Önce neredeyse tamamı kızarık harita üzerinde durdu:
- Sadece kalkınmayı öngörerek yola devam edersek, halen yıllık ortalama 643 mm olan yağış miktarı 2080’de ülkemiz genelinde dramatik düşüş yaşayacak.Ardından yeşilden sarıya dönüşü gösteren haritayı işaret etti:
- Bu da sürdürülebilir kalkınma modelinin benimsenmesi durumunda Türkiye’nin 2080’de alabileceği yağış durumunu gösteriyor. Harita, diğerine göre daha makul.Sonra bir başka harita gösterdi:
- Ülkemizin Doğu’sunda sıcaklığın 2080 yılında 6 derece kadar artışının söz konusu olabileceği hesaplanıyor. Sıcaklık artışı en az 2.7 derece dolayında öngörülüyor.Zeydanlı, “hükümet-cemaat savaşı”yla gerilen, polisin attığı gaz kapsülünün kurbanı Berkin Elvan’ın ölümüyle yüreği yanan Türkiye’de küresel iklim değişikliğinin ürküten haritalarını, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği için BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün desteğiyle Yaşama Dair Vakfı’yla birlikte hazırladıkları rapordan aktardı.
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Başkanlığını yürüten Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Başkanı Galya Frayman Molinas, “Türkiye’de Suyun Durumu ve Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar: Çevresel Perspektif” raporunu iş dünyasında farkındalık yaratmak amacıyla hazırlattıklarını vurguladı:
- Sürdürülebilir kalkınma modeli, rekabet gücümüzü de artıracak. Artık “vahşi kalkınma”yı sürdürmek, küresel rekabet gücümüzü de kaybettirecek.Yardımcısı Okşan Atilla Sanön, yönetim kurulu üyeleri Tankut Turnaoğlu, Ebru Dildar ve Genel Sekreter Konca Çalkıvık’la birlikte rapor üzerine değerlendirme yaparken SKD Türkiye’nin üyelerine değindi:
- 45 üyemizin sürdürülebilir kalkınma konusunda çok net hedefleri var. Suyu kaynağında korumak, kullanılanı temizleyerek doğaya salmak gerekiyor.Uğur Zeydanlı, Türkiye’de su tüketiminin yüzde 74’ünün tarımda olduğunu anımsattı:
EKOL Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul, intermodal taşımacılık çerçevesinde çalıştığı Ro-Ro şirketine 2012 Ekim’inde öneri götürdü:
- İstanbul’dan Trieste’ye (İtalya) giden gemilere konteynerler tek katlı yükleniyor. Konteynerleri üst üste koyalım. Geminin kapasitesi buna uygun. Tek seferde aynı yakıtla daha fazla konteyner taşınır.Ro-Ro şirketi yönetimi inceleyip yanıtını verdi:
- Şu anda iki katlı konteyner işine giremeyiz.Musul, aldığı olumsuz yanıt üzerine Ekol olarak Ro-Ro gemisi işine girme kararı aldı:
- Kadınlarla Güçlendirilmiş Yönetim Kurulu politikasını benimseyen şirketler arasında birinci oldunuz.BKD’yi o telefonla öğrendi. Telefonu kapattıktan sonra düşündü:
- Biz yönetim kurulumuzu belirlerken “İlla bir bölümü kadın olsun” diye bakmıyoruz. Yönetim kurulumuzda değişiklik gündeme geldiğinde değerlendirme yaparız. Önümüze çıkan adayların bize katkısını ölçer, sonra karar veririz.KAGİDER Başkanı Gülden Türktan’la birlikte Danışma Kurulu Eşbaşkanlığını yürüttüğüm BKD projesi kapsamında Erdal Aksoy’la sohbete gittiğimde kapıda projenin Danışma Kurulu’nda da yer alan Turcas Petrol Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Botan Berker’le karşılaştım. Sohbeti birlikte sürdürdük.
Aksoy, çocuklarının Turcas Petrol Yönetim Kurulu’na girdiği döneme döndü:
- Oğlum ve CEO’muz Batu Aksoy ile kızım Banu Aksoy Tarakçıoğlu, Turcas Petrol’ün yönetim kuruluna 3 yıl önce girdi. Yönetime girene kadar 10-12 yıl şirketin farklı bölümlerinde ve kademelerinde çalıştılar. İki çocuğum yönetime girince, eskiden 1 olan aile üyesi sayısı 3’e çıkmış oldu.Yönetim kurulunda 3-5 yılda bir değişiklik yapmaya özen gösterdiklerini belirtti:
- Bağımsız üye arayışlarımız sırasında değerlendirmeler yapıldı, kadın adaylar öne çıktı. Botan Hanım’ı şahsen tanımıyordum. Oğlum ve kızım karşıma ciddi analizlerle gelip, “Botan Berker” dediler. Bunun üzerine Botan Hanım’ı yönetim kurulumuza davet ettik. O da bizimle çalışmayı kabul etti. Şirketimize büyük katkısı var.Neslihan Tonbul’un Turcas Petrol Yönetim Kurulu Bağımsız Üyeliği’nin de benzeri şekilde geliştiğini vurguladı:
- Neslihan Hanım’la da yönetim kuruluna girmeden hemen önce tanıştım.Böylece Turcas’ın yönetim kurulunda biri kızı, ikisi de bağımsız olmak üzere 3 kadının görev aldığının altını çizdi:
- Kadınlar bizi çok yönlü disipline ediyor, iz bırakıyorlar. Kadınlar politik davranmıyor, daha net konuşuyorlar.Yönetim kuruluna kadın üye belirlerken şöyle bir tarzı asla benimsemediğini vurguladı:
Meslektaşlarım Abdurrahman Yıldırım ve Celal Toprak’la birlikte Rize Valisi Nurullah Çakır’la sohbet sonrası Çaykur Genel Müdür Yardımcısı Turgay Turna’ya uğradık. Homojen sürgüne geçişi anlattı:
- Bizdeki çay üretimi tohumdan olduğu için sürgünleri farklı boyuttadır. Yani, homojen değildir. Artık biz de “çelik”ten, yani fidandan üretime geçiyoruz. Bu yöntemle sürgünler aynı boyutta olacak. Seleksiyon yaptık, 6 klon belirledik.
Rize’nin organik çaydaki avantajını ortaya koydu:
- Bizde tarımsal ilaç kullanımı yok. Kimyasal gübreyi kesince toprak 3-4 yılda temizleniyor. Hemşin’de organik çay üretimi 30 bin dekara ulaştı. 100 bin dekara çıkmayı hedefliyoruz. Çayeli’nde de organik üretim başladı.
Organik çayın değerine dikkat çekti:
- 400 gramlık normal siyah çayın fiyatı 4-7 dolardır. Aynı miktarda organik siyah çay 10-17 dolara satılabiliyor.
Organik üretimde henüz yolun çok başında olunduğuna değindi:
- Bana öyle vergiler bulun ki, lobileri karşımıza almayalım.Kurmaylarından biri formülü buldu:
- Tavuk satandan, başı kel olandan, adı İbiş olandan ve kılıbık erkeklerden vergi alalım.Padişah bu öneriyi benimsedi, hemen uygulamaya geçildi. Pazarın yolunu tutan görevliler, tavuk satan bir köylünün karşısına dikildi:
- Ver bakalım 25 kuruş vergiyi.- Neden ağalar?
- Artık tavuk satmak vergiye tabi.1 liraya sattığı tavuğun 25 kuruşluk vergisiyle canı yanan köylü itiraz edecek oldu. Tartışma sırasında başındaki takke düşünce keli göründü. Görevliler koluna yapıştı:
- Başın da kelmiş. Ver bakalım 25 kuruş da kellik vergisi.Köylü, kazandığı 1 liranın 50 kuruşunun vergiye gitmesi üzerine dövünürken, komşu tezgahtaki arkadaşı yanına yaklaştı:
- Hayırdır İbiş, nedir seni bu kadar üzen?- 1 liraya sattığım tavuğun 50 kuruşu vergiye gitti. Hanıma nasıl hesap vereceğim?
Bunu duyan görevliler yeniden köylünün koluna yapıştı:
İşini büyütmek için kursa yazılıp, ürünlerini açılan sergilerde vitrine çıkarma yolunu denedi.
Sergilerden birinde ürünleri Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu’nun dikkatini çekti:
- Muazzes Hanım, Vodafone Türkiye’nin desteğiyle Ankara’da bir sergi olacak. Ürünlerini orada sergilemek ister misin?- İstemez miyim sayın Valim.
Hasan Süel’in Başkanlığını yürüttüğü Türkiye Vodafone Vakfı, merkezi Londra’da bulunan Vodafone Vakfı’nın “Connected Women” projesinden yola çıkarak sahibinden.com’u evinde, köyünde üretim yapan kadınların vitrinine dönüştürmüştü.
Özer, KAGİDER’in de yer aldığı proje çerçevesindeki Ankara’daki sergiyle birlikte “Vodafone Önce Kadın”ın parçası oluverdi. Bu fırsatı hemen kullanıp gönderdiği kısa mesajla ürünlerini sahibinden.com ‘da duyurdu. Mersin’e dönene kadar siparişler birikti.
Özer’in işini yüzde 500 büyütüp, yıllık gelirini 60-70 bin liraya çıkarması, akraba ve komşularından 100’e yakın kadına iş verebilir hale gelmesi, Türkiye Vodafone Vakfı’nın dikkatini çekti. Başarısı Londra’daki Vodafone Vakfı’nın hazırlattığı “Connected Women” raporuna girdi. Türkiye Vodafone Vakfı’nın “Önce Kadın” projesi, Lonra’daki merkez tarafından 27 ülkeye örnek gösterildi.
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, Türkiye Vodafone Vakfı Başkan Yardımcısı Gizem Keçeci, KAGİDER Başkanı Gülden Türktan ve Muazzes Özer’le birlikte Londra’da “Vodafone Connected Women Raporu”nun açıklandığı toplantıya katıldık.
- Günümüz Koşullarında Gazetecilik.Önce TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in sunumunu izledik:
- Gezi eylemlerinin etkili olduğu 27 Mayıs-30 Eylül 2013 döneminde 153 gazeteci darp edildi. 39 gazeteci gözaltına alındı. 2013’te darp edilen gazeteci sayısı 186’ya ulaştı. Darp yelpazesinin genişliğine işaret etti:
- Örneklerden görüldüğü gibi Sabah’tan Doğan Haber Ajansı’na, Zaman’dan Yeni Akit’e, Evrensel’den İhlas Haber Ajansı’na, Habertürk’ten El-Cezire’ye, Anadolu Ajansı’ndan TRT’ye, Agos’tan Radikal’e, Star Gazetesi’nden Sözcü’ye, Birgün’den yerel yayın organlarına kadar birçok kuruluştan meslektaşımız darp listesinde yer alıyor.Cezaların dökümünü yaptı:
- 2013’te “kişilik haklarına saldırı” veya “hakaret” iddiasıyla 8’i gazeteci toplam 11 kişiye 3 yıl 7 ay 7 gün hapis, 59 bin 700 lira para cezası verildi.Ardından sansür örneklerine değindi:
- 2013’te 12 internet sitesi, 6 film, 5 Facebook sayfası, 3 gazete, 1 kartpostal, 1 konser, 1 klibin sansür edilmesi dahil, toplam 31 sansür olayı oldu.Televizyon ve radyolara RTÜK etkisine dikkat çekti:
- Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 2013’te televizyonlara 324 uyarı, 1208 para cezası, radyolara da 124 uyarı, 92 de para cezası verdi.Bu durumun dünyaya yansıması üzerinde durdu:
- ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CJP) “Basın Özgürlüğünün Risk Altında Olduğu Ülkeler Raporu”nda Türkiye ilk 10 içinde yer aldı. Amerikan düşünce kuruluşu Freedom House da, Türkiye’de basın özgürlüğünün gerilediği görüşüne yer verdi.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yolunu tutanları anımsattı:
· Kendisi İstanbul doğumludur.
Hemen Vatopoulos’a sorduk:
- Hangi ilçe veya semtte doğdunuz?
· Yeniköy’de doğdum. Babam Robert Kolej mezunu döşemelik malzeme tüccarıydı. Bir dönem Gümüşsuyu’nda oturduk. Ben İstanbul’daki Avusturya Lisesi mezunuyum.
Necmettin Bitlis, kendisine “Elias” diye hitap ederken, adını not defterime yazmasını istedim:
- Adınızı “İlias” diye yazdınız. Aslında “İlyas” değil mi?