22 Şubat 2006
BU sene yeni statüsüyle oynanan Türkiye Kupası’nda, 5 takımın olduğu bir gruptan Beşiktaş’ta yoluna devam etti. Bu kısa boylu oyunlarda her takımın başına her şey gelebilir. İnegöl kaybından sonra Beşiktaşlı’nın kafasına bir ’acaba’ yerleşti.
Sarıyer oyunu yarım sıfırda geçilse yola devam maçıydı. İşte onun için Beşiktaş işini gördü diyorum. Haa, çok mu iyi oynadı, öyle bir şey söylemiyorum. Zaman zaman iyi şeyler yaptılar. Hele oyunun ikinci yarısında Sergen sazı eline aldı, oyunun da ambalajını yaptı. Göze hoş gelen çok iyi işler yaptı. Bir de nefis frikik golü attı. Attığı o gol bana sürpriz değil. Penaltı vuruşu ustalığında vuruyor.
Beşiktaş’ın ilk golünde İbrahim Akın’ın nefis bir verkaçı var. Gökhan Güleç’in nokta vuruşu da tipik bir gol vuruşu. Bu iki çocuk ilk golü ürettiler ama oyunun tamamında iyi oynamadılar. İbrahim Akın kardeşe iki lafım var...
Çarpa çarpa oynanmaz
Bak benim güzel kardeşim. Lunaparklarda çarpışan otomobiller vardır, bilirsin ya. Sen işte öyle futbol oynuyorsun. Çarpa çarpa top oynanmaz. Oyunda kaldığın müddetçe basit bir şey yaptın, golü attırdın. İşte oyun içinde bu tip şeyleri daha çok yapabilirsen, sana da iyi futbolcu derler. Yok topu alıp, kucağında bile götüremeyeceğin yerlere götürürsen, dün akşamki gibi çıkmaz sokaklarda dolaşırsın.
Tabii ki, Tümer de Kleberson da kaliteli oyuncular. Ben ikisini de beğendim. Gökhan Zan, çok uzun bir futbol molası verdi. Sakatlandı, düzeldi, hastalandı. Fakat aferin bu çocuğa. Sanki hiç ara vermemiş gibi çok diri ve çok istekliydi. Hava toplarında zaafı olan Beşiktaş’ın bu açığını kapatacak gibi gördüm. Cordoba çok iyi kaleci. Kaleciliğine laf yok ama oyunu hafife aldığında Beşiktaş’ın başına çorap örüyor. Dün akşam da iki ikram yaptı, Sarıyer atamadı. Ama bu takımda Cordoba varsa, sakat ve cezalı değilse Cordoba oynar.
Sarıyer takımı tabii ki, Beşiktaş’ın sıkletinde değil. Ama ellerinde, avuçlarında ne varsa vitrine çıktığı maçta ezilmedi, büzülmedi. Maçın hakemi iyi bir yönetim gösterdi. Esasında hakemlik de bir maç değildi. Her iki takımdan herhangi bir oyuncu, tabii ki iyi niyetlisini seçmek şartıyla; hem top oynardı hem de ağzında düdük maçı idare ederdi. Bundan da şu çıkıyor. Her iki takımın oyuncuları hakemi aldatmaya yönelik hiçbir şey yapmadı.
Bir-iki tane sarı kart var. O da futbolun müsaade ettiği faullerden oldu. Haa, dün akşamki maça bakıp bu takım Fenerbahçe maçında ne yapar denilirse... Bilebilsem Fener maçına gitmem! Orda her şey olur.
Yazının Devamını Oku 18 Şubat 2006
BU Beşiktaş’ı yazmak zor zenaat. Beşiktaş maçları öncesi hani şöyle bir düşünüyorum; "Beşiktaş nasıl oynar?" Tek tek oyuncuları neler yapabilir. Tigana’nın bu takıma eli nasıl değer? Düşünüyorum bulamıyoum. Beşiktaş rulet gibi. Sıfır da geliyor 36 da... Dün akşamki oyun benim sezon başından beri seyrettiğim en etkisiz Beşiktaş manzarası. Koca bir oyun gol pozisyonu yok. Tabii ki, eksiği var, cezalısı var ama bunların hepsi Beşiktaş’ın futbolcusu.
İlk çıkan kadroda Kleberson’un dışında top ayağına yakışan oyuncu yok. Kleberson da topu yakıştırıyor da, kalitesinin çok altında oynuyor. Böyle bir kadro tabii ki iki pası bir araya getiremez. Top sende olmayınca da pozisyon da olmaz. Daha Türkçesi dün akşam kurulan kadro bundan daha iyi bir iş yapamaz.
Murat çok dikkatsiz
Murat çok dikkatsiz bir kaleci. Top 18’in içine girmeden topa dikkatini vermiyor. Yediği goller hep uzun menzilli. Topu takip etse, o köşede durur, o topu atlamadan da kurtarır. Belki top çok iyi yere gitti ama pozisyon hatası yapmasa dediğim gibi olur. Beşiktaş’a sonradan 2 gencecik çocuk girdi. Tribünler ayağa kalktı. Demek ki Beşiktaş’ın seyircisi şimdi oynayanlardan memnun değil. 3 yeni transferden belki erken olacak ama iki tanesinden hayır gelmez. Ne Bobo, ne Jun bu takımın işini görmez. Belki iyi bir 11’de sırıtmazlar ama sıradan takımı bir yere taşımaz. Gökhan için bir şey söylemek istemiyorum.
Bu takıma Maradona’yı koysan hiçbirşey yapamaz. Sonradan Sergen girdi, bir şey yapamadı. Beşiktaş bu sene çile dolduracak. Seyirciye tabii ki acıyorum ama yapılacak bir şey yok. Rize takımı düşmeyle kalma arasında gidip geliyor. Onlara puan çok lazımdı. Akıllı oynadılar, sabırlıydılar, golü de buldular, kazandılar. Rizeliler’i tebrik ediyorum.
Maçın hakemi kendi kalitesi kadar maç yönetti. Bildiği kadarıyla iyi de niyetliydi. Hiç kimse Beşiktaş’ın bu mağlubiyeti ve hakem için hiçbir şey söyleyemez. Neticede Beşiktaş üçüncü olurum diye 2 hafta üst üste kazanmıştı. Hevesi çoğalmıştı. Dün akşam bu heves kursaklarında kaldı.
Yazının Devamını Oku 11 Şubat 2006
HİÇBİR futbol takımının aklına hassalasına gelmeyecek bir şey oldu. Beşiktaş’ın ara transferde 3 tane yenisi var. Üç yeni Beşiktaş’a 3 puan kazandırdı. Tabii ki, yalnız attıklarıyla değil oynadıklarıyla da. Ben üçünü de beğendim. Bir takıma sonrada katılmak, ‘Ben iyiyim’ diye de ışık yakmak kolay iş değil. Bunu da çok yakından bilirim. Üçü de çok genç. Beşiktaş’ın en büyük zaaflarından en biri ileri ikilide oynayan oyuncuların top rakipteyken pres yapamamasından dolayı idi.
İlk yarı hem Bobo hem Gökhan Güleç, Tigana’nın düşündüğü gibi, hatta istediği gibi top oynadılar. İkinci yarıyı, birinci 45’ten ayırıyorum. Yine Beşiktaş klasiği hiç yenmeyecek bir gol yendi. Golü de kafayla atan sahanın en kısa oyuncusu. Oyunun dengeleri bozuldu. Beşiktaş sıkıntıya düştü. Jun’un attığı üçüncü golle maç da bitti.
Cesaret örneği
Burda hemen şunu da söyleyeyim. Jun’un yaptığı gol vuruşu, sağ dışla ‘Ben golcü bir adamım’ dedirtti. Orda başka bir vuruş gol olmaz. Demek ki, Beşiktaş’ın işleri biraz kolaya girecek. Ben kazanana kızan bir adam değilim. Kızmıyorum da. Ama söyleyeceklerim de var.
Tigana’nın yeni iki oyuncuyu oynatması cesaret. İnandı ki, oynattı karşılığını da aldı. Ama oyun zora girdiğinde Gökhan Zan’ı orta sahada oynatmak pek akılcı değil. Ya Mehmet Ekşi, ya Zeki ya Ulvi bunu Tigana’ya anlatsınlar. Gökhan Zan bir tek yerde oynar. O da stoper. Başka türlü faydalı olması mümkün değil.
Sergen ustalığı
Davulcuya piyano çaldırmanın alemi yok. Diyarbakır takımı ligin mütevazı takımlarından biri. İlk yarı Beşiktaş kalesinde pozisyonları yok. Demek ki Beşiktaş hem oynadı hem oynatmadı. Tabii ki bu söylediklerim ilk yarı için geçerli. Beşiktaş’ın yaptığı ilk gol var. Tamamen Tümer’le Sergen’in elektrik uyuşması. İki usta düşündüklerini aynı anda yapıyorlar. Bu da Beşiktaş’ın artısı. Sergen, ikinci yarı niye çıktı bilmiyorum. Ama ilk yarı işini görüp çıktı. Attırdığı ilk gol Sergen ustalığı.
Maçın hakemi, ne seyirciyi ne de sahanın içindeki oyuncuları rahatsız edecek bir düdük çalmadı. Bana göre de gayet iyi maç yönetti. Beşiktaş, üst üste 3 maç kazandı. Üç de yeni oyuncu. Tabii ki, amaç şampiyonluk değil. O çok uzakta. Ama lig üçüncülüğünü ve Türkiye Kupası’nı kazanmak adına bir pedal döndü. Tekerlek döner mi bunu bekleyip göreceğiz.
Yazının Devamını Oku 5 Şubat 2006
BEŞİKTAŞ dün zor bir akşam yaşadı. Gençlerbirliği, futbol takımı değil de kılıç-kalkan ekibi gibi top oynayan bir takım. Ben bu kadar faullü oynayan takımı çok az gördüm. Top o kadar oyundan düştü ki, iyi bir şeyler yapmak mümkün değil. Oyunda kalan dakikalar, faul dakikalarından daha az. Beşiktaş böyle bir maçı kurtardı söylenecek fazla bir şey yok.
Bütün oynayanları yaptıkları için tebrik ediyorum. Çok istekli oynadılar, karşılığını da aldılar. Yalnız içlerinden birini ayırıp, listebaşı yapıyorum. O da Koray. Bir futbolcunun, bir maça ancak bu kadar eli değer. Aferin bu kardeşe. Sıfır hata ile maçı bitirdi. Her rakip hücumu çürüttü. Ayağından da çıkan her top, olumlu top olarak Beşiktaş’ta kaldı.
Murat’ın tereddütü
Maçın hakemi de bu zor bir maçı iyi idare etti. Belki çok kart gösterdi ama hepsi doğru kart. Oturduğum yerden çözebildiğim kadar penaltıda yapılan faul on sekiz içinde. Ama futbolcu dışarı düştü. Penaltı da İbrahim Üzülmez’in büyük bir gayreti vardı. Beşiktaş da karşılığını gol olarak gördü. Kaleci Murat devamlı oynamadığı için ne zaman çıkacağını, ne zaman kalede duracağını kestiremiyor. Cordoba’nın yokluğunda kaleye alışırsa daha iyi oynayacak diye düşünüyorum.
Beşiktaş amaçsız bir takım değil. Belki ligde zirve yok ama bir üçüncülük bu takımı Avrupa’ya çıkarır. Prestij olarak da ayıbını kapamış olursun, seyircinle de barışırsın. Bu galibiyet Beşiktaş’a ilaç gibi geldi. Dün akşam ki kazanma arzularını ilerdeki maçlara taşıyacak iseler bu üçüncülük olur diyorum.
Kazanılan her maçın tabii ki karşılığı puan ama bir de moral tarafı var. Bir seri yakalanırsa bu Türkiye Kupası’na da sataşır, ulaşır. Neticede Beşiktaş istediğini çıkardı. Demek ki, çok istersen, koşarsan, birbirine yardım edersen, olabiliyormuş. Kaldı ki hakikaten Gençlerbirliği takımıyla top oynamak çok zor.
Yazının Devamını Oku 2 Şubat 2006
BENİM hep bir iddiam vardır, ondan da vazgeçmem. Beşiktaş, bir yerlere taşınacak ise bu Sergen’le olur derim. Sergen’le herşey olur. Sergen, yeter ki istesin. Sakatlığı olmasın, kafası başka yerlerde dolaşmasın. Ben bu evladı 12 yaşından beri tanıyorum. O sonradan olma futbolcu değil. O başka birşey.
Ben geriye dönüp, ne kadar iyi kullandı diye vıdı vıdı yapacak adam da değilim. Şu gün için şunları söylüyorum. Beşiktaş, her zaman için hedefi olan bir takımdır. Amacından uzaklaştı. Bu sezon için ne ligde şampiyonluk var, ne de Avrupa Kupası’nda devam. Beşiktaş, amaçsız bir takım olamaz. Şu gün ligdeki konumuyla üçüncülük kovalar, ya da Türkiye Kupası’nı kazanır. İkisiden biri olursa Avrupa biletini cebine koyar. Bu nasıl olur? Sergen’le. Bu takımın hali tavrı bir tek Sergen’le değişiyor. Dün akşam oyuna girdi, sazı eline aldı, işi bitirdi. Attığı gol normal adamların atacağı gol değil. Takımın tamamen havası değişiyor, keyifli bir top seyretme zevki geliyor.
İlk yarı kötü
İlk yarı oynanan bir oyun var. Beşiktaş’ın 40 gün 40 gece oynayıp kazanamayacağı bir maç. Bu sezon için söylüyorum. Çok kötü maçlarını da seyrettim ama ilk yarıda oynanan oyun kadar, kötüsünü hiç seyretmemiştim. İlk yarı Samsun dişini gösterdi ama ısıramadı.
Mazereti var
İkinci yarı değişen Beşiktaş’a yapacakları hiç bir şey yoktu. Teslim oldular. Yedikleri golden daha fazla pozisyon verdiler. Dün akşamki oyunda Tigana’nın Sergen’i hemen oyuna sokmayışına mazereti var. Daha oyunun başında hem kalecin, hem de İbrahim Toraman sakatlanıp çıktı. Kontenjandan kullanacağı tek adamı kaldı. Onu erken sokarsa risk alır. 10 kişi, 9 kişi kalmak pek mantıklı değil. Onun için Sergen’i niye 1 saat dışarda tuttu diyemiyorum. Ama Tigana’ya şunu diyorum Sergen hasta değilse, sakat değilse, cezalı değilse oynat. O oynamazsa Beşiktaş’ın bu sezon için kısıtlı hedefleri yok olur gider.
Maçın hakemine söylenecek bir şey yok. Hakem için kolay bir oyundu. İki takımın oyuncuları da iyi niyetli oyunca hakemlerin işi kolaya geliyor. Neticede Beşiktaş dün akşam için işini görmüş bir takım. Daha keyifli hale gelen Türkiye Kupası’nın bu kısa boylu ilk yarısından çıkacak. Sonrası Allah kerim.
Yazının Devamını Oku 22 Ocak 2006
BEŞİKTAŞ için arızalı diyorum şundan dolayı; bir futbol takımı, karşı takım atıyor demiyorum, golü kendi yiyorsa arızalıdır. Beşiktaş’ın bu zaafı 1-2 sezondur var. Arkada oynayan kardeşlere bakıyorum, tek tek başka başka takımlarda oynasalar, iş görecek oyuncular. Hep beraber Beşiktaş’ta oynayamıyorlar. Tigana değil, futbol tanrısı gelse, bunu düzeltmesi çok zor. Ben, karşılığı üç puan olmayan maçlara pek dikkatli bakmam, ışık da aramam. Beşiktaş Efes Cup’ı kazandı, bir de hazırlık maçını 2-0’dan 2-2’ye getirdi. Bunlar stresi olmayan maçlar. Ben bir futbol takımına hep karşılığı olan maçlarda bakarım. Orada bir ışık görmüştüm, belkisi vardı. Belki olmadı.
Bu kadar hata yapılmaz
Dün akşam öyle bir Beşiktaş seyrettim, elini kolunu sallaya sallaya üç puanı cebine koyacak diye düşündüm. O da olmadı. Yenilen bir ilk gol var; ortada fol yok yumurta yok. Ve dün akşam için sahanın en iyi oyuncusu İbrahim Toraman, taca, kornere, tribüne atacağı topu rakibine servis yaptı. Ben Toraman’ı çok beğenen bir adamım. İyi futbolcu. Beşiktaş’ın arkasında oynayan en kaliteli adam. Ama top illaki bende kalacak diye düşünmenin alemi yok. İbrahim bunu bir defalık yapmadı. Şimdiye kadar çok yaptı. Penaltıdan yenilen bir gol var. Rakip almış başını auta gidiyor, kaleci Murat ne hikmetse penaltı yaptırıyor. Bu kadar hatalar içinde olan bir defans maç kazanır mı? Mümkün değil.
Her maçta gol yer
Benim Tigana’ya söyleyecek fazla bir şeyim yok. Adam geldi baktı, bu takımın kenarlardan gole gidecek hali yok. Çünkü öyle oyuncuları yok. Göbekten rakibi delebilirsem işimi halledebilirim diye düşünmüş, böyle de oluyor. Bu takım her maçta gol bulur ama her maçta da gol yer. İşte dediğim arıza orada. Bu sene yakalanabilecekse hedef bir üçüncülüktür. Bunun yanında bir Türkiye Kupası var. Bu kadar hatalı gol yiyen bir takımın oraları yakalaması ne kadar kolay olur, onu şimdiden kestirmek mümkün değil.
Tek tek oyuncuların arasına girip vıdı vıdı yapmak istemiyorum. Takımın tüm olarak görünüşü bu. Bir de şunu eklemek istiyorum. Beşiktaş forması giyip o sahadan utanarak çıkacak oyuncuyu aklıma getirmiyorum. Demek ki, kapasite bu. Daha özverili olacaklar. Tigana da bu defans zaaflarına bir an önce tedbir alacak. Tribünde oturan insan zaten Beşiktaş’tan vazgeçmiş değil. Biraz pırıltı görse, ellerinden gelse sahanın içine girecekler. Böyle seyirci dostlar başına. Beşiktaşlı oyuncu bundan sonra tribünde oturan insanını düşünüp oynarsa daha iyi yerlere taşınır.
Boşu boşuna olmaz
Beşiktaş’ı anlattık, Erciyes’in hakkını yemeyelim... Ligdeki konumları zaten çok şey ifade ediyor. Demek ki, boşu boşuna buralara taşınmamışlar. Dün akşam da Beşiktaş gibi bir takımla oynarken ve üstelik 2-0 arkaya düşmüşken oyunu 2-2’ye getiriyorlarsa, bu işler boşu boşuna olmuyor demektir.
Maçın hakemi benim için Türkiye’de en sağlıklı düdük çalan kardeşlerden biri. Hakem kalitesine bir şey demem. Bildiği kadarını, gördüğü kadarını çalıyor. Ama yakından tanıdığım için adamlık kalitesine okey derim, altına imza atarım. Keşke bütün hakemlerimiz Erol Ersoy gibi iyi niyetli olsalar.
Yazının Devamını Oku 19 Aralık 2005
SUÇ duyurusunda bulunuyorum. Suç mahali belli, Beşiktaş İnönü Stadı. Suçu işleyenler iki takımın futbolcuları. Düşünebiliyor musunuz, bu iki takım bu ülkenin 4 büyük takımından ikisi diye lakap almış. Dünkü oyuna bakıyorum. İki takımda da 2’şer, 3’er tane futbolcu var. Gerisi futbolcu gibi duruyor, futbolcu değil. Zaten bu iki takımın ligde, klasmanda aldığı yer kalitelerinin karşılığı.
Beşiktaş takımının öyle bir defansı var ki, cami avlusu. Girenin çıkanın haddi hesabı yok. Dün akşamki oyunda Fatih Tekke ile Szymkowiak biraz iyi becerileri olsaydı Beşiktaş ağır bir yenilgi alırdı. Koca bir ilk yarı seyrettim. Beşiktaş’a topa geldiğinde top Sergen’in ayağında olsun istedim. Trabzon’un ayağına geçen topları da hep Yattara’da seyredeyim diye bekledim.
Ben şimdiye kadar bu kadar sessiz bir Beşiktaş-Trabzonspor maçı izlemedim. Bu maçın neticesi ne olursa olsun, benim fikrim değişmeyecekti. Yattara diye bir adam var. Adem’in iç organlarından geçti, durdu. Tigana o kadar dakika Adem’e nasıl tahammül etti, aklım ermiş değil. Zaten Yattara’nın vurduğu topu tamamladı ve golü attı. Golü atmasaydı sahada duracak mıydı?
Hedef kupa olmalı
Yattara’yı tarif etmek için kelime bulmak zor. Devre arasında ambalajını iyi yapıp, vermek lazım. Beşiktaş’ın şimdi gidilecek olan futbol molasını, hem çok iyi düşünüp, hem de çok iyi hazırlanması lazım. Bu futbolcu kalabalığı kadrosundan kurtulması şart. Akıllı, başlı 2-3 adam alınır. Türkiye Kupası’nı kovalamak en akılcı iş.
Dünkü maçın en iyi oyuncusu Beşiktaş seyircisi. Ben böyle şey görmedim. Bir takımın oyuncuları bu kadar kötü oynarken, 90 dakika takımlarının arkasında değil, sahanın içinde oldular. Helal olsun.
Maçın hakemi zaten bana göre bu ülkenin en iyi düdük üfleyen adamı. Dün akşamki oyun da sanki hakemsiz oynandı. Hep topun yanında oldu. Gösterdiği 4 ya da 5 sarı kart var. Hepsi doğru kartlar. Artık bu hakeme hem tribünde oturan insan da, hem oynayan futbolcu da itibar ediyor. Saygı duyuyor. Keşke diğer hakemlerimize de bu böyle olsa.
Yazının Devamını Oku 15 Aralık 2005
BEŞİKTAŞ’ın bu turnuvadan çıkması için, turnuva öncesi bir yorumum vardı. İddiam da şuydu: ‘İçerideki maçlardan 6 puanı cebine koyacaksın ve grubun en zayıf halkasına, en son maça gittiğinde istediğini çıkarırsın’ diye dile getirmiştim. İçerideki oyunlarda, iyi de oynanmasına rağmen puanlar eksik kaldı. Tren kaçtı. Beşiktaş, burada kazandı ama giden trenin arkasından baktı.
Beşiktaş’ı Sergen’li ve Sergen’siz düşünmek lazım. Büyük usta, dün akşam sazı eline aldı, işi de bitirdi. Sergen’li takım sahada ağır duruyor. Duruşu farklı. Sergen, iyi oynadı mı, öbür futbolculara da sirayet ediyor. Top Beşiktaş’ta daha çok kalıyor. 3-4 maçtır sallanan Kleberson, tam kalitesinde olmasa bile, kalitesine yakın oynadı. Orta sahada Koray, Sergen ve Kleberson aralarında iyi pas yaptılar. Koray da rakipten en fazla top çalan oyuncuydu. İbrahim Üzülmez, çok koşuyor, çok kilometre yapıyor. Ama koştuğu kadar iş görmüyor. Ahmed Hassan’ı 2. goldeki asistinden dolayı tebrik ederim, ama çok top kaybıyla oynuyor. Bir de topu kucağına alsa çıkamayacağı yerlere dalıyor. Tigana da zaten kementi attı, oyundan aldı.
Yeni golcü İbrahim
Beşiktaş’ın yeni golcüsü İbrahim. 3 güne 4 tane gol sıkıştırdı. Bunda Tigana’nın da büyük rolü var. Ölü topları takım iyi kullanmaya başladı. İbrahim gibi de sıkışık yerlerde iyi karar veren bir adam var. Beşiktaş, böyle goller daha çok bulur.
Maçın hakemi bana göre kötü maç idare etmedi. Ama iki takımın da birer penaltılı pozisyonu var. Onlara düdüğü üfleyemedi. Neticede Beşiktaş, evde kaldı. Ama ne olursa olsun bir Portekiz ligi takımını deplasmanda yendi. En azından prestij oldu. Futbolda hiçbir zaman yazık oldu tabirini kullanmam. Yine de kullanmıyorum. Yazık olmadı, beceremedik. Beşiktaş’ın Avrupa ile işi seneye kaldı. Tabii ki bu kadro kullanılmayacak. Hele hele defansın ortasına çok kaliteli bir yabancı şart.
Beşiktaş’a yakışmayan goller yeniyor. Belki kabaca olacak, ama tribün ağzını kullanayım, ‘Yine çok köfte bir gol yenildi’. Defansın ailecek hatası var. Beşiktaş’ın işi artık ligde bir yerlere tutunmak, Türkiye Kupası’nı kazanmak olacak..
Yazının Devamını Oku