Yalçın Bayer

Şükrü Tufan’ın Dışişleri’ndeki mücadelesi örnek gösterildi: Fidan bir Büyükelçi’yi nasıl övdü

4 Eylül 2024
Dışişleri Bakanlığı’nda önceki gün anlamlı bir tören vardı.

Saraybosna’nın eski büyükelçisi, merhum Şükrü Tufan’a, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından ‘Üstün Hizmet Ödülü’ verildi. Fidan yakından tanıdığı anlaşılan Tufan’ın eşi Zişan ve oğlu Büyükelçi Korkut Tufan’a ödüllerini sunarken, törene Tufan’ın meslektaşları, Galatasaraylı ve Mülkiyeli arkadaşları katıldı. Batı Trakyalı olan eşimin dayısı olması nedeniyle biz de törene katılanlar arasındaydık. Törende Saraybosna’dan gelen eski dostları ve Saraybosna’nın Ankara Büyükelçisi’nin de Şükrü Tufan’ı övmeleri dikkat çekti.

Dışişleri Bakanlığı Fatin Rüştü Zorlu Salonu’nda yapılan törende Şükrü Tufan’a verilen madalyayı oğlu Büyükelçi Korkut Tufan teslim aldı. Bakan Fidan, Saraybosna’da bulunan Zişan Tufan’a da ayrı bir plaket verdi.

Bosna Hersek, Fas ve Arjantin’de Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi olarak görev yapan Şükrü Tufan, 30 Nisan 2024 tarihinde hayatını kaybetmişti. Bakan Fidan, törende emekli Büyükelçi Şükrü Tufan’ı anarken şunları kaydetti:

“Bu anlamlı tören sadece Büyükelçimizin mesleki hizmetlerini onurlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda zor savaş döneminin çetin koşullarında ülkemizin milli menfaatlerini güçlü şekilde savunan bir diplomatımızın, Bosna-Hersek’le ilişkilerimizde mirasına sahip çıkışımızı da teyit ediyor. Saraybosna’daki ilk Türk Büyükelçisi olarak 1993-1996 yılları arasında görev yaptığı Bosna-Hersek devleti ve halkı açısından Şükrü Tufan sadece üstün niteliklere sahip bir Hariciyeci olmamıştır. Cesaretiyle, kararlılığıyla ve savaş döneminde Bosna-Hersek’e katkılarıyla sevgi ve saygı duyulan bir dost da olmuştur. Bosna-Hersek’teki görevini, 40 yıllık meslek hayatının en anlamlı üç yılı olarak nitelendiren merhum Büyükelçi Tufan, Bosna-Hersek’in yaşadığı acılı dönemin bizzat şahitliğini yapmış, bu zor dönemde başından sonuna kadar Bosna-Hersek halkıyla beraber olmuş, onlara moral vermiştir. Büyükelçi Tufan, Saraybosna’nın bombalarla sarsıldığı, barış umutlarının neredeyse tükendiği günlerde ülkemizin ve milletimizin her şart ve durumda Bosna’nın yanında kararlı duruşunu temsil etmiştir. Onun diplomasi anlayışı sadece resmi temaslarla sınırlı kalmamış, sokaktaki insanın derdine derman olmayı, onların umutlarını yeşertmeyi de amaç edinmiştir. Büyükelçi Tufan, Bosna-Hersek’te görev yaptığı süre boyunca ülkemizin sadece bir müttefik değil aynı zamanda bir kardeş millet olduğunu da göstermiştir. Balkan halklarının gönlünde Türkiye’nin adını bir kez daha altın harflerle yazdırmıştır. Şükrü Tufan’ın Saraybosna’da sergilediği kararlı ve yılmaz duruş, bugün halen Bosna-Hersek’teki izimiz olarak yaşamaktadır.

TÜRK DİPLOMATININ CESARETİ

Büyükelçi Tufan görev yaptığı ilk dönemde hayati tehlike bulunmasına rağmen eşi Zişan Hanımefendi’yle birlikte Saraybosna sokaklarında gezmekten ve kuşatma altında yaşayan halkın sıkıntılarını paylaşmaktan çekinmemiştir. Başçarşı’da eşiyle el ele gezerek, esnafla kahvesini içerek bir umut sembolü olmuştur. Ayrıca, Boşnak kardeşlerine yardım etmek için Türkiye’den ülkeye gelen tüm kurum ve kuruluşlarımıza cansiperane şekilde destek olmuştur.

Savaş döneminde verdiği, az önce izlediğimiz röportajında ne şahsının ne de mesai arkadaşlarının savaş koşulları altında çalışmaktan korktuğunu ifade eden Tufan, korkuyu cesaretin kardeşi olarak tanımlayarak Türk diplomatının cesaretini ve yılmaz asil duruşunu tüm dünyaya göstermiştir. Merhum Tufan’ın bu sözleri, bugün Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda dünyanın dört bir yanında, her türlü zorlu koşullarda çalışan Türk diplomatları için bir ilham ve gurur kaynağı olmaktadır.

Bu ödül sadece bir nişan değil aynı zamanda rahmetli Büyükelçimizin göstermiş olduğu kararlılık, cesaret, adanmışlık ve insan sevgisinin bir sembolüdür. Büyükelçi

Yazının Devamını Oku

Barış Günü’nde ne kadar bilinçlendik

3 Eylül 2024
1 EYLÜL gününü Dünya Barış Günü olarak kutlamak isteyenlere, Vikipedi (özgür ansiklopedinin) 27 Ağustos 2016’da güncellemiş olduğu aşağıdaki açıklama yazısını sunmak isterim.

“Dünya Barış Günü veya Uluslararası Barış Günü (İngilizce: International Day of Peace), her yıl 21 Eylül tarihinde kutlanan uluslararası bir bayram.

BM Genel Kurulu, 1981’deki 57’nci birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü ‘Uluslararası Barış Günü’ ilan etmiştir. Yıllar sonra Genel Kurul’un 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül’ü Barış Günü olarak kabul edilmiştir.

BM, Barış Günü’nde, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmeyi amaçlıyor.

Her 21 Eylül’de, BM Merkezi’ndeki ‘Barış Çanı’ çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerine, ‘Çok Yaşa Mutlak Barış’ yazısı kazındı.

Eskiden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü ‘Dünya Barış Günü’ olarak ilan etmiştir.”

Esas Dünya Barış günü, 2001 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca belirlenen 21 Eylül’dür. Yani Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 1931 de dile getirdiği ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ kavramı ancak anlaşılmış ve 70 yıl sonra dünyaca kabul edilmiştir. Keşke ABD emperyalizmi olmasa ve her gün barış günü olsa da boş yere kanlarımız akmasa. Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

GÜNÜN SÖZÜ

“Din adına ‘

Yazının Devamını Oku

Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı Rıza Sümer’den çiftçilere öneriler... Çiftçiler birleşmeli

30 Ağustos 2024
ŞİDDETSİZ Toplum Derneği Başkanı Rıza Sümer, kadın, erkek, tüm çiftçilere, ürünlerini dökmemelerini, toprakla uzun yıllarda oluşturdukları bağı koparmamalarını, umutlarını diri tutarak üretimi kararlılıkla sürdürmelerini, rakip anlayışı içinde olmamalarını, birbirlerine dayanmalarını, kooperatif veya eşit sermayeli şirketlerde birleşerek tüketici ile doğrudan bağ kurmalarını önerdi.

Sümer, yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Evimiz bildiğimiz ve üstünde yaşamaktan asla vazgeçmeyeceğimiz Türkiye’mizde, çiftçi, üretici, kiracı ve emekli, gerçekten çok zor durumdadır. Üreticiler ortamlarda kendilerini yalnız, sahipsiz, güçsüz, çaresiz görmemeli. Her biri birkaç milyon insana ulaşan bu kesimlerin, yaşadıkları, ürettikleri ve tükettikleri alanlarda tüzel kişilikli yapılarda birlik içinde olmaları halinde, üretici, ara hizmetlerde olanlar ve tüketiciler arasındaki sorunları çözmekte zorlanmayacaklardır.”

AKIL VE VİCDAN

“İlk sıradaki insan hakkı, canlı hakkı olan yaşama, beslenme ve barınma hakkının ürünlerini yetiştiren, kanımca kutsal üreticilik yapan çiftçilere, siyasal ve inanç farklılıklarını ölçü almadan, birbirlerine saygı duyarak ve hoşgörü göstererek kooperatif veya eşit sermayeli şirketlerde iletişim, işbirliği ve güç birliği yapmalarını öneriyorum. Çiftçiler, bu yapılarda birleştirecekleri güçlerine dayanarak tüketiciye giden yoldaki kişi ve kuruluşları insana yakışan bir ekonomi dünyası için yönlendirebilecekler, akıl ve vicdanlıların etkili olduğu mutlu, endişesiz ve umut dolu ortamları sağlayabileceklerdir.

Sahipli veya güçlü olmak için çiftçiler önce kendilerine, sonra birbirlerine güvenmeli, yasalara ve haklara uygun olarak birleşmelidir.”

GÜNÜN SÖZÜ

“Asalet boyda değil soyda, incelik belde değil dilde, güzellik yüzde değil yürekte olur.” Mevlânâ

KARPUZU TOKATLA VE SESİNİ DİNLE

TATLIYI NASIL BULACAĞIZ

Yazının Devamını Oku

9 Eylül’de İzmir’de döküldüler… Kocatepe’den Dumlupınar’a zaferler

29 Ağustos 2024
ABD’de Brown Üniversitesi öğretim görevlisi Profesör Arnold Ludwig, geliştirdiği bir metodoloji sonucunda, Atatürk’ün 20. yüzyılın en büyük siyasi lideri olduğunu ortaya koydu.

11 kategoriye göre seçilen liderler sıralamasında 31 puanla Atamız birinci olurken, Mao Zedung ve Franklin Roosevelt 30 puanla ikinci olmuşlardır. Dünyayı karıştıran Bush ise 15 puan almış. Onun dünyanın da kabul ettiği liderliğini ve önderliğini, ne yazık ki bizler hâlâ algılayamadık ve kabullenemedik.

Güzel ülkemizin doğasında da onun görüntüsü var. Her yıl, 15 Haziran ve 15 Temmuz tarihleri arasında Ardahan’ın Damal ilçesinde, Karadağ eteklerine güneşin yansımasıyla saat 17.32’de oluşmaya başlayan görüntü, saat 17.50 sıralarında Atatürk siluetini ortaya çıkartıyor. Yani büyük liderimizin resmi doğamızda var ve onu kimse, ne gönlümüzden, ne de doğamızdan silemeyecektir. Ne yazık ki son günlerde birçok hain, onun heykelini ve resmini yok etmek için eylemler yapıyor. Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacaksın hem de bu ülkeyi kuran ve bizlere emanet eden liderimize karşı saygısızlık yapacaksın. Vatandaşlığımıza yakışmayan bu eylemleri kınıyorum.

Yüce önderimiz, Sakarya meydan savaşında “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh da bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz” diyerek ülkemizin her yerinde savunma yapılması gereğini vurgulamıştır. Bu savunma taktiği dünya harp sistemine yeni bir anlayış getirmiştir. Bu savunma taktiği ile hareket eden ordumuz, hem savunmasını ve hem de büyük taarruz için gereken hazırlıklarını yapmıştır.

Bir yıl sonra Mustafa Kemal’in yönetiminde 26 Ağustos 1922 de Afyon Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos da Dumlupınar Meydan Muharebesi zaferi ile sonlanmıştır. Bu zaferden sonra da İngiliz piyonu Yunan ordusu 9 Eylülde, İzmir’de denize dökülmüştür. Sonra da Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve bizlere emanet edilmiştir. 

Ulusal bağımsızlıkları için tüm dünya ülkelerince örnek alınan bu süreçte, yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK ile onun emrinde, güzel ülkemizin kurulması için kanlarını ve canlarını veren tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi, hasretle anarken, şükranlarımızı sunuyoruz.

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

TÜSES’TEN CHP TÜZÜK KURULTAYI’NA ÖNERİLER: YÖNETME VE ÖRGÜTLENME MODELİNDE DEĞİŞİM ŞART

C

Yazının Devamını Oku

Yeşil pasaportta ayar kaçtı

28 Ağustos 2024
Bakan ayrıcalık konusunda frene basıyor.

HAFTALIK ‘OKSİJEN’ gazetesinin geçen haftaki sayısında ilginç bir haber vardı; “Yeşil pasaport bundan sonra ayrıcalıklı olmaktan çıkacak mı?” deniyordu. Baran Can Sayın iyi bir araştırma yapmış; Bordo pasaport ile vize engeline takılanların sayısının artması, ‘hususi’ damgalı halk arasında bilinen ismiyle yeşil pasaportun kapsamının genişletilmesi Meclis gündemine getirilmişti. “Ancak bu durum pasaportun itibar kaybetmesine sebep olabilir” diye de eklenmişti.

Türk vatandaşları, başta Schengen bölgesi ülkeleri olmak üzere İngiltere, ABD ve Kanada’ya vize başvurusunda ya vize randevusu engeline takılıyor ya da başvuruları ‘ret’ ile sonuçlanıyor. Bordo pasaport sahibi binlerce iş insanı, bilim insanı ya da sanatçı ise turistik amaçlı olarak vize engeline takıldıkları için Edirne’yi geçemiyor. Ne fuarlara gidebiliyor ne de konferanslara katılabiliyor. Hal böyle olunca özellikle Schengen bölgesi kısıtlamasını aşabilmek için yeşil pasaport yani hususi damgalı pasaport uygulamasının kapsamının genişletilmesi gündeme geliyor. Zira yeşil pasaport sahipleri 6 aylık dilimler içerisinde 90 günü aşmamak kaydıyla 157 ülkeye vizesiz seyahat edebilme olanağı elde edebiliyorlar.

KİMLER YARARLANIYOR

Yeşil pasaportun kapsamındaki ilk değişiklik 2016’da, ikincisi 2019’da yapıldı. Yeşil pasaport 2016 yılına kadar sadece Pasaport Kanunu’nda birinci, ikinci ve üçüncü derece kadrolarda bulunan devlet memurlarına, vakıf üniversitelerinde 15 yılını dolduran öğretim üyelerine, onların eşlerine ve 25 yaşına kadar bekar, çalışmayan çocuklarına veriliyordu. 2016’da yeşil pasaport kapsamına ihracatçılar da eklendi. Ancak ihracatçılar için şartlar çok ağırdı. Örneğin, son üç yılda yıllık ortalama ihracatı 500 bin ile 10 milyon dolar arasındaysa bir kişi bu pasaporta sahip olabiliyordu. 2019 yılında ise 5 yılını dolduran avukatlar da yeşil pasaport alma hakkı kazandı.

TBMM’YE 47 TEKLİF

Zaman içinde TBMM’ye yeşil pasaport kapsamının genişletilmesi için verilen kanun teklifleri arttı. Öyle ki, TBMM komisyonlarında bu konuda bekleyen 47 teklifin 14’ü 2024 tarihli, 3 Ocak’ta MHP Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, meslekte 15 yılını dolduran gazetecilerin de yeşil pasaport alması için kanun teklifi sundu. CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba, özel sektörde 15 yıl kıdemi bulunan hekimlere, aynı partiden Gürsel Erol’un teklifi ise nüfusu 500 binden fazla olan il ya da ilçelerde bir dönem belediye başkanlığı yapanlara yönelikti. 5 Şubat’ta CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal en az 10 yıl uluslararası tır şoförlüğü yapanların da bu kapsama alınmasını istedi. CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, 14 Mart günü 15 yıl kıdemli mali müşavirlerin kapsama alınması istendi. Ayrıca verilen tekliflerle, sendikaların yönetim kurullarına, belde belediye başkanlarına, TBMM danışman ve personeli ile belediye danışmanlarına ve eczacılara, çarşı ve mahalle bekçilerine, muhtarlara, mühendis ve mimarlara, tiyatroculara ve milletvekili danışmanlarına verilmesi talep edildi.

Baran Can Sayın’ın araştırmasına göre, 2010’dan beri üretilen hemen hemen her 6 pasaporttan 1’i yeşil iken, 2023’te bu oran 4’te 1 oluyor. 2024 verileri ise daha ilginç çünkü temmuz ayına geldiğinde üretilen yeşil pasaport sayısı, bordo pasaport sayısını ilk defa geçiyor.

BAKAN TAVİZ VERMEDİ

Yazının Devamını Oku

Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!..

27 Ağustos 2024
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, 30 Ağustos 1922’de sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin ardından, 1 Eylül 1922’de Büyük Taarruz için Türk ulusunun kaderini değiştiren “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!..” direktifi, akla “Neden ‘Ege Denizi’ değil de ‘Akdeniz’i hedef göstermektedir?” sorusunu getiriyor.

Çünkü bu muhteşem direktif, sadece müstevlileri denize dökmeyi amaçlayan askeri bir direktifi değil, aynı zamanda bir uygarlık projesi ile kendini aşmayı ifade etmektedir.

O deniz uygarlıkların, bilimin, tarihin, sanatın, edebiyatın, iktisadiyatın, dünya nimetlerinin, dünyada insandan yana ne kadar güzellik ve zenginlik varsa, o eşsiz güzelliklerin ve zenginliklerin denizidir.

Tıpkı, Amerikalıların, Birleşik Krallığa meydan okuyarak ilan ettikleri bağımsızlıkları, Fransızların Bastille’in işgali ile başlattıkları devrimin kutlu temmuzu gibi ağustos ayı da Türk ulusu için kutlu bir ay...
Küllerinden doğan bir ulusun müstevlileri denize dökmesini ve mazlum ulusların umutlarının yeşermesini sağlayan, emperyalistleri ‘geldikleri gibi gitmek’ zorunda bırakan, ülkeye, tüm dünyada onur ve saygınlık kazandıran şanlı zaferin ayı...

Ama “Aman kutlanacak neyi kaldı” demeyin... Küllerinden doğmaya alışıktır bu millet...

Ülkemize, tüm dünyada büyük onur kazandıran ve özellikle tüm sömürge ülkeler için eşsiz bir örnek oluşturan bağımsızlık ve ulusal kurtuluş savaşımız ulusumuza kutlu dünyaya şan olsun...

Noyan UMRUK

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Gastronominin başkenti Antalya

23 Ağustos 2024
TURİZM sektörümüzün gözbebeği Antalya’nın gastronomi dünyasında ‘yükselen yıldız’ olma yolculuğuna tanıklık etmek üzere Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in davetlisi olarak 3. Uluslararası Antalya Food Fest Gastronomi Festivali’nin tanıtım toplantısına katıldık.

Antalya; Gaziantep ve Hatay’ın önüne geçmek için epeyce proje geliştirmiş. Antalya’nın coğrafi işaretli yerel ürünlerini tanıtmayı, saklı kalmış lezzetlerini dünya sahnesine taşımayı ve yerel mutfak kültürünü ödüllü şefler aracılığıyla uluslararası arenaya sunmayı hedeflemiş; kent kurumlarıyla büyük bir sinerji yaratılmış. ‘Gelecek Antalya’ mottosuyla 6-8 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek Uluslararası Antalya Food Fest Gastronomi Festivali için belediyeler, ticaret ve sanayi odası, ticaret borsası, esnaf ve sanatkâr odaları ile turizm sektörünü temsil eden sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin tanıtım toplantısında başkan Muhittin Böcek ile birlikte güçlü bir irade ortaya koyması son derece önemli. 700 bin yatak kapasitesi, nitelikli otelleri, hizmet kalitesi, eşsiz doğası, dünyaca ünlü mavi bayraklı plajları, ören yerleri, tarihi ve kültürel değerleri ile her yıl milyonlarca turisti ağırlayan Antalya’nın, gastronomi turizminde de marka değerini artırma yolunda attığı adımlarda tempo yükselttiğini görmek, geleceğe dair pozitif mesajları kent halkı için mutluluk verici denilebilir. Yerel ve uluslararası şefleri, gurmeleri ve Michelin yıldızlı şefleri bir araya getirerek Antalya mutfağını ve yöresel lezzetleri tanıtmak hiç kuşkusuz 12 ay kesintisiz sürdürülebilir turizm hedefine ulaşılmasında çok etkili olacağı anlaşılıyor. Deniz, kum, güneş denince akla ilk gelen destinasyonlardan olan Antalya’nın gastronomi turizminde de öne çıkmak için gösterdiği gayretin başarıya ulaşacağına inanıyorum. Tüm Antalyalıların birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu alkışlanabilir.

KENTİN GÜÇLÜ KADROSU

Akra Hotel’de düzenlenen toplantıya, Antalya Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Muhittin Böcek, festivalin içerik organizatörü Sözen Grup CEO’su Gökmen Sözen ve MasterChef Danilo Zanna ile birlikte ABB Genel Sekreteri Av. Cansel Tuncer, Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Alanya Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik, Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı Kaan Kaşif Kavaloğlu, Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Erkan Yağcı, Antalya Gastronomi Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Özen, Antalya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Adlıhan Dere ve Şef Mehmet Akdağ katıldı.

DÜNYA MARKASI

Muhittin Böcek, konuşmasında “Güzellikleriyle dünyayı kendine hayran bırakan şehrimizin lezzetlerini de bir dünya markası haline getirmek için iki yıl önce önemli bir adım attık. Antalya’yı gastronominin de başkenti yapma hedefi ile geçtiğimiz iki yıl, Uluslararası Food Fest Antalya Gastronomi Festivali’ni başarı ile gerçekleştirdik ve yüzbinlerce ziyaretçisi ile başarıyı kanıtladık” diyerek festivalin önemine vurgu yaptı.

BU SEZON 400 BİN TON HAMSİ AVLANABİLECEK

DENİZLERDE av sezonunun başlamasına sayılı günler kaldı. Av kotası getirilen hamsi pahalı fiyatı ile cep yakacak. Hazırlıklarını tamamlayan profesyonel balıkçılar 1 Eylül’de “Vira Bismillah” nidaları ile ağlarını denize salacak. Öngörüler palamut, çinakop ve istavritin bol olacağı yönünde. Geçen sezon yok denilecek kadar az avlanan palamut bu sezon bolluğu ve her keseye hitap edecek fiyatı ile dar gelirliyi sevindirecek.

Karadeniz ve Boğazlar dahil Marmara Denizi’nde toplam 400 bin ton hamsi avlanabileceği belirtiliyor. Ayrıca Karadeniz suyunun aşırı sıcak olmasından dolayı hamsinin kıt olması bekleniyor.

Yazının Devamını Oku

Eylülde güzel yağış bekliyoruz

22 Ağustos 2024
TÜRKİYE Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, suda soğuma ve ısınmanın sürekli olarak gerçekleştiğini söyleyerek, deniz suyu sıcaklıklarında düşüş görülse de sıcaklığın hala ortalamanın üstünde seyrettiğini aktardı.

“Bu fırtına Türkiye’ye çok sert vurmaz. Çünkü enerjisini deniz suyu sıcaklığından alır. Enerji bulamayacağı için de Yunanistan kıyılarında kalır. Bize çok güzel bir yağış getirir. Bu eylül ayında güzel bir yağış alma ihtimalimiz çok yüksek.”

DEPREM İÇİN BÜYÜK PLAN GEREKİYOR

JEOLOG ve deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür’e göre, İstanbul’da deprem için yapılan çalışmalar yeterli değil. İstanbul’da her an bir deprem olma olasılığının yüzde 47 olduğunu ifade eden Görür, 30 yıldır deprem gerçekleştiğini söylemelerine rağmen yeterli sayıda ve kapsamda çalışma yapılmadığı görüşünde.

“Valilik resmi binaları güçlendiriyor. İBB binaları yenilemek için çalışma yapıyor, ancak İstanbul’u deprem dirençli bir kent yapmak için büyük bir plan gerekiyor. Merkezi yönetim ve yerel yönetimin birlik olmadığı bir atmosferde hiçbir sonuca ulaşamazsınız.”

İYİ BİR ADAM DEĞİLDİ!

ALAİN Delon hayatına bir serseri olarak başlamıştı. İlk hamisi bir pedofildi. Ömrünün sonuna kadar mafyatik ilişkiler, bahis sahtekarlıkları, kadınlara şiddet, LGBTİ (artı) karşıtlığı, sağcı politikacılara destekle geçti. Markoviç cinayeti ile benim sevdiğim bir kişi olmadı hiç. Ayşe HÜR

DOĞANIN DİLİ YOK Kİ

O

Yazının Devamını Oku