Yalçın Bayer

Bunun adı ’sivil itaatsizlik’tir

5 Nisan 2006
ANKARA’dan bir ’güvenlik uzmanı’ ile konuşuyoruz, bazı çarpıcı yorumlar yapıyor. Sorularımıza ilginç yanıtlar alıyoruz: Güneydoğu’da yaşananlar nedir?

-
Psikolojik bir harbin unsurudur. Güçlü ordulara karşı ’Sivil itaatsizliktir’, yani silahsız insanların yönetime karşı hareketidir.

Bunu kim organize ediyor?

- Dış güçlerin etkisiyle PKK... Ve onun Türkiye’deki ayağı olan parti ve bu partinin belediye başkanları başta olmak üzere Roj TV... Hepsi ’sivil itaatsizlik’te rol alıyorlar. Kürt halkını yönlendiren bunlardır. Nitekim DTP Batman İl Başkanı Ayhan Karabulut, Roj TV’ye telefonla bağlanarak ’halkı kışkırttığı’ iddiasıyla tutuklanmıştır. Eylemleri kimlerin yönlendirdiği bununla açığa çıkmıyor mu?

’SİLAHSIZ GÜÇLER’

’Sivil itaatsizlik’ diyorsunuz, açar mısınız?


- Karşınızda silahlı bir güç yok, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden bir hareket yok... Çünkü karşınızdakiler silahlı değil ki... Böyle bir gücün karşısında hiçbir güç duramaz. Çünkü silahsız eylemlerin karşısında bir ordu yoktur. Tersinden bakarsak, askerin karşısında da silahlı bir güç yoktur. Çocuk vardır, kadın vardır, yani halk vardır. Bu Slovenya’da, 1990’ların başında Sırp Ordusu’na karşı uygulanmıştır. Kışlalar halk tarafından işgal edilmiştir. Türkiye’de geçen hafta her gün ayrı bir yerde eylem yapıldığını ve bunların süreceğini tahmin etmek güç değildir.

GÜVENLİK GÜÇLERİ

Polis?


- Şehirlerde yapılan gösterilere karşı polis de fazla güç kullanamaz. Çünkü gösteri ve protesto yürüyüşlerinde hep kadın ve çocuklar ön saflarda bulundurulur. Nitekim, Hürriyet’in pazartesi günkü birinci sayfasında yer alan poşetle molotof taşıyan sempatizanların yer aldığı fotoğraf bunun bir delilidir. Asker ya da polis bu eylemcilere karşı ateş açmak zorunda kalırsa, PKK bunu dış ülkelerde malzeme olarak kullanacaktır. Türkiye, ’silahsız ve günahsız’ insanları vuruyor diye... Olaylar organizedir ve kontrol edilmesi bu nedenle güçtür.

Yani ’sivil itaatsizlik’ yakında kentlerde askere karşı da mı olacak?

-
Ben bir tespit yapıyorum. PKK’lı eylemcilerin benzer bir harekete kalkışması kimseyi şaşırtmamalıdır. Bu eylemlerin provası ilk olarak bölgede, sonra da İstanbul’da yapıldı. Bu eylemler sürecek ve PKK’nın siyasal açıdan gücü artırılmaya çalışılacaktır.

’İSYAN BAŞLANGICI’

(...)

- Bir şey daha söyleyeyim; bu bir ’isyan’ başlangıcıdır aslında; kalkışmadır. Taktik olarak ne oluyor? Dağda askerle çatışmaya giriyorlar, sonra da örgütün yandaşları vurulduğunda aşağıda ’isyan mitingleri’ gerçekleştiriyorlar.

Cenaze törenleri vesile yapılarak, bölücü örgütün bayrakları çıkartılıyor, Apo’nun lehine gösteriler yapılıyor. Resmi binalara saldırılıyor. Sonra da ’AB’ye sığınanların sesi çıkmıyor, kamu yöneticileri hareket edemiyor. Dikkat ediyorsanız, ilk provanın ardından eylemciler bugün meydanlardan çekildiler. Muhtemelen iki-üç haftaya kadar ikincisi başlayacaktır; sivil insanların yönetime karşı hareketi... Yeni cenazeler geldikçe, eylemlerin gittikçe artacağını göreceğiz. Gösterilerde yine çocuklar öne sürülecek.

ORGANİZE OLAYLAR

Amerika’nın İran’ı vurmasına yönelik haberlerin yoğunluk kazandığı dönemde, bu ’başkaldırı ve kalkışma’nın ilgisi var mıdır?

- Amerikan’ın Türkiye’deki ’komiserleri’nin söylemlerine dikkat ederseniz, bu organizasyonunun ipuçlarını yakalayabilirsiniz. ABD özetle ne diyor: Benden kötülük beklemeyin, biz dostuz, diyor. Ama bölgedeki bu oyunların arkasında bu ülke var. Bu organizasyonun Amerikan Özel Kuvvetleri’nce uygulandığına dair kuşkular vardır.

Kürtler...

- Amerika, İran’a bir operasyon yaparsa, bundan sonrasında İran, Türkiye ve Irak’taki Kürtlerin tek şemsiye altında toplanması gündeme gelebilir. Büyük Ortadoğu Projesi’nin sonucunda ne olabilir, düşünebiliyor musunuz?

(...)

- Türkiye’nin güçten düşmüş, boyun eğer hale gelmiş bir ülke olması amaçlanıyor. Ekonomisi zayıflamış bir ülke Amerika’nın kucağına oturmuş ’tabi’ bir ülke. Her tarafından ateş fışkıran bir Türkiye, denize düşen yılana sarılır misali... AKP iktidarında tezgaha getirilen Türkiye, hadım edilmek isteniyor açıkça.

Türkiye, imparatorluk bakiyesi bir ülke. Atatürk tarafından küllerin içinden ayağa kalkmış ama 82 yıldır başı hep aşağıya bastırılıp tökezletilmek isteniyor. Türk-Kürt kardeşliği, düşmanlığa dönüştürülüyor.

Bu ülkede ’devlet düşmanlığı’ başlatılırsa, sonumuz nereye varır bilinmez.

Sonuçta herkes bu enkazın altında kalır.

Şen ola!

Kimlik sorunu olanlara, /Altı, üstüyle oynayanlara, /Teröre davet açanlara, /Erken öten horozlara, /Avrupalı dostlara, /Yeni sınır çizenlere, /Suskun, göz yumanlara, /Diyarbekir şen ola!

Kerim CAN-İSTANBUL

Savcılara

"Cumhuriyet Savcıları! Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sapanından tutunuz da, bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz."

(Atatürk’ün Adalet Bakanı

Mahmut Esat Bozkurt)
Yazının Devamını Oku

İnsanlık aptallaşıyor mu

4 Nisan 2006
ERGUN Kurtbelen, Hindistan’ın Bombay kentinden bize bir e-posta atmış; yazdıklarını olduğu gibi aktarıyoruz:

"30 yıl yurtdışında milletlerarası bir organizasyonda çalışmış, emekli olup yürüyerek vatanına dönmüş İzmirli bir Türküm.

Dünyayı epey gezdim ve de gezmekteyim. Ama nerede olursam olayım, sevdiğim gazetecileri okurum.

Bombay şehrinin turistik otellerin bulunduğu bölgesinde, uçsuz bucaksız bir plajda oturuyorum şu anda.

Yanıma deniz kabukları satan birisi geldi ve benim Türk olduğumu öğrenince dertleştik. 7 çocuğu varmış. Niçin bu kadar çocuk yaptığını sordum:

Yazının Devamını Oku

Büyüme var paylaşım yok

2 Nisan 2006
SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, İstanbul’da Büyükşehir’in Kartal ve Küçükçekmece’de yabancı ünlü mimarların projelerini dikkatle izlediğini belirterek "Bunları olumsuz bir gelişme olarak saymıyorum" dedi.

İstanbul’da sergilenen bu projeleri göreceğini söyleyen Karayalçın, "Ancak, AKP belediyeciliğinin Beyoğlu’nda çöktüğünü" söyledi.

AKP tarafından Ankara’da düzenlenen törende, yerel seçimlerin 2. yılında Başbakan’ın kimi belediye başkanlarına ’başarı’ ödülü vermesiyle ilgili olarak Genel Sekreter Yardımcısı Recai Ersoy’un güzel bir açıklama yaptığını belirten Karayalçın, şunları söyledi.

"Eskiden sağcılar, solcularla dalga geçerdi; ’iki kazı güdemiyorlar’ diye.Beyoğlu’nda iki taşı yerine koyamadılar; Ankara’da bir santim ray döşeyemediler, Mamak çöplüğü hálá yerinde duruyor. Adana’da metroda adım atılamadı. Hatay’da, Çorum’da her türlü yolsuzluklar ortaya çıktı.

Isparta’da belediye başkanı, gazetecileri dövdü. İkinci yıllarında AKP belediyeciliği Beyoğlu’ndan başlayarak iflas etmiştir."

Yazının Devamını Oku

Jüri zorlandı

1 Nisan 2006
BELEDİYE Başkanı Kadir Topbaş, Ağa Han Mimarlık Ödülü Genel Sekreteri Süha Özkan, IMP Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan, New York City College’in Kentsel Tasarım Fakültesi Dekanı Amerikalı Prof. Michael Sorkin, Bangkok’tan kentsel tasarımcı Taylandlı ünlü mimar Dr. Sumet Jumsai, Barcelona’dan kentsel tasarımcı İspanyol mimar Elias Torres Tur ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Necati İnceoğlu’ndan oluşan Değerlendirme Kurulu’nun, sonuçların açıklanmasını çarşamba gününe bıraktı.

Kurul’un birincilik için karar vermekte zorlandığı bildiriliyor. Özellikle, Kartal’daki projeye dahil alanın büyük bölümünün özel mülkiyete konu olması karşısında altı proje arasında bir derece yapılmasının güçlüğüne dikkat çeken bir öğretim üyesi "Bu nedenle her proje için ’değerlendirmeye uygun bulunmuştur’ diye bir seçim yapılabilir. Ancak ünlü mimarların böyle bir karara tavırları ne olur şimdilik bilinmez" dedi.

TMMOB Başkanı Oktay Ekinci’nin projelerin tanıtımına katılmaması dikkat çekti.

Türk mimarların katılmadığı yarışmada projeler, dünya emlak pazarına çıkarılarak yatırımcılara sunulacak. Bir mimar, ünlü mimarların hazırladığı projelerden Kartal’daki emlak fiyatlarının patlaması dikkate alınarak, konutlarına elkonulacak sahiplerin zarar görmesinin önlenmesi gerektiğini söyledi.

Türk mimarlar neden katılmadı

İSMD: Türk ve yabancı mimar ayrımı yapıldı

İSTANBUL Belediyesi Metropolitan Planlama Dairesi Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan, planlama çalışmaları ve öncelikli projeler hakkında görüşlerimizi almak üzere İstanbul Serbest Mimarlar Derneği’ne (İSMD) başvuruda bulundu.
Yönetim olarak konular hakkında bilgi edinmek amacıyla bu davetlere katıldık.
Metropolitan Planlama, İstanbul kenti için yeni alternatif merkez olarak düşündüğü Kartal ile Küçükçekmece-Avcılar Projeleri için uluslararası yarışma açılmasına karar verdiğini, bu konuda İSMD’nin katkılarını beklediğini belirtmiştir.
İSMD bu çağrıya katılarak, şartnamenin hazırlanması, yarışmanın şekli, yarışmaya katılacak yerli ve yabancı mimarların belirlenmesi ve hatta jüri üyelerinin seçimi hakkında yazılı olarak görüş bildirmiştir, ancak bu görüşler dikkate alınmamış ve bu güne kadar da yazılı olarak bir yanıt alınamamıştır.
Katıldığımız son toplantıda Belediye’nin yarışmaya davet edilecek yabancı mimarların kimler olduğu öğrenilmiştir. Bu davetli yarışmaya özellikle Türk mimarlarının da katılmasını gerekli olduğu konusundaki uyarılarımızın dikkate alınmadığı, bu konuda özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı, ısrarla yarışmaya Türk mimarlarını davet etmeyi düşünmediğini fakat Türk mimarların "Eğer isterlerse ücret talep etmeksizin yarışmaya katılabileceklerini" beyan etmiştir.
Bu gelişmelere rağmen Dr. Topbaş, dernek Başkanımızı yarışmaya katılan yabancı mimarlar ve jüri üyeleri ile tanışmak, hazırlanan projelerin tanıtımı ile ilgili düzenlenen toplantıya davet etmiştir. Dernek Başkanımız, Türk mimarları ile yabancı mimarlar arasında ayrımcılığı ortaya koyan böyle bir organizasyonda yer almamaya karar vermiştir.
Cafer BOZKURT- İstanbul Serbest Mimarlar Derneği (İSMD)

Doç. Yıldırım: Kartal projesi heyecanlandırdı

KARTAL sanayi bölgesinin yeniden yapılandırılması üzerine, Kartal Belediyesi'nin desteğiyle Beykent Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü olarak, 2005 Temmuz’unda, Paris’den Sorbonne, Lozan’dan Athenaeum, Londra’dan South Bank üniversitelerinin katılımıyla, Uluslararası Tasarım Atölyesi düzenledik.
Atölyede teşhis ve öneriler geliştirildi. Geliştirilen öneriler temel olarak bu bölgede farklı problematik noktalara odaklanılmıştır. Bu bölgeler, taş ocağı gölet alanını; Sanayi Caddesi Bölgesi; E-5 Karayolu paralelelinde yer alan göletler alanı; Yunus Çimento Fabrika alanı ve kıyıdır. Önerilerde bu alanların bir bütün olarak ele alınması gerekliliği ortaya çıkmış, problem, 'mega ölçek'te bir tasarım problemi haline getirilmiştir. Bu boyut, Kartal’ı Anadolu yakasında dönüşüm potansiyeline sahip en önemli nokta haline getirmektedir. Metropol ölçeğinde tasarımı gerekli hale getiren bu büyüklük, deniz ve orman ile buluştuğunda daha da cazip hale gelmekte, tasarımcıları heyecanlandırmaktadır. Dünyanın önde gelen mimarları projelerini anlatırken bu özel konuma özellikle dikkat çekmişlerdir. Ancak çözüm önerileri birbirlerinden farklıdır; Fuksas ve Kurokawa projelerinde alanı bir bütün olarak ele geçirmeye yönelik olarak kentsel bir omurga önermişlerdir. Fuksas çeperlerinde farklı işlevlerde binaların yer aldığı 'Bulvar' aksını denizden taşocağına kadar yumuşak bir çizgide geliştirmiştir. Kurokava ise konut dahil içinde tüm kentsel işlevlerin bulunduğu 'urban snake' olarak tanımladığı bir bütünü Kartal’ın kentsel omurgası olarak önermektedir. Zaha Hadid ise üstünde uzun bir süredir çalıştığını ifade ettiği yeni bir kentsel topoğrafya önerisini Kartal için geliştirmiştir. Fuksas ve Kurokawa projelerinde konvansiyonel bir dil kullanırken, Zaha Hadid alışılmışın dışında bir jargon geliştirmiştir. Anlaşılması için yeni mimarlık düşüncelerinin yakından takip edilmesini gerekli kılan bu jargon ada, parsel ve mülkiyet ilşkilerini yeniden tanımlamaktadır. İstanbul her yeniliğe açık bir kent olarak karşımızda durmaktadır.
Doç.Dr. Seran ÖZGENCİL YILDIRIM- Beykent Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı.

Mimar Kıran: Keşke Türk mimarlar da katılsaydı

BOĞAZDAKİ Galatasaray Adası'na işadamı Ünal Baysan'ın 'tekneli' projesini hazırlayan Yüksek Mimar Hakan Kıran, projeler için şunları söyledi:
"Projelere bir çok acıdan bakılabilir. Müthiş bir şey mi vardı; hayır...
Projelerde bir çok görüş ve yenilik vardı ancak yabancı mimarlar, çok üstün ve mucize şeyler yarattılar diye bir şey yok.
Türkiye'deki mimarlar da keşke katılsaydı.
Ama bu projeler için bizim tecrübe sayılabilir.
Şahsen ben buradan alacağımı aldım. Yabancı mimarların, İstanbul'a nasıl baktıklarını gördüm.
Ben de artık Paris'e gidip bilgi ve görgümü arttırır, kendime güven duyarım."

İstanbul'an dikkat çekildi

İSMİNİ vermek istemeyen mimar:
"Biz güvensizlik değil, kendimize daha güven duymalıyız.
Bilimde küsme yoktur.
Onlar vizyonlarını ortaya koydular.
Bunlar İstanbul'a dönük projeler. Başlıbaşına önemli bir şey ama, ille de bunlar uygulanacak diye bir şey yok.
Sadece dünyanın dikkatini İstanbul'a çekildi."

Kartal ve Küçükçekmece projeleri tartışılıyor.

- Serbest Mimarlar: Türk ve yabancı mimarlar arasında ayrımcılık yapıldı, görüşlerimiz dikkate alınmadı.

- Doç. Seran Ö. Yıldırım: Kartal önemli bir nokta oluyor, deniz ile orman birleştiriliyor

- Mimar Kıran: Müthiş bir şey mi vardı, hayır. Türk mimarlar da katılabilirdi.

Biyodizel üretimi daha doğarken ÖTV’lendi

BURSA’da biyodizel üreticisi bir firmanın sahibi "Meclis’ten yeni çıkan ÖTV ile AKP’nin kendi ayağına ateş ettiğini" ileri sürüyor. Kendisinin anlattıklarını not ediyoruz:

"Küresel ısınmayı yakın takibe alan gelişmiş ülkeler ciddi önlemler alırken, yenilebilir enerji kaynaklarını yöneliyorlar.

İsveç aldığı bir kararla 20 yıl içinde, petrol tüketimini tamamen bitirmek istiyor. Çünkü sera gazlarının en önemlisi karbondioksitin %80-85’i fosil yakıtların (petrol ve türevleri, doğalgaz) kullanımıyla atmosfere karışmaktadır. AB, biyoyakıtlara ve özellikle çevre dostu biyodizele çok önem veriyor. Bunun için tarımsal ürün yelpazesini geliştirmiş ve ’Kanola’ gibi enerji bitkilerini destekleme kapsamına alıyor.

Gelişmiş ülkelerin bu konuda paniklemelerinin nedeni belli. Alpler’de ve Himalayalar’da buzullar hızla eriyor. Antartika’da son 50 yıl içinde hava sıcaklığı 2.5 derece artmış ve 7 dev buzul kiltesinin alanı, 1974 yılından bu yana 13.500 km2 daralmış, ünlü Larsen-B buzulu son beş yılda 5.700 km2’lik bölümünü kaybetmiş. Bunların anlamını hiç düşünebiliyor muyuz?

İklim değişikliği; bir yanda seller bir yanda kuraklık... Tarım ürünlerinin verimi düşecek, ormanlar zarar görecek. Yani ’tükenmeye’ başlayacağız.

Hep uzaktan seyrediyoruz.

GETİR TOHUMU, GÖTÜR MAZOTU

Bir grup sanayici Batı’daki uygulamayı Türkiye’ye getirip yatırım yaptılar.

Biyodizeli gündeme soktular. Bu sektör gelişecek diye beklerken, bu kez Gelir Vergisi Kanunu’nun görüşülmesi sırasında getirilen 65 Ykr’lık (650.000 TL) ÖTV ile önü kesildi.

Nerede kaldı Kanola ürününe verilen prim; nerede kaldı ’enerji tarımı’! Hükümet "getir tohumunu, götür mazotunu" sözünü unutuverdi.

Biyodizel sektörü, emekleme sürecinde bitirilirse kim, ne kazanacak bundan?

İktidarın vekilleri, soruna dar kalıplar içinde bakıyorlar. Batı niçin biyodizeli tercih etmeye başladı; çünkü küresel ısınma artık herkesi korkutuyor. Bir litre biyodizelin 3 kg. karbondioksiti yok ettiğini öğrenmek o kadar da zor değil.

Bundan kimler rahatsız oluyor?

Atık yemeklik yağlar kanalizasyonları tıkıyor. Yılda 350.000 ton atık yağ çıkıyor ama nereye gittiği belli değil? Atık kızarmış yağlardaki kansorojen maddeyi, yine bir şekilde bizler yiyoruz. Hani, atıklar biyodizele dönüştürülecekti?

Sorular o kadar çok ki... Hangisini anlatayım bilemiyorum."

Kestel Gölü

GÖLLER yöresinin şanssız göllerinden biri olan kurutulmuş Kestel Gölü’nün ve yakın çevresinde yaşayan insanların dramı artıyor.

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şubesi’nin göllerle ilgili yaptığı çalışmanın sonuçları dikkat çekici. Yapılan açıklamada şu hususlar vurgulanıyor:

Kestel Gölü’nün kurutulmasının ardından içme, kullanma, tarımsal sulama ve yeraltı sularında çok ciddi sorunlarla karşılaşılmış ve su rejimi değişmiştir. Kestel Gölü’ne en yakın yerleşim yerlerinden biri olan Gündoğdu Beldesi’nde daha önce üç metreden çıkan yeraltı suları şu an 140 metreden çıkıyor. İçme, kullanma ve sulama amaçlı yeraltından su çekilmesi giderek zorlaştığı için kullanılan pompalar yanıyor ve her ay bir pompa tahrip oluyor. Yeraltından fazla su çekilmesi, su ihtiyacının giderek arttığını ve yeraltı suyunun zarar gördüğünü ortaya koyuyor.

Meyve-sebze üretimi durma noktasına geldi.

Göl mevcut olduğu zamanlarda yöreye gelen bolca göçmen kuş artık buralara uğramaz oldu.

Gölün yeniden kazanılması ile birlikte balıkçılık alternatif geçim kaynağı olabilir.

Kestel Gölü çevresinde yer alan belde ve köylerde halk ekonomik olarak gittikçe fakirleşmekte ve şehre göç vermektedir. Tarımsal üretimin çok düşmesi bu süreci hızlandırmaktadır. Üretim oranı yüzde 50 oranında düşmüştür.

Kuraklığa karşı ülke olarak kurutulmuş göllerin yeniden geri kazanılması ve kuraklığa karşı kısa vadede tedbir alınması gereklidir.

’Sarmısaklı’ satılamaz

TEKİRDAĞ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü öğretim üyesi Prof. Temel Gençtan, yarın yapılacak miting öncesinde yaptığı açıklamada, tüm yurtseverlere seslenerek "Sarmısaklı Tarım İşletmesi’ne sahip çıkalım" diyor ve şöyle devam ediyor:

"Lüleburgaz’da Sarmısaklı Tarım İşletmesi; verimli toprakları, sulama olanakları, tarımsal yapı ve tesisleri başta olmak üzere her türlü donanımı ile ’üstün’ niteliğindedir. Yurdumuzun tüm bölgelerinde görev yapan teknik elemanlara modern tarımın öğretildiği, yeni tarım tekniği uygulamalarının yapıldığı, üreticilerin gereksinme duyduğu kaliteli tohumluk ve damızlık hayvanlarının üretildiği bir merkezdir.

İşletmenin 16.000 dekarı işlenebilir, toplam 18.000 dekar alana sahip olması ve arazisinin tamamının Türkiye’yi Avrupa’ya bağlayan karayolu ve demiryolu ulaşım ağı içinde yer alması, Sarmısaklı’nın tarım dışı amaçlı olarak arazi değerini artırmaktadır. Bu durum, kanımca özelleştirme adı altında işletmenin elden çıkartılması çabalarının temel amacını oluşturmaktadır.

Atamızın emaneti olan Cumhuriyet döneminden günümüze ulaşan en önemli tarımsal işletmelerden biri olan Sarmısaklı Tarım işletmesi’nin özelleştirme adı altında yok edilmesine seyirci kalınamaz."

Sarmısaklı’nın satılmasına karşı yarın Lüleburgaz’da yapılacak ’Toprağına Sahip Çık! yürüyüş ve mitingi için Belediye Başkanı Emin Halebak "Sarmısaklı, Lüleburgaz’ın bir mahallesidir, asla satılamaz" diyor.

Türk Şeker Şirketi’ne ait Sarmısaklı Tarım İşletmesi, 1.12.2005’te ÖİB’ye 18 ay içinde satışının yapılması amacıyla devredilmişti. Şirket, yerin satışından 60 trilyon bekliyordu; ancak satış gerçekleşmeyince ÖİB’ye devredilen yerin ’değeri’nin 36 trilyon liraya kadar düştüğü belirtiliyor. Halen işletmenin 7 bin 900 dönümlük alanına tohumluk buğday ekilmiş durumda.

Tarım Bakanı Mehdi Eker’e soru: Atatürk’ün kurduğu bu işletmeyi sattıktan sonra Trakya bölgesinin tohum ihtiyacı, ’uluslararası tohum tekelcileri’nden mi karşılanacak? Bu ülkenin kendisi bir şey üretmeyecek mi?

Okullarda şiddet serbest, yazar ve kitap yasak!

BU
ülkede yazarlığa 26, çizerliğe 28 yıldır emek vermiş bir insan olarak son 15 yıldır ülkemi karış karış geziyor, özellikle de ilköğretim okullarında ve liselerde öğrencilerle bir araya gelip söyleşiler yapıyor ve kitaplarımı imzalıyorum. Karadeniz Ereğli’de "Kütüphaneler Haftası" kapsamında Ezgi Kitabevi’nin düzenlediği söyleşiye İzmirli yazar Aydoğan Yavaşlı ile davet edildik.

Etkinliğe izin verme niyeti olmayan İlçe Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar, bizden "sabıka kaydı" istedi. Son 15 yılda 650’ye yakın söyleşi ve imza günü yaptığım okullarda hiç böyle ’aşağılayıcı’ bir istekle karşılaşmamıştım. Bunca yıllık yazarlığımdan bana kalan en önemli şey, hálá ’onur sahibi’ bir insan olmam. Eğer bir cani, katil, mafya üyesi, uyuşturucu satıcısı filan olsaydık o okullara çok daha kolay, elimizi kolumuzu sallayarak girecektik; ama yazar olduğumuz için, ’kitap’ ve ’kalem’ taşıdığımız için giremedik. Bizim suçumuz yazar olmak.

Cihan DEMİRCİ

Biliyor musunuz

 CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek bir günde Milli Eğitim ve Ulaştırma Bakanlıkları ile ilgili dört soru önergesi verirken, bunların en ilgincinin "TCDD Genel Müdürlüğü santralında ’Kara tren gecikir, belki de hiç gelmez’ (Söz ve beste Özhan Eren) türküsünün melodisinin bekleme müziği olarak neden kullanıldığını" sorduğunu...

 İSTANBUL’da AKP’li belediyelerin 2. yılında Ankara ASKİ’de bugün, İstanbul’da CRR’de de çarşamba günü, belediye başkanlarının bir araya geleceğini... 

BÜYÜKŞEHİR
Spor Kulübü’nün futbol altyapısına seçilen Recep Kızıltepe, "İran’a hiç gitmediğini belirtmek isterim. Vesile olursa İran, Azerbaycan ve Afganistan’a gitmek isterim" dediğini...

 SATIŞINDAN 36 trilyon lira beklenen Sarmısaklı Tarım İşletmesi’nin ÖİB tarafından satışını protesto etmek için yarın Lüleburgaz’da ’Toprağına Sahip Çık! yürüyüşü ve mitingi yapılacağını...

UYAN!

Yemek pişirdin yavan / Çoktan devrildi kovan / Mahşere kaldı davan / Kuzunu kurt yiyor / Uyan vatandaş uyan!

Erhan TIĞLI

Mesaj panosu

DİDİM
Gazi İlköğretim Okulu kütüphanesi kitap bağışlarınızı bekliyor. (Özgür Şedele, 0256-811 21 20, sedele23@gmail.com)
Yazının Devamını Oku

’Cumhuriyet’in 100. Yıl’ projeleri yarıştı

31 Mart 2006
TEPEBAŞI’nda eski TRT ve TÜYAP sergi salonu olarak bildiğimiz binada, Büyükşehir’in ’İstanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi’ (İMP) bulunuyor. Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a göre burada "İstanbul’un geleceği planlanıyor; eğitim, ticaret, sanayi yerleşim, turizm ve konaklama dengesi kurgulanıyor."

11 üniversitenin katkısı ile 14 farklı çalışma grubunda 600’e yakın bilim adamı ve akademisyen görev yapıyor. Merkezin başında bulunan YTÜ’nden Prof. Hüseyin Kaptan "İstanbul’un 1/100 binlik planları hazırlanıyor; stratejik, Nazım planları yanında dönüşüm, deprem ve ekolojik planları vs. ile burası bir proje fabrikası" diyor.

Kaptan "Bu merkez, Cumhuriyet’in 100. yılının (2023) projelerini masaya yatırdı" diye ekliyor.

Dünya mimarlarının dikkatini çekmek üzere yapılan yarışmada belirlenecek projelerin iki yılda bitirilmesi öngörülüyor.

Topbaş, bu çalışmalar çercevesinde hükümetin hazırladığı ’Kentsel Dönüşüm Yasası’nın çıkmasıyla "Plansız ve çarpık yapılara doğrudan müdahale hakkımız da olacak. Ancak bunu vatandaşımızı ezmeden ve üzmeden, anlaşma yoluyla gerçekleştireceğiz" diyor.

(İşte bu kolay olmayacak; çünkü Kartal’da belediye zabıtaları "evinden çık" uyarılarına başlamışlar şimdiden.)

Salon girişinde yaka kartlarından çokluğundan, üniversite, iş dünyası ve medya çevrelerinden davet edilen bir çok ismin gelmediği anlaşılıyor. İstanbul’un geleceğinin nasıl dizayn edileceğini öğrenmek açısından bu ilk ciddi ’sunuşların’ yapıldığı böyle bir proje çalışmasını izlemek gerekmez miydi? Hele İstanbul Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar döneminde (1939) Fransız mimar H. Prost’a hazırlatılan (Maçka, Dolmabahçe, Beşiktaş gibi..) projeden sonra (20 yıl uygulandı) en büyük çalışma olursa...

Peki bu projeler neler?

BATI-DOĞU EKSENİ

İstanbul’
un iki yakasındaki dengesizliği gidermek ve alternatif merkezler oluşturmak ilk hedef... Tarihi yarımada, Beyoğlu, Maslak, Levent ve Boğaz sırtlarında yoğunlaşan merkezi iş alanlarına İstanbul’un, doğu yakasında, Kartal ve Pendik kesiminde yepyeni bir altennatif alan yaratılıyor. Küçükçekmece’de ise göl ile deniz, ’İstanbul kimlikli’ ve çevreye duyarlı yepyeni bir merkezin ortaya çıkarılıyor.

KARTAL, İSTANBUL’UN KAPISI

Kartal
projesinin, ’mega ölçekli’ dünyanın en büyük tasarımları arasında yeraldığı vurgulandı. Kartal, aynı zamanda ’İstanbul’un kapısı’ konumuna gelecek. Eski sanayi bölgesi ve taşocakları, iş alanları ile kültür-sanat merkezi ile yeni bir konsepte kavuşacak; Adalar’a en güzel konumdaki Kartal Alt Merkez ve Kartal-Pendik Kıyı Kesimi’nde otel, marina, Marmaray, metro, havaalanı ve E-5’le bir anlamda İstanbul’un ’balans’ merkezi olacak. Bununla 100 bin kişi hizmet sektöründe iş sahibi olacak, bu dönüşümden 2 milyon kişi etkilenecek.

EKOLOJİ DEĞİŞECEK

4 km’
lik sahilde Küçükçekmece-Avcılar İç-Dış Kumsal Alanı projesi ile İstanbul’a yeni bir turizm ve rekreasyon alanı kazandırılacak. Projelerde; deniz ile gölün bozulan ekolojik yapısının düzeltilmesi, marina sahasında 7 yıldızlı, 70 katlı bir otel ile projelendirilen 7 kanaldan birinnin çevrelerinde ’Venedikvari’ kanal evleri gibi ögeler yeralıyor.

Kartal projesinin 5 milyar dolar, Küçükçekmece projesi de 1.5-2 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

PROJELER ANLAŞILDI MI

Büyükşehir’
in Hamidiye Su A.Ş. eski Genel Müdürü olan Kartal Belediye Başkanı Arif Dağlar (1954 Bayburt doğumlu, İ.Ü. İktisat mezunu; İngilizce, Fransızca biliyor) ile Büyükşehir’de 10 yıl İmar Komisyonu Başkanlığı yapan Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay (1963 Malatya doğumlu; YTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu) yabancı gruplar tarafından tanıtılan projeleri dikkatle izlediler.

En ilginç proje; Zaha Hadid’in sunduğu Kartal’la ilgili projeydi.

Hadid, plancılıkta yeni bir anlayış olan ve ilk kez uygulamak istediği

’soft grid’ sistemi ile yeni bir topoğrafya önerdi. Bazı projeler çok modern bulunurken, bazıları da "dünyanın dikkatini çektik, o kadar" diye değerlendirildi.

Değerlendirme Kurulu’nun, sonuçları hafta başında açıklaması bekleniyor.

Kim bu ünlü mimarlar

PROJELERE katılan mimarlar şunlar:

1) Kartal:

- Zaha Hadid (İngiltere) Bağdat doğumlu. Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazanan ilk mimar. Mimarlık ve kentsel tasarımın sınırlarını zorlayan işlere imza attı. Harward, Yale gibi bir çok üniversitede çeşitli programlara katkıda bulunuyor.

- Massimiliano Fuksas (İtalya) Litvanya asıllı, ancak Roma doğumlu; Roma, Paris ve Viyana’da mimari çalışmalar yaptı. Özellikle varoşları etkileyen kentsel problemler üzerine çalışmalar yaptı. L’espresso dergisinin mimarlık sayfasını yönetiyor.

- Kisho Kurukawa (Japonya) Günümüzün en ünlü Japon mimarlarından. ’Simbiyoz’ adını verdiği felsefesine göre, yeni kentler ve binalar, yeni çağın bireylerinin gereksinimlerine göre büyüyebilir ve değişebilir canlı varlıklar gibi tasarlanıyor.

2) Küçükçekmece:

- Kengo Kuma
(Japonya): Çağdaş Japon mimarlık teorisinin öncülerinden; binalarda ’gökkuşağı’ etkisi yaratan projeleri var. İyi bir konuşmacı yazar olarak da biliniyor. Çok sayıda konut, müze ve kamu binaları ile övgü alan çalışmaları bulunuyor.

- Ken Yeang (Malezya) Yüksek binalara, düşük enerjili mimari çözümler bulma konusunda bir öncü. Gökdelen tasarımı ve ekolojik tasarım üzerine birçok anahtar kitap ve makalenin yazarı. Birçok mimarlık ödülleri arasında Ağa Han Ödülü’nü de aldı.

- MVRD Mimarlık (Hollanda) Kurucusu önde gelen Hollandalı mimar Winy Maas, nüfus yoğunluğu yüksek alanlar ile ilgili çalışmalarıyla tanınıyor. Konsorsiyumun Amsterdam, Haag, Viyana ve Madrid’de kentsel tasarım ve projeleri bulunuyor.

İki vekilden rahatsızım

İSKENDERUN’dan (Hatay) okurumuz Doğan Süslü, eski AKP’li yeni DYP’li Mehmet Eraslan ile AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin’in birbirlerini suçlamalarına tepki göstererek, "Hatay için ne yapıyorlar?" diye soruyor.

Bir seçmen olarak şunları söylüyor:

"Eraslan, Ergin’i Hatay’da eş, dost ve akraba şirketi için kullanılan ’Ali Dibo’ deyimiyle suçlarken, Ergin’in taraftarları ve AKP’ye destek veren yerel ve genel bazı gazeteler de, milletvekili Eraslan’ı ’Ali Cengiz’ oyunuyla suçluyorlar. Hataylı bir seçmen olarak eski iki arkadaşın, iki vekilin kamuoyunu böylesi olaylarla meşgul etmesinden dolayı bir hayli rahatsızım.

Bu atışmalar, artık resmen ’kabak tadı’ verdi.

Eğer varsa belgeleri, bilgileri adli mercilere intikal ettirmeli ve aralarındaki sorunu hukuk yoluyla çözme yoluna gitmelidirler.

İki vekilden İskendeun’a, Hatay’a ve Türkiye’ye hizmet bekliyorum. Onların suçlama, çekişme, atışma, çamur atma mantığıyla sürdürdükleri hizmet bana kesin olarak hitap etmiyor. Bu tempoyu ve didişmeyi sürdürdükleri sürece inanın her ikisini de ilimin vekili olarak kabul edemem, onları sadece vatandaş Sadullah, vatandaş Mehmet olarak kabul edebilirim.

Benim vekilim, benim ilçem, ilim ve Türkiyem için hizmet vermeli, kişisel çekişmelerini geri planda bırakmalı, mümkünse hiç böylesi gerginliklere girmemelidir.

Ayrıca yine benim vekilim, Hatay adının ülke ve dünya genelinde ’Ali Dibo’ veya ’Ali Cengiz’ deyimleriyle anılmasının Hatay’da yaşayanlar olarak hepimize büyük zarar verdiğini bilmelidir.

Hatay’daki bir seçmen olarak, her iki vekilimin kamuoyu huzurunda aynı konularla ilgili olarak medya aracılığıyla tartışmalarını ve atışmalarını artık istemiyorum. Bu göze ve kulağa hiç hoş gelmeyen davranışların son bulması için Tayyip Erdoğan ile Mehmet Ağar bu olaya el koyup iki vekilin karşılıklı sert tartışmalar içine girmelerini önlemelidirler. Benim sesim Hataylı seçmenin sesidir. Bu sese kulak verilmeli, her iki vekil didişme yerine kendi asli görev ve hizmetlerine dönmelidir."

Doğan SÜSLÜ İskenderun/HATAY

Devletimiz bu kadar mı aciz

BİR şehit yakını olarak Diyarbakır’da olanları yakından izliyorum. Gördüğüm manzara karşısında ister istemez hayretler içersindeyim.

Devletimizin eli kolu bu kadar mı bağlı? Diyarbakır’da teröristlerin cenazeleri sahipleniliyor. Teröristlerin cenazeleri bahane edilerek dükkanlar, bankalar, kamu kurum ve kuruluşları yakılıp yıkılıyor. Kısacası Diyarbakır ateşe veriliyor. Malum belediye başkanı, başka bir ülkenin belediye başkanı gibi hareket ediyor. Diyarbakır’da her şey yapanın yanında kár kalıyor.

Abdullah Öcalan’ın posterleri, PKK bezleri her yerde dalgalanıyor. Askerimiz taşlanıyor, polisimiz yaralanıyor. Güvenlik kuvvetleri yasalardan dolayı çaresiz. Kimse bu işin sonunu bilmiyor. Ankara sessiz.

Bir şehit yakını olarak ben bu yaşananları içime sindiremiyorum. Çünkü benim kardeşim ve diğer şehitlerimiz vatan bölünmesin, bayrak yere düşmesin diye şehit düştüler. Ama Diyarbakır’da PKK bezleri, Abdullah Öcalan’ın posterleri dalgalanıyor!

Siz içinize sindirebiliyor musunuz?

Ayhan HAMLI

Şehit abisi-SAMSUN


Ketenci; Karadeniz otoyolu 20 milyar YTL’ye mi mal olacak

SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci, Bayındırlık Bakanı Faruk Nazif Özak’a soruyor:

"Karadeniz sahil yolunun, Fındıklı geçişinin deniz dolgusu ile sahilden geçebilmesi için, Karayolları Trabzon 10. Bölge Müdürlüğü’nün talebi, Fındıklı Belediye Meclisi’nin aldığı 54 sayılı kararı, Trabzon İdari Mahkemesi’nin 2005/131 Esas ve 15.11.2005 gün 2005/932 karar sayılı kararla iptal edilmesine karşın, Fındıklı şehir geçiş proje inşaatını başlatmanızın sebebi nedir? Danıştay’ın iptal ettiği bir inşaatın başlatılması, kamu sorumluluğunuz ile bağdaşıyor mu? Karayolları Genel Müdürü’nün ifade ettiği gibi Samsun-Sarp yolunun 5 milyar YTL’ye mal olacağı doğru mudur? Viyadük ve tünellerin yapılması halinde proje maliyetinin dört-beş kat artacağı ve 20 milyar YTL’ye (20 katrilyon) kadar çıkabileceği ifadesi hangi keşif raporlarına göre açıklanmaktadır.

Özak bu sorulara karşı ne yapacak; bu işler zamanında ’kotarılmış-bitirilmiş’ demek mi gerekiyor?

Gariban veterinerler

VETERİNER,
Gıda, Hiyjenistler Derneği Genel Başkanı Dr. Can Demir "Memurlara yapılan zamdan, bakanlığın bünyesinde çalışan meslektaşlarımız ile veteriner sağlık teknisyenlerinin kapsam dışı bırakılması bizlerde derin üzüntü yaratmıştır" diyor. Aynı kurumda göreve giden mühendislere 170 YTL, büroda çalışan mühendislere ise 150 YTL’lik iyileştirme yapılmış olmasına karşın sağlık sınıfı olan veteriner hekimler ve veteriner sağlık teknisyenlerinin dikkate alınmamasını kınayan Demir, bu konudaki adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını istiyor.

GÜNÜN SÖZÜ

"Diyarbakır Aksu’nun, Siirt Erdoğan’ın siyasi zimmetindedir. Başbakan ve İçişleri Bakanı seçim bölgelerine sahip çıkmalıdır! Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir, gücünü belli ki belli başkentlerden alıyor. Diyarbakır Valisi Ala’nın da Ankara’yı yeterince arkasında hissetmesi sağlanmalıdır!"

(DSP Genel Sekreteri

Ahmet Tan)


BİLDİĞİMİZ kadarıyla İstanbul’da marketlerde açık kıyma satışı yasaklanmıştı. Ne var ki, günümüzde tüm marketlerde açık kıyma satışı yapılıyor. Bu karardan dönüldü mü? Yoksa bu karar káğıt üzerinde var da, belediye ya da bakanlık mı ilgilenmiyor?

Semih KALKANOĞLU Elektrik Müh.

’10 Aralık Platformu’nun ’Solda Yenileşme-Bütünleşme-Kitleselleşme’ toplantısı yarın Samsun Fuarı’ndaki Derya Salonu’nda. Konuşmacılar: Ertuğrul Günay (yönetici), Prof. Burhan Şenatalar, Faik Öztrak, Haluk Özdalga, Prof. Yakın Ertürk.

HÜKÜMET, Diyarbakır’daki olayları, halk da hükümeti seyrediyor.

Süleyman EKİM
Yazının Devamını Oku

Bebekler dilendirilmez

30 Mart 2006
Üç-dört ay önce Amerikalı eşimle birlikte 3 haftalığına Türkiye’ye geldik ve tatilimizin bir haftasını İstanbul’da geçirdik. Turistlerin ilk uğrak yeri olan Sultanahmet’in 4 yıl öncesine göre daha derli toplu olduğunu görmek beni mutlu etti.

Spor AŞ değil 'Ballı AŞ'

 

TAYYİP Erdoğan döneminden beri Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü'nün başkanlığını yapan Nuri Albayrak'ın Trabzonspor Kulübü Başkanlığı'na seçilmesinden sonra kulüpte yeni bir yapı oluşturuldu. Yönetim Kurulu Başkanlığına Göksel Gümüşdağ getirildi; Albayrak Onur Kurulu üyeliğine kaydırıldı. Yeni yönetim kurulu, Erdoğan'a yakın isimlerden oluşuyor.

 

Ali Müfit Gürtuna'nın döneminde, Mehmet Atalay'dan sonra Büyükşehir'in 22 şirketinden biri olan Spor AŞ Genel Müdürlüğü'ne getirilen Ayhan Bölükbaşı'nın, milletvekili ve yerel seçimlerdeki taban yoklamalarında ön sıralarda çıkmasına ve eski bir futbol hakemi olmasına karşın Kadir Topbaş tarafından spor kulübünün yönetim kuruluna alınmaması dikkat çekti.

 

Topbaş göreve geldiğinden beri Bölükbaşı'nı iki kez görevden almak istememiş, ancak bunda başarılı olamamıştı.

Bölükbaşı'nın, M.Ali Talat'ın Cumhurbaşkanı seçildiği seçimlerden önce KKTC'deki amatör spor kulüplerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak büyük katkı yaptığı konuşuluyor.

Yazının Devamını Oku

Tekel’de son perde

29 Mart 2006
(Tekel’deki 2. el makine ithali ile ilgili yazılarımıza ’bıktırdı’ gözüyle bakılmaması gerekiyor. Bu yazılarımızda hakaret ve iftira gerekçesiyle hakkımızda bir çok suç duyurusunda bulunuldu, ifadeler vermek zorunda kaldık; keza tazminat davaları da açıldı. Yargı bu davalarda da bizi haklı buldu. Hakkımız teslim edildi. Bunu vurgulamak gereğini duyduk. Dünkü yazımızın devamı anlamında, olayın bundan sonra ne olacağını da aktarmak istiyoruz.)

YABANCI sigara üreticileri ile piyasa payını artırma yarışına girmek isteyen, Tekel’in geçen yılki genel müdürü Sezai Enseri, makinelerin alımını yaptığı İspanyol MTS firmasının ortağı Şenol Çelik (aynı zamanda Tekel’den ucuz fiyatla tütün satın alan Wesserfrucht’un da yetkilisi) ile İspanya’ya kadar gitmiş, bütün ’imkanları’ kullanmasına rağmen bu alımı gerçekleştirememişti. Bütün bu olaylar sarpa sarınca, şu anda işlevsiz bir kurum olan Sümerbank Genel Müdürlüğü’nde bulan Ensari’nin gitmesinden sonra ’sağ kolu’ olan Genel Müdür Yardımcısı Tekin Kaymakoğlu ve hukuk müşaviri Mine Batova yeni yönetimce ’müşavirliğe’ alındılar.

Ayrıca, Batova hakkında avukatlık vekalet ücretini ’evrakta sahtecilik’ iddiasıyla kendisine yönlendirmesi ile maaşını aylık 14 milyar TL’ye çıkartmaktan ötürü Tekel Teftiş Kurulu’nca Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu.

KKTC’DEKİ MAKİNELER

Bütün bunların dışında %51 hisseyle Tekel’in ortaklığı olan Kıbrıs Türk Tütün Endüstrisi’ne, Sezai Ensari’nin, ihtiyaç olmadığını belirttiği halde adedi 1 milyon 100 bin Euro’ya bedelle yine MTS firmasından alınan üç adet 2. el makinenin akıbeti henüz bilinmiyor. Söz konusu şirketin Yönetim Kurulu Başkanı’nın Tekin Kaymakoğlu olduğu biliniyor.

Yazının Devamını Oku

Hani 2. el sigara makineleri yeniydi

28 Mart 2006
13 Ocak 2005 tarihinden itibaren, şu bizim ’meşhur’ Tekel’in 2. el makineleriyle ilgili birçok yazıyı gündeme getirmiştik. Sezai Ensari’nin genel müdürlüğündeki Tekel, sert kutulu sigara üretimini artırmak söylemiyle DPT tarafından yatırım programında olmaması ve ödeneği bulunmamasına rağmen bir sürü ’hileli’ yollara başvurulmuştu. İspanyol MTS firmasından almaya çalıştığı 13 milyon 840 bin Euro bedelli 8 adet sert kutu makinesinin alımına ’şartlı izin’ veren Tütün Üst Kurulu uzmanlarının makineler Türkiye’ye (Tokat) geldikten sonra yapmış olduğu incelemede, makinelerin 2. el olduğu tespit edilmişti. Bu arada Meclis’ten bir sefere mahsus olmak üzere 2. el makinelerin ithaline izin veren eskiye dönük yasa çıkartılmak istenmiş, ancak aklıselim AKP ve CHP milletvekillerinin oylarıyla yasa geri çekilmek zorunda kalınmıştı.

İSO-İTÜ RAPORLARI HAVADA KALDI

Bütün bunlar olurken, Tekel Genel Müdürü Sezai Ensari, hukuk müşaviri Mine Batova kanalıyla 4733 sayılı Tütün Üst Kurulu yasasının ilgili maddeleri gereğince söz konusu kurulun makinelerin 2. el olup olmadığına karar verme yetkisi olmadığı yönünde Ankara 1. İdare Mahkemesi’ne dava açmıştı.

Davanın görüşülmesi esnasında, Tekel Genel Müdürlüğü gerek İstanbul Sanayi Odası’ndan ve gerekse İTÜ Makine Fakültesi’nden makinelerin ’yeni’ olduğuna dair ekspertiz raporlarını mahkemeye ibraz etmişlerdi.

İBRETLİK KARAR

Ankara 1.
İdare Mahkemesi’nin 21.12.2005 tarihli duruşmasında alınan 2005/1496 sayılı kararı hukukun hálá sağlıklı işlediğini göstermiş oluyor.

(Mahkemenin bu kararını daha önce öğrenmiştik. Tebligat ise geçen şubat ayında yapılmış; gerekçeli kararın elimize yeni geçtiğini belirtmek isteriz.)

Kararda, "İSO’nun ekspertiz raporuna dayanılarak söz konusu makinelerin ’yeni ve kullanılmamış’ oldukları ileri sürülmüşse de daha sonra aynı oda tarafından bu rapor iptal edilerek ’fiziki, görsel incelemede kullanılmış ve eski olduklarına dair’ herhangi bir bulguya rastlanmadığı, sert paket kutulama hatlarının teknik ve mali analizlerinin yapılmasının odanın inceleme ve tespit çalışması dışında olduğu belirtildiğinden bu rapora itibar edilmemiştir" denildikten sonra şöyle devam ediliyor:

"Duruşmada ibraz edilen İTÜ Makine Fakültesi tarafından düzenlenen, bazı parçaların (hidrolik pompa, elektrik motoru vb.) üretim tarihi itibarıyla tespiti yapılan makinenin imalat tarihinden önce imal edildiği, ancak bunların görünüm, teknolojik özellikler, aşınma ve yıpranma durumları dikkate alındığında, yeni halde olduğuna ilişkin ekspertiz raporu ise yukarıda ayrıntısıyla yer alan ve kurum (Tütün Üst Kurulu) tarafından düzenlenen teknik inceleme raporunu sakatlayacak nitelik ve ağırlıkta görülmemiştir."

Kararda ayrıca, bu makine ve ekipmanlarının yurtdışı edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılığın bulunmadığı belirtilerek açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verildiği bildiriliyor.

GÜNÜN SÖZÜ

"O öldü biz savaşalım diye, biz savaşıyoruz o ölmesin diye.

(Bir mezar taşından)

Gösteriş için ibadet olmaz

ATATÜRK Havalimanı’nda Cidde’ye gitmek üzere (24.3.2006) bir saat rötarlı THY uçağını beklerken, bir kahve içeyim dedim.

208 No’lu çıkış kapısının önündeki kafeteryaya yöneldiğimde, yüzleri kıble yönündeki masalara dönük 15-20 kişinin, merdiven altında, imamın yüksek sesli duaları eşliğinde namaz kıldığını gördüm.

Önlerinden geçmemek için bir anlık tereddütten sonra, onlar için bir mahzuru olmadığına göre diye düşünüp, gidip kahvemi aldım ve masaya oturup içmeye başladım. Masalarda benden başka 5-6 kişi daha oturuyordu. Bu arada yapılan işin dini ve sosyal kuralsızlığı sinirlerimi germeye başladı; masalarda oturan insanlara karşı namaz kılınıyor... Burası Türkiye mi?..

Bu arada yanımızdan geçmekte olan bir görevliyi çağırıp "Burada mescit yok mu?" diye sordum. Varmış, ama manevi duygularla hareket eden bu insanlara karışamazlarmış.

"Öyleyse, bu havaalanında herkes her istediğini yapabilir mi?" dedim. "Hayır" dedi.

Gidip, bir şikáyet dilekçesi vermek için yerimden kalktığımda, kapı açıldı ve yolcuları içeriye almaya başladılar. Ben de "Kimi, kime şikáyet ediyorsun sen" deyip, kapıdan içeri girdim. Hálá işgal edilmemiş bir kale var mı, bilmiyorum.

Gerçekten üzgünüm.

Nesibe A.

(Bu konuyu havalimanındaki bazı kişilerle konuştuk. Havalimanının dış hatlarında; gümrüklü ve gümrüksüz sahalarda kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı mescit bulunuyor. Aynı şekilde iç hatlarda da mescit var. Daha önce RP’lilerin, oy kullanmak için Türkiye’ye gelirken uçakta topluca namaz kılmak istemeleri olay yaratmıştı. Ayrıca, dini bir günde İstanbul’a gelen Musevilerin dış hatlar binasının dışında ayin yapmasına polis tarafından izin verilmemiş...)

’Kaçak’a suç duyurusu

EMİNÖNÜ Belediyesi’nden: Mahmutpaşa’da anılan ’kaçak’la ilgili olarak 6 Mart’ta tutanak tutulmuş, çalışma durdurulmuş ve yasal prosedür işlemeye başlamıştır; aynı şekilde öbür yerler içinde... Belediyemiz kaçak imar faaliyetlerine karşı büyük duyarlık sergilemektedir. Bu faaliyetteki kişi ya da kurumların 1-5 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmasını öngören yeni yasanın uygulanması için gerekli suç duyuruları yapılmaktadır."

Halk Ekmek

7 yıldır, Halk Ekmek tarafından fenilketonürili (protein içeren şeyler yiyemeyen) hastaları için üretilen glutensiz ekmeklerden alıyorum. Ekmek dağıtımından sorumlu görevliler 2-3 haftada bir glutensiz ekmekleri Kızıltoprak- Halk Ekmek şubesine göndermeyi unutuyorlar. Geçmişte Halk Ekmek Müdürü Ömer Bilgiseven’e ekmek dağıtımındaki aksaklığı kendisine bildirmiştim. Hastaların aç kalmaması için bir önlem alınmadı.

Ufuk TUNÇALP

Biliyor musunuz

KADIKÖY Belediyesi’nin, Türkiye’de ilk kez uygulanan yeni sistemle 14 bin çöp konteynerinin yerüstünden yeraltına alınmasıyla ilgili uygulamasının tanıtımının 11.00’de Ataşehir Cinepol Sinemaları’nın önünde yapılacağını 0216 346 03 87)... EMİN Çölaşan’ın sözünü ettiği ’Bereket Vakfı’nın kurucuları arasında yeralan isimlerin Nakşibendi tarikatının iki büyük kolundan biri olan Erenköy dergahından olduklarını...

Biyolog da çalışabilir

TÜRKİYE Biyologlar Derneği Genel Başkanı Attila Kaya, Bursa Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Vahap Sınmaz imzalı "Bursa Arıtma Tesisine Zabıta Memuru Atandı" (26.3.2006) başlıklı yazı üzerine bir açıklama yaparak şunları yazıyor:

"Atanan kişi 4 yıllık lisans eğitimi almış bir biyologdur. Biyologlar Sağlık Bakanlığı’nda Halk Sağlığı, Hıfzıssıhha, Kültür ve Çevre Bakanlığı’nda, DSİ’de, belediyelerde su ve su ile ilgili laboratuvarlarda çok ama çok uzun süredir çalışmaktadırlar. Bir kimya mühendisi mikrobiyoloji, biyolojik arıtma konusunda eğitim almadan hem de içme suyu arıtma ünitelerinde çalışabiliyorsa anorganik, organik kimya, biyokimya ve mikrobiyoloji eğitimi alan bir biyoloğun bu tesislerde çalışmayacağını iddia etmek meslek etiği açısından maksadını aşan bir iddiadır. Kişinin mesleki deneyimi olmaması ayrı bir şeydir. Arıtma ünitelerinde çalışamayacağını iddia etmek ayrı bir şeydir. Bunun üstüne bir de kişinin doğum yerinin bir engel olarak gösterilmesi ise jurnalcilikle eşdeğerdir. Meslektaşımızın Doğu kökenli olmasının, yazıyı yazan kimya mühendisi tarafından bir tehdit olarak algılanmasını kınıyoruz."

Aynı Oda’nın Yönetim Kurulu üyesi Bora Ekinci de, biyologların Türkiye’de 54 alanda iş olanaklarında görev ve yetkileri olduğunu belirtiyor ve "Böyle bir tesiste kimya mühendisi çalışabiliyorsa, biyolog meslektaşımız da çalışabilir" diyor
Yazının Devamını Oku