Paylaş
Kongrenin ilk gününde 3 ayrı salonda 3 ayrı çalıştay yapıldı. Bize göre kongrenin en önemli özelliği, ilk defa ‘bilimsel aklı’ öne çıkarmasıydı.
Arıcılık alanında Türkiye’nin dünya çapında biliminsanları var. Ne yazık ki farkında değiliz. Balı Amerika’da birincilik ödülü alan geleneksel bal üreticisi var, yeni nesil arıcılar var. Teknoloji ve inovasyon ile farklı bir yolculuk var. Örneğin Kongre Başkanı Prof. Dr. Mustafa Avcı’nın (Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi), yığınla bilimsel makalesi var. Prof. Dr. Levent Aydın, Uludağ Üniversitesi’nde üniversitenin arılarına bakıyor, makaleler yazıyor.
Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aslı Özkök’le birlikte liste uzayıp gidiyor.
‘GEZGİNCİ ARICILAR’
Arıcılık ile bilim bize ‘sürdürülebilir’ yaşamı anlatıyor. O yüzden iklim krizinin tam da göbeğinde, kuraklık tehdidi altında en büyük gücümüz olan ‘gezginci arıcıların’ bundan sonraki süreçte öne çıkması, tartışılması ve desteklenmesi gerekiyor.
Neden?
Çünkü Türkiye’de 9 ay arıcılık yapılan bölgeler var. Burada gezginci arıcıların arıları gezdirmek için yaptıkları harcama, girdi maliyetlerine ek yük bindiriyor. ‘Mardin’den Marmaris’e’ kovan getirmenin nakliyesi 30 bin TL. Bu tür trafik durmuş vaziyette. Arıların beslenmesi için özellikle doğal şeker pancarına ihtiyaç var, özel bir destek ve teşvik gerekiyor.
DÜNYA LİDERİ OLMAYA 5 KALA
Kongrede ele alınan arı ıslah çalışması, pazarlama stratejileri ve Basra böceğinin yaşadığı çam ormanlarının geleceği öncelikli tartışma konularıydı. Oysa gezginci arıcılar çok daha önemli ve öncelikli bir konu. Çünkü 60 bin aile, 8 milyon kovan, 110 bin ton bal ile dünya ikincisiyiz. Dünyada gezginci arıcılık ile fark yaratan tek ülkeyiz, bitki dokumuz zengin. Niye dünya lideri olmayalım?
Eğer gezginci arıcılara yeterli desteği verirsek, üretici de kazanacak tüketici de kazanacak.
EĞİTİM ŞART
Arıcılar en çok taklit ve tağşişten dertli. Kısacası merdiven altı üretim, sektörün baş belası. Bu tablo arıcıyı, üreticiyi çok üzüyor.
Öyle ya, Türkiye balda sahtecilikle nasıl mücadele edecek? Dünyanın tağşişli üründe en inovatif ülkesi Çin... Baldan arı ürünlerine kadar geniş yelpazede sahte ürünü dünyaya dağıtıyor. Mevzuattaki eksiklikler nedeni ile tüketici sahte ve sağlıksız ürüne mecbur bırakılıyor ve üstelik de yüksek fiyata. Bu durumda üreten arıcı, belirli şirketlerin dışında ürününü satacak alan bulamıyor, o yüzden ‘sözleşmeli arıcılık’ giderek önem kazanıyor çünkü alım garantisi var.
‘SÖZLEŞMELİ ARICILIK’
Arıcılık sadece balcılık değildir. Arıcı, arıları çoğaltır. Katma değerli inovatif ürün olmadan sektörün devamlılığı sağlanamaz.
Peki, bunun için ne yapılmalı? Önce eğitim, sonra alım garantisi. Hakkını teslim edelim, sözleşmeli arıcılıkta ilk adımı atan şirket ‘Bee’o Propolis’.
Bir kadın girişimcinin öncülüğünde bu adım atılıyor. Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı ve İTÜ birlikteliğinden doğan Bee’o, 9 yıldır sözleşmeli arıcılıkla 5 bin arıcıya ulaştı. Az mı? Samancı, sadece üreticiye dokunmadı, ayrıca arıcılığa inovasyonu getirdi. Propolis, arı sütü, arı ekmeği, polen ve hatta arı ürünlerinden kozmetik ürünler...
ARI ÖĞRETMENLERİMİZ VAR
(Bu arada FOX TV ekonomiden Meliha Okur, arıcı-balcı iki aydın üreticiyi bize tanıtıyor) Pandemi sürecinde hepimiz yüzümüzü doğaya çevirdik. Sosyal medyada arıcılık sertifikası veren kurumların sayısı arttı, arıcılıkta eğitim zirve yapıyor.
Ufuk Akalın, ODTÜ’de okumuş; beden eğitimi öğretmeni, Voleybol Milli Takımı’nı çalıştırmış, Galatasaray Spor Kulübü’nde Voleybol Şube Sorumlusu olmuş. Almanya’da antrenörlük yaparken ruhunu ve bedenini arılara teslim etmiş. Şimdi Milas’a bağlı Balcılar köyünde ilköğretim okulunda çocuklara ‘Arı dersleri’ veriyor. ‘Bal Arısı Melis’in Dans Serüveni Kitabı’ ile öğrencilere arıcıların yaşam döngüsünü öğretiyor.
Ortalama 45 gün ömrü olan arılar, doğayı çeşitlendiriyor ve geleceğimizi hazırlıyor. 45 günün 21 gününü kovanda geçiriyorlar. Çalışmak, çalışmak, çalışmak... İşte arı gibi çalışan dördüncü kuşak arıcı Alper Kuyucu. Ailenin kültür mirası: ‘Arıcı olunmaz, arıcı doğulur.’ Alper Kuyucu, bir dünya kekik balı şampiyonu. Buğday Derneği ve Doğa Derneği ile farkındalık çalışmaları yapıyor. Arıcılara tavsiyesi var. Doğaya ve arılara saygılı olun. Ahlaklı, bilinçli üretim ve tüketim toplumu bireyi olun.
BAL KONGRESİ’Nİ DÜNYA İZLİYOR
DÜNYADA bal üretiminde ikinci sırada bulunan Türkiye’nin en çok bal üretilen ikinci ili olan, ya da başka bir deyişle dünya çam balı üretiminin yüzde 92’sinin yapıldığı Muğla, 12 ülkeden arıcıları ve bu konuda uzmanlaşmış akademisyenleri buluşturdu. (İran’dan hatırı sayılır İranlı üreticinin gelmesi dikkat çekti.) Arıcılık ve bal üretimi açısından böylesine önemli bir kongrenin, ‘Muğla Çam Balı’ ve ‘Marmaris Çam Balı’ olmak üzere iki ayrı bal coğrafi işaretine sahip olan ve arı kovanı sayısı bakımından Ege Bölgesi’nde birinci sırada yer alan Muğla (Marmaris) ilinde yapılıyor olması oldukça önemli. Grand Yazıcı Club Turban Otel’de yapılan kongreye katılan çiftçilerin mutluluğuna sevinmemek elde değil.
15/19 Kasım tarihleri arasındaki 7. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi’ne Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider, Orman Genel Müdürü Bekir Karacabeyli, Muğla Valisi Orhan Tavlı ile il ve ilçe protokolünden çok sayıda uzman ilginç konuşmalar yaptı. Bu yayınları bütün arıcıların ve balcıların okumasını öneririz.
TÜRK KÖKENLİ AMERİKALI ZEYTİNYAĞCI
MİLAS Zeytin Hasat Şenliği’nde ürettiği kaliteli zeytinyağı ile isim yapan Türk kökenli Amerikalı bir aileyi tanıtmak isteriz. Çorum’dan 1 yaşında İstanbul’a gelip, Üsküdar’da okuyup 19 yaşında Amerika’ya giden ve orada Diş Hekimliği okuyan Emine Çatalbaş Colin ile ABD’li eşi Mark Colin yıllarca Kaliforniya’da yaşamışlar. Amerikan Ordusu’ndan emekli olunca, Türkiye’de mi, Meksika’da mı yaşayalım, diye düşünüp tercihlerini Türkiye’den yana kullanmışlar. Milas’tan geçerken burayı çok beğenmişler, “İşte yaşanacak yer” demişler. Sonra Milas zeytinyağının AB coğrafi işaretini duyunca, gazetelerde sık sık Milas zeytinyağı üzerine yazılar okuyunca zeytin ve zeytinyağı üreticiliğine heves etmişler. Milas’ın Selimiye ve Derince mahallelerinden dört ayrı yerde, toplamda 200 dönüm (500 ağaç) zeytinlik satın almışlar. ‘Eminems’ diye kendi markalarını oluşturup zeytin ve zeytinyağı üretimine başlamışlar. Bir yandan da Milas’ta Bodrum-İzmir karayolu kenarında kendi zeytin sıkım tesisleri ile satış mağazalarını kurmak için kolları sıvamışlar. Hedefleri, başta uzun yıllar yaşamış oldukları ABD’ye zeytinyağı ihraç etmek. Bunun için özel tasarım siyah cam şişeler yaptırmışlar. Daha hasat dönemi başlamadan onlar çoktan zeytinlerini hasat edip yağlarını sıkmışlar ve bu özel yapım şişelere doldurmuşlar bile. Zeytinyağının kalitesinin tadımı ve üretimi için Emine Hanım Anita Zachou’yu Atina’tan Türkiye’ye transfer etmiş; Hayriye Gürkan ve Nilgün Eren adlı iki yardımcısı da var.
Paylaş