Paylaş
Mustafa Kemal Atatürk, ilk yazıda anlattıklarımıza rağmen hiçbir zaman büyüklük kompleksine kapılmadı ve bulunduğu onur ve şeref kaynağı makamını asla bir Kartal Yuvası olarak görmedi. Hatta bu konuda bir ara kendisine Padişahlık ve Halifelik dahi teklif edildi. Ama O, bütün bunları hep elinin tersiyle itti. Çünkü O, “Atatürk’ü sevmek milli bir ibadettir” diyen merhum Bayar’ın ifadesiyle bizden biriydi. O nedenle hayatı boyunca büyük bir alçakgönüllülükle ve daima, “Yüce Türk milleti!” dediği milletini her daim ön plana koyarak hep örnek almayı ve örnek olmayı yeğledi. Bu bağlamda örneğin büyük bir strateji ve zamanlama ustasıydı; neyi, ne zaman ve nasıl yapacağını çok iyi biliyordu. Bunu savaşçılığına hayranı olduğu Büyük Atilla’dan örnek aldı.
26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’u başlatırken özellikle bu ‘26 Ağustos’ tarihini 26 Ağustos 1071’de Anadolu’ya giren Malazgirt kahramanı Büyük Alparslan’dan örnek aldı. Yine Trikopis esir düştüğünde O’na gösterdiği centilmenliği, Alparslan’ın Romen Diyojen’e gösterdiği centilmenlikten örnek aldı. Adına ‘Sad Harekâtı’ denilen ve I. Körfez Savaşı’nda Amerikan Generali Norman Schwarzkopf da bu defa tanklarla uyguladığı Büyük Taarruz’un planlarını hazırlarken, Kartaca Komutanı Anibal’ın Roma ordusunu darmadağın ettiği Cannae Savaşı’ndan örnek aldı. Altıntaş Savaşı sonucu Bursa, Afyon, ve Eskişehir bölgeleri kaybedildiğinde orduyu Sakarya içlerine doğru çekerken, bir ara Perslere yenilen Romalıların Anadolu’nun içlerine doğru, Kapadokya’ya çekilmesini örnek aldı. Büyük Taarruz öncesi orduyu cepheye kaydırırken geceleri yürütüp gündüzleri ağaç gölgelerinde ve ahşap binalarda konaklatmasını, en dişli düşmanı olan İngilizlerin Arabistan Orduları Komutanı meşhur Mareşal Allenby’den örnek aldı.
Bu şekilde Büyük Taarruz kazanılıp Cumhuriyet’in temelleri atılırken Kadın Hakları Projesi’nden Dil–Tarih, Sanat ve Musiki Projesi’ne varıncaya kadar her türlü kalkınma hamlelerini başlatırken dünyaca ünlü Rus yazar Petrov’un yazmış olduğu ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi’ kitabından hareketle ülkesi Finlandiya’yı bataklıktan cennete çevirmiş olan Sinelman’dan örnek aldı.
“On yılda demir ağlarla ördük yurdu bir baştan bir başa” derken, daha önce Fransızların elinde bulunan Alsas Loren bölgesini geri almak üzere Prusya Başbakanı Bismark’ın yaptığı hamlelerden örnek aldı.
“Kılıç kullanan kol yorulur ama saban kullanan kol daha çok güçlenir” derken Fransızların esaretinden kurtulmak isteyen Kanada çiftçisinden örnek aldı.
“Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştireceğiz” derken, çok hayranı olduğu Tevfik Fikret’ten örnek aldı.
‘Yurtta sulh, cihanda sulh!’ derken Aristo’dan örnek aldı. Çünkü Aristo bir yapıtında, “Dünya bir vücut gibidir; nasıl ki vücudun herhangi bir yerine sivri bir cisim batırıldığında vücudun her tarafı ıstırap duyuyorsa, dünyanın da herhangi bir yerinde meydana gelen acı bir olay bütün dünyayı etkiler” der.
Çanakkale’de yatan yabancı Anzak askerleri için, “Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır” derken, Mevlâna’nın “Gel ne olursan ol; ister kâfir, ister Mecusi ve ister putperest ol yine de gel” sözünden örnek aldı. Bunlar saymakla bitmez.
İşte Atatürk’ü Atatürk yapan ve O’nu tarihin altın sayfalarına çelik harflerle yazdıran özellikleri kısaca bunlardır.
Ahmet Eren DOĞA-Araştırmacı, yazar-İZMİR
MİLAS NEDEN BAŞARI GÖSTERİYOR
Milas’ta Valiliğin ve Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin de desteği ile Kaymakamlık, Belediye Başkanlığı, tarım müdürlükleri ile meslek odalarının ve STK’ların ortak emek ve çabasıyla düzenlenmeye başlayan ‘Milas Zeytin Hasat Şenlikleri’, Türkiye’ye örnek gösterilen bir birliktelik içinde yapılıyordu. Kaymakamlığın başkanlığında şenliğin tüm hazırlıkları organize ediliyordu. İktidar partisinin başka, Muğla Büyükşehir ve İlçe Belediyesi’nin başka partiden olmasının hiçbir etkisi ya da ‘sıkıntısı’ yaşanmıyordu. Hatta böyle bir ayrım hiç kimsenin aklına bile gelmiyordu.
AB coğrafi işareti alarak çok önemli bir başarı gösteren Milas Ticaret ve Sanayi Odası, ardından bu işin olmaz olmazı Ziraat Odası, TARİŞ ve Şoför, Esnaf, Bakkal-Bayi Odaları’ndan Milas Süt Üreticileri Birliği’ne, gazilerden muhtarlara kadar Milas’ta herkes, her kurum el ele vererek şenliğe sahip çıkıyordu. Fakat yaklaşık iki yıldır Milas’ta Kaymakamlık ve ona bağlı birimler başka, Belediye başka bir çekim merkezi oluşturmaya başladı. Meslek odaları, sivil toplum kuruluşları da iki arada bir derede, her iki kesimce düzenlenen etkinliklere katılmaya “çalışıyorlar”... Bu yılki şenliğin afişine baktığımızda ise şenliği düzenleyen ve destek veren kurum ve kuruluşların arasında Valilik, Kaymakamlık, İl ve İlçe Tarım yok... Görünen o ki, başka şehirlere örnek gösterilen ‘Milas’ın birlikteliği’ çatlamış...
Bakalım bu yılki etkinlikte neler göreceğiz.
GÜRER’DEN İKİ UYARI
- CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Plan ve Bütçe Komisyonu Toplantısı’nda yaptığı konuşmada marketlerde poşet kullanımının azalmadığını, aksine daha çok poşet sarfiyatının olduğunu belirtti.
- Ülkemizde yaşanan çevre sorunlarının yanı sıra yabancıların edindiği gayrimenkullerle ilgili soru önergelerine verilen yanıtların yetersiz olduğuna değinen Gürer, bu konudaki belirsizliği giderilmesi için soru önergelerinin net ve anlaşılır bir şekilde yanıtlanmasını istedi.
SÜMER EZGÜ VE SELANİK TÜRKÜSÜ
- HALK müziği sanatçısı Sümer Ezgü, dostlarına Atatürk’ün çok sevdiği Selanik türküsünün videosunu göndermiş ve ekli mesajda da şöyle demiş:
“Atatürk modern dünya için bir insanlık ve yönetim modelidir. Bilimin yolu, onun idolüdür. Gitmeden önce söyleyeceğini söylemiştir. Bize düşen; açılan kapıdan ilerlemek, konuşmak yerine üretmek, birbirimizi yemeden bilgi ve liyakat merkezinde bütünleşmek, eğitime, teknolojiye ve öz üretime prim vermektir. Ata’m ben seni özümsüyorum ve yolunda üzerime düşen vatandaşlık görevimi yapıyorum. Kalbimdesin...”
GÜNÜN SÖZÜ
“Atatürk gençlere doğru öğretilmiyor.” (Can Selçuki)
MESAJ PANOSU
- Kapadokya yazınız içindir. Bu işle muhterem Bakanımız bile başa çıkamıyorsa bütün dünyadaki her köşeden gelip görmek istediği bu yöreye arsızlık yapanlara sadece ‘yuh ki yuh’ demek bile çok az. Yapanları anında gören ve ihbarlamayanlara da aynen ‘yuh ki yuh’. Başka söz yok maalesef. İlyas ADUT
-Halkımızın kişi başına düşen yıllık ekmek tüketimi 121 kg olup, bu Batı’da kişi başına 35/45 kg arasında, Batı Avrupa’daki ülkelerin büyük bölümünde bir kişi yılda ortalama 80 ila 90 kilo et yerken, Türkiye’de ise bir kişinin yılda tükettiği ortalama et miktarı 17 kilo civarındadır. Basri KOYUNCUOĞLU
- Almanya’da çıkan yeni sosyal yardım yasa tasarısına göre, 2 çocuklu bir aile devletten 902 Euro, çocukları için ise 696 Euro alabilecek. Böylece bir ailenin eline hiç çalışmadan ayda 1.598 Euro para geçmiş olacak (DW’den). İ.H.
Paylaş