Veli Şakır

Siyaseti gerenlere fıkra gibi bir anı!

23 Eylül 2008
Siyasette bir çekişmedir, çatışmadır, gidiyor.

Yazının Devamını Oku

Noterler hem tescil hem satışa talip ama

20 Eylül 2008
Noterler bir şekilde herkesin işinin düştüğü kurumlar. Bazen ödenen rakamlardan yakınılsa da hukuk sisteminin en önemli dallarından biri. Ancak, son düzenlemelerle biraz dertliler. Özellikle de yeni yılda yürürlüğe girecek, ikinci el araç satışlarıyla ilgili düzenlemeden. Noterlerin yaptığı işlemleri artık emniyet birimleri yürütecek. Bu hafta, Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Noter Odası Başkanı Halil Ayhan Serim’le söyleştik. 

İkinci el araç satış işlemlerini artık emniyet birimleri yapacak. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Şimdiye kadar noterliklerde yapılan ikinci el araç satış işlemlerinin trafik bürolarında yapılması kararlaştırıldı. Bu uygulama değişiklik olmazsa, 1 Ocak 2009’da yürürlüğe girecek. Hükümetimizin özelleştirme politikalarına taban tabana zıt olan uygulama, noterlerle çevrelerinde çok büyük rahatsızlık ve huzursuzluk yarattı. Alım-satım bir akit olup, hukukçular yapmalıdır. Mirasen gelen araçlar, vekaleten, şirketleri temsilen, vesayet altındakileri temsilen yapılacak satış işlemlerinde hukuk bilgisi gerekmektedir. Ülkemizde bin 633 noterin tamamı hukukçudur. Hukukçu olmayan trafik görevlilerinin hukuki işlemi yapmasının doğru olmayacağını düşünüyorum. Ülkemizde adliye dahi olmayan küçük ilçelerde noter mevcuttur. Oysaki trafik büro sayısı yeterli değildir. İşin bir de sosyal boyutu bulunmaktadır. İkinci el araç satışları noterliklerin gelirinin yarıya yakınını oluşturmaktadır. Bu gelirin ve işin azalması halinde ülkemiz noterliklerinde sayısı binleri bulacak personelin azaltılması sonucunu doğuracaktır. Devletimiz halkın haklı şikayetlerine neden olan satış işleminden alınan harç-damga ve değerli kağıt bedellerinden şu anda trafik dairelerine geçtiğinde olacağı gibi, vazgeçmelidir. Böylece ülkemizin her yerinde hizmet veren noterliklerde bu hizmet hem ucuza, hem de hukukçu kimliğimizin güvencesiyle sağlıklı ve sorunsuz verilecektir. Trafik polisinin görevi trafiği kontrol ve düzenlemek olmalıdır. Bugün trafik daireleri sadece tescil yaptığı halde vatandaş günlerce sıra beklemektedir. Bir de satış işlemi verilince trafik daireleri bunu nasıl yapacak? Ayrıca gerekirse Türkiye Noterler Birliği olarak araçların tescil işlemlerini de yapacak imkanımız vardır. Bu takdirde hem tescil, hem de satış işlemi yaparak devletimizi ağır bir yükten kurtarabiliriz.

ALINAN PARALAR DEVLET ADINA

Notere herkesin işi düşüyor, ancak ödenen rakamlar şikayet konusu. Bir çalışma yapılacak mı?

- Halkımız noterliklerde ödedikleri paraların yüksekliğinden haklı olarak yakınıyor. Bunun en önemli nedeni işlemlerden noterin devlet adına (Maliye) tahsil ettikleri harç, damga vergisidir. Biz bu paraları vatandaştan devlet adına alıyor ve Maliye’ye yatırıyoruz. Vatandaş paranın notere kaldığını düşünüyor. Bizde de noter işlemlerinde ilgililerden tahsil olunan bu paraların kaldırılması gerekir. Vatandaş sadece makul bir noter ücreti ödeyerek işlemini yaptırabilmelidir.

AB UYUM YASALARI BİZE DE UYGULANABİLİR

Karşılaştığınız sorunlar neler? Yargı yükünün azaltılmasında noterlere görev verilebilir mi?

- Bugün tüm dünyada ve AB’de gayrimenkul satış sözleşmeleri noterde yapılmaktadır. Tapu dairelerinin görevi sadece sicil tutmaktır. Oysa gayrimenkul satış işlemi ve buna bağlı ipotek tesisi, intifa, irtifak hakları gibi tüm akitleri hukukçuların yapması gerekir. Biliyorsunuz TBMM devamlı Avrupa Birliği’ne uyum yasalarını çıkarmaktadır. Yargının konusuna giren, örneğin veraset belgesi verilmesi gibi bazı işlerin noterlere verilmesi gerekir. Bu takdirde hakimlerimizin iş yükü azaltılarak onlara daha rahat ve sağlıklı ortam sağlanabilir.

İzmir 22. Noteri

1952 yılında Akşehir’de doğan Halil Ayhan Serim, Ankara Hukuk Fakültesi mezunu. 8 yıl Muğla’da avukatlık yaptı, ardından Osmancık, Alanya ve Marmaris’de noterlik görevlerinde bulundu. Halen İzmir 22. Noteri olarak görev yapan Serim, İzmir Noter Odası Başkanı ve Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

CHP’de zorlu yarış ekimde noktalanacak

17 Eylül 2008
CHP, bir süredir İzmir’e yükleniyor. Nedeni belli; AKP işe el attı. Yani, Başbakan talimatı bir emir: "İzmir’i alın". Bunun için de yoğun çalışmalar var. CHP cephesinde "kaleyi koruma" arayışları.

Sadece o kadar mı?

22 Temmuz seçimlerinde yüzde 36 olan oy oranını daha yükseklere taşımak.

En azından efsane Başkan Ahmet Piriştina’nın yakaladığı yüzde 48.

Zaten buna yakın oranlar olmadan da CHP’nin işi zor.

Metrodaki gecikme, ulaşım sorunları, başarısız bürokratik yönetim ve arsenikli su krizi ciddi sancılar yarattı.

Bu yüzden de ince elenip sık dokunuyor.

Ve bunun göstergesi hem CHP Lideri Deniz Baykal’ın, hem de "Baba" ve "Dede" lakaplı Genel Sekreter Önder Sav’ın İzmir çıkarmaları.

Son dönemlerde Baykal - Sav ikilisinin topluma ciddi ölçüde güven verdiği bir gerçek.

Bir elmanın iki yarısı; Sav ve Baykal. Tutarlı bir çizgi. Karşılıklı sevgi ve saygı.

CHP içinde yeni bir dönem.

Bu yüzden de Baykal ve Sav İzmir için de ciddi analizler yapıyor.

Malum İzmir karışık.

Başkan Kocaoğlu’nun bir çizgisi var. Ama onun yokluğunda "Abdurrahman Çelebi" olanlara ne demeli!

"Bay yüzde 10’lar", "Her şeyi ben bilirimciler", "mangalda kül bırakmayanlar".

Öyle olunca da Baykal’dan sonra Sav da işe el attı.

Benim beklediğim de buydu.

Herkes Baykal’ın peşindeydi, ben Sav’ın temaslarını izledim.

Değerlendirmelerini.

Ve sevindim; Sav’ın ağırlığı İzmir için bir şanstır.

Yanlış yapılmaması adına. Ve bazı değerlendirmeleri.

Dedi ki Önder Baba, "Belediye Başkan adaylarımızı YSK takviminden önce açıklayacağız. Başarılı başkanlarımızı değerlendireceğiz. Kemalizm bayrağı altındaki herkese elimizi uzatacağız. İzmir sert bir kayadır. İzmir’in ne olduğunu göstereceğiz".

Bir de "marangoz hatası"na dikkat çekti.

"AKP bir marangoz hatasıydı, bu kez düzelecek" değerlendirmesinde bulundu.

Sav’a göre, CHP Türkiye mobilyasına oturmaya layık bir parti.

Ben özetleyeyim mi:

"CHP İzmir adayları büyük olasılıkla ekim ayı içinde açıklanacak. Vizyonu olan, geçmişi temiz ve Kemalist isimler öne çıkacak. CHP merkez sağ seçmene de kucak açacak".

Erdal  Kalkan  sürprizi olur mu?

Erdal Kalkan, deneyimli bir isim. AKP’nin sosyal demokrat kökenli İzmir milletvekili. Birçok insanın gözünden kaçtı belki, ama hem Başbakan Erdoğan’ın, hem de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın desteği ile önemli bir göreve getirildi:

"AKP Siyasi ve Hukuk İşleri Başkan Yardımcılığı".

Yani; Dengir Mir Mehmet Fırat’ın yardımcısı. Fırat, AKP’de Genel Başkan Yardımcısı ve ilk kabine revizyonunda "koltuğu kesin" denilen isimlerden.

Belki o zaman Kalkan için de yeni bir kapı aralanmış olacak.

AKP seçim işlerine sosyal demokrat bir Başkan. Ve de özellikle "son ciddi kale" İzmir’i düşürmek için "bir bilen".

Bunlar İzmir kulislerinde yoğun bir şekilde konuşuluyor.

Kalkan ise çalışmaya devam ediyor.

Birçok İzmirli’den daha İzmirli gibi İzmir’in sorunlarına neşter vuruyor:

"Arsenikli su sorun, ama İzmir’in önemli sancıları var; işsizlik, ulaşım ve kimliksizlik gibi. Turizmde bir yol alınamamış. Aliağa, Menemen, Karşıyaka hattında doğru dürüst otel yok. Ulaşım, konut gelişmemiş. Bunun nedeni ufuksuz yöneticiler".

Ya başkanlık? Herkes, her yerde bunu soruyor.

Kalkan, "Ben milletvekilliğinden memnunum. Görevimi yapıyorum" diyor.

Ama, ya Başbakan "Git Erdal İzmir’e" derse. Ne der? Karşı çıkabilir mi?

Kim bilir? Onu da zaman gösterecek.
Yazının Devamını Oku

İzmir-İstanbul altı saate inecek

13 Eylül 2008
Bir dönem hikayelerinin vazgeçilmez kahramanları onlar... Sevgililerin buluştuğu, anaların çocuklarını gözleri yaşlı uğurladığı istasyonlardan, yıllarca hasret ve vuslat yüklü vagonlarla sefer yapan trenler. Ülkemizde hep arka plana itildiler nedense, birçok gelişmiş ülkede en büyük ulaşım aracıyken. Bu hafta, TCDD 3. Bölge Müdürü Sabahattin Eriş ile gelişmeleri konuştuk.

İzmir’de demiryolu neden önemli? Demiryolunun geçmişi hakkında bilgi verir misiniz?

İzmir’de demiryolları oldukça önemli. Öncelikle en yaygın kent içi demiryoluna İzmir sahip. (Aliağa-Cumaovası arasında yaklaşık 80 km.) Öte yandan ülkemizde uluslararası bir limana ve uluslararası bir havaalanına demiryolu erişimi olan yegane şehir. Ege Bölgesi perspektifinden bakıldığında; demiryolları iki önemli liman (İzmir, Bandırma) önemli iskelelerin bulunduğu Nemrut Körfezi’ne ve havaalanına, çok sayıda organize sanayi bölgesine (Manisa, Denizli, Kemalpaşa, Akhisar, Torbalı, Kaklık gibi) erişim sağlamakta. Ege Bölgesi demiryolları üç ana hat ve bunlara saplanan tali demiryollarından oluşuyor. Bin 300 kilometre civarında. Bir İngiliz şirketi inşa etmiş ve Menderes havzasına hitap eden İzmir-Denizli; Gediz havzasını yalayan İzmir-Manisa-Afyon. Yine bir liman kenti olan Bandırma’ya uzanan Manisa-Bandırma hattı. Üzülerek ifade edelim ki cumhuriyet tarihinde bin 300 km demiryolunun sadece 57 km’si yeni yapım (Menemen-Aliağa, Çiğli-Menemen ve Şirinyer-Adnan Menderes 2. hatlar). Demek ki bugün trafik altındaki demiryollarının yüzde 95’i Osmanlı’dan kalmış. 1950’den itibaren kaderine terk edilen demiryollarının 2003’ten itibaren devlet politikası haline dönüştüğünü söyleyebiliriz. Eskişehir-Ankara arasında test sürüşleri devam ediyor. Saatteki hız 250 km. Ankara-Konya hızlı tren hattının alt yapısı bitmiş üst yapı inşaatı devam ediyor. Ankara-Sivas hızlı treni ihale aşamasında. Ankara- İzmir projelendirilmiş. Ve tabii ki asrın projesi olarak nitelendirebileceğimiz Marmaray projesi.

Tren, 20 tonluk 900 TIR’a bedel

Ya demiryolları ile ilgili yeni planlar, projeler, hedefler? Örneğin 25 yıl sonrası?

Yeni demiryolları projeleri İzmir-Ankara, İstanbul-İzmir, Bursa-İstanbul hızlı trenleri diye sıralanabilir. 25 yıl sonra özellikle demir, çelik, kömür, akaryakıt, mermer gibi maddelerin karayolunda taşınmayacağını umuyoruz. Akaryakıt tankerleri ile otomobilleri, kamyonlarla otobüsleri şehiriçinde iç içe, yan yana götüren trajik ulaşım biçimine çare bulmalıyız. Üzerine konteyner veya mermer bloklarının düştüğü otomobillerde can verenler, bizim insanımız. Ortalama her gün 15 kişinin hayatını kaybettiği karayolu, trafik kazalarını kanıksayamayız. ABD’de tek trenle taşınan yük 18 bin tonu buluyor. Bir tren eşittir 20 tonluk 900 TIR.

EGERAY kent içi ulaşımı kökten değiştirecek

Demiryollarına yapılan yatırımlardan bahseder misiniz? Demiryolu ulaşımı hangi noktada?

1993’ten itibaren başlayan ve yürekler acısı bir demiryolu sistemini yenilemeye odaklanmış 3. Bölge; bin 200 km civarındaki yolunu yenilemiş, yük taşımacılığı bu yıl 3 milyon tonu aşacak hale gelmiştir. Yenilenmesi gereken Aydın-Denizli arasındaki bölüm ise 2009 sonunda tamamlanacak. Önemli bir proje de EGERAY. Yani Alsancak-Aliağa-Cumaovası istasyonları arasında yapılacak metro standardında elektrikli tren işletmeciliği. Bu proje kent içi ulaşımı, ana omurga itibarıyla, raylı sistemlerin üzerine oturtmayı hedefliyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile yürütülüyor. Proje toplam maliyeti 700 milyon dolar civarında. 2009 içinde bu sisteme Torbalı, 2010’da ise Manisa’nın entegre edilmesi planlandı. İzmir-Torbalı-Tire hattında 5 olan sefer sayımız bugün 12. Bütün seferler dolu. Günde ortalama 2 bin kişiyi Ödemiş ve Tire’den alıp getiriyoruz. Karayolu araçları ile aynı zaman ve konforda. Üçte bir fiyatına. İzmir-Bandırma tren, Bandırma-İstanbul feri- bot bağlantısı ile İzmir-İstanbul 7 saatin altına inmiş durumda. Yakında yurt dışından gelecek set trenlerle bu kesimde deneme seferlerine başlayacağız ve İzmir- İstanbul 6 saate inecek. Demiryolu, dünyanın en güvenli, çevreci, ekonomik ulaşım biçimidir. Tabii ki hiçbir ulaşım biçimi, sadece diğerinin rakibi değil, ancak birbirini bütünler. Türkiye’deki durum, bunun tam aksi. Karayollarına aşırı yük binmiş. Ülkemizdeki kamyon ve TIR sayısı, OECD ülkelerinin tamamından fazla. Mutlaka ağır yük trafiğinin yüzde 25’ini en geç 10 yılda demiryollarına aktarmalıyız. Aksi halde her 17 yılda bir, her aile bir ferdini trafik kazasına kurban verecektir.
Yazının Devamını Oku

Bildik pazarlıklar

9 Eylül 2008
Seçim tartışmaları başladı.<br><br>Siyasiler ev gezilerini sıklaştırdı.

Yazının Devamını Oku

Atatürk’ü canlandırmak

6 Eylül 2008
SanırIm her Türk’ün rüyasını süsleyen ama cesaret isteyen bir iş, Atatürk’ü canlandırmak. İzmirli bir iş adamı benzerliğiyle bu fırsatı yakaladı. Bu hafta, çeşitli dizilerden sonra şimdi de bazı etkinliklerde Ulu Önder’i canlandıran ve her fırsatta Atatürk’ün yaşam ve düşün şeklini kendine klavuz edindiğini söyleyen Yavuz Hekim ile söyleştik. > Atatürk’ü oynamak nasıl bir duygu? Nasıl hazırlandınız?

> Atatürk’ü oynamak, canlandırmak, onun fikirlerini, duygularını yansıtmak, kendi adıma, ulaşılacak en büyük onur, şeref ve gurur. Mustafa Kemal Atatürk’ü film ve gösterilerde canlandırırken bir çalışma veya hazırlık yapmadım. Rollerde, canlandırmalarda bildiğiniz Yavuz Hekim tüm doğallığıyla ve normal haliyle canlandırma yapıyor. Gerek hayata bakışım, gerek duruşum benim rollerdeki ifadelerimle aynıdır. Senaryoyu ve replikleri okurken mümkün olduğunca hissetmeye ve kendimi yüce Atatürk’ün yerine koymaya çalışıyorum.

> Atatürk’ün eli değse İzmir’de neler olurdu ya da neler olmazdı?

> Yüce Atatürk İzmir’den çok ülkemize, dünyaya eli değse tabii ki büyük bir otoriteyle ve sükunetle hiç bir çatlak ses vb. gibi söylemler olmadan yaşamımızı sürdürür, ekonomik ferahlık içersinde olurduk. Hal böyle olunca ekonomik rahatlığın verdiği pozitif psikoloji ile şu an dünyada ilk üç süper gücün yerinde büyük Türkiye ve yüce Türk ulusu olurdu. Atatürk, şu an ömrü vefa etmediği için yoksa, bizler varız, 70 milyon evladı var. Atamızın; "Beni görmek demek benim yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyor ve hissediyorsanız bu kafidir" sözünden de anlaşılacağı gibi Atatürk’ün ideası, ilke ve inkılapları doğrultusunda, şehrimize Atatürk’ün eli değmesini bizler manen ve fiziken, işlerimizde, okullarımızda ne nam altında, hangi işle ilgileniyorsak ilgilenelim, en iyisini yaparak sağlayabiliriz.

Sıfırdan zirveye

1977 İstanbul doğumlu. 13 yaşında Gebze-Haydarpaşa trenlerinde su ve simit satarak başladığı iş hayatını, kurucusu olduğu prefabrike yapılar üreten Egekons ve motoryat üreten, İzmir Tersanesi Komutanlığı’nın savaş gemilerinin yenileme işlerini alan Hekim Gemi İnşa A.Ş. firmalarının yönetim kurulu başkanı. Yerel seçimde bir ilçe belediye başkanlığına aday olmayı düşünen Hekim’in hedefinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı var.

İzmir’in vasıfları çok olmalı

> Bir iş adamı olarak İzmir’i ve Türkiye’yi, ekonomik gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

> Ülkemiz ve İzmir ekonomisi için söyleyeceğim tek söz, her şey mükemmel ve çok iyi olacak. Biz ülkece, milletçe çok büyük bir ulusuz. O kadar, dış etkenler, psikolojik saldırılar, manipülasyonlar olmasına rağmen dimdik ayaktaysak sebebi ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal’in attığı sağlam temellerdir. İzmir liman şehri mi? Turizm şehri mi" söylemlerine her zaman verdiğim cevap gibi yine aynı şekilde ifade ediyorum: İzmir tüm bu vasıfların hepsi olmalı ve olabilir. Şehrimizdeki yerel yönetimle, sivil toplum örgütleri birleşip İzmir turizm komisyonu, İzmir liman komisyonu, İzmir tekstil komisyonu, İzmir tarım komisyonu gibi yapıların şehrimizde uygulanması ve önü açık, tüm iş ve sosyal kolları geliştirmeye yönelik, İzmir’i kalkındırmak için sözde 3. büyük şehir değil hakikatte 3. büyük şehir yapılması için çalışmamız gereklidir.

Onurlu bir görev üstlenmenin gururu

> Ulu Önder Atatürk’ü oynadıktan sonra sokaktaki vatandaştan, çevreden nasıl tepkiler aldınız?

> İlk olarak yazar İpek Çalışlar’ın romanından yapılan, "Latife Hanım" belgeselinde rol almıştım. Akabinde Mustafa Altıoklar’ın dizisi "Emret Komutanım"ın özel bölümünde, üçüncü olarak da 29 Ekim’e yetiştireceğimiz, yönetmen Tahsin İşbilen’le yürüttüğümüz kısa filmde Ulu Önder’i canlandırıyorum. Bu rollerden sonra gelen eleştiriler hep olumlu oldu. Zor bir işi başarmanın gururunu her seferinde bir kez daha yaşıyorum. Allah bana ülkemizin kurucusunu birçok projede canlandırmayı nasip etti. Benim de görevim, Atatürk’e, büyük Türk milletine layık vatan evladı olarak kalmak ve Atatürk’ün ilke ve prensiplerini gücüm yettiğince uygulamak, uygulatmak ve ülkemizde taş üstüne taş koyarak, gerek iş yaşamımla gerek diğer aktivitelerimle hizmet etmektir.
Yazının Devamını Oku

Partilerde hummalı seçim çalışmaları var

3 Eylül 2008
Yerel seçim sürecine girilmesiyle birlikte İzmir’de ve Ege’de siyasi partiler çalışmalarını hızlandırdı. Seçime Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla start veren iktidar partisi AKP, ilçe kongreleri sürmesine karşılık yoğun bir tempo içinde.

"Nöbetçi vekil" projesiyle her hafta bir milletvekilini il merkezinde vatandaşlarla bir araya getiren AKP, "ön yargı timleri" ile de ev gezilerini sürdürüyor.

Özellikle Büyükşehir’i oluşturan ilçelerde gençlik ve kadın kollarından oluşan üç kişilik ekiplerle kapı kapı dolaşan iktidar partisi, genel merkez tarafından hazırlanan el ilanlarıyla da hükümetin icraatlarını anlatıyor, yerel seçimler için oy istiyor.

AKP ilçelerde yeni üye kayıtlarını da hızlı bir şekilde sürdürüyor.

Yaza ve sıcaklara rağmen.

Yapılacak anketlerle özellikle ilçelerde "sevilen isimler" de belirlenecek. Adaylık sürecinde vatandaşlardan destek bulan kişiler değerlendirilecek. Büyükşehir için gözler Tayip Erdoğan’da. Belirleyici o. İlçelerde ise şimdiden onlarca aday var. İktidar partisinin işi zor.

Büyükşehir adaylarını merak ediyor musunuz? Büyük ölçüde sır. Benim size aktaracaklarım daha önce yazdığım, kulislerde konuşulanlar: Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy, İzmir milletvekilleri Taha Aksoy ve Erdal Kalkan, Futbol Federasyonu’nun çiçeği burnunda Başkanı Mahmut Özgener.

CHP’nin çalışmalarında durum

Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı elinde bulunduran CHP ise, çalışmalarını hedef bölgelerde yoğunlaştırdı. Özellikle de varoşlarda.

İl Başkanı Kemal Karataş, "Gecekondu insanını kazanmalıyız" diyor. Başkanın bu yönde hazırlıkları da var.

Arsenikli su tartışmaları, 11 yıl sonra gündeme gelen susuzluk ve metrodaki gecikme Aziz Kocaoğlu’nu zorlayan faktörler.

Kentin tepe bölgelerine adeta çıkarma yapan CHP, buralarda kahvehane toplantıları gerçekleştiriyor.

Dert dinleniyor, "barış çubukları" içiliyor.

Yerel seçimler; CHP Lideri Baykal içinde "yaşamsal önem" taşıyor. Olmak ya da olmamak.

Baykal, parti içinde "kendini ekarte etme" planlarını yakından izliyor.

Bunun için de ince eleyip sık dokuyor. Bir yandan birkaç puan fazla oy hesabı, bir yandan kulislerde sıkça konuşulan "Brütüs söylemleri". Yani seçimlerden sonra Baykal için planlananlar!

CHP örgütünün de, seçmeninin de istemi belli aslında; HUZUR.

MHP otobüsü

22 Temmuz seçimlerinde partinin ülke genelinde aldığı oy oranını İzmir’de yakalayan ve dört milletvekili çıkarma başarısı gösteren MHP ise, çalışmalarını artırdı. "İzmir isterse olur" sloganıyla hazırlıklarını sürdüren MHP’de adaylığı açıklanan Musavat Dervişoğlu, "arı gibi".

MHP; her ilçeye uygun projeler üretiyor. 20 klasör tamam.

Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin İzmir’e gönderdiği seçim otobüsüyle turlara başlayacak MHP, köylere ağırlık verecek.

DSP köylerde

Bir başka "köy eksenli" çalışma başlatan parti de DSP.

Meclisin kapanmasıyla birlikte iki "ithal" İzmir milletvekilini de çalışmalara dahil eden DSP; köylerde dert dinliyor.

DSP’nin kesinleşmiş adayı yok. Gelişmeleri izliyor. Parti içinde CHP ile ittifak tartışmaları da yoğun. Bu konuda net kararı önümüzdeki süreç gösterecek.

Sokak çocuklarını güldüren sünnet

Biliyorsunuz, son dönemlerde zenginlikler hep sünnetten, nikahtan.

Yani; nikahlar ve sünnetler çok bereketli.

Malvarlığında zenginlik saptananların kılıfı hazır; sünnete çok gelen oldu ya da nikahımızda öyle bir takı takıldı ki...

Bunlara alıştık.

O yüzden de önyargılı bakar olduk nikahlara, sünnetlere.

Hatta gitmez olduk, bu iş siyasette malzeme olarak kullanılalı beri.

Ama bunun dışındaki örnekler de var.

Takdir toplayan.

Bunlardan biri geçen hafta gerçekleşti.

AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, oğlunu sünnet ettirdi.

Sevilen, sayılan bir insan Aydın Şengül.

Geleni çok oldu.

Bir de iktidar partisi il başkanı olmak.

Hem de İzmir’de.

Öyle olunca da "bereketli bir sünnet"ti tabi.

Ama Aydın Şengül, örnek bir tavır sergiledi.

Türk örf ve adetleri gereği takı takmak isteyenlere "hayır" demedi.

Ancak adres gösterdi.

Dedi ki; "Takı yapacaksınız kabulümdür, ama hepsini Sokak Çocuklarını Koruma Çocuklar Geleceğimizdir Derneği’ne bağışlayacağım".

Öyle de yaptı başkan.

Sokak çocukları yararlandı bu işten.

100 küçük, 32 yarım, 22 tam altın, 2 altın lira, 2 küçük altın lira, 1 adet Osmanlı lirası ile yaklaşık 3 bin YTL tutanak altına alınıp yetkililere teslim edildi.

Böyle sosyal projelere böylesi katkılar ne güzel!

Özlemiştik doğrusu.
Yazının Devamını Oku

Karadziç’in yakalanması acıları hafifletmedi

30 Ağustos 2008
YILLAR sonra ana yurda mecburen dönen Boşnaklar, artık ülkenin birçok yerinde kurdukları sivil toplum örgütleriyle, kültürden sanata, eğitimden spora kadar bir çok alanda faaliyet gösteriyor ve Balkanlar’la ilişkileri geliştirmeye çalışıyor. Bu hafta Türkiye’deki Boşnaklar’ın örgütlenmesinde büyük emeği olan Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu Onursal Başkanı ve Bosna Hersek Fahri Konsolosu Kemal Baysak ile söyleştik.

Türkiye’de Boşnak dernekleri yaygınlaşıyor. Kaç derneğe ulaşıldı, federasyon yapılanmasından bahseder misiniz? Boşnaklar etkin bir sivil güç olarak neler yapıyorlar?

- Türkiye’de şu anda 25 Bosna Hersek ve Bosna Sancak Kültür Derneği adlı dernek var. Adana, Ankara, Adapazarı, Bursa, Çanakkale, Biga, İstanbul, İzmir, Manisa, Eskişehir, İnegöl, Karamürsel, Karacabey, Urla ve Aliağa Çakmaklı’daki kültür ve yardımlaşma dayanışma dernekleri Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu çatısı altında bir araya geldi. Kayseri ve Sivas’ta da yeni dernekler kurulacak. Federasyondan önce derneklerimiz Türkiye ile Bosna Hersek arasında ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık, spor, turizm ile her alanda iş birliğinin gelişmesi için çalışmalara yapmaktaydı. Bu çalışmaların kalıcı ve devamlılık sağlayabilecek projeler olması ve duplikasyonu önlemek için federasyon çatısı altında daha etkin çalışmalar yapılabileceği görülerek birleşildi. Federasyon, Türkiye ile Bosna Hersek arasında çocukların ve gençlerin karşılıklı misafir edilmeleri, kültürel, sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, spor, turizm gibi konularda işbirliğinin geliştirilmesi için çalışıyor. Fuarlara katılarak karşılıklı ticaretin geliştirilmesi sağlanıyor. Lise düzeyindeki okullar, üniversiteler, belediyeler ve şehirlerarasında ortak çalışmalarla Türkiye ile Bosna Hersek ve Balkan ülkeleri arasında iş birliğinin, dostluk ve kardeşliğinin geliştirilmesine çabalanıyor. Tarihi, kültür, sosyal ve akrabalık bağlarıyla çok yakın olduğumuz bu kardeş ülkelerle sivil toplum kuruluşu olarak çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor.

Kalıcı proje şart

Türkiye’deki Boşnaklar kültürel ve ekonomik yaşamda ne kadar varlar? Ne bekliyorlar?

- Boşnaklar Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği ve ayrılmak zorunda olduğu topraklardan, Osmanlı bölgelerinden göç eden muhacirler gibi, ana vatana sığınmış, Türk ulusunun asil evlatları olarak ülkenin yaşadığı her türlü zor ve güç anlarını paylaşmışlardır. Çanakkale savaşlarında Boşnaklar ordumuzun yanında yer almış ve 17 bin Boşnak şehit olmuştur. Türk toplumunda ekonomik, kültür, sosyal, eğitim, sağlık gibi her alanda çalışmış, ülkenin ferdi olarak iş alanında sosyal, kültürel, politika ve siyasetinde daima yer alarak belediye meclisi üyesi, başkan, milletvekili, bakan olarak da görev alarak ülkeye hizmet etmişler ve bu hizmetlerine de devam etmektedirler. Beklentileri ise, Türkiye ile Bosna Hersek ve Balkan ülkeleriyle Türk dünyasında daha etkin ve kalıcı projelerin yapılabilmesidir. Ayrıca, Türk varlığının sürdürülebilmesi de en büyük özlemleridir.

Kemal Baysak faal bir insan

1933’te İzmir Karşıyaka’da doğdu. 1951’de Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü Metal İşleri Bölümü’nden mezun oldu. Cemal Tercan, Salih Şükrü Baysak ve Şükrü Baysak ile 1954’te TERBAY Şirketler Grubu’nun temelini attı. TERBAY Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdürmektedir. 1994’te DYP’den Karşıyaka Belediye Başkanı seçildi. EBSO Yönetim Kurulu Üyeliği ve Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği, İAOSB Yönetim Kurulu Üyeliği ve İdari Komite Başkanlığı görevlerinde bulundu. Dokuz Eylül Dağcılık ve Doğa Severler Kulübü Onursal Başkanı, Dağcılık ve Doğa Severler Kulübü Kurucu Üyesi ve Karşıyaka Rotary Kulübü üyesidir. Bir dönem Karşıyaka Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulundu. İzmir Bosna Sancak Kültür ve Yardımlaşma Derneği ve Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu Onursal Başkanı’dır. Sarajevo Fahri Hemşehrilik unvanına sahiptir.

SUÇLULAR YAŞANAN SOYKIRIMI KABUL ETMELİ

Karadziç’in yakalanmasını nasıl yorumluyorsunuz? Duygularınız?

- Soykırımın sorumlusu, 300 bin şehidin, 125 bin gazinin, tecavüze uğrayan 20 bin civarında genç kız ve kadının, çocukların, yaşlıların yaşadığı bu trajedi Batı dünyasınca bilinmekte. Bundan sorumlu olan Radovan Karadziç ve onun yardımcısı Ratko Mladiç ve yandaşları bana göre kaçak değildir. Sırbistan ve Batı tarafından bu güne kadar korunan, himaye edilen bu kişinin yakalanması diye bir olay yoktur. Sırbistan’ın 13 yıldır koruduğu bu adam, Avrupa Birliği’nden sağlanacak menfaat için savaş suçları mahkemesine gönderilmiştir. Bu adama yakalandı denilmesini doğru bulmuyorum. Çünkü geçen zaman içinde hep birlikteydiler. Savaş suçları mahkemesine teslim edilmesi şehitlerimizin, gazilerimizin, tecavüze uğrayanların, doğup büyüdükleri yaşadıkları yerden ayrılmak zorunda olanların acısını hiçbir zaman hafifletmeyecektir. Bu olayı, Batı dünyası, Avrupa Birliği ve onların "maşası" Sırbistan, yüz karası ve adi bir suç olarak sonsuza kadar boyunlarında taşıyacaklardır. Dileğim Karadziç ve diğerlerinin ölünceye kadar hapiste yaşamaları ve yaşanan soykırımı kabul edip suçlusu Sırbistan’ı ve Bosna Hersek’teki Sırpları suçlu bulmayan mahkemenin kararını düzeltmesidir.
Yazının Devamını Oku