Yalçın Bayer

‘Hepsi yalan ve iftira’

13 Mayıs 2021
‘CHP’li avukat yanıtlanmayacak mı?’ başlıklı dünkü yazımızda parti avukatı Mustafa Kemal Çiçek’in eleştirilerine partinin hukuk biriminden ağır bir karşılık geldi ve şu ifadeler kullanıldı: “CHP’nin birçok avukatı bulunmaktadır. Bu avukatlardan birisi de maalesef parti aleyhine yalan ve iftiraları ile gündeme gelen Mustafa Kemal Çiçek’tir. Suç kapsamlı açıklamaları, gündeme getirdiği yalan ve iftiraları nedeniyle adı geçen avukat hakkında derhal azil işlemi yapılmış ve diğer hukuksal girişimlerde bulunulması kararı alınmıştır. Bu kapsamda, tatil sürecinin bitimi olan 17.05.2021 tarihi itibariyle; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Ankara Barosu Başkanlığına hazırlanmış olan şikâyet dilekçeleri sunulacak, ayrıca hakkında 100.000 TL bedelli tazminat davası açılacaktır.”

Hukuk Birimi Bürosu daha sonra, “Avukatlık mesleğinin anlam ve önemini idrak edememiş Çiçek’in gündeme getirdiği tamamen yalan ve iftira kapsamındaki açıklamaları için her iddia yönünden ayrı açıklama yapılmasını doğru bulduğumuzdan, her bir iddiası sonrasında doğru bilgiler sunulması yoluna gidilecektir” diye devam ediyor.

İddia 1: Hazineden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında alınan toplam 650 milyon TL, anket ve TV harcamaları adı altında birilerine aktarıldı!

Yanıt 1: 2019, 2020 ve 2021 yıllarında alınan toplam Hazine yardımı 386.764.039 TL’dir. 650 milyon yardım alındığı iddiası tamamen yalandır! Üstelik bu 3 yıllık dönemde de il ve ilçe örgütlerinin tüm masrafları karşılanmış, il ve ilçe binası olarak onlarca yeni taşınmaz satın alınmış, araçlar alınmış, yüzlerce çalışanın ödemeleri karşılanmış, seçim çalışmaları yapılmıştır. Dahası, tüm harcamaların denetimleri de ‘eksiksiz’ olarak yerine getirilmiştir.

İddia 2: İstanbul seçimleri için Genel Merkez’den 100 milyon TL gönderildi!

Yanıt 2: 100 milyon iddiası yalan kapsamında bulunmaktadır.

İddia 3: Parti ile ilgili bildiklerim yüzünden beni gönderemediler, Parti’den atamadılar!

Yanıt 3: Bu iddia ve değerlendirme de doğru değildir. Adı geçen avukatın ekonomik ve sosyal durumundan ötürü zarar görmemesi hassasiyeti çerçevesinde önceden Parti ile ilişiğinin kesilmesi yoluna gidilmemiştir. Zira Parti avukatlığını yapmasından ötürü kendisine her ay düzenli ödemeler yapılmıştır!

İddia 4:

Yazının Devamını Oku

CHP’li avukat yanıtlanmayacak mı?

12 Mayıs 2021
10 yıl süresince CHP’nin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatlığını yapan Mustafa Kemal Çiçek sert bir mektup yazarak istifa etti.

“2019-21 yılları arasında hazine yardımı olan 650 milyonu kimlere dağıttınız. Çok şey bildiğim için beni tasfiye edemediler” iddiasında bulundu. Daha sonra televizyona çıktı ve bazı CHP’li isimleri ve yöneticilerle İstanbul kampanyasını yönetenleri suçladı. “2019 seçimlerinde yaklaşık 35 milyon lira bağış yapıldı. 55 milyon da ayrıca gönderildi. CHP Genel Merkezi, İstanbul seçimlerine 100 milyon katkı sağlamış sonuçta. Bu paralar kime gitti? Kılıçdaroğlu’nun yerine göz dikenler var, Kılıçdaroğlu’nu aday yapıp kurtulmak istiyorlar.”

CHP Genel Merkezi’nin, Avukat Çiçek hakkında suç duyurusunda bulunacağı ve tazminat davası açacağı söylendi. Bundan öte Çiçek’in iddialarında adı geçen bireysel isimlerin açıklama yapması gerekmiyor mu? CHP’nin bugünlerde ciddi olması ve sorumluluk konusunda titizlik göstermesi gerekmiyor mu?

GÜNÜN SÖZÜ

“DÜNYADA sosyal eşitsizlik son 40 yıldır yükseliyor, pandemi ile daha da arttı. Bir yandan yoksullar ve prekarya, diğer yanda güçlü siyasetçiler, yandaşlar ve zenginler giderek büyüyor. Prekarya için ayrıca ‘yarı vatandaş’ tabiri de kullanılıyor. Giderek haklarını kaybeden ve ikinci sınıf vatandaşlığa düşen bir grup bu. Bu sınıf giderek dünyada büyüyor, eğer ne olduklarının ve birbirlerinin farkına varır da bir araya gelirlerse, dünün tehlikeli işçi sınıfı bugünün prekaryası olacaktır.”   Alphan TELEK

ORMANIN İKİ DÜŞMANI TAŞOCAĞI VE YANGINDIR

“ORMANLARDA açılacak bir taşocağı en az orman yangınları kadar zararlıdır. Sadece ormanı ve içinde yaşayan binlerce canı yok etmekle kalmıyor, doğaya da geri dönüşü olmayan çok büyük zararlar verebiliyor. Trilyonlar harcayarak ve canlarımızı da tehlikeye atarak yangınlardan koruduğumuz ormanları birileri daha fazla kazansın diye taşocaklarına heba edemeyiz, etmemeliyiz de.

Ot bitmeyen taşlık alanların bolca olduğu ülkemizde tüm doğal afetlerin panzehiri olan ormanların taşocaklarıyla tahrip edilmesinin makul hiçbir gerekçesi yoktur ve bu sürdürülemez bir durumdur.

20.yüzyılın demode olmuş sistemleriyle 21. yüzyılda hizmet üretebilmek mümkün değildir.

Yazının Devamını Oku

Kuraklığın bedeli ağır olacak (1)

11 Mayıs 2021
Trakya bölgesi genç ve verimli toprakları, nadassız tarımı olası kılan iklimi, 30 yıl öncesine kadar kendine yeten kaliteli yeraltı ve yerüstü kaynakları ve eko sistemleri ile tam bir yaşam bölgesi idi. Ancak, 21. yüzyıl insanlığa birçok yaşam standardı sunar iken tüm canlıların ortak malı olan çevrede, geri alınması çok zor hatta olanaksız olan doğal varlıklarımızı da alıp götürmektedir.

Mevcut durumu özetlersek:

13 araştırma kuyusu, 400 sulama kuyusu, 3000 özel kuyu (sadece kayıtlı olanlar)...

Büyükşehirlerin içme suyu ihtiyacı havzadan karşılanıyor.

Her bir kişi veya şirket kuyu açarak dilediği kadar su pompalayabiliyor.

Yeraltı su seviyesi hızla düşüyor.

Ne yapılmalı?

Yeni yasalar ve düzenlemeler getirilmeli.

Yeraltı suyunun yıllık yenilenebilen miktarından daha fazla çekime izin verilmemeli.

Yazının Devamını Oku

Bakan Bilgin’in iki zor sınavı

7 Mayıs 2021
Çalışanlar, çiçeği burnundaki Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’i toplusözleşmelerden ötürü hayli terletecek.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ikiye ayrılması ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na atanan Prof. Dr. Vedat Bilgin, sendikaların ve emekçinin yakından tanıdığı bir isim. Daha önce AKP milletvekilliği, Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmış, bir dönem de Türk-İş’te genel başkan danışmanlığını üstlenmişti. Çalışma yaşamına ve emekçinin sorunlarına yakından tanık biri.

Koltuğuna ısınmadan önce kamu işçilerini, ardından da memur ve memur emeklilerini ilgilendiren toplusözleşme görüşmelerinin içinde bulacak kendini. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini kapsayan, 2021 ve 2022 yıllarına ilişkin ücret zammı için hükümet ile sendikalar arasında toplu pazarlık süreci yakında başlayacak. Bu sözleşme kadroya geçirilen taşeron işçiler adına çok önemli. Yıllardır düşük ücretlerle ter akıtmalarından ötürü toplusözleşme masasından kendilerini rahatlatacak bir zammın çıkmasını umuyorlar. Beklentileri hayli yüksek.

Türk-İş ile Hak-İş’in birlikte hareket edecek olmasından ötürü kıran kırana geçmesi beklenen pazarlık görüşmeleri Vedat Bilgin’in ilk sınavı olacak.

Yeni bakanı ağustosta da yine zor bir sınav bekliyor. 3 milyon 150 bin memur ile 2 milyon 330 bin memur emeklisinin maaşlarında 2022 ve 2023 yıllarında gerçekleştirilecek artış için memur sendikaları ile hükümet, ağustos başında toplusözleşme masasına oturacak. Yetkili konfederasyon Memur-Sen ile 11 hizmet kolunda yetkili sendikaların bulunacağı masada kıyasıya bir pazarlığın sürmesi bekleniyor. 2 yıllık zam dönemine 2023 seçimleri denk geldiğinden, memurun eli toplu pazarlık masasında hayli güçlü olacak. Bu da daha yüksek zam olasılığını güçlendiriyor.       

Şükrü KARAMAN

GÜNÜN UYARISI
TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu açıklama yaparak, gazetecileri hedef gösteren, haber yapmayı suç sayan siyasi anlayışın yeni suç üretme dönemine geçtiğine dikkat çekti ve “Basın ve düşünceyi, ifade özgürlüğünü yok sayan anlayış şimdi de ‘haber sunarken gülümsedi’ iddiasıyla meslektaşlarımızın can ve iş güvenliğini hedefe koymuştur. İktidarı ve ortaklarını hukuka uymaya davet ediyoruz” dedi.

SORUŞTURMA AÇILSIN

Yazının Devamını Oku

Veterinerler hekimdir ama hakları değil!

6 Mayıs 2021
Veteriner hekimliği 179 yıldır öğretimi yapılan kadim bir meslektir. Veteriner hekimler bu süre zarfında sadece hayvan sağlığına değil insan sağlığına da büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

Aynı zamanda Cumhuriyetle birlikte başlayan hayvan ıslahı çalışmalarında da önemli roller üstlenmişlerdir. Hayvansal ürünlerin ahırdan sofraya kadar uzanan üretim ve kontrol sürecinde veteriner hekimler hep önde yer almışlardır. Sağlıklı çevre/ sağlıklı hayvan / sağlıklı gıda / sağlıklı insan / sağlıklı toplum zincirinin her halkasında veteriner hekimler görev yapmaktadır.

Bu önemine ve kapsamına karşın veteriner hekimliği mesleği ne yazık ki toplumda yeterince tanınmamaktadır. Bunda hiç kuşkusuz biz veteriner hekimlerin de suçu vardır. İçinde yaşadığımız pandemi süreci bir ölçüde de olsa mesleğimizin tanıtımına katkıda bulunmuştur. Ancak yine de toplum bazı gerçekleri bilmemektedir.

Dünya’da ve Türkiye’de aşı üretimi konusunda en yetkili meslek veteriner hekimliktir. Bir örnek vermek gerekirse, hepimizin çocuklukta olduğumuz verem ya da BCG (Bacillus Calmette Guerin) aşısının iki mucidinden birisi olan Guerin bir veteriner hekimdir.

SAĞLIKTA ŞİDDET YASASINA DAHİL DEĞİL

Dünyada aşı üretimi yapan Pfizer ve Astra Zeneca firmalarının CEO’su da veteriner hekimdir. Türkiye’de ise veteriner hekimler yıllarca hayvan ve insan aşıları üzerinde başarılı çalışmalar yapmışlardır.

İnsan aşıları üretimi konusunda dünya çapında bir kurum olan ama ne yazık ki 2011 yılında kapatılan Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’ndeki aşı üretim laboratuvarlarında şef ve uzman olarak çok sayıda veteriner hekim çalışmıştır. Bu enstitünün başkanlığını uzun yıllar Necmettin Alkış adlı bir veteriner hekim yürütmüştür. Günümüzde Covid-19’a karşı yerli aşı üreten üç ekibin başında veteriner hekim profesörler görev yapmaktadır.

İnsan sağlığına yapmış oldukları bu önemli hizmetlere karşın veteriner hekimler sağlık sınıfında sayılmamakta, serbest çalışanlara aşı önceliği tanınmamakta, başta yıpranma payı olmak üzere sağlık sınıfına tanınan özlük haklarından yoksun bırakılmakta ve sağlıkta şiddet yasasına dahil edilmemektedir. Meslek örgütlerimizin bu konudaki çabaları da maalesef siyasette olumlu bir karşılık bulamamakta, sürekli göz ardı edilmektedir. Durumu bilgilerinize sunarım.

Prof.Dr. Hazım GÖKÇEN

Yazının Devamını Oku

Kenevirde 5 yılda ne yaptık

5 Mayıs 2021
Kenevir bitkisi ve üretiminin ‘keşfi’, 4 Mayıs 2018 yılında Samsun Vezirköprü’de kenevir ekimi ile ilgili törenle gündeme girmişti  bizce. Kenevir konusunda birçok toplantıya katıldık, bu tarımın ekonomimizi nereye götüreceği konusunda birçok yazı yazdık. Belki bugüne kadar bu tür yazıların sayısı 50’yi bulmuştur.

Bu konuya öncülük edenler; eski milletvekili, mühendis Yalçın Koçak ve bu konuda adeta ‘uzman’ olan gazeteci Abdurrahman Dilipak, kenevir konusunda kitap yazan Dr. Erdem Ulaş, Samsun’daki Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Kastamonu ve Aydın üniversiteleri ile Ege Üniversitesi’dir.

ASAM Vakfı da Kenevir Enstitüsü’ne kucak açtı; çalışmaları yönlendirdiğini vurgulamamız gerekiyor. Anadolu topraklarının ‘unutturulan’ kadim bitkisi olan, ön Türkler (İskitler, Pelasglar, Sakalar) zamanından mezar kazılarında da bulunan 8000 yıllık ‘mucize bitki’nin tarımının, daralan ve çıkmazlar içerisine giren bugünün Türkiye ekonomisini bu dar boğazdan çıkaracak en stratejik projeyi başlatmanın öncüsü olacak bu işin 5’nci yılına girdik dün.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte yaptığı gibi, kenevir konusunda ‘endüstriyel kenevir yetiştiriciliği’ üzerinde kimi özendirici önerilerde bulunsaydı keşke bu ekim döneminde. Çünkü kendisi ‘vites değiştirmedikçe’ vites yükselmiyor.

Enstitü Başkanı Erdem Ulaş, 2017 yılında yazdığı kitabında ve projede belirttiği gibi, hedefin 2030 yılına kadar 100 milyar dolar ihracat ve ölçek ekonomisinde kenevir olduğunu anlatıyor. Cumhurbaşkanından engellerin bir an önce kaldırılmasını istiyor.

Bu arada Tarım Bakanlığı’nın yetersiz olsa da gösterdiği çabaları ve kenevirden ürettiği kuş yemlerini dünyaya ihraç eden bülbül başta olmak üzere ötücü kuşların ‘Kenevirci Dede’si Baykal Güner’i anımsatmazsak olmaz. Onun jandarma, polis ve gümrük idaresi ile yaptığı mücadele unutulmaz.

Şunu bilelim, kenevirin her şeyine muhtacız. Köküne, yaprağına, lifine, gövdesine, tohumuna varıncaya kadar. THC’sine, CBD’sine de. Dilipak ‘Acil eylem planı’ vurgulaması yaparken, kanun değişikliğinin şart olduğunu söylüyor.

AMACIMIZ İLK 3’E GİRMEK

ASAM Kendir Enstitüsü Başkanı Dr.

Yazının Devamını Oku

Zeus Sunağı’nı geri alabiliriz

4 Mayıs 2021
Alman TV kanalı Deutsche Welle’nin haberine göre, Almanya’nın 1897’de İngiliz askerlerince yağmalanmış olup sonradan kendi ellerine geçen Benin bronz heykellerini anayurtları Nijerya’ya geri vermeyi kabul etmesi üzerine; eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, 1878’de Bergama’dan Berlin’e taşınan ve orada yeniden kurulan, halen Bergama Müzesi’nde (Pergamonmuseum) özel bir salonda sergilenen Zeus Sunağı’nın Türkiye’ye iadesi konusunda bir öneri yaptı:

Zeus Sunağı, milattan önce 2. yüzyılda Bergama Kralı II. Eumenes’in Galatlar’a karşı kazandığı zafer anısına yaptırılmış; Zeus ve Athena’ya adanmış bir anıttır. Bergama Sunağı ve yörenin eski adıyla Pergamon Sunağı olarak da anılır. 1878’de bölgede yol inşaatında çalışan Alman mühendis Karl Human tarafından keşfedilen ve onun yaptığı kazı sonucunda toprak altındaki parçaları da ortaya çıkarılan Zeus Sunağı, Osmanlı hükümetinin izniyle, kaidesi dışında bütün parçalarıyla sökülerek Berlin’e taşınmış ve orada yeniden kurulmuştur. Helenistik dönem mimarisinin en görkemli anıtlarından biri olan Zeus Sunağı, halen Berlin’de anayurdunun eski adı verilen Pergamonmuseum’da özel bir salonda sergilenmektedir. Türkiye’deki Bergama Müzesi’nde ise sadece bir maketi bulunmaktadır. Zeus Sunağı’nın geri alınarak eski yerine konulması amacıyla Bergamalılar tarafından yapılan bir girişimden sonuç alınamamıştır.

Türkiye bu tür eserlerin geri alınması için çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Aynı girişim, Devlet olarak Zeus Sunağı’nın iadesi konusunda da yapılmalıdır.

Altını ve üstünü bir araya getirecek şekilde Türkiye’ye iade edilmesi kabul edildiği takdirde, yerine günümüz teknolojisiyle üretilmesi sorun olmayacak bir ikizi de konulabilir. Almanya ile dostluk ilişkileri çerçevesinde iadesi isteminde bulunmakta yarar vardır.”

GÜNÜN SÖZÜ

“POLİSİYE roman uygarlığın yüzüne bir lunapark aynası tutar. Aynadan uygarlığa bakan, kendi canavarlaşmış halinin karikatürüdür.” (Siegfried Kracauer)

İKİ BAKANLIKTAN KREŞLERE FARKLI UYGULAMA

TAM kapanma döneminde sadece kısıtlamalardan muaf olan ailelerin çocukları için kreşlerin açık olacağı açıklandı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 2 bin 310 özel kreş ve gündüz bakımevleri ile özel çocuk kulüpleri faaliyetlerine devam edebilecek.

Yazının Devamını Oku

Fütürologlar çalışıyor

30 Nisan 2021
Her gün yeni bir gelişme ile yarın ne olacağı kestirilemeyen turizmde iş ‘falcı’lara kaldı.

2021 yılında gelecek ziyaretçi, elde edilecek gelir, aşı pasaportu, kısıtlamaların gevşetilmesi, yasaklanan yurtdışı seyahatlerin ne zaman hangi koşullarla nasıl açılacağı gibi seyahat endüstrisinin görünen, konuşulan ve haklı olarak ivedi çözüm bekleyen güncel sorunları söz konusu. Ama pandemi ile birlikte her alanda olduğundan farklı olarak seyahat endüstrisini temelden değiştirecek bir sürece girildi.

Başında Fehmi Köfteoğlu’nun olduğu turizmgazetesi.com’da yer alan habere göre seyahat sigortası alanında faaliyet gösteren Allianz Partners, Fütürolog (Gelecekbilimci) Ray Hammond’dan pandemi sonrası seyahat endüstrisinin nasıl olacağına ilişkin bir rapor hazırlamasını istedi.

Wellington Üniversitesi’nde doçent olan, ‘Yarının Turizmi’ kitabının yazarı, seyahat konusunda uzmanlaşmış dünyanın tek fütüroloğu Ian Yeoman da bu kapsamda çalışma yapıyor.

GELECEĞİN TURİSTİ

Ian Yeoman, yaptığı çalışma ile sektörün, geleceğin turisti ile tanışacağını söylüyor. Pandemi sonrası seyahat endüstrisinin ne olabileceğine ilişkin Fütürist Dr. Patrick Dixon da bir çalışma yapıyor. Konusu pandemi enternasyonalizmi. “100 yıldır tartışılan ve kimilerine göre ütopya olan Karl Marx’ın enternasyonalizmi pandemi ile gerçekleşti” diyor.

Seyahat endüstrisi ile ilgili çalışmalar yapan uzmanlar, pandeminin her gün yeni bir gelişmeyi beraberinde getirdiğini, gelecek bir yana yarın ne olacağının bile kestirilemediğini belirterek, fütürologları esprili biçimde ‘Falcı’ olarak tanımlıyor ve “Seyahat endüstrisinin geleceği falcılara kaldı” diyorlar.

GÜNÜN SÖZÜ

“Hükümet tam kapanma kararı aldı. Ancak uygulamayı 3 gün sonra başlattı. Peki ne oldu, salgının yoğun olduğu illerden,

Yazının Devamını Oku