Yalçın Bayer

‘Kömürden elektrik üretmeye gerek yok’

6 Aralık 2019
Arslan Özmen, petrol rafinerisinden termik santrala kadar bütün dallarda çalışmış, Türkiye’nin en uzman mühendislerinden biridir. “Termik santral meselesinde her grup konuyu kendine göre çekiyor” diyor.

İktidar 14 termik santralın sahiplerinin talebini yerine getirdi ama ‘çevresel’ tepkiler nedeniyle 2.5 yıllık ertelemeyi sonunda ‘veto’ ile kaldırdı.

Özmen sorunu şöyle anlatıyor: “Son günlerde konuşulan termik santralara takılması istenen filtre sistemleri, Türkiyede aşina olduğum en kronik sorunlardan birisi olup, 1956 yılında İTÜ’de öğrenciyken yaz stajlarında Zonguldak’taki 120 megavat gücündeki Çatalağzı Termik Santralı’nda tanık olduğum bir tarım arazisi kirlenmesi olayı vardır. Sektörde tek kuruşa muhtaç Türkiyede çevre yatırımlarına 1 Amerikan Doları ayrılmaz. Teknik olarak filtreleme sistemleri Afşin’de 1.5 milyar Amerikan Doları, Yatağan’da 1 milyar Amerikan Doları. Diğerleri de bu aradadır. Bu tesisleri design ve imal/montaj etmek için en az 3 yıl gerekir. Okuyucu sanmasın ki pompa filtresini değiştiriyorsun. Santral sahipleri bunu bildikleri için 2.5 yıl öteleme kanununu çıkartmışlardır. Elektrik sistemimizin amiral gemisi 2x1340 megavat gücünde AEL-A ve AEL-B’de sorun, bacasız Afşin Adır. 2002’de Mitsubishi tarafından yapılan Afşin B santralında baca filtre sistemi vardır ve bacadan duman çıkmaz. A santralı ise 1999’da özelleştirilmiştir ama Alman WBA firması sendika tarafından içeriye sokulmamıştır. Bu ünitede işletme çalışmaları çok az yapılmıştır. Sonunda 3 yıl önce Çelikler şirketine enerji bakanı tarafından ‘Santralı kapatıyoruz, 4 yıl içinde önemli revizyonlar ve fitreler yapacağız’ denmiş ve işçileri işten çıkararak meseleyi kapatılmıştır. Son 3 yılda bir yatırım yapılmamıştır. Bir inşaat müteahhidi olan şirket, santralı bu şekilde çalıştırarak elektrik üretmiştir.

Gazetelerdeki dumanlı resimler A santralına ait resimlerdir.

Olay Türkiye için hayati çevre sorunudur. Ama 5 milyar Amerikan Doları ve en az 3 yıl süre gerektirir. Afşin B dışındaki 14 santralın da durdurulması gerekir. Eksik yüzde 12 gücünde karşılanır. Zaten sanayide kullanamadığımız için elektriğe de lüzum yoktur. Gerçek budur!”

EDREMİT’TE ESKİ BAŞKANA 14 YIL

TUNCAY Kılıç, MHPden 2009-14 arasında Edremit Belediye Başkanı’ydı, güçlü bir siyasetçi idi. Kendisinden önceki belediye başkanı AKP’li Yunus Bozbey’in döneminde meydana gelen yolsuzluk, usulsüzlük ve ihaleye fesat karıştırma olayında Tuncay Kılıç da çıkar gruplarıyla birlikte hareket ettiği iddiasıyla mahkemeye veriliyor ve 14 yıla mahkûm oluyor. Dosya Yargıtay’a gönderiliyor. Fakat Yargıtay’dan karar çıkmadan önce Kılıç, “Amerika’da bulunan kızımın yanına gidiyorum” diye Edremit’i terk ediyor. Hukuk çevreleri, Kılıç’ın 40 yıllık çok iyi bir ceza avukatı olduğunu ve Yargıtay’dan bu kararın çıkacağını bildiği için yurtdışına ‘kaçtığını’ söylüyorlar. Bu davaya dayalı bazı kararlardaki birkaç kişinin de ‘kaçtıkları’ konuşuluyor.

AYDIN ‘GÜN AYDIN’LA ATAĞA KALKIYOR

AYDIN

Yazının Devamını Oku

ÇYDD’nin önemi nedir?

5 Aralık 2019
Gönüllülük sayesinde her yıl yüz milyonlarca insan, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için zamanını ve becerilerini kullanıyor. Kendimiz dışındaki canlıların yaşamlarını iyileştirmeye yardımcı olmanın ve bunu gerçekleştirirken bir yardımsever kuruma dahil olmanın mutluluğu paha biçilemez değerde. ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği), gönüllülerin desteğiyle bugünlere geldi.

ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel diyor ki:

“Sizlerin de gönlü bizimleyse, öğrencilerin eğitimlerine destek olmak için burs verebilir, kayıt ve barınma giderleri için katkıda bulunabilirsiniz. Projelerimize bağış yaparak destek olabilirsiniz.

Eğitim ve kültür evlerinde sağlık, hukuk, iletişim, çocuk gelişimi ve tüm sanatsal çalışmalar için gönüllü eğitmen olabilirsiniz.

Eğitim ve kültür evlerinin yapım ve donanımları için birey veya kurum olarak destek verebilirsiniz.

Düzenlediğimiz seminer, panel, söyleşi, konser vb etkinliklerimize katılarak destek olabilirsiniz.

Çağdaş Yaşam Yayınları’nı ve ürünlerini satın alarak, kermeslerine katılarak, nikâh veya doğum gibi özel günlerinizde bağış yaparak katkıda bulunabilirsiniz.

Yakınlarınızın kaybında çelenk servisimiz aracılığıyla derneğimize bağış yapılmasını sağlayabilirsiniz. Mentorluk Projesi kapsamında mentor olabilir, ÇYDDli üniversite öğrencilerinin kişisel ve mesleki gelişimlerine yönelik ihtiyaç duyabilecekleri bilgi, deneyim ve kaynaklarla buluşabilmelerine yardımcı olabilirsiniz. Tüm projelerimizde gönüllü çalışarak emeğinizi paylaşabilirsiniz.

Derneğimizin kuruluşundan bugüne, tam 30 yıldır, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş topluma ulaşma yolunda bize el uzatan, destek olan tüm gönüllülerimizi, üyelerimizi, burs verenlerimizi bir kez daha canı yürekten kutluyoruz. İyi ki varsınız!”

Yazının Devamını Oku

Türk-İş’te öncelik ‘emekçi hakkı’ olmalı

4 Aralık 2019
Türk-iş 23. Olağan Genel Kurulu 5-7 Aralık tarihlerinde Ankara’da yapılacak.

Türkiyenin en büyük konfederasyonu olan Türk-İş’in genel kurulunda 301 delege yönetim kurulunu belirleyecek. Ergün Atalay başkanlığındaki mevcut yönetimin yeniden seçilmesi bekleniyor.

Genel kurulda, Ergün Atalay’ın ağustos ayında 200 bin kamu işçisi adına bağıtlanan toplu iş sözleşmesi imza töreninde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a “Uzasa işi karıştıracağız, en azından kapattım böyle” ifadesiyle, talep ettiğinin altında yüzde 8+4’lük zamma imza atmasından ötürü muhalif sendikalar tarafından yoğun şekilde eleştirileceği aşikâr.

Genel kurulun bir diğer önemli gündem maddesi, muhalif sendikalardan Tekgıda-İş sendikasının daha önce aldığı “Türk-İş’ten ayrılma” kararının hukuki yönden tartışılması olacak.

Tartışmaların ardından Tekgıda-İş’in Türk-İş içinde kalıp kalmayacağı netlik kazanacak.

Konfederasyon yönetimine muhalif sendikalar (Tekgıda-İş, Belediye-İş, Kristal–İş, Basın-İş, Deriteks, Tez Koop-İş ve TÜMTİS) tarafından Atalay’ın karşısına yönetim listesi çıkarılıp çıkarılmayacağı belirsizliğini koruyor. Ancak delege sayılarının az oluşundan ötürü kazanma şansları yok.

Ülkemizde sendikalaşma oranı yüzde 13.76 ile Avrupa ülkelerinin hayli gerisindeyken, sendikalı işçilerden ancak yüzde 7’si toplu iş sözleşmesinden yararlanıyorken, sendikaların ‘sen-ben’ kavgasından uzaklaşarak emekçinin sıkıntılarını ortadan kaldırmaya yönelik çözümler bulması gerekiyor.

Şükrü KARAMAN

DEMRE’DE KENEVİR ANLATILACAK

Yazının Devamını Oku

‘Türkiye’ye hep güvendik’

3 Aralık 2019
Almanya deyince aklımıza ne geliyor? Önce Almanya’daki Türkler, sonra en büyük ticari partnerimiz olması başta olmak üzere pek çok konu... Alman turistler de tabii... Ülkemize pek çok ülkeden turist geliyor. Her biri bizim için değerli, ama turizmin özgül ağırlığını Alman turistlerin oluşturduğunu inkâr edemeyiz. Alman turist sayısı bir mihenk taşı sanki... Talihsiz bir yol kazasından sonra tekrar hatırı sayılır derecede Alman turisti ağırladık yeniden... Şimdi gözler yeni yaz sezonunda.

Hafta sonunda Antalya’daydık. Belek’te Turizm Resort Kongresi vardı. Sloganı da zaten ‘Yeniden Almanya’ idi. Oradan Belek’e geçtik. Bu bölgede Rusya’dan gelenler ağırlıklıymış. Şimdi yeniden Almanya’dan da misafir bekliyorlar. Merkezi İsviçre’de bulunan, Avrupa’daki tek Türk tur operatörü Bentour’un sahibi Kadir Uğur, Almanya, İsviçre ve Avusturya’dan 700’ü aşkın seyahat acentesi sahibi ve çalışanını getirip ağırlamış Güriş Holding’e ait Mirage Resort’ta. Geçen yıl 150 bin turist getirmiş Bentour. Bu yılki hedefi 200 bin. İstikrarlı bir büyüme hedefi seçmiş. 

Duayen turizmci Kadir Uğur, aynı zamanda iyi bir yelkenci. İki yıl önce teknesiyle dünya turuna çıkmıştı. Yaşadıklarını ‘Hayatım Deniz’ adlı 420 sayfalık bir kitapta yazıya dökmüş. Kitabın ‘Reisen ist mein Leben’ adıyla Almancası da var. Tüm davetlilere tek tek imzalayıp hediye etti. Kitabın sonunda “Turizmciler dalgalarla boğuşan birer yelkenci gibidir” diyor ve ekliyor:

“Ben hem turizmci hem yelkenciyim, dalgalarla boğuşmayı, turizmde de önüme çıkan sorunlarla mücadeleyi bilirim. Yeter ki Turizm Bakanlığımız arkamda olsun. Mücadeleyi bilirim.”

Davette SunExpress uçak şirketinin satış direktörü de vardı. Türkçe ve Almanca yaptığı konuşmada “Türkiye’yi hiç yalnız bırakmadık, herkesin kaçtığı dönemlerde dahi Türkiye kapasitemizi arttırdık. Hep güvendik. Güvenmeye de devam edeceğiz. Hem Türkiye hem biz kazanacağız” deyince büyük alkış koptu salonda. Kadir Uğur, “Turizmin gübresi reklam, görünür olmaktır” dedi. Turizm Bakanlığı’nın Avrupa’nın saygın gazete ve dergilerindeki reklam bütçesini arttırması gerektiğine işaret etti. Evet, dünya dijitalleşti ama orta ve üst yaş grubunun hâlâ yazılı basın, reklam, broşür, kataloglarla karar verdiğini öne sürdü.

Belek’te oteller bölgesini dolaşırken gördük ki kapalı tesisler harıl harıl yenileme çalışmaları yapıyor, yepyeni bir yüzle turistleri ağırlamak istiyorlar. Ama unutmayalım, dünyada şimdi çevreci akımı var. Turistler doğaya saygılı, çevreci otelleri, ülkeleri tercih ediyorlar. Bu konuda alınacak daha epey yolumuz var. Oteller, turizmle yaşayan belediyeler bu konuda ellerini çabuk tutmalı. Giderek yükselen turizmimizin ayağı şimdi de çevre konusuna takılmasın.

TANITIMSIZ TURİZM OLMAZ

Kadir Uğur, 52 yıllık tur operatörlüğünde bazı prensipleri olduğunu belirterek “Almanya’da operatörler arasında büyük fiyat savaşı var. Biz buna girersek daha da büyürüz, ama bunun hüsranla sonuçlanma riski var. Zaten örnekleri de biliniyor. Yani sektörün en ucuzu da olmayız, en pahalısı da. Biz kalite ve istikrara önem veririz. Turizm reklamlarında ülke bütçemiz öyle 5-10 milyon değil, en az 150 milyon dolar olmalı. Dijitalleşme arttı ama önemli turizm fuarlarını ihmal etmemek gerekir” diyor.

Uğur

Yazının Devamını Oku

Turizmcilerin gözü Almanya’da

29 Kasım 2019
Antalya’da ‘kış uykusu’ yok, her yer hareketli. Hangi otele uğradıysak ya bir kongre, ya bir konferans ya da şampiyona var. Kemer’deki Mirage Resort’ta Türkiye satranç şampiyonası yapılırken, Rusya Okçuluk Federasyonu’nun resmi antrenman sahasında oklar kınından çıkarılmıştı.

Belek’e geçtiğimizde ‘turizmin geleceği, geleceğin turizmi’ konulu kongre nedeniyle Nest Kongre Merkezi’nin otoparkı tamamen doluydu. 1200’e yakın otel, acente, tur operatörü, havayolu firması, finans, tanıtım, tedarik ve ilişkili her kesimden patron ve yöneticiler vardı.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiyenin turizmdeki hedeflerini anlattı. Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Dr. Erkan Yağcı, “Konaklama vergisi adı altında alınacak vergi ile sektöre yeni yük getirilmemelidir” dedi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Antalya’nın nüfusunun 9 katı turiste ev sahipliği yaptığını söyleyerek, turistik tesislerde turist başına düşen günlük ortalama su tüketiminin 650 litre, katı atık üretiminin 2.5 kilogram, elektrik tüketiminin ise 30 kilovat/saat olduğu bilgisini verdi.

THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı ve Denizbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Hakan Ateş, sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundular.

Türkiye’nin turizmde uluslararası alandaki önemli etkinliklerinden olan Uluslararası Resort Turizm Kongresi, 9’ncu yılında bu özelliğine layık bir yerde yapıldı demek gerekiyor.

Antalya Belek’te Cornelia grubuna ait kongre merkezinde üç ay önceki açılışından sonra ilk kongre yapılıyordu. Devasa çelik konstrüksiyondan yapılan merkez, Kürşat Aybak’ın eseriymiş. Bunun bir ‘örnek yapı’ olduğunu söyledi.

Eski AKTOB Başkanı Yusuf Hacısüleyman, dünya turizminde önemli bir olay olan Thomas Cook şirketinin iflasını anlatırken, “bunun herkesin başına gelebileceğini, kimsenin ‘Bize bir şey olmaz’ diyemeyeceğini”; nitekim son dönemde İngiltere’de 50, Almanya’da 20’nin üzerinde küçük, orta ve büyük firmanın iflas ettiğini; Rusya’nın bu süreci görerek firma denetimini yoğunlaştırıp yola devam edemeyecek durumda olanların faaliyet belgelerini iptal ettiğini söyledi. Bu kapsamda Türkiye’de de her biri kendi alanının en büyük pazar payına sahip iki firmanın piyasadan çekildiğini söyledi. İsim vermek gerekmiyor sanırım.

TURİZM LİDERİ RUSYA

Türkiye turizminde uzun yıllardır en büyük pazar olan Almanya’nın yerini Rusya aldı ve böylece Rusya turizmde artık Türkiye’nin birinci pazarı oldu.

Yazının Devamını Oku

Ordu, Sivas ve Kayseri’den göç alıyor... Çikolatanın adı ‘Kibele’

28 Kasım 2019
ORDU Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, Erdoğan’ın önerdiği ‘havza projesi’ne o kadar ‘kafa yormuş’ ki...

Ordu’yu boydan boya kat eden ve Fatsa, Çatalpınar, Kabataş, Aybastı, Gölköy, Gürgentepe ve Çamaş ilçelerinden geçerek Karadeniz’e dökülen ve 77 kilometrelik hat boyunca uzanan havza üzerindeki Bolaman Irmağı havzasının ıslah edilmesi için kolları sıvamış. Dünya Bankası’nı, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ilgili bürokratlarını, DSİ’nin tüm üst kademe bürokratlarını Ordu’da toplamış. Daha önce susuzluk, sel, heyelan ve taşkınlar, kırsal göç gibi problemler yaşayan havzanın; tarım, hayvancılık, turizm ve orman unsurlarıyla zenginleştirilerek yöre insanına ekonomik istihdam sağlayan ve ekosistemiyle anılan bir havzaya dönüşmesi için bu kurumları çalıştırmaya başlamış bile...

Tek amacı var: Sosyal ve ekonomik anlamda yeni bir belediyecilik anlayışını getirmek; düşünen, üreten ve yarışan bir Ordu ortaya çıkarmak... Projelerini anlatmakla bitiremiyor. Hâlâ genç bir mühendis gibi heyecanlı. Sık sık Adnan Kahveci’yi anıyor, “Biz 68 kuşağındanız” diyor.

- Sagra, çikolatalı fındık ürünleri yapıyor. Belediye olarak ‘Kibele’ markasıyla fındıklı çikolata üretimine başlayacaklarını müjdeliyor. Hediyelik ambalaj kutusundan da ‘tavla’ çıkıyor.

- Ne görevlerde bulunmuş? Erdoğan’ın büyükşehir ekibinde İGDAŞ Genel Müdürlüğü, başbakanlığında Etibank Genel Müdürlüğü, Makina Kimya Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunmuş. Uçak sanayisinin kuruluşunda yer almış. TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı’nda ve bilim kurulunda bulunmuş, doktorasını roket üzerinde yapmış.

- İlginç tespitleri var: “Fındıkyağının ‘zeytinyağı’nın rakibi olduğu bilinmelidir. Çünkü Ordu dünya ile yarışıyor artık. ODTÜ’de okurken bizi İngiltere’ye götürürler, orada çilek toplardık. Biz de aynı şeyi fındık toplamada uygulamaya başladık. Günlük mesaimiz hâlâ 10-15 saattir. Yaptıklarımız ülkemiz içindir. Masa başında iş yapmayız. Tatilimiz yoktur. Biz böyle çalışıyoruz. Bilir misiniz, Etibank’ta iken başta bor olmak üzere 30 ürün geliştirdik. Fındık kabuğundan laboratuvarlarda aktif karbon filtresi üreteceğiz. Bu çok önemli bir projedir.”

- İklim değişikliğini çok dikkate almalıyız. Millet ‘kaçılabilecek yerler’ arıyor. Örneğin Kayserililer ve Sivaslıların Ordu’dan yer almaya başladıklarını biliyoruz. İstanbul’daki Orduluların da geriye dönüş yaptıklarını görüyoruz.

 

TÜRK-İŞ YENİ BİR ROTA ÇİZMELİ

Yazının Devamını Oku

‘Yönetmem, yönlendiririm’

27 Kasım 2019
AKP’den iki dönem Enerji Bakanlığı yapan Mehmet Hilmi Güler’le konuşurken “Ben çalışan değil yönlendiren bir işinsanıyım. Takımı ben kurarım” dedi. Size kendisini tanıtmak isterim.

Büyük dedesi Süleyman Felek, Ordu’nun ilk kurucu belediye başkanı, babası Mehmet Bahattin CHP’li; yerelde köşe yazarlığı ile bir anlamda gazetecilik yapıyor. Babası iyi bir keman virtüözüymüş.

Ailenin fındık işi de var. Eski eşinin babası Hasan Fehmi İlter eski Muğla milletvekili... Orduda liseyi bitirdikten sonra ODTÜyü kazanıyor. Metalürji mühendisi oluyor. Adnan Kahveci ile ODTÜden yakın arkadaş olduklarını anlatıyor. “Kahveci ANAP’ın, ben de AKP’nin kurucusu oldum” diye de ekliyor.

Bakanlığından sonra siyasete üç dönem ara veriyor. AR-GE ve proje çalışmalarının yanında iş dünyasına da danışmanlık yapıyor.

Hatırlatalım: Ordu hep siyasi çekişmeler içinde yer alır. Ordu’da siyaset karmaşıktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine ‘abilik’ yaparak parti içi çekişmeleri sonlandırmasını istiyor.

Aynı zamanda “bölgede havza bazında yerel yönetim çalışması yapmasını” da istiyor Erdoğan...

Güler, bir grup gazeteci ile sabah kahvaltısında bize barkovizyon gösterisi eşliğinde Ordu’nun kalkınmasına yönelik projelerini ele alan bir sunum gerçekleştirdi. Ordu’da klasik belediyecilik anlayışından farklı olarak projeler geliştirdiklerini belirtiyor. “Belediyeciliğin görevleri arasında ‘sosyal ve ekonomik kalkınma’ tanımı vardır. Biz üretim ağırlıklı bir kalkınma ve belediyecilik modeli kurmak istiyoruz. Stratejimizi ‘düşünen Ordu, üreten Ordu, yarışan Ordu’ düşüncesiyle oluşturduk. Önce zenginliklerimizi ortaya çıkarma, düşünme ve üretmeye yönelik bir görüş hâkim olsun istedik. ‘Düşünen Ordu’ derken, hem sosyal projeler hem de kültürel projeler üretelim istiyoruz. Ordu kültürü ve sanatıyla yaşanabilir bir şehir olsun, nitelikli tarımıyla başta fındık olmak üzere ekonomik zenginliğini oluştursun ve bunları ülkenin ekonomisine katkıda bulunarak sürdürsün istiyoruz” diyor.

İktidar ve muhalefet belediyeleri, Eskişehir gibi Ordu’yu da örnek almalıdır.

Yazının Devamını Oku

Mimar Sinan 24 metrelik kubbe çapını aşmazken... Bizde ne sorumlu var, ne de proje! 

22 Kasım 2019
ÜLKEMİZDE son 17 senedir hızla inşa edilen ibadethanelerin planlı, programlı bir şekilde yapıldığına inanmamaktayım. Hatta bu inşaatların proje ve statik hesaplardan yoksun olarak ve bilhassa ruhsatsız yapıldığına inanmaktayım. 2006’da 78 bin 608 adet olan cami sayısı 2018’de 88 bin 693 oldu.

Son 12 yılda inşa edilen 10 bin 085 caminin kaçında mimari proje var, kaçının statik hesapları bulunmakta merak ediyoruz. Birbirine 50 veya 100 metre mesafede birkaç caminin birçok yerde var olduğunu görmekteyiz. Bunların maliyet hesapları da mercek altına alınmalı değil mi?

Gaziantep’te geçen hafta iskeleleri çöken Akkent Cami 2012’de yapılmaya başlandı. Camiye birkaç yüz metre mesafede Rıfat Sabiha Cami, Barbaros Cami, Abdulkadir Cami, Mavi Kent Cami varken, Gaziantep’e yakışır çok büyük bir cami yapalım sevdası ile Akkent’in inşaatı başlamış. Proje yok, statik hesap yok, inşaat ruhsatı yok, denetim yok; bu kaçak yapı belediye başkanlarının gözü önünde 7 sene devam etmiş. İnşaatta kalfa usulü tahta iskele kurulmuş. Kubbe yüksekliği 67 metre ve Mimar Sinan’ın bile düşünmediği tam 34 metre kubbe genişliğini tutacak cılız tahta iskeleler birbirine çivilerle tutturulmuş. Geçtiğimiz hafta bu iskeleler çöktü ve bir kıymetli mimarımız Korkut Küçükcan bu çökmede hayatını kaybetti.

Sorumlu yok, proje yok, statik hesap yok, denetim yok ve bu herkesin gözü önünde cereyan etmekte. “Yok mu bu hayatın bir hesabı” diye bir sözüm geldi, söyledim, hem nalına hem mıhına. Metin ATAMER 

GÜNÜN SÖZÜ

“EN iyi adalet, vicdandır.” Victor Hugo

KARYA’DA AÇAN ÇİÇEKLER SERGİSİ VE MİLAS HALILARI

İSTANBUL’da çok seçme, özel Milas halılarından oluşan bir sergi, halı koleksiyoncusu Selçuk Mergen ve Halı İhracatçılar Birliği tarafından ‘Karya’da Açan Çiçekler’ adıyla İstanbul Şerefiye Sarnıcı’nda açıldı. Sergi 5 Aralık’a kadar açık kalacak.

Sergide gazeteci-yazar

Yazının Devamını Oku