Paylaş
26 Ağustos 1922’de Türk ordusu, yayılmacılığın (emperyalizmin) silahlı gücünü el koydukları Anadolu’dan atmak için büyük bir askeri harekât başlatmıştı. Büyük bir ‘kutsal isyan’dı! Bu büyük bir ulusal kavgaydı. Büyük bir var olma savaşıydı bu! Başkomutan ise ordularının başındaydı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü yol haritası olarak uygulamamız gerektiğini unutmamalıyız.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği üyeleri diyor ki: “Ülkemizin geçirmekte olduğu zor günlerden kurtuluş mücadelesindeki ruh ve iradeyle yine birlik ve dayanışma içinde kurtulacağımız inancıyla tüm Cumhuriyet sevdalılarının Zafer Bayramı’nı kutluyoruz.”
Özetle, 30 Ağustos Zaferi bir ülkenin bağımsızlığını kazanmasıdır. Bu zafer, kendisini parçalanmış ve sömürge bir ülke haline getirmek isteyen ülkelere karşı indirilen bir darbedir. Bu zafer, bir anlamda mazlum bir ulusun şahlandığı ve haykırdığı, kendi özgürlüğünü ve bağımsızlığını sağlamaya yönelik sürecin başladığı tarihtir.
‘KARALAR BAĞLAMIŞ BİR BAŞKAN’ BÜTÇESİNİ NASIL TOPARLASIN!
ADANA Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a paraların suyunu çektiğini, görev yapamadığını söylüyor. Aslında bu bakışı hiç sevmiyor. Ama anlatıyor: ASKİ açık veriyor, Adana’nın üçte birinde sağlıklı su yok. Bazı yerlerde arıtma yok. Esasında ASKİ para da üretemiyor. Geliri arttırmak, gideri düşürmek gerek. Çünkü zorunlu hizmetler verilmemiş zamanında... “Tasarruf” diyor ama nereye kadar! Sayaç ihalesinde kuşkular var... Kuyu için kazı yapmaya bile gerek görmemişler. Ama fatura kesmişler. Su deposu ihalesinde yapılan işin ‘sıfır’ olduğunu söylüyor Karalar... Tüm yazıcı-tarayıcı ve fotokopi makinelerinin baskı sayısı 6 milyon 400 olarak tespit edilmiş...
“Belediyelerin kentin eksiğini gideren, modernleştiren bir yönetim biçimi olduğunu sergilemiyorlar ancak biz bakış açısını değiştireceğiz” diyor yine de... Eski yönetimi kapalı şekilde eleştiriyor:
“Vakti geldiğinde teknik eleman alınabilir ama belediyenin işi sadece insan çalıştırmak değildir” diye bir çıkış yapıyor. En çarpıcı sözleri de şöyle:
“4 milyar 320 milyon borçla devraldım belediyeyi. Her ay 60 milyon bütçesi açık veren bir belediye... Bugün itibariyle borç 4.5 milyara geldi. Böyle bir belediyenin hareket kabiliyetini takdirlerinize sunuyorum.”
Karalar, hukuki sürece güveniyor artık.
BU SORULAR YANIT BEKLİYOR
“TÜRK Hava Kurumu’nun ‘batak’ durumu, birbirinden bağımsız 5 kamu ve özel otorite tarafından denetlenmiş ve İçişleri Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Yükseköğretim Kurumu ve bağımsız denetim kuruluşu E&Y’nin denetim raporları ile yolsuzluklar aleni şekilde ortaya çıkarılmıştır.
Ancak ne yazık ki bu yolsuzluklar ve bunları aleni şekilde ortaya koyan raporlar ‘sümenaltı’ edilmiştir. Yolsuzlukları yapanlar kadar bunu örtbas eden, denetim raporlarını sümenaltı edenler de kurumun bugün içinde bulunduğu itibar kaybından, borç batağından sorumludurlar.”
Bunları söyleyen hukukçu ve eski CHP milletvekili Haluk Pekşen soruyor:
“THK Üniversitesi sahte diplomaları kimlere dağıtmıştır? Usulsüz ihaleler ile kurum kimler tarafından milyonlarca lira kasten zarara uğratılmıştır? Kurumun envanterinde kayıtlı hava araçları kimler tarafından yabancı menşeili firmalara değerinin çok altında tutarlara satılmış ve kiralanmıştır? THK’nın turistik amaçlı sıcak hava balonları kimler tarafından organize suç örgütlerine terk edilmiştir? THK’nın sahip olduğu uçaklar, helikopterler kimlere peşkeş çekilmiş, kimler için uçurulmuştur? THK’nın yangın söndürme uçaklarının motorları nerededir?”
MESAJ
KUZEY ormanları ‘muhafaza ormanı’ ilan edilmeli ve mutlaka koruma altına alınmalıdır.
Süleyman DEMİRKAN
İDAM cezası ile suçluya misilleme yapmak en basit yöntemdir ve tek başına sonuç verebilecek bir tedbir değildir.
Mevhibe DEMİR
BİLİYOR MUSUNUZ?
30 Ağustos etkinlikleri
KIRKLARELİ Belediyesi’nin 30 Ağustos etkinliklerinde bugün Özgürlük ve Demokrasi Meydanı’nda fener alayı, animasyon ve gösteri grupları, Kırklareli Gezici Bando dinletisi, Musa Göçmen Orkestrası konseri ve yarın 19.30’da Sabahattin Ali Sokağı’nda ‘Trakya’nın Ünlüleri: Ramize Erer, Yalçın Bayer’ söyleşilerinin yapılacağını...
BEŞİKTAŞ Belediyesi’nin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı Barbaros Meydanı’nda zafer yürüyüşü ve Ceza konseriyle kutlayacağını...
ESKİŞEHİR Odunpazarı’ndaki 265 yıllık tarihi Yağcızade Konağı yenilenerek ve Ataol Behramoğlu tarafından belediyeye bağışlanan 7 bin kitapla oluşturulan ‘Ataol Behramoğlu Kitaplığı’nın 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde açılacağını...
Tiran Tomor Dağı etkinliklerine bir eleştiri
İZMİR Kâtip Çelebi Üniversitesi SBBF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ersal, geçen hafta Arnavutluk’ta yapılan ‘Tiran Tomor Dağı Etkinlikleri’ yazımız üzerine bir eleştiri yapıyor. Ersal, “ Babagan Bektaşiliğinin tarihi ve ilmi önemli problemleri içinde barındırmaktadır. Bektaşiliğin kurucu karizmatik inanç önderi Hacı Bektaş Veli ve ondan sonra gelen halifeleri tarafından kurumsallaşan Bektaşiliğin merkezi, tarihsel süreçten günümüze gelinceye kadar Türkiye olmuştur” diyor. Bütün akademik hayatını Alevilik Bektaşilik çalışmalarına vakfeden bilim insanı Ersal’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
“Bektaşiliği temsil eden iki temel yapı vardır: Bunlardan ilki soy evladı olarak yolu takip eden Çelebiler, ikincisi ise yol evlatlığı ile Bektaşi erkânını sürdüren Babagan Bektaşileridir. Babagan Bektaşiliğinin inançsal hiyerarşinin en üst makamı Dedebaba makamıdır. Bu makam Hacı Bektaş Veli’nin Hacı Bektaş’taki dergahını temsil eden posttur. Hiyerarşide Dedebabaya bağlı Halife Babalar ve Babalar vardır. Halife Babalar Dedebaba ile birlikte on iki kişidir. Halife Babaların bir kısmı dergahta post sahibidir. Bir kısmı da Halife Baba makamını temsil eden Abdal Musa Dergahı, Seyyid Ali Sultan Dergahı ve Kaygusuz Abdal Dergahı gibi dergahları temsil eden postlara sahiplerdir.
Alevi ve Bektaşiliğin insanı merkeze alan düşünce sistemi sayesinde Bektaşilik Balkanlar başta olmak üzere Osmanlı Devleti’nin kontrolündeki coğrafyaya dağılmış ve orada yaşayan insanların Alevi Bektaşi inanç sistemi merkezli Müslümanlaştırmıştır. Arnavutluk ve Balkanlarda bu şekilde şekillenmiştir.
Bir zamanlar Osmanlı toprağı olan bu topraklar Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ile yeni ülkelerin toprağı haline gelmiştir. Bu siyasi ve sosyal gelişmeler örümcek ağı gibi Osmanlı coğrafyasını saran Alevi Bektaşi Dergahlarının iletişim ve bağlantılarının uzun yıllar kopmasına neden olmuştur. Cumhuriyet’in ilanı ve Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile dergahların kapatılması, Babagan Bektaşiliğini de etkilemiştir. Dergahlar boşalınca Dedebaba ve ona bağlı topluluklar sıkıntılı bir sürece girmişlerdir. Bu kargaşa dönemi önemli yetkinliğe sahip Bektaşilik üzerine hak sahipliği kavgalarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Arnavutluk’taki Bektaşi topluluklar tarihsel süreçten son otuz yıla kadar hep babalarla yönetilmiştir. Dedebaba makamı hiçbir zaman söz konusu coğrafyada konumlanmamıştır.
ARNAVUTLUK’TAKİ BEKTAŞİLERİN İCAZETLERİ,
TÜRKİYE’DEKİ DEDEBABALARCA TASDİK EDİLMİŞTİR
Son 15 yılda Arnavutluk’ta Mondi Baba’nın temsiliyetinde dünyadaki bütün Bektaşilerin temsil hakkının kendilerine ait olduğunu iddia eden bir görüş Arnavutluk Devleti himayesinde geliştirilmiştir. Ne acı Türkiye’de yerleşik yüzlerce baba ile hizmetini yürüten Dedebabayı dikkate almayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkilileri bile Mondi Baba üzerinden bağlantılarla bu yapıyı meşrulaştırmaktadır. Türkiye için önemli bir güç olan Dedebabalık, Balkanlarda çok ciddi bir Bektaşi nüfus üzerinde söz sahibi olma gücünü bize verirken biz bu gücü Devlet erki ve şimdi muhalefet liderinin de tanıması ile Arnavutluk’a sunmaktayız. Bu siyasi ve bürokratik bir hatadır. Bu durum devletin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yerleşik Alevi toplulukları görmezden gelerek PKK’nın kucağına göndermesi, İran ve Irak coğrafyasında yerleşik Türkiye’deki Alevi ocakları ve Hacı Bektaş Dergahı’na bağlı toplulukları Şiî milislere teslimi ile devam eden sürecin farklı bir şekilde ilerlemesinden başka bir oyun değildir. Şu anda İzmir’de hayatını sürdüren Dedebaba Haydar Ercan, Bektaşi toplulukların hizmetlerini devam ettirmektedir. Balkan coğrafyası dahil birçok ülke ve Türkiye’de yerleşik Babagan Bektaşileri Dedebaba’ya her yıl bağlılıklarını bildirmek ve başlarını okutmak için gelmektedirler.”
Paylaş