Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 19 Eylül 2022 tarihinde yaptığı açıklamada, Kapadokya Alan Başkanlığı sınırları içerisinde 400’den fazla kaçak yapıyı yıktıklarını belirterek, bölgedeki doğal yapıyı koruma konusundaki kararlılığın altını çizmişti. Bakan Ersoy, “Yıktığımız yapı bir daha yapılıyor, bir daha yıkıyoruz. Burada kaçak yapıda ısrar edenler var” diyor.
Bakanlık çevrelerinden edinilen bilgiye göre; alanın tarihi ve doğal yapıya zarar veren her türlü kaçak yapıdan arındırılması ve tarihi dokuyu koruma amacıyla çalışmalar aralıksız devam edecek.
MEDENİYETİNİZE SAHİP ÇIKIN
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, Berlin’de vatandaşlarla bir araya geldi ve “Burada yaşarken medeniyetinizi, kültürünüzü, dilinizi, inancınızı unutmayın çünkü Türk, bütün bu unsurların birleşimiyle ortaya çıkmış bir kimliktir. Türk çağdaştır. Andımızda, ‘Türk’üm, doğruyum’ diyor. Türk doğrudur, Türk çalışkandır. Atatürk, ‘Türk milleti zekidir’ diyor. Biz bu dünyadan kopuk, bu çağın dışında yaşayan insanlar değiliz, bilakis biz bu çağı şekillendirebilecek olan insanlarız” dedi.
GÜNÜN SÖZÜ
YÜCE Önder’imizi sevgi ve saygıyla anıyoruz!
“Hiçbir ulus yoktur ki etik esaslarına dayanmadan yükselebilsin.”
24.12.1919 - KIRŞEHİR
Genç, CHP’ye katıldı ve İzmir Gençlik Kolları Başkanı oldu, yıl 1965’lerdi. Bu süreçte ‘Ortanın Solu’ mücadelesi başlamıştı; ‘sağcı’ takımına karşı tavır alanların başında Ecevit vardı. Onu, Gençlik Kolları Başkanlığı’na getirdi. Müthiş bir gençti, siyasal yaşamında ismi çok öne çıktı, kendisini bütün Türkiye tanıdı. Müthiş bir İnönü-Ecevit kavgası başlamıştı. Genç’in kadrosu içinde Av. Sabri Ergül, Hasan Belovacıklı ve Nafiz Bostancı gibi isimler vardı. Bütün il kongrelerinde gençler ağırlık koydu; Ecevit’in, İnönü’nün yerine gelmesi için büyük bir mücadele verdikleri bilinir. Kadın Kolları da onlara destek veriyordu. Ve 45. Olağanüstü Kongre’de Ecevit, İsmet Paşa’yı yendi! 1973 seçimlerinden önce 70 civarındaki milletvekili ve senatör, CHP’den istifa etti. İnönü’nün de istifasından sonra ‘Artık CHP bitti’ dendi. Ancak hiç öyle olmadı, bu genç kadro çok başarılı oldu, CHP 185 milletvekili ile birinci parti oldu. (Adalet Partisi 149, Demokratik Parti 45, Milli Selamet Partisi 48 milletvekili çıkarmışlardı.)
O zaman bu genç ekibin içinde yer alan Kdz. Ereğli İlçe Başkanı olan Kemal Anadol o süreci şöyle anlatır:
“Ben, partileri futbol takımına benzetirim. Ecevit ekibi, altyapı ekibiydi. Yani dışarıdan transferleri yoktu. Türkiye’nin tanımaya başladığı isimler genç yaşta başarılı olup parlamentoya girdiler. Ben 32 yaşındaydım. Süleyman Genç 29 yaşındaydı, hatta vekil olabilmek için yaşını mahkeme kararıyla büyütmüştü. Yüksel Çakmur 31, Baykal 36, Önder Sav 37, en yaşlılarımız 40 yaşındaki Mahmut Türkmenoğlu ve Ali Topuz’du.
CHP içinde ‘göbekçi’ denilenlere karşı tam bir kavga vardı. Daha sonra Ecevit, Süleyman Genç ve bizlerle ‘Sol kanat’ı oluşturduk. 1977 seçimlerinde bir daha milletvekili olduk, 1980 darbesi oldu, Türkiye karıştı. 12 Eylül’e kadar CHP içinde sol grup olarak çok etkindik. 31 kişiydik, 12 Eylül’den üç gün önce sol kanat olarak bizleri gözaltına aldılar. Genel Sekreter Mustafa Üstündağ’ı aldılar. Bu arada Alev Çoşkun’u ve Yılmaz Alpaslan’ı da sol kanat mücadelesi içindekiler olarak söylemeliyim.”
Süleyman Genç, Ecevit-Bağımsızlar hükümeti sırasında yine kontrgerillanın üstüne gidiyordu. 6 Ocak 1978 günü evi bombalanmış, gerekli yerlerden yanıtını almıştı. Bugüne dek failinin bulunmaması ise Genç’in savlarını kanıtlıyordu!
Türkiye’de iç ve dış istihbarat örgütleri darbe koşullarını hazırlıyordu. Tehlikeyi gören milletvekili ve senatörler, 9 Eylül 1980 günü, demokrasi tarihimize geçen faşizme karşı 31 imzalı sol kanat bildirisini yayımladılar. Üç gün sonra yapılan 12 Eylül darbesinin ilk işi bu imza sahiplerini gözaltına almak olmuştu.
ZİNCİRBOZAN VE KAPANAN DÖNEM
12 Eylül’den sonra partileşme aşamasında aktif rol alan
Cumhuriyet’in 1. yüzyılının sonunda bugün Türkiye, çok az ülkeye nasip olabilecek tarihi ve kültürel mirasa sahip bir ülke olmanın yanı sıra, turizmde, daha doğru tanımla, seyahat endüstrisinde önemli bir avantaja daha sahiptir. O da Cumhuriyet’in ürünü olan insan kaynağıdır. Türkiye, Cumhuriyet sayesinde bugün dünya turizminde bir aktördür.
Türkiye, dar anlamda turizmde, geniş ve doğru tanımıyla seyahat endüstrisinde; Almanya kadar organizasyon ve İngiltere kadar finansman olanağı olmamasına, ulaşılabilirlikte Fransa kadar avantajlı, uluslararası pazara çıkışta İspanya kadar köklü olmamasına rağmen bugün eğer dünya turizminin ilk 10’u arasında yer alıyorsa, bunu sağlayan Cumhuriyet’in ürünü insan kaynaklarıdır.
Türkiye’nin, Sovyetler Birliği dağıldığında, bu sektörün uluslararası alanda finansal bakımdan en güçlü, şirket yapıları en organize ülkelerin dahi çok istedikleri halde giremedikleri bugünün Rusya’sına girip bugün o pazarda belirleyici konumda olmasını sağlayan da o insan kaynağıdır.
O insan kaynağı, yurttaşlarının karnını doyurmak için gittiği Almanya’dan, memleket hasreti gidermek isteyenlere sağlanan olanakları, bir dönem Almanya’yı da aşarak Avrupa seyahat endüstrisinin aktörü haline getirip bu alanda bir ‘case study’ olarak incelenmesi gereken Türk tur operatörlüğünü yarattı.
Bunu da yaratan Cumhuriyet’in insan kaynağıdır. Günümüzde dünya turizminin merkezi olan Akdeniz’de, Türkiye’nin rakiplerine göre tekrar gelen (repeat) ziyaretçi oranının yüksek olması, gelenlerin memnun kalmalarının ifadesidir. Özet mi: ‘Mutlu çalışan, mutlu müşteri.’
GÜNÜN SÖZÜ
“Giyecek hiçbir şeyiniz yok mu azizim? İnsanlığı deneyin bir de: Göreceksiniz, çok yakışacak.” Lâ Edrî
Pembe Köşk sohbetine devam
İnönüler Pembe Köşk’e 1924 yılında yerleşmişler. Bu iki katlı köşkün alınmasına Atatürk vesile olmuş, zaman içinde bazı onarımlar ve eklemeler yapılmış. Üç yıldan beri kimse oturmuyor ahşap binada. Tamamen müze olmuş sayılır. İnönü Vakfı’nın merkezi olarak kullanılıyor. 23 Nisan ve 29 Ekim bayramlarında halka ziyaret için açılıyor. Annesinden sonra ev sahibeliğini Özden Toker yürütüyor. İsmet İnönü’nün taşındığı dönemi kapsayan zaman dilimini tarihi araştırmalarla belgeselleştirip genç kuşağa aktarmayı hedef alan vakıf birçok etkinlikle sesini duyuruyor.
Mevhibe İnönü’nün hayatı boyunca büyük bir özenle sakladığı özel eşyaları, gelinliği, giysileri, tuvaletleri, ayakkabıları, şapkaları, eldivenleri ve daha pek çok anısı belirli dönemlerde Pembe Köşk salonlarında ziyarete açılıyor. Biz de gezimiz sırasında Bayan İnönü’nün yeniymiş gibi duran, bazıları asırlık kıyafetlerinin nasıl böylesine iyi korunabildiğine şaşırdık.
Mevhibe Hanım, 1925 yılında yerleştiği Pembe Köşk’te hayatının sonuna dek, mükemmel bir eş, şefkatli bir anne, sevimli bir büyükanne ve unutulmaz bir ‘Hanımefendi’ olarak yaşadı.
Mevhibe Hanım 1916 yılında İnönü ile evlendi, 7 Şubat 1992 günü vefat etti. Ardından kızı Özden Toker, 20 yılı aşkın bir süredir annesinin anıları üzerinde çalışıyor, notlar alıyor, görüşmeler yapıyor ve belgeler buluyor. Yani İnönü Vakfı’nın daha yapacağı çok iş var gibi geliyor bize.
Özden Toker’le sohbetimize devam edeceğiz.
AİLE KURALI
MEVHİBE
Su yönetiminin işi suyun çeşmeye getirilmesi ile de bitmiyor. Atıksuyun arıtılıp tekrar kullanılması veya doğaya temiz bırakılması lazım. Tüm bunların su yönetimine bir maliyeti var. Belediyeler çoğu zaman bu maliyetin tümünü tüketiciye yansıtmıyor.
Ancak son dönemde içme ve kullanma suyu bedeli, gerek seçim öncesi verilen indirim vaatlerinde gerekse daha sonra su bedelinin arttırılması ihtiyacı ortaya çıktığında popülist politikaların konusu haline geldi.
Bize göre su bir insan hakkı hatta canlı hakkıdır. Öncelikle her insanın temiz, yeterli, sağlıklı suya, ödenebilir bir bedelle sürekli olarak ulaşmasının sağlanması şarttır. Hatta sosyal yardıma muhtaç ailelere belirli bir miktar su bedelsiz sağlanmalıdır. Ancak burada süreklilik önemli. Çünkü suyun geleceği belirsizleşiyor. Suyu en uygun şartlarla sürekli olarak sağlamak gittikçe zorlaşıyor. Su yönetimi bunu dikkate alarak yeni plan ve programlar yapmalı.
Ancak son dönemde su bedellerinde önce indirim sonra bindirimler yapılıyor. Su temini ve atıksu arıtma hizmetlerinin girdi maliyetleri hızla artınca su yönetimleri çaresiz kalıyor. Su bedelleri de gündelik siyasi polemik konusu oluyor.
İçme ve kullanma suyu bedeli üzerinden popülizm yapılırsa, suyun kamu hizmeti olarak temini politikaları çok zorlanır. Bunun zararını tüm toplum ve yaşadığımız doğal çevre görür.
Suyu topluma kamu hizmeti anlayışı ile temin etmeye ve doğal çevremizi korumaya devam etmeliyiz. Bunun için yenilikçi, toplumcu-gerçekçi, şeffaf, katılımcı politikalara ve teknoloji destekli dinamik kurumsal yapılara ihtiyacımız var. Su üzerinde artan birçok baskı var. Buna bir de popülist politikaları eklemeyelim. Toplumsal ve sosyal bedeli ağır olur.
GÜNÜN SÖZÜ
“Cumhuriyet’in olağanüstü devrimleri, hukuk düzenlemeleri ve kurumları ile çok büyük zorlukları başardığını, ancak Cumhuriyet’in ilerlemelerine rağmen, yargının Türkiye’nin halen çözülememiş en önemli sorunu olduğunu belirtmek isterim. Çözüm mü? Cumhuriyetimizi kaliteli hizmet üreten, şeffaf, hesap verir ve tam bağımsız olan, daha iyi bir yargı ile taçlandırmalıyız.”
25 Haziran 2018’de kuruldu. CEO’su Mehmet Gürcan Karakaş, 1965 Antalya Akseki’de doğdu. 1988’de ODTÜ’den Makine Mühendisi olarak mezun oldu. Aselsan’da çalışmaya başladı. Daha sonra Bursa’da Bosch firmasında çalıştı. Ardından Almanya’da önemli görevler üstlendi, daha sonra Bosch Türkiye Genel Müdürü oldu. Sonrasında yine Almanya’da genel müdür görevine getirildi ve TOGG’a transfer edildi. TOGG’un başına getirileceğini ilk kez bu köşede yazmıştık.
Mehmet Gürcan Karakaş’ın, kendi isminin köşemizde yer almasından ötürü çok şaşırdığını biliyoruz. Cumartesi günü TOGG ile ilgili açıklamalar yaparken kendisini ekrandan ilgi ile izledik ama yanına ulaşmak mümkün olmadı çünkü TV’lerde canlı yayınlara çıkıyordu. Daha sonra açılış saati yaklaştıkça iktidar mensupları ve yabancı konuklarla bir araya gelmesinden ötürü tanışmayı sağlayamadık. Neyse, böyle başarılı bir mühendisin yaptıkları Türkiye için iftihar kaynağı.
SERİ ÜRETİM BAŞLADI
Dört ortaklı dev proje, 27 ayda tamamlanarak seri üretime geçti. Önümüzdeki yıl üretim hacmi 20 bin olacak. Bizi tesisin sahasına götüren şoförümüz daha önce buraya geldiği için yolların, çevrenin düzeni ve refüjlere dikilen zeytin ağaçları kendisini çok şaşırttı. Rekor sürede tamamlanan 2 milyon metrekarelik üretim tesisinde üretilecek olan otomobillere; üretenler ‘akıllı cihaz’ diyor.
C-SUV segmentinde global markalarla baş edebilecek bir araç üreten TOGG, 5 ay sonra trafikte görülmeye başlanacak.
Otomotiv sektöründe çok önemli bir bölge olan Bursa/Gemlik’teki üretim üssünde montaj bantlarında kullanılan robotik montaj ile, modern otomobil üretiminin mihenk taşlarından birini oluşturan fabrikada 1.300 kişi çalışıyor. Daha sonra bu rakam 4.300’e çıkacak.
BAYİLİK YOK
Yeni nesil satış teknikleri arasında bulunan temas temalı tanıtım ofisleri 2023 senesine kadar 20 noktada yer alacak ve buralarda araçların tanıtımı yapılarak sipariş verilmesi sağlanacak.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Geleceğe güçlü biçimde ulaşabilmek, Cumhuriyetimizi korumak ve yaşatmakla olanaklıdır’ sözüyle bizlere önemini en iyi şekilde anlattığı Cumhuriyetimizin 99’uncu yıldönümünü coşku, gurur ve onurla kutluyoruz. Mutluluğumuzun, heyecanımızın nedeni, Cumhuriyetimize, ulusal birliğimize ve toprak bütünlüğümüze yönelik, içten ve dıştan tehditlere, saldırılara milletimizin kararlılıkla karşı çıkması ve korumasıdır.
99 yıllık Cumhuriyetimiz dost, düşman herkese göstermiştir ki, laiklikle İslamiyet’i bir arada, barış içinde yaşatan, toplumsal hayata uygulayan Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet ile demokrasiyi de yaşatmıştır ve yaşatacaktır.
Minnettarız Ata’m... Yaşasın Cumhuriyet.” (Vecdi GÜNDOĞDU)
GÜNÜN SÖZÜ
BİR okurumuzdan köşemize yakışan bir söz:
“İnsanın vicdanını iki şey özgür kılar: Karşılıksız iyilik ve tertemiz bir kalp.”
ZEYTİNYAĞI FABRİKALARI YENİLENMELİ SOĞUK SIKIM ZEYTİNYAĞI YENİLMELİ
Gün, “Devlet gücünü kullananlar hukukla sınırlandırılmalı” dedikten sonra “Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatının büyük oranda kaybedildiğini” vurguladı. “Siyasetin eline geçen yargının görevini yapamayacağını” belirten Mehmet Gün şunları ekledi:
“Kurucusu ve başkanı olduğum Daha İyi Yargı Derneği, Türk yargısını çağdaşları seviyesine getirmek ve tam bağımsızlık kazandırmak için yola çıktı. Temelde yargıda dokuz reform önerisi içeren çalışmamızı şu sıralar hem Türkiye’de hem de dünyada anlatıyoruz. Önerdiğimiz reformların sadece Türkiye’de değil, dünyada da uygulanabilir ve yargıyı daha iyi hale getirebilir nitelikte olduğuna inanıyoruz.”
GÜNÜN SÖZÜ
(Rishi Sunak için) “Başbakan olduktan sonra bazı kişiler gibi etnikçilik yapmadığı kesin. Muhtemelen kendisine ‘British’ diyordur. Bu da aşağı yukarı bizdeki Türk anlamına gelir çünkü Türklük etnik bir kimliği değil, sosyolojik bir millet kavramını tanımlıyor.” Prof. Dr. Hasan ÜNAL
GOL YİYENİ ÜZÜLEREK ANLATMAK
HALİT Kıvanç’ı farklı kılan yönlerine, onun entelektüel bilgi birikimine dikkat çeken, eski TRT’nin değerli spor spikerlerinden Akın Göksu:
Halit Kıvanç, golü yiyen takımı üzmeden anlatırdı maçı.
Allah’ım bu ne büyük bir insani kalite... Aynı zamanda, özellikle de günümüz spor spikerlerine meslek ahlakı adına ne de büyük bir miras!