‘Uras’ın fabrikası’

MÜZAYEDECİ ve küratör, Güngör Uras’ın yakın dostu Raffi Portakal yazıyor:

Haberin Devamı

“Güngör Uras dostumuz ‘Ayşe Teyze’ ve ‘Ali Rıza Amca’ tiplemelerini yaratırken kendine de ‘saf ve bâkir Anadolu çocuğu’ demeye devam etti.

Her türlü emeğe hep inandı, üretime hep saygısı vardı. Gittiği lokantalardan çalışanların aşçıbaşına kadar isimlerini alır, not eder, yazılarında onlardan bahsederdi.

Bir fabrika gibiydi Güngör Uras.

Andy Warhol’dan alıntılayarak “The Factory” diyelim. Durmaksızın fikir üretir, değerli fikirler verirdi. ‘P Dergisi’ne dair tavsiyeler verirdi. Bu arada uygulamazsam veya gecikirsem fırçasını da eksik etmezdi. Onu kaybettik, göçtü dünyadan ruhu. Ama emeğe, üretime, insana verdiği değer bana sorarsınız hiç unutulmayacak. Yazdığı kitaplar ortada duruyor. En son gününe kadar günlük yazılarını eksik etmedi ve hatta Temmuz 2018’de ‘İndir Faizi Bindir Faizi’ adlı son kitabını çıkardı.

Haberin Devamı

Ayşe Teyze ve Ali Rıza Amca diler misiniz bugünkü törene gelsinler...

Belki de gerçekten vardı Ayşe Teyze ve Ali Rıza Amca...”

TARİHE NOT DÜŞMEK...

- TÜRKİYE’de ölen bir kişinin ardından ‘biyografik yazı’ geleneği maalesef yok. Özellikle Anglosakson ülkelerdeki basında kamuya mal olan bir kişi öldüğü zaman ‘obituary’ adı verilen yazı yazılır. Bu yazı ölenin adına bir nevi tarihe not düşme amacını taşır. Bu yazı ölüm ilanı gibi ücret karşılığı yazılmaz. Bu gelenek Batı’daki fikir gazetelerinde çok güçlüdür.

Herkesin kabul ettiği gibi Uras çok çalışkandı; herkesle konuşur, sorular sorar... Sürekli not tutar. Yıllardır üniversitede ders veren Prof. Dr. Güngör Uras sanki biraz sonra yapılacak bir sınava hazırlanan öğrenci gibidir; hayret ve takdir etmemek elde değil tabii... Herkesi harekete geçirirdi.

Hakkında ‘obituary’ yazılması gereken bir bilgeydi... Tarihe not düşülmeliydi...

ÖNSEÇİM SÖZ MÜ CHP!

- KAMUOYU yoklaması veya başka bir yöntemle toplumun katkısı olmadan sadece önseçim CHP’de bir şey değiştirmez. Üye tabanı Genel Merkez yönetiminden farksız çünkü.            Osman COŞKUNOĞLU

- KILIÇDAROĞLU, Oğuz Salıcı ve Genel Merkez bu konuda ne kadar samimi ve etkili göreceğiz. Fakat STK’lar katılımcılık görevlerinin gereğini yaparak bastırmalı. Sema KENDİR

Haberin Devamı

MÜEZZİN VE İMAMLARA DERS

- MÜEZZİNLERE nasıl kulak eğitimi (musiki dersi) verilmesi gerekiyorsa imamlara da göz eğitimi (estetik dersi) verilmeli. Gürültü kadar sükûnetin, ışık kadar gölgenin, parlaklık kadar loşluğun, şatafat kadar sadeliğin değeri, hatta asaleti acilen öğretilmeli. Dücane CÜNDİOĞLU

SÜLEYMANİYE’DE BAYRAM

- BAYRAMI en güzel anlatan şiir tartışmasız Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ isimli güzel şiiridir. Cumhuriyet sonrası Türk şiirine damga vuran Beyatlı’nın aruz ölçüsüyle yazılmış bu öykü şiirinde din, tarih, sanat ve millet unsurlarının bir sentezi sunuluyor. 

SÜLEYMANİYE’DE BAYRAM SABAHI

BİR kurban Bayramı daha idrak ediyoruz… Bayramı en güzel anlatan şiir tartışmasız Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ isimli muhteşem şiiridir… Cumhuriyet sonrası Türk şiirine damga vuranlardan Yahya Kemal Beyatlı’nın aruz ölçüsündeki bu bayram şiiri eşsiz güzelliktedir. Süleymaniye Camii, de klasik Osmanlı mimarisinin en güzide, em muhteşem eserlerinden biridir… Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir… Osmanlı İmparatorluğu’nun güç ve ihtişamını pekiştiren bir eserdir bu camii… Yahya Kemal Beyatlı da bu yüzden şiirine isim olarak seçmiştir…

Şiir başlığındaki ‘bayram sabahı’ kelimesi de şiirin manevi boyutunu vurgular. Aslında bu şiir değil, Behçet Necatigil’in deyimiyle bir öykü şiirdir… Şiirsellik ön plandadır ama satır aralarına bir hikaye sıkıştırılmış… Yahya Kemal Beyatlı da bu öykü şiirinde din tarih, sanat ve milleti unsurlarının bir sentezini sunmaktadır bize… Şiirde şair , kendisini bir bayram sabahı Süleymaniye Cami’sinde bayram namazını beklerken bulur. Zaman perdesi aradan kalkmış, gecenin bitmeye yüz tuttuğu ve tan yerinin ağarmaya başlamasından itibaren gökten meleklerle, yerden insanlarla cami hızla dolmaktadır. Bir öykünün anlatıldığı bu şiirde örneğin şairin “duyulan gökte kanad sesidir” cümlesiyle anlatmak istediği kahramanlıklarda bulunmuş, şehitlik mertebelerine erişmiş insanlardır.
Yahya Kemal Beyatlı muhteşem şiirine şöyle başlıyor…

Haberin Devamı

‘’Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede / Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye’de / Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati / Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi / Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan / Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan...’’

Şair bayramın gelişini ‘gökte top sesleri’yle anlatır.

Şöyle devam eder:
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine / Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine/ Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? /Üsküdar’dan mı? Hisar’dan mı? Kavaklar’dan mı? /Bursa’dan, Konya’dan, İzmir’den, uzaktan uzağa, /Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; Şimdi her merhaleden, ta Beyazıd’dan, Van’dan, /Aynı top sesleri bir bir geliyor her yandan. /
Yahya Kemal Beyatlı gökte top sesleriyle de ülkenin birliğini anlatmaya çalışır… Bu muhteşem öykü-şiir bir bayramı, ülkeyi o kadar güzel anlatır ki defalarca okumakla doyulmaz… Herkese iyi bayramlar… Sevdiklerinizle birlikte güzel bir bayram geçirmeniz dileğiyle… - Halit Çetinbulak

Haberin Devamı

GÜNGÖR URAS ANILARI

Raffi Portakal, Güngör Uras ile ilgili anılarına devam ediyor:
“Masada oturuyoruz, muhtemelen yirmi kişi kadar. Bir yandan aile fertleri, eşim Zuhal, Türkiye’de olduğu sürece kardeşim Yervant. 30 yıldır aile ferdi haline gelen Fatoş Türkmen ve elbette Pervin ve Metin Kaşo, Tuna Durmaz, Okay Gönensin, bu ikisini de çok kısa zaman öncesi kaybettik. Zaman zaman yan yana gelme nedenimiz dedem Yervant Portakal’dan babam Aret Portakal’a, oradan da bana geçen hemen hemen yüz yıllık bir gelenek. Her müzayededen sonra Portakal Ailesinin verdiği bir nevi stres atma yemeği, dostlarla paylaşma yemeği ve otuz yıldır iki dost daha ilave oldu, bir çift. Yemeğin siparişleri verilip tam yemeğe başlarken misafirler bu çiftten Güngör ağabey eline aldığı çatalı veya bıçağı kadehine vurup diğer davetlilerin susmasını bekler. Ve hemen hepimizi duygulandıran sözlerine başlardı. Cümleler arka arkaya süzülürken hepimizi düşündüren, dostluğa verilen değeri pekiştiren, kadir-şinaslığı hatırlatan, kısacası hepimizi duygulandıran küçük bir konuşma yapardı. Söze başlarken, “Şimdi derdi, önce baba Portakal’ı hatırlayalım, onun devam ettirdiği işini, oğlu Raffi ve de görünen artık kızı Maya yürütüyor. “Uzun yıllar başarılar dilerim” der. Devam ederdi. Sevgili Güngör ağabeyim, Güngör Uras. Zaman zaman değişen ama kavram olarak aynı kalan bu konuşmayı her yemekte beklerdik. Müzayede iyi geçebilirdi, şahane geçebilirdi veya vasat, ama bu gelenek hiç bozulmazdı. Son müzayede kadar da bozulmadı. Şimdi bundan sonrakilerde Güngör ağabeyimin eşi sevgili Nuran ablamdan bekleyeceğiz konuşmayı; kendi uslübu içinde.

Haberin Devamı

GÜNGÖR ABİYİ NASIL TANIDIM

Güngör ağabeyi tanımama sebep esas olarak babamdı. İkisi de aynı öyküyü anlattılar bana. Anlaşılan Güngör bey babamın Akkavak sokaktaki dükkanını 1970’lerin başında ziyaret ediyor ve onun hoş sohbetinden çok memnun, sık sık Nuran hanımla birlikte gidip geliyorlar. Yanılmıyorsam bir keresinde, beğendikleri bir yazıhaneyi babam Uras çiftinin bütün itirazlarına rağmen satıyor. Mesele ödeme şekli, babamın klasik sözü şudur “Nasıl isterseniz öyle ödeyin” diyerek hallediyor. Daha sonra babam, Güngör ağabeyime “Güngör bey, sen asıl oğlumun dükkanına git, ondaki “mallar” şöyle güzel böyle fiyakalı diyerek benim Mim Kemal Öke’deki dükkanın adresini veriyor. Ve kesişti yolumuz Güngör Uras ile... Sakıp Sabancı ikimizin de müşterek dostu olduğundan pekişti. Yolumuz daha Sabancı Holding Salı Pazarın’daydı.

SAKIP SABANCI’NIN DANIŞMANIYDI

Güngör Uras, Sakıp Sabancı’nın danışmanıydı, Sabancı Holding’deki birçok şirketin danışmanı, bazılarının yönetim kurulu üyesiydi ve Ak Sigorta’nın Murahhas azasıydı. Tüm bunlar, Güngör Uras’ın meraklı kişiliğinin merak kısmını daha da kamçıladı. (Bilirsiniz ülkemizde meraklı kişi pek teşvik görmez.) Araştırır, durmadan yenilikleri kovalar, bunları yazar, bazen dostlarına özel olarak kısa notlar halinde gönderirdi. Bu uzmanlık yazıları hiç ara vermeden, günlük yazıları Milliyet gazetesinde, daha çok ekonomi üstüne olanlar, Tevfik Güngör ismiyle Dünya gazetesinde geniş halk kitlelerinin okuduğu daha halk diline yakın, anlaşılır, yemek yazıları da; Ali Rıza Kardüz mahlasıyla yayınlanırdı. Yemek yazılarında dahil arka planında ekonominin “kokusu” vardı. Zaman içinde Sakıp Sabancı’nın can dostu oldu. Sakıp bey de çok değer verdi kendisine. Sakıp beyin kalıcı olma fikrini birikimlerini, yaşadığı deneyimleri kitap haline getirmeye çok teşvik etti, yardım etti. Benim bildiğim, Sakıp beyin küçük kardeşi Erol beyle de uzun süre çalıştı ve dostluk etti. Zaman zaman Sakıp beyi tutar kolundan “Patron gel, Sultanahmet Köftecisine gidelim veya bir başka gün de Kumkapı’daki basit bir balıkçıya götürerek stresten kurtarırdı. Bana göre, Güngör ağabeyin Türkiye’ye çok önemli bir hizmeti daha olmuştur. Yirmi beş sene öncesi kadar herkese soğuk gelen birkaç uzman kişinin dışında kimsenin bir şey anlamadığı Ekonomi yazarlarının yazılarını kendine bir üslup edindirerek, halka sevdirerek Ekonomi’yi halka öğretti. Basitleştirmeyi çok iyi bilen bir üslup geliştirdi. Bu anlatıyı iki tipleme üzerinden yaptı. Ayşe Teyze. Ali Rıza Amca.”

MESAJ PANOSU

- GAZETEMİZİN eski Genel Yayın Yönetmeni, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu 432 gündür tecritte; Eren Erdem de 54. gününü doldurdu Silivri’de...

- İSTANBUL 3. bölgeden 89 bin oyla İYİ Parti’den seçilen Hayati Arkas, mazbatasının mürekkebi kurumadan, daha 40’ı çıkmadan MHP’ye ricat etti. Milli iradeye yakışmadı. Necmettin SÖNMEZ

- TÜRKİYE’deki fıstıkçamları ile ilgili hastalık için yazdığınız yazıdan sonra devlet ve hükümet iyileştirici hiçbir girişimde bulunmadı. Fıstıkçamı ormanının bulunduğu orman köylüsünün sefaleti ne yazık ki sürüyor.    Muhtesin TUNÇ

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Yazarın Tüm Yazıları