23 Ağustos 2005
<B>CHP </B>Genel Başkanı <B>Deniz Baykal’</B>ı tanıyan eski bir siyasetçi ile konuşuyoruz:<br><br>- <B>Bülent Ersoy meselesine ne diyorsunuz?</B>
- 12 Eylül sonrası günleri hatırlayın... Demirel ve Baykal dahil 15 siyasetçi Zincirbozan’a tıkılmışlar. Herkes geçim derdine düşmüş... Baykal’ın iki çocuğu da üniversitede okuyor, bir tek eşinin maaşına kaldığını herkes biliyor. Baykal Hukuk mezunu, bu sıkıntıda doğal olarak avukatlık yapıyor. Ankara ve Antalya’da bazı davalara girdiği biliniyor. Benim tahmimine göre, Baykal’ın, Bülent Ersoy’la direkt bir ilişkisi olamaz.
- Avukatlar aracılığıyla...
- Böyle olabilir... Özdemir Özen adlı bir avukat vardı. Sanatçı dünyasını tanıyan, hoş bir adamdı, sevilir, sayılırdı. Giresunluydu. CHP çevrelerinde yakın dostları vardı, bunlar arasında Baykal da başta gelirdi. Ankara’da Mithatpaşa Caddesi’ndeki bürosunu Baykal ve arkadaşları muhalefet karargahı olarak kullanırlardı, 1980’li yıllarda... Ne yazık ki Özen bugün hayatta değil, sanıyorum 1990’lı yıllarda vefat etti.
AĞAR NE BİLİYOR- Bülent Ersoy’un dediği o para avukatlık parası mı, ‘rüşvet’ mi olabilir?- Burada daha da açıklanması gereken durumlar var. Bülent Hanım, önce çıkıp, ben şu kişiler aracılığıyla Baykal’la görüştüm demesi gerekiyor. Aracılık yapan avukat Özdemir Özen mi gerçekten? Bunu Ersoy açıklamak zorunda.. Sonra da Mehmet Ağar açıklamalarında, ‘Bülent Ersoy’dan rüşvet isteyen lideri biliyorum’ derken, neyi ortaya koymak istiyor? O sırada İstanbul Emniyetinde görevli olduğuna göre, elinde ses bandı mı var yoksa? Bülent Ersoy, Milli Güvenlik Konseyi tarafından tamamen hukuk dışı bir işleme tabi tutulmuş... Avukatlık bir konu olsa, sorunu nasıl çözülecek Ersoy’un, Konsey kararlarına karşı idari yargıya gidilemediğine göre nüfus ticareti mi yapılacaktı? Ama Baykal’ın o zaman Konsey’le arası açık olduğunu da düşünmek gerekiyor. Burada, Baykal’a avukatlık önerildiyse suç unsuru olamaz. Ama Ağar’ın ‘rüşvet’ iddiası önem kazanıyor, olayın perde arkasının yanıtı olması gerekiyor. Bir de şu akla geliyor; aracılar, Baykal’ın dışında Bülent Hanıma nasıl bir hukuk dışı öneri getirdiler de,bu kadar çok paradan söz ediliyor?
Yazının Devamını Oku 21 Ağustos 2005
<B>DİYANET, </B>hac organizasyonu ile ilgili yazılarımız üzerine cuma günü biten kayıt süresini 24 Ağustos Çarşamba gününe kadar uzattığını açıkladı. Bilindiği gibi, hac için kurada isimleri çıkan 70 bin kişi kayıt yapmak için acentalara gittiklerinde kendilerine standart 1.780 Euro’luk fiyattan yer kalmadığını ve 3.200 Euro’luk yerleri almaya zorladıklarını gündeme getirmiştik. Nitekim Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu da, bazı acentaların ‘standart hac doldu’ diyerek hacı adaylarını yüksek fiyatlı (3.000 Euro’luk) gruplara zorladıklarına dair çok sayıda şikayet aldıklarını belirterek ‘Bu ciddi bir yanlıştır. Bu gibi şirketler hakkında işlem yapar, hem de kontenjanlarını iptal ederiz. Paraya tamah eden acentaların, hacı adaylarını mağdur etmelerine kesinlikle göz yummayız’ dedi. Bunun üzerine kayıt süresini uzattıklarını açıkladı.
‘İSKENDERPAŞA’
Dünkü ‘İlginç ittifak’ yazımızda geçen ‘Örneğin, İs-Pa adlı bir acenta vardır; İskenderpaşa tarikatının acentasıdır, zaten baş harflerinden bellidir’ cümlesi üzerine İspa Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Karaduman şu açıklamayı yaptı:
‘Acentamız 1997’de el değiştirmiş olup, İskenderpaşa cemaati ile bir alakamız kalmamıştır. Öyle ki, cemaat liderleri bile yolculuklarında bizi tercih etmemekte, hizmet almamaktadır. Zaten bu yıl hac organizasyonu yapamamaktayız. Sebebi, 18.5.2005 tarihli Hac Komisyonu’nun aldığı kriterlerdir.’
(TÜRSAB Genel Başkanı Başaran Ulusoy’un açıklamalarını da gündeme getireceğiz.)
GÜNÜN SÖZÜ
‘İmanlı kişiler, kimseye zarar veremez.’
(Sanskrit sözü)
Memur ve emekli maaş farkları makası büyüyor
‘VATANDAŞ Emeklilik-Der’ Başkanı ve eski Bağ-Kur Genel Müdür Vekili Mehmet Koyunoğlu, ‘Bakanlıktan medyaya verilen memur ve emekli maaş listelerine bakıldığında zamlar orantılı gibi gözüküyor. Aslında öyle değil, kamuoyu yanıltıyor’ diyor.
Koyunoğlu, şunları yazıyor:
‘Memurlar ile memur emeklileri arasında fazla fark olmadığı, memurlar lehine % 10-20-30 gibi cüzi farkın da adil ve kabul edilebilir nitelikte olduğu gösteriliyor. Gerçek ise % 100-130 gibi bir farktır. Örneğin, emekli bir şube müdürü, çalışan şube müdüründen % 130 oranında az maaş almaktadır. İşte bu durum, kamuoyundan sanki gizlenmektedir.
Temmuz 2005 ayı itibarıyla geçerli memur ve emeklilerle bunlar arasındaki fark şöyle olmaktadır:
Unvan Memur Emekli Oran(%)
Gen. Müd. Yrd. 2.350 1.450 61
Daire Başkan. 2.250 1.170 92
Şb.Müd. 1.680 729 130
Uzman 1.350 720 87
Memur (5/1) 990 560 75
Bu kadar fark uluslararası standartlara uygun değildir.
Memurların büyük bölümü çeşitli zamanlarda yapılan yasal düzenlemelerle ek ödeme, tazminat, aile yardımı şeklinde ek gelir almış olup, çalıştıkları sürece bunu net olarak (damga vergisi hariç) maaşlarıyla birlikte almaktadır. Bu ek gelir, memur emeklilerine yansıtılmamaktadır.
Dolayısıyla ciddi bir haksızlık ve adaletsizlik doğmakta ve denge sarsılmaktadır.
Bunun düzeltilmesi için ek önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Ancak daha önce memurlara verilen ve yeniden verilmesi düşünülen seyyanen zammın emeklilere yansıtılmaması fikri, bu adaletsizliği ve dengesizliği daha da artıracaktır.’
2B arazileri ‘ak’lanıyor
2B arazilerinin satışının yapılacağı tartışmalarının olduğu bugünlerde Sapanca Maşukiye’de ilginç olaylar yaşanıyor.
Beldemizde ikamet eden AKP Kocaeli Disiplin Kurulu Başkanı Hüseyin Yusuf, 2B kapsamındaki orman arazisindeki kaçak villasının kaba inşaatını bitirmiştir.
Yazılı ve sözlü şikáyetlerimize rağmen Kocaeli Belediyesi göstermelik bir ekip göndermekten başka bir şey yapmamıştır.
Maşukiye Belediyesi ise vatandaşların evlerine çatı yaptırmalarına izin vermezken söz konusu kaçak villanın yapımına ‘yolunu yaparak’ destek vermiştir.
TCK’nın 184. maddesi, ‘kaçak inşaat yapana, yaptıranlara ve hizmet götürenlere’ 2 ila 5 yıl arasında ceza öngörmektedir.
Eğer başında ‘adalet’ kavramı yazan bir partinin, bir de disiplininden sorumlu başkanı bunu yapıyor ve aynı partili belediye başkanı göz yumuyorsa ülkemizin vay haline...
Maşukiye sakinleri adına Melis DENİZ
Makiler Akdeniz ormanıdır
SAYIN Hıncal Uluç’un Sorgun’da golf tesisi uğruna kesilecek ağaçlık alanı çalı çırpı sayması, anlaşılan derin ormancılık bilgisinden kaynaklanıyor. Uluç, ‘Akdeniz makisini orman sanıyoruz’ diye kendi sanısını yazmış köşesinde. Hayır! Makiler, Akdeniz kıyı ormanlarıdır. Onların bodur, kısa oluşları iklime uygun yaşamak zorunda oluşlarındandır. TÜBİTAK yayınlarından, defalarca baskısı yapılmış olan Sayın Hikmet Birand’ın ‘Alıç Ağacı ile Sohbetler’ adlı bir şaheser olan kitabı okumasını salık veririm Uluç’a...
Birand, ünlü ormancımız, doğa bilginimiz ‘Makiler ormandır’ diyor. 1960’larda AP iktidarı sırasında, makiler orman arazisi olmaktan çıkarılmış; böylece kıyılar yağmaya açılmıştı. Demek ki, 60 öncesi hükümetlerimizin ormancılık anlayışında, maki ağaç sayılıyordu. Tesbih ağacı, antepfıstığı, sakız ve karabiberler, delice zeytinleri, defne, pırnal meşesi birer makidir. Kocayemiş ağacı ve yaban zeytini de öyledir. Onların altında yeşeren, Manisa laleleri, sahlepler, ıtır ve ısırganlar, türlü otlar da Akdeniz’in bitki örtüsüdür.
Uluç’un golf alanı yeşil değil midir, diye savunduğu çim ise üretilmiştir, bencildir, kendisinden başkasını yaşatmaz, diğerlerine yaşam hakkı tanımaz. Solmasınlar ve kurumasınlar diye kimyasal ilaçlar takviye edilir. Tonlarca su harcanır, onları canlı tutmak için. Suyla zemine giden kimyasal zehirleri anlatmaya dilimiz varmaz.
Uluç’un istediği böyle bir doğa mı?
(Sayın Çevre ve Orman Bakanı Pepe’nin de, havadan gezisinde Sorgun’a iki golf sahasının çok olduğunu itiraf etmek zorunda kaldığını hatırlatırım.)
Mahmut ŞENOL
Tabancalı başhekim
SSK ve tüm devlet hastanelerinde son dönemdeki gelişmeleri takdir etmekle birlikte, yetersiz olduğunu belirtmeliyim. Bunun çarpıcı bir örneğini bizzat yaşadığım için sizinle paylaşmak gereği duydum. Ankara’da bir sağlık merkezindeki (ismi bizde saklı) başhekim, tabanca ile (hem de önlüğünün altından rahatça görülebilecek şekilde) vatandaşa ve hastane personeline korku salan tavırlarıyla servisleri denetliyor! Çevresine sertçe talimatlar yağdırıyor. Sağlık hizmeti almaya gelen vatandaşın, sağlıksız bir otorite karşısında umudunu yitirmesi kaçınılmaz olmaz mı? Zaten ağrısı, sızısı nedeniyle sıkıntılı olan hastaların bir de başhekim stresi yaşadığı bir ortamda hasta yoğunluğundan bunalan doktorlar ve diğer personelin de başhekimden ne derece çekindiği gözlerinden okunuyor.
Sağlık hizmeti vermek için önce sağlıklı olmak gerekmez mi?
A.C.
Radyoevimizi vermeyiz!
GÜN geçmiyor ki, bir varlığımıza saldırmasınlar, bir değerimizi satılığa çıkarmasınlar! Bir vapurlara takıyorlar kafalarını, bir güzelim Haydarpaşa Garı’na... Önce Taşkışla ve AKM’ye diktiler gözlerini, şimdi de Harbiye’deki İstanbul Radyosu’na...
Peki ne istiyorlar bu şehirden, bu ülkeden, bizden?
Tabii ki rant!
Anı defterimizi çalamazsınız!
TRT çalışanları
Biliyor musunuz
BÜYÜKŞEHİR’in şirketlerinden İSTON’da 7.5 yıl, İGDAŞ’ta 2.5 yıl genel müdürlük yapan ve 15 aydır İSFALT Genel Müdürlüğünü sürdüren Süreyya Polat’ın ‘bir başka kurumda görevlendirmek üzere’ iş akdinin feshedildiğini, yerine 1974 doğumlu Endüstri Mühendisi Çağatay Kalkancı’nın getirildiğini... ŞİŞLİ Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün bugün Frankfurt’ta, SPD’nin Türklere yönelik seçim çalışmalarına katılacağını, bu arada Genel Başkan Oskar La Fontaine ile görüşeceğini... ŞAİR merhum Can Yücel’in eşi Güler Yücel’in, yüksek tansiyon nedeniyle Bodrum Hastanesi’nde tedavi altına alındığını... ÖDP İstanbul İl Başkanlığı’nın, ‘İETT bilet zamlarının geri alınması’ için topladıkları imzaları çarşamba günü 13.00’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na teslim edeceklerini...
MESAJ PANOSU
FLORYA’nın sahil kesimi ‘katledilerek’ yapımına başlanan dev akvaryum için Büyükşehir Belediye Başkanımız göreve geldiğinde, akvaryuma verilecek para olmadığını beyan ederek, inşaatı durdurmuştu. İnşaat bir süredir harıl harıl devam ettiğine göre, deprem önlemleri için bulunamayan para dev akvaryum inşası için bulundu!
Ateş İRENGÜN
KASIMPAŞA’daki Dilnihat Özyeğin Lisesi öğrencileriyiz. Basketbol sahamız, laboratuvarımız, yepyeni sıralarımız var. Ancak kütüphanemizin içi bomboş. Okuyarak eskittiğiniz kitap ve ansiklopedilerinizi lütfen bize ulaştırın.
4. ULUSLARARASI Satranç Festivali 22 Ağustos-1 Eylül tarihleri arasında Feshane Kültür Merkezi’nde yapılacak.
Yazının Devamını Oku 20 Ağustos 2005
<B>HAC </B>organizasyonuyla ilgili olarak turizmcimizle konuşmaya devam ediyoruz:<br><br><B> Söylediğiniz hac organizasyonunda tarikat bağlantılarını biraz açar mısınız?
- Evet, hac işinin acentelere açıldığı 1989’dan itibaren tarikatlar giderek ağırlık koyan konumdadırlar. Tarikatların hac ilişkisi ilk yıllarda kontenjan sahibi acenteye müşteri bulma biçiminde bir tür aracılık ile başladı. Tarikatlar buldukları hacı başına komisyon alıyordu. İkinci aşamada tarikatlar bu işi yandaşlarını hacca götürme aracı olarak kullanmaya başladılar. Bugün ise bizzat kendileri hac organizasyonu yapmaya başladılar.
Nasıl yani!..- Daha önce komisyoncu iken bugün bütün tarikat ve cemaatlerin doğrudan kendilerinin kurduğu acenteler vardır. Örneğin, İs-pa adlı bir acente vardır; İskenderpaşa tarikatının acentesidir, zaten baş harflerinden bellidir. Menzil’den Mahmutefendi’ye, Işıkçılardan Süleymancılara, Nakşilerden Nurculara, Fethullahçılardan Kadirilere kadar her tarikatın bir acentesi vardır.
NEYİN ZAMMIBu yapı iktidarla ilişkilere nasıl yansıyor?- Gazetelerde okudunuz, hac fiyatı 1450’den 2050 dolara çıkarıldı. Gerekçe olarak, petrol fiyatlarının artışı gösterildi. Oysa Suudi Arabistan’da petrol fiyatları hiç değişmedi. Daha ilginci, bu zammı yapması için Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, ‘Ben kendime hacca zam yaptıran adam dedirtmem’ dediği halde, bu zammın tarikat ve bilinen güçlerin işbirliğiyle kabul ettirilmesi hayli ilginçtir. Ne acıdır ki, böylesine büyük zam, ‘din’ söylemli bir iktidar döneminde, hiçbir mal ve hizmetin fiyatı bu ölçüde artmadığı halde yapılmıştır. (Dolar bazında % 46.)
Diyanet bunun farkında değil mi?- Öyle farkında ki, ama göz yumuluyor. Türkiye Diyanet Vakfı Başkanı’nın, Hürriyet’te Faruk Bildirici’ye ‘Hac organizasyonu dini cemaatlere mali kaynak sağlamaktadır’ (21.8.2002) dediğini anımsarsak bunu tartışmaya gerek yoktur. Hani bazı kesimin çok dillendirdiği, ‘siyaset-ticaret-tarikat’ üçgeni var ya, hac organizasyonu buna en çarpıcı örnek sayılmalıdır. Sormak gerekiyor; AKP, TÜRSAB ve Diyanet bu çarkın hiç farkında değil midir? Çünkü, hac organizasyonu bir çarktır, tarikatlar da bu çarkın birer dişlisidir. Burada biraz kadıyı, kadıya şikáyet etmek gibi bir durum vardır.
Yazının Devamını Oku 19 Ağustos 2005
<B>ŞUBAT</B> ayında yapılacak olan <B>hac </B>farizası için bu yıl 307 bin kişi başvurdu; bunlardan ancak 70 bin kişi hacca gidebilecek. Bu isimler kur’a ile belirlendi. Bugün 17.00’ye bir turizm acentasına gidip kayıt yaptırılması gerekiyor. Hac organizasyonu pazarı iştiha kabarttığından buna dönük iddialar bu aylarda çeşitli boyutlarıyla gündeme geliyor. Bu arada gündeme getirilen
HU projesi bir başka tartışma konusu oldu. ‘Hu’, ‘o’ anlamında Allah demek... Peki, böylesine dini motifli bir projenin gerçekte en büyük rant alanı olduğunu biliyor musunuz?
Sözü uzatmadan, bu çarkın nasıl döndüğünü, bu işi bilen bir turizmci ile konuşalım:
Bu ‘Hu’ projesi nereden çıktı?
- Abdurrahman Dilipak’ın sözcülüğünü yaptığı grup, din ve inanç özgürlüğünü öne çıkartırak haccın acentalara bağımlılıktan kurtarılmasını gerekçe gösterirken, olayın arkasında pastadan pay almak yatıyor. Bir anlamda bu girişimi, MÜSİAD bünyesinde 8 yıl önce kamuoyunda ‘İslamda Cinsel Hayat’ adlı kitabıyla tanınan, Emir Tur’un sahibi, eski imam Ali Rıza Demircan (Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın babası) önderliğinde kurulan ‘Hac Komitesi’nin bugünkü versiyonu saymak gerekir. O dönem komitenin sözcülüğünü yapan Demircan ‘Hac seyahati mafyalaştı’ derken, hac organizasyonda yaşanan kavganın bir ölçüde nedenini ortaya koyuyordu.
EN BÜYÜK PAZAR
Nasıl bir kavga?...
- Bütün dini söylemlerine rağmen esas iş, TÜRSAB yönetimi ile tarikatlar arasındaki rant paylaşımıdır. Burada 140 milyon dolarlık bir pazar vardır. Öyle bir kar vardır ki, hiçbir seyahat organizasyonunda bu kadar büyük kazanç yoktur. Uçak, konaklama, transfer, giyeceği eşyalar dahil bir kişinin hac maliyeti 1.450 dolardır. Ancak bugün Hac Komisyonu’nun belirlediği en ucuz fiyat 2.055 dolardır. Bugünden itibaren bu fiyatı bulabilene de aşkolsun!
70 bin kişiyi kim götürür, kim karar verir?
- Dışişleri, İçişleri, Sağlık, Diyanet, TÜRSAB’den oluşan Hac Komisyonu, 70 binin 40 binini Diyanet İşleri Başkanlığı’na, 30 binini de seyahat acentalarına veriyor. Acentalara verilen kontenjanın tek tek dağıtımını TÜRSAB yapar. İşte karmaşık ilişki de burada başlar.
Ne gibi?...
- Hac işi yapabilmek için başta 1 milyon dolar döviz getirme zorunluluğu gibi koşullar var. Bu koşulları denetleyip bakanlığa veren TÜRSAB örgütü... Burada kongre hesaplarını dikkate almak gerekiyor. Dağıtım da bu dengelere göre yapılıyor. Bu dağıtım kontenjan alan firmadan ‘çantacı’ denilen genellikle tarikatların kasabalardaki sözcüleri konumunda olanlara kadar geniş bir zinciri oluşturuyor.
TÜRSAB’IN DENETİMİNDE
Gazetelerde, hac işinde sık sık olumsuz haberler yer alıyor, bunları kimin denetlemesi gerekiyor?
- Yasa gereği bu görev TÜRSAB’a verilmiştir. Bu denetimin gereğince yapılmadığı bilinmekte, hatta bununla ilgili bazı belgeler turizm camiasında elden ele dolaşmaktadır.
Ürdün’de sahte vize ile toplam 457 hacı götürürken yakalanan Karetur ve Labbeyk Tur’un da içinde olduğu olay Hürriyet’in 1.3.2000 tarihli sayısında yeralmıştı. Bunlardan Lebbeyk Tur’un sahibi Mehmet Şevki Sonuç el yazısıyla yaptığı açıklamada ‘Kaçak hacı ve sahte vize işinden başından sonuna kadar TÜRSAB’ın haberi vardır. Onun haberi olmadan bunun yapılması mümkün değildir. Bu yolla hacı götüren acentaların büyük bölümünün son genel kurulda (1999 aralık) şimdiki yönetimi destekleyen üyelerdir. Acaba ben desteklemediğimden dolayı mı TÜRSAB yönetimi olayı saptırıyor ve gerçekleri kapatıyor?’ demesi hayli ilginçtir. Bu buzdağının görünen tarafıdır, bunun gibi sahte vize alımı ve bunlara kesilen uçak biletleri ile biletlerin kesildiği şirketler, kontenjan vermediği için ihbar edilip tutuklananlara kadar uzanan olmaması gereken olaylar yaşandı bugüne kadar.
TÜRSAB üyelerinden bir tepki gelmiyor mu?
- Gelemez, çünkü ses çıkaranın kafası gider. Hac Komisyonu’ndan bir daha kontenjan alamaz, tali bayilik yapamaz. Bütün bunları yapsa yolcusunu taşıyacak uçağı bulamaz.
Bu konuya devam edeceğiz.
Göçmen yeşilliği
DÜNKÜ yazınızda Dr. Abdullah Cevdet hakkında görüşlerini dile getiren Prof. Dr. Derbentli’ye katılıyorum. 1986 yılında Nusaybin’e teftişe giderken, daha önce bölgede hiç görmediğim yemyeşil bir yeri, Diyarbakır’ın Çınar ilçesiyle karşılaştım, şaşırdım... Otobüs 5-10 dakika sonra mola verdiğinde otobüs şoförüne bu yeşilliğin nedenini sorduğumda ‘Bu ilçede biraz Bulgar göçmeni var, onların diktiği ağaçlar yüzünden’ doğrultusunda bir cevap aldım. Çok şaşırdım, bir taraftan da çok memnun oldum. Dr. Abdullah Cevdet’in söylediğini keşke yeni Cumhuriyetimiz yapabilip Balkanlar’dan daha çok göçmen getirebilseydi. Ne ülkemizin tarımı ne de sanayisi bugün bu hallerde olmazdı diye düşünüyorum.
Basri KOYUNCUOĞULLARI
Metiner ne diyor
GAZETECİ-yazar Mehmet Metiner, ‘Star’a danışman yapıldığına’ ilişkin haberler için şu açıklamayı yaptı:
‘Bu haber ise bir yanıyla doğru, bir yanıyla yanlış bir çarpıtmayı esas almaktadır. Star Medya Grubu Başkanı olan değerli dostum Cengiz Özdemir, Star’a gönderilen çok sayıdaki dizi senaryolarını okuyup değerlendirme yapmam teklifinde bulunmuştur. Bu iş karşılığında da belirlenen bir rakam vardır. Benim projeleri okuyup değerlendirmede bulunmam, kalıcı bir danışmanlık ilişkisi değildir. Okuduğum projeler karşılığında Star TV yöneticileri bana ödemede bulunmuşlardır. Ancak daha sonra bir sözleşme temelinde bu ödemelerin yapılabilceği tarafıma bildirildiği için gönderilen sözleşme metninin altına bürokratik bir işlem tamamlansın diye formaliteden imzamı atmışımdır.’
Yine hayvan katliamı
AYDIN Sultanhisar’a bağlı Atça Beldesi’nde yaşayan bir hayvansever ve besleyen biriyim. 10 Ağustos sabahı köpeğimin ağzından köpükler çıkarken gördüm. Başında çöp toplayan belediye görevlileri vardı. Ne olduğunu sorduğumda kurunun yanında yaşın da yanacağını yani çok sevdiğim köpeğimi sokak köpeği sanarak zehirlediklerini söylediler.
Sokak köpeği olması itlaf sebebi midir yani sorarım size? Yapılan katliamı Hayvan Sevenler Derneği’ne, Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği’ne, Savaş Ay’a, Bekir Coşkun’a ve Atça Belediye Başkanı Osman Yıldırımkaya’ya bildirdim. Ne yazık ki hiçbirinden yanıt alamadım. Umarım Atça Belediyesi’nin son katliamı olmuştur.
Hıfsiye BEYHAN-AYDIN
GÜNÜN SÖZÜ
‘Kötülük görmekten değil, kötülük yapmaktan korkmalıyız.’
(John Colenso)
Biliyor musunuz
AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki ile üyeler Tunç Fındık ve Ertuğrul Melikoğlu’nun, iki yıl önce Büyük Demirkazık dağında hayatını kaybeden Kürşat Avcı’nın anısına, Kafkas dağlarının 4.710 metrelik D+zorluk derecesinde Ushba zirvesine dünden itibaren çıkmaya başladıklarını... ABD’nin atama ve emeklilik dolayısıyla boşalan Ankara Büyükelçiliği ile İstanbul Başkonsolusluğu’nun üç aydır boş bulunduğunu, Büyükelçiliğe atanan Ross Wilson’ın hálá görevine başlamadığını....
MESAJ PANOSU
ANTALYA Sorgun Ormanı’nda golf sahası yapmak için on binlerce ağacın kesiminin protesto edileceği ‘Doğayla Barış Mitingi’ yarın 13.30’da Ankara Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı’nda yapılacak.
FETHİYE Babadağı Doğal Parkı’nın 12 YTL olan giriş ücreti bu yıl 20 YTL olarak artırıldı. Diğer birçok doğal parkımızın giriş ücretleri 1 ile 4 YTL arası olarak değişirken Babadağı’ndaki bu durum turizmi de baltalıyor.
Yasemin KÜÇÜKTIR
Yazının Devamını Oku 18 Ağustos 2005
<B>GAZETENİZDE </B>tartışma konusu olan Dr. <B>Abdullah Cevdet, </B>benim dedemin babasıdır. Dedem, <B>Fransa’</B>da sürdürdüğü Ziraat Mühendisliği eğitimini son sınıfta bırakıp, <B>İstiklal Savaşı’</B>na katılmış, daha sonra <B>Anadolu’</B>da yıllarca Fransızca<B> </B>öğretmenliği yapmıştır. Dr. Abdullah Cevdet hakkında yapılan en kapsamlı araştırma Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu’nun doktora tezidir. Kendisi hakkında Chicago Üniversitesi’nde de bir doktora tezi hazırlanmıştır. Yerli ve yabancı birçok kitapta, eylem ve düşüncelerine yer verilmiştir.
İlk önce şunu belirtmek isterim. Siyasi görüşü her zaman Cumhuriyet’in kazanımlarından ve aydınlanmasından yana olmuştur.
Dr. Abdullah Cevdet adının bir sokaktan silinmesi belki de çok önemli değildir, çünkü son yıllarda çağdaşlaşma yolunda çok ödünler verildi. Ancak CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin, AKP’nin önerisine hiç bir inceleme yapmadan katılmaları toplumumuz için kaygı vericidir.
HAMLET’İ ÇEVİRDİ
Dr. Abdullah Cevdet, bir siyasi düşünür, eylem adamı, çevirmen ve şairdir. ‘Hamlet’i Türkçe’ye ilk çeviren odur. Her zaman insancıl (hümanist), çağdaş ve ilerici düşünceleri savunmuştur. Düşüncelerini, yöneticilerin veya çoğunluğun hoşuna gitse de gitmese de cesaretle ve açıklıkla söylemiştir. Bu niteliklerinden dolayı sürülmüş, saldırıya uğramıştır ve ne yazık ki hálá uğramaktadır. Cumhuriyet oluşumunu ve aydınlanmasını yazılarıyla, eylemleriyle etkilemiştir.
Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu’nun İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptığı doktora teziyle bu çalışmada Dr. Abdullah Cevdet bilimsel bir yansızlık ve titizlikle incelenmiş, değerlendirilmiş, eleştirilmiştir. Bu tez daha sonra 1981 yılında Üçdal Neşriyat tarafından ‘Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi’ başlıklı bir kitap olarak yayınlanmıştır. Bu kitabın 387. sayfasında şunlar yazar:
DİNCİLERİN SAPTIRMASI
‘Ancak Abdullah Cevdet’in mütereke döneminden beri üzerinde durduğu, Avrupa ülkelerinin özellikle tarımla uğraşanlarından getirilecek göçmenlerle ülkede nüfus artışı ve tarımsal gelişme sağlanması konusunu bu görüşmeden sonra tekrar ortaya atması sonucunda artık son faaliyetlerini sürdürmekte olan dinci çevreler bu beyanatı saptırarak kendisinin Avrupa’dan ‘damızlık getirtmeyi arzuladığını’ ileri sürdüler.’
Yukarıdaki alıntıyla ilgili aynı kitapta ona yakın dipnot ve kaynak gösterilmiştir. O zamanlarda Anadolu’nun durumu ve Avrupa’da büyük bir Türk nüfusun yaşadığı göz önüne alınırsa, bu düşüncenin yanlış bir düşünce olmadığı anlaşılır. Nitekim gerek mübadele sırasında Balkanlar’dan, gerek yakın zamanlarda Bulgaristan’dan Anadolu’ya gelen göçmenlerin bu ülkenin toplumsal yaşamına önemli katkıları olduğu bilinmektedir.
Dr. Abdullah Cevdet, dinin yobazlarca amacı dışına taşınmasına, bilimsel ve toplumsal gelişmeyi engeller duruma gelmesine her zaman karşı olmuştur. Belki de siyasi düşüncelerinin en belirgin yanı budur. Bu nedenle gerici çevrelerin her zaman tepkisini çekmiştir.
Prof. Dr. Taner DERBENTLİ-İTÜ
Ulus pazarı kaldırıldı
BEŞİKTAŞ Belediyesi’nin, Arnavutköy Rum Kilisesi’nin arazisinde ‘haftalık günü birlik konaklama’ koşulu ile kurulmakta olan ünlü ‘Ulus Pazarı’ artık olmayacak.
Çünkü bazı vatandaşlar, pazar yerinin imar planında olmadığı, trafik ve itfaiye kurallarına aykırı kurulduğu gerekçeasiyle 2 numaralı İdare Mahkemesi’ne gitti. Mahkeme, pazarın kapatılması yönünde karar verdi. Belediye bunun üzerine Danıştay 8. Dairesi’ne yaptığı itirazı reddetti.
Karar Beşiktaş Belediyesi ve pazarcı esnafı arasında ‘şok’ yarattı.
Bir belediye yetkilisi, ‘Belediyenin Beltaş şirketi, kiliseden bu yeri haftada bir koşuluyla ‘günübirlik’ kiralanmıştı. Meclis kararı da vardı. İl Trafik Komisyonu ve İtfaiye pazaryeri için uygun rapor vermişlerdi. Mahkemede bilirkişinin raporu lehimizeydi. Ancak mahkemenin kararına uyuyor ve pazar yerini terkediyoruz. Yeni pazar yeri arayışlarına başlıyoruz’
Bu arada bazı hukukçulara göre, ‘Danıştay’ın kararı emsal teşkil ederse, bu durumda değil Ulus Pazarı gibi 15 dönümlük müstakil alanda pazar kurmak, cadde ve sokaklarda kurulan pazarlarının kaldırılması gündeme gelebilir.’
Niye yanmıyor
BOĞAZİÇİ ve Fatih köprülerine şehir içi yolları bağlayan çevre yollarındaki ışıklar bir süredir yanmıyor. Karayolları sorumluluk alanında dışında kalan çevre yollarındaki ışıkların elektrik faturaları ödenmediği için yanmadığını gazeteler yazıyor.
Karayolları sorumluluk alanı dışındaki çevre yollarının sorumluluğunun kime aittir?
Haluk BURAN
Klima çirkinliği
TARİHİ Galata Kulesi’ndeki klimaların dış üniteleri ne kadar çirkin! Artık normal binaların bile dış kısımlarına klimaların dış üniteleri konulmazken nasıl olur da tarihi bir yapının dış kısmına böyle bir montaj yapılabiliyor? Anlamak mümkün değil. Anıtlar Kurulu ne iş yapar? Böyle bir şeye nasıl izin verir? Konu köşenizde yer alırsa herhalde kamuoyu oluşur ve bu üniteleri sökerler diye umuyorum. M.Yılmaz SEVİNÇ
Yetkim sınırlı
AB kanunları kaçırılan eri arama mı diyor? AB kanunları sınırlarını koruma mı diyor? AB kanunları halkını terörden koruma mı diyor? AB kanunları kaçan teröristi yakalama mı diyor? AB kanunları terör saldırılarını önleme mi diyor? AB kanunları yollarını asfaltlama mı diyor? AB kanunları İlçe Jandarma Komutanlığı’nın çevresini koruma mı diyor? Hangisini diyor? AB kanunları deyip abartmıyor muyuz? Teselli bulmuyor muyuz? Var olan AB kanunlarının ne kadarı uygulanıyor? U.D.
Hasankeyf sürüncemede bırakılıyor
HASANKEYF konusundaki duyarlılığımızı TBMM gündemine ve kamuoyuna birçok kez yansıtmıştık. İki ayrı bakandan önergelerimize cevaben aldığımız bilgiler Hasankeyf konusunun iktidar tarafından sürüncemede bırakıldığını gösteriyor.
Anavatan Milletvekili Sayın Muharrem Doğan’ın, Hasankeyf konusunda sorduğu sorulara Bakan Atilla Koç’un verdiği yanıt ile bize daha önce verilen yanıtlar karşılaştırıldığında, savımızı doğrulayan saptamalar açıkca görülecektir.
Ülkemizin tarihsel birikimine sahip çıkan tavrımızı sizin de değerli katkılarınızla sürdüreceğiz.
Feridun BALOĞLU
CHP Antalya Milletvekili
Güya depreme dayanıklıymış
AİLEM Düzce’de depremden sonra yapılan konutlarda oturuyor. Birkaç gün önce durup dururken yatak odasındaki ne amaçla yapıldığı anlaşılmayan yaklaşık 3 cm’lik alçı plaka düştü. Neyse ki o anda odada kimse yoktu, şimdi tavanın betonarmesi gözüküyor. Bodrum katlarında su izolasyonu yapılmamış. Depremden sonra ve güya depreme dayanıklı olarak yapılan bu evler muteahhitlerin devlete, devletin de zavallı depremzedelere attığı bir kazık maalesef... Niye sorumlular cezalandırılmıyor?
Berna SÖZAT
GÜNÜN SÖZÜ
‘(Fındığa verilen 7 milyon fiyat için) Üreticiye şapka çıkartacak bir fiyat.’
(Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım)
Biliyor musunuz
BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın deprem riskine karşılık vatandaşların bankalardan kredi alarak konutlarını güçlendirmesini ya da sıfırdan yaptırmasını önerdiğini... İNSAN Yerleşimleri Derneği’nin, Büyükşehir’in planlama sürecinin profesyonelliğe, sivil katılıma kapalı olduğunu açıklayarak, açık planlama için mücadele çağrısı yaptığını... TÜRK Telekom’un özelleştirilmesine karşı biraraya gelen Makina (Emin Korkmaz) ve Elektrik (Kemal Ulusaler) Oda Başkanları ile KESK Haber Sen (Esin Yelekçi) Başkanı’nın, tüm özelleştirmelere karşı ortak için mücadele çağrısında bulunduklarını...
MESAJ PANOSU
ANKARA Dış Kapı Eğitim Hastanesi’nde (eski SSK) Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan performans sistemi için ücret dağıtımı yapılmıştır. Sanki sadece doktorlar emek veriyor.
Örneğin bir cerrahi asistanı (kalp damar, genel cerrahi, ortapedi vs) 2000 YTL performans alırken, ameliyathane, yoğun bakım, acil servis hemşireleri, hizmetli kadrosu, teknisyenler 15-20 YTL; servis hemşireleri 2-5 YTL performans almış; dahili birimler asistanı ise 1600-1700 YTL...
Aradaki uçurum adaletsizlik değil midir?
Bir grup personel
KOCAELİ’nin Bahçecik Beldesi’nin Damlar Mahallesi’ndeki çocuk parkı yaklaşık 6 yıl önce o zamanki FB’den şimdi de AKP’den olan belediye yönetimince sökülmüştü. Gerekçe o bölgede yapılan ‘şuyuulandırmanın’ iptal olduğu ve en kısa zamanda yeni bir düzenleme ile parkın yeniden yapılacağı idi. Nasıl bir zaman kavramı ise 6 yıl oldu hala ortada bir şey yok. Koca yaz tatili geçti, çocuklarımız bir gün doğru dürüst oynayamadılar. Valimizden bu soruna el atmasını rica ediyoruz.
Selim GENÇER
MİLAS’ın Boğaziçi (Tuzla) köyünde düzenlenen ‘1. Turizm ve Balık Festivali’ 24-26 Ağustos tarihleri arasında yapılıyor.
Yazının Devamını Oku 17 Ağustos 2005
<B>33 </B>yıl önce <B>Tunceli’</B>ye yaptığı geziden sonra bıyık bırakan ve <B>‘Almanca konuşan Pülümürlü’ </B>olarak tanınan Münih Belediye Başkanı <B>Christian Ude, </B>beş günlük gezisinde <B>Türkiye’</B>de renkli saatler geçirdi. Pülümür’de ‘Christian Ude Kültür ve Eğitim Merkezi’nin temelini attı, kurt avı yaptığı Munzur dağlarını gezdi.
Eşi Edith Ude ve Türk-Alman Dostluk Federasyonu Başkanı Ali Kılıç ile hafta sonu Erzurum üzerinden Pülümür’e giden Ude, davul ve zurna ile karşılandı. Bölge halkının büyük sempatisini kazanan Ude, gezisi ile ilgili olarak şunları söyledi:
‘Pülümür’ün benim gönlümde ayrı bir yeri var. Bu yöre insanları çok sıcak ve candan. İnsan burayı görünce hayran kalıyor. 33 yıl önce başlayan bu dostluk perçinleşerek büyüyor. Kültür Merkezi’nin benim adımı taşıması çok onur verici bir olay. Münih’te çok sayıda kültür merkezi var. Ancak hiçbiri benim adımı taşımıyor. Bu Pülümürlülerin ne kadar evrensel düşündüklerinin işaretidir. Ben artık Pülümürlüyüm. Münih’te de çok sayıda Pülümürlü var. El ele vererek ilçemize daha fazla katkıda bulunacağız. Bu Kültür Merkezi’nde gençlerin, kadınların ve ilçe halkının yararlanacağı aktiviteleri göreceğiz. Ancak, Pülümür yolu hálá 33 yıl önceki gibi duruyor. Bu beni çok üzdü. Bir çivi bile çakılmamış.’
MUNZUR DAĞLARINDA AŞK
Türk-Alman Dostluk Federasyonu Genel Başkanı Ali Kılıç, Ude’yi şöyle tanıttı:
‘O bir insan. Dostluğun, sevginin sınırlarını tanımayan, milliyetin bu konuda hiçbir belirleyici özelliği olmadığına inanan bir insan. Pülümür-Münih arasında kurulan dostluk köprüsünün temel direği... Almanya eski Cumhurbaşkanı Johannes Rau’nun dediği gibi ‘nefret öldürür, sevgi yaşatır’. Biz, kültür merkezlerinin sevgi aşılayacaklarına yürekten inanıyoruz. Bu Kültür Merkezi her türlü ayrımcılığın panzehri olacaktır.
Pülümür Bal Festivali ile aynı güne rastlayan törende Ude, Belediye Başkanı Mesut Coşkun ve gençlerle halay çekti; Ali Ekber Çiçek, Zeynel Aba, Ali Kılıç ve Nurgül Ateş’in konserini izledi. Kültür merkezinin açılışına katılacağına dair söz de veren Christian Ude, fotoğraf sanatçısı eşi Edit von Welser-Ude’yi de yanına alarak 33 yıl önce gittiği Munzur dağlarına tırmandı. Güvenlik nedeniyle kimseye haber verilmeden yapılan tırmanış tam gün sürdü. Dağların tepesinde çimenlerin üzerinde yalın ayak yürüyen Ude çifti, bir ara birbirlerine sarılarak öpüştü. Kendisini izleyenlere ‘Ben sizin yerinizde olsam bu yöreyi ne unuturum, ne de unuttururum’ dedi.
Daha sonra 33 yıl önce konuk olduğu Kılıç Ailesi’nin köyünü de ziyaret eden Başkan, ertesi günü İstanbul’a dönerken, Erzincan Belediye Başkanı Mehmet Buyruk ve Erzincan Milletvekilleri ile kahvaltıda bir araya geldi.
ERDOĞAN’LA GÖRÜŞTÜ
Ude’nin özel ziyareti köşemizde yer alınca, Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kendisiyle görüşmek istediğini iletti. Ude, İstanbul’da da önceki akşam Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüştü. Erdoğan’ın ‘İstanbul’u nasıl buldunuz?’ sorusuna ‘Yenilenmiş bir kent olarak gördüm. Ama ne var ki, doğu hálá eski doğu... Sizden eski bir meslektaşım olarak, fahri hemşerisi olduğum Pülümür’un Tunceli ile olan 16 km’lik yolunun yapılmasını rica ediyorum’ dedi.
Ude’ye eşlik eden Türk Alman Dostluk Federasyonu Başkanı Ali Kılıç’a göre, görüşmede Erdoğan, ‘Sosyal Demokrat Parti (SPD), AB yolunda Türkiye’yi destekliyor. Seçimlerde bu hükümetin işbaşında kalmasını temenni ederiz. Gerekirse Almanya’daki seçimlerde vatandaşlarımızın SPD’yi desteklemesini isteriz’ diye konuştu.
Erdoğan, Münih Belediye Başkanı’na, Münih’te 7 milyon Euro’ya yapılacak caminin temel atma törenine katılacağını da söyledi.
Akşam Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın akşam yemeğine katılan Ude dün sabah Almanya’ya döndü.
Munzam vakıflarda ‘vakıf ağaları’
BAZI bankalarda personelin malullük, yaşlılık ve ölümlerinde yardım yapılmak üzere kurulmuş olan munzam vakıflar ya da sandık vakıflarının yönetimleri sık sık eleştiri konusu oluyor. Bu vakıflarda yönetimi ele geçirenlerin türlü oyunlarla koltuklarını bırakmayıp uzun yıllar saltanat sürdükleri dile getiriliyor.
Bir süre önce yeni bir düzenlemeyle munzam vakıflarda eleştirilere konu olan bu yönetim tarzının önünün kesilmesi yoluna gidildi.
18.6.2005 günlü Resmi Gazete’de yayınlanıp sessiz sedasız yürürlüğe giren bir tebliğ ile artık bu tür vakıfların delege seçimlerinde üyelerin oylarını bizzat kullanmaları öngörülüyor, vekaleten oy kullanılması engelleniyor.
506 sayılı SSK Kanunu’nun geçici maddesine istinaden bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar ya da bunların oluşturdukları birlikler personelleri için kurulabilen bu vakıflar daha ziyade bankalarımızda faaliyet gösteriyor.
Şimdi bugüne kadar binlerce delegenin oyunu vekalet yoluyla üzerlerine alıp başkanlıklarını her seçim sonucunda sürdürmenin yolunu bulan vakıf ağalarının bundan sonra ne yapacakları merak ediliyor.
İmza saklı-ANKARA
Depremi takmıyoruz
‘TÜRKİYE sadece bir deprem ülkesi değil akla, plana, bilime aykırı olarak uygulanan rant politikaları nedeniyle bir afet ülkesi olmuştur. Artık belirlenmiş bir günde ve her yıl tekrarlanacak şekilde tüm yurttaşların katılacağı ulusal ölçekte bir Afet Tatbikat Günü yapılmalıdır.’
(TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası)
‘İSTANBUL’daki binaların üçte ikisinde su ve nemin yol açtığı korozyona (paslanma) rastlanıyor. Paslanan demir her geçen yıl inceliyor ve taşıma kapasitesi azalıyor. Bodrumlarda kabarma, küflenme ve siyah lekelelerin bulunması, binanın su yalıtımına ihtiyaç duyulduğunu gösterir.’
(İZODER Genel Koordinatörü Ertuğrul Şen)
DEPREMİ halkın morali bozulmasın diye anmak istemeyenler, etrafta bulunan ve hálá ağır hasarlı olupta depremi hatırlatan ve yıkılmayan binalara neden çözüm getirmiyorlar?
(Düzce Depremzedeler Derneği Başkanı
Av. Ayşegül Şenolcan)
AÇIKLAMA
STAR Medya Grup Başkanı Cengiz Özdemir, gazeteci-yazar Mehmet Metiner’in gruba danışman olduğu yolundaki bilginin doğru olmadığını belirterek, ‘1232 kişilik kadromuz arasında Mehmet Bey’in adı hiçbir şekilde yer almıyor’ dedi. Bu arada Star grubuna bağlı şirketlerin ihalesinin 31 Ağustos-15 Eylül tarihleri arasında yapılacağını hatırlatan Özdemir, ihaleye katılacaklara grupta her türlü araştırma ve incelemenin şeffaf bir şekilde yaptırıldığını söyledi.
Dışişleri’ne teşekkür ederiz
13 Ağustos tarihinde kuzenim Emre, Yunanistan’ın Sakız Adası’ndan Türkiye’ye hareket edeceği sırada Yunan polisi tarafından sahte pasaport kullanma suçundan gözaltına alındı. 15 Ağustos tarihinde Dışişleri Bakanlığı’na durumu bildirdim. Konsolosluk Genel Müdürlüğü’ne faksla durumu bildirdi. Size salı günü döneriz dediler; nitekim dönerek bilgi verdiler. Kuzenim 18 Ağustos tarihinde 09.05 uçağıyla Münih’e hareket edecek. Bakanlık çalışanlarımızı nasıl ki her zaman eleştiriyorsak, özverili çalısmalarını da mükafatlandırmalıyız. Şahsınızda Konsolosluk Müdürlüğü çalışanlarına teşekkürler.
Nejat ÇALIŞKAN
Havada boğulacaktık
YUNANİSTAN’da düşen uçaktan sonra 26.7.2005 tarihinde 06.35’de İzmir’den, 17.00’de de İzmir’den İstanbul’a dönüş yaptığım uçaktaki yolculuğumu hatırladım. MD88 model uçağının havalandırması uçuş sırasında çalışmıyordu. Her iki uçuşta da tam bir hamam sıcaklığında boğulacaktık. Havalanmadan önce hosteslere sorduğumuzda ‘sorun yerde’ dediler. Ama doğru çıkmadı. Bir özür bile dilemediler. Sık sık gündeme gelen arızalar karşısında biz de bu şirketten haklı olarak kuşku duyduk.
Ertuğ ÇETİNÇELİK-İSTANBUL
MESAJ PANOSU
ÇENGELKÖY polis karakolu ile yanındaki restaurant’ın arasından yıllardır denize kanalizasyon akıyor. Öyle ki denizin üzerinde insan dışkıları bile yüzüyor. Bu durum maalesef yıllardır değişmiyor. Üsküdar, Büyükşehir, Valilik ya da Çevre Müdürlüğü... Hangisinin sorumluluk alanına giriyorsa kendilerini göreve çağırıyoruz. Ersin GÖKER
ANKARA’daki Yenimahalle kavşağı dünyadaki emsalleriyle yarışıyor! Büyükşehir Belediyesi’nin muhteşem eserlerinden biri daha. Kazasız bir günün geçmediği kavşakta, birbirlerine çarpmadan geçebilen her araç sahibinin ‘Bu sefer de atlattık’ demelerine sebep olan karmaşalar yumağı...
Lütfen yetkililer, kavşağı güvenli geçiş yapabilir hale getirmeli. Artık bu acaba, kim, nereden, nasıl, ne zaman, geçmeli-geçecek-geçmemeli halleri son bulsun..
Birol AKSU
Yazının Devamını Oku 16 Ağustos 2005
<B>İSTANBUL’</B>da sağlık hizmetlerinin nasıl yürütüldüğünü iyi anlayabilmek için eldeki belge ve bilgilere dayalı bir araştırma yapmak gerekiyor. Vakıf Gureba’da 1.200 kişi görev yapıyor, servislerde ortalama 900 hasta yatıyor; hergün 3.500 hasta tedavi için girip-çıkıyor. Bunların bir de refakatçileri düşünülürse günlük insan trafiği 10 bin kişiyi buluyor.
Böyle büyük bir hastanede doğal olarak birşeylerin rantı da gündeme geliyor. Gureba’da uzun süredir bu gelişmeler yaşanıyor; dolayısıyla karşılıklı suçlamalar başlıyor, iddialar yargıya intikal ediyor.
Kantin ve otopark gelirlerinin ayda 150 milyar TL olduğu düşünülürse başta siyasetçiler olmak üzere bir çok kişinin elini bu kurumlara sokması hiç şaşırtıcı sayılmamalıdır.
12 yıl içinde 7 başhekimin gelip gitmesi olağan bir durum mudur?
Gureba’daki son gelişmeleri sorular sorarak yanıtlayalım:
Gureba Hastanesi Başhekimi Dr. Samancı neden görevden alındı?
- Hakkında karşılıklı olarak değişik iddialar ortaya atılıyor. Bir kesim Dr. Samancı’nın, hastane maaş ödemelerinin Vakıfbank’tan Akbank’a alınması ve bunun karşılığında bankadan 430 milyar ‘bağış’ alması ve bununla borsa da ‘kağıt’ oynaması... Ancak iddia yanlış... İki yıl önce göreve gelen ve geçen Temmuz ayında ise ‘bazı güçler’ tarafından görevden alınan Dr. Samancı, bu parayı dernek hesabına aktartıyor. Geçen yıl kantin ve otoparkın kapatılması sonucu gelirler kesildiği için derneğe bağlı olarak çalışan 120 kişinin maaş ve tazminatlarının ödenmesi bankanın bu ‘bağış’ parası ile yapıyor. Ancak Samancı, bankadan bağış almadan önce dernek çalışanlarının maaş ödenmesinde sıkıntı çekildiğinde, İş Bankası’ndaki hesabından aynı bankadaki dernek hesabına para aktarıyor. Ve kendi parasını kısa vadede geri alıyor.
Sadece hesabına dönen paraların belgeleri gösterilerek dernekten Samancı’nın hesabına para aktarılıyormuş gibi bir izlenim verilmek istenmesi doğru değil.
Bu olay, 2004’ün ilk altı ayında yapılmış; Akbank’tan ‘bağış’ alınmadan önce...Her ne kadar bu olay gündeme getirilmek istense de, belgeler iyi okunmuyor. Görevden uzaklaştırmaya Kardiyoloji Servisi’ne alınan 225 milyar liralık monitör ihalesiyle ilgili aynı hastaneden Dr. Servet Çevik’in İl Sağlık Müdürlüğü’ne yaptığı şikayetin neden olduğu anlaşılıyor. İlginçtir, Dr. Çevik ihalenin şartnamesini yazan kişi ve şimdi Okmeydanı Hastanesi’nde görev yapıyor. İstanbul İl Sağlık Müdür Vekili Dr. Mehmet Bakar, Haseki Hastanesi eski Bilgi İşlem Sorumlusu Dr. Adem Doğruyol’u ‘muhakkik’ olarak atıyor. Bu adaletli ve etik bir tavır mıdır?
GARİP BİR İLİŞKİ
Adem Doğruyol, bilgisayarla ilgilendiğine göre, hastane işleyişini bilir mi?
- Doktor ama kendi sorumluluk alanındaki hastanelere (Şişli Etfal, Haseki, Bakırköy Devlet, Samatya) bilgi işlem-otomasyon programlarını pazarlamakla tanınır. Doğruyol, Dr. Erhan Sarışın (Kuledibi) ve Dr. Kerem Kınık (Haseki) ile birlikte ‘4T Sağlık ve Bilgi İşlem Ltd.Şti’nin kurucu ortaklarıdır. Ancak geçen yıl Nisan ayında Vatan’da çıkan ‘Kendin pişir kendin ye’ başlıklı haber çıkıncaya kadar... Ayla Özcan’ın haberinde ‘İl Sağlık Müdür Yardımcısının şirketi, hastanelerin bilgisayar ihalelerini tek tek topladı’ diyordu. Doğruyol, ertesi gün ‘4T’nin sahibiyim ama ihaleleri bilmiyorum’ diye açıklama yapmıştı. Sağlık Bakanlığı’nın 15 ay önce açtığı soruşturma ‘sümen altına’ alınarak sonuçlandırılmadı. Bu gelişmeler karşısında ortaklığını devretmek zorunda kaldı. İTO’nun sicil kayıtlarında ‘eski ortak’ olarak hala gözüküyor. İstanbul’daki 32 hastaneyi denetleyen ve eskiden sahip olduğu firması faaliyetini sürdürürken, Adem Doğruyol’un bilgi işlem yönüyle tüm hastanelerin ihalesiyle ilişkisi varken bu soruşturmada ‘muhakkik’ olması ne derece doğrudur. Oynanan oyunlara karşı neden suskun kalınır, görmezlikten gelinir? 4T firmasının, Gureba’da bilgi işlem ihalesini alamadığı gözönüne alınırsa bu AKP çevrelerinin hiç dikkatini çekmez mi? Gureba’da bilgi-işlem programının aylık 20-30 milyar kiralarla değil bir yıllık mülkiyetinin ‘Esim Yazılım’dan 20 milyara alınması bir şeylerin döndüğünü göstermiyor mu?
TARİKAT-SİYASET İLİŞKİLERİ
Bezmi Alem Valide Sultan’ın, bu vakıftan bir menfaat sağlayan, bir mal götüren için vakıf bedduası vardır. Ne yazık ki, ‘Allahtan korkmayan’ birçok siyasetçi ve bürokratın eli bu hastanenin içinden çıkmıyor.
- Çok doğru... Hastane, siyasetçiler tarafından sürekli el değiştiriliyor. (Vakıflardan, SSK’ya, SSK’dan Sağlık Bakanlığı’na, şimdi de bakanlıktan yeniden asli sahibi olan Vakıflar’a geçiyor) Sanki rant pazarı kurulmuş, bir sürü tarikat ve cemaatin (başka bir deyimle AKP-MHP) etkinliği altına sokulmuş, çatışma alanı olmuş... Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Kendisinin haksızlığa ve tertibe uğradığı belirtilen Dr. Nedim Samancı karşı atağa geçtiğini göreceksiniz. Hastaneye daha önce DMO’nden SSK’nın parasıyla alınmış IBM marka 225 bilgisayarın, (SSK) Samatya ve Şişli hastanelerine gönderilmesi isteniyor. Hastane, bugünlerde Vakıflara devredilirken, demirbaşların çıkartılıp götürülmek istenmesi vakıf bedduasından habersiz olanları ‘çarpar’!
Vakfın bilgisayarlarını, talimatına rağmen hastane dışına çıkartmayan Dr. Samancı’ya, Dr. Mehmet Bakar tarafından kınama cezası veriliyor, daha sonra da görevden alınıyor. Bilgisayarlar bugün hastanede hizmet veriyor. Ne gariptir ki, yeni başhekim Dr. Mustafa Şahin’e böyle bir emir verilmiyor.
KARŞI SUÇ DUYURULARI
Gelişmeler sadece bununla bitmiyor anlaşılan...
- Bu sorunun büyüyeceği anlaşılıyor. Görevden alınan başhekim Dr. Samancı, İl Sağlık Müdür Vekili Dr. Mehmet Bakar hakkında kendisine ‘yasadışı emir vermekten’; ayrıca kendisinden önce görevde bulunan 2001-2003 döneminin başhekimi Dr. Reha Baran ve hastane derneğinin yönetim kurulu üyelerini ‘usulsüz işletme açıp derneği zarara uğratmak’tan; yine hastane bünyesindeki ‘naylon fatura’ iddiasıyla sürekli gündeme gelen Gureba Geliştirme Vakfı’nın eski Başkanı olan yine Dr. Baran (Süreyyapaşa), yönetim kurulu üyeleri başta Dr. Şaban Odabaşı (1997-98 dönemi başhekimi) olmak üzere bütün mütevelliler ile eski vakıf müdürü Halit Başaran haklarında Fatih C. Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Gureba hakkında daha birçok olay var; bir sekreterin kasete alınan sözleri gibi...
Hasankeyf raporu
HASANKEYF ile ilgili olarak ‘İnsanlık tarihi, enerji (baraj) için feda edilemez-Hasankeyf elden gidiyor’ (22.5.2005) başlıklı yazımız üzerine ANAP Genel Sekreteri ve Mardin Milletvekili Muharrem Doğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 16.6.2005 tarihinde bir soru önergesi yöneltmişti.
Doğan, dünyaya ve insanlık tarihine bir armağan olan Hasankeyf’in, yörede inşa edilecek Ilısu Barajı ile sular altında kalacağını ve böylece 12 bin yıllık bir kültürün yok edileceğini belirterek, ‘Sayın Başbakan, antik kenti Ilısu Barajı’na feda edemeyiz. Hasankeyf’i kurtarıp turizme açacağız’ dediğini hatırlatmış, Hasankeyf’in geleceği ile ilgili sorulara yanıt aramıştı.
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, milletvekiline ayrıntılı bir yanıt göndermiş.
Hasankeyf’in, GAP çerçevesinde yapılacak Ilısu Barajı’nın etkileme alanı içinde kalacağından, Prof. M. Oluş Arık sorumluluğundaki bir ekiple 1986 yılında bölgede kazı çalışmalarına başlandığını, ancak 1992’de güvenlik sorunları nedeniyle ara verilen kazı çalışmalarının 1998’den itibaren yeniden başladığını hatırlatan Koç, şunları söylüyor:
‘Kurtarma ve belgeleme çalışmaları ile ‘Aşağı Şehir’deki konut bölgesi, Koç Camii doğusundaki bir han, bir çarşı, bir dergah, bir zaviye, bir medrese, seramik fırını, Zeynel Bey Türbesi civarında han ve medrese kalıntılarını içeren alan ortaya çıkarılmıştır.
2002 yılında Hasankeyf Yukarı Şehir’de alan yönetimince hazırlık amacıyla yapılacak belgeleme çalışmalarının herhangi bir kazı ve araştırma yapılmaksızın ve Prof. M. Oluş Arık’ın görüşleri de alınmak kaydıyla Mardin Müze Müdürlüğü başkanlığında ODTÜ, TAÇDAM tarafından oluşturulan bir ekiple yürütülmesi için izin verilmiştir.’
‘KURTARMAYA’ 2 TRİLYON
Bakan Koç, bölgenin özel durumu göz önüne alınarak kazı, restorasyon, belgeleme, temizlik ve düzenleme çalışmalarının 2.6. 2004 gün ve 2004/7429 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Prof. Abdüsselam Uluçam ve ekibine verildiğini, bu çalışmaların bakanlık, DSİ ve GAP idaresinin finans desteğiyle gerçekleştirileceğini açıklıyor ve bu yılki çalışmalar için şu bilgiyi veriyor:
‘DSİ Genel Müdürlüğü’nce Ilısu Baraj Gölü alanında kalacak olan bölgede yürütülen kazı çalışmaları için ayrılan toplam 800 bin YTL ödeneğin 378.100 YTL’lik kısmı Hasankeyf kazıları için ayrılmış olup bu ödenek Hasankeyf Mal Müdürlüğü’ne kazı başkanlığınca kullanılmak üzere aktarılmıştır. Ayrıca GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nca Hasankeyf’te 2005 yılında gerçekleştirilecek çalışmalar için ayrılan 1.014.000 YTL ödeneğin aktarımı gerçekleştirilmiştir.’
Neler yapılıyor?
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Koç, Hasankeyf’le ilgili son çalışmaları şöyle anlatıyor:
- Örenyeri’ndeki hasar ve bozulmaların saptanması ve bunların geçici koruma önlemlerinin uygulanması ile muhtemel nakil projeler için hazırlık çalışmaları sürüyor. Etkilenecek tarihi eserlerin taşınacağı ve korunacağı yerlerin bir an önce tespiti ve bilahare kurtarılacak eserlerin bu alandaki nakil çalışmalarına başlanabilmesi için bakanlık ile DSİ arasındaki protokole göre, kazı harcamalarını DSİ karşılıyor.
- Planlama, projelendirme ve arkeolojik çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı yürütüyor. Restorasyon, taşıma ve yapım işlemleri ise Bakanlık DSİ tarafından yapılacak.
PARALAR DSİ’DEN
- Yerinden nakledilmesi mümkün olmayan kültür varlıklarının olduğu alanlarda araştırma, kazı, belgeme ve röleve gibi bilimsel çalışmalara süratle devam edilmektedir.
- DSİ’nin önerdiği 6 yeni yerleşim yeri ve tarihi park alanı bulunmaktadır. Bunlar arasında koruma anlayışı açısından Üst Kale’nin bulunduğu alanda ve su kotu seviyesindeki mevcut eserlerin muhafazası ve düzenlenmesi ile bu alanın karşı tarafta ekteki krokide C ile gösterilmiş olan yerleşim yerinin yanındaki kısma ise sualtında kalacak eserlerin taşınması ve bu eserlerin korunacağı müzenin yapılması uygun görülmüş olup, tarihi park alanının büyüklüğü ve yapıların boyutları bilahare belirlenecektir.
Bakan Koç, yanıtının sonunu şöyle bağlıyor:
‘Bakanlığım, Sayın Başbakan’ın konuya ilişkin açılması yönünde ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve bu kanuna istinaden hazırlanan yönetmelikler çercevesinde Hasankeyf’teki bilimsel çalışmaları sürdürmektedir.’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Bir taşla duvar yapılmaz.’
(Atasözü)
Kim bu adam
(Mersin’de yakalanan eylemci Luai Sakka için...)
BAŞÖRTÜLÜ kızlarımızı gözaltına alırken konuşmalarına fırsat vermemek için ağızlarını kapatan sevgili polis memurları neden bu militanın ağzını kapatmadı?
Yoksa söyleyeceklerinin duyulmasını mı istiyorlardı?
Gözaltına alınan birine sen şarap sever misin diye mi soruluyor?
Kimse ona namaz kılıp kılmadığını sordu mu?
Amerikan tıraşı olan ve Arap’a benzemeyen bu adam kim?
F.F.
Biliyor musunuz
BAŞBAKAN Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde danışmanlığını yapan, bir süre HADEP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan ‘Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi’ adlı kitabın yazarı Mehmet Metiner’in, Star Medya Grubu’na ‘danışman’ olduğunu... Tunceli’nin 40 km. dışındaki Düzgünbaba Cemevi’nin yeniden düzenlenerek binlerce kişinin katıldığı bir törenle hizmete girdiğini... Münih Belediye Başkanı Christian Ude’nin, Pülümür’de (Tunceli) adına yaptırılan ‘Christian Ude Kültür ve Eğitim Merkezi’nin temelini attığını...
Yazının Devamını Oku 16 Ağustos 2005
<B>İSTANBUL’</B>da sağlık hizmetlerinin nasıl yürütüldüğünü iyi anlayabilmek için eldeki belge ve bilgilere dayalı bir araştırma yapmak gerekiyor. Vakıf Gureba’da 1.200 kişi görev yapıyor, servislerde ortalama 900 hasta yatıyor; hergün 3.500 hasta tedavi için girip-çıkıyor. Bunların bir de refakatçileri düşünülürse günlük insan trafiği 10 bin kişiyi buluyor.
Böyle büyük bir hastanede doğal olarak birşeylerin rantı da gündeme geliyor. Gureba’da uzun süredir bu gelişmeler yaşanıyor; dolayısıyla karşılıklı suçlamalar başlıyor, iddialar yargıya intikal ediyor.
Kantin ve otopark gelirlerinin ayda 150 milyar TL olduğu düşünülürse başta siyasetçiler olmak üzere bir çok kişinin elini bu kurumlara sokması hiç şaşırtıcı sayılmamalıdır.
12 yıl içinde 7 başhekimin gelip gitmesi olağan bir durum mudur?
Gureba’daki son gelişmeleri sorular sorarak yanıtlayalım:
Gureba Hastanesi Başhekimi Dr. Samancı neden görevden alındı?
- Hakkında karşılıklı olarak değişik iddialar ortaya atılıyor. Bir kesim Dr. Samancı’nın, hastane maaş ödemelerinin Vakıfbank’tan Akbank’a alınması ve bunun karşılığında bankadan 430 milyar ‘bağış’ alması ve bununla borsa da ‘kağıt’ oynaması... Ancak iddia yanlış... İki yıl önce göreve gelen ve geçen Temmuz ayında ise ‘bazı güçler’ tarafından görevden alınan Dr. Samancı, bu parayı dernek hesabına aktartıyor. Geçen yıl kantin ve otoparkın kapatılması sonucu gelirler kesildiği için derneğe bağlı olarak çalışan 120 kişinin maaş ve tazminatlarının ödenmesi bankanın bu ‘bağış’ parası ile yapıyor. Ancak Samancı, bankadan bağış almadan önce dernek çalışanlarının maaş ödenmesinde sıkıntı çekildiğinde, İş Bankası’ndaki hesabından aynı bankadaki dernek hesabına para aktarıyor. Ve kendi parasını kısa vadede geri alıyor.
Sadece hesabına dönen paraların belgeleri gösterilerek dernekten Samancı’nın hesabına para aktarılıyormuş gibi bir izlenim verilmek istenmesi doğru değil.
Bu olay, 2004’ün ilk altı ayında yapılmış; Akbank’tan ‘bağış’ alınmadan önce...Her ne kadar bu olay gündeme getirilmek istense de, belgeler iyi okunmuyor. Görevden uzaklaştırmaya Kardiyoloji Servisi’ne alınan 225 milyar liralık monitör ihalesiyle ilgili aynı hastaneden Dr. Servet Çevik’in İl Sağlık Müdürlüğü’ne yaptığı şikayetin neden olduğu anlaşılıyor. İlginçtir, Dr. Çevik ihalenin şartnamesini yazan kişi ve şimdi Okmeydanı Hastanesi’nde görev yapıyor. İstanbul İl Sağlık Müdür Vekili Dr. Mehmet Bakar, Haseki Hastanesi eski Bilgi İşlem Sorumlusu Dr. Adem Doğruyol’u ‘muhakkik’ olarak atıyor. Bu adaletli ve etik bir tavır mıdır?
GARİP BİR İLİŞKİ
Adem Doğruyol, bilgisayarla ilgilendiğine göre, hastane işleyişini bilir mi?
- Doktor ama kendi sorumluluk alanındaki hastanelere (Şişli Etfal, Haseki, Bakırköy Devlet, Samatya) bilgi işlem-otomasyon programlarını pazarlamakla tanınır. Doğruyol, Dr. Erhan Sarışın (Kuledibi) ve Dr. Kerem Kınık (Haseki) ile birlikte ‘4T Sağlık ve Bilgi İşlem Ltd.Şti’nin kurucu ortaklarıdır. Ancak geçen yıl Nisan ayında Vatan’da çıkan ‘Kendin pişir kendin ye’ başlıklı haber çıkıncaya kadar... Ayla Özcan’ın haberinde ‘İl Sağlık Müdür Yardımcısının şirketi, hastanelerin bilgisayar ihalelerini tek tek topladı’ diyordu. Doğruyol, ertesi gün ‘4T’nin sahibiyim ama ihaleleri bilmiyorum’ diye açıklama yapmıştı. Sağlık Bakanlığı’nın 15 ay önce açtığı soruşturma ‘sümen altına’ alınarak sonuçlandırılmadı. Bu gelişmeler karşısında ortaklığını devretmek zorunda kaldı. İTO’nun sicil kayıtlarında ‘eski ortak’ olarak hala gözüküyor. İstanbul’daki 32 hastaneyi denetleyen ve eskiden sahip olduğu firması faaliyetini sürdürürken, Adem Doğruyol’un bilgi işlem yönüyle tüm hastanelerin ihalesiyle ilişkisi varken bu soruşturmada ‘muhakkik’ olması ne derece doğrudur. Oynanan oyunlara karşı neden suskun kalınır, görmezlikten gelinir? 4T firmasının, Gureba’da bilgi işlem ihalesini alamadığı gözönüne alınırsa bu AKP çevrelerinin hiç dikkatini çekmez mi? Gureba’da bilgi-işlem programının aylık 20-30 milyar kiralarla değil bir yıllık mülkiyetinin ‘Esim Yazılım’dan 20 milyara alınması bir şeylerin döndüğünü göstermiyor mu?
TARİKAT-SİYASET İLİŞKİLERİ
Bezmi Alem Valide Sultan’ın, bu vakıftan bir menfaat sağlayan, bir mal götüren için vakıf bedduası vardır. Ne yazık ki, ‘Allahtan korkmayan’ birçok siyasetçi ve bürokratın eli bu hastanenin içinden çıkmıyor.
- Çok doğru... Hastane, siyasetçiler tarafından sürekli el değiştiriliyor. (Vakıflardan, SSK’ya, SSK’dan Sağlık Bakanlığı’na, şimdi de bakanlıktan yeniden asli sahibi olan Vakıflar’a geçiyor) Sanki rant pazarı kurulmuş, bir sürü tarikat ve cemaatin (başka bir deyimle AKP-MHP) etkinliği altına sokulmuş, çatışma alanı olmuş... Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Kendisinin haksızlığa ve tertibe uğradığı belirtilen Dr. Nedim Samancı karşı atağa geçtiğini göreceksiniz. Hastaneye daha önce DMO’nden SSK’nın parasıyla alınmış IBM marka 225 bilgisayarın, (SSK) Samatya ve Şişli hastanelerine gönderilmesi isteniyor. Hastane, bugünlerde Vakıflara devredilirken, demirbaşların çıkartılıp götürülmek istenmesi vakıf bedduasından habersiz olanları ‘çarpar’!
Vakfın bilgisayarlarını, talimatına rağmen hastane dışına çıkartmayan Dr. Samancı’ya, Dr. Mehmet Bakar tarafından kınama cezası veriliyor, daha sonra da görevden alınıyor. Bilgisayarlar bugün hastanede hizmet veriyor. Ne gariptir ki, yeni başhekim Dr. Mustafa Şahin’e böyle bir emir verilmiyor.
KARŞI SUÇ DUYURULARI
Gelişmeler sadece bununla bitmiyor anlaşılan...
- Bu sorunun büyüyeceği anlaşılıyor. Görevden alınan başhekim Dr. Samancı, İl Sağlık Müdür Vekili Dr. Mehmet Bakar hakkında kendisine ‘yasadışı emir vermekten’; ayrıca kendisinden önce görevde bulunan 2001-2003 döneminin başhekimi Dr. Reha Baran ve hastane derneğinin yönetim kurulu üyelerini ‘usulsüz işletme açıp derneği zarara uğratmak’tan; yine hastane bünyesindeki ‘naylon fatura’ iddiasıyla sürekli gündeme gelen Gureba Geliştirme Vakfı’nın eski Başkanı olan yine Dr. Baran (Süreyyapaşa), yönetim kurulu üyeleri başta Dr. Şaban Odabaşı (1997-98 dönemi başhekimi) olmak üzere bütün mütevelliler ile eski vakıf müdürü Halit Başaran haklarında Fatih C. Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Gureba hakkında daha birçok olay var; bir sekreterin kasete alınan sözleri gibi...
Hasankeyf raporu
HASANKEYF ile ilgili olarak ‘İnsanlık tarihi, enerji (baraj) için feda edilemez-Hasankeyf elden gidiyor’ (22.5.2005) başlıklı yazımız üzerine ANAP Genel Sekreteri ve Mardin Milletvekili Muharrem Doğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 16.6.2005 tarihinde bir soru önergesi yöneltmişti.
Doğan, dünyaya ve insanlık tarihine bir armağan olan Hasankeyf’in, yörede inşa edilecek Ilısu Barajı ile sular altında kalacağını ve böylece 12 bin yıllık bir kültürün yok edileceğini belirterek, ‘Sayın Başbakan, antik kenti Ilısu Barajı’na feda edemeyiz. Hasankeyf’i kurtarıp turizme açacağız’ dediğini hatırlatmış, Hasankeyf’in geleceği ile ilgili sorulara yanıt aramıştı.
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, milletvekiline ayrıntılı bir yanıt göndermiş.
Hasankeyf’in, GAP çerçevesinde yapılacak Ilısu Barajı’nın etkileme alanı içinde kalacağından, Prof. M. Oluş Arık sorumluluğundaki bir ekiple 1986 yılında bölgede kazı çalışmalarına başlandığını, ancak 1992’de güvenlik sorunları nedeniyle ara verilen kazı çalışmalarının 1998’den itibaren yeniden başladığını hatırlatan Koç, şunları söylüyor:
‘Kurtarma ve belgeleme çalışmaları ile ‘Aşağı Şehir’deki konut bölgesi, Koç Camii doğusundaki bir han, bir çarşı, bir dergah, bir zaviye, bir medrese, seramik fırını, Zeynel Bey Türbesi civarında han ve medrese kalıntılarını içeren alan ortaya çıkarılmıştır.
2002 yılında Hasankeyf Yukarı Şehir’de alan yönetimince hazırlık amacıyla yapılacak belgeleme çalışmalarının herhangi bir kazı ve araştırma yapılmaksızın ve Prof. M. Oluş Arık’ın görüşleri de alınmak kaydıyla Mardin Müze Müdürlüğü başkanlığında ODTÜ, TAÇDAM tarafından oluşturulan bir ekiple yürütülmesi için izin verilmiştir.’
‘KURTARMAYA’ 2 TRİLYON
Bakan Koç, bölgenin özel durumu göz önüne alınarak kazı, restorasyon, belgeleme, temizlik ve düzenleme çalışmalarının 2.6. 2004 gün ve 2004/7429 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Prof. Abdüsselam Uluçam ve ekibine verildiğini, bu çalışmaların bakanlık, DSİ ve GAP idaresinin finans desteğiyle gerçekleştirileceğini açıklıyor ve bu yılki çalışmalar için şu bilgiyi veriyor:
‘DSİ Genel Müdürlüğü’nce Ilısu Baraj Gölü alanında kalacak olan bölgede yürütülen kazı çalışmaları için ayrılan toplam 800 bin YTL ödeneğin 378.100 YTL’lik kısmı Hasankeyf kazıları için ayrılmış olup bu ödenek Hasankeyf Mal Müdürlüğü’ne kazı başkanlığınca kullanılmak üzere aktarılmıştır. Ayrıca GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nca Hasankeyf’te 2005 yılında gerçekleştirilecek çalışmalar için ayrılan 1.014.000 YTL ödeneğin aktarımı gerçekleştirilmiştir.’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Bir taşla duvar yapılmaz.’
(Atasözü)
Kim bu adam
(Mersin’de yakalanan eylemci Luai Sakka için...)
BAŞÖRTÜLÜ kızlarımızı gözaltına alırken konuşmalarına fırsat vermemek için ağızlarını kapatan sevgili polis memurları neden bu militanın ağzını kapatmadı?
Yoksa söyleyeceklerinin duyulmasını mı istiyorlardı?
Gözaltına alınan birine sen şarap sever misin diye mi soruluyor?
Kimse ona namaz kılıp kılmadığını sordu mu?
Amerikan tıraşı olan ve Arap’a benzemeyen bu adam kim?
F.F.
Biliyor musunuz
BAŞBAKAN Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde danışmanlığını yapan, bir süre HADEP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan ‘Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi’ adlı kitabın yazarı Mehmet Metiner’in, Star Medya Grubu’na ‘danışman’ olduğunu... Tunceli’nin 40 km. dışındaki Düzgünbaba Cemevi’nin yeniden düzenlenerek binlerce kişinin katıldığı bir törenle hizmete girdiğini... Münih Belediye Başkanı Christian Ude’nin, Pülümür’de (Tunceli) adına yaptırılan ‘Christian Ude Kültür ve Eğitim Merkezi’nin temelini attığını...
Yazının Devamını Oku