Yalçın Bayer

Biden, ABD Anayasası’nın 4 maddesini ihlal etti

28 Nisan 2023
ABD Başkanı Joe Biden’ın 24 Nisan dolayısıyla yeniden ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarını tanıyan bir bildiri yayımlaması bir kez daha büyük tepkilere yol açtı.

Ancak bu kez ABD’de yaşayan Türklerin en önemli çatı kuruluşu olan ve kısaca ATAA diye bilinen Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi’nin (Kurulu’nun) yöneticileri, Başkan Biden’a bir mektup göndererek ABD Anayasası’nın dört maddesini ihlal ettiğini öne sürdüler, kendisini tutumunu gözden geçirmeye davet ettiler.

- İlk olarak Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ tarafından gündeme getirilmiş olan bu tez, ABD Anayasası’nı esas alan bir dizi hukuki mütalaaya dayanıyor.

- ATAA’nın mevcut Başkanı Mazlum Koşma, Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Bülent Başol, Kurucu Başkanı Prof. Dr. Ülkü Ülgür ve eski başkanlarından Ergün Kırlıkovalı, birlikte imzaladıkları mektupta Başkan Biden’a şöyle seslendiler:

(Mektup ayrıca geçmiş başkanlara ve senatörlere de gönderildi.)

“Türk Amerikan toplumunun temsilcileri olarak bizler, bu mektubu Osmanlı İmparatorluğu’nun 1915’te Ermeni vatandaşlarına soykırım yaptığını iddia ettiğiniz o talihsiz 24 Nisan 2022 tarihli mesajınızdan duyduğumuz derin hayal kırıklığını ve üzüntülerimizi ifade etmek için kaleme aldık. Bu iddianız hukuki yollardan veya tarih araştırmaları ile hiçbir zaman ispat edilememiştir.

- Yeni seçilmiş Başkan olarak, devir teslim töreninde Amerikan Anayasası’nı ‘korumak, gözetmek ve savunmak’ için büyük bir ciddiyetle yemin ettiniz. Bütün bunlara rağmen, Sayın Başkan, Amerikan Anayasası’nın en az dört maddesini ihlal ettiniz.

- 24 Nisan mesajınızın Amerikan Anayasası’nın adil olma prensibiyle ters düştüğüne inanıyoruz. 1. ve 2. ihlaller adil olmanın temel prensipleri ile, 3 ve 4’üncü ihlaller ise özellikle Türk Amerikalıların ‘adil yargılanma hakkı’ ile ilgilidir.

- Osmanlı İmparatorluğu veya yöneticileri hakkında böyle bir yargılama yoktur ve hiçbir yetkili mahkemeden soykırım suçu işlendiğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda, çok net ifade edelim ki, sizin 24 Nisan mesajınız Amerikan Anayasası’na, Amerikan iç hukukuna ve uluslararası yasalara tamamen aykırıdır.

Yazının Devamını Oku

‘Adaylar cebinizde’

27 Nisan 2023
Seçimlerde oy vereceğiniz adayları tanımak istiyor musunuz?

14 Mayıs’ta oy vereceğiniz milletvekillerini daha yakından tanımanız için hazırlanmış bir uygulama paylaşıyorum.

Türkiye’nin geleceği için önem taşıyan 2023 Genel Seçimleri’nde hangi partiye oy vereceğinize karar verdiniz mi? Muhtemelen verdiniz.

Peki seçtiğiniz partide aslında hangi adaylara oy veriyor olacağınızı biliyor musunuz?

Tüm adayların özgeçmişlerine, partilerine, bölgelerine, sıralamasına, hatta aynı sırada onlarla yarışacak olan rakip adaylara ve onlar hakkında tüm verilere tek bir uygulamada zahmetsizce ulaşmak istemez misiniz?

http://adaylarkim.com, bu soruların tamamına cevap bulabileceğiniz bir seçmen kılavuz sitesidir.

2023 Genel Seçimleri ile hayata geçip yerel seçimler ve diğer tüm çok adaylı sistemlere hizmet ederek, hem seçene hem de seçilene çoklu fayda sağlayacak ilk dijital yazılımdır. Tüm veriler, Yüksek Seçim Kurulu’nun http://ysk.gov.tr adresinde halka açılmış onaylı bilgiler olup KVK kapsamı dışındadır.  23 Nisan itibarıyla Google Play ve Apple Store’larda ‘Adaylar Kim’ olarak etkindir, bir tıkla indirilebilir.

‘Adaylar Kim’, indirmesi de kullanması da ücretsiz olan bir uygulamadır.

Siyasete uzun vadede yatırım yapan tüm adaylar açısından

Yazının Devamını Oku

‘Patlayıcı Mühendisliği’nin rolü... ‘Türkiye Ulusal Risk Kalkanı’ kurulu oluşturulmalı

26 Nisan 2023
Yüzölçümünün çok büyük bir bölümü deprem, heyelan, sel gibi doğal afet riski altında bulunan ülkemizin risk ve hasar azaltma politikaları geliştirerek kısa, orta ve uzun vadeli programlarla yerleşim birimlerini yeniden yapılandırması kaçınılmazdır.

Bu kapsamda kentsel yenileme sürecinin afet öncesi ve sonrasında; riskli yapıların yıkımı ile sağlam kaya birimlerinin bulunduğu lokasyonlarda oluşturulacak bina ve tesislerin temel-altyapı kazılarında ‘Patlayıcı Mühendisliği’ uygulama ilkelerinden yararlanılması; teknik, ekonomik yapılabilirlik yanında iş güvenliği ve çevre dostu yaklaşım açısından da zorunludur.

Ne yazık ki ‘Türkiye Ulusal Risk Kalkanı’ kurulunda; son zamanlarda metro, otoyol, baraj, boru hattı inşaatları ile madencilik başta olmak üzere ülkemizin imar ve inşa faaliyetlerinde önemli hizmetlerde bulunan ‘Patlayıcı Mühendisliği’ uzmanlık alanına yer verilmediği anlaşılmaktadır.

Deprem bölgemizde bu aşamada hızla gündeme gelen üç yüz binden fazla orta-hafif hasarlı binanın yıkımı ve 600 binden fazla binanın yeni yerleşim alanlarında inşaatı, oldukça büyük hacimlerin hareketini gerektirecektir. Bu faaliyetlerin teknik, ekonomik yapılabilirlik sınırları içinde hızla gerçekleştirilmesi için “Patlayıcı Mühendisliği” ilke ve uygulamaları ile yönetilmesi gerekmektedir. Gelecekte bu alanda yeni sorunların yaşanmaması için yetkili kurum ve kuruluşların dikkatini aşağıdaki hususlara çekmek isterim.

YAPILMASI GEREKENLER

‘Ulusal Risk Kalkanı’ modelinde ‘Patlayıcı Mühendisliği’ uzmanlık alanına yer verilmelidir.

- Yıkık ve çok ağır hasarlı binaların yıkım ve enkaz kaldırma çalışmalarının klasik makineli yıkım tekniği ile yapılması zorunludur.

- Artçı depremlerin sürmekte olduğu dikkate alındığında çok ağır hasarlı yapıların yıkımında can ve mal güvenliği açısından kesinlikle patlayıcı ile bina yıkımından kaçınılmalıdır.

- Orta hasarlı yapıların yıkımını hızlandırmak amacıyla, her bir yapının hasar durumu yeniden uzman bilirkişilerce tanımlanmak suretiyle patlayıcı mühendisliği ilkeleri kontrollü olarak uygulanmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Milli Korunma Kanunu zamları frenler mi acaba

25 Nisan 2023
İsmet İnönü Ankara’da Ziraat Mektebi’ni ziyaret ederken; toprak reformu ile ilgili Ziraat Dergisi’ne yaptığı açıklamada “Toprak reformunda başarılı olamadık. Çünkü her yerde karşımıza feodal yapılar çıktı” demiştir.

“Ülkemizde ekonomiye yön verenler adeta bir feodal yapı görünümüne bürünmüştü. Geçmişte kırsal kesimde varlığını ve baskınlığını devam ettiren bu yapının modernize olmuş hali günümüzde de karşımıza çıkmaktadır.” Bu yapı, “Milli Korunma Kanunu’na karşı gelmişti”. Bu durum 1940’larda belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. 1940’ta çıkan “Milli Korunma Kanunu” ile hayat pahalılığına dur denilmiş, vatandaş, aldığı ürünleri az zamlı bir şekilde almıştı. Yani ekonomi karşısında zor duruma düşmemişti.

Bu durum iki yıl devam etti. Sanayiciler, toprak ağaları ve büyük üreticiler, Milli Korunma Kanunu’na tepki gösterdiler ve bu kanun 1942’de yürürlükten kaldırılınca serbest piyasaya geçildi. 1956’da Menderes döneminde yeniden getirilmeye çalışılan bu kanun fazla işletilemeyince hayat pahalılığı artmaya devam etti. Ülkemizde iç içe giren sanayici ve büyük üreticiler, dayanışma içine girerek feodal bir yapı kurmuşlardır. Bu yapı iktidarların yükselişinde ve düşüşünde önemli bir rol oynamıştır. Bugün yaşadığımız hayat pahalılığını oluşturanlar “feodal yapıya” bürünen kesimlerdir. Bu kesimlere “Dur” demenin tek yolu; 1940’ta çıkarılan Milli Korunma Kanunu’nun güncel hali ile tekrar çıkartılmasıdır. Bu kanun ile piyasalardaki fiyat istikrarsızlığı ortadan kaldırılacaktır diye düşünüyorum. Ne dersiniz?

        Dr. Ramazan TOPDEMİR

EMEKLİYE PROMOSYON REKABETİ

EYT’lilerin emekli olmaya başlamasıyla bankaların promosyon rekabeti hız kazandı. Öyle bir rekabet ki, 10 bin lira alan emekliye aylığını taşıması halinde nakit 10 bin lira bile ödeniyor. Gözünü kararttı bankalar. Tabii bunu emeklinin kara kaşı kara gözü için yapmıyorlar. SGK tarafından hesaplara yatırılan aylıkları bir gün olsa bile çalıştırarak para kazanıyorlar. Aynı zamanda emekliyi bağlayarak her türlü banka işlemlerini gerçekleştiriyor, oradan da kâr ediyorlar.

Özel bankalar yüksek promosyon öderken, kamu bankaları daha cimri emekliye.

Özeller aylıklara göre üç yıl için 7-10 bin lira arasında verirken, kamu bankaları 3.500-5.000 lira ödüyor. Aslında gariban emekliye verdikleri promosyon devede kulak bile değil.

Emekliye de insan onuruna yakışan promosyon ödenmesi gerekmiyor mu?

Yazının Devamını Oku

İyi bayramlar I Babalar çocuklarınızın yanında içmeyiniz lütfen... E-sigara satıcıları ile mücadele edilemiyor

21 Nisan 2023
Yaklaşık iki sene önce Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, e-sigara, ısıtılmış tütün ürünleri ve ilgili her türlü aksam, yedek parça ve solüsyonların ithalini yasaklayan cumhurbaşkanı kararı alenen ihlal ediliyor.

Alışveriş merkezleri ve e-ticaret sitelerinde, ondan fazla markanın çok sayıdaki ürünü, açık seçik satılıyor.

E-sigara ve ısıtılmış tütün, sağlığa zararlı birer tütün ürünüdür. Türkiye’de 2013 yılında e-sigara reklamı, kapalı yerlerde içilmesi ve satılması yasaklandı. 25 Şubat 2020 tarihinde de 2149 Sayılı ‘Elektronik Sigara ve Benzeri Cihazlar ile Bazı Tütün Mamulleri ve Tütün Mamulünü Taklit Eder Tarzda Kullanılan Mamullerin İthaline İlişkin Cumhurbaşkanı Kararı’ Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ancak ne yasal düzenlemeler ne de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuyla ilgili kararlı ifadeleri yasadışı ticareti durdurmaya yetmiyor.Yüzlerce çeşit ürün yurda sokuluyor, tanıtımı, reklamı yapılıyor. Endüstrinin ‘yeni nesil’ dediği ürünler, faturalı ve garanti belgeli satılıyor. Teslimatı, moto kuryeler ve kargo şirketleri yapıyor. Tütün endüstrisi, e-sigarayı ve ısıtılmış tütün ürünlerini pazarlarken iki grubu özellikle hedefliyor. İlki, sigarayı bırakmak isteyenler. Bu gruba, e-sigara ve ısıtılmış tütün ürünlerini, sigara bırakma yöntemi, hatta sigaradan daha sağlıklı diye pazarlıyor. Uzmanlarsa bunun doğru olmadığını belirtiyor. İkinci ve özellikle önemli hedefleri, çocuk ve gençler. E-sigara modası yaratılıyor. Rol modelleri influencer’lar. Onlara videolar çektirip nasıl kullanıldığı anlattırılıyor ve bunları yayınlatıyorlar. Deneyimleriyle ilgili bloglar yazdırılıyor. Sosyal medyada etiketler açılıyor. Telifsiz fotoğraf sitelerine, e-sigaralı fotoğraflar yükleniyor. Her şey o kadar açık ki arama motorlarından e-sigara satan yerlerin haritalı adresleri çıkıyor.

Çocuk göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı, 30 yılı aşkın süredir sigaraya karşı mücadele ediyor ve endüstrinin tüm taktiklerini yakından izliyor: “Hedefleri, çocuklar ve gençler. Sigaraya bağlı nedenlerle yılda 8 milyon insan yaşamını kaybediyor. Demek ki en az bu sayıda yeni müşteriye ihtiyaçları var. Ülkemizde yapılan anket çalışmalarında e-sigaranın gençler arasında yaygın kullanıldığı tespit edildi. Aromalı, tatlandırıcılı likitlerin ve e-sigaraların tütün kadar zararlı olmadığı algısı, gençleri bu alışkanlığa yönlendiren faktörlerin başında geliyor. Oysa bunlar nikotin bağımlılığının giriş kapısı olmakla kalmıyor, sağlığa hızla, büyük zararlar veriyor.”

ABD’de çocuklar ve gençler arasında e-sigara ve ısıtılmış tütün ürünü büyük bir soruna dönüştü. Lise öğrencileri arasında e-sigara kullanımı, 2011 yılında yüzde 5 iken 2020 yılında yüzde 19.6’ya yükseldi. 2014 yılından 2020 yılına kadar, aromalı e-sigara kullanıcılarının oranı (genel içiciler arasında) yüzde 65.1’den yüzde 84.7’ye yükseldi. 2016’da, ABD’deki ortaokul ve lise öğrencileri arasında en yaygın kullanılan tütün ürününün e-sigara olduğu bildirdi.
(Bu çarpıcı haber diken.com’dan özetlenmiştir.)

CEVİZ EKİCİLERİNE SU YETMİYOR: TARIM SEKTÖRÜ TEHDİT ALTINDA

Küresel ölçekte en büyük sorunların başında gelen kuraklık, bugün varılan noktada hayatın her aşamasını olumsuz etkiliyor. “Kuraklık ve iklim değişikliği sadece ceviz yetiştiriciliği için değil, tüm tarım sektörü için en büyük tehdit” diye konuşan Ceviz Üreticileri Derneği Eşbaşkanı Ömer Ergüder, aldıkları tüm tedbirlere ve gösterdikleri çabalara karşın gidişatın endişe verici olduğunu belirtti.

Kuraklık her sektörü olumsuz olarak etkilemekle birlikte tarım sektörüne olan etkileri çok daha fazla hissediliyor. Bitkilerin ve meyvelerin büyümesinin yanında kökleri için de oldukça önemli olan su, hem verim hem de kaliteli ürün oluşumunu etkileyen son derece kritik bir faktör.

Yazının Devamını Oku

Sarayburnu’nda denizcilerin gururu ziyaretçi akınına uğruyor: TCG Anadolu’da 3 saat

20 Nisan 2023
Dünyanın ilk SİHA gemisi olan TCG Anadolu’yu ziyaret etmek ancak mümkün oldu.

Ziyarete gelenlerin kuyruğu 3 kilometreyi aşıyordu. Önceki gün ziyaret edenlerin sayısı 21 bini bulmuş. İstanbullular için hayli şaşırtıcı sayılabilir. Çünkü Türkiye’nin dört bir yanından gemiyi görmek için insanların akın akın gelmesi, olağanüstü ilginin göstergesi sayılabilir. Özdemir Bayraktar’ın oğullarının ilgisi olmasaydı ve Almanya’dan gazeteci dostumuz Halit Çelikbudak’la bizim böyle bir ziyareti gerçekleştirmemiz mümkün olamazdı. Baykar Kurumsal İletişim’den Hayri Soygüzel programı hazırlamıştı. Sarayburnu’nda ünlü Atatürk Anıtı’nın sol kesiminde polis ve askeri kontrol noktasından geçerek devasa gemiye girdik. Deniz Kuvvetleri’nin güler yüzlü subay ve astsubayları bizi karşıladı. Öğrendiğimize göre, gemide ziyareti koordine eden 500 subay ve astsubay ile diğer görevliler de varmış. Üst katlara asansörle çıkılıyordu.

Askerler mükemmel bir ziyaret organizasyonu yapmışlar. Disiplinli bir giriş çıkış trafiği vardı. Bazı kişilerin, kuyrukta 4 saat beklendiğini öğrenince, ertesi gün geleceklerini ifade etmekten de geri kalmadıkları görüldü. Bu arada engelli vatandaşlara özel bir ilgi gösterildi.


Dün gemiyi ziyarete gelen askeri öğrenciler toplu halde anı resmi çektirdiler.

GEMİNİN YAPIM ÖYKÜSÜ

231 metre uzunluğunda, 32 metre genişliğinde, 58 metre yüksekliğindeki gemi, Türkon Holding’e bağlı Yalova’daki Sedef Tersanesi’nde yapılmış. Devasa görünümlü bu gemide uçuş, hastane, karargâh ekibi ve amfibi komandoları dahil, toplam personel sayısının 1223 kişi olduğunu öğrendik. TCG Anadolu’nun menzili ise 9 bin deniz miliymiş.

GEMİDE NELER VAR

Bayraktar TB3, Milli Muharip Uçak, Bayraktar Kızılelma, helikopterler, zırhlı personel taşıyıcılar, tanklar ve çıkarma gemisini yakından görme fırsatı bulduk, bunların özelliklerini uzman subaylar anlattılar, sorularımızı yanıtladılar. Bizim

Yazının Devamını Oku

Temmuz enflasyonuna dikkat

19 Nisan 2023
Temmuz ayında düşünülen asgari ücret zammı, çalışanların alım gücünü belki bir iki ay rahatlatır gibi görülebilir, ancak sorunlara çözüm olmaz.

Temmuz 1’den itibaren Türkiye’deki otomotiv, beyaz eşya, mobilya, turizm, yeme-içme, hizmet, tarım vb. sektörlerindeki üretim maliyet analizlerindeki işçilik payları, bütün sektörlerde en az yüzde 10-15’ten başlayarak, yeme-içme ve hizmet sektörlerinde belki yüzde 40-50’lere varan oranda fiyatlara yansıyacaktır. Hatta bu sektörlerin hammadde ve malzeme alımlarındaki fiyatlar da aynı işçiliklerden etkileneceği için artış oranları daha da fazla olacaktır!

Yani asgari ücrete yapılacak zam çözüm olmayacak, çalışanların alım gücünü arttırmayacaktır ve hatta enflasyonu körükleyecektir. Bu da tabii ki bir kısırdöngüye girerek enflasyonda kalıcı bir etkiye neden olacaktır.

Şu anda yapılması gereken, bu canavarla ciddi mücadele edilmesidir. Baz ve gelen yaz mevsimi etkisi ile zaten gerileyecek olan enflasyonun üzerine giderek tekrar canlandırmamak gerekir diye düşünüyorum. Ayhan İÇTEN

GÜNÜN SORUSU

SORU: Kendi üyelerine, adamlarına kıyan, listelerin dışında bırakan hangi partidir?

CEVAP: CHP!

BALIKÇI 133 YAŞINDA

Halikarnas Balıkçısı

Yazının Devamını Oku

Günde yirmi kere ‘Hahahahah’ diye gülebilir hasta durduk yere Şarlo filmi kanseri yener mi?

18 Nisan 2023
(Bir okurumuz, İstanbul Üniversitesi’nin eski rektörlerinden, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin emekli öğretim üyesi, değerli bilim insanı, onkoloji hocamız Prof. Dr. Bülent Berkarda’nın yazısını gönderdi. “Okumanızı ve uygulamanızı önemle öneririm” diyor. Biz de bu önemli yazıyı sunuyoruz.)

Düşünceler beyinde nöropeptit üretimini tetikler. Neşeli insan ile kederli insanın nöropeptitleri birbirinden farklıdır.

İyi şeyler düşünürsen iyi nöropeptitler üretirsin. Bunlar kan yoluyla tüm vücuda yayılıp bağışıklık hücrelerini çalıştırır. Bir tür enerji parçacığı gibi. Hastalarıma neşeli insanlarla buluşmalarını, neşeli kitaplar okuyup komedi filmleri izlemelerini öneriyorum.

Norman Kazan’ın bir kitabı vardır; orada ‘Kanseri her gün dört kere Şarlo filmi izleyerek yendim’ der.

Durduk yere kahkaha atarak da bilinçaltı kandırılabilir.

Hasta eğer mutsuzsa yine de neşeli filmler işe yarar mı?

Aslına bakarsanız sebepsiz de gülünebilir. Günde yirmi kere ‘Hahahahah’ diye gülebilir hasta durduk yere. Ama bunu şimdi kime anlatacaksın, bizim millet inanmaz böyle şeylere, şüphecidir. Halbuki beyin onu gerçek sanıyor. Şuuraltı kanar. Ne dersen ona inanır.

Kahkaha atıp iyiyim de; ‘İyiymişiz’ der. Kötüyüm de; ‘Kötüymüşüz’ der.

İnsan vücudu bir gemi gibidir. Emirleri kaptan verir, makine dairesi emirleri yerine getirir. Bizde de kaptan beyindir. Bilinçaltı da makine dairesi.

Yazının Devamını Oku