Çünkü bugün ürettiğimiz birkaç ürün türü hariç hiçbir şey gelecekte varlığını korumayacak.
Nasıl mı?
Ürünlerin yapımında kullanılan malzemeler bu yok oluşun tek nedeni. Plastik ve lastik gibi petrol ürünleri, petrol ürünlerinden elde edilen tutkallar kullanılarak üretilen eşyalar, tekstil ürünleri, aksesuarlar, yapı malzemeleri. Beton kullanılarak yapılan binalar, köprüler, yollar...
Hiçbir şey mi kalmayacak?
Hayır. Cam, seramik, bazı taş türleri ve oksitlenmeyen metal türlerinden imal edilen şeyler kalacak.
İşte, bu süreçte dünyaya bırakabileceğimiz tek şey bu. Murat SEVGİ
GÜNÜN SÖZÜ
“Çocuklarınıza dünyalık bırakma telaşını yaşamayın, çocuklarınıza yaşanabilecek bir dünya bırakın.”
Ve şöyle devam ediyor: “İklim değişikliği, savaş kapıda. Dünya Gıda Krizini konuşuyor. İnsanlığın ilk tarımsal üretimi yaptığı verimli topraklarda 40 yıl önce GAP diye bir projeyi başlattık. Enerji bölümü hemen hemen tamamlandı ama projenin sulama ve tarımsal üretim hedeflerinde hala yolun yarısındayız.”
“Artık herkes kabul etti. Tarım stratejik bir sektör oldu. Su zaten stratejik bir doğal kaynak. GAP’ta toprak çok verimli. Su da var. Şimdi bu projenin yeniden eski heyecanıyla ele alınması zamanıdır” diyen Dursun Yıldız, hidroelektrik enerjimizin dörtte birinin oradaki barajlardan geldiğini ama GAP’ın en stratejik avantajının bölge kalkınmasına ve gıda arz güvenliğimize sağlayacağı büyük katkı olduğunu anlattı.
Yıldız, ”GAP projesinin tamamen devreye alınması ile ülke ekonomisine 6.7 milyar dolarlık katkı sağlayacağı hesaplanmış. Bence enerji ve gıda krizine ilerleyen dünyada bu katkı bundan çok çok daha fazla olacak. Çünkü bizi ve insanlığı gelecekte temiz su ve toprak kurtaracak” dedi.
GAP Projesi’nin, ilerlemesi boyunca sosyal, ekonomik politik birçok problemle karşılaştığına vurgu yapan Yıldız, projenin durmadığını, ilerlediğini ama kendisine bağlanan büyük umutları beklendiği gibi gerçekleştiremediğini belirtti. Projenin kamu yatırımlarından aldığı payın son dönemde azaldığını ifade eden Yıldız, “Proje son dönemde biraz gölgede kaldı” dedi.
Yıldız “GAP’ı tümüyle tamamlayabilmiş olsa idik gerek bugün gerekse gelecek için büyük bir gıda arz güvenliği avantajımız olacaktı. Şimdi GAP’ı tekrar hatırlama zamanı. GAP, Türkiye’nin ve bölgenin gıda güvencesinin anahtarı” dedi ve “Rahmetli Cumhurbaşkanımız Demirel’i saygıyla analım. Aman GAP’ı kimselere GAP’tırmayalım” vurgusu yaptı.
ORMANCILIKTA YAZIN VE KIŞIN NE YAPILIR
Görevleri
2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında emeklilik yaşının yükseltilmesi belki SGK kurumunun batmasını engellemişse de sonraki yıllarda toplumsal bir sorun haline dönüşmüştür.
Burada yapılan esas hata yaş, prim gün sayısı ve sigorta süresinden oluşan 3 sac ayağından sadece yaş ile ilgili olan kuralın değiştirilmesi olmuştur.
Böylece sigorta süresi ve prim gün sayısı dolan çalışanlar karşılarında yaş kriteri duvarını bulmuş oldular...
Aslında EYT olanların bir çoğu benim gibi 40-50 yaş aralığında işini kaybeden ve iş bulamayan çalışanlar.
Yani gerçek sorun işsizliktir. Çünkü çalışabilecek durumda olan hiçbir insan daha düşük bir gelir alacağını bilerek emekli olmak istemeyecektir.
Ancak oluşan tablo insanları emekliliğe muhtaç bırakmıştır. Esas acı olan budur.
Bugüne geldiğimizde iktidar her seçim öncesi haklı gerekçelerle hayır dediği EYT’lilere siyasi gerekçelerle de olsa çözüm arayışına girmiştir.
YILLARDIR ÇÖZÜM BEKLİYORUM
Atatürk’ün pek bilinmeyen “Gazeteciler; gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” sözünün ta 1929’dan beri devlet kayıtlarında olduğunu öğrendik. Özmen, kitabın başında “Atatürk’ü Anlayabildik mi?” sorusunu yanıtlarken, “Atatürk’ü ve düşüncelerini bizim nesile gerçek manada anlatmadılar” diyor. Hakkında yerli ve yabancı yazarın yazdığı yüzlerce kitabı okuduğunu, ‘Nutuk’u birçok kez okuduğunu, okumaya da devam ettiğini belirtirken, “onun nasıl ileri görüşü bir kişilik yapısına sahip olduğunu, yüz yıl önce söylediklerinin bugün bile geçerli olduğunu gördüğünü, bu nedenle de kendisine karşı ilgi ve sevgisinin tutkuya dönüştüğünü” anlatıyor.
Türkiye’de gazetecilikten başlayarak, araştırmacı gazetecilikten, bu mesleğin büyüklerinin vicdani sorumluluklarından örnekler veren Erkan Özmen, Büyük Önder’in Kurtuluş Savaşı yıllarında bizzat çıkartmış olduğu gazeteleri araştırırken, kendisini bir anda ‘Türk Gazetecilik Tarihi’nin içinde bulduğunu söylüyor. Atatürk’ün, Kurtuluş Mücadelesi’nin sözcülüğünü yapacak olan, Sivas’ta İrade-i Milliye, Ankara’da da Hâkimiyet-i Milliye gazetelerini çıkarttığını vurgulayan Özmen, kitabı ile, bize öğretilenlerin dışında da bir Atatürk’ü, onun temel öğretilerini, düşünce yapısını ve gerçekleştirdiklerini, neden sonuç ilişkileri içinde araştırarak farklı bir perspektifle sunuyor.
GÜNÜN 600 BİN İMZASI
MADEN Kanunu’na eklenecek geçici madde ile zeytinliklerin madenciliğe açılmasına izin verecek torba yasa teklifi TBMM’de komisyonda görüşülecekti. #ZeytinimeDokunma diyerek change.org/ZeytinicinAdalet adresinde bir araya gelen yaklaşık 600.000 kişinin imzaları, zeytin için adalet isteyen vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından TBMM’ye sunuldu. Teklif dün sürpriz bir şekilde geri çekildi.
Aydın Gün’ü anma konseriHAYAT KISA SANAT UZUN
İKSV’nin kurucu beyni olan ve bu kurumu 20 yıl yöneten Aydın Gün’ü anma konseri Kadıköy Süreyya Operası’nda gerçekleştirildi. Ayça Atikoğlu anlatıyor: “Aydın Gün’ü kaç kişi hatırlıyor, kimler gelecek acaba diye düşünürken, dopdolu bir salon ile karşılaştım, en etkileyici olan ise kitlenin gençliği idi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden, konservatuvardan gençler ve tabii Kadıköy’den samimi sanatseverler kitlesi.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi hiç alışık olmadığımız bir şey yaptı, eşsiz bir vefa örneği sergiledi. Murat Karahan’ı yürekten kutluyorum. Binbir emek ile İstanbul Operası’nı kuran Aydın Gün’ün tüm ömrünü kapsayan sanat yaşamı, hem sunum hem de aryalar eşliğinde sunuldu. Solistler, konsept ve sunumu gerçekleştiren Niyazi Ölmez, Betül Görgülü, koro şefi Paolo Villa büyük sanatçıya layık bir iş çıkardılar.
MUHTARLARDAN ZEYTİN İMZASI
Fas, Afrika’nın dünyanın zirvesinde olması istiyor.
Yani bu Afrika ülkesinin gözü Dünya Kupası’nda. Bütün bahisleri altüst etti, ona en düşük şans verenler hüsrana uğradı.
Fas’ın değeri 242 milyon Euro; rakiplerine göre en düşük değerde sayılıyor. Hırvatistan 377 milyon Euro, Belçika 556 milyon Euro, Portekiz 865 milyon (Ronaldo hariç), İspanya 877 ve bugün karşılaşacağı Fransa 1.04 milyar Euro...
Fas 5 maçtır hiç gol yemedi. Dünya Kupası’nda bu bir rekor.
‘Faslı Türk’ saydığımız dostumuz Noureddine Tahir, Faslıların maçlardaki çoşkusunu hatırlatıyor ve “Paris şöyle ya da böyle yanacak” diyor.
Yani şunu demek istiyor: “Kazansak da kaybetsek de sorun olacak.”
İKİ SİHİRBAZ VAR
Fas takımının arkasında iki
Bir de ne görsün, internet ücretli. Sadece CIP Terminal müşterilerine ücretsiz. CIP Commercially Important Person (Ticari Önemli Kişi) demek. Önemli kişi değilsen ücretsiz internet minternet yok.
Antalya Havaalanı WiFi yazınca zaten anlaşılıyor. ‘Geliş-Gidiş salonlarında internet var. DorukNet işletiyor‘ diyor. Yani ücretli olduğunu dolambaçlı yazıyor.
Antalya Havaalanı’nın yüzde 51’i Alman Fraport şirketine, geri kalanı da TAV Holding’e ait. Fraport’un işlettiği Frankfurt Havaalanı’nda ise WiFi 7/24 ücretsiz. Yani kendi ülkesinde bedava verdiği hizmeti bizde ‘Önemsiz‘ kişilere ücretli sağlıyor. Fraport’un ortağı TAV CEO’su Sani Şener başarılı bir yönetici. ‘Çoğunluk hisse Almanlarda‘ demeden bu konuya acilen el atacağını sanıyoruz.
Dünyayı gezen dostumuz Fraport‘a göre ticari önemsiz olduğu için bizi arayamadı. Alandan çıkınca Türk usulü bir minibüs şoförüne aratıp haber verdi geldiğini. Dostum ‘Umarım ölmeden AB’ye girdiğimizi görürüm de Brüksel’e bir dilekçe yazarım. Fraport’un kendi ülkesine başka Türkiye’ye başka uygulama yaptığını bildiririm‘ diyor… Ama bunları ancak Brüksel’den bir müfettişin gelmesini beklemeyelim. Sani Şener Bey’in kulakları çınlasın.
KANSU ŞİİR ÖDÜLÜ
CEYHAN Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne 2023 yılı için katılım koşulları açıklandı. 1986’dan bu yana düzenlenen ödüle katılım koşulları şöyle: Ödüle aday olan yapıtlarda Ceyhun Atuf Kansu’nun şiir anlayışı göz önüne alınarak, çağdaş bir dünya görüşü ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır. Seçici kurul; Ali Cengizkan, Bahar Gökler (ailesi adına), Ahmet Özer, Ferruh Tunç ve İlyas Tunç’tan oluşmaktadır. Ödül kazanan yapıt, Ceyhun Atuf Kansu’nun ölüm yıldönümü olan 17 Mart 2023 tarihinde açıklanacaktır. Ödüle son katılma ve aday gösterilme tarihi 1 Ocak 2023’tür.
BOYNER’DEN ÖNEMLİ BİR ADIM
BOYNER
Birkaç dakika içinde Sağlık Bakanlığı SGK’dan mesajı geliyor:
“... tarihli e-reçete ile şu ilaçlarınız... Acil şifalar dileriz. ... kutu ilaç ... TL katılım payı (aylıktan) vardır.”
Işık hızıyla inanılmaz bir teknoloji. Yalnız problem var. Eve gelip ilaç poşetini açıyorum. Üç kutu olması gereken tansiyon ilacımın biri, bir paket. Diğeri hiç yok. Onların yerine eczacı çocuk aspirin vermiş. Eczaneyi arıyorum. “Rapor süreniz dolmuş. Onun için bir paket alma hakkınız var. İlacın diğeri hiç bulunmuyor. Muadil ilaç da bulunmuyor.”
Bu konuda ilacı yazan sağlık ocağındaki doktor beni uyarmıyor, eczacı uyarmıyor, Sağlık Bakanlığı uyarmıyor. Veya sistem öyle tasarlanmış ki uyaramıyorlar. Şimdi herkes ‘algoritma’ falan diye bilir bilmez konuşur ya... Sistemin algoritması yanlış veya eksik tasarlanmış. (Bu arada “Algoritma”, cebiri bulan Türk matematikçisi El Harezmi’nin adından gelir.)
Benim meslek yaşamım, ekibimle kurum düzeyinde bu tip sistemler tasarlamakla geçti. Böyle açıkları olan bir sistem tasarlasak, veya hatayı düzeltmesek, bizi herhalde anında kapının önüne koyarlardı. Son derece mütevazı aylıklarla çalıştık. Bu sistemleri kuranlara ne ödeniyor, bilmiyorum.
Kimseden gık çıkmıyor.
Ayrıca bana yıllar önce ‘yüksek tansiyon’ teşhisi koyan doktorum, ilk raporunda bu ilaçların “Ömür boyu kullanılması gerekir” diye yazmıştı. O zaman benim bu ilaçları kullanmam için niçin iki yılda bir yeni rapor almam gerekiyor? Bu yapılanlardan biri yanlış. Bu konuda da kimsenin sesi çıkmıyor. Zeki ERTÜRK
PAMUK PLANSIZ TARIM KURBANI
CHP’nin düzenlediği bu 3 Aralık konferansını iyice analiz ettiğinizde, CHP bu seçtiği küreselci 70 kişilik kadroyla insan odaklı bir sistem ile insan ve vatandaş iradesini değil, insanları ülkelerinde mal sahibi olan vatandaşlar olarak değil; küreselciliğin tabiatına uygun olarak, insanların ülkelerinde bile kiracı olması istenen bir mantıkla ve dijital dünyada da insanın sahip olma güdüsünün insanlar içinde küresel güçlerin lehine yok edilmesi dizaynını ve bunları ülkedeki tüm vatandaşların kafalarına bu küreselci mantıkla bir format atmak isteyerek yerleştirmek ve tüm bu sistemin insan üstü bir kabiliyetle (uluslararası süper kapitalistler) yönetilmesinin geçerliliğini savunarak, Türkiye’yi bu konferansta küreselci bir dizayn etme tavrı çizmiştir.
Bu konferansta, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği gibi bir CHP iktidarı Türkiye’nin başına geçerse, o zaman küreselci 70 kişilik siyaset üstü bir iradeyle Türkiye’yi dizayn edecek ve yönetecek. Bu dış üretimli teknokrat kadroyla ki bu kadro, siyaset üstü kararları siyasetçiler için çizebilecek ve karar alabilecek bir niteliğe kavuşturulacak hissi vermeye çalışılmıştır.
Bunun adı ise bir ülkede, seçmenin irade ve taleplerini hiçe sayarak, siyasete, siyaset üstü gibi kavramlar kullanarak yapılan küreselci bir darbe demektir. Bunun adı siyasette siyasiler için TBMM dışından karar alınmasıdır. Bu anlayış, seçimlere vatandaş ve siyasi partiler olarak gitmenin ve oy kullanmak gibi vatandaşlık görevlerini yapmanın da bir tür gereksizliğini yansıtmaktadır.
CHP’nin bugünkü küreselleşmeci anlayışı ile iktidara gelmesi, gerçekte, Türkiye’deki bütün denetimi ve kararları 70 kişilik küreselci komiserlere bırakması, ülkede demokrasiyi, meclis içi ve dışı demokratik denetimi ve gelişmeyi, esas olarak, özünde kurumsal olarak engellemek istemesi demektir.
Yani bunlara göre, bugünkü küreselleşmecilerin ideolojisi olan, insan ve kurumlar olarak her şeyin (pandemide de bunun küreselcilerce testi yapıldığı gibi) dijital olarak denetleneceği, yönlendirileceği, kurumların bile -gereksizleşeceği ve yönlendirileceği için- iktidar için kişisel ve toplumsal iradeyi yansıtabilen seçimlerde gereksizleşeceği demektir.
CHP’nin yeni vizyonuna göre, zaten sözde seçimlerde seçilen siyasi irade, küresel odakların Türkiye komiseri olan bu 70 kişilik kadro tarafından yönetileceği ve yönlendirileceği için, Türkiye adına her türlü kararı alabilecek olan bu küreselci üst gücün temsilcilerinin de bu şekilde Türkiye’deki küreselciliğin temsilcisi olacağını konferansta belirten bugünkü CHP, bu şekilde, CHP’nin avansını da alan küresel güçlerin Türkiye’deki 70 kişilik asıl gücü de olacaktır.
Sefa YÜRÜKEL
GÜNÜN SÖZÜ