AKP gençleri siyasete hazırlıyor

AKP İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu dünkü "Erken seçim hazırlığı mı?" yazımız üzerine aradı, "Evet, buna bir nabız tutma anketi denilebilir" dedi. İstanbul il örgütü olarak "Gençler buluşuyor, geleceğini konuşuyor" başlıklı organize bir çalışma olduğunu söylüyor.

 

Haberin Devamı

Anket formunun öyle gizli saklı bir şey olmadığını, örgütlerin yaptığı kapı ziyaretlerinde "Belediyenizden, AKP'den, hükümetten memnun musunuz? Bir şikayetiniz, talebiniz var mı? Bunu örgüt mensupları, gençlik ve kadın kolları, sandık başkanları yürütüyor" sorularının yöneltildiğini söylüyor.

- Seçime mi hazırlanıyorsunuz?

- Gençleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir çalışma, diyorum.

- Öbür partileri heyecanlandıracaksınız.

- (Gülerek) İlk önce biz bunu yapabilir miyiz düşünmeleri gerekiyor. Yapamayacaklarına göre kapılarını kapatmaları lazım.

- Anket...

- Anketten başka da çalışma yapıyoruz. Haziran ayının 15'ine kadar 31 ilçede 60 salonda, 400 toplantı yapacağız. Oraya düşünür, sanatçı, spor ve siz gazeteciler gibi aydınları çağırıyoruz; gençlerin ne istediklerini, ne beklediklerini dinleyecekler. Onlarla sohbet edecekler. Karşılıklı bir iletişim ağı kuruyoruz.

Haberin Devamı

16-20 YAÅž GRUBU

- Gençlere önem veriyorsunuz.

- 16-20 grubunda 1 milyon genç var. Bu yaş grubundan 600 bin genci isim isim tespit edeceğiz. Bunların 300-350 binini salon toplantılarında toplayacağız. Gençlerle interaktif bir iletişim kuracağız. Her mahallede gençlik grupları oluşturacağız, onların temsilcisi de belediye meclisi üye olacak mahallesini temsilen.

- Görevleri ne olacak?

- Mahalleleriyle ilgili kültürel ve sportif anlamdaki isteklerini belediyeden talep edecekler, organizasyonlara destek olacaklar.

- Kızlar da var mı?

- Olmaz olur mu, karma.. Geçenlerde Abbas Güçlü'nün ve 11 gencin konuştuğu Tuzla toplantısında 38 genç vardı; 22'si kız çocuklarıydı.

 

 

GÜNÜN SÖZÜ

"Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan daha iyidir."

(G.WASHÄ°NGTON)

 

 

Uyan CHP

 

> EY CHP uyan... AKP'nin nasıl çalıştığını gör... Bir de benim kapıma gelselerdi keşke... O vatandaştan çok daha iyi karşılardım onları!

Sevin ERSOY

> DEVRİMCİLER, tüm yurtseverler, vatanınızı bir kez daha kurtarmak, 'yeter söz milletindir' demek için, her türlü siyasal ve partisel hesapları bir kenara bırakalım ve daha fazla geç kalmadan 'Kemalist Cephe'de buluşalım.

Haberin Devamı

Ne acıdır ki, Gazi'nin "... memleket dâhilinde iktidarda bulunanlar, gaflet, delalet ve hatta... " diyen ilerici ve uyarıcı sözleri bugün aynen tahakkuk etmiş durumdadır. Demokratik ve yasal çerçevede kalarak; önce sandık, sonra bağımsız yargı.

Hayri DİNÇER -KDZ.EREĞLİ

 

 

Zabıta cop ve kelepçe istiyor

 

BİR zabıta müdürünün "Kolluk kuvveti olmamıza rağmen ne belimizde silahımız var, ne de yetkimiz. Tapu ve nüfus memurlarından bir farkımız yok" dediğini anlatıyor eski Emniyet Müdürü ve CHP Şişli Belediye Meclis üyesi Mehmet Çetin Alp... İstanbul'da da 10 bin olması gerekirken 900 zabıta var. Türkiye'deki 34 bin zabıta memurunun her yerde farklı bir şekilde yönetildiğini, çoğu memurun amir talimatı dışında bir şey yapmadığını belirten Alp'in önerisi şöyle: "Oysa zabıta Diyarbakır'da neyse İstanbul'da da öyle olmalı. Yetkileri belirlenmeli. Pazarda kaçak ev yıkımında ekmek bıçağı ile kovalanmaktan görev yapamıyorlar. İlk etapta cop ve kelepçe istiyor zabıtalar. En önemlisi çok yönlü bir eğitim; Zabıta Yüksek Meslek Okulu niye olmasın. Polis gibi bir örgütlenme düşünülemez mi?"

Haberin Devamı

 

 

Zeytinliğimiz alınınca

taşeron işçi olduk

 

HÜSAMLAR KÖYÜ'nün 1/3'ü Gökova Termik Santralı yüzünden istimlak edildi.

1983'te santral kurulurken zeytinliklerimiz alındı. 1996'da yine istimlak oldu, ekili tarlalarımızı aldılar.

Yıllardır bolluk içinde yaÅŸayan köy halkı ÅŸimdi santralde, taÅŸeron bir ÅŸirkette asgari ücretle çalışıyor. MaÄŸduriyetimizi kim giderecek?Â

Ali Faik KORKMAZ-MÄ°LAS

 

 

Kır çiçeklerini

sakın biçmeyin

 

BÜYÜKŞEHİR'in lalelerinin yanında doğanın hamarat ellerinden fışkıran kır çiçeklerini görmüyoruz. Nisan görsel bir şölendir; kır çiçekleri daha 20 gün bizi buralardan çok uzaklara tatil özlemlerimize, çocukluk günlerimize, küçük Ege kasabalarına taşıyacak. Bu güzel duygularla dün yine otobüste kır çiçekleriyle kendimden geçmişken bir de ne göreyim. İşçiler, biçme makineleriyle yolun sağında-solunda kır çiçeklerini biçiyor. 'Neden, nasıl, niçin' sorularına hiç bir yanıt bulamadım.

Haberin Devamı

Hülya KORKUT

 

 

Okulumuza göz

koydular Valim

 

SARIYER, Pınar Mahallesi'ndeki Mehmet Akif İlköğretim Okulu'umuzun, yeni yapılmakta olan lüks 'İstinye Park Projesi'ne kurban edileceğini öğrendik. Çevresiyle birlikte 12 dönüm; adamlar ‘ver bu okulu sana başka yerde okul yapayım’ diyorlarmış. Bizim çocuklarımız dağ başında mı okusunlar? Valim Muammer Güler ve Milli Eğitim Müdürüm Ömer Balıbey buna izin vermemeliler. O zaman Galatasaray, Fenerbahçe, Kabataş Liseleri otel, Pertevniyal de işhanı mı olacak? Eğitim mi, rant mı?

K.I.-Ä°STÄ°NYE

 

 

Biliyor musunuz

 

Beykoz Hastanesi rant kurbanı

 

> BEYKOZ Sağlık Platformu'nun, hükümetin Heybeliada Senatoryumu'ndan sonra Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Hastanesini de 'hasta ve personel eksikliği'nden kapatmak istemesine karşı gösterilen tepkiler arasında, "Devlet, hasta ve personeli değil, tedavinin getirdiği kârı buluyor. Veremli zengin olsaydı, hastane kapanmazdı... Hastane üzerinde bulunduğu arazi Boğaz kıyısında 70 dönümlük ormanlık bir arazidir. Arazi bazı kişilerin giderek daha fazla iştahını kabartıyor" biçiminde konuşmalar yapıldığını...

Haberin Devamı

 

NÃœKLEER ATIK- NÃœKLEER SANTRAL

 

> TUZLA Orhanlı'da bir arazide gömülü olarak bulunan bulunan katı atıklar

için bir açıklama yapan Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nin, "Yasa 'kirleten ödesin' diye düzenleniyor. Katı atığını ne yapacağını bilemeyenlerin 'Nükleer santral' diye diretmeleri gaflettir. Önce çevre politikasına ihtiyaç var" denildiğini...

 

> ÇEVRE ve Orman Bakanlığı'nın, Brüksel'deki AB tarama toplantısına 170 kişinin katılacağı iddiası üzerine yaptığı açıklamada "Bakanlığımızdan Brüksel'de 7 gün sürecek olan toplantılara toplam 52 personel katılacak olup, bunların tümünün de 7 gün boyunca eş zamanlı olarak Brüksel'de bulunması söz konusu değildir" denildiğini...

 

> ROTTERDAM'da (Hollanda) düzenlenen 'Club Society Goes New York' sergisinde Bedri Baykam'ın Girly Plots videosunun sergileneceğini...

 

> ARAS Kargo'nun bu yıl Halk Kütüphaneleri'ne 200.000 kitabı ücretsiz taşıyacağını (0216-4709343)...

 

> GELENEKSEL Alman-Türk Dostluk Ödülleri'nin bu yıl 29 Mayıs'ta Ankara Gazi Üniversitesi Konser Salonu'nda yapılacağını, toplantıya Berlin Büyükelçisi M.Ali İrtemçelik ve Münih Anakent Belediye Başkanı Christian Ude'den başka Almanya eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in de 'onur’ konuğu olarak katılacağını...

 

 

KÖŞEMİZDEN ANONSLA DUYURDUĞUMUZ YAZILAR

 

ÖİB'nin övünçle belirttiği Tekel'in içki

bölümünün satışının arkasındaki gerçekler

 

'Rakı'nın bereketi

 

TEKEL'in içki bölümü, Özelleştirme İdaresi tarafından yapılan ihale sonucu Mey şirketine (Nurol, Özaltın, Limak ve Tütsab) 292 milyon dolara 27.2.2004 tarihinde devredilmişti.

Mey, Tekel'in 7 şarap, 5 rakı (Paşabahçe, İzmir, Tekirdağ, Nevşehir ve Diyarbakır), 4 suma, 1 bira, 1 viski, 1 likör, 1 kanyak ve 1 de anason işleme tesisini satın almış oldu. (Paşabahçe, İzmir rakı ve Ankara viski fabrikasının intifa hakkı verildi.)

Tekel Gaziantep rakı; Kırıkkale ve Urfa'daki şarap fabrikalarını ihale öncesi kapatmıştı.

Mey, Tekel'den fabrikalarla birlikte 24 markanın da patentini satın almıştı.

Bundan bir süre önce 'Referans' gazetesinde, Özelleştireme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Tekel'in sigara özelleştirilmesinde hata yapıldığını söylüyordu.

Acaba içkide hata yapılmadı mı?

Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nun raporunda, burada yapılan yanlışlıklar sıralanırken, "devredilen şirkete kaynak aktarıldığını" açıkça belirtmişti. İddiaya göre, 150 milyon dolar civarında mamul ve ham madde stokları dahil 292 milyon dolara satılan Tekel'in içki bölümünün fabrika ve markalarının aslında 292 milyon dolara değil, 142 milyon dolara satıldığı açıkça görülüyor.

Özelleştirme sonrasında "Çok cüzi bir yatırım" (26 milyon Euro) yapan Mey şirketi, nasıl oluyor da, yabancılarla ortaklık görüşmesinde 1 milyar dolar gibi bir rakam telaffuz edilebiliyor?

ÖİB burada hata yapmamış mıdır?

Rakamlar yalan söylemez diye bilinir.

 

1.6 MÄ°LYON M2 ARAZÄ° VAR

MEY'in aldığı içki fabrikaları arazisi toplam 1 milyon 600 bin m2'yi

buluyor. Ortakların üçünün büyük müteahhit firma sahibi olması, yabancılara satışlarda fabrika binalarının haricindeki arazileri, parselleyerek başka

amaçlarla kullanıma açabilecekleri yolunda iddialar karşısında ÖİB'in söyleyecek bir şeyler olması gerekmez mi?

292 milyon doların ödemesi tamamlanmadan gazetelere intikal eden böyle bir pazarlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nı hiç düşündürmüyor mu?

Bazı okurlarımızdan 'milli içkimiz' rakının özellikle de 'Yeni Rakı' ve 'Tekirdağ' markalarının yabancıların eline geçmesini içlerine sindiremiyorlar. "Ben İngiliz veya Amerikalının ürettiği Türk rakısını eskisi gibi severek içmeyi kendime yediremiyorum" diyor.

Ancak okurumuz şunu bilmiyor: Tekel içki bölümü özelleştirilirken satın alan firmanın almış olduğu bu tesisleri, herhangi bir başka şirkete satmama yönünde bir şart bulunmuyor.

Her şeye rağmen dilenir ki, MEY şirketi yabancılarla ortaklığa giderken, Türk rakısının da Yunanistan'ın Uzo içkisi gibi bir çok ülkede pazar bulur ve bir dünya markasında başarılı olur.

 

 

Küçükçekmece projesine isyan: Bu yerlerimizin tapulu olduğunu biliyor musunuz

 

31 MartÂ1,2 Nisan günlü gazetenizin saygın köşesinde, yarışmaya sunulan projeler üzerine verdiÄŸiniz bilgiler, Türk mimarlarının deÄŸiÅŸik fikir ve düşünceleri, bizleri kısmen de olsa aydınlattı.

Küçükçekmece-İçkumsal mevkiinde ikamet eden bir emekliyim. Evimi tapulu arsam üzerine, yerel yönetimlerin izinleri ile (proje, ruhsat), 1963’de inşa ettim. 1964’de iskan izni aldım. Bu yörede, yasal yollarla yapılmış 900 hane daha olduğu muhtarlık yazısından anlaşılmaktadır.

AKP Hükümetinin, anakent ve yerel belediyemizin, kamu taşınmazları üzerindeki işgal, yağma ve benzeri durumlara karşı davranışı, gasp edilmiş bu arazilerin yeniden ihya edilerek -plaj, park, ağaçlandırma ve gezi alanları gibi- halka sunulması kitleleri mutlu etmektedir. Bu olumlu girişimlerden sonra, Küçükçekmece'nin İçkumsal’ında yüz binlerce metrekare milli emlak arazisinin varlığı ortaya çıkmıştır.

 

TC GÃœVENCESÄ°

İstanbul Metropoliten Planlama Başkanlığı’ndan sözlü ve yerel belediyemizden de hem sözlü, hem yazılı aldığım bilgilerde, İçkumsal’a ait değişim planlarının yurtdışında hazırlanmakta olduğu, bu projelerin gelmesi, detaylandırılması ve onaylanmasından sonra binalarımızın yıkılıp arazisinin yeniden şekillendirileceği, bizlere de 'herhalde bir çözüm bulunacağı' daha önceden söylenip yazıldı.

Bu yöre, 1976’dan bu yana 1. ve 2. derece Doğal SİT Alanı olarak koruma altına alınmıştır. Koruma raporları 1976, 1994, 2001 ve 2003 tarihlerinde ve yöredeki mevcut yapıların aynen muhafaza edilmesine yönelik oldukça ayrıntılı raporlardır. Raporların altında da ülkemizin ve dünyanın sayılı ilim-bilim adamlarının imzaları vardır.

Tamamının yıkılması söz konusu olan bu evlerin sahipleri burada oturmakta ve devlete karşı her türlü yasal yükümlülüklerini yerine getirmektedir. Yine bu sakinlerin tapu senetlerinin üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucu ve güven verici damgası var.

Bugün için, binaların bir kısmı yıpranmış, boyası dökülmüş ve bakımsız gözüküyorsa, 1976’dan bu yana türlü senaryoların varlığı ve imar izninin olmayışı, yıkım endişesini hep canlı tutmuş ve insanları tedirgin etmiştir. Osmanlının 'şuyu-u vukuundan beterdir' dediği budur.

 

GÖRÜŞÜMÜZ ALINMADI

Yine bu projelendirme aÅŸamasında, yöre halkına hiçbir resmi açıklama yapılmadığı ve hiç kimsenin görüşü alınmadığı için, yaÅŸam hakkı kadar kutsal olan mülkiyet haklarımızın zedeleneceÄŸi kuÅŸkusunu taşıyorum. Projelerin netleÅŸmesinden sonra, doÄŸması olası ihtilafları, yönetimle yaÅŸanacak sürtüşmeleri, direnmeleri ve hukuk yollarının aranışı sürecinde oluÅŸacak rahatsızlıkları İçkumsal’da 42 yıldır yaÅŸayan, çoluk çocuk yetiÅŸtirmiÅŸ, komÅŸular edinmiÅŸ, onların hastasına cenazesine koÅŸmuÅŸ, okuluna, camisine, esnafına destek olmuÅŸ biri olarak, görür ve duyar gibi oluyorum. Çalışanı-emeklisi ile genci-yaÅŸlısı ile, yaklaşık 3500-4000 kiÅŸinin yaÅŸadığı, binaları kendi mülkleri (kamu arazisi, dere yatağı ya daÂorman alanı deÄŸil; tapulu, ruhsatlı, projeli ve iskanlı) olan bu yerde, yeni yeni sosyal huzursuzluÄŸa, çalkantıya ve bir zorunlu göçe gerek var mı?, deÄŸer mi? diye düşünüyorum.

2, Nisan günlü köşenizde, iki ayrı mimarın iki ayrı yorumuna yer vermiştiniz. Ben bu durumdan mağdur ve tedirgin biri olarak, Sayın Kadir Topbaş Bey gibi heyecanlanamadım, projelerden etkilenemedim. Sayın Haydar Karabey’in yaklaşımı ise, daha düşündürücü ve daha inandırıcı geldi, doğrusu.

Bu konu hakkında yazılar yazıp, fikir belirttiğiniz için, üzerinde pek durulmayan noktalara ışık tutmaya çalıştım.

(Not: Tabiatı Koruma Kurulu’nun yöreye yönelik 2001 tarihli raporunu da size fakslıyorum)

 

Prof. Mümtaz IŞINGÖR-misingor@yahoo.com

Yazarın Tüm Yazıları