Yalçın Bayer

Yeni anayasa girişimi

11 Haziran 2024
AK Parti, 22 yıldır iktidarda olmanın yarattığı ‘gündem belirleme’ tecrübesini konuşturarak Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş vasıtasıyla hızla ‘yeni sivil anayasa’ yapılması için Meclis’te temsil edilen partileri ziyaret ederek bu konuda görüşmeler yapmaya başladı.

Meclis aritmetiğine bakılırsa, mevcut 594 milletvekilinin partilere göre dağılımı şöyle:

AK Parti 265, CHP 127, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi 57, MHP 50, İYİ Parti 36, SP 20 (10 milletvekili Gelecek Partili), Demokrasi ve Atılım Partisi 15, YRP 4, HÜDA PAR 4, DP 3, TİP 3, Demokratik Bölgeler Partisi 2, Emek Partisi 2, DSP 1, Bağımsız 5.

Anayasa değişikliğinde referandum şartı için en az 360, Meclis’te kabul için en az 400 milletvekili gerekmektedir. AK Parti tarafından hazırlandığı belirtilen 100 maddelik anayasa taslağında MHP’nin 57 maddeye ‘Hayır’ dediği basına sızmıştı. AK Parti’nin anayasa tasarısına DEM ve MHP’nin ‘Hayır’ oyu kullanması durumunda, ‘Evet’ oyu verebilecek milletvekili sayısı için kaba bir tahmin yürütecek olursak; AK Parti 265, İYİ Parti 18 (Meral Akşener’in milletvekillerinin yarısını ikna etmesi halinde), Saadet+Gelecek 20, DEVA 15, Yeniden Refah 4, HÜDA PAR 4 ve gizli oylamada CHP içinden 20 civarında oy çıksa bile toplam 346 olup, Meclis çoğunluğu için gereken 360’ın altında kalmaktadır. Resmi değiştirecek olan durum DEM’in tutumu olacaktır.

Haluk DURAK - Milli Merkez Genel Sekreteri

GÜNÜN SÖZÜ

“Yunan adalarında bayram tatilinde kotalar dolu. Miçotakis çok akıllıca bir hamle yaptı. Bundan Yunanistan’ın çok para kazandığını biliyor musunuz? Biz de bir şey yapmalıyız. Yunanistan bize ne kadar kota ayırıyorsa Türkiye de aynı karşılığı istemeli.” Y.B.

GÖKKUŞAĞI ALABALIĞI: TÜRKİYE’NİN İHRACATINDAKİ GİZLİ HAZİNE

SON

Yazının Devamını Oku

Madenimizi işlemeden neden satıyoruz

7 Haziran 2024
MADENCİLİK sektörü, Türkiye ekonomisinin temel taşlarından biridir.

Ancak işlenmemiş madenlerin düşük fiyatlar ile ülke dışına ihraç edilmesi büyük gelir kayıplarına yol açmaktadır. Örneğin, krom cevheri piyasa fiyatları ton başına 300-350 USD civarlarında iken krom, demir ve nikel kullanılarak elde edilen paslanmaz çelik ise 10 bin USD civarlarında satılmaktadır. Ham krom cevherlerimizin, en azından paslanmaz çelik üretiminde ara ürün olan ferrokrom gibi nispeten işlenmiş ürünlere dönüştürülmesi gerekmez mi? Mermer sektöründe de benzer bir durum söz konusudur. Blok mermer ihracatında da Türkiye büyük gelir kayıpları yaşamaktadır.

Bu türden katma değeri düşük madencilik ürünlerinin ihracatına vergi kesintileri uygulanarak Özel Kalkınma Fonları oluşturulabilir. Bu fonlar ile maden işleme tesislerinin teknolojik altyapıları geliştirilebilir ve madenlerin işlenmiş ürünlere dönüştürülmesinin önü açılabilir.

Diğer maden üreticisi ülkelerin uyguladığı önlemlere benzer önlemler alınmazsa, yeraltı kaynaklarımız ülkemiz dışında katma değer ve istihdam sağlamaya devam edecektir. Ülke madenlerinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve ekonomiye daha fazla katma değer sağlaması, doğru politikalar ile mümkündür. Katma değer oluşturmak, ekonomiyi canlandırmak açısından hayati öneme sahiptir. Madenlerin ham şekilde satılması, ülkemize büyük zararlar vermektedir. Madencilik sektöründe katma değer meydana getirmek sadece bugünü değil aynı zamanda yarını da inşa
etmek demektir.

(Elazığ’da maden sektöründe çalışan uzmanlardan aldığımız bu bilgiler için teşekkür ederiz.)

GÜNÜN SÖZÜ

“En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı...” Friedrich Nietzsche

Akpolat’tan Beşiktaşlılara müjde

Yazının Devamını Oku

CHP, Kılıçdaroğlu ve kripto teorileri

6 Haziran 2024
CHP İzmir eski milletvekili Sabri Ergül’ün 31 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin birinci parti olacağına dair öngörülerine 28 Mart 2024 tarihli yazımızda yer vermiştik. 

Ergül’ün seçim sonuçları ve sonrasındaki gelişmeler konusunda tespit ve değerlendirmeleri özetle şöyle:

1) 4-5 Kasım kurultayından sonra, seçmenlerinin talep ettiği ‘değişimi’ gerçekleştiren ve ‘özüne dönen’ CHP,  genç ve dinamik Genel Başkanı Özel’in liderliğinde girdiği 31 Mart yerel seçimlerinde hem yüzde 38 oy oranı, hem kazandığı belediyelerin sayısı hem de kazanılan bu beldelerin sosyal, ekonomik nitelikleri yönünden bilinçli, örgütlü, dinamik bir toplumun ve Türkiye’nin 1’inci partisi olmuştur. CHP’de bu ‘değişim’ olmasa, eski Genel Başkan Kılıçdaroğlu yerinde kalsa idi, yüzde 38 oy ve kazanılan belediyelerin yarısı bile alınamazdı görüşü, CHP seçmenlerinin ve kamuoyunun ortak yargısıdır.

2) Milletvekili seçimleri için son yapılan güvenilir kamuoyu anketlerinin hepsinde CHP, AK Parti’nin 5 puan önünde, yüzde 36 oy oranı ile 1’inci parti görünüyor.

3) Erdoğan, partisinin 2 Nisan’daki MYK toplantısında ‘yerel seçimleri kaybettiklerini’ lafı bükmeden, açık ve net olarak söylemişlerdir. AK Parti’ye ‘yenilgiyi tattıran’ Özel liderliğindeki CHP’dir.

CHP’DE NELER OLUYOR

4) Sol, sosyal demokrat siyaset, 1994; 1995’teki seçimlerde iyice bölünmüş; talihsiz, sorunlu yolculuğunda CHP (1999; 2002; 2011; 2014 ve 2023 kilometrelerinde) ‘muhteris kadük’; sonrasında ‘ezik vasat’ ‘tek adamların’ elinde köklerinden koparak büyüyememiş, laik, demokratik Cumhuriyet karşıtı siyasal İslamcı siyasete yenile gelmiştir.

5) Bu yenilgiler sürecinin baş mimarı ‘tek adam’ Kılıçdaroğlu’nun kendisinin bizzat atadığı yakın çalışma arkadaşlarını, CHP’deki değişimin mimarlarını, “Sizi ben yarattım, aday ettim” edasıyla, “Biat yeminini bozanlar, vefasızlar, sinsiler, insafsızlar, ahlaksızlar, erdemsizler, hainler, sırtımdan hançerleyenler” diyerek TV’lerde haksız yere suçlaması, CHP’nin rakiplerine, ‘sekterlere’‘kriptolara malzeme vermek, yol göstermek’ değil midir?

6)

Yazının Devamını Oku

Yapay zekâ: Çağımızın yeni gerçeği ve mecburiyeti

5 Haziran 2024
Çağımızın en büyük icadı internet, dünyayı saniyeler içinde birbirine bağladı.

Yapay zekâ ise bu devrimin ikinci adımı olarak karşımıza çıkıyor. Sansasyonel başlıklar ve tartışmalara konu olan ‘yapay zekânın dünyayı ele geçirmesi’ yerine, aslında hepimizi ilgilendiren tarafını konuşmamız gerekiyor. Yapay zekâ, insanlığa hizmet eden birçok araçtan biri ve kullanmasını iyi bilmemiz gereken, bize büyük yararları olan bir buluş.

Bu noktada en önemli unsur, yapay zekânın insan yaratıcılığının yerini alması değil, insanın zamandan tasarruf etmesini sağlamasıdır. Zaman, çağımızın en değerli metasıdır. Yaratamadığımız ve hepimizin yaşı veya zenginliği ne olursa olsun sınırlı olan tek şeyi bu dünyada zamandır. Böylece bize zaman kazandıran her şey kendimizin ve vatanımızın en büyük dostudur.

Yurt dışında AI 5.0 seviyesinde otomasyondan bahsedilirken, Türkiye hala 3.5 seviyelerinde kalmış durumda. Teknik kavramları bir kenara bırakırsak, Türkiye’de birçok önde gelen iş yerinde bile yapay zekâ kullanımı yok denecek kadar az. Yurtdışında ERP yani kurumsal kaynak planlama neredeyse tamamen otomatik hale gelmişken, biz hala internetin ilk günlerinden kalma programlar aracılığıyla verileri manuel olarak doldurup işliyoruz.

SANİYELER İÇİNDE ÜRETİM

Tıpkı sanayi devrimini ıskalayıp Avrupa medeniyetlerinin gerisine düşen Osmanlı gibi, Türkiye ne yazık ki tekrar bunun eşiğinde bulunmakta. Makineler aracılığıyla 10 günde üretilen bir ürünü artık 1 saatten kısa bir sürede 10 kat fazla miktarda üretebiliyorken, yapay zekâ ile de bilgisayarda saatler alacak işlemleri saniyeler içinde yerine getirebiliyorsunuz.

Emek verimliliğinde, dünyada 21. sırada olup çoğu Batı ülkesinin gerisindeyiz. Bu ölçüm kriteri, çalışan kişi başına bir saatte ortalama üretilen gayri safi milli hasıladır. Teknolojiyi ve yapay zekâyı en iyi şekilde benimsemiş olan ülkelerden İrlanda, Norveç, Lüksemburg, Danimarka ve İsviçre ise sıralamada ilk 5’i oluşturmakta.

Peki, ben de bu yazıyı yapay zekânın desteğiyle mi hazırladım? Evet, ben de araştırmada ve derlemede yapay zekânın desteğinden yararlandım. Daha benim kullanmadığım bir aracı başkalarına nasıl tavsiye edip teşvik edebilirim ki? Gündemde farklı nedenlerden ötürü epey yer alan yeni eğitim müfredatı hakkındaki en önemli yorumum ise çağa ayak uydurmuş, evlatlarımıza yapay zekâyı ve teknolojiyi iyi bir şekilde kullanmayı öğreten bir yeni eğitim modeline geçmemizin şart olduğu kanısında olmamdır.

BAZI ÖNERİLERİM

Yazının Devamını Oku

Trakya’yı kurtarmamız gerekiyor

4 Haziran 2024
Trakya bölgesinde çevre mücadelesi veren Murat Sevgi sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarla sorunları gündemde tutmaya çalışıyor.

Trakya’da atıkların bu kadar zararlı ve çok olmasının sebeplerinin başında özellikle tekstilde hala eskimiş çağ dışı proseslerin kullanılmasıdır. Türkiye’nin tekstilde Çin gibi bir ucuz üretim devi ile rekabet edebilmesinin en önemli tarafı da kimsenin kullanmayacağı, kirli ve eski teknolojiler... Afrika ülkeleri bile terk etti, bizde ise ‘iş yaptık’ diye ortalarda dolanıp hava atan firmalar var. Tek dertleri para, yenilik, iyileştirme, araştırma gelişme hak getire. Derin deşarj denilen ve halkı oyalamak için milyarlar harcanan, hiçbir ‘fayda’ sağlamayan, üstelik Ergene Havzası’nın atıklarını Marmara’ya da bulaştıran fiyaskonun hesabı sorulmalı.

Trakya’nın Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne illeri topraklarını baştan sona toplamda 283 km uzunlukta olan Ergene Nehri’nin yok edilmesini görmezden gelemeyiz. Trakya halkının kanserden kırıldığı, Saroz Körfezi’nin 40 yıldır tüm bu kirliliklerle yok edildiğini niye göz ardı ediyoruz.

Trakya’daki bugün itibariyle ortalama 3000 sanayi kuruluşu gelişigüzel yerleşmiş durumda. Böylesine verimli tarım toprakları üzerinde sanayi siteleri üretilmesine, ranta kurban edilmesine niye kitlesel ve güçlü bir ses çıkartılmıyor.

Her gün bölgede ortalama 4 milyon metreküp suyun yer altından babamızın malıymış gibi çıkartıp kullanıp kirlettikten sonra çataklara, derelere ve sonunda Ergene Nehri’ne bırakanları görmezden gelemeyiz!

Değerli Trakyalılar; kısacası bölgede yıllardır oynanan bu senaryoyu iyi görmek, ses çıkarmak ve seçilmişler aracılığıyla son derece değerli olan tarım topraklarımızı, suyumuzu ve havamızı hep birlikte siyaset ayırmaksızın yaşanır halde tutmak zorundayız.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Bir vekil bir yıllık gündeminde ne yapmış... 74 önerge 66 konuşma

31 Mayıs 2024
TBMM’de görev yapan milletvekilleri bir yıllık görev sürelerini tamamladı. Ne mi yaptılar? İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, bu süredeki çalışmalarını rapor haline getirmiş. 

‘Meclis’in en aktif vekili olduğunu’ söyledi. Meclis’te toplam 74 soru önergesi verdiğini ve bunun bir rekor olduğunu iddia ediyor. Bunlardan 35’i cevaplandırılmış, 7’si cevaplandırılmayı bekliyormuş... 8 tanesi araştırma önergesi olarak parti gruplarında tartışılmış. Meclis’te 66 kez konuşulmuş. Bunların 22’si Bursa’nın sorunları üzerineymiş... Gündeme getirdiği konuların arasında SGK, sığınmacılar, göç, Orhangazi Cargill fabrikasına tanınan ayrıcalık, TOKİ, Gazze, esnaf sorunları var. Bunların dışında kendi imkanlarıyla Van’ın Saray ilçesinin İran’a komşu olan Turgalı Köyü yakınlarındaki sınırdan elini kolunu sallayarak geçiş yaptığını, hiçbir engelle karşılaşmadan da geri döndüğünü anlatması en ilginci... Çektiği videoları Milli Savunma Bakanlığı’na iletmiş.

Ülkücü akademisyen Sinan Ateş’in suikasta kurban gitmesiyle ilgili soruşturma dosyasının önünü açmış. Bu konuda soru ve araştırma önergesi vermiş. Genel Kurul’da bu konuda üç ayrı konuşma yapmış, bu hain suikasta dair tüm soru işaretlerinin kamuoyu önünde tartışılmasını temin ettiğini söyledikten sonra “Nitekim; son gelişmelerden sonra, suikast dosyasıyla ilgili ciddi adımların atılmaya başlandığını da takip ettik” diye ekliyor.

Zamları protesto için ‘Deli Dumrul Protestosu’ yapmış. Tutuklu gazetecileri cezaevlerinde ziyaret ederek sorunu Meclis’e taşımış. Bursa’da sıkça tartışılan ‘Uludağ Alan Başkanlığı’ konusu yine Meclis’te konuşulmuş. Kamuoyunun hassasiyetini gündeme aktarmış. Aynı şekilde; Bursa’nın depreme karşı bir acil eylem planı olmadığını sorgulamış, diğer bir deyişle Bursa’nın bir anayasası olmadığını, önergelerine verilen cevapla kanıtlamış olduğunu, Gemlik’teki Borusan Liman’da yaşanan işçi kıyımını da ülke gündemine gelmesini sağladığını anlatıyor Selçuk Türkoğlu...

Diğer milletvekilleri, kendilerinin ‘çalışmalarını’ bu raporla kıyaslayabilirler.

GÜNÜN SÖZÜ

“ARAPÇA ‘müfredat’ da neymiş, Türkçe ‘yetişek’ diyelim.

Arap ulusunun, kök’ünü, ek’ini bilmediğimiz ‘bilinenlerin ayrıntıları’ anlamında kullandıkları bu sözcüğü dilimize yerleşmesin.” Tarık KONAL

 

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu ateşi iyice yaktı

30 Mayıs 2024
CHP’de hesaplar karışıyor; gündem değişiyor

KEMAL Kılıçdaroğlu’nun Karkamış ve Nizip’te üç günlük notlarını aktarırken ‘Kılıçdaroğlu sahaya indi’ başlığını kullanmıştık. (23 Mayıs Perşembe) Yazımız büyük yankı uyandırmış, kulisler hareketlenmişti. Kılıçdaroğlu’nun pazartesi akşamı KRT’deki konuşmasında artık ateşi yaktığı iyice ortaya çıkmıştı. Herkes Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından yeniden genel başkanlık için aday olacağını söylüyor ama gerçek biraz daha farklı mı? Kılıçdaroğlu, CHP’nin 31 Mart seçim zaferinin yolunu kendisinin açtığını düşünüyor demek ki...

CHP’nin bütün toplum kesimleri ile kucaklaşma siyasetiyle halkçı bir kimlik kazandığını söylüyor. Helalleşme politikasıyla toplumun CHP’ye oy vermeyen ve CHP konusunda katı önyargıları olan kesimleriyle CHP arasındaki barikatı yıktığını düşünmüyor değil. Ayrıca Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı seçiminde de kendini başarılı buluyor, daha da önemlisi bugünkü başarıyı da o seçimde açtığı yola bağlıyor.

Her şeyden daha önemlisi ise “Ben adaylığımı dayatmadım, CHP MYK’sı, Parti Meclisi, Meclis Grubu beni aday olmaya zorladı” demesi de dikkati çekiyor. KılıçdaroğluDün bana ‘aday olmak zorundasınız’ diyenler bugün ‘niye aday oldun’ diye eleştiri yapıyor” diye ekliyor.

Kılıçdaroğlu, Kurultay’da yaptığı konuşmayı sürdürmeye devam ederken “Beni arkamdan hançerlediler” diyebiliyor. Yeni dönem için de “Elinde hançer olanlar arkama geçsinler” diyerek tepkisini sürdürdü. “Yeniden genel başkan adayı olur musunuz?” sorusuna “Delegeler böyle bir taleple gelirse en cesurlar öne çıksın deriz” diyerek kapıyı açık bıraktı.

Herkes İmamoğlu, Özgür Özel, Mansur Yavaş mı cumhurbaşkanı adayı olacak diye konuşurken Kılıçdaroğlu da “Ben varım, buradayım” dedi.

Kılıçdaroğlu, yeniden cumhurbaşkanı adaylığı için ilk ateşi yakmış oldu. Aslında bugün için CHP’de de Kılıçdaroğlu’ndan daha ‘şanslı’ kimse de yok. Çünkü mevcut yasalara göre cumhurbaşkanlığı için ya 100 bin imza ya da Meclis grubu kararı gerekiyor, eğer bugün CHP Meclis grubunda bir oylama yapılırsa ‘Kılıçdaroğlu açık ara birinci çıkar’ görüşü konuşuluyor; bu Meclis grubundan ne Özgür Özel ne Ekrem İmamoğlu ne de Mansur Yavaş çıkmaz iddiasında bulunuluyor.

Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi ve Özgür Özel arasında saray ile mücadele üzerinden politik bir ayrılık inşa etmek için ilk adımı attı. Görünen o ki bunun arkası gelecek. CHP’yi büyük ve aynı zamanda çok sert bir iç mücadele bekliyor. Kılıçdaroğlu, konuşmasında bunun ipuçlarını verdi. Haydi hayırlısı. (Kılıçdaroğlu’nun çalışmalarında yanındaki en büyük yardımcısı, eski Aydın Milletvekili ve Deniz Baykal’ın yakın ekibinde bulunmuş olan Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar. Baydar, Edirne’de Selahattin Demirtaş ziyaretinde de vardı.)

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Demokrat olmak kolaydır, demokrat kalmak zordur... 27 Mayıs ve Cindoruk

29 Mayıs 2024
Sedat Ergin, 27 Mayıs 1960 darbesinin 64’üncü yılında, darbeye ve sonrasına ışık tutacak bir yazı dizisine başladı.

Yazılar, söz konusu süreci, Prof. Ali Fuad Başgil’in 26 Ekim 1961 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimindeki adaylığı bağlamında, ayrıntılarıyla merkezine alarak inceliyor ve tartışmaya açıyor.

Bir demokrat... Avukat... Hüsamettin Cindoruk...

Sedat Ergin’in yazı dizisini okurken, 27 Mayıs 1960 darbesinin ve Yassıada duruşmalarının hayattaki son siyasi tanıklarından birisi olan Hüsamettin Cindoruk’u anımsamadan geçemiyoruz. 

Kendisi bugün 92 yaşında.

Demokrasi tarihimizin köklü isimleri arasında.

Doç. Dr. Kaan Gaytancıoğlu, ‘Türk Siyasal Yaşamında Hüsamettin Cindoruk’ (Tekin Yayınevi) 559 sayfalık kitabıyla, bu siyasetçi ve devlet adamının biyografisini objektif bir şekilde kaleme almış. Kendisini aradım ve kitap üzerine uzun bir görüşme de yaptık.

27 Mayıs’a giden süreci ve sonrasını ana hatlarıyla bu kitapta da bulmak mümkün. Cindoruk’a göre, 1955 yılı itibariyle ‘demokrasiden taviz verilmesi’‘Adnan Menderes’in siyasi öz güveni ve parti tabanından kopuşu’ ile ‘liderin çevresinde bulunanların da bu sultayı güçlendirmeleri’ darbeye giden süreci hazırlayan kök nedenler arasında idi. Cindoruk’un bu tespitlerini, Gaytancıoğlu’nun kitabından aktarıyorum: Demokrat olmak kolaydır, demokrat kalmak zordur.

“Cindoruk, 1955 senesine kadar DP’de hata bulmadığını, DP’nin, demokratik süreçte samimi olup buna karşılık CHP’nin biraz daha muhteris davrandığını belirtiyor.

Yazının Devamını Oku