Yalçın Bayer

Doğa ile barışık olacağız

3 Haziran 2020
2020 yılında 5 Haziran Dünya Çevre Gününü, koronavirüsün küresel ölçekteki salgın tehdidi altında kutluyoruz. Ve diyoruz ki:

Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının (Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyoenerji vb.) kullanımı ile enerjinin etkin kullanımı ve %100 yenilenebilir enerjiye geçilmelidir.

Binlerce HES yapılanmalarından vazgeçilmelidir.                                                     

Termik santrallerin çalışması durdurulmalı yenilerinin yapımlarından vazgeçilmelidir.                                                        

Kıyıların doldurulması ve işgaline son verilmelidir.

Orman alanları ile tarım alanları mutlaka korunmalıdır.

Tarımda ciddi teşvik ve destek programlarıyla çiftçilerimiz, tarım işçileri desteklenmelidir. Tarımda kullanılan kimyasalların sulama ve yeraltı su kaynaklarına karışarak çevre sorunları yaratması önlenmeli, kimyasal madde kullanılmadan yerel tohumların kullanımı özendirilmelidir.                                                       

Türkiye’nin plastik atık çöplüne dönüşmesinin önüne geçilmelidir.

Elektrikli taşıtların kullanımı için altyapı çalışmaları hızlandırılmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Elon’un hayalinden bize de pay çıkaralım

2 Haziran 2020
Cumartesi akşamı uzay çalışmaları konusunda tarihi bir olaya tanık olduk. 55 yıl önce ABD’nin ‘Gemini’ projesiyle başlayan uzay macerasında yeni bir çığır açıldı. ABD’nin 9 yıl önce uzay mekiği projesine son vermesinden sonra tekrar ABD topraklarından iki astronot, ABD yapımı bir roket ve kapsül ile Uluslararası Uzay Üssü’ne (ISS) gitti. Cumartesi akşamı 21.22’de roket ateşlendi.

İki astronot 19 saatlik bir yolculuktan sonra ISS’e vardılar. Orada bir ay kalacaklar. Roketten kapsüle, astronot kıyafetine kadar her şeyi Elon Musk’a ait SpaceX isimli özel firma planlayıp yaptı. Sadece roketin ateşlendiği Cape Canaveral üssündeki 39 No’lu rampa NASA’ya aitti... Space Exploration Technologies (SpaceX) firması Elon Musk’a ait. SpaceX, Elon Musk’un PayPal ve Tesla’dan sonra 2012’de kurduğu üçüncü şirket... 1971 Güney Afrika doğumlu ABD ve Kanada vatandaşı Musk, 8 Kasım 2017’de Ankara’ya gelmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 1 saat 10 dakika kadar görüşmüştü. Ardından Anıtkabir’i ziyaret etmiş, fotoğrafı da kendi sosyal medya hesabından yayınlamıştı.

NASA, 2014’te yaklaşık 3 milyar dolarlık anlaşma ile astronotların uzay istasyonuna taşıma operasyonunu SpaceX firmasına vermişti. 1958 yılında kurulan Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nde yıllardan beri çalışan pek çok Türk var. Bunların isimlerini tek tek yazmak sayfalar alır. Birçoğunu tanıyoruz. Haberler, röportajlar yapılıyor. Hepsi de uzay araştırmalarında görev yapan pırıl pırıl insanlar.

Cumartesi akşamı roketin fırlatışını izlerken bir dostumuz hatırlattı. Onlardan biri de mesela NASA’nın Kaliforniya Eyaleti’ndeki Jet İtiş Laboratuvarı’ndan (JPL) yıllarca görev yaptıktan sonra emekli olan Erdin Erginsoy... Eskişehir Koleji’nde okumuş. Birçok uzay çalışmasında önemli görevler almış. Halen Amerika’da Uzay ve Havacılık firmalarına danışmanlık yapıyormuş. Şimdi eşiyle birlikte Nevada eyaleti Reno şehrinde yaşıyormuş.

Bize bu bilgiyi ‘Kırım Türkleri’ kitabını yazan Talay Giray iletti. Hepsi Eskişehir’in ünlü Maarif Koleji’ni bitirmişler. Okul idaresi Erginsoy’un bu başarısını bir mesajla mezunlarına duyurmuş.

ELON MUSK SELÇUK BAYRAKTAR

Çağımız artık uzay çağı. Elon Musk, Mars’a gidip yerleşmekten söz ediyor. Hayallerinin peşinden koşuyor. Bu yüzden NASA’lı Türklere de büyük görev düşüyor. Yılın belli bir ayında gelip liselerde, üniversitelerde konferanslar verip çocuklara, gençlere uzay merakı aşılamalılar. Rol modeli olmalılar. Bu yolla çocuklarımız, gençlerimiz arasında gelecekte bu alana mutlaka ilgi duyan mutlaka çıkar. Bu yarışa Türkiye de katılır gelecekte... Dileğimiz bu.

Türkiye’yi insansız hava aracı alanında dünyanın üç ülkesi arasına sokan Baykar Makina’nın teknik müdürü

Yazının Devamını Oku

Kuşkonmazı tanıyalım

30 Mayıs 2020
Son dönemlerde tropikal meyveler öne çıkarken, bir sebzeye dikkatimiz çekildi. Yeraltında yetişip sanırım üzerine kuş konamadığı için ‘kuşkonmaz’ dedikleri kök sebzeye... Ülkemizde geniş kesimlerde pek bilinmez. Aşırı nazik bir kök sebzedir. Avrupa’da, özellikle Almanya’da nisan-haziran arası sofraların kralıdır. Çorbası, salatası yapılır. Hafif haşlanıp özel sosuyla yenir. Restoranların kapılarına büyük tahtalara özel “Kuşkonmaz menüsü bulunur” diye yazılır. Pişirilmesi maharet ister. Parçalamadan hassasça soyup dikkatli şekilde kıvamında haşlamak gerekir. Hatta bunun için özel yüksek tencereler var.

Hem ekimi hem de hasadı müşkülatlıdır. Bu yıl salgının etkisiyle işçi getirilememesi nedeniyle Almanya ve İspanya’da kuşkonmaz çiftçileri zorda kalmış. Çiftçilerin isyanı üzerine az sayıda işçiye izin verilmiş, hasat için öğrenciler, işsizler seferber edilmiş. Zaten pahalı bir sebze. Fiyatları da ona göre artmış. Birkaç yıl önceydi. Mayıs ayında Almanya’da idik. Dostlarla Frankfurt’ta bir restoranda ‘kuşkonmaz çorbası’ içip, üzeri soslu kuşkonmaz yemiştik. Yan masada da bir grup Japon vardı. Sorduk. Sırf kuşkonmaz için Almanya’ya düzenlenen turlarla gelmişler.

Gayet lezzetli olan bu bitkinin ‘sevdalıları’ giderek artıyor. Geçenlerde bir gazeteci büyüğümüzün yakını Osman Dağlı ile tanıştık. Çok merak ettiğimiz bu bitki ile ilgili ayrıntılı bilgi edinme olanağına kavuştuk tesadüfen. Sevdalı olduğumuz kenevirin ekimi ve hasadını yakından görmüştük. Eskişehir-Sarıcakaya başta olmak üzere Muğla Ula ve Antalya Aksu ve Serik’te ekim alanı 40 hektara ulaşmış, Dağlı üretimi ‘sözleşmeli üreticilerle’ yaptıklarını söyledi. Trakya toprakları da ekime müsaitmiş. Taleplere yetişemiyorlarmış. Büyük bir market grubuna veriyorlar ve ihracat yapıyorlarmış. Mineral ve vitaminleri çok zengin, sindirime yardımcı, kalp dostu, velhasıl sağlıklı bu sebze, hem de çok lezzetli. Umarız bu çok değerli kök sebze daha çok yetiştirilip hem Türkiye’de sofralar zenginleşir hem de tarım ürünleri ihracatında önemli pay sahibi olur. Bu arada şunu da hatırlatalım: Bu sebzenin beyaz, yeşil ve ‘violet’ rengi olmak üzere üç çeşidi var. Ama Türkiye’de nedense yeşil renklisi tanınıyor. Avrupa’da ise daha çok beyazı makbul.

ATATÜRK VE KUŞKONMAZ

Kuşkonmazda ismi öne çıkan Osman Dağlı bir şey hatırlattı. “Atatürk’ün Ankara’daki çiftliğine Avrupa’dan kuşkonmaz getirtip diktiğini ve bunları Ankara’daki diplomatik misyona verdiği yemeklerde ikram ettiğini biliyor musunuz?” dedi.

Gelecek yazı: Kuşkonmaz üretimi nasıl yapılıyor ve maliyeti nedir?

GÜNÜN SÖZÜ

“YASSIADA işkence adasıdır, keyif adası olamaz. Yassıada ile ilgili düşüncelerimi mektupla anlatacağım.” Hüsamettin CİNDORUK

ALPER TAŞDELEN GENEL MERKEZE NİYE TAŞ ATTI?

Yazının Devamını Oku

27 Mayıs’a iki gözle bakmak

28 Mayıs 2020
Dün 27 Mayıs 2020 idi... 27 Mayıs 1960 darbesinin 60. yıldönümü. Türkiye’nin yakın tarihinde önemli bir dönemeç. 60 yıl sonra geriye bakarak, soğukkanlı bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Geriye bakarken kullanacağımız iki gözlük var. Tarihçiler bunları prospektif ve retrospektif olarak adlandırıyorlar. Prospektif gözlük, dünün olaylarına o günün koşullarıyla bakıyor. Retrospektif görüş ise düne, bugünün algıları ve yargılarıyla bakıyor. Bence tehlikeli olan ikincisi. Çok çarpıcı örnekler verilebilir.

1. Dünya Savaşı’nın ülkeleri saran ateş çemberini ve İnönü’nün Türkiye’yi savaştan uzak tutmak için çırpındığını unutmayalım. 18 milyon nüfusuyla nasıl fakir bir ülke olduğumuzu, Amerika, Sovyetler Birliği, Kore’yi; doğru olanı, dün olan biteni, art niyetten uzak, o zamanın koşulları içinde objektif bir bakışla değerlendirmek...

‘Tahkikat Komisyonu’nun yaptıklarını, CHP’nin kapatılma noktasına geldiğini unutmak mümkün mü? Anayasacı Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in uyarılarını... Öğrenciler, aydınlar ve demokrasiden vazgeçmek istemeyenler neler haykırıyorlardı...

CHP’li eski milletvekili Kemal Anadol, “27 Mayıs bir devrimdir ama o kadar da darbedir. Demokrat Parti’yi devirmiştir. 27 Mayıs’ın yanlışlarını ortaya koymak zorundayız” diyor haklı olarak...

27 Mayıs 1960 darbesini 12 Mart ve 12 Eylül’le eş tutabilirsiniz.

İktidarı komitenin elinden alan “Silahlı Kuvvetler Birliği” büyük baskı yaparak üç idam cezasının infazını sağlamıştır. Yassıada mahkemeleri hukuk tarihimizin yüzkarası olmuştur.

Bu konunun özeti budur!

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Anneler babalar dikkat!...

27 Mayıs 2020
Arkadaşlarından görerek, çocuklar piyano çalmak isterler.

Piyasada kendini piyano öğretmeni diye tanıtan pek çok sahtekâr vardır.

Genelde, piyano çalmak kolay sanılır... Tuşlar hazır, biraz nota öğrenmek, parmakları tuşlara yerleştirmek... İşte!.. Piyano çalmak başarılmıştır.

Aslında piyano gerektiği gibi ondan güzel tınılı, bazen kadife gibi, bazen trompet, bazen viyolonsel gibi göğüsten, derinlerden gelen bir ses elde etmek yılların çilesi sonunda elde edilir.

Konservatuarlarda genelde bir saz çalabilmek için 6 yıla ihtiyaç varken, sokaktan toplama piyano hocasıyla anne baba belki çok kabiliyetli olan çocuklarının yeteneğinin törpülendiğinin farkında bile olamayacaklardır...

Pek çok ana baba, çocuklarının piyanodan tanıdıkları bir melodinin birkaç notasını duymakla mutlu olabilirler; çocukları artık piyano çalmaktadır.

Onlara sorarsanız “zaten çocuklarının virtüöz olmasını düşünmediklerini” ileri sürerler, Biraz bir şeyler çalmaları yeterlidir.

“Biraz çalmak” biraz piyanist, ya da piyano çalıcı olmak diye kavram, meslek olamaz. Bu, biraz doktor olmak, biraz avukat olmak, biraz general olmak gibi bir şeydir.

Bu konuda sokaktan toplama piyano hocası çocuğa biraz

Yazının Devamını Oku

CHP erken seçime hazır mı?

22 Mayıs 2020
CHP’nin 24. dönem milletvekillerinden Umut Oran, siyasette üretmeye devam ediyor. Geçen hafta ‘Erken seçim hazırlığı CHP’de başlamalıdır’ başlığıyla açıklama yapan Umut Oran, iktidarın bireysel ikbal peşinde koştuğunu, işsizliğin çığ gibi arttığını, küçük esnafın yok olmak üzere olduğunu vurguladı.

Kutuplaştırmanın bu sorunları çözmeyeceğini belirten Oran, “Türk milletinin krizden çıkması ve yeni bir kalkınma hamlesi başlatabilmesi için sandıkların kurularak, millet iradesinin tecelli etmesine imkân verilmesi demokrasinin gereğidir” dedi. ‘Hodri meydan’la seçime hazır olunmadığının altını çizen Oran, “Son genel seçimin üzerinden 2 yıl geçtiğine göre referans alınacak tarih 24 Haziran 2018 genel seçimleridir. O halde son 2 yıl içinde, daha önceki yıllarda yapılmamış, denenmemiş ya da yeterli sonuç alınmamış çeşitli söylemlerin, yöntemlerin, kadroların ve kurulların değiştirilmiş, yenilenmiş olması gerekir. Örneğin, dünyanın değişim yönü de dikkate alındığında 1250 delegenin genel başkan seçtiği, ancak milyonlarca seçmenin hiçbir karara etki edemediği bir düzenden sonuç alınamadığının tespit edilerek katılımcı, demokratik yeni yöntemlerin/yapıların oluşturulması erken seçime hazırlığı olabilir” dedi.

DİJİTAL KURULTAY

Oran, CHP’nin erken seçime gitmeden önce mutlaka yapması gerekenleri şöyle özetledi:

Makamdan ayrılma yöntemi de belirlenmelidir. Her kademede 3 dönem kuralı koymak hem siyasete hareket getirecek hem de ‘sonsuza kadar koltukta’ oturma hevesini bitirip otomatik değişim sağlayacaktır.

Parti programı ‘sipariş usulü’ birkaç akademisyene havale edilip kapalı kapılar ardında yazdırılamaz. Teknoloji kullanılarak tüm ilçe, il yönetimleri ve tüm partililerle yeni program yazılmalı. Aynı yöntemle ‘dijital kurultay’ toplamanın yolları da aranmalıdır.

Muhalefet partileri erken seçime her anlamda hazırsa müstakbel Cumhurbaşkanı adayı da belirlenmiş demektir. Oysa doğru olan şey ‘birkaç kişinin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tespit etmesi’ değil, mümkün olan en geniş katılımla Cumhurbaşkanı adayımızı belirlemektir.

Adaylar, birkaç ekibin güç mücadelesi içinde dışa kapalı olarak belirlenemez. Gençlik ve kadın kolları başta olmak üzere parti emekçileri de aday gösterebilmeli. “Sen beni seç, ben seni seçeyim” anlayışına son verilmelidir.

Onlarca mesleğin yok olacağı bir dönemdeyiz. İşsizlikle nasıl mücadele edileceği, eğitimin ve sağlığın tamamen ücretsiz olacağı bir adil düzenin nasıl kurulacağı ortaya konularak, iktidarla farkın altı çizilmeli.

Yazının Devamını Oku

Aşı, ticari ürün değildir

21 Mayıs 2020
'Aşı insanlık malıdır’ başlıklı dünkü yazınız vesilesiyle aşılar hakkındaki genel kanaatimi özetledim.

BİR: Aşılar halk sağlığının ‘en önemli’ koruyucu uygulamalarından biridir.

İKİ: Aşılar, bunları sadece kazanç sağlamak için üreten ‘şirketlerin’ ve onlarla işbirliği içinde olan bazı ‘vakıfların’ inisiyatif ve insaflarına bırakılmaması gereken, bazıları ‘stratejik’ öneme sahip ürünlerdir. Bunlar sermayeye teslim edilerek tatlı kârlar için yatırım aracına dönüştürülemez.

ÜÇ: Bazı ortak hususiyetleri olsa bile hiçbir aşı diğeri ile kıyaslanamaz, tümü aynı kategoride değerlendirilemez. Her birinin ayrı endikasyonu vardır, bazıları toplumun tamamına, bazıları özel risk gruplarına, bazıları özel durumlarda uygulanır. Tek bir şirketin bile 41+14 aşısı olduğunu, bunların hepsini herkese yaptırmak isteyebileceklerini unutmayalım.

DÖRT: Aşıların üretimi hükümetin denetimindeki ‘resmi’ bir kuruluş (Hıfzıssıhha gibi) tarafından yapılmalı ve herkes için ücretsiz olmalıdır. İnsanlar, aşıların ticari ürün olmadığından emin olmalıdır.

BEŞ: Hangi aşıların ‘stratejik önemi’ olduğu ve aşıların endikasyonları, her bir aşı için ayrı ayrı ‘bağımsız bilim kurulları tarafından’ belirlenmelidir.

Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

‘Aşı insanlık malıdır’

20 Mayıs 2020
Dünya çapında 120 civarında aşı çalışması var. Bunların 10-15’i de önde gidiyor. Yine bu sütunlarda duyurmuştuk, önde gidenlerden biri de Almanya’da Prof.Dr. Uğur Şahin ve eşi Doçent Dr. Özlem Türeci’nin kurucu ortaklarından olduğu BionTech firması. Çinli Fosun Pharma’nın ABD’li Pfizer ile geliştirdiği aşının insanlar üzerinde denenmesine başlandı. Keza Oxford’daki araştırmada da epey yol alındı. Türkiye’de çalışmalar var.

Ama aşı bulunmakla bitmiyor. Büyük yatırım gerekiyor. Üretimi ve ülkelere satışı/dağıtımı kolay değil. Dolayısıyla bir yandan aşı haberi beklerken, bir taraftan ikinci ve üçüncü safhalar için kavga başladı bile.

Avrupa’nın en büyük ilaç şirketi Sanofi, ABD ile bir ön anlaşma yaparak, aşının ilk olarak Amerikalılara yapılmasının önünü açtı. ABD hükümeti riskleri paylaşma konusunda yatırım yaptığı için ön siparişte de en büyük hakka sahip. Bu da gösteriyor ki üstü örtülü bir kavga sürüyor. Merkel’in bir süre önce aşı için Avrupa’da 7.5 milyar Euro toplaması boşuna değil. Buna ilaveten de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier art arda verdikleri demeçlerde‚ aşının bir insanlık malı olduğunu işaret ettiler. Umarız bu çağrıya diğer ülkeler katılır da aşıya ulaşılabilirliğin önündeki engeller kalkar.

GÜNÜN SÖZÜ
“180 defa olsa da tekrar etmek çok güzeldir.” (Osmanlı atasözü)

VATANDAŞ AKLINI BAŞINA TOPLAMALI

AVCILAR’dan bir dostumuz telefon etti ve “Bu insanlar ne zaman akıllı olacak” diye yakındı... Gördüğü vahim durumu yazmamızı istedi.

Bir polis kontrolünde, durdurulan bir aracın içinden dört kişi çıkmış. Her şey kural dışıymış. Yani sosyal mesafe kuralı yokmuş. Dördü de alkollü, ikisi de ayrıca uyuşturucu çekmiş. Maske var mı yok mu diye sormaya da gerek yok. Karakola götürülmüşler. Yolda denetime çıkan görevli polisler kendi şubelerinin amirlerine bilgi vermişler. Onlardan aldıkları talimat uyarınca, önce sosyal mesafeyi bozmaktan üç, sokağa çıkma yasağına uymamaktan da bin olmak üzere toplam dört bin lira ceza yazılmış hepsine. Ayrıca sürücüye ayrı işlem yapılmış, ehliyeti alınmış, araba da karakola çekilmiş.

Dostumuz diyor ki

Yazının Devamını Oku