Milas Ticaret ve Sanayi Odası ve TMMOB Mimarlar Odası Milas Temsilciliği ile İMİ Koleji’nin sağladığı destekle gazeteci Olcay Akdeniz tarafından 23-24 Ağustos’ta düzenlenen sempozyum, Datça’da Burgaz Kazısı Başkanı Prof. Dr. Numan Tuna ve Karia ve Halikarnassos üzerine çalışmalarıyla tanınan Danimarkalı arkeolog Prof. Poul Pedersen’in onuruna düzenlendi. ‘Karia’nın kültleri’ anatemasıyla düzenlenen sempozyuma 10 ülkeden; 12’si Türkiye, 8’i Avrupa ve 1’i de ABD’den olmak üzere toplam 20 üniversiteden toplam 29 akademisyen katılarak bildiriler sundular. Sempozyum programı kapsamında yeraltı tanrıçası ‘Hekate’ adına yapılmış tek tapınağın olduğu Lagina antik kentine de bir gezi düzenlendi.
Başta Karia bölgesinde arkeolojik kazılarını sürdürmekte olan kazı ekiplerinden arkeologların, arkeoloji öğrencilerinin, turizm rehberlerinin ve turizmcilerle mimarların yoğun ilgi gösterdiği sempozyum programı kapsamında, Türk müzeciliğinin kurucusu Osman Hamdi Bey’in ilk kazı çalışmasını yaptığı Yatağan’ın Turgut Mahallesi yakınlarındaki (ünlü termik santralına 8-10 km uzaklıkta) Lagina antik kentine de bir gezi düzenlendi. Gezide Hekate tapınağını anlatan Lagina’nın eski kazı başkanı Prof. Dr. Ahmet Adil Tırpan, Hekate tapınağının bilinen tek yeraltı tanrıçası Hekate’ye adanmış tek tapınak olduğunu belirterek, “Bu tapınak dünyadaki tüm paganların ilgisini çekiyor. Benim kazı başkanı olduğum yıllarda paganlar her yıl sonbaharda burada toplanarak ayinler yapmışlardı. Bu üç yıl devam etti. Ancak daha sonra izin alamadılar. Oysa burası tüm dünya paganlarının merkezi olabilecek bir yer. Bu nedenle yörenin en önemli inanç turizmi merkezi olabilir” diye konuştu.
Antik çağda, Karya ülkesindeki tanrı, tanrıça inançları ve kutsal objeler üzerinde ilginç bildiriler sunuldu.
NOT: Paganizm, kökenleri dünyanın eski doğa dinlerine uzanan inançların bütününe verilen genel bir isimdir. Paganlar; insan, hayvan, bitki veya taş, yaşayan her şeyin varlığına saygı duyarlar.
FINDIKTA KORKULAN OLDU
TMO’nun 16.50 lira taban fiyat açıklanmasına karşın, Ordu ve Fatsa Ticaret borsalarının tabelaya 15 lira yazması ile birlikte fiyatlarda üreticinin aleyhine düşüşler başladı. Dönüş hazırlığındaki gurbetçilerin ürünü hemen satmak istemesi tüccarların işine yarıyor.
İhtiyaca göre satılması, emanete bırakılmaması halinde fındığın kışa doğru 20 liradan alıcı bulması kuvvetle muhtemel görülüyor. TMO’nun bu yıl talepleri dikkate alarak hasat başlamadan önce taban fiyatını açıklaması, yıllardır oynanan oyunu, üreticinin mağdur olmasını engelledi. Ancak borsaların resmi fiyatın altında bir fiyatı tabelaya yazması, borcu olanların ve gurbetçilerin erkenden elinden çıkarmak istemesi, üreticinin fındığı yeterince depolama imkânının olmaması fiyatları 14 liraya kadar geriletti. Oluşan 2 liralık fark öyle yabana atılacak gibi değil. CHP Ordu Milletvekili Dr.
Kendisini bize “Türkiye’nin en duayen arkeoloğuyum” diye tanıttı. Yaşı 78’i bulmuş, uzun bir biyografisi yer alıyor kitaplarda.
Kırklareli Merkez Aşağıpınar bölgesinde bulunan kalıntılar üzerine İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden profesör Özdoğan bölgedeki kazılarına 1991 yılında başlamış. Trakya’yı 8 yıl taramış. Kırklareli’nin Ahmetçe köyünde kendisine Köy İhtiyar Heyeti tarafından tahsis edilen eski bir okulu adeta ‘araştırma enstitüsü’ne çevirmiş. Laboratuvar, temizleme, arşivleme ve dokümantasyon bölümlerini kurmuş. Biz gittiğimiz zaman yabancı öğrenciler de vardı. Hiçbir kalıntı atılmıyor, değerli olanlar kayıt altına alınıyor ve birleştiriliyor.
28 yıl süren kazıda MÖ 5.600’lü yıllara ait evler ve kalıntılar, Anadolu’da başlayan tarımın ilk olarak Avrupa kıtasına Kırklareli ve çevresi üzerinden yayılmaya başladığını ortaya koyuyor.
Neolitik dönem üzerine öncü çalışmalarıyla ismi daha çok öne çıkan Özdoğan, ‘Marmara bölgesi tarih öncesi dönem üzerine yaptığı çalışmaları’ndan dolayı Vehbi Koç Vakfı’nın 100 bin dolarlık ödülün sahibi oluyor. Daha sonra emekli ikramiyesi, emekli maaşı ve diğer kurumların gönüllü destekleriyle araştırmaların parasal kaynağını oluşturmuş.
KAZI İLGİ BEKLİYOR
Arkeolog çevrelerinde bazı isimlerin söylediği gibi antropoloji tarihi açısından neredeyse Göbeklitepe kadar önemli olan bu kazıya yöre halkının ilgisi maalesef eksik kalmış. Belediyeden, valilikten ve diğer kurumlardan alınan küçük destekler haricinde Mehmet Hoca kazıyı güçlükle tamamladı ve bu yıl bitirdi.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, 220 yayın, 130 konferans, 130 kongre ve 80’nin üzerinde kazı çalışmasına imza atan bir bilim insanı olarak anılıyor.
Kırklareli
Kırklareli konum olarak doğa ve tarih meraklıları için birçok seçeneğe sahip Trakya’nın en aydın ilidir. Doğal güzelliği ve tertemiz havası vardır. Istranca Dağları’nın altında uzanan vadisi ile buğdayı, ayçiçeği, sebze meyvası ve en önemlisi de bağları ile yeni bir gastronomi merkezi olmaya aday gösteriliyor. Kırklareli Üniversitesi’nden gastronomi hocası Ali Çakır’ın Balkan ve Trakya yemek yazıları ile önceki yıl kaybettiğimiz merhum Nazif Karaçam’ın Trakya’nın yakın tarihini anlatan kitabını okuyabilirsiniz.
Mehmet Kesimoğlu, iki dönem milletvekilliği yaptıktan sonra Kırklareli Belediye Başkanlığı’nda ikinci dönemini de ‘zorlu’ bir mücadele sonucunda ‘bağımsız’ olarak kazandı. Yani ittifaklarla savaştı. Belediye meclisi de 12 CHP, 6 AKP, 4 MHP, 3 İYİ Parti üyesinden oluştu. Başkanın oyu ‘durumu’ kurtarıyor. Kesimoğlu seçim kampanyasında seçmenlerden belediye meclisinde CHP’ye oy vermelerini istedi. Buna rağmen Kesimoğlu, halen belediye meclisinde CHP’li üyelerin genel merkez etkisi altında sert görüşleri ve engelleme çalışmaları ile mücadele ediyor. Genellikle bu CHP’nin ‘klasik’ yapısıdır: Hasetlik ve kıskançlık... Beş yıl sonunda ne olur, şimdiden kestirmek zordur. O zaman CHP’nin Kesimoğlu’na davet yapacağı muhakkaktır, ama şimdiden bu konuda bir yorum yapmak da zordur.
TEM yolunda Lüleburgaz’a 5 km kala, Süleyman Demirel döneminde kurulan Hamitabat Doğalgaz Kombine Çevrim Santralı’nın bacalarının yakınındaki ‘lezzet yolu’ üzerindeki üzüm bağları ve bunların arasındaki Bakucha adlı otel dikkat çekiyor. Kulesi Balkan Savaşları sırasında yıkılan ve günümüze yalnızca fotoğrafları ulaşan Edirne Sarayı da Cihannüma Kasrı’ndan esinlenerek tasarlanmış.
BAĞBOZUMU BAŞLADI
Kadın girişimci Zeynep Arca Şallıel, şarap üretiminde hayli iddialı olduklarını anlatıyor. Danışmanları olan Fransız ustanın ölümü aileyi çok üzmüş; “O Fransa’nın en önemli şampanya imalatçısı sayılıyordu” diyor. Ellerinde sağlıklı veriler olmamasına karşın Trakya bölgesindeki şarap üreticilerinin ihracatının, Türkiye’nin diğer bölgelerindeki üreticilerden daha önde olduğunu söyleyebiliyor.
30 Ağustos etkinliklerinde belediye Kırklarelileri Sunay Akın, Coşkun Aral, Zafer Aknar, Ramize Erer ve bizlerle buluştururken, Musa Göçmen Orkestrası da genç sanatçılarla Zafer Bayramı coşkusunu yaşattı. Yurtdışında yaşayan Burhan Öcal’ı da gözler aradı. Kırklareli’ndeki arkeoloji kazısının 28 yıldır başkanlığını yapan Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın arkeoloji dünyasında yankı uyandıran çalışmalarına yarın yer vereceğiz.
26 Ağustos 1922’de Türk ordusu, yayılmacılığın (emperyalizmin) silahlı gücünü el koydukları Anadolu’dan atmak için büyük bir askeri harekât başlatmıştı. Büyük bir ‘kutsal isyan’dı! Bu büyük bir ulusal kavgaydı. Büyük bir var olma savaşıydı bu! Başkomutan ise ordularının başındaydı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü yol haritası olarak uygulamamız gerektiğini unutmamalıyız.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği üyeleri diyor ki: “Ülkemizin geçirmekte olduğu zor günlerden kurtuluş mücadelesindeki ruh ve iradeyle yine birlik ve dayanışma içinde kurtulacağımız inancıyla tüm Cumhuriyet sevdalılarının Zafer Bayramı’nı kutluyoruz.”
Özetle, 30 Ağustos Zaferi bir ülkenin bağımsızlığını kazanmasıdır. Bu zafer, kendisini parçalanmış ve sömürge bir ülke haline getirmek isteyen ülkelere karşı indirilen bir darbedir. Bu zafer, bir anlamda mazlum bir ulusun şahlandığı ve haykırdığı, kendi özgürlüğünü ve bağımsızlığını sağlamaya yönelik sürecin başladığı tarihtir.
‘KARALAR BAĞLAMIŞ BİR BAŞKAN’ BÜTÇESİNİ NASIL TOPARLASIN!
ADANA Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a paraların suyunu çektiğini, görev yapamadığını söylüyor. Aslında bu bakışı hiç sevmiyor. Ama anlatıyor: ASKİ açık veriyor, Adana’nın üçte birinde sağlıklı su yok. Bazı yerlerde arıtma yok. Esasında ASKİ para da üretemiyor. Geliri arttırmak, gideri düşürmek gerek. Çünkü zorunlu hizmetler verilmemiş zamanında... “Tasarruf” diyor ama nereye kadar! Sayaç ihalesinde kuşkular var... Kuyu için kazı yapmaya bile gerek görmemişler. Ama fatura kesmişler. Su deposu ihalesinde yapılan işin ‘sıfır’ olduğunu söylüyor Karalar... Tüm yazıcı-tarayıcı ve fotokopi makinelerinin baskı sayısı 6 milyon 400 olarak tespit edilmiş...
“Belediyelerin kentin eksiğini gideren, modernleştiren bir yönetim biçimi olduğunu sergilemiyorlar ancak biz bakış açısını değiştireceğiz”
“Tarih kurumumuzun Alacahöyük’teki çalışmaları, 5500 senelik maddi Türk tarih belgeleri, cihan kültür tarihini yeni baştan taktik ve tamik ettirecek mahiyettedir.”
Fakat bulunan yazıtlar o yıllarda okunamadığı için oradaki yerleşimlerin MÖ 4000–3000 yıllarında başladığı çok sonraları anlaşılmış ve Atatürk’ün sezgisiyle öngördüğü 5500 yıllık uygarlık, gecikmeli olarak da olsa doğrulanmıştır.
(Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığının resmi sitesi http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=FikirDusunceler&IcerikNo=54)
*
Peki Atatürk, Alacahöyük yazıtları okunmadığı halde böyle diyebilme gücünü nereden alıyor? Söylediğinden emin olmayan bir lider böyle konuşur mu?
Dahası var. Aynı mektupta Türklerin Anadolu’ya 1071’de gelmediklerini de anlatır.
Atatürk Araştırma Merkezi’nin sitesinde bunları okuyabilirsiniz.
Atatürk bunları çok okuduğu için bilebilir mi?
Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) Karadeniz’e düzenlediği gezide vadiler üzerindeki HES’ler ve dere yatakları odanın mensupları, akademisyenler tarafından incelendi; biz de tanıklık yaptık. EMO Genel Başkanı Gazi İpek, “Burada HES’lerin yarattığı vahim bir tablo var” dedi. Bu konudaki görüş belirten birçok mühendis ‘olumsuz’lukları sıraladı. Akarsular üzerindeki HES’lerin planlanması, projelendirilmesi, su akarsu ve taşkın debileri ile ilgili hesaplamaların eksik ve yanlış olduğunu savundular. İnşaat mühendisi Ahmet Göksoy, “Dolayısıyla bu projelerin ne yatırımcısına ne kamuya ne de bölge halkına ve çevresine hiçbir faydası yoktur. Bu HES’lere, bu pahalı enerjiye Türkiye’nin ihtiyacı da yoktur” diye konuştu.
İlk gün Trabzon ve Giresun’daki HES’leri gezdik. Teknik gezide Angutlu HES, Çırakdamı HES ve Dereli HES ziyaret edildi ve çevreye etkileri incelendi. Başkan Gazi İpek buradaki açıklamasında son dönemde bölgede yaşanan sel felaketlerine dikkat çekti. Yaşanan sorunların tamamıyla HES’lerden kaynaklandığının söylenemeyeceğini ancak Türkiye’nin bugün enerji fazlası olduğunun da bir gerçek olarak ortada olduğunu belirten İpek, şu görüşleri dile getirdi:
“Türkiye enerji üretimi için daha fazla HES yapılmasına gerek olmayan bir noktaya geldi. EPDK’nın projeksiyonlarına göre mevcut yatırımlar 2030 yılına kadar tüm ihtiyacı karşılayabilecek düzeyde. Buna rağmen yatırım aşamasına olan çok fazla proje de var.”
Dağıtımdaki kayıp ve kaçak oranının uygun seviyeye çekilmesi ve enerji verimliliği ile çok ciddi bir kaynak sağlanabileceğine dikkat çeken İpek, bu iki sorun çözüldükten sonra hangi kaynaklardan enerji üretileceğinin gerçekçi biçimde planlanması gerektiğini vurguladı. Siyasal tercihlerle karar verildiğini anlatan İpek “Türkiye abartılı projeksiyonlarla abartılı yatırımlara yönlendiriliyor” dedi.
...................................................
YARIN: Nereleri gezdik? Mühendisler Erim Arıcı, Cemalettin Küçük, Erol Celepsoy tarafından “Hem ekonomik, hem de ekolojik hesap yapamıyoruz. Yaylalar betonlaştı. 10 yıl sonra Karadeniz diye bir şey kalmayacak, her dereye HES yapılması gerekmiyor” gibi vurgulamalar yapıldı. Araklı faciası neden oldu? Ordu HES’leri de uyarı bekliyor.
Türkiye’den önceki dönem CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ve belediyesinden organizasyona katkıda bulunan
bir grup personeli de vardı.
Alevi ve Bektaşi konularında dikkat çekici yazılar yazan Ayhan Aydın, Türkiye’deki Bektaşilerle, Arnavutluk başta olmak üzere Balkanlar’daki Bektaşi toplumu arasında ciddi kopukluklar olduğuna, bunun giderilmesi gerektiğine dikkat çekerek “Türkiye gerçeğinden çok kopuk yaşayan Balkanlar’daki Arnavut Bektaşiler için yayınlanmış bazı eserlerin Arnavutçaya çevrilip yayınlanması gerek” diyor. Dünya Bektaşiler Merkezi’nde çalışan, Tomor Dağı ile ilgili kitapları bulunan Nuri Çuni’nin de Arnavutça bir kitabı var.
Tomor Dağı antik çağdan bu yana gelip ziyaret edilen kutsal bir dağ. Arnavutluk’ta 3.5 milyon nüfusun yüzde 70’i Müslüman, bunun yarıya yakını da Bektaşi.
Dağın heybetini gördükçe Tunceli’deki Düzgün Baba türbesine benzetenler var. Bu dağı Bektaşiler açısından kutsal yapan Celal Abbas, diğer ismiyle Abbas Ali türbesinin dağın zirvesinde olması. Bektaşiler onun için yüzyıllardan beri bir araya gelip binlerce adak kurban kesiyorlar. Bazı dede dervişlerin hazır bulunduğu ortamda türkü ve bazı nefesleri dinledik, Arnavut dansı izledik.
Arnavutluk Cumhurbaşkanı İlir Meta, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Makedonya Meclis Başkanı Talat Caferi ve Dünya Bektaşi Birliği Lideri Dede Baba Edmond Mondi (Edmond Brahimaj)’nin katıldıkları Celal Abbas Tomor Dağı etkinliklerinde ‘doğruluk ve adalet’ dilekleri yer aldı.
Kılıçdaroğlu konuşmasında “Burada Türkiye ve Arnavutluk halklarına Hacı Bektaş-ı Veli’den miras kalan hoşgörü, adalet, kardeşlik ve insan sevgisi çiçek açmıştır. Tomor Dağı’nda açmış bu çiçekler 600 yıldır Sarı Saltuk, Hacı Baba, Asım Baba, Gül Baba gibi Anadolu erenlerinin hoşgörü ve barış ruhuyla sulanmıştır. Bu ortak tarihin ve kültürün ışığında ‘Yurtta barış cihanda barış’ şiarıyla hareket eden Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurar kurmaz yaptığı ilk anlaşmalardan birisi de Arnavutluk ile imzaladığı ‘Dostluk Antlaşması’ olmuştur” dedi.
Törenler sonunda eller açılıp sevgi, dostluk ve barış için dualar edildi.
1991 yılı itibarıyla her sene ağustos ayının son haftasında, Bektaşilik dünyası için son derece önem taşıyan Tomor Dağı Şenlikleri’ne katılan Bektaşiler düğün havasında bu haftayı kutluyorlar. Dünya Bektaşilerini bir düğün evinde toplanır gibi bir araya getiren bu yılki şenliklerde on binlerce Bektaşinin katılımı ile efsane bugün bir kez daha yaşanmış oluyor.
Araştırmacı ve yazar Tayfun Atmaca, burayla ilgili izlenimlerini, “deniz seviyesinden 2000 metre yüksekte bulunmasına, zor yol şartlarına rağmen bu tepeye çıktıklarını ve adak olarak götürdükleri kuzuları kestiklerini” anlatıyor.
Arnavutluk’un önemli şehirleri arasında yer alan Berat’ın doğusuna düşen Tomor Dağı’nın zirvesinde Ali Abbas’ın makamı, bugüne önem katarak, Bektaşilerin ziyaret yeri olarak kabul edilmektedir. Kerbela sancaktarı Ali Abbas’ın, Hz. Ali’nin oğlu, İmam Hasan ile İmam Hüseyin’in üvey kardeşi olduğu, Kerbela katliamından kurtulup Berat’a gelip yerleştiği ve kutsal Tomor Dağı’nı mekân tuttuğu söylenir.
Dün bir grup gazeteci ile Tiran’a geldik. Uçağa binerken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkinliğe katılacağı açıklandı. Bugün Arnavutluk’un başkenti Tiran’a gelecek olan Kılıçdaroğlu ayrıca dünyadaki tüm Bektaşilerin lideri Arnavut Edrmond Brahimaj’la görüşecek.
Etkinliklerde bir konuşma yapacak olan Kılıçdaroğlu, cuma günü Bandırma’ya geçecek ve bazı belediyeleri ziyaret edecek.
EMO’DAN KARADENİZ ÇIKARMASI
ELEKTRİK Mühendisleri Odası (EMO), 24-25 Ağustos tarihlerinde havza kullanımları ve su yapıları konusunda incelemelerde bulunmak üzere Doğu Karadeniz bölgesine teknik bir gezi gerçekleştirecek. Gezi heyetinde TMMOB ve EMO yöneticilerinin yanı sıra konuyla ilgili akademisyenler ve gazeteciler yer alacak. HES’lerin durumu ve doğal çevreye etkileri ile ilgili yerinde incelemelerde bulunacak.
Trabzon’dan başlayacak gezide Aksu Vadisi ve Harşit Çayı, ayrıca 18 Haziran’da 8 kişinin ölümü, 2 kişinin de kaybolması ile sonuçlanan sel felaketinin yaşandığı Araklı