Yalçın Bayer

CHP, algısını farklılaştırıp ezber bozan bir dönüşüm gerçekleştirmeli: AKP’nin ‘alternatif gerçeklik’i nedir

8 Aralık 2017
CHP Parti Meclisi üyesi İdris Akyüz kurultayın iki gün yerine dört gün olmasını öneriyor.

Ardından bir karar tasarısı ile Genel Başkanı’nın “İşte CHP’nin 2019 hedefleri, işte bizim manifestomuz, işte yurdum insanının özlemini duyduğu Türkiye’nin yol haritası” diyerek kamuoyunun merakını gidermesini istiyor. Son gün de seçimleri yapalım ve kurultayımızı tamamlayalım. Ne yazık ki kabul görmedi. Fiziki koşulların karşılanamayacağından söz edildi vs...

Oysa bu benim önerim; şu anda AKP iktidarının uyguladığı ‘alternatif gerçeklik’ stratejisinden kaynaklanan algı yönetimine ve anlayışına da darbe vuracaktı. Alışkanlığa dönüşen, bugüne kadarki CHP algısını farklılaştırıp, kimine aykırı gelse de ezber bozan bir dönüşüm görüntüsü verecektir.

‘Alternatif gerçeklik’ nedir derseniz, şöyle ki; bugün var olan ya da ortaya çıkan değerleri geçmişle kıyaslayıp karşılaştırmadan ‘gücü elinde bulunduran otoritenin’ her şeyi kendi menfaati doğrultusunda ölçüp biçip kamuoyuna yutturması ve kullanmasıdır. Örneğin, diyelim ki akaryakıt fiyatlarına 20 kuruş zam geldi. Bir hafta sonra da 6 kuruş ucuzladı. İktidarın burada kullandığı işte bu 6 kuruşluk ucuzluktur. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Gerçekte ortaya çıkan işsizlik rakamı % 11 ise ve bu % 10’dan buraya gelmişse, iktidar bunu; “İşsizlik yüzde 11’e düştü” diye kullanacaktır. AKP iktidarı halkı işte böyle hipnotize ediyor. Ve bunu her alanda kullanıyor.

Şehitlik, Suriye, ABD, Filistin, Kudüs, Zarrab ile uğraşarak, milliyetçilik duygularına ve insanların  inanmak istediklerine karşılık vererek bunu yapıyor.

Böylece Türk toplumunun belli bir kesimini bu sanal dünyanın tutuklusu haline getirip kendi yanında tutuyor. Ancak rüya bitti. Hipnoz sona eriyor. Saat 00.00’ı geçti ve yorgan üzerinden düştü bu milletin!

GÜNÜN SÖZÜ

“Cumhuriyet anayasasının demokrasiyi tanımayan bir zihniyet tarafından ağır şekilde tahrip edilmesini ‘esasa’ girerek engelleyebilen bir AYM’ye de ihtiyacımız yok mu?”

Kürşat BÜMİN

Yazının Devamını Oku

Trump, Putin ve Esad işbirliği neyi işaret ediyor: ‘Pehlivan peşrevi’

7 Aralık 2017
SURİYE sınırımızda Rus general, terör örgütü PKK/YPG ile birlikte fotoğraf vermiş, fonda Rus bayrağı ve örgüt bezi var. Beraberce, sözde terör örgütü, özde ABD beslemesi DEAŞ’tan bölgeyi temizlediklerini ilan etmişler. ABD askerleri de sınırımızın dibinde Türkiye düşmanı terör örgütleri ile aynı pozları veriyor.

ABD’nin PKK ortaklığı kanıksandı, Rusların muhabbetine de alışılıyor.

Suriye sınırında, iki müttefikimizin kurduğu terör ordusu ile eninde sonunda göğüs göğüse çarpışma kaçınılmaz görünüyor.

Hal böyle olmasına rağmen... Hafta sekiz gün dokuz, bu sözde müttefikler el ele orada burada buluşup el sıkışarak verilen sahte dostluk fotoğraflarından da artık gına geldi.

Hakiki fotoğraf arayanlar Putin ile Esad’ın ‘pehlivan peşrevine’ benzer kucaklaşmalarına baksın.

Kuzey Kore’nin, uluslararası camiada küçümsenen devlet başkanı (roket adam), babadan tevarüs ettiği iktidarı gayet güzel kullanıyor.

Trump ile laf yarıştırıyor, kimseyi ciddiye almıyor, yo-yo topu ile oynar gibi nükleer denemeler yapıyor, nükleer programından taviz vermiyor, uzaya uydular fırlatıyor.

Pasifik kıyısına sıraladığı yüzlerce tank ve füzeyi aynı anda ateşleyerek dehşet görüntüleri ile dünyaya meydan okuyor.

ABD’li istihbarat uzmanlarına göre Güney Kore sınırına 21 binden fazla top ve füze rampası yığmış durumda... Uluslararası camia sözde izole etmiş gibi yapıyor ama dişe dokunur bir müeyyide uygulamaya cesaret edemiyor. ‘Mücavir’ denizlerde avara kasnak tatbikatlarla yetiniyor.

Yazının Devamını Oku

‘Arı elçisi’ müthiş bir kadın

6 Aralık 2017
‘MİLAS Zeytin Hasadı Şenliği’nde bizim Kelebek yazarı Yonca Tokbaş ile beraberdik. Yonca, geçen yılki hasat etkinliği boyunca zeytin konusundaki hassasiyeti ve sevgisi ile yöre halkı tarafından çok ilgi görmüştü, ben de zaten yazmıştım. Bu yıl mı? Yonca bana, 8 yıldır aklını taktığı ve son 4 yıldır da üzerinde ciddi çalışmalar yaptığı ‘Arı Sevgisi’ni anlattı.

Ondan önce söyleyeyim... Gazetede herkesin bilmediği müthiş bir kadın Yonca Tokbaş... Zaten kendisi ‘yazar, koşar, konuşur ve arısever’ olarak tanınıyor. Doğa üzerine insan çok öğreniyor kendisinden.

Hiçbir yerde benzeri olmayan ‘Anadolu Arıları Projesi’nin kurucusu ve fikir annesi... Toplum Gönüllüleri Vakfı gençlerine ‘Arı Sevgisi’ eğitimleri veriyor. Gençler Türkiye’nin 4 bir yanından geliyor, arılar hakkında eğitim alıp sorunları görüp, arılar hakkında farkındalığı anlatıyor.

Gürcistan sınırında. A. Nihat Gökyiğit, kendi adını taşıyan ANG Vakfı ile TEMA’nın yarattığı Machael’e giden ve İstanbul’da yapılan 9 bin kişinin katıldığı –kaç kişinin haberi var?- Apimondia Dünya Arıcılık Kongresi’ni izleyen bir gazeteci olarak arıların yaşamı üzerinde anlattıkları bilinmesi ve öğrenilmesi gereken gerçekler.

Emin olun, çoğu arı üreticisi hiçbir şey bilmiyormuş diye düşündük.

Peki bu öğretiye nasıl başlamış: Yonca bir gün Yalıkavak’taki bahçesine muz ağacı dikmiş. O ağaca gelen çok fazla arı olunca, bu arılar burada ne yapıyor diye oturup günlerce izlemiş ve ‘Arı Mucizesi’ne tanıklık etmiş. Arı olmazsa, muz hevenk içinde hapis kalıp oluşamıyor. Bunun üzerine Kelebek’deki köşesinde ‘Muz Mucizesi’ diye bir yazı yazıyor. Herkes üzerine atlıyor, ondan sonra başlıyor arılar üzerine kafa kormaya...

ARILAR ÖLMESİN

Arıların tüm dünyada koloniler halinde öldüğünü, hastalandığını öğrendiğinden, ilk iş insanlara arı sevgisini anlatmak oluyor: “Bir insan bir canlıyı tanırsa, o zaman korkusu biter. Onu anlar ve sevgi de başlar. Ve eğer severse onun için bir şey yapar...”

Yonca’nın yazılarını okuyun, çok şey öğrenecek ve arıları çok seveceksiniz. Sosyal medyadaki köşesinde, eylem ve söyleminde... Uzun soluklu bir ‘Arı Elçisi’ yolculuğu ve amacı var.

Yazının Devamını Oku

Çiğköftenin taşıdığı tehlike

1 Aralık 2017
BAZI şehirlerin çiğköfteye sahip çıkma konusunda fikir ayrılığına düştükleri basında yer aldı. Elazığ, Adıyaman ve Şanlıurfalılar çiğköftenin gerçek sahibinin kendi şehirleri olduğunu iddia etti.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba da gerçek çiğköftenin Urfa’ya ait olduğunu ve bu şekilde tescilli olduğunu söyleyerek tartışmaya nokta koymak istedi.

Şehirlerin geleneksel yemeklere sahip çıkma arzusu ve bunun bölge kültürünün bir değeri olarak algılanmasını istemeleri takdir edilebilir. Birçok yerel ve geleneksel ürün ve yemeğin coğrafi işaret alarak tescil edilmesi de teşvik edilmelidir. Yalnız konu çiğköfte olunca bunun gıda güvenliği açısından taşıdığı tehlikeleri de belirtmek gerekir. Geleneksel olarak yapılan çiğköfte, haliyle çiğ etle yapılır. Çiğ et zararlı bakteri, virüs ve parazitleri sıklıkla içerir. Pişirilen ette bu zararlı mikroorganizmalar sağlık riski oluşturmaz. Büyükşehirlerde artık bir fast food ürünü gibi satılan, çiğ et içermeyen ve ağırlıklı olarak bulgurdan üretilen çiğköfteleri hariç tutarak geleneksel olarak yapılan ve tescil edildiği belirtilen çiğköftenin taşıdığı tehlikeleri bilmemiz gerekiyor. Çiğköfte ancak hijyenik koşullarda kesilmiş hayvanlardan elde edilen etin yine hijyenik ortamlarda işlenmesi ve hazırlanması ile riski azaltılmış bir yemek olabilir. Çiğköftenin bu şekilde hazırlandığından nasıl emin olabileceğiz? Çiğköftenin taşıdığı tehlikeli mikroorganizmaların baharatlarla yoğurulması sırasında elimine edilebileceği düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır. Çiğ etin taşıdığı zararlı mikroorganizmalar özellikle çocuklarda, yaşlılarda ve bağışıklık sistemi zayıf insanlarda ciddi ve kalıcı vücut arazlarına neden olabilir. İyi pişirilmemiş ve içi pembe kalan etleri yememe konusunda oldukça titiz olan halkımızın çiğköfteyi severek tüketmesi ilginç bir çelişkidir. Batılı ülkelerde çiğ balıktan yapılan sushi tarzı yemek servisi yapan bazı restoranlar mönü kartlarına çiğ balıkların tehlikeli mikroorganizmaları içerebileceği notunu koyarak müşterilerini ikaz etmektedirler. Çiğköfte de halkın bu şekilde uyarılmasını gerektiren bir yemektir. 

Prof. Dr. Nezih MÜFTÜGİL

 

KAN GRUBUMUZ YENİ KİMLİKLERDE YAZILMALI

MESLEKTE 60 yılı bulan bir hekim olarak uyarmak isterim. Her vatandaşımızın kan grubunu bilmesi çok önemlidir. Eski kimliklerde var olan ‘kan grubu’ hanesi ne yazık ki, yeni kimlik kartlarında yer almamıştır. Okulda, askerlikte, tatilde ve hayatın her anında geçirilebilecek bir trafik kazasında ilk bilinmesi gereken kan grubunun ne olduğudur. Bu nedenle hiç değilse bundan sonra dağıtılacak kimlik kartlarında kan grubunun yer almasını, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere İçişleri Bakanlığımızın da dikkatine sunmak istiyorum. 

Op. Dr. Erdinç KÖKSAL

 

Yazının Devamını Oku

Türk Cumhuriyetleri’nden altı ülkede yapılan anket çarpıcı sonuçlar ortaya koydu: Türk dünyasında Atatürk sevgisi

30 Kasım 2017
TÜRK dünyasında hangi kuruluşlar yer alıyor; Türk Konseyi, Türksoy, Türk-Pa, Türk Akademisi de Astana’da kurulu bulunuyor.

Türk dünyasının nabzını yoklayan ilk resmi çalışmanın sonuçları hafta sonu Türk dünyasına duyuruldu. Uluslararası Türk akademisi altı ülkede çalışmalarını yürütüyor; Azerbaycan, Türkiye, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’da 18 yaş üzerindeki 500 kişiye, genellikle başkentlerde sorulan sorulara cevaplar alındı. İçerisinde siyaset, ekonomi, kültür, turizm, spor, tarih gibi birçok konular yer alan 60 soru yöneltildi.

Örneğin Türk dünyasında ‘Tarihi ve devlet adamlarından kimi tanıyorsunuz’ sorusunun yanıtı Atatürk ve Nazarbayev çıktı. Atatürk’ün ismi Azerbaycan’da en yüksek oranda çıktı. Azerbaycanlılar % 77.8 oranı ile Atatürk’ü en çok sevilen devlet adamı olarak belirledi. Orta Asya devlet başkanları içerisinde Nazarbayev en yüksek puanı alan lider oldu. Kırgızistan ise Erdoğan’ı seçti.

Turizmle ilgili soruda bütün ülkeler Türkiye’yi seçti. Kutsal topraklarla ilgili sorusuna Azerbaycan’da Çanakkale, İstanbul ve Sultanahmet, Ayasofya kutsal yer olarak gösterildi. Kazakistan, Ahmet Yesevi’nin türbesinin olduğu Türkistan’ı; Türkiye de Mekke-Medine, Buhara ve Ötüken’i seçiyor.

Özbekistan, Semerkant, Buhara ve İstanbul’u beğeniyor. Özbeklerin tercihi ise Emur Timur, Nakşibendi ve Ayasofya oluyor. Kırgızlar, Ayasofya ve Semermant’a oy veriyor.

‘Hangi ülkeye yatırım yapmak istiyorsunuz’ sorusuna verilen yanıtlar ilginç bir tablo ortaya çıkardı. Kazakistan ilk sırada yer alırken, Türkiye ikinci tercih edilen ülke oluyor. Türkiye’yi, Özbekistan dışındaki öteki ülkeler yatırım için uygun ülke olarak tercih ediyor.

Bilim sahasında işbirliğini artırma konusundaki soruda genç bilim adamlarının stajı ve öğrenci mübadelesi ilk sıralarda yer alıyor. Bunun yanı sıra ortak projeler geliştirmek ve ortak araştırma enstitüleri kurma önerileri ağırlık kazanıyor.

Ortak iletişimde neler yapılabilir sorusuna en çok ‘Ortak TV kurmak’ ve ortak programlar önerisi ağırlık kazanıyor.

‘Türk dünyasındaki iletişimi izliyor musunuz’ sorusunda Türkiye gerilerde (% 18.4) kalıyor. Azerbaycan ve Kırgısiztan’ın, Türk dünyasını izleme noktasında daha aktif olduğu gözleniyor.

Yazının Devamını Oku

Tarımın ve Türkiye’nin önünü açacak projeyi ABD değerlendiriyor: ‘Erkek kenevir’in kıymetini bilmiyoruz

29 Kasım 2017
TÜRKİYE’de 19 bölgede Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan izin alınarak erkek keneviri ekimi serbest (kendir olarak da bilinir).

Maalesef erkek kenevirin binlerce sanayi üretiminin hammaddesi olduğu bilinmediği ve bu pazarı ülkede değerlendirecek altyapı oluşturulmadığı ve yeterli üretim olmadığı için ülkenin ve çiftçinin önünü açacak, ülkeye milyarlarca dolar gelir sağlayacak bir tarımsal üründen faydalanamıyoruz. Türkiye’de son ekilen yer Samsun, Vezirköprü-Narlısaray. Burada da ancak 70 dönüm araziye ekim yapılıyor. Bu bölgeye gelen kenevir uzmanı bir Amerikalı malı satın alıyor. Tohumları da muhtemelen ABD’ye götürüyor.

Erkek kenevirin ülkeye çok faydalı olacağını görüp bir-iki seneden beri erkek kenevir üzerine çalışan, erkek kenevir talaşından organik çimento, tuğla örnekleri üretmeyi başaran, aynı zamanda bu konuda bilgili kişilerle işbirliği yapan ziraat, sağlık, gıda üzerine kitapları da bulunan araştırmacı yazar İsmail Tokalak, erkek kenevir konusunda siyasi iradenin, yatırımcıların, sanayicilerin ciddi şekilde üzerinde durmaları gerektiğine dikkat çekiyor. Tokalak, 2018 Mart’ta ekimi yapılacak olan erkek kenevirin ekim alanlarının genişletilmesine çalışıyor. Tokalak biz bir şeyin farkında değilken bir ABD vatandaşının gelip bu işle ilgilenmesini üzücü buluyor. 

Erkek kenevirin binlerce kullanım alanından en önemlilerinden, plastiğin hammaddesi olan doğada çözülebilir organic biyopolimer üretilebilmesidir. Biyopolimerden üretilen biyoplastik, ambalaj sanayi, kozmetik ve oyuncak gibi çok çeşitli alanlarda çevreye insan sağlığına zarar vermeden kullanılan bir ürün. Bugün çoğunlukla petrolden yapılan ve pahalıya mal olan biyoplastik dünya pazarında en hızlı gelişen ürünlerden biri. Bu endüstrinin 2020 yılına kadar 20 milyar dolar değerinde olabileceği tahminler arasında yer almaktadır. Eğer biz bunu erkek kenevir lifinden yaparsak büyük bir katma değer yaratıp ülkenin önünü açabiliriz. Şu anda yaprağında uyuşturucu madde olmamasına rağmen ticareti her nedense yasak. Erkek kenevir yaprağından çok çeşitli ilaçlar yapılıyor. Bunun ticareti de bir an evvel serbest bırakılmalıdır. Erkek kenevir üretimi çevreye uyumludur, doğayı korur. Tohumu besin deposudur. Birçok hastalığa da iyi gelir.

ERKEK KENEVİRİNDEN ÜRETİLEBİLEN SANAYİ ÜRÜNLERİ

- İpliği antibakteriyeldir. İpliğinden yapılan kumaşlar medikal sanayi dahil yüzlerce yerde kullanılabilinir. (Maalesef Türkiye’deki son kenevir ipliği fabrikası hammadde olmamasından yıllar önce kapanmıştır.)

- Lüks arabaların iç ahşap malzemesinde kenevir ağacı kullanılmaktadır.

- Kenevir elyafı inşaatlarda izolasyon malzemesi olarak kullanılır.

- Kenevirden suntadan sağlam tahta (fibreboard) yapılır.

Yazının Devamını Oku

İşte öğretmenin hali!

24 Kasım 2017
EĞİTİM-İş, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenlerin ekonomik, mesleki ve sosyal durumlarını ortaya koyan bir araştırma yaptı. 

Eğitim-İş’in, 26 ilde 906 öğretmenle yüz yüze görüşerek yaptığı ‘Öğretmenlerin Ekonomik, Mesleki ve Sosyal Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri’ adlı araştırma sonuçlarına göre öğretmenler en çok geçim sıkıntısından, mesleklerine olan saygınlığın azalmasından şikâyetçi. Öğretmenlerin % 77’si öğretmenliğin saygın bir meslek olma özelliğini kaybettiğini belirtirken, % 75’i daha çok para kazanacağı bir iş imkânı olduğunda öğretmenliği bırakmayı düşünüyor. Öğretmenlerin % 44’ü kredi kartlarıyla sadece asgari borcunu ödeyebiliyor, ailesinden maddi destek alıyor. Her 5 öğretmenden biri ek iş yapıyor. Öğretmenlerin % 80’inden fazlası gelir yetersizliği nedeniyle psikolojik sorunlar yaşıyor, % 79’u mesleğine motive olmakta zorlanıyor.

Araştırma sonuçları öğretmenlerin % 91’inin MEB’in çalışmalarını nitelikli bulmadığını da ortaya koydu. MEB’nın son değişikliklerini olumsuz buluyor.

Son 15 yılda Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı, laiklik karşıtı eğitim merkezleri dinsel eğitim veren kaçak binlerce kurum açılması tepki ile karşılanıyor.

- 2016’de en zengin % 10’luk kesim ile en yoksul % 10’luk kesimin eğitim harcamalarında 64 kat fark oluşmuştur.

POLİS VE İMAM MAAŞLARI

15 yıl deneyimli bir öğretmenin aldığı net maaş 3.040,23 TL’dir. 1. derecenin 4. kademesinde bulunan bir öğretmen ise net 3.144,30 TL maaş almaktadır. Bu veriler öğretmenlerin yoksulluk sınırının yarısından az maaş aldığını ortaya koymaktadır.

Sonuç; AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana öğretmenlerin alım gücü büyük oranda düşmüştür. Örneğin (yeni) öğretmen maaşı; polis, imam ve PTT memurlarının maaşlarının gerisinde kalmış, bekçilerin maaşları ise öğretmen maaşlarına yaklaşmıştır. (Yüksek maaşlıları AKP döneminde ‘torpille’ alınanlardır.)

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Asgari ücret 2 bin TL olur mu?

23 Kasım 2017
İŞÇİ, işveren ve devlet temsilcilerinden oluşan 15 kişilik komisyon 31 Aralık’a dek yapacağı dört  toplantının ardından yeni asgari ücreti belirleyerek kamuoyuna açıklayacak.

6 milyonu aşkın emekçinin gözünü çevirdiği komisyondan beklentilerini karşılayacak yüksek oranlı zammın çıkması mümkün görünmüyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yeni ücretin 2 bin lira olmasını talep ediyor. Ne var ki hükümet Kılıçdaroğlu’nun talebini siyasi çıkış gerekçesiyle yerine getirmez. Yani asgari ücret 2 bin lira olmaz.

Görünürde erken seçim olmadığına göre mevcut asgari ücrette yıllık yüzde 8-9, 10, belki 11 oranında artış olabilir. Memur ile memur emeklisinin aylığına önümüzdeki yıl yüzde 7.5 zam yapılacağı öngörüldüğünde asgari ücrete de bu düzeyde veya bir miktar üzerinde zam yapılır.

AKP iktidarı 2015’te yapılacak milletvekili seçimini dikkate alarak, 2016 yılında uygulanacak ücrete yüzde 30 oranında zam yapılmasını benimsemişti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, artış miktarını seçim mitinglerinde kamuoyuna duyurmuştu. Asgari ücret de net bin liradan bin 300 liraya yükseltilmişti.

Sonuç mu, ufukta yüksek zam yok.

Açlık sınırı bin 600 liraya dayanmış, emekçinin aldığı para bin 404 lira. Günümüzde hangi babayiğit bu ücretle geçinebilir?

Şükrü KARAMAN

 

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku