7 Nisan 2006
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İETT’nin nasıl özelleştirileceğine ilişkin tartışmalar son günlerde belediyenin kulislerinde dillendirilmeye başlandı. Özelleştirmenin talipleri arasında Albayrak ile Ulusoyların adların adlarının geçiyor.
İETT’nin ’hizmet alımı’ çercevesinde bir süreden beri sürdürülen ’çabalar’, AKP Erzurum Milletvekili Prof. Mustafa Ilıcalı, arkadaşları Gülseren Kopuz, İbrahim Özel, Mustafa Baş ve Recep Yıldırım imzasıyla 4.2.2006’da verdikleri bir önerge ile hedefini buldu. İETT ile ilgili yasanın ’görevleri’ başlıklı 3. maddesinin b bendinin sonuna ’işletmek veya işlettirek’ ifadesinin değiştirilmesi istendi. Nitekim bu tasarı bir süre sonra kabul edildi.
Yasanın gerekçesinde, toplutaşım için için mevcut taşıt filosunun sayısal olarak arttırılması yanında, eskiyen araçların da yüksek standartta yeni araçları değiştirilmesi gerektiği savunuluyor.
Ilıcalı, TBMM’deki konuşmasında İstanbul’a 4.666 (2.048’ü halk otobüsü) araca ilaveten 2000 otobüs daha alınması gerektiğini ve bunun maliyetinin 600 milyon dolar olduğunu söylemişti.
ILICALI VE ALBAYRAK
’Ulaştırma’ hocası olarak bilinen Ilıcalı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde
Tayyip Erdoğan’ın ’ulaştırma danışmanlığını’ yapmış, Gürtuna döneminde de Ulaşım Koordinasyon Daire Başkanlığı’nı sürdürmüştü. Ilıcalı, ’Albayrak davası’ sanıkları arasında yeralmıştı.
İETT’in geçen yıl açtığı otobüs ihalesini BMC’ye karşı Mercedes kazanmış, Alman firmasına 500 (50’si çift katlı) adet otobüs sipariş edilmişti. Konu
rakip firmanın itirazı üzerine Rekabet Kurulu’na intikal etmiş; Kurul Büyükşehir’e ihale konusunda bazı uyarılarda bulunmuştu.
Almanya’dan getirilen bu otobüsler, ’parasal’ bazı sorunlar nedeniyle uzun süre Mercedes’in Bahçeşehir’deki merkezinin bahçesinde bekletilmişti.
Schöreder, Başbakanlığa veda ederken Erdoğan’ın Ramazan davetine katıldığında sorun iki başbakan arasında gündeme gelmişti.
Otobüsler bundan bir süre önce ’törensiz’ bir şekilde İstanbul’da sefere konulması dikkati çektikten sonra Albayrak ve Ulusoy’ların adlı gündeme geldi. Nitekim dün www.haberte.com adlı internet sitesinde de bu konuda bazı bilgiler yeralırken, otobüslerin 150 milyon Euro tutan bedelinin Albayrak ve Ulusoy tarafından ödeneceği ve ’özelleştirme’ işleminin önümüzdeki günlerde gerçekleşeceği beirtiliyor.
Bilindiği gibi, İETT Genel Müdürü Dr. Muammer Kantarcı, yılbaşında emekliliğini istemişti. Kantarcı’nın, Levent’teki İETT arazisinin Oferlere verilmesine karşı çıktığı için görevden istifasının istendiği belirtilmişti.
İşte Türk mimarların başarıları: Türk mimarları hiçbir zaman bu kadar dışlanmamıştı
YÜKSEK mühendis-mimar Doğan Tekeli (Sami Sisa ile Metrocity'i projelendirdi son olarak) İstanbul'daki Kartal ve Küçükçekmece projelerinden, Türk mimarlarının dışlanmasını şöyle değerlendiriyor.
"Bu iki anlam ifade ediyor... Bana söylediler, Başkan Kadir Topbaş, bir örnek verirken, 'Siz olsanız işportadan mı alırsınız Vakko'dan mı?.. Tabii ki Vakko'dan alırsınız' demiş, bir anlamda Türk mimarlarını 'işporta' anlayışı ile iş yaptıklarını söylemek istemiş.
Siz Türk mimarlarına güvenmezseniz, bu gibi projelere katılmasını engellerseniz, Türk mimarlığı nasıl gelişecektir? O zaman herkes dışardaki mimarlara gitmeyi düşünür.
Kadir Bey bunu bir mimar olarak bilmiyor mu?
Aklıma gelmişken Türk mimarlarının projelerini açıklamak isterim:
- Anıtkabir, uluslararası bir proje yarışma sonucunda kazanan Türk mimarlar (E.Unat ve D.Arda) tarafından yapılmıştır.
- İzmir'in 1950'lerdeki imar planı yarışmasını Türk mimarlar kazanmıştır;
(Prof. Kemal Ahmet Aru-Gündüz Özdeş)
- Antalya Side'nin turizm planlaması, -ki Kartal'dan çok daha geniş bir bölgenin planlamasıdır- Nihat Güner adlı bir arkadaşımız kazanmıştır.
- Berlin'de Alman Milli Kütüphane binasını Mete Arat arkadaşımız kazanmış ve bu yapı yapılmıştır.
- Ruslar, Türk mimarlarının (kendisi ve merhum Sami Sisa'dan söz ediyor aslında)) Ankara'da yaptığı Hazine binamızı görüp beğenmişler ve aynısının Moskova'da yapılmasını istemişlerdir. Ünlü Gasprom petrol şirketine, Moskova'da 150 bin m2'lik bir alanda 30 katlı projemiz GAMA tarafından gerçekleştirilmiştir..
- Sayın Tekeli, Büyükşehir niye böyle bir proje gerçekleştirdi?
- Mimarlıkta bir pazar heyecanı dalgası yaratmak için... Zaha Hadid'in Kartal projesinin pek uygulanabilir tarafı yok. Küçükçekmece projesi ise biraz daha ele yüze gelir.
Mimar Tekeli, eski hükümetlerde olsun büyük iş gruplarında olsun, Türk mimarlarını bu ölçüde dışlamak diye bir şeyin görülmediğini belirterek, "Düşünün TBMM binasının uluslararası yarışma projesini Osmaizer????? kazanmış ama yarışmada Türk mimarlar da önemli dereceler almışlardır "diyor.
- Sayın Tekeli, sizi Değerlendirme Jürisi'ne de almak istemişler baştan.
- Doğru, hatta başkan olmam söz konusuydu. Ancak Türk mimarların davet edilmemeleri üzerine kabul etmedim.
- Sayın Topbaş'ı tanır mısınız?
- Tanırım... Belediye seçimlerinden önce bizlere geldi, konuştu. Başkan olursa, 'İstanbul'u hep beraber yapacağız, bana yardım edin' dedi.
Biz bir meslektaşımız olarak sevindik. Ama sonradan dedikleri çıkmadı. Ben bu yarışmanın şartnamesinde bulundum, baştan üç Türk, üç yabancı çağrılmasını önerdik. Ancak Tepebaşı'ndaki Metropolitan Merkezi'nin başkanı Prof. Ahmet Kaptan, Kadir Bey'le görüşmüş, 'kabul etmiyor' dedi. Biz de müsaade edin dedik. Bu siyasi bir 'pot'tur.
- Sizin tepkiniz anlaşıldı mı acaba?
- Aldırırlar mı, aldırmazlar mı bilmiyorum. Anlamazlarsa, tamamen kültür yoksunluğu demektir. Ki bu daha acı... Böyle bir anlayışla çevremiz adam olmaz, kültürümüzün sürmesi mümkün değildir. O zaman eski mimarlığımızla neden övünüyoruz?
- Vatandaşların 'mülkiyet' açısından tepkisi de var iki bölgede.
- Böyle bir yapılaşmayı her bölgeye empoze edip, özel mülkiyet sahiplerine o formdaki yapıları yaptırmak mümkün değildir. Onun için Kartal projesi hayaldir... 'Dolma' gibi formlar var. O formlar ne demek, bütün bina sahipleri böyle yapacak, balkonunu, asansörünü, penceresini... Bunlar zor şey, uygulanamaz, rafta kalır o proje...
Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı, projelere ateş püskürdü: Bizi yarışmaya değil 'şov'a çağırdılar
İSTANBUL Büyükşehir Mimarlar Odası, ÇED Danışma Kurulu ve Afet Komitesi Sekreterliklerini yürüten Mücella Yapıcı "Projelerle ilgili gelişmeleri köşenizde yer vermenizden dolayı odamız adına size teşekkür ediyoruz.
İlk önce, yabancı mimarlarla ilgili bir yanlış anlamayı izah etmek durumundayız.
Bizi bu yarışmaya çağırmadılar, sadece geçen hafta yapılan projelerin tanıtıldığı toplantıya davet ettiler. Halbuki bizim hiçbir fikrimiz alınmamıştı. O toplantı pazarlanmış bir 'şov' toplantısı olduğu için arkadaşlarımız icabet etmediler. İçinde yer almadığımız projelerin tanıtımına gitmeyi reddettik.
Biz, İstanbul'da 12 bin 800 mimarın üye olduğu bir odayız... Bir yarışmanın şartları vardır; bir ülkenin mimarlarını dışlayarak bir yarışma açılamaz. Dünya Mimar Odalarının kurallarında bu bellidir.
İstanbul'daki yarışma bir 'ısmarlama proje' yarışmasıdır.
- Projeleri tartışıyor musunuz?
- Esas derdimiz projeleri tartışmak değildir. Tartışırsanız onu meşrulaştırmış olursunuz.
- İstanbul'un planları..
- İstanbul Metropolitan Merkezi, İstanbul'un çevre düzeni planını yapmakla, master ulaşım ve yerleşim kararlarını vermekle ve bunu kamuoyu ile paylaştıktan sonra mutabakat haline getirmekle görevliydi. İlk işi de 1/100 binlik planları ortaya koyacaktı.
Ama bir sürü yetki karmaşası yaşandı; Belediye, Bayındırlık Bakanlığı Çevre-Orman Bakanlığı arasında.
1/50 binlik plan yok sayıldı; İstanbul plansız kaldı.
Çevre ve Orman Bakanlığı, bir protokelle yetkilerini olmadık şekilde Büyükşehir'e devretti.
İstanbul'u planlama görevi bu kez belediye tarafından kendi şirketi BİMTAŞ'a aktarıldı.
İstanbul'a plan yapmak Türkiye'yi planlamak demektir. Çünkü, Türkiye nüfusunun altıda birini, ekonominin de 40'ını taşıyor.
Maalesef plan çalışmaları bir yılda bitirilemedi, altı aylık bir süre daha verildi.
'PLAN MI PİLAV MI'
İstanbul'da stratejik kararların alınması için daha envanter çalışmaları bitmemişken, bu yarışma açılmıştır.
Kartal 550 hektar; özel bir alan olan Küçükçekmece 180 hektardır.
Tabii buralarda bir şey yapılmasına, yabancı mimarlara karşı değiliz.
Ancak... Ortada biçimsel bir yanlış vardır.
Geçen yıl Dünya Mimarlık Kongresi, İstanbul'da yapıldı.
Çok ciddi bir İstanbul bildirgesine imza attılar: Her ülke kendi kimliğini, tarihini ve doğal yapısını koruyacak... Kentler bir rant aracı olmayacak.
Böyle bir anlayışa hizmet etmeyeceklerini de beyan ettiler.
Bütün hükümetleri bu konuda uyardılar.
Ne yazık ki, bunu imzalayanlar arasında da Kartal projesini kazanan Zaha Habib de vardır.
FLORYA KÖŞKÜNÜN YANINDA 70 METRELİK OTEL
Bizim çağrımız şudur: Mimarlık bir uygarlık mesleğidir. Evrensel eğiği vardır; yani bir ülkenin kıyılarına, şu anda ortada bir İstanbul planı çıkmamışken, Atatürk'ün Florya Köşkü'nün yakınına, 70 katlı bir otel (Küçükçekmece) dikmek uygun değildir.
Hiçbir mimar bunu yapamaz. Siz Türkiyeli bir mimar olarak Venedik kanalı yapalım, şöyle bir betonarme döşeme kuralım diye aklınızdan geçirebilir misiniz?
Su kokuyor, bunu bir kanala alalım, gondolları da olsun der misiniz?
EYFEL KULESİNİN YANINA İŞHANI YAPAMAZSINIZ
Eyfel Kulesi'nin yanına bir iş merkezi diyemezsiniz.
Yani meslek ahlakı bunu dedirtmez size.
Yine söylüyorum; mimarlık evrenseldir, ama yerel değerler çok daha önemlidir.
Bunlar şov projeleridir. Böyle bir yarışma biçimi görülmemiştir.
Kadir Topbaş "Bunlar etap etap yapılacaktır" diyor.
Niyet ortada... Kartal projesinde yüksek bloklar var.
Bilindiği gibi, Yunus çimento fabrikasının yerine Dubaililer talipti.
Göreceksiniz önce oteller yapılacaktır.
DEPREMİ DÜŞÜNEN VAR MI
İstanbul'da deprem olacaksa, bu konuda bir çalışma yapılmadan, bu kadar para harcanması doğru mudur?
Bir de gündeme yedi tünel ile bir karayolu köprüsü gündeme geldi.
Her gün bir şey ortaya atılıyor.
Bunları görünce deprem bahane edilerek İstanbul'da bir başka yapılanmaya gidiliyor diye düşünmemek mümkün değil.
Deprem bekleyen bir kentte siz böyle bir proje geliştiremezsiniz.
HAYDARPAŞA PROJESİ
Biliyorsunuz Haydarpaşa çok önemli... Bir süredir adı geçmiyordu, ama bu vesile ile ortaya çıktı; Haydarpaşaport, uluslararası bir projeye çıkarılacakmış...1 Mayısta proje ihalesi açılacakmış.
Ne yazık ki, bütün bunların yapılabilmesi için imar hukukun değişmesi gerekiyordu ve şimdi de bunu yapıyorlar.
Neden, çünkü mevcut kıyı yasası ile bunların hiçbiri yapılamaz da ondan.
PKK’nın yılda 400 milyon dolar geliri var
YURT Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, PKK’nın yılda 400 milyon dolar gelire sahip olduğunu söylüyor. Bölücü örgütün başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerdeki hırsızlık ve kapkaç ile gümrük kapılarındaki kaçakçılıktan aldığı payla inanılmaz bir ekonomik güce ulaştığını savunan Tantan, Güneş Gazetesi’ne verdiği demeçte şu çarpıcı değerlendirmeyi yapıyor:
"Yıllık 400 milyon dolar gelirleri var. Diyarbakır ve diğer illerde meydana gelen olaylar için 1 milyon dolar harcadılar. Bu parasal gücü kesmezseniz, PKK’yı durduramazsınız."
"Hükümetin, terörün yeni yüzünü okuyamadığını" söyleyen Tantan, şunları ekliyor:
"Teröristler önümüzdeki günlerde daha da azacak, vatandaş sokağa çıkamaz duruma düşecek. AKP hükümeti hálá, Terörlü Mücadele Yasası’nı çıkaralım mı, diye düşünüyor. Bu yasanın çıkarılmasını cemaatler önledi. Bu cemaatlerin kim olduğunu herkes biliyor. Çok yazık oluyor Türkiye’ye..."
GÜNÜN SÖZÜ
"Başı açık kapalı, herkes bizimle siyaset yapıyor. Atamalarda başörtüsüne bakmayız; ehliyete, liyakate bakarız biz.
(Başbakan Tayyip Erdoğan)
Güneydoğu’da esnafın zararı büyük
TESK Genel Başkanı Derviş Günday, Başbakan’a gönderdiği mektupta, Güneydoğu’da terör olaylarından zarar gören esnafın durumunun düzeltilmesi için yaraların acilen sarılmasını istedi.
Terör eylemlerinde en büyük yarayı esnaf ve sanatkárların aldığını belirten Günday, "Terör örgütünün sürekli baskılarına rağmen, kepenk kapatma tehditlerine boyun eğmeyen esnaf ve sanatkárlarımızın bu direnci, aslında milli birliğimizin ve bölünmez bütünlüğümüzün de teminatıdır" diyerek şöyle diyor:
"Diyarbakır ve Batman yöresindeki esnafın durumu gerçekten vahimdir. TESK olarak sınırlı mali imkánlarımızı zorlayarak zarar gören esnafımıza dağıtılmak üzere yöreye 150 bin YTL yardım gönderdik. Zatıaliniz, olaylar sırasında bir konuşma yaparak ’Zarar gören vatandaşlarımızın tüm kayıpları devlet tarafından karşılanacaktır’ sözünü vermiştiniz. Şimdi tam zamanıdır Sayın Başbakanım. Esnaf ve sanatkárlarımız için yarın, bugünden daha geç olabilir."
Vatan elden gitmez
NETİCEDE topraktır, kurtarılır. Ama devlet elden gitti mi bir daha geri gelmez. Bunu anlayıp birleşecekleri yerde neden hálá kavga ediyorlar? Anlayamadım doğrusu. Vaktiyle Osmanlı döneminde çıkan ufak isyanlar politikasızlık yüzünden ve önemsenmediğinden dolayı, çok şey kaybettirmiştir bize. Hadi azınlıkları kışkırtan devrin Avrupasıydı... Peki Celali İsyanları kimin provokasyonuydu? Papalığın mı, İran’ın mı? Yoksa devrin hükümetinin zafiyeti sonucu mu?
Yassıada’ya AKP neşteri
AKP hükümetinin, Kültür ve Turizm Bakanlığı kanalıyla, Bayar-Menderes-Zorlu ve Polatkan başta olmak üzere DP iktidarı mensuplarının yargılandığı Yassıada’nın ’özelleştirilmesi’ için bir çalışma yürüttüğünü, bu arada ’Yassıada duruşmaları’nın yapıldığı spor salonunun geçmişin bir sembolü olarak korunmasının düşünüldüğünü biliyor musunuz?
Belgrad’a giriş özelleştirildi
İSTANBULLULARIN nefes aldığı birkaç yerden biri olan Belgrad Ormanı’nın kapılarının özelleştirildi.
’Devir’ işleminin yapıldığı gün % 20 zam yapıldı. Spor yapılan, temiz hava alınan böyle bir yere bu zam ne zammı? Birilerine peşkeş çekilerek kira bedeli böyle mi çıkartılıyor?
Orman idaresi, yandaşlara ’kapı ticareti’ sağlayacağına biraz da Kemerburgaz’daki ünlü ’kütük evler’e baksa nasıl olur acaba?
H.G.
Nüfus planlaması
GÜNEYDOĞU’ ya ne yatırım yaparsanız yapın ya da ne tür açılımlarda bulunursanız bulunun, takat yetmez, sonuç değişmez. Bölücü terörün en büyük beslenme sahasını da kanaatimce maalesef bölgedeki ve varoşlardaki bu düşük sosyo-ekonomik profilli yapı teşkil etmektedir. Konuyu, özellikle terör tehdidinin büyüklüğü ve gelecek risk boyutlarıyla, asli önemi haiz konulardan biri olarak görüyorum. Durum, kendi doğası gereği zaten orta-uzun vadeli bir program gerektireceğinden, ’aile planlaması’ konusunda daha fazla gecikilmeksizin devletimizin ciddi gayretleriyle bölge halkımızın bilinçlendirilmesi hususunda çalışma yürütülmesi zorunludur.
Suriye de 50 dolar, ABD de
EKONOMİK durum çok iyi, enflasyon son yılların en iyisi diyorlar. Yurtdışı çıkışlarındaki 50 dolar harcı kaldıracakları yerde, hudut şehirlerindeki günübirlik, 48 saatlik veya 72 saatlik çıkışlarda alınmayan harcı almaya başladılar. Ekonomi iyi mi değil mi? Bunun göstergesi ne? Bir günlüğüne de çıksan, 30 günlüğüne de çıksan 50 dolar. Suriye, Yunanistan, Bulgaristan’a gitsen 50 dolar, Amerika veya Japonya’ya da gitsen 50 dolar. Bu nasıl bir eşitlik ve nasıl bir uygulamadır?
Dr. Mehmet I.TUNAY
Sevk et özel hastanelere!
SAĞLIK Bakanlığı’nın parası yoksa "Basamaksız sevk sistemini" hangi mantıkla hayata geçirdiler? SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı mensuplarını ve 657’li memurları, beş misli pahalı olduğu halde neden özel polikliniklere değil de direkt olarak özel hastanelere gönderiyorlar? Tedavi maliyetleri özel polikliniklerde beşte bir oranında daha ucuz. Nezleli, gripli, ülserli vatandaşımıza ille de hastane yolunu neden gösteriyorlar? Ayakta muayene edilecek hastaya ille de yataklı tedavi kurumu!? Neden?
Dr. Haşmet YENİCELİ
Turist sayısının düşmesi imajdan
TÜRKİYE’ye gelen turist sayısında yüzde 40’lık düşüş olmuş. Bunun sebebi kuş gribi olabilir, terör olabilir, Ortadoğu’nun istikrarsızlığı olabilir. Ama bence en önemli sebeplerden biri de Türkiye’nin son yıllarda dış dünyadaki imajıdır. Batı dünyasının İslam dünyasına çok olumsuz baktığı bir dönemde, sayın devlet adamlarımızın yanlarındaki türbanlı ve antilaik görünümlü eşleri, bütün dünyada Türkiye’yi (bizleri) temsil etmekte ve tüm dünya basını da doğal olarak onları izlemektedir. Böyle bir imajdan sonra Batı dünyasında sokaktaki adama (potansiyel turiste), Türkiye’nin şeriatla yönetilmediğini anlatabilir misiniz?
Osman DALGÜN
Yazının Devamını Oku