DOKUZ yıldır üst üste şampiyon olan dünyanın en büyük un ithalatçısı Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Haluk Tezcan diyor ki: “Hayalim, Türkiye’nin kendi buğdayıyla un ihracat şampiyonu olması.”
Hedeflerini biraz açarak anlatmak istiyoruz.
KKTC Girne’de Türkiye’nin un sanayicileri, Türk değirmencileri demek istiyoruz. Çünkü biz, küçük yaştan beri un kuran tesislere değirmen diyoruz; ancak şimdi günde bin tondan fazla buğday kıran tesislerimiz var; artık bunlar ‘sanayi’ grubu olarak adlandırılıyor.
Federasyonun 17. Uluslararası Kongre ve Sergisi de dikkat çekti.
Son iki yılda yeni yatırımlarıyla dikkat çeken Samsunlu Eren Günhan Ulusoy’un yerine, son yapılan kongrede Egeli Haluk Tezcan seçildi. Dün yeni başkanlarıyla bir araya gelen un sanayicileri başkanları Tezcan ile tanıştılar ve yemek yediler. Yerli sanayicilerden başka, yabancı sektör temsilcileri ile 22-25 Mayıs tarihlerinde Girne’de ETS’nin Elexus Otel’inde bir araya geliyorlar. Etkinliklerin ilkinde “Üretimde Teknolojik Dönüşümler ve Küresel Riskler” konusu tartışıldı. Birçok öğretim üyesi de bu toplantılarda bulundular.
Tezcan konuşmasında, üretimde teknolojik dönüşümler ve küresel riskler üzerinde durdu ve taban fiyatın çiftçiyi mağdur etmemesinin, ama sanayiciyi de kollamasının gerektiğini söyledi.
TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal gazetecilerle yaptığı sohbette, dünya sofralarında Türk ununun önemli bir yer edindiğini belirterek “9 yıldır birinciliği kaptırmadığını” söyledi. Uncular ise buğday fiyatının piyasa şartları oluştuktan sonra açıklanması gerektiğini söylediler. 598 adet un fabrikası bulunuyor ve bu işletmeler yılda yaklaşık 30 milyon ton üretim kapasitesine sahip olunmasının büyük başarı olduğunu belirtiyorlar.
Ancak şunu da ekliyorlar:
Bu seçimde en sona kalan gazeteci biz olduk, Erzincan’a gitmeye vakit bulamadık. Onun yakın dostu, yarı hemşerisi sayılan Zekai Erdem’le dün karşılaştık. O anda oğlu Emir Sarıgül’le telefonla konuşurken, muhabbete biz de katıldık. Ona ‘Mustafa Sarıgül’ün ikizi’ diyorlarmış, baba-oğul doğuya, hem de Türkiye’de pek olmadık şekilde tam dalmışlar. Her ikisinin de ekipleri varmış; oğul köyleri, baba da ilçeleri taramış bir aylık kampanya süresince, kendilerine küçük oğul Ömer de katılmış zaman zaman. Anlattığı şeyleri not almakta zorlandık. Erzincan’da tüm okullarda öğretmen, polis, jandarma, esnaf ziyaretlerini birkaç kez taramışlar. Sarıgül’e göre, okul kütüphaneleri, taksi durakları, muhtarlıklar onarılmış, gereken camilerin halıları yenilenmiş, parti için afişler bastırılmış, kahvaltılar verilmiş. Sarıgüller ve ekipleri kentte ev tutmuşlar, hizmetlerini buradan yürütmüşler, otellerde kalmışlar. Ne kadar harcadınız deyince, Emir, “Abi böyle bir soru olmamalı, kampanyası dün olmadı ki, babamın 20 yıllık ‘siyasi yatırımı’ var. Onun dokunmadığı kişi yoktur, örnek bir çalışma yürütür. Dünyada pek örneği yoktur. Bu çalışma modelini zaten o uygulamaya başladı önce. Erzincan’dan, onu bırakın, çevre Erzurum, Van, Mardin, Diyarbakır’da, Kilis gibi kentlerden elini uzak tutmaz. Babam dün Sivas ve Erzurum’u taradı, sırada Sivas, Tokat, Yozgat ve Erzincan var sonunda. Babam dün de Diyarbakır’a hareket etti, cumartesi günü Erzincan’a dönecek. Biz bütün hareketimizi Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’na göre planlıyoruz” dedi.
CHP’de böyle, daha doğrusu siyasette böyle bir seçim çalışması görmedik.
Siyaset deyince, para, kadro ve siyasi tecrübe diye biliriz. Biliyorsunuz Sarıgül’ün Türkiye Değişim Partisi var, doğu ve güneydoğu bölgesinde gayet iyi örgütlenmiş; bu bakımdan Genel Merkez’ce görevlendirilmiş olduğunu anlıyoruz.
Bu modeli yakından takip eden Kılıçdaroğlu, partisinde sıkı bir operasyon yaptığında nerelerde yanlışlar yaptığını daha iyi anlayacaktır.
KARAMAN YENİDEN VEKİL
Seçimde Mustafa Sarıgül 56 bin oy, AK Parti adayı eski TCDD Genel Müdürü ve YKB olan Süleyman Karaman 60 bin oy aldı. Karaman, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde 1994’de İETT Genel Müdür Yardımcılığı, İsfalt, İston, Beltur’da görevlerde bulunmuş, Türk Telekom, TTNet ve Türksat’ta Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmıştı. Karaman, Binali Yıldırım’ın hemşerisi diye biliniyor.
GÜNÜN SÖZÜ
14
104 yıl önce 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan doğan güneş, bir bağımsızlık simgesi olarak ülkenin her karış toprağına yayılmıştır. Biz bugün de Samsun’dan aldığımız meşaleyi taşımaya, bağımsızlığımız ve Cumhuriyetimize sahip çıkmaya devam ediyoruz.
“Ey Büyük Atatürk; açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.”
19 Mayıs hürriyetimizin, çağdaş ve laik Cumhuriyet’in temel taşlarının atıldığı şanlı bir gündür.
Bu şanlı günün 104. yılında Atatürk’ün vatan kadar kıymet verdiği Türk Gençliği; Bu ülkenin umudu sizlersiniz, bizler bu umuda sahip çıkmak, gençlere aydınlık bir gelecek yaratmak için Cumhuriyet’e ve Atatürk ilkelerine daha büyük kararlılıkla sarılacağız.
Bugün Cumhuriyet’le, laiklikle vedalaşmak isteyen zihniyete karşı en büyük güç, ulusun birlik ve beraberliğidir. Türk ulusu, Atatürk’ün önderliğinde kenetlenerek kendi kaderine el koymuş, ulusal Kurtuluş Savaşı ile var olma mücadelesi vermiştir.
19 Mayıs’ta emperyalist işgalcilere karşı başlatılan ulusal kurtuluş mücadelesi bugün, Cumhuriyet’in kazanımlarına, Atatürk adına, Atatürk ilkelerine, milli varlıklarımıza, vatan topraklarımıza, sınır kapılarımıza düşmanca yaklaşanlara karşı devam ediyor.
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda Cumhuriyetimize, gençlerimizin, çocuklarımızın aydınlık geleceğine sahip çıkmaya, durmadan, yılmadan yürüyeceğimize ant içiyoruz.
Atamızın dediği gibi:
3 yıl, 3 ay, 22 gün sonra İzmir’de güneşi zapt eden bu kutlu yürüyüşün 104. yılında, yazık ki milletçe yine iç ve dış bedhahlarla boğuşuyoruz. Emperyal güçler ve işbirlikçileri ülkemizi bölme çabalarını sürdürüyorlar. Kimi zihinler işgal altında.
Evet, sorun çok belki, ama “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim” diyen Mustafa Kemal’in askerleri olarak alabildiğine umutluyuz. Doğru önderlik, doğru kadrolar ve doğru yol haritası ile tüm sorunları aşacağımıza inancımız tam. Bu yolda; hiç yanılmayan ve kandırılmayan, değişmez önderimiz Atatürk’ün rehberliğine, başarısı kanıtlı Kemalizm’in doğruluğuna, ulusumuzun bağımsızlık aşkına ve laik Cumhuriyet bağlılığına, 104 yıl önceye göre daha eğitimli ve zengin insan kaynağımıza, kahraman kadınlarımıza, vatansever gençlerimize ve 342 şubesi, 55 temsilciliği, on binlerce üyesiyle Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak ‘Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşma kararlılığındaki Atatürkçü Düşünce Derneği örgütümüze güveniyoruz.
Bizim 19 Mayıs 1919’dan bugüne kadar yaptıklarımız, yapmakta olduklarımız, gelecek tasavvurlarımız ve devrimlerimizin esası, Kemalizm prensipleridir.
Ulusal bağımsızlık savaşçıları için yurdun her köşesinde kurulan Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak cemiyetleri nasıl umut ışığı olmuşsa, bugün de ADD günümüz Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olma bilinci ile Atatürk’ten aldığı görevinin başında, ulusunun hizmetindedir.
Atatürkçü Düşünce Derneği
GÜNÜN SÖZÜ
“Millet İttifakı 2. turdan önce kararsız seçmenleri kendine çekebilecek bir söylem geliştirmeli, Sinan Oğan ve Muharrem İnce ile temas kurup gerekli adımları atmalıdır.” Zülal KALKANDELEN
19 MAYIS’TA, 1919 KİŞİYLE ‘TEKİRDAĞ KARŞILAMASI’
“Birleşe birleşe kazanacağız”; peki kiminle birleşildiğinin bir önemi yok mudur? ‘Millet İttifakı’ birleşenleri Kılıçdaroğlu’nun arkasında durmadı, birleşmedi, oy vermediler! CHP’nin politik tüm değerlerini rafa kaldırdınız, yine inanmadılar.
‘Hırka-i Şerif’, cami, umre dediniz, konuşmalarınıza “Allah’ın izni, inşallah” diyerek başladınız. Alevi köyleri dahil her köye “bir imam” dediniz, inanmadılar. CHP listelerine ne kadar sağcı, dinci, ülkücü varsa koydunuz, inanmadılar. İttifak üyeleri, Belediye Başkanları ayrı ayrı miting yaptılar, gene de tutmadı. Doğrusu sizin yaptığınız mitinglerde sadece halkı selamlamaları yeterliydi; olmadı. Hepsi CHP üzerinden reklamlarını yaptılar. Hayatlarında böyle kalabalıklar göremezlerdi! CHP’nin düzenlediği mitinglerde “Bir oy Kemal’e, bir oy Meral’e” dediler, bir itirazda bulunmadınız. Mitinglerde CHP’ye direkt oy istemediniz, kimse de istemedi! Sinan Ateş, Muhsin Yazıcıoğlu, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Menderes’i sık sık andınız, Atatürk, Ecevit, İnönü, Baykal’dan söz etmediniz. ‘Kurt’ işareti yaptınız ama insanlar bu konuda samimi olduğunuza inanmadılar.
Daha da önemlisi, CHP MYK üyesi milletvekillerinden tek eleştiri gelmedi, hepsi her kararınızı doğru buldular, onayladılar ve listelere girdiler.
Siz parti içinde bir tartışma başlarsa gerçek yüzlerini göreceksiniz onların. ‘Sol Havuz Medyası’nda, yazılı ve görsel basın dahil, yazar ve yorumcuların bir kısmının büyük transfer ücretleri aldıkları yazıldı. Para içinde yüzenlerden tek bir eleştiri gelmemesi ilginç değil mi, onlar hep gaz verdiler. Dincileri, ülkücüleri gazete ve TV’lerde parlattılar. Türkiye’nin kurtarıcıları olarak lanse ettiler; hatta öyle ileri gittiler ki, stüdyolarda “Tek başımıza 400 milletvekili çıkarıyoruz, Anayasa’yı değiştiriyoruz” diye konuştular. Bari yarısı tutsa... ‘Gazcılar’, mesleklerinin gereği olarak üzerlerine düşen, yanlışları söyleme ve eleştiri haklarını kullanmadılar. Neden!
“Sen büyüksün” dediler. Bazı sanatçılar -ne yazık ki Alevi olanlar ağırlıkta- masada bulunan, daha önce selam vermeyecekleri Karamollaoğlu, Babacan, Davutoğlu, Akşener’e itiraz etmediler, sonra da “Sivas Ellerinde” türküsünü söylediler. Bolca konserlere çıkıp ödemeleri aldılar! Alevi dernek ve vakıfları, ADD, ÇYDD vb. gibi dernek ve vakıflar tek bir eleştiri getirmediler. Masadaki sağcı, dinci, ülkücüleri desteklediler. “Şimdi eleştiri zamanı değil, hepsi kabulümüzdür” dediler.
Velhasıl diyeceğim şudur (gerçi artık iş işten geçti): Etrafınızdaki, başta vekillerden, sözde gazetecilerden ve her yaptığınıza “evet” diyenlerden, sizi ‘gaza’ getirenlerden uzak durmanızı öneririm.
Zaten seçimden sonra hepsi istifa edip partilerine dönecekler, Altılı Masa ortaklarından uzak durmanıza gerek yok, onlar bırakıp gidecek. Çok yazık oldu, büyük bir fırsat kaçtı.
Sizi her konuda eleştirenler olmalı. Ben eleştirdim diye
Bu partilerin seçim öncesinde harcadıkları emeklere teşekkür eden partili grup, “Ama ortada bir çarpıklık mı yoksa beceriksizlik mi var, anlaşılmıyor. Ama şunu söylemek gerekiyor. Millet İttifakı TBMM’de beklediği sandalye sayısına ulaşamadı. Buna göre ne dememiz gerekiyor?” diye soruyor.
İDEOLOJİDEN SAPMALAR
Sakarya’dan tecrübeli siyasetçi Bülent Akkar da çeşitli uyarılar yaptı, seçime bu partilerle girilmesinin anlamsız olduğunu belirtirken “Emin olun, CHP tek başına girseydi daha başarılı olurdu, ideolojisinden sapmalar olmazdı” diye konuştu.
TBMM’DE MUHAFAZAKÂR VE SAĞCI SAYISI 400’Ü BULUYOR
Akkar, aldığı bir istihbaratı da bildirirken, “Meclis’e bakalım, bunu CHP çevreleri söylüyor” diyor ve devam ediyor:
“Sağ ve muhafazakâr kesimli Meclis üyelerinin sayısının 400’e ulaştığı biliniyor mu? CHP açısından iyi bir durum değil. Enver Aysever’in söylediklerini dinlediniz mi? 20 dakikalık videoyu lütfen izleyin. Neler yaptıklarını göreceksiniz. Tuncay Özkan’ın yaptığı herkesin tepkisini çekiyor. Bunları herkesin bilmesini isterim.”
MİLLET İTTİFAKI İŞLEMEDİ
Prof. Dr.
Yıllardır aynı okulda oy kullanırız, bu kadar kalabalık görmedik. Yarım saat kuyrukta bekledik. Esasında vatandaşlar oylarını sorunsuz kullanıyordu, ama seçmen listesinin büyüklüğü yüzünden zarfa sığmamasından ve ‘mühür mürekkebi’ konusu olmadığından sıkıntı yaşanıyor ve oylama işleminin uzamasına neden oluyordu. Seçmenlerden başka, sınıflarda görevli seçim heyetinin inanılmaz ‘heyecanı’ hissediliyordu. Okulumuzda 10 seçim sınıfı vardı; ortalama seçmen sayısı 300’ün üzerindeydi.
Gazeteye gelirken, bir TV kanalının siyasal araştırmacısı Erdoğan’ın kazanacağını iddialı şekilde söyledi ve “Ben 50 yıllık seçim araştırmacısıyım” dedi. Zaten bunu iki haftadır konuşmalarında aktarıyor, aksini iddia edenleri mahcup edeceğini iddialı şekilde söylüyordu. Bu konuda TV’ler seçim yayınına başladığında, CHP’li bir okurumuz seçim sonuçlarını sorarken “Kılıçdaroğlu için dip dalgayı bekle” dedi. Onun dediği Çankaya, Kadıköy, Bakırköy ve Şişli gibi ilçelerin oylarıydı. Saat 20.00’lerde Erdoğan’ın bazı yerlerdeki oyları hâlâ önde gidiyordu. CHP’liler arasında bir düş kırıklığının hâkim olmaya başlaması moralleri kırıyordu. Zorlu bir sayım sürecine mi giriliyordu? Taburenin beklenen üç ayağından biri kırılmayacak mıydı; yapılan manipülasyonlar bekleneni vermeyecek miydi? AK Parti ciddi bir oy kaybına mı uğrayacaktı, Altılı Masa’nın mensupları ile CHP’nin bu kadar harcama ve çabası boşuna mı gidiyordu? Bunlar daha sonra tartışılacak konular.
O anda şöyle düşünüyorduk; geçmişten hiç tecrübe edinilmemiş olduğunu söylemek gerekiyordu.
Evet, daha geç saatlerde iki tarafın da morali bozuluyordu. Ama ne taşkınlık vardı ne de küfür ve kavga... Demokrasi adına olumlu bir gelişme olarak sayılıyordu bu saatlerdeki heyecan ortamı...
Anadolu Ajansı’nın yayınları kamuoyunun tepkisine neden olurken, AKP’nin oy oranlarının baştan yüzde 57 ile başlaması CHP’lilerin tepkisini çekiyordu. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun oyunun önde çıktığı sandıklara AKP örgütlerinin YSK’da itiraz etmesi, tepkileri daha da artırıyordu. Bu durum, AKP çevrelerinden “Bu hissedilen bir durum değil” diye karşılık buluyordu. Yani kimsenin “Biz öndeyiz” diye konuşmaması gerekiyor, hiç olmazsa manipülasyondan uzak durup ‘demokrasi’ adına sonuçları kabul etmek en doğrusu değil midir?
Ankara ve İstanbul BB Başkanları Yavaş ve İmamoğlu, vatandaşlara bilgi ve ‘moral’ vermek için 4’üncü kez ekrana çıkarak “Hükümet ciddi bir düşüşte. Kimse biz öndeyiz demesin! YSK’ya başvurarak gereksiz itirazlar yapılması, yeni senaryolar üretmek ve CHP’lilerin moralini bozmaya dönüktür. Merak etmeyin, her şey çok güzel olacaktır” dediler.
Evet, ‘ıslak imza’yı takip edeceğiz ama CHP’nin beklentisi olan 30 milyon oy nerede? CHP, milletvekili sayısını nasıl düşürdü?
İkinci tur ufukta görünürken itirazların sonuçları geç saatlerde belli olacak.
- İstanbul 1. Bölge: Nimet Özdemir, Burak Akburak, M. Cihan Paçacı, Baver Miroğlu, Dursun Çolak.
- İstanbul 2. Bölge: Mehmet Satuk Buğra Kavuncu, Salim Ensarioğlu, Bahattin Bahadır Erdeme, Ece Güner, Hatice Ceren Yılmaz.
- İstanbul 3. Bölge: Ersin Beyaz, Seyithan İzsiz, Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, Şükrü Kuleyin, Celal Karıpınar.
- Ankara 1. Bölge: Koray Aydın, Ahmet Eşref Fakıbaba, Kevser Ofluoğlu, Yetkin Öztürk, Mine Baş.
- Ankara 2. Bölge: Adnan Beker, Sedat Aksakallı, Uğurhan Ferudun Berat Tiryaki, Fatma Özkan, Muharrem Beşir.
- Ankara 3. Bölge: Yüksel Arslan, Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Fatih Koca, Sevin Çağlayan, Tamer Kayaalp.
- İzmir 1. Bölge: Dursun Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özlale, Öztürk Keskin, Ülkü Doğan, Ali Topçu.
-