Paylaş
Yeni Japonya eski feodal Japonya’yı ve Rusya’yı yenerek Çin medrese sisteminden kurtulup Batılı anlamda eğitim aldıktan sonraki 40 yıl içinde büyük devletler arasında yer almıştır. Japonlara göre bir topluma danışma hakkından önce eğitim hakkı verilmelidir. Seçmen oy vermeden önce bilgilendirilmelidir. Oy kulübelerinden önce okullar kurulmalıdır. Yeteri kadar eğitim görmeyenin elinde oy pusulası yalnız fayda değil, tehlikedir.
Japon uyanışından 70 yıl önce, 3. Selim’in batıl düşüncelerini tehlikeli bulup onu öldürerek bu Japon gelişimine benzer ilerlemenin önünü o gün kesmiştik. Biz Batı’ya daha yakındık ve daha iyi tanıyorduk, fakat çeşitli nedenlerle bu ilerleme olmadı. Bu sebeplerin başında eğitimin çok sonra önem kazanması gelmektedir. Atatürk zamanında Tevhid-i Tedrisat’la önemi ancak anlaşılmıştır.
Asrın başında Türkiye’deki okuma-yazma oranını buraya yazmaya utanırım. (Okuma yazma erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4. Okuryazar erkeklerin çoğu gayrimüslim. Okul çağına gelen 4 çocuktan 3’ü okula gitmiyor. Toplam okul sayısı: 4894 ilkokul, 72 ortaokul, 23 lise. Türkiye’nin tüm liselerinde kayıtlı kız öğrenci 230. Öğretmenlerin 3’te birinin öğretmenlik eğitimi yok.)
Çarpıcı örneği yine Japonya’dan vermek isterim. Japonya’yı dev ülkeler seviyesine çıkaran, Japonya’nın bir dünya devi olduğunu gösteren Rus-Japon deniz savaşında, Rusya’nın Batılı donanmasını Amiral Togo Heihachiro tamamen yok etmiş ve bir dünya devi olarak dünya sahnesinde yerini almıştır. Bu büyük amiral doğunun Amiral Nelson’u olarak bilinir. Emekli olunca Japon imparatoru onu onurlandırmak için bir ödül vermek ister. Amiral ödül olarak köyünde bir öğretmenlik kadrosu ister. Bu isteği reddedilir. Öğretmenliğin çok özel meziyetler taşıyan ve kendine has profesyonellikte olduğu söylenir. Kont unvanı verilir. 1906’da İngiliz kralı tarafından da liyakat nişanı verilir. Amiral, Togo köyünde öğretmen olmak konusunda ısrarlıdır. Fakat öğretmenliğin çok farklı ve profesyonellik gerektiren bir meslek olduğu kendisine hatırlatılır. İmparator ona çocukların eğitiminin çok farklı ve önemli olduğunu, fakat ileri yaştaki veliaht imparator Hirohito’ya danışman olarak atayabileceğini anlatır. O da bu öneriyi kabul eder.
Öğretmenlik çok önemli ve özellikleri olan bir meslektir.
Prof. Dr. Cengiz KUDAY
GÜNÜN SÖZÜ
“TÜRKİYE hem Ege Denizi’nden hem de Doğu Akdeniz’den çıkarılmak istenmektedir. Ege’de işgal edilen Türk adalarından sonra Kıbrıs açıkları da Yunanistan’ın başını çektiği bir grup devlet tarafından gasp edilmek istenmektedir. Türkiye’nin bölgesel savaşlara hazır olması lazım. Doğu Akdeniz’in Türk egemenlik sahası olduğu acilen ilan edilmeli.” Umut ORAN
TRAKYA TOPRAKLARI OSB’YLE DOLUP TAŞTI
KANUNLARA göre tarım arazilerine organize sanayi bölgesi (OSB) yapılamaz, su kaynaklarının üstüne OSB kurulamaz, yerleşim yerlerine bitişik OSB olamaz. Kanuna göre bunları yapmak yasak. Ama Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde bu kanunsuzluklar serbest herhalde! Bazı uyanıklar Kavacık Köyü’nün merasına göz koymuş, çeşitli oyunlarla burasını ele geçirip OSB kurmak istiyor. Hem de karma OSB! İçinde tekstil boyama fabrikasından plastik kalıpçısına kadar çevre kirliliği yaratan her tür işletme olacak. Ergene’yi bitirdiler, şimdi de göletlere, derelere göz diktiler. Burası birinci sınıf tarım arazisi. Aynı zamanda Kavacık Göleti’yle iç içe. Plana göre fabrikalar evlerin saçaklarına kadar dayanacak. Türkiye Cumhuriyeti kanunla yönetiliyorsa bu OSB’yi kuramazlar.
Gizli kapaklı iş çeviren OSB’ciler bu işi köylüden yıllarca saklamış. Hatta imar planını 3 gün içinde askıdan indirmiş, internetten bile kaldırmışlar. İmar planını öğrenen köy halkı plana karşı dava açmış, dava sürüyor. Bilgilendirme toplantısını yapmaya bile gerek görmemişler.
KÖYLÜDEN GİZLEMİŞLER
Uzunköprü Kaymakamı Muhittin Gürel başkanlığındaki toplantıda, 7’den 70’e bütün köy halkı OSB istemediğini kesin bir dille ifade etti. Köy halkından 344 kişi Edirne Valiliği’ne dilekçe verdi. Kavacık Köyü halkı bu plan değişikliğine karşı. İşte anlattıklarından bir kaç cümle:
- Köyümüzün merasını elimizden almak istiyorlar. Burası mutlak koruma altında olan birinci sınıf tarım arazisi. Etrafı da Trakya’nın en verimli tarlalarıyla çevrili.
- Arazinin güney tarafında Kavacık Göleti ve bu göleti besleyen dereler var. Biz bu göletin suyuyla hayvanlarımızı, tarlalarımızı suluyoruz. Bu su sayesinde çeltik ve pancar ekiyoruz.
- Biz yıllarca alın terimizle çalışıp ekmeğimizi tarım ve hayvancılıktan sağladık. Devletimize, milletimize asi olmadık. Neden cezalandırılıyoruz?
İÇME SUYUMUZ BİTİYOR
- Ergene nehri kıyısındaki Malkoç, Balaban Koru ve Salarlı köylerinin içme suyunda arsenik çıktı. Değişiklik olursa bizim kuyularımızdan da zehir çıkacak. Musluktan akan suyu içemeyeceğiz.
BİLİYOR MUSUNUZ
TROYA BELGESELİ GÖSTERİMDE
YAPIMCILIĞINI ve yönetmeliğini Nihal Ağırbaş’ın yaptığı; senaryosunu gazeteci Ömer Erbil’in yazdığı; Troya’yı 1873’te önce Yunanistan, daha sonra Almanya’ya kaçıran Schliemann’ı Cenan Çamyurdu’nun canlandırdığı; Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, Doç Dr. Ali Sönmez ile Arkeolog Nezih Başgelen’in filmin danışmanları arasında yer aldığı; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen; sponsorluğunu Nurol Holding ve TÜMAD Madencilik’in üstlendiği ‘Troya Hazineleri Asırlık Hasret’ isimli Troya hazineleri belgeselinin galasının yarın 19.00’da, Kanyon’da Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un himayelerinde yapılacağını...
İşveren korunuyor çalışan ıskalanıyor
İŞVERENLERE yönelik prim borçlarını taksitlendirme ve teşvikler hayata geçirilirken, çalışanlar ile emeklinin taleplerinin göz ardı edilmesi milyonlarca dar gelirli kitlede burukluk yaratıyor. Üretim çarkının dönmesi için iş insanlarına bazı kolaylıkların tanınması ne denli olağan ise emekçi kesimin bu haklardan yararlanamaması o denli üzücü.
Ekonomide yaşanan kriz iş insanları gibi, iktisaden dar gelirli milyonlarca kişiyi de olumsuz etkiledi, satın alma güçlerini geriletti. Bu tablo karşısında birine kolaylıklar sağlanırken, diğerinin ıskalanması vicdanları incitiyor.
Aralık başında ilk toplantısını gerçekleştirecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işverenler ekonominin mevcut durumunu öne sürerek 2 bin liranın üzerindeki ücreti kabul etmeleri zor görünüyor. Siyasi iktidarın tavrı milyonlarca insanın geleceğini belirleyecek.
Şükrü KARAMAN
Paylaş