2)CHP’de 14 yıla yakın Genel Başkanlık yapmış bir kişi olduğunuz için bizler sizi seviyor, olduğunca sizi sakınıyor, dertli, mustarip ve şikayetçi olduğunuz bir konuda, size ‘FETÖ projesi’ diyenler karşısında sizi savunuyor; yanlışlarınızı sürdürmemeniz için sizi eleştiriyor, uyarıyor; kurultaylarda ve parti meşru zeminlerinde gerçekleri yüzünüze söylüyoruz.
3) Sayın Kılıçdaroğlu, kaybettiğiniz 14-28 Mayıs seçimleri ve Genel Başkanlık görevinize son verilen 4-5 Kasım kurultayı sonrasındaki söylem ve eylemlerinizden ve de dışa vuran ruhsal halinizden aklı eren herkesçe anlaşılıyor ki, siz kaybettiğinizi ve seçimlerde muhalefet yönünden en uygun ekonomik ve sosyal koşullarda Türkiye’ye de kaybettirdiğinizi kabullenmiyorsunuz. “İmam azadedir” kabulü ile kabahati seçmen yurttaşlara, CHP örgütüne, kendi atadığınız yakın çalışma arkadaşlarınıza yüklüyorsunuz.
4) 14 yıla yaklaşan Genel Başkanlık döneminde siz Kılıçdaroğlu aklı ve bilimi önceleyen, yaratanı insanda yücelten, ehl-i beyt felsefesini, Atatürk ilkelerini kendilerine rehber edinmiş, düşünce akrabalarınız olan ‘can’lara da hizmet etmediniz, onların samimiyetlerini, size olan destek ve güvenlerini de istismar ederek, 1400 yıllık karşıtları, kıyıcıları tarikat ve cemaatler ile helalleşmeye, iş tutmaya kalktınız.
HELALLEŞME MASALI
5) Sayın Eski Genel Başkan, CHP’nin yerel seçimlerde yüzde 38 oy alarak birinci parti olmasını halen iktidar AK Parti’ye güvenilir son anketlere göre yüzde 7 fark atan düzeye yükselmesini, sizin mimarı bulunduğunuz “Helalleşme, CHP’yi sağcılaştırma” politikalarına bağlayan akla ziyan gayretleriniz ve gayretliler var. Biliniz ki CHP kendi özüne döndüğü için oyları yükseldi ve yükseliyor.
6) Sevgili Kılıçdaroğlu, giderek yalnızlaşıyorsunuz, toplumda, seçmende karşılığınız yok; hele gençler sizi geleceklerini, hayallerini yıkan, Türkiye’ye kaybettiren, olumsuzluk abidesi olarak görüyor. Sosyal medyayı hiç mi takip etmiyorsunuz? Kendi gerçeğinizi hiç mi görmüyorsunuz? Türkiye’nin bu halinin sorumlusu cumhurbaşkanlığı seçiminde kaybedecek kendinizi adaylaştıran sizsiniz!
7) CHP’yi savunma sorumluluğu taşıyan Genel Başkan Özgür Özel artık partiye de zarar veren sataşma ve laf sokmalarınıza “Zarafetle, suhuletle ve incitmeden” ama ‘yenilir, yutulur’ olmayan cinsten, Egelilerin deyişi ile ‘taşı gediğine koyarak’ artık karşılık veriyor; farkında mısınız?
‘YERİM DAR, CEPKENİM DAR DEMEYİN’
Cumhuriyet’in ilk kadın jeoloğu ve deprem uzmanı Prof. Dr. Nuriye Pınar Erdem’in, özellikle Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Marmara Denizi’nde devam ettiğine yönelik tespiti 1952 yılında “Türkiye’nin Deprem Bölgeleri İzahlı Kataloğu”nun hazırlanmasındaki katkısıyla bu alanda bilim dünyasına ışık tuttuğu ortaya çıktı.
İstanbul’da 1914’de dünyaya gelen ve Erenköy Kız Lisesi’ni bitiren Erdem, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla yurtdışına öğrenim için gönderilerek 1932’den itibaren Fransa Bordeaux Üniversitesi’nde doğa bilimleri alanında 5 yıl eğitim aldıktan sonra 1937’de İstanbul Üniversitesi Jeoloji Enstitüsü’nde asistan olarak akademik kariyerine başladı.
Enstitüde yabancı akademisyenlerin kitaplarını Türkçeye çeviren ve tercümanlık yapan Erdem, 1939’de yaşanan Erzincan depreminden sonra depremlerle ilgili çalışmalarına başlayarak ertesi yıl makale yayımladı. Erdem, 1942’de önemli bir çalışma yaparak Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın İzmit’e kadar geldiğini, Marmara Denizi’nde devam ettiğini belirtti.
27 Mayıs 1960 darbesi öncesinde DP’den iki dönem milletvekilliği yapan Erdem, İstanbul’da 30 Eylül 2006’da 92 yaşında vefat etti. Erdem’in cenazesi eşinin memleketi Bilecik’teki şehir mezarlığında toprağa verildi.
Nuriye Pınar Erdem hakkında araştırmalar yapan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nden Doç. Dr. Selma Göktürk Çetinkaya, AA muhabirine Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sen jeolog olacaksın” dediği kızın Nuriye Pınar Erdem olduğunun kayıtlarda yer aldığını söyledi. Erdem, dünyada ilk defa düzenlenen Dünya Deprem Mühendisleri Konferansı’nda Türkiye’yi temsil etmiş, Amerikan Senatosu’nda ‘dünyanın tek kadın deprem uzmanı’ olarak takdim edilmişti. 1976’da kaleme aldığı ‘Mühendislik Jeolojisi’ adlı kitabından hala istifade edildiği Doç. Dr. Çetinkaya tarafından dile getiriliyor. Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın da öğrencisi olduğu belirtildi.
GÜNÜN SÖZÜ
“Çukurova çiftçisine resmi yazı ile ‘Su yok ekmeyin’ mesajı gönderildiği, Türkiye’nin en verimli ovalarından Çukurova’da su sorunun büyümesi karşısında ayrıca ‘Seyhan Sol Sahil Sulama Birliği’nin çiftçilere güzlük ekim yapmamaları uyarısında bulunduğu dikkat çekiyor.” Ali Ekber YILDIRIM
HAKLI BEKLENTİLER
Sizleri katleden düşünceyi, savaşı ve nükleer bombayı lanetlemek için, 80 yıldır yüz binlerce Japon yurttaşının mezarlarınız başında, değişik uluslardan milyonlarca insanın yaptıkları toplantılarda dile getirdikleri barış çağrılarına, 2024 yılında ABD ve İsrail yöneticilerinden, sistematik bir soykırıma dönüşen Gazze katliamı yanıtını aldılar.
Aslında Gazze, ABD güdümündeki, ‘Yeni Dünya Düzeninin’ emperyalizm gerçeği ile bu gerçeğin insanlık dışı yönünü yansıtan bir ‘Endam Aynasıdır’. Çıkar, ölüm, kan, gözyaşı aynası.
Bu aynada abanoz tacirleri, koloni valileri, temerküz kampları, gaz odaları, atom bombası, Hiroşima-Nagazaki, Kore, Vietnam, Kamboçya, Afganistan, Irak, faşizm, Hitler, Mussolini, Pinochet, askeri yönetimler, yargısız infazlar, kayıplar, işkenceler, bitmeyen savaşlar ve milyonlarca insanın ölümü, yaralanması, sakatlanması vardır...
Bu nedenle, savaşı içinde taşıyan, insanlık dışı sömürü ve soygun sistemine ve emperyalizme karşı elbirliği içinde mücadele etmek gerekiyor... Bu mücadele, hem bu zamana kadar öldürülen savaş kurbanlarına hem de gelecek nesillere karşı yapabileceğimiz en büyük insanlık görevi olacaktır.
Tüm kıtalarda 6-9 Ağustos’larda, değil nükleer silahların, tüm silahların kaldırılmasını haykırmaya devam edeceğiz: ‘Yurtta ve Dünyada Barış’. Ve savaşsız bir dünyada yaşayacağız... Yaşayacağız ölüme karşı. Ve de şeker de yiyebilecek, yaşayacak çocuklarımız... Av. Sedat VURAL
GÜNÜN SÖZÜ
“Pek çok din vardır; fakat sadece bir tek ahlak vardır.”
John Ruskin
1970’lerde Robert Kolejli bir grupla Balkan turuna çıktığımızda eğitimci Hayrettin Gaş’la tanışmıştık. Türkçeyi mükemmel konuşuyordu; ayrıca Matematik ve Fizik öğretmeniydi. Balkan dillerinden yaklaşık sekizini ana dili gibi konuşuyordu; buna İngilizce, Almanca, Sırpça ve Rusça da dahildi. Bir ‘derya denizdi’. Tito zamanında Türkçe Tan gazetesi çıkıyordu; gazete ve idarehanesini gösterdi bize, öz Türkçe bilen Türk gazetecilerle tanıştı. Bizden önce Tan’ı Ecevit de gezmişti. O zaman var olan Priştine’deki Türkçe Televizyonun editörü idi Hayrettin Gaş, Kosova’da Türkçe medyanın gelişmesine olduğu kadar halkın haberdar edilmesine de katkıda bulunuyordu. ‘Engin bilgisi ve gazetecilikte sergilediği profesyonelliği ile her zaman genç nesillere örnek olmuştur’ diye tanıttılar bizi.
Gilan’da öğretmenlik de yapan Gaş, Kosova’nın seçkin Türk aydını olarak, Türk toplumunun gelişmesine de önemli katkıları bulunuyordu.
Saygın bir kişiliğe sahip olan Gaş, Türkiye’deki sanatçılarla sürekli irtibat halinde idi. Gaş’ı iki hafta önce kaybettik, Gilan Merkez camisinde kılınan namazdan sonra Şehir Mezarlığı’nda toprağa verildiğini öğrendik.
Kosova Demokratik Türk Partisi Gilan-Dobırçan Şubesi’nden başsağlığı mesajı şöyleydi:
“Gilan’da Türkçe eğitimin devamlılığı ve Türk toplumunun gelişimine yıllarca büyük katkılar sağlayan Hayrettin Gaş’ın vefatını derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.
Hayrettin Gaş’ın sahip olduğu güçlü Türklük bilinciyle, eğitim, medya ve sanat alanında toplumumuza sunduğu hizmetler, özellikle Gilan halkı tarafından daima hatırlanacaktır.”
Yenilikçi Türk Hareket Partisi Mesajında diyor ki:
“Başta Gilan’da Türkçe eğitimin devam etmesi ve Türk toplumunun gelişimine yıllardır büyük emekler sunmuş
Sabri Ergül’ün değerlendirme ve ilginç bulduğumuz önerisine aşağıda yer veriyoruz.
1) Sayın Kılıçdaroğlu, kendi cumhurbaşkanı adaylığınızı dayattığınız ve milletvekili listelerini yaptığınız 14-28 Mayıs seçim yenilginizden 12 gün sonra Uğur Dündar ile İsmail Saymaz’a verdiğiniz TV röportajında, “Genel başkan olarak seçimlerde hiç hata yapmadım, hiç pişman değilim” dediğiniz gibi, CHP Kurultay yenilginizden, genel başkanlığı kaybettiğinizden 8 ay sonra KRT TV’de Zafer Arapkirli ve ekibine verdiğiniz 3 saatlik röportajda, yine kendi atadığınız yakın çalışma arkadaşlarınızın “ihanetlerine, sırtınızdan hançerlemelerine” maruz kaldığınızı, “Genel başkan olarak hiç hata yapmadığınızı, her şeyi kendinizin yaptığınızı, yalnız bırakıldığınızı, hiç yılmadan ve korkmadan CHP’ye ve ülkeye zor koşullarda büyük hizmetlerde bulunduğunuzu” uzunca anlattınız.
Yakın tarihimizi bilmeyen ve okumayanlar için, adeta Gazi Mustafa Kemal Paşa ile birlikte, sivil (başıbozuk; TDK) paşa Bay Kemal olarak Kurtuluş Savaşı’nı hangi hainliklere, düşmanlara karşı nasıl kazandığınızı, Halk Fırkası’nı (CHP’yi) ve Cumhuriyet’i ne güçlüklerle kurduğunuzu iştiyak (özleme; TDK) ile anlattınız! Bu TV sahnesinde bir tek eksiğiniz, Kırmızı Yeşil şeritli (İstiklal harbinde hem cephede hem de Büyük Millet Meclisi’nde görev yapanlara verilen) İstiklal madalyanızı yakanıza takmayı ihmal etmiş olmanızdı.
İMAM AZADE Mİ
2) Sayın Kılıçdaroğlu, hele bir ara halkın, seçmenlerin “hakkınızda FETÖ Projesi olduğunuz söylemlerine, PKK ile işbirliği yapma yalanlarına, sahte videolara inandığını, sizin kıymetinizi bilmediğini, size oy vermediğini” kendinize göre açıklamak için koca Nâzım Hikmet’i de yedeğinize alarak ve de şiirdeki sözlerini bağlamından kopararak öyle konuştunuz ki, diliniz vardı ki; “eksiklik, hata, kabahat sizde Kılıçdaroğlu’nda değil, size Kılıçdaroğlu’na oy vermeyen halktadır” diyebildiniz! Kılıçdaroğlu bu hal bile sizin içinde bulunduğunuz psikolojik durumu izaha yetmez mi?
KÜÇÜMSEME TAVRI NİYE
3) Sayın Kılıçdaroğlu, üstenci, buyurucu bir söylem ve tavırla herkesi küçümsüyor, her gün her konuda sadece kendi doğrularınızı söyleyip, yazarak, yıllarca beraber çalıştığınız, bizzat atadığınız genel başkan yardımcılarınıza, büyükşehir belediye başkanlarına, kurultayın seçtiği yeni genel başkan ve Genel Merkez yöneticilerine “laf sokmaya” çalıştığınızı parti örgütü ve millet görüyor; CHP’de Genel Başkanlık yapmış bir kişi olduğunuz için bu halinize üzülüyor. Genel Merkez yöneticileri de ithamlarınızı, suçlamalarınızı üstlerine almayarak, duymayarak, size yanıt vermemeye çalışıyorlar.
BİZ DE ORADAYDIK
Londra’daki Enerji Enstitüsü’nün raporuna göre; kömür, petrol ve gaz tüketimi dünya çapında azalmıyor. Ortaya çıkan karbondioksit emisyonları artıyor. Bu, şunu açıkça ortaya koyuyor: Dünya ısınmaya devam ediyor ve sonuçları daha da kötüleşiyor. Bunun örnekleri şu anda Güneydoğu Avrupa, Hindistan, ABD, Suudi Arabistan’da görüldüğü gibi daha uzun ve daha güçlü sıcak hava dalgaları veya yakın zamanda Çin ve Almanya’da yaşananlar gibi aşırı şiddetli yağışlar ve seller.
Kimse insanlığın yeni koşullara mümkün olan en iyi şekilde uyum sağlaması gerektiğini inkâr etmiyor. Ama nasıl? Peki faturayı kim ödüyor? Sıcaklıkların düzenli olarak yeni rekorlara ulaşması sadece insanları değil ekonomiyi de zorluyor. İklim krizi nedeniyle çalışma dünyasında ortaya çıkan sorulardan biri de bu. Şirketler kendilerini nasıl hazırlayacaklar, maliyeti nedir?
KLİMA PATLAMASI
Hava giderek daha çok ısınıyor. Örneğin Almanya’da haziran ayında ortalama sıcaklık uluslararası geçerliliği olan 1961-1990 referans döneminin 1.4 derece üzerindeydi. Dünya çapında hava daha da sıcaktı, aşırı sıcaktı. Aşırı sıcaklar klima üreticileri arasında talep patlaması gibi bazı avantajlar getiriyor. Ancak hepsinden önemlisi turizme, lojistiğe, inşaat sektöründen tarıma kadar hemen hemen tüm sektörlerde büyük değişikliklere yol açıyor.
100 MİLYAR DOLARA MAL OLDU
Ekonomi üzerinde de olumsuz bir etki yaratıyor. Geçen yaz yaşanan sıcak hava dalgası sırasında ABD Başkanı Joe Biden, aşırı sıcakların dünyanın en büyük ekonomisine yılda 100 milyar dolara mal olduğunu söylemişti. Ve sanırım durum daha da kötüleşecek. Yapılan bir araştırmaya göre, yalnızca ABD’de yıllık kayıpların 2050 yılına kadar 500 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Ancak ekonomik hesaplamaların bir eksiği var: Dolaylı olarak birçok şey dikkate alınmıyor. Uzun süreli sıcaklar sağlık sistemini zorluyor. Örneğin aşırı sıcakların yol açtığı insan hayatının kaybı henüz hesaba katılmıyor.
Bir şey açık; ne kadar önlem alınırsa alınsın, artan sıcaklık ekonomiler için kesinlikle pahalıya mal olacak.
Kanser ve benzeri hastalıklar çoğalırken kuşlar, kelebekler, tüm börtü böcek ölüyor. Doğayı dölleyen, milyonlarca yıldır yerküremizin yeşil kalmasını oksijenin yenilenmesini, yaşamın devamını sağlayan arılar ölüyor.
Çal Dağı’ndaki kazılara ilişkin gösterilen ekolojik mücadele anlamlıdır. Burada zengin bir ova, 15 milyon sülfürik asitle yaşanmaz hale gelecek, 120 bin km alan sülfirik asitle zarar görecektir. Bu alanda İzmir-Manisa, Akhisar-Salihli, Saruhanlı-Kemalpaşa’da yaklaşık olarak 4.5 milyon insan kanser tehdidi altındadır.
1 milyar ağaç kesilecek, saniyede 135 litre su tüketilecektir.
Öte yandan HES’lere karşı dört bir yandan (Muğla, Ege, Karadeniz, Erzurum, Kula, Turgutlu, Trakya, Munzur, Artvin, Uşak, Bergama-Ovacık, Kaz Dağları olmak üzere) karşı direnişler aralıksız sürmekte.
Ancak umutluyuz. Sonuçta bir gün mutlaka direnen halk kazanacaktır.
Ali Özenç Çağlar ‘Siyanürlü Kitaplar’ (Ateş Yayınları) kitabında böyle diyor.
VİZE’Yİ LÜTFEN KORUYALIM
C
En düşük emekli aylığını 10 bin TL’den 12 bin 500 TL’ye yükselten ve TBMM’de görüşmeleri süren torba yasa teklifinde, EYT’den emekli olanları aynı işyerinde çalıştıran patronlara sağlanan yüzde 5 oranındaki sosyal güvenlik prim desteğinin sonlandırılması öngörülüyor.
Sonlandırmanın amacı, EYT dışında emekli olanları çalıştıranlar açısından oluşan ayrımcılığın giderilmesi. Geçen yıl çıkarılan EYT yasası kapsamında emekli olanları aynı işyerinde çalıştıran işverenlere devlet tarafından yüzde 5 oranında sosyal güvenlik prim desteği sağlanıyor. Patronlar nitelikli olmalarından ötürü emekli olan elemanlarını aynı işyerinde çalıştırmaya devam ediyor. Zira, hem yüzde 5’lik prim desteği hem de yeni işçi maliyetinin fazlalığı emekli olanları çalıştırmayı cazip kılıyor. 3 Mart 2023’te yürürlüğe giren 7438 sayılı EYT yasası ile bugüne değin 2.5 milyon kişi emekliliğe hak kazandı. Bunların büyük çoğunluğu aynı iş yerinde çalışmaya devam ediyor. Torba yasa teklifinin kabul edilmesi ile işverenlere bu emekli çalışanlar için sağlanan yüzde 5 oranındaki destek primi uygulaması sonlanacak. Maliyeti artacak patronlar, emekli ustayı işten çıkarmakla karşı karşıya kalabilecek Emekli kadar, esnaf örgütü TESK ile işverenler yeni uygulama ile çok sayıda emeklinin işini yitirmesinden kaygılanıyor. Düzenlemenin TBMM Genel Kurulunda gözden geçirilmesi talep ediliyor. 16 milyonu aşkın emekliden çoğunluğu EYT yasasından yararlananların oluşturduğu 2 milyon emekli kayıt içi çalışırken, 2 milyon emekli de kayıtdışı, kaçak çalışıyor.
EYT yasası kapsamında 4 milyon 800 bin kişinin emekli olması hesaplanmıştı. Yasanın yürürlüğe girdiği 3 Mart 2023’ten bu yana 2.5 milyon kişi emekliliğe hak kazandı. Önümüzdeki yıllarda 2.3 milyon kişinin de emekli olması ile dev ordu 19-20 milyona ulaşarak rekor kıracak.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir.” Mahatma Gandhi
ÇİN NEDEN VE NASIL BU KADAR HIZLI GELİŞTİ?
ÇİN