Yalçın Bayer

Varto’yu yaşamış bir gazeteci

9 Şubat 2023
Ne zaman bir deprem olsa Varto depremini hatırlarız, çünkü ilk kez bir deprem yaşıyordum.

O zaman Cumhuriyet gazetesi, Cağaloğlu İstanbul Erkek Lisesi’nin karşısındaki ünlü İttihat ve Terakki’nin ahşap binası olan Pembe Konak’ta çıkıyordu. Orada Varto, Gediz ve Beyazıt/Dikilitaş depremlerini yaşamıştım. Ahşap bir bina bu kadar sallanır mı, bu kadar gıcırtı sesi duyar mı insan? Üst kat merdivenlerinden ikişer üçer adımla atlarcasına inerken, bizi gören fotoğrafçı Selahattin Giz abimizin “Deprem sırasında koşulmaz oğlum, düşersen sakat kalırsın” sesini duydum. Beşikte sallanıyor gibiyim, nasıl dururum, konağın bahçesine attım kendimi. Kahveci Cemal amcamızın kendime geleyim diye bir bardak su verdiğini hatırlıyorum. 

TEHLİKELİ İKİ FAY HATTI

Türkiye coğrafyasında çok sayıda can alan iki fay hattı var. Kuzey Anadolu ve Güneydoğu Anadolu fay hattı. Ege Bölgesi ve çevresinin en tehlikeli yerler olduğunu anlatır İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü hocası Prof. Dr. Haluk Eyidoğan. Varto depremi 1939’daki Erzincan depreminden sonra en büyük deprem sayılıyordu o zamanlar. Richter ölçeğine göre 7.5 şiddetindeki depremde baştan 2000 civarında ölüm olduğunu söylendiyse de bu rakamın daha sonra 4.000’e kadar çıktığı açıklanmıştı. Varto yerle bir olmuş, taş üzerinde taş kalmamıştı. Kurtulanlar da depremin gündüz vakti olmasına borçlu sayıyorlardı kendilerini. Hepsinin verilmiş sadakası varmış! Zaten yokluk içinde yaşıyorsunuz, ekmek sandıklarda kilitli oluyor, kurban desen kaç yılda bir keşmişsiniz, sadakayı nereden buldunuz ki vereceksiniz... 

‘YALVARIYORUM GELİN’

Bugün kurtarma ekipleri ve siyasetçiler aynı gün bölgeye gidebiliyor. Varto ve çevresinden etkilenen Hınıs, Tekman, Çat, Karayazı ilçelerine, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, ertesi gün uçakla geldiği Erzurum’dan karayolu ile geçebiliyordu.

O zaman bölgede 6.243 konut zarar görmüştü, çoğu kerpiç yapılardı. Depremzedelere konutlar yıllar sonra yapılabildi, bu nedenle proje hep tartışılıp durdu.

Arşivlere bakınca, her ülke bonkörce yardım yapmış. Yedi ülkenin ortaklaşa yardımı da o zaman çok konuşulmuş. Bunların en büyüğü Suudi Arabistan’dan gelmiş, 1 milyon 750 bin TL olarak. Amerikan yardım kuruluşu AID’nin yardımı ise 7 milyon dolar olmuş. Bulgaristan bile bir milli günün kokteyl masraflarını göndermiş.

Biz Amerika, Ukrayna, İsrail, Suudi Arabistan, Almanya yardımlarının hacmini ve  değerini merak ediyoruz, yardımları

Yazının Devamını Oku

Millet İttifakı emek ittifakı değildir

3 Şubat 2023
MİLLET İttifakı’nın mutabakat metninde önemli eksiklikler, boşluklar vardır.

Laiklik, zorunlu din dersleri, emperyalist dünyadan kopmayı göze alamamak gibi bazı konuların bulunmayışını eleştirsek de bunun devrimcilerin programı olmadığını bilmeliyiz. Metne rengini veren, bugünkü Türkiye’nin sosyolojisidir. Bu, bir sosyal demokrat merkez sağ ittifakıdır. Ona bir halk ittifakı gözüyle bakmak hatadır. Günümüzde, Türkiye siyasetine, nüfus çoğunluğunu oluşturan emekçiler değil, burjuva kesimler yön veriyor. Seçim belki halk kitlelerine bir parça nefes aldıracaktır. Durum, 12 Mart rejiminden çıkmamızı sağlayan Ecevit-Erbakan koalisyonuna benziyor.  Zeki SARUHAN

İTTİFAK METNİNDE: ‘PLANSIZ PLANLAMA’

6’LI Masa’nın ortak ittifak metninde: 1. “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İklim, Çevre ve Orman Bakanlığı olarak yapılandırılacak, 2. Şehircilik ve Afet Bakanlığı kurulacak, 3. En sonunda da Planlama ve Strateji Teşkilatı kurulacak” diyor. “Şehircilik” ile “Planlama” kavramları ve “Çevre” ile “Ekoloji” arasındaki içeriksel farklar eğer bilinseydi; ekoloji, doğal kaynaklar ve mekansal stratejik planlama “Çerçeve Yasası”na dayalı, aynı adla yeni bir “Çerçeve Bakanlık” kurulması gerekirdi. Çevre, şehircilik ve afet konularında ise; “Yerel Yönetimler Bakanlığı” görevlendirilerek; bunun da Çerçeve Bakanlığın eşgüdümüne verilmesi gerekirdi. Tahir ÇALGÜNER- Y.Şehir ve Bölge Plancısı

SUDAN ÖYKÜSÜ

SUDAN’da bir macera yaşandı ve maalesef gereksiz yere ödenen 419 bin 965 TL tutarındaki fahiş huzur hakkı, maaş ve ikramiye ödemeleri ile sonuçlandı. Tekirdağ Milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’ye bu konuyu sorduğunda, huzur hakkı uygulamasının kaldırıldığı açıklandı. “O halde eski ödemeleri de geri alacak mısınız?” diye sordu.

 

MESAJ PANOSU

'TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR'

Yazının Devamını Oku

Sulak alanları onarma zamanı

2 Şubat 2023
2 Şubat, Dünya Sulak Alanlar Günü.

Türkiye’de 26 yıldır kutlanan bu günde, Change.org/SulakAlanlar adresinde sulak alanların korunmasına yönelik kampanyalar yürüten bireyler ve kurumlar, Türkiye’deki kuraklık tehlikesine ve sulak alan kaybına dikkat çekti. Sulak alan kampanyalarına bugüne kadar yaklaşık 500 bin imza atıldı.

Tüm dünyada sulak alanların önemi ve korunmasına yönelik bir farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 2 Şubat’ta kutlanan ‘Dünya Sulak Alanlar Günü’nün bu seneki ana mesajı: ‘Sulak Alanları Onarma Zamanı. 1997’den bu yana kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü’nde biliminsanları son 50 yılda tüm dünyadaki sulak alanların en az yüzde 35’ini kaybettiğimizin altını çiziyor.

Türkiye, sulak alanların korunmasını amaçlayan uluslararası bir sözleşme olan Ramsar Sözleşmesi’ne 1994 yılında imza attı ve Akyatan Gölü, Burdur Gölü, Gediz Deltası, Göksu Deltası, Kızılırmak Deltası, Kızören Obruğu, Kuyucuk Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Meke Maarı, Nemrut Gölü, Seyfe Gölü, Sultansazlığı, Uluabat Gölü, Yumurtalık Lagünü’nü Ramsar Alanı olarak tescil ederek ulusal sınırları içindeki bu sulak alanları korumayı ve akıllı kullanımını sağlamayı uluslararası düzeyde taahhüt etti. Fakat uzmanlar Türkiye’de son 60 yılda 260’tan fazla gölün, derenin, sulak alanın işlevsiz hale geldiğini ya da kuruduğunu, ayrıca 2023 yılı ocak ayı itibarıyla sulak alanlarımızdaki su kayıplarının ortalamasının yüzde 75’in üzerinde olduğunu belirtiyor.

TTKD Bilim Danışmanı Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, sulak alanların önemine değinirken “Sulak alanlar, içme-kullanma suyunun, nemin kaynağı, iklimin düzenleyicisi ve sigortasıdır” dedi ve ‘Can Suyumuz’ ekibi tarafından kuraklıkla ilgili ‘kırmızı alarm’a ilişkin afet yönetim planı yapılsın talebiyle imza kampanyası yürütüldüğünü hatırlattı.

Van Çevder Başkanı Ali Kalçı, Van’da ormanların yetersizliği nedeniyle kişi başına düşen yeşil alanların bir metrenin altında olduğuna dikkat çekerek, “change.org/VanGoluKorunmali adresinde yürütülen kampanya ile Van Gölü’nün özel çevre koruma bölgesi ilan edilmesini ve iklim uyum planı yapılmasını talep ediyoruz” dedi. Tuz Gölü’nü kurtarmak için eylem planı yapılmasını talep eden kampanyacı Deniz Yazıcı, “Gelin bu Sulak Alanlar Günü’nde doğayla barışık bir hayatı hayal edelim ve bu yıl içerisinde sessiz kardeşlerimizin, doğanın sesi olalım” mesajını verdi.

CHP’Lİ ALİ ÖZCAN: ÖNSEÇİM İSTİYORUZ

CHP’nin eski İstanbul İl Başkanı ve Kadıköy milletvekili, mühendis Ali Özcan, dünkü “Önseçim mi, tayin mi?” başlıklı yazıya dikkat çekti ve “CHP önseçimle hareketlenebilir ve istediği milletvekili sayısına da ulaşabilir” dedi. Özcan, “Önseçimin her siyasetçinin benimsemesi gereken bir kural olduğuna” dikkat çekerek şunları söyledi:

“O yazıdaki Trakyalı partilinin önseçim talebini çok yerinde buluyorum. CHP MYK orada belirtildiği gibi hemen bir karar almalıdır. Ben siyasi hayatımda önseçimsiz bir yere gelmedim. Memleketim Elazığ’da milletvekili seçimine katılmak istiyorum, ama delege veya üyelerle önseçim yapılırsa. Bunlar göz ardı edilirse, ben de sandık kurarak 6-7 noterle parti delegeleri ya da üyelerle önseçim yapacağım, oradan çıkacak sonuca Genel Merkez bigane kalamaz. Esas demokratik yol da bu değil midir? Bu işleme demokrasinin en yüksek mertebesidir; Elazığ’dan başka Türkiye’ye de örnek olacaktır. Bu görüşümün Genel Merkez tarafından bilinmesini istiyorum.”

Yazının Devamını Oku

Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) ciddi uyarı yapıyor... Plastik kirliliğinin şakası yok

1 Şubat 2023
Kutuplardan en ücra adalara, deniz yüzeyinden en derin okyanus çukuruna kadar plastik kirliliği ile karşı karşıyayız.

Akdeniz’in de aralarında olduğu kritik önemdeki birçok denizde, plastik kirliliği canlı yaşamı için tehlikeli olabilecek eşik değerleri aşmış durumda. Mikroplastik kirliliği, ekolojik olarak tehlike eşikliklerini aşarak türler ve ekosistemler üzerinde popülasyonların azalması da dahil olmak üzere olumsuz etkilere yol açıyor

Araştırmalar, tehlike altındaki Akdeniz foku, orkinos, kılıçbalığı, ispermeçet balinası ve pamuk balıklarına ev sahipliği yapan Akdeniz’de bu türlerin plastik yuttuklarını ortaya koyuyor. Ege Denizi’ndeki ispermeçet balinalarının yüzde 60’ının plastik yuttuğu tahmin ediliyor.

Plastikler, canlılara dolanıp canlıların yaşam alanlarını örtüp hareketlerini kısıtlayarak veya solunumlarını engelleyecek şekilde yutularak ve üzerindeki kimyasalların çözünerek denizlere karışması yoluyla biyolojik yaşama zarar veriyor. Deniz canlıları tarafından yutulan plastik parçalar, besin zincirinin üst basamaklarına doğru hareket etmeye başlar; öyle ki artık plastik yediğimiz yiyeceklere bile karışıyor.

Deniz kuşlarının yüzde 90’ının ve deniz kaplumbağalarının yüzde 52’sinin plastik yuttukları, her yıl 19 ila 23 milyon ton plastik atığın denizlerimize karıştığı, denizlerdeki plastik kirliliğinin 2050’ye kadar dört katına çıkacağı, 2100 yılına kadar mikroplastiklerde 50 kat artış görülebileceği tahmin ediliyor.

WWF hükümetleri, bu krizi önlemek için BM Çevre Asamblesi’nde plastik kirliliğine karşı küresel bir sözleşme kabul etmeye çağırıyor.(wwf.org.tr)

İSTANBUL’DA SU SEVİYESİ YÜZDE 30’UN ALTINA DÜŞTÜ

Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, kuraklığın tarım sektörünün kâbusu olduğunu belirtirken “Yağışlar yüzde 52 azaldı, sıcaklık yüzde 100 arttı” dedi.

İSKİ’nin verilerine göre, İstanbul’daki barajlarda su seviyesi ilk kez yüzde 30’un altına düştü.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin batı bölgesine 4 milyon nüfus daha gelecek... İstanbul sanayisi Trakya’ya taşınıyor

31 Ocak 2023
4 ORGANİZE sanayi bölgesi (OSB) olan ve birinci derece tarım topraklarına sahip Tekirdağ’da yeni sanayi alanlarının belirlenmesi ve ‘Organize Sanayi Bölgeleri’nin (OSB) kurulması planlanıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü’nün talimatıyla uzun vadeli sanayi alanı ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin 31 Ocak Salı günü (bugün) Tekirdağ Valiliği’nde belediyeler ve yerel kurumların katılımıyla yeni sanayi alanları belirlenecek.

Öte yandan, 400 hektarlık alanın Veliköy OSB olarak gösterilmesine yönelik yapılan plan değişikliği de 20 Ocak’ta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından askıya çıkarılmıştı. Aralık 2022’de ise 1 milyon 907 bin metrekare işlenebilir tarım alanı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Çerkezköy Özel Endüstri Bölgesi ilan edilerek Resmi Gazete’de yayınlanmıştı. Mevcut OSB’lerin yüzde 60’ının boş olmasına rağmen yeni alanlar belirlenmesi ise tepkiyle karşılanıyor. Trakya Bölgesi’nin Türkiye’de ve dünyada tarımsal verimliliği en yüksek alanlardan bir tanesi olduğuna dikkat çeken uzmanlar ve STK temsilcileri, tarım alanında stratejik önem taşıyan bölgenin tarım dışına çıkarılmasının yanlış olduğunu söylüyor. İstanbul sanayisinin Trakya’ya taşınacağı ileri sürülürken; ‘bölgede alarm veren yeraltı sularında ağır metallere rastlanıldığı ve su seviyelerinin, 400 metrelere düştüğü’ vurgulanıyor. Aynı zamanda biliminsanları, Ergene Bölgesi’nde yapılan araştırmalarda, kanser vakalarında ağır metallerin tespit edildiğini bildiriyor ve gerçeğe, bilime aykırı planlama yapılmaması çağrısında bulunuyor.

4 MİLYON NÜFUS DAHA

Trakya ve Tekirdağ’da yerel medyada ekoloji haberleriyle dikkat çeken gazeteci Serap Cömertoğlu İşcan’dan gelen notlarda, bölgede nüfus artışı için şöyle deniyor:

“Planlanan sanayileşmeyle ise yaklaşık 4 milyon göçün yaşanacağı öngörülüyor. Tarım toprakları ve su kaynaklarının kaybı dışında, gelen nüfusun altyapı, sağlık ve eğitim ihtiyaçlarının da karşılanmasının güçleşeceği aktarılıyor.”

Trakya’ya bu kadar fiziki yüklenme olmamalı. Türkiye’nin Zonguldak-Muğla hattının batısı, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 20’den fazlası bir nüfusa boğdurulmamalı.

GÜNÜN SÖZÜ

HAYAT herkesi kırar, en çok da iyileri kırar. Önünde iki seçenek olur. Ya kırıldığın noktada kurban rolüne girer ve başkalarını, kaderi, anne babanı, yöneticini suçlarsın; ya da kırıldığın yerden güçlenir, kalemi eline alır, kendi hikâyeni yazarsın.”             Prof.Dr. Acar BALTAŞ

100. yıl etkinliklerine 10 ilden 15 dernek ile Yunan turistler de katıldı 

Yazının Devamını Oku

Anadolu’da buğday çimlenmedi, tehlike çanları büyüyor... Gazipaşa böyleyse...

27 Ocak 2023
KÜRESEL ısınma sebebiyle bu sene kış gelmedi. Son 52 yılın en sıcak aralık ayını yaşadık. Son yılların en yağışsız kışını geçiriyoruz. Ne yağmur ne de kar yağdı. Gazipaşa’da geceleri 8 derecenin altına düşmedi. Yani soğuk bile olmadı. Türkiye’nin her tarafından, göllerin, akarsuların ve derelerin kuruduğu ya da azaldığı haberleri ardı ardına gelmeye başladı. Barajlarda ise doluluk oranları dip noktada.

Tüm dünyada yıllara göre yağış oranları düştü. Sıcaklıklar hep mevsim normalleri üzerinde seyreder oldu. Küresel ısınma sonucu özellikle okyanuslar ve denizlerde buharlaşma arttığı için deniz üzerinde inanılmaz şekilde enerji birikmeye başladı. Bu enerji de ani sıcaklık düşüşü sonucunda özellikle sahil bölgelerinde sel, su baskını ve hortum gibi afetler oluşturmaya başladı. 1 ayda yağacak yağmur birkaç saat içinde yağmaya başladı. Dolayısıyla yağmur suları, baraj ve göletlere ulaşmadan denize akıp gitmeye başladı.

Yağışların azalmasının en çok etkilediği alan tabii ki tarım olacak. Kuraklık böyle devam ederse önümüzdeki yıllarda gıda üretiminde çok ciddi sorunlarla karşılaşacağımız muhakkak görünüyor. Anadolu’da şu anda tehlike çanları çalmaya başladı bile. Huhubat ekimleri yapıldı ama yeterince kar ve yağmur görmediği için tohumlar bile çimlenmedi. Tohum tarlada kaldı. Topraklar çatladı. Bu da özellikle stratejik bir ürün olan buğdayda verim kaybına yol açacak. Açık tarlada üretilen yem bitkilerinde de verim kaybı yaşanacağı için hayvancılıkta da çok ciddi sorunlar ortaya çıkacak.

Bölgemizde ise yapraklarını dökmemiş ağaçlar görülmekte. Ağaçlar bu mevsimde çiçek açmaya başladı. Ağaçların havaların soğumaması nedeniyle “sıcaklanma ve soğuklanma” dengeleri bozuldu ve bozulmaya devam edecek. Bu denge bozulması sonucu yakın gelecekte ürünlerde verim kaybı yaşanacağı muhakkak. Bu dengesizlik sonucu meyvecilikte de ciddi verim kaybı yaşayacağız. Meyveye erişimde zorlanacağız.

Hidayet BİLGİÇ-Ziraat Mühendisi Gazipaşa/ANTALYA           

 

TÜRK TORAKS’TAN UYARILAR 

COVID-19’un Kraken olarak da bilinen Omikron XBB.1.5 varyantı, şu ana kadar görülen varyantlar içinde en hızlı bulaşanı oldu. Türk TORAKS Derneği II. Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurdan Köktürk, “Kraken olarak adlandırılan Omikron XBB.1.5 varyantı, Ekim 2022’de ABD’de tespit edildikten sonra ülkede ve Avrupa’da hızla yayılmaya başlamıştır” dedi.

Prof. Dr.

Yazının Devamını Oku

O her şeyini doğa ile paylaştı

26 Ocak 2023
TEMA’nın ‘Toprak Dede’si Karaca’dan sonra ‘Yaprak Dede’si Gökyiğit’i de kaybettik

TEMA yani Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, iki toprak sevdalısı, ‘Toprak Dede’ Hayrettin Karaca ve ‘Yaprak Dede’ A. Nihat Gökyiğit tarafından 1992 yılında kurulmuştu. Karaca’yı 4 yıl önce kaybettik; ne yazık ki son dedemiz de dün aramızdan ayrıldı.

Amaçları, Anadolu’da yaşanmakta olan erozyon ve çölleşme tehlikesine kamuoyunun dikkatini çekmekti. Hedefleri ise bu mücadelenin devlet politikası haline gelmesine katkı sağlamaktı. TEMA’nın ‘Türkiye çöl olmasın’ sloganı toplumda büyük yankı uyandırmıştı.

Çevreci ve aydın kesim bugün de Karaca gibi Gökyiğit için Fatih Camisi’nde (ikindi) buluşacak. Karaca ve Gökyiğit’ten görevi devralan Deniz Ataç, “Bir kanadımız kırılmıştı, şimdi de ikincisi... Onları çok özleyeceğiz” dedi.

Onun en değerli ‘bölgesi’, Doğu Karadeniz’de Gürcistan sınırındaki Macahel’di. Artvin’in gerçeküstü güzellikteki doğasını, özellikle de Macahel vadisini koruyor, arıcılık ve bal üzerindeki projeleriyle onlara öncülük yapıyor, doğa turizmi ve organik tarım üzerine yeni projeleriyle yeni sahalar açıyor, vakfı aracılıyla gerektiğinde sosyal sorumluluk projelerine her türlü desteği yapıyordu halen...

Gökyiğit, bölge insanı tarafından sevilen ve saygı duyulan bir ‘başöğretmen’... ‘Helal’ ile ‘haramı’ çok iyi bilen, Cumhuriyet’in en değerli mühendislerinden... Niye Artvin, niye Camili (Macahel) köyü... Çok sayıda gazeteciyi ve doğa ile ilgili çok kişiyi her yıl bölgeye götürür, onları bilgilendirirdi. Artvin Üniversitesi’ne yaptığı kütüphanenin modern yapısının diğer üniversiteler ve herkes tarafından örnek alınmasını isterim.

Nihat Bey’in ailesi de oralardan kopmuş; “Artvin, Hopa’dan bindikleri vapurla İstanbul’a tam 13 günde gittiklerini” hatırlıyor. Liman yok, dalga var; vapur ancak koylara sığınabiliyor. Bu arada Macahel bölgesindeki yatırımlarını TEMA’ya bağışladığını (ANG Vakfı) öğrenmiştik. Mutfağında aynı yöresel yemekler yapılıyor, ‘genç’ler müzik yapıyor, ‘ihtiyar’lar konser veriyor, bal ve arıcılık üzerine konferanslar düzenleniyor. Doğa turizmine de yardım ediyor bu şirin ahşap yapı... Türkiye’nin en önemli ‘arı ve bal’ öğretmeni’ Ahmet İnci ve ekibini burada tanımıştık.

Bu gezimizden bir gün önce TEKFEN’deki ortağı Feyyaz Berker’i kaybetmişti Gökyiğit... Üzüntüsü yüzünden anlaşılıyordu; ancak Macahel’e gitmeyi ‘görev’ sayıyordu. Hepimizin ortak görüşü olarak ona bir 92 yıl daha lazım diye yazmıştık. Bugün ise 97 yıl oldu. Bugün böyle düşünen, üreten ve her şeyini paylaşan kaç işinsanı var ki...

Tekfen (Toros) camiasına ve kızı ile oğluna başsağlığı diliyoruz.

Yazının Devamını Oku

Devlete, belediyelere ve TSK’lara düşen görevler | Kuruyan göllerimizdeki atıkları toplayalım

25 Ocak 2023
Her barajın ve gölün bir ömrü vardır.

Ve bu ömür kendisini besleyen çay, dere, ırmakların getirdiği toprak, kil ve silt gibi maddelerin bu barajı doldurma süresiyle ölçülür. Eğer çevrede erozyon da varsa bu dolum süresi daha çabuk oluşmaktadır. Yani normalde 100 yıl olarak verilen barajların ömrü, çevrelerindeki erozyonların önlenememesi yüzünden 60 yıla kadar düşmektedir.

Siz bir barajın, gölün ve göletin ömrünü artırmak isterseniz, bu dolgu malzemesini baraj alanından çıkarmanız gerekir. Bu da ancak barajdaki suyun boşaltılması ile mümkün olur. İşte şu sıralarda arzu etmediğimiz halde devam eden ve yaz sonuna kadar da süreceği beklenen kuraklık yüzünden, tüm göl ve barajlarımız boşalmış durumdadır. Bu fırsattan yararlanabiliriz. Örneğin İstanbul çevresindeki göl ve barajların su stokları yüzde 31’e düştü. Yani bunun anlamı yüzde 68 oranında su boşaltıldı. Ankara’da ise boşalan su oranı yüzde 94’e çıktı. İzmir’de yüzde 83 olarak tespit edilmiştir. Bu oranlar oldukça büyük oranlardır. Burada Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nı, yerel yönetimleri, DSİ ve çevre ile ilgili tüm kurum ve kuruluşları uyarmak isterim. Güzel yurdumuzun hemen hemen her yerinde hüküm süren su sıkıntısından ve kuraklıktan yararlanarak, barajlarımızın ömrünü uzatabiliriz. Yeter ki şu sıralarda barajlar, göl ve göletler içinde biriken toprak ve diğer dolum malzemelerini temizleyelim.

ÇEVRESEL AVANTAJLAR

Üstelik bu işlem sonunda hem çevresel ve hem de toplumsal birçok avantajımız olacaktır. Örneğin:

- Nehir ve derelerin getirdiği verimli toprakları içeren bu dolgu malzemesi, pek çok çiftçiye de satılabilir. Çünkü bu dolgu malzemesi her türlü tarım için çok besleyici bir toprak olarak değerlendirilmektedir.

- Zemini boşaltılan ve temizlenen göl ve barajlarımızda, önümüzdeki dönemde halkımız için çok daha temiz ve sağlıklı su biriktirmek mümkün olacaktır.

- Dere ve ırmakların getirdiği çöp ve organik olmayan atıklardan temizlenmiş baraj, göl ve göletlerde balıkçılık ve su ürünleri üretimi çok daha verimli olacaktır.

- Eski durumlarına göre temizlenmiş ve dolgusu boşaltılmış baraj ve göllerin birikim hacmi de artmış olacaktır. Böylece buralarda artık çok daha fazla su biriktirmek mümkün olacaktır. Yani bu fazla suların birikimi için yeni bir baraj yapmaya kalksanız çok daha fazla gideriniz olacaktır.

Yazının Devamını Oku