Yalçın Bayer

‘Fındıkta milli devrim’ - Yabancılar alım ve ihracat yapamayacak

21 Eylül 2022
Geçen hafta Meclis’e sunduğu Fındık Kanunu Teklifi ile ilgili açıklama yapan CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, kanun teklifinin belkemiğini yabancı kartelin tekelini kıracak “21. Madde” olarak tanımladı. Adıgüzel açıklamasında şunları söyledi:

“Siyasete ilk girdiğimde ‘Fındığa dokunan siyasetçi yanar’ denilmişti. Biz bu öğüdü dinlemedik. Böyle gelmiş böyle gitsin istemedik. 4 yıllık bu meclis döneminde, toplam 4 fındık araştırma önergesinin üçünü biz verdik. Türkiye Cumhuriyeti’nde “Fındık Kanunu” yok. Fındığın tüm paydaşlarını içine alan, üreticiden sanayiciye, ihracatçıya, topraktan gümrüğe kadar, fındıktan çikolataya kadar sektörün tüm sorunlarını tek bir metinde çözecek bir kanun hazırlığımızı iki senedir yapıyorduk.”

Dr. Adıgüzel, ‘devrim’ niteliğindeki yeni kanun için özetle şöyle konuştu:

Fındık fiyatı tüm paydaşların katılımıyla belirlenecek. Fındık coğrafyasından başlayan fiyat belirleme süreci Cumhurbaşkanı ile bitecek. Önce illerde Rekolte Komisyonu, sonra Maliyet Komisyonu çalışacak. Fındık Fiyatı Tespit Komisyonu, ilk iki komisyonun çalışması ile belirlenen ulusal fındık maliyet rakamı üzerine en az yüzde 30-50 kâr edecek şekilde fındık taban fiyat önerisini açıklayacak. Cumhurbaşkanı da bu fiyatın altında olmamak üzere fındık taban fiyatını en geç 1 Ağustos tarihinde kamuoyuna açıklayacak.

Fındıkta kartelleşmenin önlenmesi ve serbest piyasa koşullarının işletilmesi için yabancı şirketlere kabuklu fındık alımı ve ihracat yasağı geliyor. Fındık Sigorta Fonu ile bahçeler sigortalanacak. Fındık üretimi yapılacak alanların 13 il ve 123 ilçe ile sınırlanması kanuna bağlanıyor. Arazi toplulaştırma ve miras yoluyla bölünmenin önlenmesi için gereken tedbirler alınacak. Üretim maliyetlerini düşürmek için gübre ve tarımsal ilaç gibi girdi kalemlerine özel vergi muafiyeti ve indirimler yapılacak. Mevsimlik işçiler sağlık ve sosyal yardım güvencesine alınacak. Yerli sanayici ve ihracatçıya kapsamlı teşvikler veriliyor. Bir araya gelme, kümelemenin teşviki için de hem arazi hem finans desteği sağlanıyor. FİSKOBİRLİK, uluslararası ölçekte de rekabet edebilecek ve fındık üreticisine destek verebilecek kredi ve teşvik kapsamına alınıyor.

TREN Mİ GELİYOR

Fındık ihracatının doğrudan bölgeden yapılarak ulaşım maliyetlerinin azaltılması için fındık coğrafyasındaki limanlar modernize edilecek. Yine fındık ihracatındaki ulaşım maliyetlerini azaltmak için en çok fındık ihracatı yapan Ordu, Giresun ve Trabzon illeri demiryolu sistemine bağlanacak.

DİL DEVRİMİ 90 YAŞINDA

MUSTAFA Kemal Atatürk

Yazının Devamını Oku

Emekli ek ödeme zammı istiyor

20 Eylül 2022
14  milyona yakın emekli, dul ve yetim, çıplak aylıklarına ilave edilen ‘ek ödeme’ tutarlarının yüzde 8-10’a çıkarılmasını istiyor.

Turgut Özal döneminde hayata geçirilen vergi iadesi uygulamasının 1 Ocak 2006’da kaldırılmasıyla emekliye aylık tutarlarının yüzde 4 ile 5’i oranında ek ödeme veriliyor. Çıplak aylıkların yüzde 4’ü ve 5’i kadar tutar hesaplanarak ücretlerine ekleniyor. Bankalara yatırılan aylığın içinde ek ödeme de bulunuyor. En düşük aylıklarda (3.500 lira) ek ödeme yüzde 5 olarak hesaplanıyor. Emeklinin büyük çoğunluğu aylığının yüzde 4’ü oranında ek ödemeden yararlanabiliyor.

16 yıldır artırılmayan ek ödeme tutarı günün koşullarına göre hayli düşük kaldı ve anlamını yitirdi. Emekli aylıklarına 6 ayda bir TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranında zam yapılırken, ek ödemenin sabit kalması milyonlarca insanı mağdur ediyor. Oranların yükseltilmesiyle aylığı artan emekliye daha fazla ek ödeme verilecek, dolayısıyla fazla para alacak.

2022 yılı başında asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıyla çalışanların ücretlerinde artış oldu. Maaşların asgari ücrete kadar olan bölümünden vergi kesintisi yapılmıyor ve çalışanın eline fazla para geçiyor.

Memur ile işçiye bu hakkın tanındığına dikkat çeken dar ve sabit gelirli emekli, siyasi iradeden 16 yıldır yerinde sayan ek ödeme tutarlarının mutlak artırılmasını bekliyor. Şükrü KARAMAN

MAHKEME SAYISI 7 BİNDEN 2-3 BİNE DÜŞÜRÜLEBİLİR

KORONAVİRÜS salgınının artırdığı işyüküne karşı mahkemeler için ‘nefes alanı’ ne olabilir: “Hâkimden önce hakem, mahkemeden önce adli hazırlık.”İstanbul Tahkim Derneği ve Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Mehmet Gün, uluslararası çevrimiçi seminerde, ‘modern uyuşmazlık yönetimi ve tahkimin rolü’nü ele aldı. İngiliz hukukçu Helen Dodds, Chiann Bao ve Mehmet Gün, tahkim süreçlerinin daha hızlı sonuç alınabildiğini değerlendirdiler. Gün, İstanbul’un önümüzdeki yıllarda tahkim için bir merkez olmayı umduğunu söyledi. Yargı reformu için 9 yenilikçi çözüm önerini kamuoyuna sunduklarını bildirdi.

“Bizim önerimizde de nihai temyiz mahkemeleri olan Yargıtay ve Danıştay ile 15 bölge adliye mahkemesi aynen korunmaktadır. Biz, yedi bölgeye toplanmış olan bölge idare mahkemelerinin sayısının ise 15 bölgeye çıkarılıp bölge adliye mahkemeleri ile eşitlenmesini öneriyoruz. Bir diğer önerimiz, çabuk müdahale edilmesi, hızlıca halledilmesi gereken nispeten küçük ve kolay işlere bakan mahkemeler ile ‘adli hazırlık mahkemeleri’nin vatandaşın ayağında hizmet vermesi. Mahkeme sayısını 7 binden 2-3 bine düşürmek mümkün olabilecektir.

Halihazırda ilk derece mahkemelerinde dört-beş sene süren davalar yerine, mahkemeye intikal ettiği tarihten itibaren üç-dört ay içinde karara bağlanabilecektir.”

Yazının Devamını Oku

Gaziantep’in öteki yüzü

16 Eylül 2022
Gastroantep Festivali tüm hızıyla başladı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Gaziantep Valisi Davut Gül ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’in katılımı ile Batalhöyük üzerinde Gastromoni Festivali’ne özel olarak hazırlanan alanda fıstık hasadı ve şire yapımı gerçekleştirildi. Yetişmesi ile, ‘nazlı’ meyveleri ile ‘alımlı’ antepfıstığının hasadı festivale katılan protokol ve davetlilerle birlikte yapıldı. Daha sonra alanda şire yapımı için üzüm tepelenerek suyu kaynatıldı ve cevizli sucuk yapıldı.

ŞAHİN VE ERSOY NELER DEDİ

Konuşmalarında Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Bugün 70 ülkeden katılımcı var, 300 ünlü ve Michelin yıldızlı şef burada. Çevremizi koruyup öze dönmemiz lazım”,

Bakan Mehmet Nuri Ersoy, “GastroAntep Festivali’nin her sene gelişerek devam ettiğini” belirterek ”Cumhuriyet’in 100. yılında 100 ürün tescillendi. Gaziantep artık bir cazibe noktası” dediler.

BÖYLE BİR DURUM DA VAR

Burada bir tespit yapmamız gerekiyor. Gaziantep bölgesinin aslında tarihine bakmak gerekiyor; üzüm ve bağcılık yönünden zengin bir bölge. Bunun M.S. 2 yy’da Romalıların doğudaki en büyük kenti olan Zeugma Antik Kenti’nde çıkarılan mozaikler üzerinde görülmesi mümkün. Ayrıca bu bölgede Dionysos betimli mozaikler karşımıza sıkça çıkmaktadır. Dionysos, Denizli Çal bölgesinde tapınım gören bir tanrı. Fakat Zeugma Antik Kenti’nde Dionysos betimli mozaiklerin görülmesi, burada üzüm ve bağcılığın yaygın olduğunu, buna dayalı olarak şarap üretiminin yoğun olduğunu gösteriyor.

BAĞLAR ZEYTİN VE FISTIK OLDU

1950’li yıllarda Gaziantep bölgesine özgün üzüm bağlarının olduğu ve Fransız şarapları ile yarışabilecek kalitede şarapların üretildiği biliniyor. Fakat ne yazık ki şimdi bağların yerini zeytin ve fıstık almış.

Geçmiş yıllarda antepfıstığına dair şu söz söylenirdi:

Yazının Devamını Oku

‘Gazianteplilerin gözlerinden öperim’

15 Eylül 2022
Gaziantep’e dün “Gaziantep Festivali” için indiğimizde hemen Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nü gezdik. Gerçekten görülmesi gereken bir yer. Bilim, eğitim, kültür ve sanat önceliklerinde güçlü ve vizyoner bir kurguda Türk arkeolojisinin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte özgün bir uluslararası kurumun AB projesiyle ortaya çıkarılması çok önemli sayılıyor. Hemen her Avrupa ülkesinin kazı ve araştırmalar yaptığı ve çoğunun arkeoloji enstitülerini 1889’dan beri kurmuş olduğu Türkiye’de bir Milli Arkeoloji Enstitüsü’nün kurulması eskiden beri bir hayalmiş...

Yokluğu önemli eksiklere yol açıyormuş... Bu projenin yaratılmasında Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’in büyük çabası olmuş. Bakanlığa 2014’te yazdığı mektupla da kuruluş fikri ortaya çıkmış. Neden mi önemli? Çünkü Gaziantep, dünyada en eski kentlerden biri. Paleolitik dönemden günümüze kadar iskan görmüş ve 20 medeniyet ve 5 antik kenti bünyesinde barındırmış, kadim bir kent.“Zeugma, Karkamış, Dülük, Yesemek” heykel atölyesi ve “Zincirli Ören Yeri”. Hititlerin ‘Hattuşa’dan sonra en büyük kentlerinden biri olan ‘Tilmen Höyük’ün Gaziantep’te olması, bu enstitünün kurulmasının başlıca sebeplerindendir. Bu enstitünün tarihi bir binada olması da enstitüyü daha önemli kılıyor. Kendirli Ermeni Katolik Kilisesi’nin farklı amaçlarla kullanılmasından sonra şu anki görevi, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’ne ev sahipliği yapmasıdır. Enstitüde Anadolu’daki kazılara destek verilecek ve araştırmacıların hizmetine sunulacak büyük bir arkeoloji kütüphanesi bulunuyor. Türkiye’de ilk defa Arkeometri Laboratuvarı’nda eserlerin karbon analizleri yapılacağı bildirildi. Enstitüde bir de Türkiye’deki arkeolojik kazıların bilgilerinin akademik olarak bulunduğu hakemli bir derginin çıkarılmasına başlandı.

Bu binanın en önemli özelliklerinden biri de 1933 yılında Gaziantep’i ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk’ün Gazianteplilere bu binanın balkonundan hitap etmesidir. Halkevindeki şu sözünü bütün Gaziantepliler bilirler: “Ben Gazianteplileri gözlerinden nasıl öpmem ki... Onlar sadece Antep’i değil, tüm Türkiye’yi kurtardılar.”

Mustafa Kemal Paşa’nın 1933 yılındaki Gaziantep ziyaretlerinde halkı selamladığı balkondaki duruşu, o dönemi yaşayan Gazianteplilerin verdiği bilgilerden hareketle ‘Panorama Müzesi’nin resimlerini yapan ünlü Rus ressam Aleksandır Samsanov tarafından resimlendirilmiş ve enstitünün balkona çıkan giriş merdivenlerine asılmıştır.

Ayrıca Gazi’nin enstitünün de bulunduğu Şahinbey ilçesi Bey Mahallesi nüfusuna kayıtlı olması, bütün Gazianteplilerin gururudur. Atatürk’ü ne kadar sevdiklerini bu durumu her gelene anlatarak ortaya koyarlar.

Burada Ara Güler ile ilgili önemli bir şey öğrendik. Güler’in Anadolu’daki arkeolojik alanlarla ilgili fotoğrafladığı sergisi halen enstitüde sergileniyor. Bakanlığın satın aldığı fotoğraf arşivinin bir kısmının enstitüde sergilemesi büyük ilgi görüyor.

GASTROANTEP’TE 500 ÇEŞİT YEMEK 2 MİLYON ZİYARETÇİ

4. Uluslararası GastroAntep Festivali bugün başlıyor. Michelin yıldızlı şeflerin, gastronomi profesyonellerinin ve gurmelerin katılacağı festivalin açılışını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Vali Davut Gül ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin yapacak. Söyleşilerin, yarışmaların, panellerin ve el sanatı ustalarının atölye çalışmalarının yapılacağı festivale yaklaşık 2 milyon katılımın gerçekleşmesi bekleniyor.

Zeytin-zeytinyağı üretiminde ‘iyi şeyler’ oluyor

Yazının Devamını Oku

Konut mu, üretim mi?

14 Eylül 2022
Alanya-Gazipaşa arasında, 60 kilometrelik inişli çıkışlı tepelerin arasında yüzlerce konut yapılıyor. Böyle güzel bir coğrafyada bu bir rant yağmasıdır; her iki kentin ‘sahipleri’ yörelerine sahip çıkmalıdır.

Kehanette bulunmayalım ama Alanya ve Gazipaşa’daki imar hareketleri nedeniyle on yıl içerisinde bu iki kentin birleşebileceği endişesini çok kişi yaşıyor. Birkaç yıldır bu ‘moda’ başlamış, müteahhitler örneğin, 16 daireli konutu yıkıp yerine 65 metrekareden büyük olmayan konutlar yapıyorlar, ‘kentsel dönüşüm’ böyle olmamalıdır. Böyle bir para kapısı açıldığında 6 dönümlük yere 10 milyon Euro verilir diye düşünüyor insan...

Bölgedeki kıyı şeridinde yararlı toprakların imara açılmasından dolayı üreticilerin konut yapımına yönelmesi vahim bir gelişme değil midir? Çünkü kıyı şeridi ile 500-600 rakımlarda üretilen hem tropikal hem de diğer tarım ürünlerinde ciddi bir verim farklılığı oluşuyor. Bu nedenle üreticilerin her ne kadar ‘imarlı arsası’ olsa da konutu değil, tarımı tercih etmelerinin çok daha doğru olacağını anlıyoruz.

Alanya Kaymakamı Fatih Ürkmez ile Orhan Altun ve Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’le konuşurken, kendilerine neden yaklaşık 90 otelin yıkılarak konuta çevrildiğini sorduk. Bu duruma her makamın karşı çıktığı anlaşılıyor ama uygulamada bir farklılık pek görünmüyor. Belediye Başkanı Yücel, uzun süreden beri ruhsat vermediğinin altını çiziyor. Ama ‘baskı’ya direnmek de çok zor. Başkan Yücel’e göre, konut ‘talebi’ de önlenemez bir yükselişte... Rus, Ukraynalı ve Alman turizminin hareketliliği yanında kentte oluşturulan iki üniversitedeki öğrenci sayısı 50 bine ulaşmış... Suriyeli mi, onların 2 bin kadarının tropikal seralarda çalıştığını öğreniyoruz. Bu miktarın yetmediğinin de altını çizelim.

ALANYA’DA KÜLTÜR NEREDE

Turizmci ve mimar Cüneyt Darı da aynı konuları gündeme getiriyor ve bize “kentte tiyatro, sinema, müzik, organizasyon gibi kültürel hizmetlerin eksikliğini” ciddi bir dille anlatıyor. Kendisi şimdiye kadar dünyanın çeşitli yerlerinde olmak üzere 100’e yakın otel projesi yapmış, İtalya’da ilk 100 mimar arasına girmiş. 60 mimarla çalışması, başarılarının boyutunu da gösteriyor.

SU FAKİRİ OLACAĞIZ

ALANYA’da ne denilirse denilsin, tarım çevreleri Alanya ve Gazipaşa’nın her zaman su fakiri bir bölge olduğunu söylüyor... Toroslar’a ne kadar kar düşerse dereler o kadar suyla öpüşür! Dim Çayı daha coşkulu akar... Ama global ısınma nedeniyle yeraltı sularına talep artıyor. Türkiye ne yazık ki su idaresini yönetmekte çok geç kaldı. Alanya’nın eski Ticaret Odası Başkanı Kerim Aydoğan, kentin sırtlarındaki heybetli oteline ve tarımsal işletmelerine 5 gölet yaptırmış; herkes takdir ediyor bu uygulamayı. Bu gözle değerlendirildiğinde muzdan sonra mango üretimi de risk altına girecek gibi görünüyor.

Mango verilerine dikkat.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin yeni meyvesi tanıtıldı

13 Eylül 2022
Alanya ve Gazipaşa’da yılın ilk mango hasadı başladı. Alanya sahilindeki Anjeliq House’ta yapılan etkinliğe Alanya (Fatih Ürkmez) ve Gazipaşa (Orhan Altun) Kaymakamları, Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel ile İstanbul’dan gelen gazeteciler, gurmeler ve çevredeki ziraat odası başkanları katıldı.

Bölge son yıllarda tropikal meyvede öne çıkmaya başladı. Mango ise Türkiye’nin favori tropikal meyvesi olmaya en büyük aday. Güzel tadı ve sayısız faydaları sebebiyle, bütün araştırmalar mangonun vitamin ve mineral deposu olduğunu gösteriyor.

Çeşitli sağlık sorunlarını kontrol altında tutmak için yardımcı bir gıda maddesi olarak tanıtılıyor. Mango artık yerli üretimin ürünü oldu. Tat ve rengi mükemmel; çünkü meyveler ağaçta olgunlaşıyor ve bu şekilde bütün faydalı unsurları barındırıyor.

Tarımcılar, mangonun Türkiye için büyük bir avantaj sağlayacağını vurguluyorlar. Çünkü ihracat potansiyeli çok yüksek. AB ülkelerinin severek tükettiği bu meyve, Afrika ve Güney Amerika’dan 45-50 günlük bir yolculukla tüketiciye ulaşıyor. Oysa Türk mangosunun çok daha kısa sürede halka ulaşması mümkün. Düşünün, bir gece önce dalından koparılan bu meyve, tezgâhtan buram buram kokusuyla sofranıza ulaşacak! Aldığınız enerji de cabası. Bu Türkiye için yeni bir ihracat kapısı olarak bölgede umut sayılıyor.

BİYODİZELDEN MANGOYA

‘Chefs Dreams Mango Bahçesi’ndeki etkinlikte bu projenin önderi, daha önce atık yağların toplanması ve biyodizel üretilmesi ile tanınan Mustafa Ezici tropikal meyve üretimine önem verilmesinde öncülük yapıyor ve diyor ki:

“Yenilikçi bir tarım arıyorsak o zaman mangonun üretimi ve geliştirilmesi için planlı, ciddi ve kapsamlı bir çalışma ile hep birlikte destek vermemiz gerekiyor.”

Mönüdeki sunumlar mango lavaş, kakule ile demlendirilmiş mango suyu, mango carpaccio, mango kabuğu ve Anjeliq House manda yoğurdu, karamelize mango yatağında Michelin Octopus Plate. Kurutulmuş mango eşliğinde çıtır İmam Çağdaş baklavası, mango dondurması ile doldurulmuş... Türkiye’nin ünlü gurmeleri Aylin Öney Tan, Zeynep Kakınç, diyetisyen Selahattin Dönmez, Meliha Okur ile M. Ali Dim’in etkinlikle ilgili bilgilerini köşelerinden yazacakları, TV ve radyolarda anlatacakları bildirildi. Fransa’da gastronomi alanında ödül almış, Michelin Yıldızı’na aday Mutlu Şevket Yılmaz’ın restoranına gidildi.

Emre Toktemur

Yazının Devamını Oku

‘Kağnı Kamyonu Yendi’

9 Eylül 2022
İstanbul’dan İnebolu’ya, İnebolu’dan Kastamonu, Çankırı ve Ankara’ya uzanan ‘İstiklal Yolu’ üzerinde, Mustafa Kemal Paşa’nın 1919 ile 1922 yılları arasında halkına aktardığı umudu konu alan belgeselin çekimleri tamamlandı.

‘Umudun Yolu - Kağnı Kamyonu Yendi’ belgeseli, görsel hafızamız için tarihe Anadolu kadınının gözünden yeni bir sayfa açıyor! Belgesel tarihe ‘stratejik’ bir bakış ile umudun hikâyesini ‘İstiklal Yolu’ üzerinden ulusal gerçekler ve yerel bilgiyle günümüze taşıyor. Geçmişin izlerini ve Mustafa Kemal’i tüm gerçekleriyle anlatmak için birçok noktada ‘Nutuk Yıldızı’ gösterileri düzenleyen araştırmacı ve yazar Alp Armutlu, ilk kitabı ‘Umudun Yolu - Kağnı Kamyonu Yendi’yi bir belgesel olarak seyirciyle buluşturmak için gün sayıyor.

Yönetmenliğini Nâzım Doğan ve Sinan Çevik’in yaptığı belgeselde Alp Armutlu, birlikte çalıştığı 30 kadar yerel anlatıcı ve 7 kişilik danışma kuruluyla umudu, İstiklal Madalyası ve İstiklal Yolu üzerinden ekranlara taşıyor.

Anadolu kadınının ve yerel halkın 344 kilometre boyunca yazdığı eşsiz kahramanlık destanı hakkında 2 yıllık bir araştırma çalışmasının ürünü olan belgeselde Alp Armutlu, çekim ekibiyle birlikte 100 yıl sonra aynı yol üzerinde 344 kilometre boyunca kağnı kullanarak ‘Umut’ taşıyan kahraman Kuvayımilliye’nin kadınıyla ve erkeğiyle fedakârlık dolu icraatlarını sadece Türkiye ile değil, dünyayla buluşturmayı amaçlıyor.

Armutlu açıklamasında, “İnebolu’dan kağnı ile yola çıktık. Öküzlerimiz Kuyruk ve Aslan’ı yol boyunca beslemek çok güzel bir deneyimdi. Yerel halk bizi bağrına bastı. Bize ikramda bulundular. Onlarla umudu konuşmak muhteşem bir deneyim oldu. Onların anlattıklarıyla bazen gözlerimiz yaşardı, bize anlatılanları bugüne aktarmak, Atatürk izinden giden gençler olarak bütün ekibimizin borcuydu. Geçtiğimiz her ilçeden toprak aldık, cephane sandığımızın içinde biriktirdik. Ankara Valiliği’nin izniyle sabahın 5:30’unda 1. Meclis önünde çekim yaptık. Saat 06:00’da işine giden Ankaralıların yoğun ilgisiyle karşılaştık. Topladığımız toprağı, Haymana’da Mangal Dağı’nda 63 şehidimizin yattığı şehitlikle buluşturduk. Dağın tamamında 1.000 şehidimiz var.”

LANSMAN 26 EKİM’DE

Proje koordinatörlüğü gazeteci Gökhan Karakaş tarafından yapılan belgeselin dış ilişkiler koordinasyonu ise Eyüp Kömeçoğlu tarafından sağlandı. Trans Bosphor Denizcilik, Carmed Medikal, Tamay Denizcilik ve İnce Denizcilik belgeselin sponsorluklarını üstlendi. Belgeselin İstanbul lansmanının 26 Ekim’de yapılması planlanıyor.

TÜRKİYE KÜLTÜR YOLU FESTİVALLERİ BAŞLIYOR

KÜLTÜR

Yazının Devamını Oku

Milas’taki sempozyum dünyayı şaşırttı

8 Eylül 2022
13. Karia, Karialılar ve Mylasa Sempozyumu, iki yıl aradan sonra Milas’ta yapıldı. Dünyada sualtı arkeolojisinin kurucusu, Türkiye’de sualtı kazıları yapmış olan ve geçen yıl yaşamını yitiren ABD’li Prof. George Bass’ın ve onun yakın çalışma arkadaşı Dr. Cemal Pulak’ın onuruna yapılan sempozyumda Antik Çağ’ın ekonomisi ve ticaretiyle ilgili birbirinden ilginç 30 bildiri sunuldu. Sempozyuma Türkiye’nin yanı sıra İtalya, Almanya, İsviçre, Fransa, ABD, Mısır’dan arkeologlar katıldılar.

Sempozyum; Yeniköy Kemerköy İşletmesi ve IC/Limak’ın ana sponsorluğunda, Milas Ticaret ve Sanayi Odası, Mimarlar Odası Milas Temsilciliği, İMİ Koleji, Muğla Ticaret Borsası ve İzmir Milaslılar ve Milas’ı Sevenler Derneği ile bazı kişilerin katkılarıyla gazeteci Olcay Akdeniz tarafından düzenlendi.

‘13. Karia, Karialılar ve Mylasa Sempozyumu’nun onuruna düzenlendiği, ABD’nin Texsas A&M Üniversitesi’nden Dr. Cemal Pulak yaptığı sunumda, merhum Prof. George Bass’ın arkeolojik sualtı kazısını yaptığı Uluburun batığında bulunan metal yükün gümüş karşılığının 5 bin 350 gümüş şekel bakır ve 500 gümüş şekel kalay olmak üzere toplam 5 bin 850 gümüş şekel olduğunu bildirdi. Dr. Pulak o çağda 1 şekelin 9.4 gram ağırlığında olduğunu anlatarak 5 bin 850 gümüş şekelin alım gücünün ise 5 bin 250 koyun veya 390 öküz alımına eşdeğer olduğunu bildirdi.

LEYLAK DAMARI MERMERİ

Sempozyumun en ilginç sunumlarından birisini ise İtalyan Prof. Mathias Bruno ile Türk Jeoloji Mühendisi Prof. Ali Bahadır Yavuz yaptılar. Antik Çağ’da Karia bölgesindeki mermer ocaklarını ve mermer özelliklerini anlatan Prof. Yavuz, Milas’ın leylak damarlı mermerleri ile bordo renkli mermerlerinin İtalya’da pek çok saray ve kilisenin yapımında kullanıldığını, ayrıca Karia bölgesinden çıkarılan mermerlerin İtalya’da heykel yapımında kullanıldığını ifade etti.

İsviçreli Dr. Eberhard Zangger ise konuşmasında M.Ö. 1700 ile 1200 yılları arasındaki Geç Tunç Çağı’nda Batı Anadolu’nun ekonomisini ve ekonomik ilişkilerini anlattı. Luvilerin Batı Anadolu’da çok büyük bir uygarlık yarattıklarını ifade eden Dr. Zangger, Luvilerin Hititlerle ve Mısırlılarla ilişkilerini anlattı. Hititlerin mal akışını kayıt altına aldıklarını ve bu kayıtlar üzerinden ithal edilen tüm mallara vergi koyduklarını belirten Dr. Zangger, Doğu Akdeniz ve Mısır kaynaklarında geçen “deniz kavimleri”nin de Batı Anadolu’dan geldiğini ve bunların Luviler olduğunu ifade etti.

İki gün devam eden sempozyumda daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış bilgilerin sunulması dikkat çekti. Türkiye içinden ve yurtdışından gelen katılımcılar, sempozyumdaki samimi ve içten ortamdan çok etkilendiklerini ve sunulan bildirilerin bilimsel düzeyinin çok üst düzey olduğunu belirterek gelecek yılki sempozyuma da katılacaklarını şimdiden ifade ettiler.

GÜNÜN AYÇİÇEĞİ SOHBETİ

“Ayçiçek

Yazının Devamını Oku