Paylaş
TEMA yani Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, iki toprak sevdalısı, ‘Toprak Dede’ Hayrettin Karaca ve ‘Yaprak Dede’ A. Nihat Gökyiğit tarafından 1992 yılında kurulmuştu. Karaca’yı 4 yıl önce kaybettik; ne yazık ki son dedemiz de dün aramızdan ayrıldı.
Amaçları, Anadolu’da yaşanmakta olan erozyon ve çölleşme tehlikesine kamuoyunun dikkatini çekmekti. Hedefleri ise bu mücadelenin devlet politikası haline gelmesine katkı sağlamaktı. TEMA’nın ‘Türkiye çöl olmasın’ sloganı toplumda büyük yankı uyandırmıştı.
Çevreci ve aydın kesim bugün de Karaca gibi Gökyiğit için Fatih Camisi’nde (ikindi) buluşacak. Karaca ve Gökyiğit’ten görevi devralan Deniz Ataç, “Bir kanadımız kırılmıştı, şimdi de ikincisi... Onları çok özleyeceğiz” dedi.
Onun en değerli ‘bölgesi’, Doğu Karadeniz’de Gürcistan sınırındaki Macahel’di. Artvin’in gerçeküstü güzellikteki doğasını, özellikle de Macahel vadisini koruyor, arıcılık ve bal üzerindeki projeleriyle onlara öncülük yapıyor, doğa turizmi ve organik tarım üzerine yeni projeleriyle yeni sahalar açıyor, vakfı aracılıyla gerektiğinde sosyal sorumluluk projelerine her türlü desteği yapıyordu halen...
Gökyiğit, bölge insanı tarafından sevilen ve saygı duyulan bir ‘başöğretmen’... ‘Helal’ ile ‘haramı’ çok iyi bilen, Cumhuriyet’in en değerli mühendislerinden... Niye Artvin, niye Camili (Macahel) köyü... Çok sayıda gazeteciyi ve doğa ile ilgili çok kişiyi her yıl bölgeye götürür, onları bilgilendirirdi. Artvin Üniversitesi’ne yaptığı kütüphanenin modern yapısının diğer üniversiteler ve herkes tarafından örnek alınmasını isterim.
Nihat Bey’in ailesi de oralardan kopmuş; “Artvin, Hopa’dan bindikleri vapurla İstanbul’a tam 13 günde gittiklerini” hatırlıyor. Liman yok, dalga var; vapur ancak koylara sığınabiliyor. Bu arada Macahel bölgesindeki yatırımlarını TEMA’ya bağışladığını (ANG Vakfı) öğrenmiştik. Mutfağında aynı yöresel yemekler yapılıyor, ‘genç’ler müzik yapıyor, ‘ihtiyar’lar konser veriyor, bal ve arıcılık üzerine konferanslar düzenleniyor. Doğa turizmine de yardım ediyor bu şirin ahşap yapı... Türkiye’nin en önemli ‘arı ve bal’ öğretmeni’ Ahmet İnci ve ekibini burada tanımıştık.
Bu gezimizden bir gün önce TEKFEN’deki ortağı Feyyaz Berker’i kaybetmişti Gökyiğit... Üzüntüsü yüzünden anlaşılıyordu; ancak Macahel’e gitmeyi ‘görev’ sayıyordu. Hepimizin ortak görüşü olarak ona bir 92 yıl daha lazım diye yazmıştık. Bugün ise 97 yıl oldu. Bugün böyle düşünen, üreten ve her şeyini paylaşan kaç işinsanı var ki...
Tekfen (Toros) camiasına ve kızı ile oğluna başsağlığı diliyoruz.
‘Türkiye çöl olmasın’ demişlerdi, peki şimdi kim ‘Türkiye kurak olmasın’ diyecek?
GÜVENER VE SONAY’DAN, ORHAN ERİNÇ’E BAĞIŞ
Orhan Erinç’in önceki gün Şakirin Camisi’ndeki cenaze namazı töreninde, TEV’e bağış yapan çelenklerin birinde merhum Eren Güvener ve Ziya Sonay’ın isimleri vardı. Güvener Milliyet’in Yazı İşleri Müdürü; Ziya Sonay da Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın Genel Başkanı ve toplu iş sözleşme görüşmelerinde patronlara karşı hak arayan güçlü bir sendikacı idi. Her iki isim de Orhan Erinç’in yakın dostlarıydı. Bu isimlerin üzerinde bağışçı bir başka isim dikkatimizi çekti; o da Milliyet’in diğer Yazı İşleri Müdürü Hasan Çakkalkurt idi. Az ileride kendisini gördüm, olayı anlatınca “O baktığın isimlerin bağışını ben yaptım. Çünkü bizler yakın arkadaştık, aramızdan ayrılan Orhan amcayı (Erinç) onlar adına da anmak istedim” dedi.
Bu tür candan dostlarımıza sağlıklar diliyoruz.
MARDİN’DE ALDIĞIMIZ TARİHİ YAPIYI HAYDUTLAR SOYUYOR
Ekim 2021’de, doğup büyüdüğümüz şehirde, kendi memleketimizde bizim de payımız olsun dedik ve Mardin’de eşimle birlikte tarihi bir taş ev aldık. Ne yazık ki sırtımızı dönüp İngiltere’ye gelinceye kadar dolandırıcıların sürekli tacizi ve tehditleriyle aile huzurumuz kaçtı. Nasılsa hemen atlayıp gidemiyoruz diye bizi telefondan taciz etmeleri ve para istemeleri haydutluk değil de nedir!
Projesi henüz yapım aşamasında olan tarihi yapımızın sorumlu mimarı, talebimle evimizi kontrol ettiğinde gerçekten de tacizcinin oraya yerleştiğini ve herkese konağın sahibi olduklarını ve orayı işleteceklerini söylediğini duyduk. Hemen devletimizin polisine ve avukatımıza haber verdik. Ancak kanun boşluğunda boş yapılarda haneye tecavüzle ilgili yasa uygulanamıyormuş. Maalesef bu durumda polisimiz işgalciler hakkında bir işlem yapamadı ve dolayısıyla işgalcilerin daha cesaret sahibi olduklarını ve daha fazla para talebinde bulunduklarını görüyoruz. Bu arada kiracı bulup yerleştirelim dedikten iki gün sonra, tacizcinin tekrar kapı kilidini kırıp bir kez daha evi işgal etmesi tam bir skandal değil midir?
Kapının kilidini defalarca değiştirtmemize rağmen, işgalcinin anahtarcıya para verip, kilidi ikinci defa kırdırıp hanemize tecavüz ettiklerini de söylemeliyiz. Üstelik Mardin gibi bir yerde denetim olmadığı için elektrik ve suyu da kendi adına alması çok kolay imiş. (Bunu daha bilmiyoruz.)
HAZİNE ARIYORLARMIŞ
Üç gün önce evin içine taşımış olduğu kazma kürek ve diğer teçhizatla, taş evimizde hazine aradığını öğrendik. Tekrar polise haber verdik ve polis biz yani tapu sahibi orada olmadan hiçbir müdahalede bulunamayacaklarını söyledi.
Yurtdışında yaşıyoruz, öyle ha deyince buradaki işi, gücü, çocukları bırakıp memleketimize gidemiyoruz.
Üstelik biz yalnız değiliz, tehdit ediliyoruz diyen başkaları da var. Çevremizden, evinden iki saat uzaklıktaki bazı ailelerin de yazlıklarına döndüğünde soyguncularla karşılaşması dehşet bir durum. Avrupa’da yaşayan Süryani ailelerin de Mardin’deki evlerine döndüklerinde içinde silahlı kimselerin tehditleriyle karşılaşması inanılacak gibi değil! Bu nasıl bir ‘haydutluk’tur. İnsan yurtdışında çıkınca kendi mülkünü nasıl koruyacak? Adalet ve İçişleri Bakanlığı’na bu vahim durumu üzülerek iletmek isteriz. Emina TEMEL-LONDRA
GÜNÜN SÖZÜ
“Türk milli gemi inşa yeteneği üstün bir seviyede iken İngiliz Kraliyet Donanması envanterinde bulunan Type-23 fırkateyn almak intihardır.”
Emekli Tümgeneral Cem GÜRDENİZ
Paylaş