehir'in Vak-Bel, Sumo Collery ve Black Diamond gibi şirketlerin kuruluşunu gerçekleştirerek Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin kömür işine girdiler.

Burada trilyonlar battı?

Bankayı denetleyenlerin raporları ne yapıldı?

Bu kişiye verilen ve batan kredilerin hesabı neden görülmedi ve iflas edildi.

Hürriyet'in Ankara Bürosu'ndan Çiğdem Toker'in, 1998 yılı aralık ayında yazdığı yazılara göz atmak yeterli... Paravan şirketler, Cayman Adası'ndaki posta kutusu şirketler, gizli protokoller, 87 dolara getirilen kömürün 200-250 dolardan nasıl satıldığı... Her şey bugünü gösteriyordu. Radikal'den Funda Özkan da, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki kömür alım-satımlarında dönen entrikaları ve RP-FP çizgisindeki firmalara sağlanan haksız kazançları yazıyor.

Ankara'dan bir okurumuz belgeler göndermiş, ‘‘Vakıfbank'tan çekilen 123 milyon dolarlık kredinin öyküsünü en iyi Melih Gökçek bilir’’ diyor.

Vakıflar ile Ankara Büyükşehir'in ortak işe girmesi size tuhaf gelmiyor mu?

Dosyayı Ankara Savcılığı açacak.

‘Kaçak’ yapı

BEYKOZ
Belediye Başkanı Alaattin Köseler kaçak inşaatlarla ilgili yazımız üzerine şu açıklamayı yaptı: ‘‘Seçim sonrasında imar affı ve kamuya ait arazilerin satışa çıkacağı söylentileri üzerine, özel tapulu parseller üzerinde yapılan ruhsatına aykırı inşaatlarda maalesef artış görülmektedir. Ancak belediyemiz bunlarla ilgili her türlü yasal işlemleri alarak su, elektrik ve altyapı hizmetlerinin verilmesini önlemek amacıyla ilgili makamlara yazılar yazmakta, ayrıca tapudan hisse satışını engellemekte ve bunlarla ilgili yasaya aykırı kısımların yıkımını yapmak için gerekli çalışmaları sürdürmektedir. Beykoz Belediyesi hiçbir ilçede alınmayan her türlü tedbiri alırken kamuya ait parseller üzerindeki tapusuz yerlerde sürekli yıkımlar yapmaktadır. Ancak haberinize de konu olan tapulu parseller üzerindeki ruhsatına aykırı yapılar için, hukuki sürecin tamamlanmasını beklemekteyiz. Bu tür yapıların ilgililerine de kesinlikle bu inşaatlarda iskan etmemelerini, aksi takdirde hukuki süreç tamamlandıktan sonra yapılacak yıkım işleminde mağdur olacakları bildirilmiştir.’’

Peki dinleyen kim?

Biliyor musunuz?

AKP Küçükçekmece'de ortaya çıkan 25 aday adayı arasında yer alan İl Yönetim Kurulu üyesi ve Digiçağ antenleri sahibi 32 yaşındaki Göksel Gümüşdağ'ın ‘‘Galatasaraylıların sevgilisi’’ olduğunu; bu arada listede Alevi kökenli iki adayın, yani CHP Küçükçekmece Belediye Başkan vekilliği yapan ve Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fermani Altun'un yeğeni Mazlum Kutlu ile CHP Küçükçekmece Belediye Başkan Vekili Ali Rıza Gülkanat'ın da bulunduğunu... CHP Tarsus örgütü Makine Mühendisi Mehmet Özel'in aday olmasını isterken, CHP Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın ise kardeşi Mehmet Oksal'ın adaylığı için genel merkeze bastırdığını... SHP Antakya Belediye Başkanlığı'na Dr. M.Ali Edipoğlu'nun aday olduğunu... Eskişehir AKP'den eski Turizm Bakanlığı Müsteşarı Nedim Öztürk'ün adaylığını açıkladığını...

Biliyor musunuz?

Mesaj panosu

TCDD
Ankara Hastanesi 1934'te yapıld ve o günden beri demiryolu personeline ve halka hizmet etti. Ancak SSK Genel Müdürlüğü'ne devredildiğini ve Çocuk Hastanesi olarak hizmet vereceğini öğrendik. Her yaş grubuna hizmet etmek üzere programlanmış hastanede şimdi yeniden tadilat yapılıyor. Bu pahalı bir iş değil mi? Bunun mali portesi nedir? Bunun yerine hastane içinde bulunan boş arsa üzerine standart bir çocuk hastanesi kurulamaz mıydı?

Burhan DURDU

Hipodrom-ANKARA

BALIKESİR
Gömeç'e bağlı Karaağaç beldesi zeytin üreticileriyiz. Çevre ilçeler olan Ayvalık, Burhaniye ve Edremit'teki üreticiler ‘‘zeytinyağı destekleme prim paralarını’’ almalarına rağmen, Gömeç ve bağlı köyler hálá paralarını alamamışlardır. Biz de destek bekliyoruz.

İbrahim OZAN-BALIKESİR
Yazının Devamını Oku