Yalçın Bayer

Ben ne okudum nasıl kalifiye eleman oldum?

22 Mayıs 2019
Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’un 2 gündür gazetelerde yayınlanan ‘Az ders çok hayat’ programına ait endişelerimi ve önerilerimi bir eski işveren ve mühendis olarak belirtmek istiyorum. Liselerde uygulanacak azaltılmış ders saatli bu program anladığıma göre haftalık 15-20 saatlik olacak. Ben 1952-55 lise ve 1956-61 üniversite öğrencisiyim.

Biz işe giren öğrencinin CV’sine bakarız. Hangi lise veya üniversiteden mezun diye, diplomasına değil. ODTÜ ve BÜ dış projelerde İngilizceyi mükemmel bildikleri için gözbebeğimizdir. 1967 yılında Paris’te NASA’nın Apollo 12 aya gidiş projesi için mülakata girdim. CEO ne kadar sınıf arkadaşın varsa getir diye bana yetki verdi. Çünkü uydu hesap ve yörüngeleri dünyada sadece 3 üniversitede okunurmuş. İTÜ, Hanover Teknik Üniversitesi, Paris Ekol Politeknik. İftihar ettim İTÜ ile...

Meslek liseleri ve teknik liseler ayrılmalıdır. Biz sanayimizi teknik liselerle kurduk ve yürütüyoruz. Teknik liseler son derece kalifiye elemanlar mezun ederler. Gayet başarılı arkadaşlar var teknisyen olarak. Meslek liseleri teknik liseleri bozmuştur.

Alaylı işverenler hep şikâyet ederler kalifiye eleman yok diye... Bunları işveren yetiştirecektir. Karayolları, İPRAŞ (rafineri), TEK (elektrik santralı), Lassa (oto lastik), İGSAŞ’ta (Gübre) çalışmadan önce 2-3 ay eğitim aldım. Bunların mektebi olmaz. İşçi, mühendis, otomobil montajcısı olarak eğitilir. Kimse de diploman var diye sana iş vermez. Eğitimden sonra işçi olursun.

Özetle, matematik, fizik, biyoloji derslerine kıymayalım. Yıllar önce kaldırılan “kozmoloji” ve “jeoloji” derslerini yeniden koyalım. Bir deprem oluyor, TV’de bir uzmanı hayretle izliyoruz. Uzaya bir uydu atılıyor, keza öyle...

Hayatta en önemli ders İngilizcedir.  

Aslan ÖZMEN-Yüksek mühendis.

 

BİLİYOR MUSUNUZ?

Yazının Devamını Oku

Ortak irade böyle doğdu

17 Mayıs 2019
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta anlattığı Samsun’a çıkış öyküsünde, genel olarak üç görüş ileri sürülmekte olduğunu söyler: “Birincisi, İngiliz himayesini talep etmek. İkincisi, Amerikan mandasını talep etmek. Üçüncüsü ancak yöresel kurtuluş çareleri aramaktı. Ben, bu kararların hiçbirisinde isabet görmedim. Osmanlı ülkeleri hepten parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı... Son konu onun da paylaşılmasıydı. O halde ciddi ve hakiki karar ne olabilirdi? Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da ulusal egemenliğe dayalı kayıtsız şartsız ve bağımsız bir Türk devleti kurmak.”

Ve eylemini bu hedefe kilitlenerek başlatmıştı. Bunun yolu da “milletin bağrından doğan ortak irade ve isteğe dayanmaktı.” Atatürk, 19 Mayıs’ta 18 arkadaşı ile Samsun’a çıktı... Bu irade böyle gerçekleşti. Bandırma Vapuru’nun Samsun’a çıkışının 100. yıldönümü kutlu olsun!

GÜNÜN SÖZÜ
“Düşündüğünü söylemekten korkmaya başlarsa bir kişi, düşünmekten de korkmaya başlar.” Vedat TÜRKALİ

‘KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ’ GELİR AKLIMA

Kültür ve sanat dünyasından Dr. Tekin Özertem, Başkent Üniversitesi’nin aylık ‘Bütün Dünya’ dergisinin mayıs sayısında yayımlanan ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’ başlıklı yazısında diyor ki:

“Ne zaman yargı ve yargıçların kararları üzerine gölge düşse hep Bertolt Brecht’in ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’ adlı oyununu hatırlarım. Oyunun antikahramanı olan Azdak’ın temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin yargılama ilkelerine ve önceden belirlenmiş hukuk kurallarına uymayı boşlayan tavrı gelir aklıma.”

Özertem, Aristoteles’in Atina’da yargıçların nasıl görev yaptıklarına dikkat çeken yazısına değindikten sonra, yargıçlığın sadece para kazanmak için yapılan bir meslek olup olmaması üzerinde düşünülmesi gerektiğini söylüyor ve yargıçlığın ‘laf ola beri gele bir iş olmadığını’ vurguluyor ve şöyle devam ediyor:

Yazının Devamını Oku

Kuraklık İstanbul’u sıkıntıya sokabilir

16 Mayıs 2019
CHP İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun vaatleri arasında bulunan İstanbul’da su fiyatlarının düşürülmesi önerisi büyükşehir meclisinde CHP grubunun önerisi, AKP grubunun da desteğiyle gerçekleşti.

Medyaya yansıdığı gibi, bu olayın gerçekleşmesinde AKP grubu “Suyu İstanbul’a biz getirmeseydik bu gerçekleşmezdi” diye bir açıklamada bulundu. Gerçekten öyle mi, proje proje anımsayalım:

2000 yılında ihale edilen ‘Büyük Melen İçmesuyu Temini Projesi’ yıllar önce bitirilmesi gerekirken hâlâ tamamlanamamıştır. Bugün İstanbul’un günlük ortalama su tüketimi yaklaşık 3 milyon metreküptür. Bunun 734 bin metreküpü Melen Projesi’nin tamamlanan 1. aşamasından temin edilmektedir.

397 bin metreküpü ise Yeşilçay sistemi üzerinden İstanbul’a verilmektedir.

İstanbul’un tükettiği yaklaşık 2 milyon metreküp su ise İstanbul’un eski su kaynaklarından temin edilmektedir. Yani halihazırda İstanbul tükettiği suyun ancak 3/1’ini AKP döneminde yapılan yatırımlardan sağlamaktadır.

- İstanbul’a yılda 1 milyar 77 milyon metreküp (2.739.936 metreküp/gün) su vermesi planlanan Melen projesi, Melen Barajı’nda su tutma ile ilgili problemlerin çıkması sonucu gerçekleşmemektedir. Baraj bittiğinde yaklaşık 700 milyon metreküp depolama hacmi ile İstanbul’un 868 milyon metreküp kapasitedeki 17 adet su kaynağının yaklaşık yüzde 80’i kadar su depolayabilecektir.

Melen projesinin bitişi, projenin 1. aşamasının 9 yıl gecikmesi nedeniyle; Melen Barajı’nın ihalesi 2004 yılında yapılması gerekirken ancak 2012’de yapılabilmiştir. Yakın bir zamanda su tutması mümkün görülmemektedir.

Melen Barajı’nın yıllardan bu yana bitirilememesi nedeniyle İstanbul’un su sorunu çözüldü denilemez. Son yıllarda havaların yağışlı geçmesi İstanbul’un su havzalarını doygunluğa eriştirmektedir. Bir kurak dönemin yaşanması halinde ya da beklenenden fazla hızlı nüfus artışı nedeniyle birkaç yıl içerisinde 2007 ve 2014’teki gibi İstanbul ciddi bir su sorunuyla karşı karşıya kalacaktır.

Dr. Ali UĞURLU

Yazının Devamını Oku

Bu sınıf neden boş

15 Mayıs 2019
Milliyet’in eğitim yazarı Abbas Güçlü sosyal medyada dün Türk eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumu gösteren bir fotoğraf kullandı.

Öğrencilerin üçte ikisi sınıfta yoktu, olanların da biri dışındakiler uyuyordu. Güçlü’ye bu fotoğrafı bir öğretmen gönderdi. Altındaki yorumlara bakıldığında yüzlerce okulda da durumun hiç farklı olmadığı dikkat çekiyor. Güçlü’ye, “Bu durum heyecanı körelen gençlerimizden mi yoksa eğitim sistemimizden mi kaynaklanıyor?” diye sorduk. O da kendisini bir türlü yenilemeyen “sistemin” olduğunu söyledi ve dedi ki: “Genel yorumların tamamına yakınında sorunun öğrencilerden değil, eğitim sisteminden kaynaklandığını ve eğitim sisteminin gençlerin gerisinde kaldığı vurgulanıyor. Çünkü sınıfta kalmanın imkansız hale gelmesi, alınan diplomaların hiçbir işe yaramaması ve derslerin de çok monoton geçmesi böylesi bir tabloyu oluşturuyor. Okullarımız bu görüntüden bir an önce kurtulmalıdır.”

 

‘CUMHURİYET’İ AFİŞLEYEN ADAM’

19 Mayıs 1919 yılını Türk afiş ve grafik sanatının öncü ismi İhap Hulusi’nin eserleri ile tanımak ister misiniz? İhap, reklamcı-yazar Ender Merter’in deyişiyle ‘Cumhuriyet’i afişleyen adam’dır. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik Spor Bayramı’nın 100. yılı dolayısıyla İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Galerisi’nde İhap Hulusi’nin ‘Asırlık Gençlik Kutlaması Özel Sergisi’ açıldı. Sergi 31 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilecek.

Kahire’de doğan, ilk ve orta tahsilini Kahire’nin İngiliz okullarında yapan, 1920 yılında resim eğitimi almak üzere Almanya’ya giden İhap Hulusi, önce Münih’te Haimann Schule atölyesinde üç yıl çalışıp daha sonra Kuntsgewerbe Schule’ye devam ederek tahsilini tamamlayıp yurda döndü. Atatürk’ün siparişi üzerine ‘alfabe’nin kapağını tasarlayan İhap Hulusi, Ziraat Bankası, İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası, Sümerbank, THK, Kızılay Yeşilay, TARİŞ, ZDK gibi birçok kuruluşa hizmet verdi. 1986’da 88 yaşında hayatını kaybetti.

Yazının Devamını Oku

Kadınlarımız keneviri sevdi

10 Mayıs 2019
19 ilimizde kenevir ekiminin kontrollü serbest bırakılmasından sonra, ASAM Kendir Enstitüsü Başkanı ve ‘Mucize Bitki Kenevir’ kitabının yazarı Erdem Ulaş ülke genelinde konferanslar düzenleyip 3 yıldır çiftçileri, işadamlarını, siyasi otoriteyi, medyayı aydınlatmaya devam ettiklerini, ilk defa ABD ve Kanada’ya yapılan tekstil ürünleri ihracatına başladıklarını ifade etti.

Dr. Yalçın Koçak liderliğinde ‘Azık Kendir Kooperatifi’ girişimci kadınlarımız tarafından kurulan ilk ve tek kendir kooperatifi oldu. Ekim alanı serbest olan her ilde yerli tohumlarımızın ekim faaliyetleri nisandan beri devam ediyor, ekim faaliyeti ay ortasına kadar sürebiliyor.

Kooperatif Başkanı Demet Sungurtekin, Kastamonuda 200 dekar, üyelerden Ayşe Alpay Amasya’da 70 dekar, Nilüfer Koyuncuoğlu Tokatta 36 dekar, Yelda Kutsal Samsun’da 75 dekar, Çeşmecioğlu ailesi İzmir’de 72 dekar alanda tohumları toprakla buluşturdular.

Topraklarımızı temizleyen, bir dönüm ormana kıyasla havaya 25 kat fazla oksijen veren, 50 bin çeşit endüstriyel ürün yapılabilen kenevirimiz kadın eli ile kalkınmaya devam ediyor.

GÜNÜN SÖZÜ

“Tecrübe çok acımasız bir öğretmen; önce sınavı yapıyor, dersi sonra öğretiyor.” (Vernon Law)

‘ATATÜRK’ÜN NÖBET DEFTERİ’ YAYINLANDI

CUMHURİYET’in ilk üniversitesi olan ve bazı fakülteleri bizzat Atatürk tarafından kurulan Ankara Üniversitesi, Cumhuriyet değerlerine saygı ve toplumsal sorumluluğun bir parçası olarak bilimsel yayınları destekleme misyonunu sürdürüyor. 1955 yılında Özel Şahingiray tarafından ilk kez yayınlanan ‘Atatürk’ün Nöbet Defteri’ adlı kitabı Milli Mücadele’nin başlamasının 100. yılında tıpkıbasım olarak üniversite yayınlarından basıldı.

‘Atatürk’ün Nöbet Defteri’

Yazının Devamını Oku

Yok böyle bir muhtarlık yarışı... Muhtarlığı kura ile kaybeden kadın aday YSK’nın kararına karşı AYM’ye gitti

9 Mayıs 2019
MUĞLA-Fethiye’nin Karacaören Mahallesi’nin 25 yıllık muhtarı Tacettin Akça, 4 rakibi ile yarıştı. Bunlardan birisi de (39) Arife Dikmentepe’ydi. Akça ve Dikmentepe 56’şar oy aldı. Köydekiler muhtara, “Yap bir babalık, görevi Arife’ye devret. Tecrübelerini de onunla paylaş” der. Ama muhtar, “Nuh” deyip, peygamber demez.”

Jandarmada çektirilen kurayı muhtar kazanır. Bunun üzerine Dikmentepe, ilçe seçim kuruluna itiraz eder, ancak reddolunur. İl seçim kurulundaki itirazı ise kabul edilir. Mazbatasını alır ve muhtarlık koltuğuna oturur. Ve icraatlarına başlar; önce atıl halde bulunan sağlık evini temizler. İnternet hattını komşudan çektirir. Köye haftada bir gün gelip oturacağı yer olmayan, hastalara reçete bile yazamayan doktoru koltuğuna oturtur.

Köyün geçim kaynaklarından biri olan arıcılık nedeniyle 25’i muhtar, yaklaşık 250 kişinin katıldığı ‘Arılara şükran yemeği’ düzenler. Kaymakamı, büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarını ziyaret eder. Hizmet ister. Muhtarlar kahvaltısına katılır. Projeler, hizmetler konuşulur. Planlar yapılır. Herkes çok sever Dikmentepe’yi... Ama biri hariç! Köyün çeyrek asırdır muhtarlığını yapan Tacettin Akça! Bu işler anlaşılan hoşuna gitmez ki “Koltuğum da koltuğum” diyerek, YSK’ya itiraz eder. YSK, ilin kararının iptal edilerek tek sandıkta seçim olduğu gerekçesiyle, ilçe seçim kurulunun kararının uygulanmasını ister. 20 gün boyunca hayallerini gerçeğe dönüştürmek için yola koyulan Dikmentepe bu kararla yıkılır. Babası yaşındaki rakibinin koltuk hırsı, onu karardan daha çok yaralar.

O da son bir hamleye hazırlanır ve Anayasa Mahkemesine giderek “bireysel itiraz” hakkını kullanır.

Sonuç nereye varır bilinmez ama insan küçücük bir köyde yaşanan bu koltuk hırsını görünce, yukarıyı varın siz düşünün demekten kendini alamıyor.

ŞEHİR HASTANELERİNDE KAÇ GÖRÜNTÜLEME OLUYOR

ANKARA, Eskişehir, Manisa, Isparta, Kayseri, Yozgat, Elazığ, Mersin ve Adana’da açılan şehir hastanelerinde görüntüleme ve laboratuvar hizmetleri hastaneyi inşa eden şirketler tarafından veriliyor. Tıbbi destek hizmetleri için sözü geçen şirketlere ücret ödenirken, hizmetlerin niteliği tartışma konusu oluyor. Şirketler ucuz iş gücü için yeni mezun, deneyimsiz personel çalıştırmayı tercih ediyor. Tetkik sonuçları sağlıklı alınamadığı için tekrarlanırken, yurttaşlar da tekrar radyasyona maruz kalıyor.

CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya soruyor: “2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarında Türkiye’de toplam kaç görüntüleme tetkiki yapılmıştır? İstatistikleri dünya ortalaması ile karşılaştırır mısınız? Aynı yıllarda kaç hastanın görüntüleme ve laboratuvar tetkikleri tekrar edilmiştir? Sözü geçen şehir hastanelerinin görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerinde görev yapan personelin iş tecrübesi ortalaması yıllık değer bazında nedir? Şehir hastaneleri açıldığından beri görüntüleme ve laboratuvar hizmetleri için özel şirketlere aylık ne kadar bedel ödenmiştir?”

GÜNÜN 

Yazının Devamını Oku

Muğla ve Fethiye manzarası

8 Mayıs 2019
CHP’nin kalesi Muğla’da, büyükşehir belediyesi için 4 aday yarıştı. Halihazırda CHP’li Belediye Başkanı Osman Gürün % 36 (217 bin) oy ile seçimin galibi oldu. Ancak bir önceki seçimlere göre oyu 13 puan düştü. Bunda hiç şüphesiz en büyük etken, Fethiye’nin eski Belediye Başkanı Behçet Saatcı’nın bağımsız aday olmasıydı. Saatcı aslında, % 26 (158 bin) oy ile AKP’nin ardından 3. gibi görünse de durum aslında öyle değil. Oy pusulasındaki karışıklık, Saatcı’nın 18 bin oyunun BTP’ye, (Bağımsız Türkiye Partisi-Haydar Baş) 2 bin oyunun da diğer bağımsız adaya gitmesine neden oldu. (Son iki seçimde BTP’nin oy ortalaması 700 civarında.)

Yanlış yere giden 20 bin oy ile aslında Saatcı, her ne kadar sonucu değiştirmese de (toplamda 178 bin) sıralamada 2. olan AKP’nin (171 bin oy) 6 bin oy ile önüne geçiyor. Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon ise % 3 (23 bin) oy ile büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.

Büyükşehirde yaşanan bu çekişmenin ilçelere yansıması ise CHP’nin 6 (Menteşe, Bodrum, Datça, Marmaris, Milas, Fethiye) AKP’nin 6 (Kavaklıdere, Yatağan, Ula, Köyceğiz, Dalaman, Seydikemer) MHP’nin de 1 (Ortaca) belediyeyi kazanması olarak kendini gösterdi.

Burada özellikle, CHP’nin hiç şüphesiz en çok sevindiği yerlerden biri Fethiye Belediyesi’nin kazanılması oldu. Sebebi ise CHP 25 yıl sonra Alim Karaca ile Fethiye’ye yeniden kavuştu. Karaca, 2009 yılında daha 36 yaşındayken, DSP’den Kumluova Belediye Başkanı seçilmişti. Daha sonra CHP’nin teklifi ile 2014 yılında, Fethiye’nin bir bölümünden oluşturulan Seydikemer ilçesinden aday gösterilmiş, 1500 oyla seçimi kaybetmişti. Fethiye’ye seçilen Karaca İstanbul Enka Spor Kulübü’nde voleybol oynamıştı.

 

GÜNÜN SÖZÜ
“Yaşamın büyük bir değeri yoktur, fakat ondan başka bir şeyimiz de yoktur.” (Freud)

 

ATAKÖY’ÜN GÜNEŞİ GİTTİ ŞİMDİ DE HAVASI KOKUYOR

Yazının Devamını Oku

İstanbul’da göçükler neden oluyor

3 Mayıs 2019
HAFRİYAT hafriyat dökümleriyle doğal yapısı değiştirilen arazilerde zemin kaymasına bağlı olarak istinat duvarı, yol ve bina gibi yapılarda sık sık çökmeler yaşanıyor. Bunun son örneği Esenyurt’ta yaşandı, yol çöktü.

Bugün çökme yaşanan yerler yıllar önce gelişigüzel hafriyat dökülen yerlerdi.

İstanbul’da 6 yıl süreyle Orman Bölge Müdürlüğü yapan Faruk Çebi yaşanmaya başlanan bu vahameti defalarca gündeme getirmişti. Ne yazık ki, hafriyat rantının yüksek cazibesinden dolayı yazdıklarımıza yetkililer tarafından sürekli kulak tıkanmıştı.
Bunların incelenmesi gerekiyor.

Ramazan'da susamayı azaltacak 'su' formülü

FİTOTERAPİ

Yazının Devamını Oku