1 Kasım 2005
MEHMET, seni tebrik ediyorum kardeş. Elinde ne kadar kaliteli oyuncu varsa onunla bir 11 düşünmüşsün. Benim bir iddiam vardır, ‘Futbol iyi futbolcuyla oynanır’ derim. Sen de öyle düşünüyorsun ki, bütün kaliteli oyuncuları ilk baştan sahaya sürdün. Bu kadar hücum zenginliği, ancak bu düşünceyle üretilirdi. İyi düşündün, karşılığını da aldın. Beşiktaş’ın tribünde oturan insanı, uzun zamandır böyle keyif almamıştı. Bu büyük seyirciye layık top oynandı. Hücumu düşündü, çok da gol pozisyonu oldu, çok da gol..
Beşiktaş’ın defansında zaaf var. Bu kadar kısa sürede oraya bir antrenörün eli değmez. Belki çok iyi niyetli çocuklar oynuyor, ama ne adamı ne de topu paylaşmayı bilmiyorlar. Topa bakarken adamı, adama bakarken topu unutuyorlar. Oyunun ilk 10 dakikası böyle 3 tane pozisyon verildi. Yenilen goller de amatör çerçevede yenmiş goller. Beşiktaş takımı büyük takımsa yalnız ileriye giderken değil, geriye dönerken de düşünecek.
Gözüm aradı
Benim gözüm dün akşam Koray’ı aradı. Koray, kötü de oynasa rakip topu ayağına aldığı zaman Koray’ı karşısında buluyor. Bu bir futbol takımı için avantaj. Uzun zamandır oynamayan Pancu, hele oyunun ilk yarısında oldukça iyi top oynadı. İnşallah eski haline gelir. Okan, oyuna girdikten sonra çok iyi asistler yaptı. Tümer, zaten büyük oyuncu. Liderliğe soyunduğu zaman bir takımı bir yerden alıp, bir yere götürüyor. Dün akşam da hem kendi iyi oynadı, hem de arkadaşlarını iyi oynattı. Ahmed Hassan’a attırdığı gol tek kelimeyle mükkemmel. Sergen büyük usta. O’nun attığı frikik değil, penaltı. Sakatlanıp çıkması Beşiktaş adına kötü oldu. İnşallah kısa sürelidir. Avrupa maçında oynar. İbrahim Akın’ı dün akşamki oyunda çok beğendim. Çok iyi işler yaptı. Ailton’a attırdığı gol de kalitesine yakıştı.
Ankaragücü takımı ligin mütevazı takımlarından biri. Ligde sıkıntıları olmaz. İyi bir hocaları, iyi de 3-5 tane oyuncuları var. Bu maçın hakemi genç bir kardeşti. En az bir futbolcu kadar çok koşuyor. Topun hep yanında. Buraya kadar iyi, ama adama sorarlar ‘Bu kadar yakından maçı seyredebiliyorsan, bu kadar yanlış düdüğü nasıl çalabiliyorsun?’ Faul olanlara devam dedi, faul olmayanlara düdük üfledi. Gençtir pişecektir. O da tamam da, pişene kadar birilerini yakarsa ne olacak?
Yazının Devamını Oku 27 Ekim 2005
BU iki takım pazar günü lig maçı oynadı. O maç için söylüyorum 40 gün 40 gece oynansaydı berabere bitmesi lazımdı. Her zaman olmayacak, her zaman atılmayacak bir gol atıldı. Beşiktaş kazandı. İki takım da çok kötü futbol oynamıştı. Dünkü oyun içinde birer adım öne çıktılar diyorum. O maç gündüz oynandı, bu gece. Ama futbol olarak gece gündüz farkı yok. İki takım da biraz daha iyiydiler.
Benim işim Beşiktaş. Beşiktaş’ı anlatayım. Hemen şunu söylemek istiyorum, oyundan kaytaran futbolcu yok. Herkes iyi niyetli. Ama kaliteleri çok iyi futbol oynamaya müsait değil. Ama bunu dünkü oyun için söylüyorum. Beşiktaş’ın mevcut kadrosunda oyunu değiştirecek oyuncular var ama hepsi sakat. Dünkü oyundan çıkan 1 puan iyi. Kısa boylu 4 maçlık bir lig oynanacak. Deplasmandan tek puan hele Konya’dan alınması matematik olarak iyi. Bundan sonra oynanacak 3 maç hafif maçlar. Beşiktaş bu gruptan lider çıkar.
Hakemliği hala öğrenemedi
Maçın hakemi Yılnur Önen 40’lı yaşları geçti. Son seneleri ama hala hakemliği öğrenemedi. Oyunun neticesine tesir edecek bir pozisyon var. O da Konyaspor’un lehine bir penaltı. Ben oturduğum yerden çözemedim. Ele çarptığını gördüm ama içerde mi, dışarda mı bilemedim. Dışardaysa doğru düdük üfledi, yok içerdeyse belki de Konya’nın 3 puanını yedi. Hayırlısıyla vakti gelse de hakemliği bıraksa diyorum.
İki lafım da Mehmet Ekşi’ye olacak. Bak benim güzel kardeşim; Ahmet Dursun’u Ahmet Dursun tarzındaki golden sonra oyunu iyi yönetmedin. Youla gibi geniş arazi adamın var. Çıkar Veysel’i, koy Youla’yı. Ahmed Hassan gibi çok koşan oyuncunu sahadan alıyorsun, ağır film Güven diye bir kardeşi oyuna sokuyorsun. Güven’in hevesini kırmak istemiyorum ama fena oyuncu değil. Ama Beşiktaş’ın oyuncusu hiç değil.
Yazının Devamını Oku 24 Ekim 2005
DÜNKÜ oyunu seyrederken sıkıntıdan patladım. Ahmed Hassan’ın attığı golü çıkar, maçta akılda kalacak hiçbir şey yok. Konya’ya gelirken Konyaspor’un iyi takım olduğunu biliyordum. Herhalde onlar da Beşiktaş’a ayak uydurdular. Onlar da çok kötü oynadı. Beşiktaş’ın oyuncuları 11 benzemez gibi. Poker oynayanlar bilir. Pokerde adamın eline 5 tane ayrı kağıt gelir, ancak blöf yaparsa kurtulur. Beşiktaş’ın blöf yapacak hali de yok. Hep beraber düşünemiyorlar, hep beraber oynayamıyorlar. O zaman iyi bir takım olamazsın. Herkes ayrı telden çalıyor. Birleştikleri hiçbir ortak nokta yok.
Yanlış oynuyor
İbrahim Akın’a iyi futbolcu diyoruz. Tabii ki iyi, ama çok yanlış oynuyor. Her aldığı topu zorlaya zorlaya çıkmaz sokaktan geçmek istiyor. Dünkü maçta da öyle toplar oldu ki, kaleye vurmayıp boşta olan arkadaşlarına verse, oyun daha başında kopardı. Ailton’un oyunun 1. dakikasında çok güzel bir şutu var... Kaleci kurtardı. Ondan sonra Ailton’u sahada ara ki bulasın, saklambaç oynadı. Veysel’i oyuna almak akıllıcaydı. Bir başkalaşım oldu. Hücumlar renklendi, o arada da gol geldi.
Maçın hakemleri, şu kolay maçı kendileri açısından zora soktular. Komedi dans üçlüsü... Yardımcı hakemler ofsayt olanlara bayrak kaldırmıyor, olmayanlara kaldırıyorlar. Maçın hakemi hangisi faul, hangisi faul değil çözemiyor. İki takımın oyuncuları iyi niyetli olmasa başlarına tarak örerlerdi.
Neticede Beşiktaş kazandı. Kazanana kızacak halimiz yok. Ama oynanan oyuna kızılır. Ben bu galibiyete ‘Beşiktaş düzeldi, bundan sonra iyi olacak’ gözüyle bakmıyorum. İyi olması için yukarıda söylediklerimi tekrarlıyorum. Hep beraber düşünüp, hep beraber oynayamazsan bu iş olmaz.
Yazının Devamını Oku 21 Ekim 2005
BU oynanan kısa boylu lig, içeride oynarken puan kaybedilmeyecek bir lig. Onun için kazanmaları lazımdı diyorum. Beşiktaş ilk 15 dakika çok iyi top oynadı. Bu arada golü buldu. Gol de harika bir gol. Tümer’in asisti, Ailton’un vuruşu gecenin en güzel fotoğrafı.
Sonra Beşiktaş o kadar top kaybetmeye başladı ki, bu kadar top kaybıyla oynayan takımın maçın üstesinden gelmesi mümkün değil. Böyle de oldu. Topu kaybeden futbolcular tekrar geri alacağım diye o kadar büyük efor sarfettiler ki, topu geri aldıklarında hücum etmeye güçleri kalmadı.
Ne Ulvi’ye, ne de Mehmet Ekşi’ye kimse bir şey diyemez. Allah’ın oğlu olsan bir şey yapamazsın. Yaptırdıkları idman da ter idmanı olur. Yalnız düşüncede iyiydiler. Geride dörtlü oynamak akılcı. Koray’ı orta sahanın önüne çekmek akılcı. Ama tatbik edenler yanlış.
Koray kardeş sana ne oldu? Rakibi ısırıyordun, dişlerin döküldü. Isırmayı bırak, her aldığın topu ya geri oynuyorsun, ya yana oynuyorsun. Demek ki top oynamaya halin yok. Kleberson da futbolculuğu kadar takımına yardımcı olamıyor. Bu oyuncu iyi değil, fevkalade bir oyuncu.
Eyvah eyvah
Takımda sakatlar çok. Dünkü oyunda da iki tane daha eklendi. Dün sahaya sürülen ilk onbir doğru onbir. Ama dediğim gibi bu kadar top kaybıyla oynanmaz. Maçın hakemi ne gördüyse onu üfledi. İki takımın oyuncuları da hakeme bir şey diyemez.
Tabii gözardı etmiyorum, rakip geçen sene İngiltere’de 6. olmuş bir takım. Ama dış saha tecrübeleri yok. Beraberlik işlerine geldi. Öyle oynadılar, öyle de bitirdiler. Beşiktaş’ın yediği gol enayi bir gol. 3 kişinin arasından gitti, Tayfur da tutacağı adama refakat etti, seyretti ve gol oldu.
Golün dışında rakibin pozisyonu yok. Şimdi burada kaybedilen iki puan dışarıdan alınacaklarla telafi olur. Zenith maçını da içeride oynayacak olan Beşiktaş, kazanırsa işini halletmiş olur. Yoksa ligdeki durum kötü. Avrupa’da da bir şey olmazsa eyvah ki eyvah.
Yazının Devamını Oku 17 Ekim 2005
KOCA bir 90 dakika seyrettim. Şu maçtan bir şey anladıysam Kuran çarpsın. Bir anlayan varsa parmak kaldırsın, bu inanan ne dediyse inanacağım. Böyle Beşiktaş olmaz. Bir ilk yarı hatırlıyorum, rakibin aut attığını görmedim. Demek ki, koca bir 45 dakika sokağa atıldı. İkinci yarı bir veyahut da iki tane gol teşebbüsü var. Onun dışında hiçbir şey yok. Sakın ola da yanlış anlaşılmasın, rakip Kayserispor böyle ahım, şahım da top oynamış bir takım değil. İkinci yarı bir tek gol pozisyonları var. O da direğe gitti. Onun dışında da hadi ‘şu da kaçar mı?’ dedikleri pozisyon yok. Beşiktaş’ın müsaade ettiği kadar iyi oynadılar. Hangi takım olursa olsun dün akşamki Beşiktaş görüntüsündeki takımdan puan çıkarırdı. Kayseri adına alınan bir puan abartılacak puan değil. Beşiktaş müsaade etti. Böyle de oldu.
Beşiktaş’ın oyuncularının arasına girip, ‘şu iyiydi, şu kötüydü’ demeyeceğim. Ailece kötü oynadılar. Ne yaptıklarını anlamak mümkün değil. Hem bütün takım olarak hem tek oyuncu olarak. Kleberson’a iyi futbolcu diyoruz. Tabii ki, iyi futbolcu. Ama böyle maçta iyi futbolcu denilen adam sazı eline alır. Bütün kötülerin yanına yaklaştı. Bir adım takımı öne taşıyamıyorsan böyle maçlarda büyük oyuncu da olsan, iş görmezsin.
Tümer oyundan çıkmaz
Rıza, Tümer’i çıkardı. Tümer çıkmaz, kötü de oynasa çıkmaz. Bir pozisyon sıkıştırır, sana maç kazandırır. O kadar kötü giden bir oyunda en kötüsü de Tümer değildi. Milli Takım’la kulüp takımları arasındaki ilişkiyi iyi kurmak lazım. Bir adam koca Milli Takımı bir yerlere taşıyorsa en azından gönül olarak dünkü oyundan çıkmamalıydı. Yine tekrarlıyorum. Dünkü oyundan o kadar kötü adamın içinden Tümer yine çıkmaz. Maçın hakemine her büyük kulübün seyircisi gibi puan kayıplarında tribünden gürültü çıkar. Bu doğaldır. Dünyada da böyle. Ama ne kadar eğri otursan, doğru düşünmek lazım. Beşiktaş’ın dünkü kaybında hakemin hiç rolü yok. Ne gördüyse, onu çaldı. Ne kadar biliyorsa öyle yönetti. Yanlış düdük çalmadı mı? Tabii ki, çaldı. Ama maça tesir edecek kötü bir düdüğü yok. Beşiktaş’ın işi ligde çıkmaz sokağa girdi. Bu kadar büyük puan farkı kapanmaz. Çünkü yalnız senin kazanacağınla bu iş olmuyor. Rakiplerin de bu kadar büyük puan farkını kaybedecek halleri yok. En azından bana öyle geliyor.
Bolton maçını kazanmalı
Beşiktaş’ın işi Avrupa’yla. Dün akşamki gibi oynanırsa, değil Avrupa’dan bir takımla, kendi PAF takımınla bile zor oynarsın. Acı ama gerçek bu. Hiçbir planı, programı olmayan takımlar bile kendi keyiflerini çıkarmak için top oynasalar, dün akşamki görüntüden daha iyi görüntü olur. Hiç hoş olmadı. İş kötüye bağlandı. Çıkış perşembe akşamı Bolton maçında. Avrupa hevesi sürecekse bu maç kazanılmalı. Başka bir türlü şey de düşünmek istemiyorum.
Yazının Devamını Oku 3 Ekim 2005
<B>BEŞİKTAŞ </B>üç tane lig maçını üst üste kaybetti. Arada Malmö maçı geçildi. Dün akşamki oyun, Beşiktaş için önemliydi. İnönü’deki stres <B>Rıza</B>’nın ağızına bakarak, ‘<B>Bir maça bağlı’ </B>dediğine göre inşallah o da atlatılmıştır. Beşiktaş bana göre parçalı bulutlu bir futbol oynadı. Oyunun tamamını iyi oynadı denemez. Zaman zaman iyi şeyler yaptılar. Ve şimdiye kadar denenmemiş kadar da şut atıldı. Beşiktaş defansı hayrettir, tek tek bakıyorum iyi adamlardan kurulu. Hep beraber nasıl oynadıklarına bakıyorum iyi değil. Bu hakikatten hayret ki hayret. Yenilen iki gol var. Birincisi tamamiyle defans hatası. İkinci yenilende kaleci Murat’a diyeceklerim var. Bak benim güzel kardeşim; adamın o topa vurduğu yerden telgraf çeksen bir günde gelir. Yerinde dursan kafayla çıkarırsın. Beşiktaş’ta oynayan kaleci bu golü yemez.
Rıza, Cordoba varsa, başkası oynamaz. Hastaysa, sakatsa bilmem. Ama sağlamsa oynar. Rıza’ya bir sitemim daha var. Ahmed Hasan’ı sahadan aldığın dakikaya kadar yalnız Beşiktaş’ın değil, sahanın da en iyi oyuncusuydu...
Önemli bir 3 puan
Bir de santrfor farkı var. Oynadığı kısa dönem içinde Ailton 3 defa topla buluştu. Üçü de hedefi buldu. Biri direğe, ikincisi kaleciye, üçüncüsü fileye gitti. Youla oyunda kaldığı süre içinde istediği bir tek top buldu, onu da gol yaptı. Demek ki, içeride ve deplasmamda kullanacağın iki tane santrfor tipin var.
Okan yaşına göre çok fazla koşuyor. Orta sahada iyi pres yapıyor. Ve Beşiktaş’a faydalı oluyor. İbrahim Akın, son 15 dakikada oyuna girdi. Beşiktaş’ın en iyi oyuncusu oldu. Bu çocuğa formalardan birini vermek lazım.
Maçın hakemi o kadar ters düdükler çaldık ki, tabbi ki bu da faulün doğrusunu, eğrisini ayıramamasından geliyor.
Samsun bu ligin mütevazi takımlarından biri. Duran topların dışında hani şu da kaçar mı dedirten bir pozisyonları yok. Ama oyunu çirkinleştirmeden ve futbolun müsade ettiği kadar top oynadılar. Benim gördüğüm kadarıyla da bu ligde düşermiyim, kalırmıyım hesapları içinde olmazlar.
Şimdi milli maç dolayısıyla 15 gün futbol molası var. Rıza bu 15 gün içinde takımı daha iyi hazırlayacaktır. Oynanacak ilk maç İnönü’da Kayseri. İşte dün akşaki üç puan bunun için çok önemli.
Yazının Devamını Oku 30 Eylül 2005
BUNLAR hep derim ya; ‘Avrupa maçları uzun maçlar. İlk 90 dakikasına bakıp, 180 dakikanın sonunu bağlayamazsın.’ Ben de ilk ayakta ‘Eğer futboldan biraz anlıyor isem, Beşiktaş, Malmö’ye gider, hem de farklı kazanır’ demiştim. Beşiktaş’ın oyuncu kalitesi karşı takımla mukayese bile edilmez. Ve gece-gündüz farkı var. İnönü’de Beşiktaş çok kötü oynadı. Rakip de oynayacağının en iyisini oynadı. Rakip kendi sahasında oynarken, kendi seyircisinin dolduruşuna geleceğini düşünmüştüm. Hücuma kalktıkları anda arkalarında çok büyük alan olacak diye düşünmüştüm. Hatta ilave de etmiştim: ‘Youla’nın o maç patlama maçı olur’ diye de iddia etmiştim. Aynen öyle oldu.Hiçbir oyuncuyu birinden ayırmak istemiyorum. Hepsi çok büyük bir iştahla Beşiktaşlı gibi oynadılar. Kendi istediklerini yaptılar, rakibe kabul ettirdiler. Tarih yazmadı, işini gördüBeşiktaş takımının top oynama karakteri bu olmalı. Hep beraber düşünüp, hep beraber istemek Beşiktaş’ı iyi yerlere taşır. Rıza çok akıllı davranıp, Sergen usta ile başladı. Bu çocuğun fizik gücüne bakmayacaksın. Kafası ve gönlü ‘ben bu maçı kurtarırım’ diyorsa, kurtarır. Dün akşam da sazı eline aldı, hem kendi iyi oynadı, hem etrafındakileri iyi oynamaya zorladı. Kimin başı sıkışsa, topu Sergen’e attı. Ondan da en iyisini geri aldı. Yenilen gol, tamamen baraj hatası. Baraj kaptanı kim? Cordoba. Çünkü barajın kaptanı her takımın kalecisidir. Ona bir ders olsun. Bu galibiyeti fazla büyütmek istemiyorum. Beşiktaş tarih yazmadı, işini gördü. Görmeseydi, kötüydü. Favorim turu geçmiş oldu. Bundan sonra dörtlü bir grupta Avrupa maçları var. Hem İnönü, hem Malmö ders alınacak maçlar.Neticede ilk maçın ayıbı kapandı. Ligde geri kalınmışlık var. Ama dün akşamki hava devam ettirilecekse, Beşiktaş’ın oyuncusu da seyircisi de utanmaz.
button
Yazının Devamını Oku 26 Eylül 2005
<B>BEN </B>biraz saf bir adamım herhalde. Beşiktaş çıkmaz sokakta değil, Ankara maçını kazanıp düzlüğe çıkar diye düşünüyordum. Beşiktaş’ın Ankara oyunu deplasman değildi. Ankara, Beşiktaş’ın kalesi. Yine de taraftarın fazlası Beşiktaşlıydı. Ben de Beşiktaş’ın taraftarının önünde bu maçı kazanıp, doğru yola gireceğini düşünmüştüm. Hiç öyle olmadı.
Bir 90 dakika seyrettim, Beşiktaş’ın ‘Ah bu da kaçar mı?’ diye pozisyonu yok. Maç öncesi kendime göre bir senaryom vardı. ‘Tümer-Kleberson ikilisi çıkacak, bu maçı sahiplenecek, iyi işler yapacak, Beşiktaş da maçı kazanacak’ diye düşünmüştüm. Hem Tümer, hem Kleberson oyunda yoklar. Kaldı ki Tümer, ilk yarıda oynadığının karşılığını dışarı çıkarak aldı. Oyuna ne eli, ne ayağı, ne kafası değdi? Bu takımda Kleberson varsa, zaten çıkarmak sıkar. Çıkaramazsın. Oyunda kaldı, hiçbir şey yapmadan da çıktı.
Ailton diye bir adam var, adamı onsekize sokamıyorsan, o topu santradan kucağına alsa bile kaleye götüremez. Bu adamın özelliği; sen takım olarak topu onsekize sokacaksın, o da kaleye. Öyle bir tek pozisyon oldu, o da direğe gitti.
Zaafları çok fazla
Beşiktaş’ın arkada çok büyük zaafları var. Listeye baktığında tek tek belki iyi adamlar var. Ama bu isim olarak kalıyor. Hep beraber oynamayı, hep beraber eşleşmeyi bilmiyorlar. Ortada fol yok, yumurta yokken, bir gol yendi. Golü atan herhalde 1.20-1.30 metre bir adam. Koca Beşiktaş takımı bu kafa golünü böyle pigme bir adamdan yiyorsa, sorun büyük. Tedavisi de zor.
Beşiktaş’ın 7 haftada kaybettiği 13 puan var. Bu, lig için büyük kayıp. Üstesinden gelinmez. Demek ki, lig bitti. Hemen perşembe Avrupa maçı var. Bana göre ayıp kapama maçı. Dün akşamki görüntüyle bu da olmaz. Demekki, bu senenin üstüne de battaniye çekilecek. Hiç de hoş değil.
Zaafları çok fazla
Rıza geçen sene geldiğinde bir tek G.Saray maçını kaybetti. Ne yapmıştı? Konya’ya gitmeye hazırlanan Ronaldo’yu geri almıştı. Ronaldo bu takımın çok önemli adamıydı. Benim babamın oğlu da değil. Ama Beşiktaş’ın çok önemli bir adamıydı. Önemli adamdan vazgeçersen, arkada sıkıntılar yaşarsın. Bugün Beşiktaş’ın düştüğü durum bu.
Beşiktaş’ın kaybını Ankaraspor’un akıllı başlı oynadığıyla tartıya getiriyorum. Hak ettiler, kazandılar. Beşiktaş’ın büyük zaaflarından faydalandılar. Maçın hakemi oyunun hiçbir dakikasında kimseye prim vermedi. Bana göre de 10 numara bir maç yönetti. Zaten adamlığına diyecek bir şey yok. Hakemliğine ara sıra bir şeyler söylüyorum. Ama dün akşam hakemliği de 10 numaraydı.
Yazının Devamını Oku