Vahap Munyar

TAC’da edebiyatı ‘mavra’ ile öğretti, öğrencileri arasına 3 Sabancı girdi

15 Şubat 2014
SAĞLIK ve Eğitim Vakfı (SEV) bünyesindeki Tarsus Amerikan Koleji (TAC) mezunlarının efsane edebiyat öğretmeni Haydar Göfer için Mersin Tenis, Yelken ve Yüzme Kulübü’nde düzenlediği doğum günü buluşmasındayız.

96 yaşına giren Haydar Göfer’in yanında mimar-yazar Aydın Boysan var:
- Biz Haydar’la Pertevniyal Lisesi’nden arkadaşız.Onun yanında oturan Prof. Mustafa Aysan, araya girdi:
- TAC mezunuyum. Haydar Göfer, benim de edebiyat öğretmenimdi. Aydın Abi’yle de dostluğumuz eskidir. Bazen Haydar Hoca ile Aydın Abi’yi buluşturur, onları dinlerim.Ardından Ceyda Aydede’nin başkanlığını yürüttüğü SEV’deki rolüne değindi:
- SEV’in 1968’de kurulmasında, İzmir, Tarsus, Üsküdar Amerikan başta olmak üzere eğitim kurumları, hastane, matbaacılık işlerinin yönetiminin devralınmasında oluşturulan sistemde benim önemli rolüm var.Derken perdeye Müze Senar’ın sesinden seçilen müzik eşliğinde Haydar Göfer’i anlatan film yansıdı:
- Ben doldurur, ben içerim, günah benim kime ne... Haydar Haydar...Filmi gözleri dolarak izleyen Göfer, Pertevniyal’den arkadaşı Aydın Boysan’la birlikte kadehini kaldırdı:
- Hasan Ali Yücel Maarif Vekili idi. Tayin beklerken Cumhuriyet Gazetesi’nde Tarsus Amerikan Koleji’ne edebiyat öğretmeni arandığı ilanını gördüm. Hemen başvurdum. İyi ki Tarsus’a gelmişim. Emekli olalı 35 yıl geçmiş. Öğrencilerimin bana sevgisi, saygısı tükenmemiş. Bundan büyük mutluluk var mı?Doğum günü kutlamasının ardından gerçekleşen sohbette öğretmenlik yöntemi üzerinde durdu:
- Ben “mavracıyım”, yani derslerimde hep “mavra” yapardım. Örneklerle, öğrencileri sıkmadan dersi anlatırdım. Geçici görevlerim dahil toplam 34-35 yıl öğretmenlik yaptım. Hiçbir öğrencimi tahtaya kaldırmadım. Sorularıma hep yerlerinde cevap vermelerini istedim.TAC’da öğrencisi olan ünlü isimleri sorduk. İlk aklına gelenleri sıraladı:

Yazının Devamını Oku

Lojistik işini Şekerpınar’a taşıdı, 39 kadın günde 112 kilometre yolu göze aldı

14 Şubat 2014
INDEX Grup’un temellerini 1989’da Index Bilgisayar’la atan CEO Erol Bilecik, Ayazağa’daki kentsel dönüşüm adımlarıyla değeri artan Kağıthane Cendere’deki 40 dönüm alana sahip merkez için ekibiyle birlikte kararını bir süre önce verdi:

- Seba Vadi İnşaat’la hasılat paylaşımı anlaşması yaptık. Buradan gruba 88.5 milyon dolar gelir bekliyoruz. Bunun bir bölümü günü geldikçe temettüye de yansıyacak. Aynı anda grubun merkezi ile lojistik işinin yeni adresini de gösterdi:
- Yönetim merkezimiz yine Kağıthane’de kiraladığımız bir binada olacak. Lojistik merkezimizi Şekerpınar’daki 30 bin metrekarelik kapalı alanı bulunan yeni yerine taşıyoruz.Lojistik bölümünde çalışan 300 dolayında personele durum bildirilirken düşündü:
- Kağıthane’ye 2006’da taşınmıştık. Özellikle elleçleme işinde eleman bulmakta zorlanmıştık. Sonra Ayazağa Köyü’nden 40 dolayında kadın elemanla bu işi çok iyi çözmüştük. Bakalım Şekerpınar’da bu işi nasıl çözeceğiz.Personelin yüzde 30’unun Şekerpınar’da çalışmayı sürdürme kararı verdiğini, bunların 39’unun elleçlemedeki kadınlar olduğunu öğrenince ekibine sordu:
- 39 kadın mesai arkadaşımız hergün Ayazağa’dan Şekerpınar’a gidip-dönmeyi mi kabullendi?Hemen hesap yaptı:- Bu arkadaşlarımız gidiş-dönüş toplam günde 112 kilometre yolu göze almış oluyorlar.Bunun üzerine çalışma saatleri şöyle düzenlendi:
- Sabah 07.30’da işbaşı yapacaklar. 16.00’da mesaileri bitecek. Şirketimiz kendilerine servis ayarlayacak. Çalışma süreleri 1 saat kısa tutulacak.Erol Bilecik, bu gelişmeleri benimle paylaşırken 1 saat kısalan çalışma süresini sordum:
- Kısalan çalışma süresi, söz konusu personelin maaşında değişikliğe yol açacak mı?
- Hayır. Bir değişiklik olmayacak. Trafiği dikkate alarak böyle bir düzenleme yaptık. Sabah gelişte veya akşamüstü çıkışta trafiğe kalırlarsa, Şekerpınar-Ayazağa yolculuğu daha zor olur.Index Grup bünyesindeki şirketlerin başta Apple olmak üzere 100’ü aşkın markanın distribütörü olduğunu anımsattı:

Yazının Devamını Oku

Mitsubishi’nin greyderini ‘iyi iz’le aldı, Sincan’da ‘en büyük fabrika’ya soyundu

10 Şubat 2014
HİDROMEK’in kurucusu Hasan Basri Bozkurt, iş makinesi üretimi yelpazesine greyderi de katmak üzere bir süredir plan yaparken Japon Mitsubishi Heavy Indstries’in bu işkolundan çıkmasının gündeme geldiğini öğrendi.

Şirketin yönetimindeki oğulları Ahmet ve Mustafa Bozkurt’a konuyu açtı. Ahmet Bozkurt, babasıyla birlikte Mitsubishi’den greyder bölümünün alımı için görüşme trafiğinde yer aldı. Mitsubishi Heavy Industries yönetimi öncelikle niyetini açıkladı:
Greyder işkolumuzu sürdürecek bir yatırımcıya vermek istiyoruz. Tayland’daki üretimin sürmesini, Japonya’daki bayi ve müşterilerle sıcak ilişkinin devamını bekliyoruz.Baba Bozkurt, Japon şirketlerle yıllardır iş yaptıklarını belirtti:
Ürün gamımızda greyderin olmasını istiyorduk. Sizden alacağımız fabrika, kalıp aparatları ve know how, bu eksiğimizi giderecek.Mitsubishi yönetimi şu kuralı da ekledi:
Greyder sattığımız müşterilere hizmet vermeyi taahhüt edin.
Mitsubishi Heavy Industries’le kasım ayında imzayı atan, Tayland’daki fabrika ve tüm greyder haklarını şubat ayı başında devralan Hidromek’in Ankara Sincan’daki tesislerini geçenlerde Hasan Basri Bozkurt’la birlikte gezdim. Ahmet Bozkurt, görüşmelerden şu ayrıntıyı aktardı:
Mitsubishi, greyder işinden çıkarken arkasında kötü bir iz bırakmak istemiyordu. O nedenle bizden eski müşterilerine hizmet konusunda taahhüt istedi.Baba Bozkurt, sürdürdü:
Bayi ağı konusunda da aynı titizliği gösterdiler. Bu arada Mitsubishi’nin greyder tasarımı da bize geçti. Dolayısıyla ürün geliştirmede bu iş bize güç kattı.Bir süredir Hindistan’da da yatırımı düşündüklerini vurguladı:

Yazının Devamını Oku

Darüşşafaka, sporu Doğuş’a emanet etti gözünü 1. Lig’e dikti

9 Şubat 2014
GEÇEN yıl eylül ayı başlarıydı. Darüşşafaka Cemiyeti Başkanı Talha Çamaş aradı:

- Darüşşafaka Spor Kulübü’nü 15 yıl+10 yıl opsiyonlu 25 yıl süreyle “Doğuş Darüşşafaka”ya dönüştürüyoruz.
Bir-iki gün sonra buluştuk, Darüşşafaka Spor Kulübü’nün tarihçesini anımsattı:
- Kulüp, 1914’te kuruldu. İlk yıllarda futbol, basketbol ve voleybol branşlarında yer aldı. Türk basketbolunun popüler hale gelmesinde rol oynadı. Yıldız sporcular yetiştirdi. Uzun yıllar 1. Lig’de mücadele etti. 1960’ta üst üste iki kez şampiyon oldu.
Sporun zamanla endüstri haline geldiğine işaret etti:
- Milyonlarca dolarlık bütçeler yapamaz hale geldik. Kısıtlı bütçeyle bir süredir 2. Lig’de mücadele vermek zorunda kaldık. Darüşşafaka Spor Kulübü’nün 100’üncü yılı olan 2014’te 1. Lig’e çıkma istiyoruz.
Darüşşafaka’nın spor salonunun Ayhan Şahenk’in adını taşıdığını anımsattım:
- Doğuş Grubu basketbolda sponsorunuz değil mi?

Yazının Devamını Oku

Trafik polisleri tam başarıyla çalışsa bile etkisi yüzde 12 oluyor

7 Şubat 2014
İSTANBUL Emniyet Müdürü Selami Altınok, göreve geldikte sonra Bölge Trafik, Trafik Denetleme ve Trafik Tescil’den sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığına atanan Bülent Köksal’a ilk talimatlarından birini verdi:

- E-5 (D 100 karayolu) ile TEM’de trafiğin akıcılığını sağlamak için elinizden geleni yapın.Köksal, bu talimat üzerine kendine bağlı birimleri harekete geçirdi:
- TEM’de 40 çekici, 100 de motosikletli trafik polisi her an müdahaleye, sorun çözmeye hazır bulunacak.Geçenlerde Bülent Köksal’ı Gayrattepe’deki ofisinde ziyaret ettim. Yanında Trafik Denetleme Şube
Müdürü Mesut Gezer, Müdür Yardımcısı Ali Özsoylar ve Trafik Denetleme’de görevli Mustafa Koçyiğit vardı.
Yıllarını İstanbul’un trafiğiyle ilgilenerek geçiren Ali Özsoylar, Köksal’a şu veriyi anımsattı:
- Trafik ekipleri yüzde 100 başarıyla çalışsa bile, trafik sorununun çözümüne katkımız yüzde 12 düzeyinde olabiliyor.Köksal, İstanbul’da her gün 664 aracın trafiğe çıktığını belirtip, ekledi:
- Önceliğimiz sürücülere ceza yazmak değil, trafiği akıtmak olacak. Ali Özsoylar, İstanbul’daki araç sayısına değindi:
- İstanbul’da 3.3 milyon araç, 5.2 milyon sürücü belgesi taşıyan vatandaşımız var.- Alkollü araç kullanımı konusunda alınan önlemlerin etkisini gösterdiğini yakın çevremdeki arkadaşlardan hissediyorum.

Yazının Devamını Oku

Yeterli kuru fasulye var mı ona bakarım fiyat yetkim yok

6 Şubat 2014
GIDA, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Ulusal Süt Konseyi Başkanı Harun Çallı’yı yanına alıp karşımıza oturdu:

- Bugün konumuz “Okul Sütü” programı. Ana sınıfı ve ilkokuldaki 6 milyon 330 bin 215 öğrenciye 10 Şubat’tan itibaren haftada 3 gün sağlıklı, ambalajlı, güvenli 200 mililitre süt dağıtılacak.Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile birlikte yürüttükleri programa bu yıl 60 milyon lira harcadıklarını belirtti:
- Asıl hedefimiz çocuklarımızın temel besin olan sütü içmesini sağlamak. Süt içme alışkanlığını yaymak. 17.4 milyon tonluk toplam üretimin 60 bin tonunu öğrencilere dağıtmanın sektörün arz fazlasını eritmekle ilgili yoktur.“Okul Sütü” programına destek sözü alıp, sorular üzerine kuru fasulyeye geçti:
- Bir ay önceki Dermason fasulyenin fiyatını bugünkü İspir fasulyenin fiyatıyla karşılaştırıp “aşırı yükselme” olduğunu iddia ediyorlar. Bunu ithalat lobisi yapıyor. İspir fasulyesi zaten çok özel bir türdür ve fiyatı yüksektir.Bakanlığın asıl sorumluluğunun ürünlerin piyasada ihtiyacı karşılayacak düzeyde bulunup bulunmaması olduğunu vurguladı:
- Ülkemizin yıllık kuru fasulye üretimi 200 bin ton dolayında. 2013’te de 195 bin ton üretildi. 2011’den beri ithalat 27-28 bin ton düzeyinde seyrediyor. Büyük bölümü de Türkler’in üretim yaptırdığı Kırgızistan’dan geliyor. Üretim de, ithalat da düşmedi.- Fiyatı neden yükseldi?
- Ben 26 Nisan 2010’dan beri 10’dan fazla marketten hergün perakende et fiyatlarını izlerim. Bakanlığımız ekipleri, fotoğraf çekip bana fiyatları gönderir. Kuru fasulye ve patateste de fiyatları yakından izledim. İki üründe de fiyatı yüksek göstermeye çalışan spekülatörler var.Bakanlığın yetkisinin altını çizdi:
- Piyasada yeteri kadar kuru fasulye de var, patates de. Fiyatlarına müdahale etme yetkim yok. Kimi dükkan kirası, kimi hizmetinin kalitesi gerekçesiyle kuru fasulyenin, patatesin, etin veya birbaşka ürünün fiyatını yüksek tutuyor. Ancak, piyasada uygun seçenekler de var.Aşırı fiyat oynamalarına odaklandığını kaydetti:
- Bir üründe aşırı fiyat oynaması görünce “piyasada darlık” sorunu olup olmadığını araştırırız. Öyle bir durum varsa, talebe yetecek ürünün piyasaya girmesi için gerekeni yaparız.Kuru fasulyedeki sorun birilerinin önce Dermason’u, sonra İspir’i gösterip, “fiyatı uçtu” numarası çekmesiyse, anında çözüm bulunur.

Yazının Devamını Oku

‘Kamyon nabzı’ büyümeyi yüzde 3 gördü

5 Şubat 2014
MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş. CEO’su Tuncay Bekiroğlu, 17 Aralık’ta “yolsuzluk operasyonu” ile başlayıp “hükümet-cemaat savaşı”na dönüşen gelişmelerin yarattığı belirsizlik ortamından endişesini belirtmekle birlikte Türkiye’ye güvenini ortaya koydu:

Biz felaket beklentileri üzerine senaryolar yazmayız. Almanya’daki merkezimize ülkemizin yaşadığı sıkıntıları atlatacağını anlatıyoruz.Ardından 2013’te sektörün yaşadığı rekora değindi:
Belediyeler yerel seçimleri dikkate alıp şehiriçi otobüs ihalelerini 2012’de gerçekleştirdi. Teslimatlar 2013’te gerçekleşti. Böylece şehiriçi otobüs satışları normalde 500-600 adetlerde giderken 2013’te 2 bin 352’yi buldu. Bu rekordan biz de payımızı 185 adetle aldık.Şehirlerarası otobüs satışlarının da hedefleri aştığını vurguladı:
2013’te sektörümüzün toplam seyahat otobüsü satışı öngörüsü 900-1000 adet dolayındaydı. Yılı 1340 adetle kapatmış olduk.Kamyon pazarındaki durum için kendi verilerinden örnek aktardı:
MAN olarak 2013’te Türkiye’de 2 bin 750 kamyon satmayı hedeflemiştik. 2 bin 59’da kaldık.- Pazarda da gerileme oldu mu?
Pazarda yüzde 10’luk bir küçülme söz konusu oldu. Kamyon satışları 30 bin 400 dolayında gerçekleşti. Gezi Parkı’yla başlayan olaylar, kamyon pazarında fren etkisi yaptı. 17 Aralık da pazarda benzeri etkiyi gösterdi.Kamyon ve otobüs alımının yatırım yapmak anlamına geldiğini anımsattı:
Fed’in Türkiye’yi de etkileyen adımları, Gezi ve 17 Aralık süreci, kredi faizlerini yükseltti. Bu da kamyon satışlarını olumsuz etkiledi.Şirketin konsolide cirosunu paylaştı:
2012’de 460 milyon Euro olan ciromuz, 2013’te 435.5 milyon Euro’ya geriledi. Ankara’da üretilen otobüslerin ihracat geliri 167 milyon Euro’yu buldu. Cironun yüzde 66’sını ihracat oluşturdu.

Yazının Devamını Oku

İtalya’yı AB’den çıkarıp Türkiye’yi almaları gerekir

3 Şubat 2014
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün İtalya gezisine eşlik eden işadamları Roma’nın Villa Miani bölgesindeki akşam yemeğine giderken otobüsün şoförü bir noktada durdu:

- Gidilecek yere çok kısa mesafe kaldı. Otobüs o noktaya kadar gidemiyor. Bundan sonrasını yürümeniz gerekiyor.Bel ağrısından ayakta dahi durmakta zorlanan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, iş dünyasından arkadaşlarına durumunu aktardı:
- Benim yürüyebilmem mümkün değil.Türk-İtalyan İş Konseyi Başkanlığını yürüten Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, otobüsten iner inmez bir taksi durdurdu. Aralarında Mehmet Büyükekşi’nin de yer aldığı 3-4 kişi taksiye bindi.
Taksi şoförü müşterilerinin Türk olduğunu öğrenince onları gururlandıran şu cümleyi kullandı:
- Avrupa Birliği (AB), İtalya’yı üyelikten çıkarıp Türkiye’yi almalı. Türkiye, bu dönemde AB üyeliğini İtalya’dan daha çok hakediyor.O gün İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’yu da dinleyen Mehmet Büyükekşi, Ziylan Grubu ve ayakkabı sektörünü temsilen 20-30 yıl önce Milano’da sektörle ilgili fuarlarda karşılaştığı muameleyi anımsadı:
- İtalyan ayakkabı markaları, Türk olduğumuzu öğrenince bizi fuardaki standlarından içeri sokmazlardı.Büyükekşi, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, TİM Başkanvekilleri Mustafa Çıkrıkçıoğlu, Ali Nedim Güreli ve Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği Başkanı Abdulkadir Çıkmaz’la birlikte 2014’ün ilk ihracat verilerini açıkladığı Gaziantep’e giderken uçakta İtalya izlenimlerini paylaşıp ekledi:
- Fuarda İtalyanlar’dan, “Türkler bizim ürünlerimizi alamaz, biz Türkler’e ayakkabı satmayız” şeklinde gururumuzu kıran sözler duyardık.- Şimdi Ziylan Grubu olarak İtalya’nın Lumberjack markasını alacak güce ulaştınız. Kale Grubu, İtalya’nın önemli seramik markalarından birini bünyesine kattı.
Büyükekşi, bu kez de Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Gül’ün Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’yi ağırladığı güne döndü:

Yazının Devamını Oku