Rus gazeteci Andrey Medvedev tarafından hazırlanan belgeselde, Donbas bölgesinde Rusça konuşan sivil halkın Ukrayna güçleri tarafından yaşadığı zulme dikkat çekildi. Donbas’a askeri harekât öncesi son 8 yıldır yaşananların ve Rusya’nın müdahalesine giden sürecin anlatıldığı belgeselde, sivillerin canlı kalkan olarak kullandığı belirtildi. Belgesel gösteriminin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Andrey Burarov, “Rusya düşmanlığına odaklanan politikası, Batı’nın açık kışkırtması ve desteği neticesinde, Ukrayna fiilen Batı’nın paralı askeri bir şirketine dönüştü” dedi. Minsk Anlaşması’na sonuna kadar uyduklarını ancak Rusya’nın güvenliğinin tehdit edilmesi ve bölgedeki sivil halkın yaşadığı zulüm nedeniyle mevcut özel askeri harekâtın başlatılmasının zorunlu hale geldiğini söyledi. Burarov, “Eğer Kiev de bu anlaşmanın şartlarını yerine getirmiş olsaydı her şey Ukrayna’da başka türlü olurdu” diye konuştu.
SAVAŞ 8 YIL SÜRDÜ
- Rusya, Ukrayna’nın Donetsk-Donbas, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerini referandum ile kendi sınırlarına kattı, bu konu ile ilgili olarak anlaşma imzalandığını Putin açıkladı. Rus tarafı, Donbaslılar için bu savaşın bütün bu sekiz yıl boyunca bir dakika için bile durmadığı söylüyor.
Başkonsolos’un belgesel ile ilgili konuşması bir saat 10 dakika sürdü.
“Eğer Kiev BM Güvenlik Konseyi’nin kararı tarafından tasdik edilen Minsk Anlaşmaları’nı yerine getirmiş olsaydı her şey Ukrayna’da başka türlü bitirilmiş olurdu. Ancak Batılı garantörlerin sürece ilişkin planlara uymadıklarını söylemek zorundayız. Bizim bölgenin zorla Rusyalaştırılmasını gösteren hiçbir açıklamamız yoktur.”
EMEKLİ, İKRAMİYEYE ZAM BEKLİYOR
14 milyon emekli, dul ve yetim, Ramazan Bayramı’na üç ay kala ikramiyelerin ne kadar olacağını şimdiden merak etmeye başladı. Zira 1.100 liralık ikramiye satın alma gücünü hayli yitirdi. Bu para ile bırakın kaliteli çikolata alabilmeyi, kurban kesebilmeyi, torunlarına yüz güldürecek bayram harçlığı bile veremiyor emekli. Torunları karşısında adeta utangaçlık yaşıyorlar.
2018 yılında 1.000 TL olarak ödenmeye başlanan ikramiyelere beş yıllık süreçte salt yüzde 10 oranında artış yansıtılarak 1.100 liraya çıkarıldı. İlk ödendiği 11 Mayıs 2018’de 1.000 lira olan ikramiye tutarı 2021 yılında yüzde 10 artışla 1.100 lira oldu. Israrlı taleplere karşın siyasi irade ikramiyeye yüzde 10 zam yapmakla yetindi. İkramiyeler, ilk ödendiği 2018’den bu yana her yıl enflasyon oranı kadar artırılsaydı günümüzde 3.200 lira olacaktı. Ne ki beş yıllık süreçte yüzde 10 zam yansıtıldı. Mevcut para yüksek enflasyon ve hayat pahalılığından ötürü adeta pula döndü. Artırılması kaçınılmaz hale geldi.
“Çok güzeldi” diyen oldu, “Etkileyiciydi” diyen oldu. Uçakta yanındaki yolculara da sormuş. Onlardan da benzer yanıtlar almış. Sonra sorusuna kendi yanıt verdi: “Korkunçtu...” Devam etti: “Kafam pencereye yapışık, gözümü kırpmadan manzarayı izleyerek geldim. Yüce dağların zirveleri hariç koca Anadolu’da neredeyse kar yok. Kar yoksa su yok, su yoksa tarım da yok demek. Bizi çok zor günler bekliyor” diye ekledi. Meteorolojik veriler de Yücel’in söylediklerini destekliyor. Başta İstanbul olmak üzere birçok ilde barajlar kritik seviyede.
Trakya ve Orta Anadolu gibi tarım için kritik bölgelerde atılan tohumlar beklenen gelişimleri gösteremedi. Çukurova ve Akdeniz’de erken çiçeklenen ağaçlar meyvecilikte de sıkıntılar yaşanacağının işareti. Yıllardır geliyorum diyen ve son üç-dört yıldır direkten döndüğümüz kuraklık, artık çok ciddiye almamız gereken bir beka konusu. Her damla suyun kıymetini bilmek, korumak zorundayız. Şimdi dua edelim de önümüzdeki günler kar getirsin, yağmur getirsin.
İKLİM SORULARI
İKLİM değişikliğinin ülkemize olan olumsuz etkilerini, TBMM Çevre Komisyonu üyesi, Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu soruyor: “İklim değişikliğinin ülkemize olan olumsuz etkilerinin il il, bölge bölge araştırması yapılmış mıdır? Sonuçları nelerdir? İklim değişikliğinden en çok etkilenecek illerimiz hangileridir? Bu konuda önlem aldınız mı? Kırklareli’nin iklim değişikliğinden etkilenmesi belirlenmiş midir? Belirlendiyse hangi tedbirler alınmıştır veya alınacaktır?”
GÜNÜN SÖZÜ
“HER seçim bir kaybediştir. İnsanın durumundan ne tanrılar sorumludur ne ilk günah ne kalıtım ne çevre ne soy ne sınıf ne anne baba ne yanlış ve doğru eğitim ne de çocukluk veya gençlik yarası. İnsan özgür yaratılmıştır. Durumundan sadece kendisi ve özgürlüğü kullanım alanı sorumludur.” Nietzsche
UĞUR MUMCU ANISINA ‘UNUTMADIK SENİ’
TÜRKİYE
Burasının İstanbul ve Bursa’daki bu tür projelerden daha müthiş olduğunu, daha önce o müzeleri gezen dostlarımızdan dinledik. Gaziantep’in duygu yönünün İstanbul ve Ankara’dan daha yüksek olduğunu bir kere belirtmek gerekiyor.
Gaziantepliler bu projeyi verdiği söz üzerine gerçekleştirmesi nedeniyle kendisine teşekkür etmeyi unutmamalıdırlar. Biz de bir şey anlatmak istiyoruz. AKP’nin eski Turizm Bakanlarından Ertuğrul Günay’ın daveti üzerine Berlin’de, kaçırılan Bergama Müzesi’ndeki panoramayı gezmiş, çok etkilenmiştik.
1870’lerde Türkiye’den Almanya’ya izinsiz kaçırıldığı, dönemin arşiv belgeleriyle ispatlanan Zeus Sunağı mücadelesinde Türkiye’nin elini güçlendiren açıklama Alman müsteşardan geldi. Berlin Eyaleti Çeşitlilik ve Ayrımcılıkla Mücadeleden Sorumlu Müsteşar Saraya Gomis, 1930’lardan beri Berlin Müzesi’nde sergilenen sunağın Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini söyledi. Gomis, “Dünyanın diğer bölgelerinden gelen tüm kültürel ürünler bize ait değil, burada yasadışı olarak bulunuyorlar” dedi.
Bergama Antik Kenti’nin panoramasından yola çıkarak, Çanakkale Zaferi ve Milli Mücadele’nin mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı Anıtkabir, 100 yıl önce yaşanan mücadelenin izlerini ziyaretçilere anbean yeniden anımsatan ‘25 Aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi’ ile taçlanıyor.
MEZOPOTAMYA HATTI
Mezopotamya hattında iki il; biri Gaziantep, diğeri Şanlıurfa... Bizim DHA Gaziantep Temsilcisi Hasan Kırmızıtaş, iki kenti iyi tanıyor. “Elbette bölgenin diğer illeri de var ama bu iki şehir lezzette yarışır” diyor. Aralarındaki de öyle rekabet değil, tatlı göndermeler demek gerekiyor. Ama rekabet bizim ülkede daha popüler bir kelime olduğundan, aralarında rekabet varmış gibi anlatılır. Ünü ülke sınırlarını da aşan Gaziantep mutfağı, UNESCO’nun gastronomi alanında çoktan ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na girdi bile. Sıradaki Şanlıurfa’nın başvuruları da yapıldı. O da bana kalırsa yakın zamanda bu unvanı elde edecek. Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat bunu çoktan görmüş olmalı ki ilk adımı atmış. Göbeklitepe Gastronomi Merkezi ve Restoranı bölgede adını duyurmaya başlamış. Burada yeni ustalar yetişirken, 90 yöresel tadı da koruma altına almış oluyorlar. Zaten Gastronomi Kenti olmak; evlerdeki aşı sokakta da bulabilmekten geçiyor. Haliliye leziz mangal lezzetlerinin yanında, evlerdeki tadı da mönülerine katarak bu işte lokomotif olacak. Demek ki Urfa-Antep yol arkadaşlığına gereken boyut çoktan katılmış.
TAŞI TOPRAĞI ALTIN ŞEHİRLER DEĞİŞTİ
Yeniden
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Murat Dağ’ın hazırladığı ‘Antep Savunması-Harp Günlüğü’ kitabını okurken, “Belki de Kartaca’dan beri bu kadar şanlı bir müdafaa ile mütehassıs bir halk kitlesi görülmüş değildir. Son harp esnasında Türk orduları muharebeler ve kahramanlıklar tarihinde pek büyük ve pek şanlı hikâyeler verdiler. Fakat ne kadar olsa bunlar, yine ordu halinde idiler” diye düşündüm.
O inancın zaferiyle, Gaziantep 25 Aralık 1921’de Fransızların işgalinden kurtuldu. Gaziantep, Ankara Hükümeti ile Fransızlar arasında imzalanan Ankara Anlaşması sonrası, anavatana tekrar kavuştu. Maraş’ta Gaziantep Mıntıka Komutanlığı emrindeki 59’uncu Alay halkın coşkun heyecan gösterileri ve sevinç gözyaşları arasında Gaziantep’e girdi. Ordu’nun Gaziantep’e girişini Ömer Asım Aksoy kendi yazdığı şiirle selamladı. “Hoş geldiniz siz ey şerefin kahramanları! Yollarda kaldı, bekledi gözler bu anları.”
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılı anısına, namüsait şartlarda Antep’i ‘Gaziantep’ yapmak için çaba sarf eden ‘Antep Harbi’nin aziz şehit ve gazilerine ithafen belgesel nitelikte birçok kitap hazırlatmış, bir de inanılmaz bir müze yaptırmış, Gaziantep’in savunmasını ve kahramanlığını anlatan ‘Panorama 25 Aralık Müzesi’ni ortaya çıkarmış... Hürriyet ekibi olarak müzenin ve panoramanın hazırlanmasında büyük emeği olan mimar Bekir Sıtkı Severoğlu ile bu muhteşem mekânı gezdik. Fatma Şahin zaman zaman anlatımlarda ‘tespit’ler yaptı, bizleri duygulandırdı. Gazianteplilerin Fransız işgalinden kurtuluşundan bu yana yaşananların dosdoğru anlatılacağı bir müzenin yapılmasının 100 yıllık bir rüya olduğunu söyleyen Bekir Sıtkı Severoğlu, “Projenin en temel özelliklerinden biri, 11 gönüllü mimarın avam proje çalışmalarında yer alması... Diğeri de projede düşmana ait işgal komutanlığının günlüklerinin ve istihbarat raporları ile müzede anlatılanların doğrulanmış olması...” dedi. Fransızların, Türk esirleri önce sorgulayıp sonra tedavi etmelerine ilişkin insanlık suçlarını, 155’lik obüs toplarının uluslararası Lahey Konferansları’nda alınan kararlara aykırı olarak sivil hedeflere karşı kullanılması, silah denemeleri yapılması ve önemli sayıda ağaç katliamının belgelenmesi gibi olayların ayrıca Rus ressam Aleksander Samsonov ve ekibinin yağlı boya resim tekniği ile anlatılması müzenin çok önemli bir tarafını ortaya koyuyor.
FATMA ŞAHİN ANLATIYOR
Gaziantep gene heyecanlı bir şubat ayı yaşayacak. 8 Şubat 1921, Antep’in TBMM’de ittifakla alınan 93 numaralı kanunla ‘Gaziantep’ olduğu gündür... Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “O günün heyecanını bütün yüreğimizde hissediyoruz. Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıl etkinlikleri Cumhurbaşkanlığımızın himayelerine alındı. Gazi şehrin 11 ay boyunca düşmana karşı verdiği mücadeleyi tüm ayrıntılarıyla ölümsüzleştirilen ve ziyaretçilerine tekrar tekrar yaşatacak olan ‘25 Aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi’ni, kurtuluşumuzun 99. yıldönümünde ziyarete açtık. Müzede ünlü Rus ressam Aleksander Samsonov tarafından yapılan 14 tablo, 3 diorama ve 13 metre yüksekliğinde, 120 metre uzunluğunda panoramik yağlıboya çalışmalarıyla kahramanlıklarla dolu Antep Savunması tüm yönleriyle anlatılıyor” dedi.
FRANSIZLARIN SAVAŞ SUÇU BELGESİ
Mimar Severoğlu
Ortadoğu’da deneyici bilginler tarafından keşfedildiğinde hayatımızın her alanını bu düzeyde kaplayacağını bilmiyorlardı. Cam sanatı M.Ö. 2500’li yıllara tarihlenmektedir. Babil’de ilk kil tabletin üzerinde ilk cam reçetesi kazınmıştır. Mezopotamya, Mısır ve Fenike’de cam üretilmiştir.
Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Mısır’da bu malzemeyle süs eşyaları, cam boncuklar, şişeler, saklama kapları yapılıyordu. O zamanların en kıymetli eşyası olan camı ölüm törenlerinde, düğünlerde hediye ederek birbirlerini onurlandırıyorlardı.
Ortadoğu’nun Romalıların egemenliğine girmesiyle cam ve ustalarının yolculuğu Anadolu’yu da geçerek Roma ülkesine gitti. Camın Anadolu’dan batıya geçerken de Yozgat Alişar, Manisa Sart, Eskişehir Gordion’da durak olarak kaldığını bilinmektedir. Hatta en eski kalıpta şekillendirilmiş olarak Gordion’da bulunduğunu da biliyoruz.
Sanayi devrimine kadar yaşamını İtalya’da sürdüren, orada bütün Avrupa’ya ve tabi ki Osmanlı ülkesine de tekrar geri dönen cam, bizde Beykoz’da varlığını bir süre orta düzeyde sürdürür. Asıl gelişimini Cumhuriyet modernleşmesi sürecinde gösterdi. Bugün ülkemizdeki cam sanayi bölgenin en büyüğü olarak devam etmektedir.
Cam Avrupa’ya yayıldıktan sonra 19. yüzyılın son çeyreğinde ve 20. yüzyılın başında salt ihtiyaç malzemesi olarak değil, bir sanat malzemesi olarak da değer gördü. Yeni sanat (Art Neuveau) akımıyla beraber Fransa’da Almanya’da ve Avrupa’da birçok şehrine yayıldı. 20. yüzyılın ikinci yarısıyla beraber küçük atölyelerde de gelişen cam sanatı, cam hareketi, hayatımızın her aşamasına yerleşti. Sadece cam sanatı sergisi yapan galerilerle beraber cam müzeleri de sanat boyutuyla da yaşamımıza girdi. Ekrem ÖZEN – Ressam
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ENGELSİZ OKULU GAZİANTEP’TE
Gaziantep’teyim... Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin bizi yeni açılan Baharat Müzesi’nde Gaziantep yemekleriyle ağırladı... Yemekten sonra Engelsiz Yaşam Merkezi’ni gezdik. Burası, engellilerin eğitim aldığı Türkiye’deki en büyük okul. Gaziantep savunmasının anlatıldığı Panorama - 25 Aralık Müzesi’ni gezdim. Muhteşem manzaralar gördüm. Fransızların Anteplilere yaşattığı mezalim karşısında dehşet içinde kaldım. Gaziantep’te tanık olduklarımı yarından itibaren bu köşede okuyabileceksiniz.
ÇÖPE KİTAP ATMAK VE ZİHİN ÇÜRÜMESİ
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız tekrar uyarıyor; sonbahar ve kış yağışlarımız normallerin çok altında. Gidişat iyi değil. Her yıl daha da kötüleşiyor. İklim değişikliğinin baskısı artıyor. Yağışların düzeni bozuldu. Ekili alanların yüzde 80’inde kuru tarım yapılıyor. İki sene üst üste yaygın tarımsal kuraklık bizi çok zorlar. Suyumuzu daha verimli kullanmalı, toprağımızı korumalıyız. Kuraklık, taşkın, iklim değişikliği eylem planlarımız hazır ama eyleme geçemiyoruz. Önlem alıyoruz ama nehir havzası ölçeğinde değil. Suyu, toprağı havza ölçeğinde entegre yönetmek için geç kalıyoruz.
Birinci Su Şurası’nda son şekli verildi ama Su Yasa Taslağı hâlâ TBMM’ye gelmedi, nerede bekliyor? Kentlerin su şebekelerindeki kayıplar hâlâ yüksek. Büyükşehirlerin su ve kanalizasyon idarelerinin teknik ve ekonomik sıkıntıları var. Bu idarelerin yasaları yeniden ele alınmalı, kurumsal yapıları güçlendirilmeli, DSİ’nin modern sulamaya dönüşüm programında yüzde 25 seviyesindeyiz, daha da hızlanmalı.
Yağışlar yetersiz, sularımız hâlâ kesilmedi ama risk artıyor. Suyumuza sahip çıkmazsak yakında sormak zorunda kalacağız.
Evet: “Sular ne zaman gelecek?”
GÜNÜN SÖZÜ
“ÇEVRELERİNE bir fidan dikmediler /Yarın ağaç olur kalır diye /Hiçbir talebeye burs vermediler. /Yarın adam olur yerimi alır diye.”
Cemil MANDACI
Enayi diyenler olabilir ama bu beni etkilemez.
Son 28 yılda çeşitli konularla ilgili 70 de kitap yazıp kendim bastırarak yayınladım.
Bu çalışmalarımı takdir eden, destekleyen bir tek amir, kurum, dernek, vakıf olmadı. Sadece batırmak için uğraşan çok oldu.
Bu yazımda amacım şu: Hayır işlerinizde birinci sıraya mesleki-teknik okul öğrencilerini koyun. Zira ağa, paşa, oligarşi, burjuva, derebeyi, Sabetayist, kripto, mason, Rotary, Lions, Innerwheel, dayı, dede, eşraf, patron, tefeci, spekülatör kişilerin çocukları bu okullarda yok...
Öğrencilerimizin yüzde 90’ının aylık geliri 3.500-6000 TL arasında (geçen yılın başındaki miktar).
Halen 1 yıldır Ankara’da bir mesleki-teknik okulunda çalışıyorum. Kabanı, botu, gömleği, el takımları, ölçü aleti, havyası, iş önlüğü olmayan, bunları alamayan yüzde 50’den fazla öğrenci var.
Yardım toplayan ‘yapıların’ yüzde 99’unun yağ, bal içinde yüzdüğünü görüyorum. Mesleki eğitimi birinci sıraya çıkarmadan bu ülkeyi üretken yapamayız. Lafla peynir gemisi yürümüyor.
Ali ÖZDEMİR
Konuyu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Girgin’e verdiği soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, Türkiye’de yüz binlerce kişinin staj mağduriyeti yaşadığını dile getirdi.
Aydın verdiği önergede şunları söyledi: “Meslek lisesi, üniversite ve çıraklık okullarında eğitim alan öğrencilerin yaptıkları zorunlu stajlarda uzun vadeli sigorta kollarına dahil primlerin değil, meslek hastalığı ve iş kazasına yönelik sigorta primlerinin yatmasıyla ortaya çıkan ve bu insanların emekliliklerini mağduriyet yılı kadar öteleyen toplumsal bir sorundur. Bu kişilere sigorta numarası ve kartı verilmiş ‘Yaşıtlarınıza göre avantajlısınız, daha erken emekli olacaksınız’ tarzı telkinlerde bulunulmuştur. Staj sigortası adı verilen bu uygulamaya göre aktif halde çalışıldığı halde sigorta eksik yatıyor. Söz konusu sigorta uzun vadeli sigorta kollarını kapsamıyor.”
MAĞDURLARI KAPSAYACAK MI?
Aydın, Bakan Bilgin’e şu soruları yöneltti: “TBMM’ye sevk edeceğiniz kısa adı EYT olarak adlandırılan teklif, staj sigortası mağdurlarını da kapsayacak mı? Kapsam dışı kalacaklarsa bunun gerekçesi nedir? Bu konuda çok sayıda mağdur bulunmaktadır. Makul miktar bir borçlanmayla bütçeye yük getirmeden sorunu çözmek için bir planınız var mı?”
SİYASETTE YILBAŞI HEDİYESİ OLUR MU?
Geçen haftanın tartışmalı konularından biri şuydu. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın, CHP’li 135 milletvekili ve PM üyeleri olmak üzere yaklaşık 200 kişiye yeni yıl hediyesi olarak 1500 lira değerinde spor ayakkabısı göndermesi. Olayın basına yansıması üzerine CHP Grup Başkan vekili Özgür Özel bir tweet’e “CHP Grup yönetimi olarak Maltepe Belediye Başkanı’nca yapılmak istenen bu gönderimi doğru bulmadığımızı belirttik ve gönderilen paketlerin Meclis’e kabulünü ve dağıtımını engelledik. Bizi aşan alternatif yollarla yollandı ise paketler milletvekillerimizce iade edilecektir” yazdı.
2 Ocak 2023 günü yapılan Maltepe Belediyesi Meclis toplantısında AKP’li Meclis üyeleri tarafından konu gündeme getirildi. Ali Kılıç cevap olarak “Anadolu kültüründe hediye alıp vermek vardır, daha önce de bayramlarda, bazı özel günlerde hediye alınıp verilir. Hediyenin değerinin bir önemi yoktur. Geçen dönem rahmeti Kadir Topbaş bizlere bilgisayar dağıtmıştı. Bu dönem Ekrem İmamoğlu da dağıttı, birilerinin hediyeleri kabul edip etmemesinin ötesinde sizin bunu yürekten vermeniz önemlidir, bana göre. Vergi dairesinde kayıtlı özel şirketimden bedelini ödediğim faturayı isteyenlere sunabilirim.”
Arayan bir Meclis üyesi,